Peyda

By everybodylies39

840K 58.2K 9.1K

Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliy... More

Peyda
Peyda 2
Peyda 3
Peyda 4
Peyda 5
Peyda 6
Peyda 7
Peyda 8
Peyda 9
Peyda 10
Peyda 11
Peyda 12
Peyda 13
Peyda 14
Peyda 15
Peyda 16
Peyda 17
Peyda 18
Peyda 19
Peyda 20
Peyda 21
Peyda 23
Peyda 24
Peyda 25
Peyda 26
Peyda 27
Peyda 28
Peyda 29
Peyda 30
Peyda 31
Peyda 32
Peyda 33
Peyda 34
Peyda 35

Peyda 22

21.8K 1.7K 117
By everybodylies39

11.04.2024
Yirmi ikinci bölümümüze hoş geldiniz.
Keyifli okumalar :)

Bölüm şarkısı:
Canozan&Şenceylik-Seni Gördüm Rüyamda
🎀

"Siyah ve Beyazın Tatlı Tezatı"

29 Ekim 2023
İstanbul, Türkiye

Rüzgar yüzüne vurduğunda bazı hislere ayılırdı insan.

Bu hisler değersizlik hissiydi çoğunlukla benim için. Kimse tarafından önemsenmediğim gerçeği rüzgar olup motorun tepesinde yüzüme vura vura saçlarımı geriye tarıyordu.

Bir motorun üzerindeydim, aslında ödüm de kopuyordu burada olmaktan ama rüzgarın kaskın altından yüzüme vuruşu, hızlı geçen arabaların arasından son hızda geçmemiz ve ellerimi beline doladığım adam ile birlikte nereye gittiğimizi bilmeden bir yolculuk yapmak uzun zaman sonra bana o kadar iyi gelmişti ki rüzgarı hissederken gözümden birkaç damla yaş firar ettiğini hissetmiştim.

Bu iyi gelmişti. Motor durana kadar Zahir'in beline sarılı olan kollarımı çekmedim. Ne zamanki motor durdu o zaman sımsıkı tuttuğum tişörtünü bırakıp onun yardımıyla motordan indim. Motordan indiğimde ilk yaptığım şey zor da olsa kafamdaki kocaman kaskı çıkarmak olmuştu. Her ne kadar rüzgar yüzüme vursa da kaskın kapattığı yerler terlemişti.

Elimle at kuyruğu yaptığım saçlarımı düzene soktum ve kafamdaki beyaz tacı çıkartıp tekrar taktım. Kaskı aceleyle takarken tacımı başımda unutmuştum ama şükür ki kafama çok batmamıştı.

Zahir, kafamdan çıkardığım kaskı elimden aldı ve kendi kaskıyla birlikte motorun arkasına yerleştirdi. Nereye geldiğimize ilk o an baktım. Geldiğimiz yer sahil kenarıydı, havanın yağmurlu olmasından dolayı çok fazla insan yoktu fakat seyyar satıcıların hepsi hâlâ buradaydı.

Hava soğuktu, yağmur yağdı yağacak bir moddaydı. Yağmurlu havanın rüzgarı, motorda nasıl yüzüme vuruyorsa boğaz kenarı sahilinde de öyle vuruyordu. Yolculuğumuz çok uzun sürmese de geldiğimiz yer Civelek'e uzaktı sanırım. Bunu dışarıya çıkınca anlamıştım.

Derin bir nefes çektim içime, o sırada Zahir'in de yanıma geldiğini hissettim. Dışarıda sadece rüzgarın uğultusu, sahil kenarında gezen tek tük insanların ve seyyar satıcıların sesi vardı. Bana verilen odadaki balkonda bulduğum huzurun üç katını burada bulmuş hissettim.

"Yolculuk nasıldı?" Zahir'in sessizliği bölmek için sorduğu soru ile birlikte bakışlarım kısa bir anlığına ona değdi. Siyah deri ceketi, siyah tişörtü, siyah pantolonu, siyah saçları, siyaha yakın gözleri ve daha bir sürü siyahın bir araya gelmiş hâli gibiydi. Buna rağmen bende karamsar bir hava uyandırmadı. Siyah rengini seviyor gibi değil de daha çok yaşıyor gibiydi.

