Kontesin Laneti +18

Por aycgnrzz

330K 4.4K 1.1K

Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı... Más

İhanet +18
Hançer
Yakalanma +18
Tehdit
Cadılıktan Vazgeçen Kontes
Gabriel'in Kucağında
Bu gece benimsin +18
Gabriel'in Koynunda +18 Aşırı Cinsel İçerik
Yüzleşme
Bir Dönemin Sonu
Ölürüm de öldürürüm de
Festival
Kaçış +18 Sevişme Sahnesi
Gizemli Adam
Cadıların Düellosu
Tecavüzün Gölgesinde +18
Sihirli Küre
Kont'un Çığlığı
Cadı Nadya
Eski Düşmanlar ve Yeni Dostlar
Dünyama Düşen Yıldırım : Prens Settus
Adaletin Kükreyen Sesi
Markus'un Öfkesi

Mucize

19.1K 178 13
Por aycgnrzz

Oy veren, yorumlarını esirgemeyen, kitabı okuma listelerine ekleyen herkese bol bol kalp gönderiyorum ❤️



"İçimizdeki ışık, karanlığın en derininde bile parlayabilir."


Keşişin sözleriyle şaşkına dönmüştüm. Yüzüm kızarmıştı ve irkildim. Gözlerim genişledi, bir an için donup kaldım. Sonra refleksle ellerimle göğsümü sımsıkı kapattım, içimde bir huzursuzluk hissederek geri çekildim.

"Ne diyorsun sen?" diye fısıldadım, sesim titreyerek dışarı çıktı. İçimde bir öfke kabarıyordu, ancak şaşkınlığım daha ağır basıyordu.

Keşişin bakışları, adeta derinliklerime işliyordu, ruhumu çıplak bırakıyordu. Yüzünde tuhaf bir ifade vardı. Gözlerinde bir sır saklıydı, ama ne olduğunu anlamak için fazla korkmuştum. "Memeni aç!" diye tekrarladı, sesinde bir tür acımasızlık vardı.

Kalbim hızla atmaya başlamıştı, nefesim sıklaşmıştı. Bu tuhaf talep karşısında ne yapacağımı bilemiyordum. Gözlerim çevreyi taradı, Markus'un öfkeyle keşişe doğru adım atmak üzere olduğunu fark ettim. Panikle onu durdurmaya çalıştım, ama kelimeler dilimde düğümlenmiş gibiydi. İçimdeki çaresizlik, bedenimi sarmıştı, adeta bir kabusun içinde debeleniyordum.

Markus'un yumrukları hızla havada uçuşurken, keşişin sakinliği etrafımızı bir sis perdesi gibi sardı. "Amca, sen bunak mısın? Yoksa delirdin mi? Kızın göğsünü mü inceleyeceksin, sapık mısın sen lan!" diye bağırdı Markus, öfkesiyle titreyen sesiyle.

Keşiş sadece sırıttı, Markus'un saldırısına karşılık vermedi. Markus'un adımları, hızla yaklaşan bir fırtına gibi hissediliyordu, ama keşişin duruşu, sanki sakin bir limanın güvenli sularında gibi hissettiriyordu.

Keşiş, ellerini sakin bir şekilde kaldırarak geri çekildi. "Sakin olun, gençler. Sadece yardım etmek istiyorum," dedi yumuşak bir ses tonuyla. Markus'un öfkesi hızla yerini şaşkınlığa bıraktı.

"Ne yardımı?" diye sordu Markus, hala savurduğu yumrukların etkisi altında.

Keşiş gülümseyerek, "Kont'un Evanın boynunu çizdiğini gördüm. Boynuna bak!" dedi. Markus, keşişin işaret ettiği yöne dönüp boynumu inceledi. "İzler geçmiş!"diye bağırdı.

Markus'un gözleri, boynumdaki izlerin kaybolmuş olduğunu gördüğü anda genişledi, şaşkınlıkla parladı. Dudaklarında bir tebessüm belirdi ve sevinçle dudaklarını ısırdı. "Bu mümkün değil," diye fısıldadı, sesindeki şaşkınlık ve sevinç birbirine karışmıştı. "Nasıl olabilir? İyileşti mi gerçekten?"

Ellerimle boynuma dokundum, şaşkınlık içindeydim. Yaralarım hiç var olmamış gibiydi. Bedenimde bir ışık huzmesi hissettim, sanki bir mucize gerçekleşiyormuş gibi. Her nefes aldığımda, bu olağanüstü iyileşme mucizesinin etkisiyle dolup taşıyordum.

