Betrayer

By nazlersun

2.9K 509 363

Vatanı için savaşan bir komutan... düşmanı olan bir çocuğa kaptırmıştı gönlünü. En acımasız şekilde üstelik... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
16
17
18
19
20 (Final)

15

105 23 27
By nazlersun

5 sene sonra...

" Jungkook! Jimin!"

Jimin kapının arkasından yükselen bağırtı ile defalarca kez uzaklaştığı kapının koluna elini atarak derin bir nefes çekmişti ciğerlerine. Namjoon buradaydı...yine içmiş bir şekilde kapılarının önünde ağlıyordu. Jungkook evde yoktu fakat birazdan gelecekti ve Namjoon'u o halde kapının önünde görürse bu sefer gerçekten arkadaşını öldüresiye dövebilirdi.

" Hyung...kapıyı açacağım ama üstüme çıkma olur mu? Her yerim ağrıyor."

" Ta-tamam! Söz! Söz dokunmayacağım bile sana!"

Jimin aldığı söz ile titreyen parmaklarını usulca doladığı kapı kolunu çevirip açarak yaşlı gözlerini silipte ona kocaman gülümseyen adama bakmıştı. Birazdan duyacağı şeyleri ezberlemiş olsada karşısındaki adamı böyle görmek bir kez daha sızlatmıştı kalbini. Namjoon hyungu kesinlikle perişan haldeydi.

" Jimin...beni ne zaman affedeceksin. Beni affet olur mu? Be-ben geceleri uyuyamıyorum. Ben...ben kafayı yemek üzereyim."

" Bende uyuyamıyorum hyung. Vücudumdaki yıllanmış yaraların sızısı duruyor hala tenimde...bana söylediğin, yaptığın şeyler kabuslarıma girerek uyandırıyor beni uykumdan."

" Jimin-"

" Yinede bunu duymaya ihtiyacın varsa...seni affettim hyung. Seni affedeli çok oldu. Bu yüzden kendini daha fazla üzme. "

" Beni gerçekten affettin mi?"

" Affettim."

" O zaman bana sarılır mısın?"

" Hyung-"

" Beni affettiğine ancak o zaman inanırım Jimin...lütfen."

Namjoon bunu Jimin'den istemişti çünkü küçük arkadaşı Jungkook hariç bütün insanların dokunuşlarından rahatsız olurdu. Özellikle Namjoon'unkilerden... Jimin Namjoon'dan ve ondan gelebilecek her şeyden delisiye korkar, ona baktığı her an zihnini işgal eden anıları yüzünden kendini ağlamak isterken bulurdu. Fakat yinede bir adım öne çıkarak perişan haldeki adama açmıştı kollarını. Nefesini tutmuş, titremeye başlayan bedenini kasarak kolları arasına atılan adamın artık iyi biri olduğunu defalarca kez tekrar etmişti içinden.

O artık sana zarar vermek istemiyor Jimin...

O artık iyi biri...

" Namjoon!"

Birbirine sarılan ikili duydukları öfkeli ses ile hızlıca birbirlerinden ayrılarak yanlarına gelen öfkeli adama döndüklerinde Namjoon önüne atılan küçük bedeni ve o bedeni gördükten sonra olduğu yerde duran arkadaşını farkederek rahat bir nefes çekmişti ciğerlerine. Bu günde Jimin sayesinde dayak yemeyecekti anlaşılan.

" Yapma Jungkook...o sarhoş. Benden özür diledi sadece."

" Sikerim senin özürünü adi herif! Bu eve adımını dahi atmayacaksın diye yüz kez söylemedim mi sana?! Ne diye kapımın önünde yatıp kalkıyorsun?!"

" Jungkook-"

" Sakın! Sakın özür dilemeye kalkışma Namjoon. Sana ve özürlerine katlanacak sabrım kalmadı artık."

" Jungkook...sakin ol artık."

Jungkook, bağırdığı adam ile arasında kalmış zangır zangır titreyen eşinde kısaca gözlerini gezdirdikten sonra derin bir nefes almış ve kenarı çekilerek sevgilisinide yanına çekip onları izleyen arkadaşına bahçenin kapısını işaret etmişti. Kibarca Namjoon'a evinden siktir olup gitmesini söylüyordu elbette. Ve Namjoon bir kez daha onu dinleyerek kafası önüne düşmüş bir şekilde ayrılıyordu yanlarından.

