Yatağa uzanmış, tavanı seyrediyordu kahverengi gözleri. Kestane rengi saçlar, mavi yastığın üzerine dağılmıştı. İçi daralıyordu düşünmekten. Akışına bırakıp, anı yaşamak istiyordu ama bunu yaparsa sonuçların kötü olmasından korkuyordu.
Ayrıca yapmaya başlamıştı da...
Nasıl bu kadar hızlı kapılmıştı hiç tatmadığı bir duyguya?
Yoksa hiç tatmadığı için mi böylesine kontrolü kaybettiriyordu ona?
Derin bir iç çekti. Tüm sıkıntısını belli eden nefesi doldurdu odayı. Yalnız iken, daha doğrusu kalbi boş iken böyle sorunları olmuyordu. Alıştığı şeyler vardı, üzerine o kadar düşünmez; uykuya rahatça dalabilirdi.
Ama her şey değişmişti aniden. Bunca zaman ona dokunmayan duygular, birden kontrolü ele almıştı öylece. Yıldırım ise oturup, izlemekten başka bir şey yapamaz olmuştu.
Altay'a yaklaşmak istiyordu. Ona tüm sevgisini verip, onun o güzel gülümsemesinin nedeni olmak istiyordu. Bu kadar yıl pek fazla sohbetleri olmasa da Yıldırım iyi tanıyordu onu. Ağabeyinin yakın arkadaşıydı sonuçta ve bir kez olsun hakkında kötü bir şey duymamıştı.
Görmemişti de. Altay'ın kalbi güzeldi, kendi güzeldi. Niye sevilmemişti harbiden?
Hani Altay hep Yıldırım'a diyordu ya:
Lan Yıldo sen sevilmeyecek adam mısın?
Peki Altay sevilmeyecek adam mıydı?
Kimseyi kırmazdı, kendi kırılsa bile yaptığı saçma şakalarla bastırır belli etmezdi. Kolay da kırılmazdı zaten. Takmazdı o kadar kötü kelimeleri, çok sevdiklerinden gelmediği sürece. Bazen aptala yatar, bazen gerçekten aptal olurdu. Pişman olmamak için, aklında bir şey varsa hemen yapardı onu. Çocukla çocuk, yetişkinle yetişkin, yaşlıyla yaşlı olurdu.
Herkesle konuşacak bir şey bulurdu ama aşkı bulamıyordu işte.
Sadece iki kişinin konusu geçmiş olsa da daha öncede takıldığı insanlar olmuştu. İlişkiler yürümüyor değildi yürüyordu. Ama yürüyen ilişkiler hep Altay'ın kendi karakterinden ödün vermesiyle yürüyordu.
Sadece sevileceğim diye kendimden ödün mü vereceğim ben? Diye bitiriyordu onları. Kendi olduğu için sevilmek istiyordu. Tamamıyla kabullenilmek istiyordu.
Birinin sizi olduğunuz kişi olarak sevmesi kadar güzel bir şey var mıydı?
Birkaç gün önce birlikte takılmaları için Altay'ı evinden almaya gidecekti ama ağabeyi de peşine takılmış, üçü birlikte takılmak zorunda kalmıştı. Yıldırım konuşmalara nadiren katılmış, kalan vaktini Altay'ı izlemekle geçirmişti. İzledikçe daha çok kapılıyordu sanki, durmadan onun farklı mimiklerini, tavırlarını, huylarını görmek daha da heyecanlandırıyordu onu.
Daha fazlasını keşfetmek istiyordu.
Gözlerinde canlanan gülüşle elini kalbine götürdü. Üzerindeki tişörtü sıkıca kavramış, yumruğunun içinde kırışmasına neden olmuştu. Hızlanan kalbi hissediliyordu sanki yumruğundan.
O güzel gülüş müydü onu böyle hızlandıran, yoksa gülüşün sahibi mi?
" Kafana sokayım senin Yıldırım. Şu haline bak. " Söylenerek yerinde doğruldu ve ayaklarını yataktan aşağı sarkıttı. Terliklerini giydikten sonra ayağa kalkmıştı. Uyuyamıyordu madem, meşgul etmeliydi aklını.
Dolaptan bir soda çıkarıp, kapağını açtı ve oradaki masanın önündeki sandalyeye oturdu. Geriye yaslanırken bakışları masada duran telefonu buldu. Altay uyuyor muydu acaba? Uyumuyor olsa ille darlardı gerçi Yıldırım'ı, hiç rahat duruyor muydu?
Soda şişesini alıp bir yudum içti. Şişe yeniden masayı bulurken bakışları ekranı aydınlanan telefonuna baktı. Bildirim gelmişti. Bakışları bildirimin sahibi olan uygulamayı buldu. Beklediği yerden olmadığını görünce geriye yaslandı kendini.