Keşiş gizemli bir şekilde sırıttı, yüzünde belirgin bir neşe ve içtenlik vardı. "Bunu size açıklayacak vaktim yok," dedi, sesindeki saklı bir coşkuyla.

Aniden etrafımız toz duman oldu, bir anda dönüp baktığımda yanımızdaki ağaca bir ok saplanmıştı.

Kont'un askerleri üzerimize geliyordu, hızla yaklaşıyorlardı. Bu ani tehlike karşısında içimde bir heyecan dalgası yükseldi, savaşın yaklaştığını hissediyordum. Kalbim hızla atmaya başladı.

Markus'un bakışları hızla ciddileşti, adeta savaş ruhu yeniden canlandı. Elini öne doğru uzattı. Gizemli bir sis bulutu askerlerin önünü kapattı. "Çok uzun dayanamam," diye mırıldandı. "Çok kalabalıklar. Enerji çok fazla. Onlarla burada başa çıkamayız. Kaçmalıyız!"

Keşiş, sessizce başını salladı ve Markus'un ardından koşmaya başladı. Kont'un askerlerinin yaklaşan ayak sesleriyle birlikte, önümüzdeki zorlu mücadele için hazırlıklı olmalıydık. Her adımımız, kaçınılmaz bir çatışmanın yaklaştığını bize hatırlatıyordu. Gözlerim çevreyi tararken, kaçış yolu arıyordum, ancak düşmanın etrafımızı sardığı bir gerçekti.

Markus'un gözleri panikle dolmuştu. "Gitmemiz lazım!" diye yüksek sesle bağırdı. Kont'un askerleri etraflarımızı sarmıştı, bize yaklaşıyorlardı. Birkaç saniyemiz kalmıştı. Bu kaçışın, hayatta kalma şansımızı belirleyeceğinin farkındaydık. Gözlerimiz birbirimize kararlılıkla baktı, birlikte hareket etmeliydik.

Keşiş, hızla durumu değerlendirdi. "Portalı açayım, bekleyin!" dedi heyecanlı bir ses tonuyla. Ellerini öne uzatarak büyü sözlerini mırıldanmaya başladı. Etrafımızı saran karanlık bir enerji dalgası oluşmaya başladı. Bu büyülü koruma kalkanı, bize birkaç ekstra saniye kazandırıyordu, ama zaman hızla tükeniyordu.

Kont'un askerleri yaklaştıkça, endişe dolu bir şekilde Gabriel'a baktım. "Gabriel ne olacak?" diye bağırdım, sesimdeki endişe belli oluyordu. Gabriel'ın kaderi belirsizdi, onu güvende tutmak için elimden geleni yapmalıydım.

Markus hızla karar verdi. "Ben sırtıma alırım, sen git!" diye yüksek sesle bağırdı. Endişe dolu gözlerle bana baktı ve hemen Gabriel'i sırtına aldı. Bu ani karar, Markus'un dostluğunu ve fedakarlığını gösteriyordu. Gözlerimiz bir anlık bir bağ kurdu, bu zorlu anı beraber atlatacağımıza olan inancımızı simgeliyordu. Hızla geriye doğru adım attım, kaçış yolunu ararken, arkamızdan gelen tehlikenin farkındaydık. Bu kaos ortamında, sadece birbirimize güvenebilirdik.

Keşiş'in yanına doğru koşmaya başladım. Arkamda Markus'un adımlarını duyabiliyordum, hızlıca bana yetişiyordu. 

Onun cesareti ve kararlılığı, içimde umut ve güven oluşturuyordu.Kont'un askerleri daha da yaklaşıyordu, çığlıklarını duyabiliyorduk. Markus, sırtında Gabriel ile bana yetişti ve hızla yanıma geldi.

Markus, nefes nefese, "Git, Eva, git! Ben Gabriel'i koruyacağım," dedi kararlı bir ses tonuyla. Ardından yüzünde bir anlık gülümseme belirdi, güven verici bir şekilde başını salladı. 

Markus'un bu fedakarlığı, kalbimi sıcacık bir duyguyla dolduruyordu, ona minnettarlık duyuyordum.Ben de ona bir anlık bakış atarak hızla ilerledim. Keşiş'in portalına doğru yaklaşırken, arkamda Markus'un ve Gabriel'in güvende olduğunu umut ediyordum.