"Güzeldi," Söylediğimin çok sade kaldığını hissedince "İlk defa motora binmeme rağmen..." diye ekledim. O sırada gözlerim yan yana duran bedenlerimize çarptı aslında ne kadar ters kişilikli göründüğümüzü şimdi fark ediyordum. Giydiğim krem ve beyaz ağırlıklı kombinim, başımdaki beyaz tacım, onunkine nazaran cüce kalan boyum ve onun kalıplı vücudunun tam tersi olan zayıf bedenimle birlikte yan yana gelince tezatlıklarımız konuşuyordu. Bu, siyah ve beyazın tatlı tezatıydı. Bu gereksiz bir şekilde hoşuma gitmişti.

"İlk seferine göre iyi dayanmışsın o zaman, ben motora ilk bindiğimde kendimi yere atıyordum az kalsın." dedi ve hatırladığı şeylerle hafif bir şekilde tebessüm etti. Onun tebessümüne karşılı verdim. O bana değil denize dönüktü fakat ben direkt olarak ona bakıyordum.

"Gerçekten mi, amma da korkakmışsın." Şakayla karışık ağzımdan dökülenler ile şaşkın bakışları bana dönmüştü. Alınmış gibi bir sesle "Yedi yaşındaydım." dedi ve bu dediğine ikizim de kısık bir şekilde güldük.

Şu an çok garip bir anda gibi hissediyordum kendimi. Babama olan güvenim sayesinde hiç tanımadığım bir adamın motoruna binmiş ve biyolojik kardeşlerimin yanından adeta kaçmıştım ve ikimiz de bu yaptığımızı sorgulamadan sanki kırk yıllık dost gibi muhabbet ediyorduk.

"Neden sorgulamadan benimle geldin?" İşte artık yavaş yavaş asıl konulara dönebilirdik.

"Babam sana güveniyor." Sesim o kadar netti ki onun meraklı sesini bir anda alt etmiş gibi hissetmiştim. Verdiğim cevabın ardından bakışlarımı onun gibi denize çevirmiştim. Şimdi ikimiz de denize bakıyorduk.

"Babanın güvenmesi senin için yeterli midir?"

"Evet." Kafamı sallayarak cevabımı bir nevi onayladım.

"Peki beni nereden tanıyorsun?" O soruyordu ben cevaplıyordum, birazdan bunun tam tersinin olacağını ikimiz de biliyorduk çünkü benim aklımda onunkinden daha fazla soru vardı.

"Mektuptan, aynı senin de beni bir mektuptan tanıdığın gibi." İkimiz de birbirimizi bir mektuptan tanımıştık, bu biraz deliceydi fakat kimin umurundaydı.

"Mektupta fotoğrafım var mıydı?"

"Evet, vardı."

"Şu an yanında mı?

"Hayır da niye soruyorsun ki?"

"Yakışıklı çıkmış mıyım ona bakacağım." Şakayla karışık söylediklerine karşılık ikimiz de gülmüştük.

"Çıkmışsın, bakmana gerek yok." Hakikaten de yakışıklıydı ve öyle de çıkmıştı. Hakkını yiyemezdim fakat bunu böyle aniden söylemem bana da şok olmuştu. Utançtan ona dönememiştim bile.

Kısıkça güldüğünü duydum ve ardından beni utandırmak için çabalayan sesini. "Çok inceledin galiba?" Soru sorarcasına benimle takılıyordu. Fakat ben utançtan cevap dahi veremiyordum. Bunun yerine kendi sorularımı ona yöneltmeye başladım.

"Babamı nerden tanıyorsun?" Benim ciddileşmem ile o da ciddileşmiş ve gülmesini zor da olsa durdurmuştu.

"Narin'den..." Duyduğum isimle kaşlarım havaya kalktı ve şaşkınlıkla ona döndüm. "Mekanın adı." Diyerek yaptığı açıklamayla ümitlerim bir anda yok olmuş gibiydi. Narin, annemin adıydı ve onun annemi tanıyor olma ihtimali beni heyecanlandırmıştı bir anlığına.

"Alaton'ları nereden tanıyorsunuz?"

"Ortak noktamız Cavit Alaton diyeyim sen anla." Adını duyduğum an rüzgar daha soğuk esmeye başladı sanki. Çıplak kaldığımı ve üşüdüğümü hissettim. Kollarımı kendime sardığımda Zahir'in bakışları bana dönmüştü ve ardından hiçbir şey demeden deri ceketini çıkarıp omuzlarıma atmıştı.

"Üşürsün," diye sessiz bir mırıltı döküldü dudaklarımdan.

"Ama en azından centimen bir şekilde üşürüm." dedi bana bakarken.

"Teşekkür ederim." derken utandığımı görmüş ve benimle uğraşmak ister gibi konuşmaya başlamıştı.

"Centilmen ve yakışıklı olduğum için miydi bu teşekkürün?" İçimden gelen dürtüyle dirseğimle kolunu dürtmüştüm. Bunu yapmam onu daha da eğlendirmiş gibi "Ah, çok acıdı! Bir daha olmasın lütfen." dedi. Onu takmadım ve sorularıma devam ettim.

"Babam senin peşimi bırakmayacağını söyledi."

"Bırakmayacağım çünkü." Konuşurken netliğinden ve sesinin bir an bile tereddüt etmemesinden ötürü anlamıştım babamın niye onu gönderdiğini.

"Babam neden seni seçti." Cevabını bir nevi bildiğim bir sorunun cevabını bir de ondan duymak istedim.

"Baban beni seçmedi, baban kadere güvendi sadece." Bu almayı beklediğim cevap değildi. Babamın kadere güvenmesi de tam olarak neydi? Evet, babam kadere güvenerek birbirimizi bulmamızı istemişti. Fakat kadere güvenerek onu nasıl seçmişti?

"Babam bizi kaderin denk getireceğini nasıl biliyordu?" Bakışlarım vücudumla birlikte ona döndü.

"Zamanında onu denk getirmiş çünkü." Annemle mi kaderleri çakışmıştı? Onların nasıl tanıştıklarını bilmiyordum.

"Neden sen peki?"

"Cüneyt Zalim'e en çok benzeyen benim de ondan." Sözleriyle irkildim ama bunu belli etmemek için geri denize döndüm. Benim tedirginliğimi fark etti fakat bir şey demedi, teselli etmedi. Sadece yanımda dikildi ve denizi izledi, aynı benim gibi.

"Alatonlar neyin oluyor?" Sorduğu soru beni düşündürttü fakat cevabım gecikmedi.

"Biyolojik ailem." Cevabım onu şaşırtmışa benziyordu bu yüzden ekledim. "Ama varlıklarını geçen hafta öğrendim." Buna karşılık pek de denecek bir şey kalmamıştı ama o yine de sohbeti devam ettirmişti.

"Aile durumları karışık anlaşılan, alışabildin mi?" dedi. Buna karşılık güldüm.

"Hayır, biraz kapalılar dışarıya karşı."

"Bilmez miyim?" Şakayla karışık konuşması üzerine aklına bir şey gelmiş gibi bana dönmüştü. "Sence Cüneyt abiye kızını kaçırdığımı söylemeli miyim?" İçten bir şekilde güldüm yalandan tedirginliğine.

"Söylemesen iyi edersin." Ben de şakayla karışık bir cevap vermiştim. Bunun üzerine Zahir telefonunu çıkartıp babama kısa bir mesaj atmış ve gittikçe üşüyen bana bakarak "Gidelim mi?" demişti.

Kafamı salladığımda beraber az ötemizde park hâlindeki motora yürümüştük. Motorun yanına geldiğimizde ben ona deri ceketini uzatmıştım o ise bana kaskı uzatmıştı. Kaskı kafama geçirdikten sonra önce o binmişti motora, sonra ben...

Beni Civelek'e geri bırakmasını istemiştim ama nasıl bir tepkiyle karşılaşacağım hakkında pek bir fikrim yoktu. Belki hiç yokluğumu önemsememişlerdi, belki hiç fark etmemişlerdi bile. Bilemiyordum. Fakat yine de günün sonunda Zahir ile tanıştığım o mekana geri gitmek istiyordum.

Zahir beni Civelek'in biraz uzağında bıraktı ama kendisi benimle gelmedi. Bir süre Alatonlara gözükmek istemiyordu sanırım. Onun yerine ben Civelek'e girene kadar bekledi ve ben içeriye girdiğim an son kez bana bakıp gitti. Arkasından bir süre bakakalsam da içeriye girmem gerektiği ve hava soğuk olduğu için ayaklarımı zor da olsa hareket ettirdim.

İçeriye girdiğimde beni garip bir atmosfer karşılamıştı. Burada şu an onlarca adam vardı ve her biri takım elbise giyiyordu. Bir grup adam tek sıra halinde dizilirken önlerinde ise yine takım elbiseli adamlar vardı. Dizili adamları bir çeşit sorguya çekiyor gibiydiler.

