Kontesin Laneti +18

By aycgnrzz

319K 4.3K 1K

Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı... More

İhanet +18
Hançer
Yakalanma +18
Tehdit
Cadılıktan Vazgeçen Kontes
Gabriel'in Kucağında
Bu gece benimsin +18
Gabriel'in Koynunda +18 Aşırı Cinsel İçerik
Yüzleşme
Bir Dönemin Sonu
Ölürüm de öldürürüm de
Festival
Kaçış +18 Sevişme Sahnesi
Gizemli Adam
Tecavüzün Gölgesinde +18
Mucize
Sihirli Küre
Kont'un Çığlığı
Cadı Nadya
Eski Düşmanlar ve Yeni Dostlar
Dünyama Düşen Yıldırım : Prens Settus
Adaletin Kükreyen Sesi

Cadıların Düellosu

1.9K 80 27
By aycgnrzz

Oy veren yorumlarını esirgemeyen kitabı okuma listelerine ekleyen ve beni takip eden herkese bol bol kalp gönderiyorum ❤️

Kitabımızın yeni adını nasıl buldunuz? Yorumlarınızı bekliyorum 🥰🥹




Cadıların Düellosu

"Karma, bir tohum gibi ekilir ve zamanla meyvesini verir."








Korku ve şokla titreyen bedenim, aniden ayağa sıçradı. Markus'a ve ardından keşişe bakarak şaşkınlıkla gözlerimi açtım. Gözlerimdeki korku ve endişe, bedenimi sarmıştı; kalbim hızlı bir şekilde çarpıyordu, adeta göğsümün içinde bir kuşun kanat çırpışları gibi. 

Markus'a dönerek, titreyen sesimle sordum, "Gerçekten beni öldürmek mi istiyorsunuz?"

Kelimeler dudaklarımdan çıkarken bile inanmak istemediğim bir gerçeği kabul etmek zorunda kaldığımı hissettim.

Markus omuzlarımı tutarak, "Hayır Eva, öyle bir şey asla olmayacak. Sakin ol," dedi. O anki kararlı tavrı, içimdeki korkunun biraz olsun yatışmasını sağladı, ancak hala endişe ve şaşkınlıkla doluydum.

Markus'un öfkeyle dolu sesi odanın içinde yankılandı, her kelime adeta bir çığlık gibi kulaklarımda yankılanıyordu.

"Sakın amca! Eva'yı öldürmeyi aklından bile geçirme!" Gözleri, kararlılık ve endişe doluydu, beden dili öfkeyle titriyordu, adeta her bir hücresiyle bu korkunç öneriye karşı çıkıyordu.

Bu tutumu, içimdeki korkuya biraz olsun cesaret katabilirdi, ancak hala bu beklenmedik durum karşısında tam olarak ne yapacağımı bilemiyordum. 

Keşişin soğuk sesi, sessizliği delerek yankılandı, sözleri buz gibi bir ifadeyle doluydu. "Aklımdan geçirmek zorundayım. Daha önce cadılıktan vazgeçme ritüeli yaptım. Eva'dan önce bir kez yani. O kişi ölüm acısı çekmeye her gece dayanamadı ve kendini uçurumdan attı. Hep düşündüm ki farklı bir yöntemle ölseydi, vücudu parçalarına ayrılmasaydı gerçekten öldükten sonra cadı olarak kendine gelebilir miydi? En azından bu sorunun cevabını öğrenmek için Eva ölmeli."

Markus'un dehşetle dolu çığlığı, odanın içinde yankılandı, "Yapma dur!" Ancak artık çok geçti, keşiş hızla bıçağı boynumdan geçirdi. Acı dolu bir çığlık attım, keşiş ise çeşitli dua tarzı sözler söyleyerek, büyü sözleri mırıldanıyordu. Gözlerim acıyla dolarken, bedenimdeki son nefesleriyle birlikte bilinç kaybı yaşadım, karanlığa doğru sürüklendim.

Bıçak boğazımı kestiğinde, öldürdüğüm hizmetçinin gözlerindeki panikli çırpınışı önümde yeniden yaşamış gibi hissettim. Titreyen elleri, çaresiz bakışları, adeta o korkunç anı tekrar yaşadım. Ancak bu sefer katil değil, kurban olmuştum. Karma veya ilahi adalet adına ne derseniz deyin beni bulmuştu. 

