MELEZLER

By iremspingu

75 37 78

Sizleri melek ve şeytan melezlerinin ortalığı karıştırdığı evrene davet ediyorum... -Her Cuma yeni bölüm- More

BÖLÜM-1
BÖLÜM-2
BÖLÜM-4

BÖLÜM-3

14 9 21
By iremspingu

Ormanın içine doğru giden patikaya girmiştik. En önde Bayan Lilith vardı. Sage ve ben yan yana yürüyorduk. Victor, Sage'e laf atmaya çalışıyordu ama Sage her seferinde onun ağzına tıkıveriyordu kelimeleri. Herkes fısır fısır bir şeyler konuşuyordu ancak Derek hiç sesini çıkarmıyordu. Sadece sessizce etrafına bakınıyor Bayan Lilith'in söylediklerini yapıyordu. Çok masum görünse de içimden bir ses normalde bu kadar sessiz olmadığını söylüyordu.

"Sanırım ebeveynlerinden biri melek biri şeytanmış." dedi Sage.

"Evet Jolie bahsetmişti. Sence bu o mu? Yoksa başka biri mi?"

"Dedikodu yapmayın kızlar. Size hiç yakışmıyor." Bayan Lilith imalı imalı konuşmuştu. Bir yandan güzel vücuduyla ağaç köklerinin üstünden ustalıkla yürüyor bir yandan da gözünü üzerimizden ayırmıyordu. Bize bakmasa bile ne yaptığımızdan haberi vardı. Sage'le birbirimize baktık.

Bir süre sonra Cason Sage'e bir soru sormuş ve birlikte yürümeye başlamışlardı.

"Beni nereye koyacaklarına karar veremediler." bir anda yanımdan gelen ses beni hafiften ürkütmüştü. Yüzündeki iz sert gösterse bile kadife gibi bir sesi vardı. Pürüzsüz.

"Sen geçmişini hatırlıyor musun?" diye sordum.

"Bu yaştan sonra silemiyorlarmış. Zaten yetiştirme yurdunda büyüdüm. Bağlandığım bir aile yoktu." sadece ileriye bakıyordu. Yüzünde tek bir duygu oynamıyordu. Yüzündeki yara izine bakıyordum.

"Ah! Lanet!" düştüğüm yerde aptal gibi göründüğüme emindim. Eğer yüzü yerine önüme bakmış olsaydım düşmezdim. Bayan Lilith arkasını bile dönmeden

"Yasaklı kelimeleri okul dışında kullanmanız da yasak Giselle." dedi ve yürümeye devam etti. Aryan gülmemek için kendini tutuyordu belli ki. Kollarımdan tutarak kalkmama yardım etti.

"Hep böyleydin zaten."

"Şimdiye kadar biraz sakarlıklarım olmuş olabilir ama o kadar da sık olmuyor." dedim mırıldanarak. Dizlerimi çırpmak için eğildiğimde Aryan benden önce davrandı ve dizlerimdeki çamuru çırptı.

"Şey gerek yoktu buna." başımı kaldırdığımda Derek'in garip bir şekilde Aryan'ı süzdüğünü gördüm. Sanki tanıyor gibi bakıyordu.

"Ona çocuğun gibi davranmana gerek yok. Bu yaştaki biri eminim kendi başının çaresine bakabilir." öyle soğuk bir şekilde söylemişti ki kollarım uyuştu.

"Biz her zaman birbirimize destek oluruz." dedi Aryan gülümseyerek. Ha yani bu davranış bana özel değildi. Pekala. Zaten öyle olmadığını biliyordum. Üzülmedim.

"Yürüyün artık!" Bayan Lilith sinirle çıkışınca yürümeye başladık. Derek biraz daha gerimizden geliyordu. Sanki beni izliyormuş gibi bütün saç köklerim derime batıyordu.

"Gece burada kalacağımızı biliyorsun değil mi?"

"Evet neden ki?" Aryan'a bakmak istesem de önüme bakmam iyi olacaktı. Güldüğünü duydum.

"Neden yanında tulum getirmedin o zaman?" Ohhhh... LANET! Sanki havada yazılı koca bir 'LANET' kelimesi başıma düşmüştü.

"Getirmedim çünkü..." aptal gibi görünmemek için bir bahane bulmaya çalışıyordum. Kucağıma konan tuluma bakakaldım. Derek yine yüzünde hiçbir duygu olmadan

"Fazladan getirmiştim. Kullanabilirsin." dedi ve biraz önümüzden yürümeye başladı. Şaşkınca Aryan'a döndüm.

"Gerek yoktu." dedi ilk defa buz gibi bir sesle.

"Senin için vermedim zaten." