HAYATTA KALMA SANATI

By HaKuGu

28.1K 5.2K 11.2K

Huzurla yaşadığın evinde yalnız mısın gerçekten? Hiç tanımadığın ve sokakta gördüğünde yüzünü çevirdiğin bir... More

Hayatta kalma sanatı
b i r i n c i ❥
i k i n c i ❥
ü ç ü n c ü ❥
d ö r d ü n c ü ❥
b e ş i n c i ❥
a l t ı n c ı ❥
y e d i n c i ❥
s e k i z i n c i ❥
d o k u z u n c u ❥
o n u n c u ❥
o n b i r i n c i ❥
o n i k i n c i ❥
o n ü ç ü n c ü ❥
o n d ö r d ü n c ü ❥
o n b e ş i n c i ❥
o n y e d i n c i ❥
o n s e k i z i n c i ❥
o n d o k u z u n c u ❥
y i r m i n c i ❥
y i r m i b i r i n c i ❥
y i r m i i k i n c i ❥
y i r m i ü ç ü n c ü ❥
y i r m i d ö r d ü n c ü ❥
y i r m i b e ş i n c i ❥
y i r m i a l t ı n c ı ❥
y i r m i y e d i n c i ❥
y i r m i s e k i z i n c i ❥
y i r m i d o k u z u n c u ❥
o t u z u n c u ❥
o t u z b i r i n c i ❥
o t u z i k i n c i ❥
o t u z ü ç ü n c ü ❥
o t u z d ö r d ü n c ü ❥

o n a l t ı n c ı ❥

432 115 187
By HaKuGu



🌃

Tan odadan çıktıktan sonra ben de yerimden inip yatak odasında bekledim bir süre. Aşağıda sesler azaldığında koridordan merdivenlere oradan da aşağı kata indim. İkinci kattaki koridorun sonunda olan Barbaros'un odasına uzaktan baktığımda kapısının açık olduğunu gördüm. O da mı gitmişti?
Odaya doğru bir adım atmıştım ki banyodan çıktı.

Saçları ıslak, üstünde yeni bir sweat ve siyah kot pantolonu vardı. Elindeki havlu ile saçlarını kurularken bile öyle güzel görünüyordu ki. Saçlarının uçlarından süzülen damlalar boynuna oradan da omuzlarına inerken gözlerimi ondan alamıyordum.

Odasına doğru yürüyünce ben de ona doğru yürümeye başladım. Güneşsiz kalamayan ayçiçeği gibi peşinden giderken açık olan odasının kapısından girdim. O yatağına oturup saçlarını kurularken ben de tekli koltuğuna oturup onu seyretmeye başladım.

Uzun süre saçında tuttuğunu havludan sonra saç kurutma makinesi ile de üstünden geçti. Sonra yatağındaki yorganını kaldırıp camdan çırptı. Çarşafını dokunabildiği kadar düzeltip yorganı örttü. Yatağını olduğu kadar düzelttikten sonra dolabının karşısına geçti ve sweatini çıkardı. Onu daha önce üstsüz gördüğüm için bu sefer gözlerimi kapatmamıştım. Öne doğru eğilip sanki bir şey söyleyecekmişim gibi ellerimi dizlerimin üstüne koydum ve öyle izlemeye başladım.

Dolabından gelen hoş bir koku burnuma ulaştığında bana onu anımsatmıştı. Daha önce birkaç defa da olsa ona yaklaştığımda aldığım kokuydu bu. Parfümünün mü yoksa kıyafetlerinin mi kokusuydu bilmiyorum ama diğerleri öyle kokmuyordu. Hoş onlara Barbaros'a yaklaştığım kadar yaklaşmamıştım ama yine de bu kokuyu sadece onda almıştım.

Eli pantolonun fermuarına gidince başımı arkaya çevirdim. Yüzüm pencereye denk geldiğinde dışarıdaki ağaç ve pembe çiçeklerini gördüm. Yıllar geçmişti sanki dışarı çıkmayalı. Bu evin içinde kendimi hapsolunulmuş gibi hissetsem de onun varlığı ile artık daha cazip gelmeye başlamıştı.

Barbaros çoraplarını giymek için yatağına geldiğinde yeniden ona baktım. Beyaz bir tişört giymiş, siyah pantolonunu da kot pantolon ile değiştirmişti. Ne giyerse yakışanlardan biriydi. Sade bir tişörtle bile olabildiğine alımlı görünüyordu. Beyza'ya hak vermeden edemesem de yine de olmaz. Evlenmeseydi madem. Evlendiyse kendine sahip olmalı artık. Gerçi onun tek vukuatı Barbaros değil de neyse.

Son kez yatağından kalkıp komodininin çekmecesinden akıllı saatini çıkarıp taktı. Belki saat için değil ancak aramada bu daha kolay olsa gerekti.

Arkama yaslanıp onu daha mayışmış bir şekilde seyrederken hazırdı. Nereye gidiyordu bilmiyorum ama sonsuza kadar devam etse, sonsuza kadar izlerdim.

Odasından çıkmak için hareketlendiğinde ben de kalkıp peşinden gittim. Aramızda iki metre varken peşinden adım adım ilerliyordum. Önce merdivenlerden aşağı kata indi. Sonra buzdolabını açıp içecek bir meyve suyu alıp içti. Yetmemiş olsa gerek ki buzdolabını bir kere daha açıp yiyecek bir şeyler aldı. Onu yine tekli bir kanepeye oturup seyrediyordum.

Asil bir şekilde yediği kahvaltılık şeyleri de yakışıklı yüzüne bakmaktan alamadığım gözlerimi de asla ulaşamayacağım bir dağ gibi gözümde büyüdüğü için de bir bir çizildi zihnimde. Varlığımdan habersiz hareket ederken ben onun varlığı ile sarhoş gibiydim. Bundan bir sene önce böyle bir durum başıma gelecek dense asla inanmaz, tüm bu ihtimal için de anlatan kişiye kızardım. Benim gibi bir kız için bir erkekten hoşlanmak fütursuzca işlenecek bir günah gibiydi. Şimdiyse bu günah içinde boğuluyordum.

Barbaros nihayet kahvaltısını bitirdiğinde kalkıp bir aşağı kata indi. Burası depoydu ve çeşitli gereçler vardı. Buradaki alet çantasından bir İngiliz anahtarı aldığında yeniden yukarı çıktı. Anahtarı ne yapacaktı bilmiyorum ama mutfak lavabosunun altına gizlendikten sonra evden çıktı. Onun çıkışı işe kapının hemen yandaki pencereden uzaklaşmasını seyrettim. Bir an için, çok ama çok küçük bir an için onu uğurladığımı düşündüm de dudaklarımda yayılan gülümseye engel olamadım bu yüzden. Şimdi dursa ve arkasını dönüp bana el sallasa. Ben de ona sallasam.

Kendi kendime beklemeye devam ederken durdu. Doğru görüp görmediğimi anlamak için gözlerimi ovaladım ve daha dikkatli baktım ama doğruydu. Durup arkasına bakmıştı.

"Baktı. Yeminle baktı. İnanamıyorum. Gerçekten bakıyor. Hâlâ daha bakıyor!"

Beni göremezdi ancak ben yine de el salladım hevesle. Çok mutlu olmuştum nedense. İlk defa bir duam pat diye kabul olunmuştu. Barbaros el sallamamdan sonra bir süre daha durup sonra yeniden yola koyuldu.

"Güle güle git Barbaros! Eve erken gel!"

Kendi kendime kıkırdarken bunu söylemeyi nasıl akıl ettiğimi düşündüm. Belki pembe dizilerde falan vardır ancak öyle çok televizyon da seyretmem ki. Kitaplarda da yazmaz. Eh yaşamadığıma da göre?

Sanki çok derinlerimde böyle bir şeye kurumuş bir saatmişim gibi birden dışarı çıkan bu sözler beni hem mutlu etmiş hem de tuhaf hissettirmişti. Ben evi ne bilirim ki erken gelmeyi bileyim?

"Aman her neyse. İçimde kalacağıma dışımda kalsın. Söyledim gitti."

Barbaros gözden kaybolduğunda ben de pencereden ayrıldım. Bir şeyler yiyip Tan'ın şirketine iş başvurusu için gidecektim. Öyle bir şirkette getir götür işi dışında başka bir konum bulamazdım ancak ne iş yaptığım o kadar da önemli değildi. Önemli olan Tan'ı daha yakından tanıyıp oradan Beyza'ya geçmekti.

🌃

Aradan geçen iki saat sonunda elimdeki iş başvuru belgesi ile düzenlenen seminerin olduğu salona girmiştim. Geçici çalışanlar için düzenlenen bir seminerdi ve neredeyse her hafta çalışan alımı yapıyorlardı. Şirket o kadar büyüktü ki istihdam her an için yetersiz kalıyor olmalıydı.