Kendimi bir sahil kıyısında, teknelere binmeye çalışan ölü ruhların arasında buldum. Gözleri pörtlemiş, dudaklarından yaralar akan onca ölü, etrafta dolanırken, teknelere binmek için birbirlerini ittiriyorlardı. Ölümün soğuk nefesi, etrafı sarmıştı ve ben, bu ölümcül kalabalığın arasında yalnızca bir ruh parçasıydım.

İleride, elini karnına ve boğazına dayamış, hıçkıran bir genç kız dikkatimi çekti. Bu kız, benim öldürdüğüm hizmetçiydi. Ürkek adımlarla yanına doğru yaklaştım, yüzünde bir çeşit hüzün ve endişe vardı.

"Ben öldüm mü?" diye sordum, içimdeki karmaşık duygularla boğuşurken.

Gülümsedi, boğazıma baktı ve "Kesilmiş tıpkı benimki gibi," dedi. Gözlerindeki hüzün, beni derin bir şekilde etkiledi.

Yüzüm ekşiyerek ona baktım, her bir sözü beni daha da derinden etkiliyordu. Gözlerimi kapattığım anda, öfkeyle bağırdı. "Bana bak! Bunun sorumlusu sensin! Bunu bize sen yaptın!" diye haykırdı. Onun çığlıkları, benim içimdeki acıyı daha da derinleştiriyordu.

"Sadece canımı almadın, doğacak evladımı da aldın. Hamileydim ama sen hiç acımadan beni katlettin," Bu sözler, beni paramparça etti. O gün bu hizmetçiye yaptıklarımın acısını her bir cümlesiyle hissediyordum.

"Yetmedi, ben öldükten sonra sevdiğim adamla yattın. Sanki ben hiç hayatında olmamışım gibi beni unutmasını sağladın. Senin, o çok kınadığın Daria'dan ne farkın var?" diye sorduğunda, içimdeki karanlık duyguları bir kez daha tetikledi. 

Kızın yanına yaklaştım, ellerimi onun omuzlarına koydum. Kızgın bakışlarını gördükçe vicdanım paramparça oluyordu. "Üzgünüm," dedim, sesim hüzün doluydu. "Yaptığım için çok pişmanım. Seni, senin gibi bir masum insanı öldürdüğüm için..."

"Üzgün olman hiçbir şeyi değiştirmeyecek Kontes Eva. Ben öldüm. Geri dönemem. Ama sen... "

Bu kelimeler, genç kızın dudaklarından dökülürken, sesi kabullenme duygusuyla doluydu.

"Ama ben dönebilirim değil mi?" diye sordum, umut dolu bir bakışla. Kız başını hafifçe salladı, "Senin gibiler kolay ölmez, kolay yaşamaz ve kolay bir hayat süremez Cadı Eva," dedi, sesindeki titreklik beni ürkütmüştü.

"Gabriel'e iletmemi istediğin bir şey var mı?" diye sordum, umutsuzca bir iyilik yapma arayışı içindeydim.

Kız bir süre düşündü, gözleri uzağa kaydı. "Odamda, dolabımın altında tahta bir kutu var. O kutu sonsuza kadar onun tıpkı kalbim ve ruhum gibi," dedi, sesindeki derin hüzün beni etkilemişti.

"Peki kutunun içinde ne var?" diye sordum, merakla ve heyecanla.

Kız, öfkeyle titreyen sesiyle bağırdı, "Pervasızca konuşmayı kesin!" dedi, sonra hızla benden uzaklaştı. "Keşke size saldırabilsem Kontes Eva ama Mor bir duman ruhunuzu koruyor," diye ekledi. 

Mor, benim auramın rengiydi, bu onun son bir kalıntısı olmalıydı. 

O esnada teknelerin kenarında duran iki büyük melek, "Serena!" diye bağırdılar, hizmetçi kıza seslenerek. Kız, ayağa kalktı, üzerini düzeltti. Teknelere doğru döndüğünde, bana son bir bakış attı, "Sizi asla affetmeyeceğim Kontes Eva. Hayatımı aldınız, evladımı öldürdünüz yetmedi aşkımı çaldınız. Hayallerim vardı, umutlarım vardı. Sizin yüzünüzden hepsi toz oldu. Dilerim en büyük kötülükler sizi bulur. Kendi lanetinizle sonsuza dek yaşarsınız," dedi, sesindeki öfke ve acı dolu ifadeyle. Bu sözler, beni derinden etkilemişti. İçimdeki pişmanlık ve acı daha da derinleşmişti.