İçeriye tam olarak girdiğimde beni ilk fark eden Kağan oldu. O da tek sıra halinde dizilmiş adamların önünde elleri cebinde yanında ben giderken dövüştüğü adamla birlikte dikiliyor önemli bir şeyler konuşuyorlardı. Bakışları kapıdaydı ve içeriye girdiğimde ve beni gördüğünde şaşkınlıkla gözleri açılmıştı. Onun yanındaki adam da Kağan'ın bu şaşkın bakışlarının sebebini öğrenmek ister gibi bu tarafa dönmüştü. Beni gördüğünde aynı şaşkınlık onun da yüzünde peyda olmuştu.

"Peyda," Adım dudaklarından döküldüğü an havada kaybolmuştu. "Buradasın." Şaşkınlıktan ne yapacağını bilemiyor gibiydi.

Mekanın farklı bir köşesinde olan Tarık ise Kağan'ın kısık sesle de olsa adımı telaffuzu üzerine buraya dönmüştü ve beni gördüğünde aynı şaşkınlığı ve bariz bir şekilde belli olan rahatlamayı görmüştüm yüzünde. O Kağan'dan daha önce kendisine gelmişti ve bana dönüp bir kere daha baktıktan sonra hiçbir şey demeden heyecanlı bir şekilde yukarı çıkan merdivenlere yönelmişti.

Kağan ise hâlâ bana bakıyor ve tek kelime dahi etmiyordu. Takım elbiseli adamlar ise benim gelmem ile odadan ayrılmış ve bizi koskoca mekanın ana kısmında yalnız bırakmıştı. Burada Zahir'in sağında ve solunda bulunan, Tarık'ın ve Kağan'ın kavga ettiği adamlar ve Kağan'dan başka kimse yoktu şu an. Mert ve Ceyda'nın nerede olduğunu merak ettim ama bu merakım Alparslan'ın hızlı adımlarla bana doğru yürümesiyle yerini şaşkınlığa bırakmıştı.

Alparslan hızlı hızlı bana yürüdü önce ardından hiç beklemediğim bir şey yaparak beni kolları arasına aldı.

Onun kolları arasında göğsüne yaslı bir şekilde dururken şaşkınlık kendini duygusallığa bırakmış olacak ki bana sımsıkı sarılan abimin kolları arasında olmak ve varlığını hissetmek gözümden birkaç damla yaşın dökülmesini sağlamıştı.

Onun kolları arasında sanki tüm sıkıntılarım, dertlerim geçmiş ve bir tek o ve ben kalmıştık. Benim için endişelendiğini sarılışından anlamıştım ve anladıklarım beni daha da ağlatmıştı.

Alparslan bana sarılıyordu çünkü o benim için çok endişelenmişti.

Alparslan'a sarılıyordum ve bu duygu çok huzur ve güven vericiydi.

Alparslan'a sarılıyordum ve bu hayallerime bile konuk olamayacak kadar güzeldi.

Abime sarılıyordum çünkü bu bana hayatımda hiç hissetmediğim kadar iyi hissettirmişti.

🎀
Peyda 22. Bölümün sonu.

Bölümü beğendiniz mi?

Peyda 200K olmuş, hepinize çok teşekkür ederim ♥️

Aslında bölümü dün akşam yazmıştım, bugün sabah da düzenleyip atacaktım fakat misafirler gelince vakit bulamadım o yüzden şimdi atıyorum. İnşallah beğenmişsinizdir.

⭐ Yıldızı parlatmayı, düşüncelerinizi paylaşmayı ve bölümlerden haberdar olmak için everybodylies39 beni takip etmeyi unutmayın lütfen:)

Bir sonraki bölümde görüşürüz <3

Sizi seviyorum 💗

Ramazan Bayramınız mübarek olsun🤍

Continue Reading

You'll Also Like

1.8K 201 17
Buraya aylarca bölüm gelmezse: @elodienn adlı hesabımdan devamını yazacağım. gizli numara: ya bi defolun artık şu ülkeden gizli numara: suryelisi af...
202K 10.2K 29
Ata timine yeni gelen deniz gözlü komutan kıdemli üsteğmen Deniz Ateş ve korkusuz timinin yeni yüzbaşısı Ayaz Ateş Akay.
292K 14K 46
Kızımız Ceren.Hepimiz gibi o da bir korecandı.Her şey Güney Kore'de kazandığı üniversite ile başladı.Bakalım kızımızın başına neler geldi ? -Çünkü se...
5.6K 491 54
Salpan sevdasına dizinin verdiği sonu kabul etmiyorum