Bana gösterilen yere oturup önümdeki kağıda baktım.

Hayat Çampınar. On dokuz yaşında. İş geçmişi yok. Cv boş. Boy 1.60. Kilo kırk küsür. En iyi özelliği dayanaklılık.

Eminim diğer başvuru yapanların dosyaları daha doludur. İnsanlar benim gibi merakı için değil gerçekten çalışmak için geliyorlar sonuçta. Peki ya onlardan birinin yerini aldığım için kötü hissediyor muyum? Elbette hayır. Burada yirmi kişi kadar varız ve hepsi neredeyse kendinden emin, para dışında çok da bir beklentisi olmayan insanlar. Evlerinde bekleyen anne babaları, eşleri çocukları varken benimle kıyas bile edilemezler. Nadiren de olsa kendini belli eden vicdanımı bastırıp yeniden önüme döndüğümde içeri bir görevli girdi. Şirket çalışanlarının hepsi yakasında geometrik şekle benzer bir rozet takıyordu. Kadınlar ve erkekler için kıyafet serbest olsa da erkekler genelde takım elbise giyiyorlardı.

"Hoş geldiniz arkadaşlar. Lütfen daha önce adli sicil kaydı olan el kaldırsın."

Adli sicil kaydım olacak kadar ileri gitmemiştim. Ancak olan birkaç el kaldırınca benden daha kötü olup olmadıklarını düşündüm. En paspal ve boşvermiş benimdir diye düşünüyordum oysaki.

"Size daha önce bilgi verilmiş olması lazım ancak bir kere daha yineleyelim. Adli sicil kaydı olanlar ilçelerdeki şubelerimizde çalışacaklar. Merkezi çalışanlarımızın adli sicil kaydı olmama zorunluğu vardır. O yüzden sizleri hemen yan taraftaki salona alalım lütfen."

Oflaya poflaya aramızdan ayrılan o birkaç kişi gittiğinde geriye biz kaldık.

"Evet, herkes özgeçmişinin olduğu dosyayı getirdiğine göre şirketimiz hakkında biraz bilgi vereyim. Öncelikle bizler..."

Adam konuşmaya başlamıştı ki ben bambaşka bir şeye dalmıştım. Çocukken, derslere giren öğretmenlerimiz de böyle anlatmaya başlayınca ben hayallere dalıp giderdim. Hepi topu birkaç saattir tüm hayatım boyunca dinlediğim ders saati. Geri kalanda nedenli niçinli sorularla dolu olan düşünceler ve acabalı hayaller sarardı düşüncelerimi. O yüzden derslerim hep çok kötüydü benim. Matematik hiç bilmem mesela. Toplama ve çıkarmayı da para lazım olmaya başlayınca öğrendim. Geri kalan hiçbir ders bana bir yarar sağlamayacak diye elimin tersi ile itmiştim. Hayır aslında gerçek olan ders vakti düşüncelerimin serbest kaldığı en acınası vakitlerden biriydi. Geri kalan zamanlara yaptığım haylazlıklar ve onların cezasını çekmekten vaktim düşünceye yetmiyordu. Ama dersler...

"Evet anlaşıldı mı arkadaşlar!"

İrkilerek yeniden adama baktığımda kapı çalındı iki kere. Hep birlikte gelen kişiye baktığımızda Tan'ı gördüm. Hastanede değil miydi bu?

Takım elbisesi ve geometrik rozeti yakasındayken bambaşka biri olmuştu sanki. Evdeki hali ile burada arasında dağlar vardı. Neden bilmiyorum bu hali daha saygı duyulasıydı. Ağır adımlarla gelip görevli adama bir şeyler söyledikten sonra salonda bulunanlara baktı tek tek. Ne söyledi bilmiyorum ama görevli de bize bakınca gerilmiştim. Aralarında ufak bir fısıldaşmadan sonra "Arkadaşlar yeni bir değişiklik yapmak zorundayız. Özellikle bilgisayardan anlayan biri lazım şu an için. Aranızda bilgisayar konusunda iyi olan var mı?" diye sorduğunda salondaki üç kişi ile birlikte ben de elimi kaldırdım. Şu hayatta yaptığım en iyi şeylerden biri kendimi bilgisayarda geliştirmek olmuştu. Gerek yetimhanede gerek oradan ayrıldıktan sonra bulduğum her bilgisayarı karıştırıp, programların genelini öğrenmiştim. Yazı yazmak, slayt yapmak olsun her şeyde iyiydim. Kendime ait bir bilgisayarım olsa daha da iyi olabilirdim ancak bu halimle bile işe yarayacağımdan emindim.