Kızın son bakışı, üzerimde ağırlık gibi bir iz bıraktı. Gözleri, hem öfke hem de derin bir acıyla doluydu. Tekne uzaklaşırken, kıyıya doğru yavaş adımlarla ilerledim. İçimdeki karanlık duygularla baş başa kaldım, yaptığım hatanın ağırlığını hissederek.

Teknelerin uzaklaşmasıyla birlikte, deniz kenarında yalnız kaldım. Rüzgarın serin esintisi saçlarımı okşarken, içimdeki çalkantıyı yatıştırmaya çalıştım. Ancak içimdeki acı ve pişmanlık, bir türlü dinmek bilmedi.

Boğazımı tutarak, çığlık atarak uyandım ve aniden gözlerimi açtım. Gözlerimi ovuşturarak etrafıma bakındım ve keşişin kulübesinde olduğumu fark ettim. Şaşkınlık içindeydim, çünkü bir an önce ölmüştüm. Ancak şimdi buradaydım, hayatta ve sağlıklıydım!

Keşiş ve Markus, endişe dolu bakışlarla bana doğru eğilmişlerdi. Markus, saçlarımı okşayarak yaklaştı ve sakinleştirici bir ses tonuyla, "Geçti korkma. Yaşıyorsun, buradasın," diye mırıldandı. Bu sözler, içimdeki panik duygusunu hafifletmeme yardımcı oldu.

"Nasıl oldu bu?" diye sordum, titreyen sesimle. Gözlerimi Keşiş'e çevirdim, onun da benim neden hala hayatta olduğumu sorguladığımı anladığını görebiliyordum.

Keşiş, sessizce yanıma yaklaştı ve derin bir nefes alarak başladı: "Eva, seni ölümden geri getiren şey, kendi içindeki gücündü. O an, senin içindeki güç, seni ölümden kurtardı." Ses tonunda derin bir içsel bilgelik vardı, anlatırken.

Markus'un eli, omzuma hafifçe dokundu, destekleyici bir ifadeyle bana bakarken, keşiş devam etti: "Sen, içindeki gücün farkına varmadan önce, huzursuz bir ruh gibi yaşadın. Ancak bu deneyim, senin içindeki potansiyeli ortaya çıkardı. Kendi kaderini kontrol etme ve yaşama iradesi, seni geri getirdi."

Keşişin sözleri, kafamda karmaşık bir labirent oluşturuyordu.

"Bu deneyim, senin için bir dönüm noktası olabilir," dedi keşiş devam ederek. "Senin içindeki güç, artık uyanık. Şimdi, senin yapman gereken, bu gücü kabul etmek ve onunla uyumlu bir şekilde yaşamak."

Heyecanla hafifçe fısıldayarak, "Yani cadılığımı yeniden kazandım mı?" diye tekrar sordum, umutla bakarak.

Markus ve keşiş, başlarını olumsuzca salladılar. Markus, gözlerini kaçırarak, "Hayır, tam olarak öyle değil," dedi. Sesinde bir üzüntü ve endişe vardı, belki de bu haberle bana hayal kırıklığı yaşatmak istemiyordu.

Bu cevap beni biraz şaşırtmıştı. Ölümden geri dönmek, içimdeki gücü keşfetmek, umut ve yeniden doğuşla doluyken, bu cevap beklenmedik bir durumdu.

"Peki ne oldu bana? Böyle bir darbeyle kim nasıl hayatta kalabilir?" diye sorduğumda, odadaki herkes şaşkınlık içindeydi. Markus, sakin bir ses tonuyla, "Bilmiyorum Eva," dedi, hem kendini hem de beni sakinleştirmeye çalışıyordu. "Bildiğim tek şey senin bir cadı olmadığın, olsaydın hissederdik."

Ancak, keşiş heyecanla araya girdi, "Ama çok ilginç bir şey oldu! Boğazını kestiğimde Eva, mor bir duman boğazından etrafa yayıldı." Bu sözler, odadaki havayı gerginleştirdi, herkesin gözleri büyümüştü.

Markus, hayretle, "Ben görmedim amca," dedi, "Uyduruyor olabilirsin. Yaşlısın, bunaksın olur böyle şeyler ama katil olmak işte bu olmaz," diyerek elini öne uzattı ve amcasına büyü yaparak saldırdı. 