" Napıyorsun kodumun salağı seni?" Diye söylendi kendine. " Altay'dan aptallık mı kaptım lan acaba? Gerçi... Onun aptallığına kurban. "
Kendi kendine konuşurken bir yandan da gülümsediğini fark etti o an. Fark ettiği gibi başını olumsuzca salladı. Telefonunun ışığı yeniden etrafı aydınlattığında bakışları yine orayı bulmuştu. Normalde mecbur kalmadığı sürece eline almadığı telefon, şu sıralar iyi bir dostu olmuş gibiydi.
Ekrandaki bildirime baktı. Bu kez istediği yerden olduğunu gördüğü gibi eline almıştı telefonu.
Altay: Yıldoooo
Altay: Sen profilini de değiştirmişin ben anlarım
Yıldırım: Anlamak ve sen birbirine uzak sanki biraz be altay
Altay: Bir de bu saatte çevrimiçi oldun
Altay: Vallahi bayılıp kalcam şimdi
Yıldırım: Sen niye uyumuyon bana laf ediyon
Altay: Uykular haram oldu çok sevdim yalan oldu be yıldo
Yıldırım: Sevme sen de be yavrum
Altay: Ney
Yıldırım: Sevme diyom
Altay: O değil amk sondaki ney
Yıldırım: Ney değil o kelime
Altay: Taşak geçme benle bu saatlerde çok aptal olmuyom
Altay: Sen net biriyle konuşuyon bak yanlışlıkla bana da yavrum yazdın
Yıldırım: İyi ki çok aptal olmuyomuşun be Altay
Yıldırım: Bide olsan ne yapardık
Altay: Niye benden saklıyon manitanı
Altay: Yılmaz'da bilmiyo sordum ona da
Yıldırım: Napcaz senle be Altay
Altay: Valla ben de bilmiyom gelim mi
Yıldırım: Ne alâka oğlum şimdi
Altay: Gece şimdi belki duygusal olursun da anlatırsın diye dedim ddjjhxkwhdjhd
Yıldırım: Bunlara çalışıyo ama kafan
Altay: Tam benim konularım oğlum çalışacak tabii
Altay: Hem uyuyamıyosan geleyim işte
Yıldırım: Saat iki Altay
Altay: Yarın pazar bişi olmaz yani merak etme odanda yakalanmayız ustalara sjhwdjhwjs
Yıldırım: İyi madem gelirsin
Altay: Yiyecek bir şeyler getireyim mi
Yıldırım: Yok var bişiler şimdi
Altay: Tamam geliyom
Yıldırım: Kapıya gelince mesaj atarsın
Altay: Tamam
Görüldü
Telefonunu masaya bırakıp, etrafa bakındı. Daha akşam toplamıştı içerisini, bu yüzden her hangi bir dağınıklık yoktu. Yerinden kalktıktan sonra camı açtı. Birkaç dakika önce uykusuzluğuna neden olan adam, birazdan burada olacaktı.
Askıdan aldığı hırkasını üzerine geçirdi ve telefonunu alıp çıktı odasından. Atölyenin içinden geçtikten sonra dışarıya varmış, büyük demir kapıya ilerlemişti. Yıldırım fazla beklemeden, Altay'dan mesaj gelmişti zaten. Kapıyı açıp, onu içeriye aldıktan sonra geri kapattı.
" İyi akşamlar Yıldo, elim boş geldim ama. " Altay sırıtarak ellerini üzerindeki hırkanın ceplerine soktu. Altında siyah bir eşofman, üzerinde beyaz bir tişört, onun üzerinde de Yıldırım'ın ona verdiği hırka vardı.
" Hoş geldin. Maşallah üzerinden de hiç çıkarmıyon. " Yıldırım gözleriyle hırkayı işaret ederken, diğer yandan yürümeye başlamıştı içeriye doğru. Altay, onun adımlarını izlerken konuştu.
" Eee kırk yılın başı Yıldo'dan kıyafet almışım. Çıkarır mıyım?" Diye konuştu sırıtarak. Nihayet odaya geldiklerinde, Yıldırım açtığı pencereyi kapatmıştı. Altay ise bir saniye bile beklemeden kendini yatağa bırakmıştı. Başını koyduğu yastığın haricinde, yan tarafta da bir yastık vardı. Onu kollarının arasına aldı. Birkaç kere Yıldırım'ı burada uyurken görme şansı olmuştu. Uyurken hep bu yastığa sarılırdı, alışkanlıktı Yıldırım için. Altay'da kendini bunu bilen sayılı insanlardan olduğunu öğrenince mutlu olmuştu.
" Bişi içiyon mu?" Dedi Yıldırım ve az önce içtiği sodanın boş kalan şişesini alıp, oradaki çöpe attı.
" Bu saatte ne iççem Yıldo, şuracıkta yatarım ben. "
Yıldırım yatakta uzanan bedene baktı. Onu burada görmek hoşuna gidiyordu.