Keşişe, "Hadi çabuk ol! Hızlı olmalıyız!" dedim nefes nefese. Markus, gözlerini karanlık boşluğa dikerek endişeyle bekliyordu.

Keşiş'in büyüsü etkisini gösterdiğinde, portal yavaşça şekillenmeye başladı. Renkli ışıklar arasında belirmeye başlayan geçiş yolu, bize umut veriyordu.

Markus, panikle arkasına baktı. "Hadi, hemen girmeliyiz!" diye haykırdı, bana ve Keşiş'e bakarak eliyle işaret yaptı. Kont'un askerleri, çığlıklarla ve kılıçlarını sallayarak yaklaşıyordu. Tehlike her an daha da yaklaşıyordu, bu yüzden acele etmemiz gerekiyordu.

Keşiş, son büyü sözlerini tekrarladı ve elini öne uzatarak portalın girişine doğru adım attı. Etrafımızdaki gürültü ve kaos içinde büyü tamamlandı ve portal açıldı. Gözlerimiz hızla portala kaydı, kaçış yolumuzun açıldığını görüyorduk.

Keşiş, portalın içine adım attı ve bize dönerek, "Hadi, hızla gelin!" diye bağırdı. Endişeyle Markus'a baktım, ama kararlı bir ifadeyle Gabriel'i sırtında taşıyarak hemen arkamdan geliyordu.

Kont'un askerleri, öfkeli bir şekilde bize son bir kez yaklaşmak için hızla adımlarını attılar. Ayakları toprağın üzerinde sert bir şekilde çarparken, yüzlerindeki karanlık ifadeler, bize duydukları öfkeyi açıkça yansıtıyordu. Onların hızla yaklaşan ayak sesleri, arkamızda bir şeylerin ters gittiğini ve zamanın daraldığını belirtiyordu. Bu son çaba, onların umutsuzca bize yetişmeye çalıştığının bir göstergesiydi, ama artık biz kaçış yolunu bulmuştuk.

Ben, son bir kuvvetle kendimi portalın içine atarken, çevremi saran karmaşık duygularla başa çıkmaya çalışıyordum. Aniden etrafımda beliren garip bir ışık hüzmesi, gözlerimi kamaştırdı ve bir anda kendimi adeta başka bir boyutta buldum. Her şey o kadar hızlı olmuştu ki, adeta gerçeklikle kurgu arasında sıkışıp kalmış gibiydim. 

Bu yeni boyutun tuhaflığı ve bilinmezliği, içimi bir heyecan dalgasıyla dolduruyordu, ama aynı zamanda korku da hissediyordum. Gözlerim, etrafı keşfetmeye çalışırken, bu yepyeni dünyanın gizemleriyle karşılaşmak için sabırsızlanıyordum.

Yer değiştirmemizin hızlı ritmi, adeta zamanın kendisini bükmesi gibiydi, çevremdeki her şeyin bulanıklaşmasına neden oluyordu. Markus'un hızla nefes alması, onun da bu ani geçişe ayak uydurmakta zorlandığını gösteriyordu. Gabriel'i koruyarak portalın içine girdiği için hala şaşkın bir haldeydi, ama gözlerindeki kararlılık, onun her an her türlü tehlikeye karşı hazır olduğunu gösteriyordu.

Keşiş'in yüzündeki sinsi gülümseme, onun aslında bildiği daha fazla şey olduğunu ima ediyordu. "Bu kaçışımız son değil," dedi, sesindeki gizemli tonla. "Ancak şu an için güvendeyiz," diye ekledi, sanki bilgeliğin kaynağıymış gibi. Bu sözler, içimdeki merakı daha da arttırıyordu.

Gerçekten güvende miydik? Yoksa daha büyük bir tehlikenin pençesine düşmek üzere miydik?

Gözlerim etrafı tararken, karşımda beliren yeni manzara beni şaşırttı. Karanlık ve gizemli bir atmosfer, bilmediğim bir yerin kapılarını aralıyordu. "Burası neresi?" diye sordum, etrafıma şaşkınlıkla bakarken. Keşiş gizemli bir şekilde sırıtarak, "Kont Gabriel'in şatosu," dedi.

Ancak, bu sözlerle uyumlu olmayan bir manzara vardı karşımda. Eski ve bakımsız bir yapı, sanki yıllardır kullanılmamış gibi duruyordu.

Markus, şüphe dolu bakışlarla Keşiş'e döndü. "Saçmalama amca! Burası senin mahsenin," dedi sert bir tonla. 

Keşiş, onun iddialı tepkisine kıs kıs gülerken, "Şaka da mı yapmayalım yeğenim," dedi, neşeli bir şekilde göz kırparak. 

Gözlerim, Gabriel'in hâlâ bilincini kaybetmiş şekilde yatarken Markus'un yanına gittiğini izledi. Yavaşça yaklaştı, eli titreyerek Gabriel'in bileğini tuttu ve nabzını kontrol etti. Yüzündeki ifade, karmaşık duyguların bir karışımıydı; endişe, umut ve belirsizlik bir aradaydı. "Yaşıyor, ama kalbi zayıf," diye cevapladı, sesindeki ton, kırılganlığın ve acil bir yardıma olan ihtiyacın altını çiziyordu.

Bu haber beni bir nebze rahatlattı, ama hala içimde bir endişe vardı. Sevdiğimiz birinin zayıflığı, bizi daha da savunmasız hissettiriyordu. 

Sonra, Keşiş'e dönerek, "Ne yapmamız gerekiyor?" diye sordu, sesinde umut arayışı vardı. Markus'un umut dolu sesi, içimdeki endişeleri hafifletti. Keşişin bilgeliği ve deneyimi, bu belirsizliklerle dolu durumda bize rehberlik edebilirdi. Onun liderliği altında, bu zorluğun üstesinden gelebileceğimize dair bir inanç filizleniyordu içimizde.

Keşiş'in sakin ve içten ses tonuyla dile getirdiği sözler, etrafımızdaki gerginliği bir nebze olsun hafifletti. "Endişelenmeyin, onu iyileştirebiliriz," dedi, gözlerinde derin bir bilgelik parlıyordu. Bu sözler, içimizdeki karanlık bulutların arasından sızan umut ışığı gibiydi. Bir şeylerin mümkün olduğuna dair bir inanç doğdu içimde. Ancak, bu inancın gerçekleşmesi için gereken adımları bilmek hayati önem taşıyordu.

Markus, şüphe dolu bir bakışla Keşiş'e döndü, kaşlarını çatarak. "Nasıl? Sen bir keşişsin amca, şifacı değilsin," dedi, sesindeki kuşku belirgin bir şekilde hissediliyordu. 

Keşiş, gülümseyerek Markus'a doğru döndü. "Ben şifacı değilim," dedi, gözlerinde gizemli bir parıltıyla. Bu sözler, herkesin beklemediği bir cevap gibiydi. Ancak, gizemli bakışları ve sakin tavrı, sözlerinin altında yatan derinliği gösteriyordu.

"Ama belli ki Eva öyle." 

Bu sözlerle dikkatimi çekti ve şaşkınlıkla kendime döndüm. Acaba benim içimdeki potansiyel, şu anki durumu değiştirebilir miydi? 

Bu beklenmedik açıklama, içimizde bir umut kıvılcımı yaktı. Ancak, bu umudu nasıl kullanacağımızı bilmek önemliydi. Keşiş'in gözlerindeki gizemli parıltı, bize rehberlik edebilecek bir yolun varlığını ima ediyordu. Şimdi yapmamız gereken, bu yeni gerçeği anlamak ve içimdeki gücü keşfetmekti. Bu, önümdeki zorlu yolculuğun bir parçası olacaktı.

Keşiş heyecanla konuşmaya devam etti, sesindeki hayranlık belirginleşiyordu. "Boynundaki yaralar nasıl iyileşti? Boğazını kestim ve bir süre sonra yarası kapandı, kendine geldi," dedi, olayı tekrar hatırlamakla birlikte hala şaşkınlık içindeydim. "Dahası da var; Kont göğsünü kesince yarası kendiliğinden kapandı." Bu açıklama, etrafımızdaki sessizliği bozdu ve herkesin dikkatini üzerine çekti.

"Eva bir mucize! Daha önce böyle biriyle karşılaşmamıştım. Çok heyecanlıyım," diye ekledi, gülümseyerek. Yüzündeki heyecan, etrafımızdaki herkesi etkisi altına aldı. Keşişin bu açıklaması, içimizde bir coşku dalgası yarattı. Şimdi, önümüzdeki zorlu süreci daha fazla umut ve güvenle karşılayabilirdik.

Keşiş'in sözleri beni şaşkına çevirdi, yüzümde bir ifade karmaşasıyla ona bakakaldım. Bu düşünceli sessizlik sırasında, Markus'un gözleri aramızda gidip geldi, anlamaya çalışıyordu. Ardından, sessizliği bozdu ve sordu, "Peki, ne yapmalıyız? Gabriel'in yardıma ihtiyacı var."

Keşiş, hala gülümseyerek, "Öncelikle sakin olmalıyız," dedi yumuşak bir ses tonuyla, etrafımızdaki gerginliği hafifletmeye çalışarak. Bu onun liderlik vasfını ve dinginliğini bir kez daha ortaya koyuyordu. "Eva'nın mucizevi gücü bize yardımcı olabilir. Ona odaklanmalıyız."

Markus, hala şüpheyle dolu gözlerle Keşiş'e bakarken, "Peki ya sonrası?" diye sordu, endişeli bir ifadeyle. Keşiş, düşünceli bir şekilde başını salladı. "Önce Gabriel'i iyileştireceğiz. Sonra, Eva'nın güçlerini keşfedeceğiz." Bu sözlerle, önümüzdeki adımların planını belirlemiş oldu. Soru dolu gözlerle Keşiş'e döndüm, içimdeki endişe gitgide büyüyordu.

"Ben Gabriel'i nasıl iyileştireceğim?" diye sordum, sesimde bir titreme vardı. Gabriel'in iyileşmesi için elimden geleni yapmaya hazırdım, ancak ne yapmam gerektiğini bilmemek, içimde bir çaresizlik duygusu yaratıyordu.

Keşiş, düşünceli bir ifadeyle başını hafifçe salladı. "Ben de bilmiyorum," dedi, sesinde bir güvensizlik belirdi.

Bu beklenmedik cevap karşısında şaşkınlıkla geri çekildim. Keşiş'in sözleri, içimde derin bir boşluk yarattı. Oysa ondan bir umut bekliyordum, ama şimdi her şey daha da karmaşık hale gelmiş gibi görünüyordu.

Markus'un yüzünde endişe belirdi, gözleri sırasıyla bana ve Keşiş'e döndü. "Ne demek 'bilmiyorum'?" dedi.

Markus'un sesindeki sinir, etrafımızdaki gerginliği daha da artırıyordu. Onun da, Keşiş'ten bir çözüm beklediği açıktı, ancak şimdi bahsettiği durum, herkesin beklediği gibi bir çözüm sunmuyordu.

Keşiş, sessizce başını salladı ve Markus'un endişeli bakışlarına karşılık verdi. "Evet, haklısın. Bilmiyorum ama tahmin yürütüyorum," dedi. Bu ifade, Keşiş'in içinde bulunduğumuz durumu anlamaya çalıştığını ve en iyisini yapmaya çalıştığını gösteriyordu. Başını hafifçe salladı ve düşünceli bir şekilde konuşmaya başladı. "Şimdi, Gabriel'i dinlendirelim," dedi, sesinde bir kararlılık vardı. "Belki bir çözüm bulabiliriz. Ancak, öncelikle sakin olmalıyız." Bu sözler, etrafımızdaki gerginliği hafifletmeye yönelik bir uyarı niteliğindeydi. Durum ne olursa olsun, dinginliğimizi korumamız gerekiyordu.

Bir an sessizlik hakim oldu odada. Gabriel'in zayıf nefes alışını dinleyebiliyorduk. Her birimizin içinde bir umut beliriyordu, umut ki onun iyileşeceği anı görebilmekti. Gabriel'in zorlu mücadelesi, etrafımızda bir dayanışma duygusu oluşturuyordu.

Endişe dolu bir ifadeyle, "Ama Gabriel'in yarası çok ciddi. Nasıl iyileştirebiliriz?" dedim, sesimdeki tedirginlik gözlerimden okunuyordu. Gabriel'in acı çektiğini görmek, içimde bir fırtına gibi esiyordu, ona yardım etmek için elimden geleni yapmalıydım. Bu soru, etrafımızdaki belirsizliği ve korkuyu ifade ediyordu. Ancak, bu zorlu süreçte bile umudu kaybetmemek ve birlikte hareket ederek çözüm bulmak önemliydi.