Markus'un içindeki öfke, bedenini ateş gibi sarıyordu. Amcasının ihanetini ve yaptığı korkunç eylemi sindiremiyordu. "Nasıl onu öldürmeye çalışırsın?!" diye bağırdı, sesindeki öfke her kelimesiyle bir fırtına gibi yükseliyordu. Gözleri, amcasına olan öfkesini yansıtıyordu, bedeni titriyordu.

Amcası, öfkesini görmezden gelerek soğukkanlılıkla karşılık verdi. Yüzünde bir anlık tereddüt olsa da, sonra kararlı bir ifadeyle konuştu. "Yapmak zorundaydım, denemek zorundaydım. Ne olacağını merak etmiştim," dedi, Markus'un gerginliği daha da artırıyordu.

İki büyücü, odanın içinde karşı karşıya gelmiş, birbirlerine meydan okuyorlardı. Etraflarında sihirli enerji dalgaları dans ediyordu, odanın içi büyülü bir savaş alanına dönüşmüştü.

Markus'un büyüsü, odada gizemli bir enerji dalgası yarattı, havada sihirli ışıklar dans etmeye başladı.

Amcası, hızla karşı bir büyü yapmaya çalıştı, ancak Markus'un gücü karşısında zayıf düştü. Odanın etrafında renkli ışık hüzmesi oluştu, büyülü semboller havada dans etti. İki büyücü, güçlerini karşılıklı olarak çarpıştırdılar, odadaki eşyalar titremeye başladı.

Markus'un gözleri, kararlılıkla amcasına dikildi, eliyle yaptığı büyüyü güçlendirmeye çalıştı. Amcası da aynı şekilde, son bir çaba ile karşı koydu, ancak Markus'un enerjisi karşısında yavaşça geriledi.

Gözlerinde ateş parlayan iki büyücü, birbirlerine karşı durmuş, güçlerini kullanarak birbirlerini alt etmeye çalışıyorlardı. Ben, bir kenarda çaresizce duruyor, çığlıklarımı duyacak birilerini umut ediyordum, ancak sessizliğin içinde kaybolmuştum.

Markus'un öfkesi, bedenini adeta bir volkan gibi sarmıştı, kontrolü kaybetmiş, keşişi yere fırlatmış ve boğazına çökmüştü. "Başımıza ne geldiyse senin bu bitmeyen merakın yüzünden geldi amca!" diye bağırdı, sesindeki öfke ve acı dolu ifade odanın her yanını titreten bir fırtına gibiydi. Amcası, çaresizlik içindeydi, Markus'un gücü karşısında ezilmişti. 

Odada, sihirli patlamalar ve çarpışan büyü enerjileriyle dolu bir kaos hüküm sürüyordu. Keşiş sonunu bekliyormuş gibi sessizce duruyordu, gözlerinde bir çaresizlik ve kabullenme vardı.

Markus'un sesi yükseldi, adeta bir gök gürültüsü gibi çınlayarak duvarları titretti. Her kelime, derin bir acı ve kayıp duygusunun yansımasıydı, sesindeki titreşimlerin ardında yatan anlamı gözlerden kaçırmak imkansızdı. "Biz bir zamanlar yüksek melekler ve iyilik savaşçılarıydık, amca," dedi, sesindeki acıyla dolu tonu odada yankılanırken, geçmişe yapılan bir yolculuktu. "Ailemizin özü bu idi. Işığımızı basit dünyevi arzular için sen yok edene kadar böyleydik."

Hayretle ve şaşkınlıkla, "Siz melek miydiniz?" diye sordum. Markus'un yeşil gözleri, anılarla dolup taşarak amcasının yüzüne baktı, içinde yatan derin hikayeleri gözlerindeki yansımalardan okunabiliyordu.

"Amcamın merakları ve deneyleri yüzünden tüm statülerimizi kaybettik. Ailemiz gücünü ve ışığını yitirdi," diye yanıtladı, sesindeki hüzün belirginleşti.

Keşiş, hüzünle, "Ben sadece evrenin sırlarını çözmek istemiştim, hala da istiyorum çünkü bu benim yaşam amacım," dedi. Markus, gözlerini amcasının gözlerine dikerek derin bir nefes aldı, "Eğer 'O' bizi bulmasaydı, içimizde kalan son güç taneciklerini cadıya dönüştürmese başımıza neler gelirdi düşündün mü hiç amca? Annem gibi, babam gibi, diğer aile üyelerimizin her biri gibi nasıl kül olup hiç var olmamışçasına yok olurduk düşünebiliyor musun?"