"Siz dördünüz Tan Bey ile alt kattaki ofise geçiniz lütfen. Sizin seçiminizi kendisi yapacak."

Önünde duran kağıdı alıp ayağa kalktığımda ilk ben yürüdüm Tan'a doğru.

"Gelin arkadaşlar." Önden giderken hemen arkasından geliyordum. Kaliteli ayakkabıları attığı her adımda tok bir ses bırakırken, takıl elbisesinin kaliteli kumaşının bile kokusu vardı. Arkadan saçları kıvırcık görünüyor kol düğmeleri bile insanı hayran bıracak kadar nizami dizilmişti. Zenginlerin hepsi kıyafete önem verir ancak bazıları saçma sapan giyinip sadece para harcar. Giydiği kendine yakışan ise neredeyse çok az.

Tan bambaşka bir mevzu bu konuda. Takım elbise ile görmeye devam edersem ona hayran olup çıkarım ben. Ne demişler bu yüzden, ye kürküm ye...

"Oturun lütfen."

Geldiğimiz yer yuvarlak masanın olduğu etrafı sandalyelerle çevrili bir alandı. Tan'ın kendisi en başa oturduğunda ben de bir sandalye çekip oturdum. Bir erkek üç kız başvurmuştuk ve diğer üçü hevesle Tan'a bakarken ben ne hissettiğimi bile bilmiyordum. Uzaktan seyrederken iyi ancak böyle birebir konuşunca insan bir gerilim yaşamıyor değildi.

"Öncelikle seçeceğim kişi benim özel yardımcım olacak. Bu aralar ağır bir proje üzerinde çalışıyorum ve yoğun saatler geçiriyorum. Bir aylık bir iş benimki. Zaten siz de geçici iş başvurusu yaptınız değil mi?"

Ben hariç diğerleri evet diye yanıtladığında ona bakmaya davam ediyordum.

"Durum şu ki benim çıktılarım içinde yanlış grafikleri kesip hızlı yapıştırıcı ile temiz dosyaya yapıştırmak gerekiyor. Yalnız dediğim gibi bu iş epey ağır olacak çünkü çok uzun sürüyor. Aranızda yapabilecek olanı seçmek için bugün bir deneme yapalım olur mu?"

Tan neredeyse iki tuğla kalınlığında dosyayı masaya koyduğunda hepimizin gözü açıldı.

"Ah biliyorum bayağı fazla ancak dediğim gibi bir ay sürecek sadece. Eğer yapamam derseniz öncesinde belirtin lütfen hemen başka bir görüşme ayarlamam gerekecek."

Kimseden ses çıkmadığında Tan son bir kez daha baktı bize.

"O halde denemek isteyenler el kaldırabilir mi?"

Sorusu ile diğer üçü jet hızı ile el kaldırdığında Tan dahil hepsi bana baktı.

Ne yapmalıyım? Böylesi bir ağır işten sonra eve girmem zorlaşabilir. Geç vakitlere kadar sürerse ne olur? Ama ya yapmam gerekenler?

Herkes bana beklenti dolu gözlerle bakarken yavaş da olsa elimi kaldırdım.

Yapacak bir şey yok. Madem bir yola çıktım sonuna kadar gitmeliyim. Henüz yolun begonville mi yoksa bubi tuzağı ile mi döşendiğini bilmesem bile hayatta kalmaya dayanacak gücü kalmayan biri için değer...

Hadi bakalım, görelim şu işi kim kapacak?

Continue Reading

You'll Also Like

389K 25.2K 40
"Biri var herkesten güçlü, herkesten özel. Kanlarla bürünmüş bir laneti var. Gözleri herkesten farklı. SOĞUK KIRMIZI geldiğinde... O... Ölüm...
13.1K 1K 42
Galga Serüvenleri 1 - Emorian'ın Diğer Halefi -FantasyTR "Süper Güçler, Cadılar ve Büyüler" listesine eklenmiştir.- Yeni çaylakların belirleneceği Ta...
2.1K 166 23
Avengers ile whatsap eğlenmeye hazır olun
252K 16.2K 33
Topraklar ikiye ayrıldı; Karanlık ve Aydınlık Taraf olmak üzere. İki krallıkta, birbirlerine yasaktı. Anlaşmalar, kan ile mühürlenmişti. Vera Storm...