" Gecenin ikisinde buraya gelmeyi biliyon ama. Hem ordaki yatağından burda yatmak için mi kalktın? " Tek kaşı kendiliğinden kalkarken, cümlesinin sonu alaylı bir nida ile çıkmıştı dudaklarından.
Altay bakışlarını tavana çevirdi. " Bu yatak daha rahat ondan. "
Yıldırım yatağın kenarına oturdu. " Al eve götür o zaman, buraya niye geliyon?"
Tavanı izleyen ela bakışlar, saniyesinde sesin sahibini buldu. " Olmaz. Burada rahat diye orada rahat olacak değil ya Yıldo. "
Altay'ın da pek mantığına göre hareket ettiği söylenemezdi şu anda. O mesajı atarken, bir anda yatağından kalkıp buraya geleceğini düşünmemişti. Sadece yapmıştı. Pişman değildi ama kendini gergin hissediyordu.
" Doğru. " Yıldırım onayladı onu. Aklı onayladığı konuda mıydı, orası şüpheli sayılırdı. Altay'ın yastığın üzerinde duran ellerine bakıyordu. Parmaklarını, o parmakların arasına geçirmek, o güzel eli tutmak istiyordu.
Niye böyle şeyler istiyordu, ne zamandır istiyordu? Umurunda bile değildi artık. Ama kolayca yapamayacağının farkındaydı.
" Kay kenara. "
Yatakta uzanan adama konuşup, yatağın yanındaki komodinin üzerinde duran ışığı kapattı ve elini Altay'ın sarıldığı yastığa attı.
" Ver şunu. "
" Öküz müsün lan emir ekiyle konuşuyon?" Diye atarlandı Altay. Daha sıkı sarıldı yastığa, Yıldırım düzgün bir şekilde istemezse vermeyi düşünmüyordu.
" Ne dedim sanki? Versene lan yastığı. "
O çekince Altay daha da sıkı sarılmıştı.
" Verir misin Altaycığım demen lazım. "
Yıldırım pes ederek yastığı tuttuğu elini serbest bıraktı. " İyi verme. " Yatağa uzanıp başını Altay'ın üzerindeki yastığa bıraktı. Tahmin edildiği gibi fazla yüksek olmuştu. Altay beklemediği tavırla şaşırdı ancak o bir şey diyemeden Yıldırım başını ona doğru kaldırıp, yüzüne bakmıştı.
İçerisi karanlıktı ancak dışarıdan vuran ışık ikisinin de birbirinin yüzünü az da olsa görmesini sağlıyordu.
" Fazla yüksek oldu sanki, çeker misin yastığı Altay?" Sakin bir sesle sordu bu kez Yıldırım. Baktığı adamın dudakları şaşkınlıkla aralanmış, nefesleri hızlanmıştı. Tek kelime etmeden yavaşça yastığı Yıldırım'ın başının altından çekti, bu da Yıldırım'ın başını, onun omzuna koymasını sağlamıştı.
Omzunda duran başla yutkundu Altay. Bu yakınlık normal miydi? Çenesine değen saçlar huylandırdı onu. Daha sonra burnuna Yıldırım'ın şampuanın hafif kokusu geldi. Gözlerini kapatmamak için çaba sarf etmişti.
Yumruk yaptığını yeni fark ettiği elinin üzerinde el hissetti Altay.
"Omzunu yastık yaptım diye beni mi dövücen lan yoksa? Ne sıkıyon yumruğunu?' alaylı bir sesle sordu ona Yıldırım.
Saniyesinde gevşedi sıktığı yumruk Altay'ın. Farkında bile değildi oysa, heyecanlandığında hep sıkardı yumruğunu.
" Yok.. sana vurulur mu lan? İlle birine yumruk atacaksam kendime atarım Yıldo." Dedi çatık kaşlarıyla, ona vurabilir miydi hiç?
Yıldırım'ı güldürdü bu tepkisi. Parmaklarının arasında gevşeyen yumruğun açılmasına şahit oldu. Bahaneyle tuttuğu eli bırakmak istememişti. Bırakmadı da. Altay'ın yatağa düşen elinin üzerinde kaldı eli.
" Ne değişik adamsın lan. " Gülüşlerinin arasından konuşmuştu.
Huylanan çenesini oynattı Altay ve o da gülümsedi. " Ne sandın oğlum. " Biraz olsun rahatlamış sayılırdı. Gerginliği devam ederse bu anı mahvetmekten korkuyordu ama Yıldırım'ın gülüşünü duymak tüm bedenini gevşetmişti sanki.
Gözleri kapandı. Huzurlu olduğu her an uyuyabilirdi Altay, çünkü saniyesinde mayışıyordu.
" İyi geceler Yıldo. " Diye mırıldandı uykuya dalmadan önce. Yıldırım onun ses tonundan anlamıştı kendini uykuya bıraktığını.
" İyi geceler Altay. "
-
Şimdiden günaydınlar<3