Amcası sakin bir sesle, "Olan oldu Markus eski defterleri kapat. Yakın bir zamanda eski gücümüze ulaşmak istiyorsan çabalaman lazım. Benim gibi yaşam amacının peşinden koş," dedi.

"Senin yaşam amacın evrenin sırlarını çözmek ve tüm iktidara sahip olmak olabilir amca. Benim tek amacımsa ona hizmet etmek. Çünkü 'O' beni yok olmaktan kurtardı. İçimdeki son güç tanelerini bana bağışladı. Sonsuza kadar ona yardım ederim. Ve 'O' benden insanları iyileştirmemi istiyorsa bunu seve seve yaparım."

"Bir manipülator 'O' ," dedi keşiş. "Onun gibi birinin ayaklarını yalamak da senin gibi bir zavallıya layık Markus."

Markus'un öfkesi artarak devam etti: "Keşke sen de ayak yalasaydın ama bize bunu yapmasaydın. Ailemizi ve insanlığı mahvettin. Her şey senin bitmeyen merakının sonucu, Amca! İnsanlar acı çekiyor, hastalanıyor ve onlara yardım bile edemiyoruz!"

Amcası, soğukkanlı bir şekilde cevap verdi:

"İnsanlara yardım etmekle zaman kaybedemeyiz onlar artık birer fare bizim için. Küçük denekler. Büyülerimizi, sihirlerimizi geliştirmemiz ve eski gücümüzü yeniden kazanmamız için birer küçük piyonlar. Duygusal bağ kurmayı bırak artık."

Markus'un gözleri öfke ve şaşkınlıkla parladı. Kaslarında biriken gerilim, yüzündeki damarlarda belirginleşti. "Eva da öyle mi?!" diye bağırdı, sesi odanın dört bir yanına çarpıp yankılandı. 

Keşiş kararlıydı, "İnsanlığı seçtiğinden beri benim için basit bir yaratık Eva." Sözleri, bana olan hayal kırıklığını ve öfkesini dile getiriyordu.

Keşiş gülümsedi. Yüzündeki tebessüm, sinsi ve bilgeceydi. "Ama ilginç bir denek," dedi, ses tonunda biraz alay ve merak karışımı bir ifadeyle. "Hatta onunla bir deney daha yapacağız!" Keşişin bu sözleri önümde yatan tehlikeye işaret ediyordu. Bana uzandı ve kolumu sıktı.

"Bırak beni!" Diye bağırdım, sesimde korku ve isyan karışımı bir tonla. Keşiş, soğuk ve acımasız elleriyle beni çekiştirdi. Direnmeye çalıştım ama gücüm onunkiyle kıyaslanamayacak kadar zayıftı.

Markus, keşişe doğru hızla yürüdü, adımları kararlı ve öfkeliydi. "Bırak onu!" diye haykırdı, sesinde emir verir bir tonla. Elini havaya kaldırarak bir büyü yaptı, etrafındaki hava titreşimleriyle dolup taştı. Ancak keşiş, asasını sallayarak büyüye karşı bir kalkan oluşturdu. Markus'un sihri, havada parçalanarak dağıldı, etkisiz kaldı.

Keşiş, zafer kazanmışçasına bağırarak ve kahkaha atarak cebinden bir taş çıkardı. Taşın üzerinde eski ve gizemli İbranice sözler fısıldadı. Sözleri, odanın atmosferini değiştirdi, havada elektriklenme hissedildi. Aniden, önümüzde karanlık bir portal açıldı. Portal, karanlığın ve bilinmezliğin içine açılan bir kapı gibiydi.

Keşiş, beni yakaladı ve delikten içeri ittirdi. Bedenim, karanlık portalın içine doğru sürüklendi. Arkamda kalan son görüntü, Markus'un çaresiz ve öfkeli yüzü oldu. Portalın diğer tarafında beni ne beklediğini bilmiyordum, ama bir şey kesindi: 

Bu, sadece başlangıçtı.

Continue Reading

You'll Also Like

46.7K 1.3K 76
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi
15.1K 1.1K 18
Harry Styles, Gabriella West'in hayatına çok geç girmişti ve fazla erken ayrılıyordu.
1.2K 44 15
'Sonsuz uçurumumdan atlamak benim en büyük korkumdu.'
31.5K 401 23
Zehra ile yolları ayrılan Emir, kendini kabus gibi bir ortamda bulur. Acımasız kadınların elinde oyuncağa döner ve tek isteği bu kabustan uyanıp eski...