Keşiş, dönüp bana gizemli bir gülümsemeyle baktı. Onun bakışları, içimdeki karanlık bulutların arasından bir ışık huzmesi gibi sızıyordu. "Eva, sen bir mucizesin," dedi, sesindeki teşvik dolu ton beni sarıp sarmalıyordu. Bu sözler, içimdeki umudu yeniden canlandırdı. Keşiş'in inancı, içimdeki gücü ortaya çıkarmamı sağlıyordu. "Boğazın kesildi ve iyileştin. Kont seni yaraladı ama tek bir iz bile kalmadı. Bu, Gabriel'i de iyileştirebileceğin anlamına gelir. Nasıl yapabileceğini bilmiyorum. Tek bildiğim, denemelisin. Kendine inanmalısın." Bu sözler, içimdeki gücü uyandırdı ve Gabriel'in iyileşeceği umudunu besledi.

Markus, ciddi bir ifadeyle konuşarak, "Amca, Eva'nın nasıl bir gücü olduğunu bilmiyoruz. Neyi nasıl deneyebilir?" diye sordu.

Keşiş, gülümseyerek cevapladı, sözleri adeta bir bilge tarafından verilen kutsal bir öğüt gibiydi.

"Eva'nın kalbine kulak vermesi gerekiyor. Ona ne yapması gerektiğini söyleyecektir. Gücü kendi içinde. Ancak kendisinin bulabileceği gizli bir hazine. Eva yüreğinden gelen sese inanmalı ve onu yönlendirmeli."

İçimden gelen şüpheyle, "Ben... ben emin değilim. Daha önce hiç böyle bir şey yapmadım," diye mırıldandım titrek bir ses tonuyla. Sesimdeki tereddüt, içimdeki gücü sorgulamama neden oldu.

Keşiş, cesaret vermek için, "Endişelenme Eva. Gücün var. Bunu yapabilirsin. Gabriel'in hayatı buna bağlı," dedi, sesindeki inanç beni sakinleştirdi. Sözleri, içimdeki şüpheyi bir nebze olsun hafifletti. Onun inancı, içimdeki gücü hatırlatıyor ve beni harekete geçiriyordu.

Markus'un umut dolu bakışları, içimde yeni bir enerji uyandırıyordu. Onun gözlerindeki ışıltı, Gabriel'i kurtarma kararlılığımı daha da pekiştiriyordu. "Doğru Eva. Amcam haklı. Gabriel'in tek umudu sensin. Sen Cadı Elisa'nın kızısın. Ona azıcık bile çektiysen... Kendine inanırsın çünkü yapabilirsin," dedi, sesindeki coşku ve inanç gözlerimle buluştuğunda içimi ısıttı. Markus'un bu sözleri, içimdeki gücü daha da güçlendirdi. Onun inancı ve destekleri, içimdeki karanlığı dağıttı ve beni harekete geçmeye teşvik etti.

"Siz niye büyü yapmıyorsunuz?" diye sordum. Birbirlerine bakıp gülümsediler. "Biz çok uzun zamandır şifacı değiliz," dedi keşiş. Markus ekledi, "Işıktan kovulduğumuzdan beri..."

"Annenden başka şifacılar da vardı. O'nun koruyucuları ama hepsi katledildi. Uzun hikaye..." dedi keşiş. Markus, "Evet ben de en çok O'nu koruyabileceğin için seviniyorum. Yakında O'nunla yollarınız kesişir ve yoldaşı olursun. Tıpkı benim gibi. Şimdi Gabriel'i iyileştirmeye odaklan. Zaman daralıyor," diye yanıtladı heyecanlı bir ses tonuyla.

Bu sözler, durumun ciddiyetini bir kez daha hatırlatıyordu. Gabriel'in iyileştirilmesi için zamanın kıymetini bilmem gerekiyordu.

"Tamam. Denemeye değer. Gabriel'e yardım etmek için elimden geleni yapacağım," dedim, sesimdeki kararlılıkla birlikte içimdeki inanç ateşi yükseliyordu. Bu kararlılıkla birlikte içimde yeni bir güç kaynağı bulmuştum ve Gabriel'in iyileşmesi için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırdım.

Keşiş, rehberlik ederek, "Harika! Hadi, Gabriel'i odaya götürelim. Orada dinlenebilir ve senin mucizevi gücünle iyileşmeye başlayabilir," dedi. Keşiş'in desteği, içimdeki endişeleri hafifletiyor ve önümüzdeki süreci daha olumlu bir şekilde karşılamama yardımcı oluyordu. Sakin ve güven veren tavrı, içimdeki umudu ve inancı güçlendiriyordu.