" Ona niye kapıyı açtın?"

" Çok ağlıyordu."

" O piçi karşında gördüğünde bile tirtir titrerken ne diye sarıldın peki?"

" Çok ağlıyordu."

Jungkook aldığı cevapla derin bir iç çekerken güzel sevgilisini evlerine sokarak kapıyı kapatmıştı. Kapatmış ve göğsüne sokulan sevgilisini iri kollarının arasında küçücük kalmasına sebebiyet vererek sessizce döktüğü göz yaşları için eski dostuna içinden bir kez daha lanetler etmişti.

Ona, pişmanlığına, hainliğine ve anılarına lanet etmişti...

-

Şimdiki zaman...

" Yaraları iyi halde ama uzun bir süre dinlenmesi gerekiyor komutanım."

Köyde bulduğumuz bir doktor, sığındığımız evin yatağında bilinçsizce uzanan gencin kolunu usul usul sararken durumu hakkında konuşuyor, bir yandan da sevimli gencin diğer elini saran ellerime dik dik bakıp duruyordu. Sanırım düşmanıma olan bu yakın tavrım garibine gitmişti. Sanırım dememeliydim aslında. Bu odadaki herkesin garipseyen bakışlarının tek hedefi bendim şu an. Ben ve küçük elleri avuçlarım arasına hapseden titrek kaba ellerim...

" Komutanım?"

Hoseok'un şaşkınca adımı seslenmesi ile derin bir nefes vererek onu duymamazlıktan gelmiştim fakat Hoseok'un aksine sadece seslenmekle kalmayan Namjoon'un beni kolumdan sertçe tutup oturduğum yerden kaldırmasını göz ardı edememiş, beni dışarı sürükleyen adama karşı koyamamıştım. Sinirliydi. Yine esip gürleyecekti fakat benim ona karşılık verecek gücüm de halim de yoktu ne yazıkki.

" Ne bok yiyorsun sen?"

Çıktığımız bahçede beni iterek bırakan adam yüzünden botlarımın saplandığı karın üstünde dengede duramamış ve yere serilmiştim.

" Ne saçmalıyorsun Namjoon?"

Yorgunca mırıldanıp usulca yerimden kalkmış ve üstümü silkeleyerek sakin kalmaya zorlamıştım kendimi. Yorgundum ve vücudumdaki yaralar sızım sızlıyordu. Fakat o yol boyunca yaptığı gibi burada da inatla beni sıkıştırıyor ve tüm öfkesini yüzüme yüzüme kusmaktan çekinmiyordu.

" Dün geceden beri onun başında oturuyorsun? Uykusunda mırıldanıp ağladığı için defalarca kez seni duymasa da ondan özür dileyip duruyorsun. Tanrı aşkına Jungkook! Derdin ne senin?! Görevimizi-"

" Görevinizi sikeyim Namjoon! Seni de sikeyim üssümüz olacak o piçleride! O çocuk suçsuz! O çocuk hiçbir şey yapma-"

Yüzüme inen sert yumruk...dostluğumuzu yakıp kül eden ilk kıvılcım. Yere serildiğim ilk anda anlamalıydım bunu. Onun gözüne bir örtü misali inmiş olan sözde vatan sevgisi bitirecekti dostluğumuzu. Defalarca kez yere düşürecekti beni Namjoon. Defalarca kez canımı yakacak, vücudumdan akan her bir damla kanın sorumlusu sadece o olacaktı. Bu yüzden affedemeyecektim onu. Serildiğim yerde burnumu tutarak doğrulduğumda ona karşılık vermediğim için bana acıdığını söyleyen arkadaşımın yanımdan uzaklaşıp gidişini izlerken kalbinden taşan öfkenin usul usul bana da bulaştığını farketmeyecek ve ona karşı nefretle dolup taşacaktım. Fakat o zamanlar henüz bunun farkında değildim. Ne yazıkki onun bu öfkesinin sorumlusu ve suçlusu olarak kendimi görüyor onun dostluğunun ne kadar güçlü olduğunu sorgulamıyordum bile. Seni düşünüyor diyordum kendi kendime. Seni düşünüyor Jungkook...iyiliğini istiyor.