Markus, Gabriel'i sırtına alarak, "Gel Eva, hızlı olalım," dedi. Bedenindeki güç ve kararlılıkla adeta bir kalkan gibi önümde ilerliyordu. Keşiş sessizce önden yolu açıyor, bize rehberlik ediyordu.

Tebessümle, "İşte burası. Gabriel'i yatır Markus. Burada güvende olacak Eva," dedi. Odaya girdiğimde, sakin ve huzurlu bir atmosferle karşılaştım. Etrafımda yumuşak bir ışık huzmesi vardı ve odanın içindeki dinginlik, içimi bir nebze rahatlattı.

Markus, Keşiş'e minnettar bir şekilde baktı, "Teşekkürler amca. Şimdi Eva, Gabriel'i iyileştirmeye çalış," dedi. Sözleri, üzerimdeki sorumluluğu daha da artırdı. Gabriel'in hayatı elimdeydi ve onu kurtarmak için her şeyi yapmaya hazırdım. Bu an, içimdeki gücü daha da pekiştirdi.

Ona yardım etmek için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırdım. "Tamam. Kalbimi dinleyeceğim ve ne yapmam gerektiğini hissedeceğim," dedim, kararlılıkla.

Gabriel'in solgun yüzüne baktım, hastalığın onu ne kadar yıprattığını açıkça görebiliyordum. Sevdiğim adamın bu hâli kalbimi acıtıyordu, gözlerim acıyla dolup taştı. Yanına oturup elimi alnına koydum. Alnındaki sıcaklık beni tedirgin etti, acilen bir şeyler yapmalıydım. Gözlerimi kapattım, konsantre olmaya çalıştım.

Yanında otururken, içsel bir çırpınış hissettim. Kalbim hızla atıyor, zihnim karışık düşüncelerle doluydu. Gabriel'in solgun yüzüne baktıkça, içimde bir umutsuzluk hissi belirdi. Onu kurtarmak için elimden geleni yapmalıydım, ama ne yapacağımı bilemiyordum.

Elimi alnından çektim ve derin bir nefes aldım. Gözlerimi tekrar kapadım, içimdeki boşluğu dolduracak bir ışık arıyordum. Kalbimin derinliklerine inmeye, iç sesimi dinlemeye çalıştım. Ancak sessizlik ve boşlukla karşılaştım, sanki içimdeki güçler uykuya dalmıştı.

Gabriel'in durumu her geçen saniye kötüleşiyordu ve ben hala bir çözüm bulamamıştım. İçimdeki çaresizlik ve endişe, beni adeta bir çıkmaza sürüklüyordu.

Markus'un sesi, odanın içinde yankılanarak beni dalgınlığımdan uyandırdı. "Eva yapabilirsin. Odaklan, sakin ol."

Gözlerimi sıkıca kapattım, içimdeki karmaşık duyguları bir kenara bırakıp, odaklanmaya çalıştım. Kalbimin atışlarını duymak için derin bir nefes aldım, ancak sessizlik içimi doldurdu. Endişe ve korku dalgaları, zihnimde yankılanırken, Gabriel'in solgun yüzü gözlerimin önünde belirdi. Onun acı içindeki hali, beni adeta paramparça ediyordu.

Markus'un sesi, alarm zilleri gibi kulaklarımda çınlıyordu. "Eva, çabuk ol! Gabriel ölmek üzere," diye yinelenen sözleri, içimdeki ateşi daha da körükledi.

Gözlerim sıkıca kapalıydı, ama zihnim, Gabriel'in çaresizliğiyle doldu. Onun hayatı, şimdi benim ellerimdeydi ve bu gerçek, içimdeki panik ateşini daha da alevlendirdi.

Markus'un sözleri, sanki beni gerçekliğe çekiyordu. "Vakti kalmadı, Eva bir şey yap artık!" dedi, sesindeki endişe odayı kapladı. "Ah! Yetişemedik. Gabriel ölmek üzere. Belki de son saniyeleri..." mırıldandı. Bu sözler, içimdeki fırtınayı daha da şiddetlendirdi. Panikle gözlerimi açtım, ancak karşımda sadece çaresizlik ve umutsuzluk vardı.

O an, gözlerimin önünde Gabriel'le birlikte geçirdiğimiz en güzel anlardan biri belirdi. Bahçenin güneş altında parlayan çiçekleri arasında, birlikte yürüdüğümüz o anı hatırladım.