" Hyung."

Duyduğum titrek ses ile yanıma gelen gence çevirmiştim bakışlarımı...Taehyung. Jimin kadar masum ve saf olan tek dostum. Her koşulda yanımda olacak olan iki insandan biri...

" Aman tanrım! Burnun...burnun kanıyor!"

Yanıma gelerek hızlıca cebinden çıkardığı mendili burnuma bastıran genç ile burnumun acısını yeni hissederek kısık bir sesle inlemiş ve burnuma mendil bastıran küçük elleri tutarak kendimden uzaklaştırmıştım. Yaraları sarılması gereken kişi ben değildim. Jimin'di.

" Jimin'i neden yalnız bıraktın? Namjoon rahat bırakmaz onu."

" Yoongi hyung yanında. Dua edelim de Namjoon hyungu öldürmesin."

" Yoongi'de Jimin'in suçsuz olduğunu düşünüyor değil mi?"

" Düşünmüyor hyung. Öyle olduğunu biliyor. Biz sizin bulunduğunuz yerin etrafını sardığımızda Jimin'in kuzenini ve arkadaşlarını kaçarken gördük. Yoongi hyung onları yakaladı sonra da Jimin hakkında her şeyi anlatmalarını istedi. Onlarda anlattı. Sonra kafalarına ve taşaklarına sıkılan birer kurşunla geberdiler."

" Ne anlattılar?"

" Yüksek ihtimalle senin bile bilmediğin iğrenç şeyler hyung."

" Ne gibi?"

" Sonra anlatayım olur mu? İçer girelim üşüyeceksin."

" Çok kötü şeyler mi?"

" Yoongi hyung bile ağlayacaktı hyung. Yani evet çok kötü şeyler."

Kalbime çöken huzursuzluk ile titrek bir nefes çekmiştim ciğerlerime. Soğuk hava içimi doldururken kendimi dünyanın en güçsüz insanıymış gibi hissetmeden geri duramamış ve merakıma yenik düşerek oturduğum evin merdivenlerinde arkadaşımın senin hakkında anlattıklarını dinlemiştim sevgilim.

Kuzeninin marifetmiş gibi anlattığı onlarca acını ağlamadan duramayan askerimden dinlemiş ve beyaz karlara dikilen şaşkın bakışlarımın altından usul usul süzülen yaşların akıp gitmesine izin vermiştim. Ağlamıştım. Ağlamıştık çünkü biz suçsuz bir gencin hayatını sikip atmıştık. Ağlamıştım çünkü beni tanımamana rağmen sırf arkandan geldiğim için, sırf sana azıcıkta olsa değer veren tek kişi olduğum için benim için ölmeyi göze almıştın. Ağlamıştım çünkü kalbime çöken vicdan azabı ve ne yapacağını bilememezlik beni bitirmeye başlamıştı.

Ağlamıştım çünkü sen, annesi tarafından hiç sevilmeyen, babası gözlerinin önünde dayısı tarafından öldürülmüş, insanlar tarafından dışlanmış, dayısı yüzünden görmediği işkence kalmamış zavallı ve masum bir çocuktun. Sen yaşamayı hak ediyordun. Seni öldürmeye çalışan onlarca insana rağmen sen yaşamayı hak ediyordun küçüğüm. Ve ben seni yaşatacaktım...

Kendi hayatımdan vazgeçmek zorunda olsam dahi...

Continue Reading

You'll Also Like

466K 31.5K 47
♮Idol au ♮"I don't think I can do it." "Of course you can, I believe in you. Don't worry, okay? I'll be right here backstage fo...
800K 29.8K 105
The story is about the little girl who has 7 older brothers, honestly, 7 overprotective brothers!! It's a series by the way!!! 😂💜 my first fanfic...
10.8M 339K 71
You and Jungkook were childhood best friends. Theres just one thing...You hadn't realized he was in love with you.
176K 18.1K 24
"𝙏𝙤𝙪𝙘𝙝 𝙮𝙤𝙪𝙧𝙨𝙚𝙡𝙛, 𝙜𝙞𝙧𝙡. 𝙄 𝙬𝙖𝙣𝙣𝙖 𝙨𝙚𝙚 𝙞𝙩" Mr Jeon's word lingered on my skin and ignited me. The feeling that comes when yo...