Gabriel'in nezaketi ve sevgi dolu bakışları, adeta ruhumu okşuyordu. O gün hangi çiçeğin beni en çok etkilediğini sormuştu. "Gül," demiştim hemen, "Narinliği ve kokusu beni her zaman etkiler. Senin favorin hangisi?" Sesimdeki heyecanı hatırlarken, o anın getirdiği sıcaklık içimi huzurla doldurdu.

Gülümseyerek, "Lavanta. Sakinleştirici ve huzurlu bir etkisi var. Hem güzel hem de sakin, tıpkı sen gibi Eva," demişti. Gabriel bir liman gibiydi benim için. Huzur veren varlığı, içimi dinginlikle doldururdu.

Hatıraların getirdiği sıcaklık ve güven, içimde bir umut ışığı gibi parlıyordu. Zorlukların ortasında bile, bu anın bana verdiği güçle başa çıkabileceğimi biliyordum. Gabriel'in sakin ve huzurlu varlığı, adeta beni kucaklamış gibi hissettiriyordu. O, benim için bir liman gibiydi, her zaman huzur ve güven hissettiğim bir yer.

Kollarımda ölmekte olan Gabriel'e sıkıca sarılmıştım. Onun yüzünü gözlerimin önünde canlandıran anılar, kalbimi buruk bir sevinçle dolduruyordu. Gözlerim dolu doluydu, çünkü bu anılar sonsuza dek benimle olacaktı, Gabriel'in sonsuz bir hatırası olarak. Son vedamızı yaparken, gözyaşlarım yavaşça yanağımdan süzülerek onun solgun yüzünü ıslattı.

"Seni çok seviyorum, sen benim limanımsın. Öteki tarafta seni bulacağım sevgilim. Elveda," dedim, titreyen sesimle. Kalbimin en derininden gelen bu sözlerle, ona son bir kez aşkımı ve minnettarlığımı ifade etmiştim.

Bedensel ve duygusal bir yorgunlukla sarılı haldeyken, o beklenmedik an geldiğinde, adeta zaman durdu. Bedenimden yayılan mor ışık huzmesi, sanki bir içsel kaynaktan güç alıyormuşçasına yükseliyordu. Bu ışık, nazikçe Gabriel'in solgun yüzüne doğru uzanırken, odayı saran bir mistik atmosfer oluşturdu. Gözlerim kapalıydı, ancak etrafta olup biten her şeyi içimde hissediyordum.

Markus'un sevinç çığlıkları, içimi bir anlık şaşkınlıkla doldurdu. Gözleri, coşku dolu bir ışıltıyla parlıyordu, sesindeki coşku ve umut beni sarıp sarmalıyordu. "Başardın Eva! Gabriel'in hayatını kurtardın!" dedi, sesindeki coşku, odayı dolduruyordu. Markus'un sevinci, odanın her köşesine yayılan bir neşe dalgasıydı.

Bu coşkunun içinde, içimde bir fırtına kopuyordu; bir yandan hafif bir titreme, diğer yandan ise kalbimin hızlı ritmi. Zamanın akışı adeta yavaşlamış gibiydi, bu anın büyüsü içinde kaybolmuş gibiydim.

Ve sonra, Gabriel'in soluk alıp verişini duymak, içimi sonsuz bir huzur ve sevinçle doldurdu. O nefesler, sanki yeniden doğmuş birinin ilk nefesleri gibiydi. . Bedenimdeki huzur dalgası, sanki evrenin bütün güzellikleriyle dolmuş gibiydi. Bu mucizevi an, kalbimde bir çığlık gibi yankılandı, ruhumun derinliklerinde sonsuza kadar sürecek bir iz bırakarak.

Seguir leyendo

También te gustarán

4.3K 230 37
Bir tekfur kızı ve Beyoğlu
Algon&Ornil Por gretiwit

Ficción histórica

2.7K 96 12
Bu hikaye de başröl goncadır iki çiften oluşmakta diğer karakterler de var
259K 8.1K 28
Kendi elleriyle teslim etti beni.Hiç düşünmeden.Bir an bile tereddüt etmeden.Bir damla göz yaşını geçtim gözleri dahi dolmadan.Sözde o benim babam...
21.8K 2.3K 20
Vampirler ve cadılar yüzyıllardır birbirinden nefret eder ve birbirlerine yaklaşmazlardı İki kişi bu geleneği bozana kadar #Elf 1🥇2024:04:26 #Vampir...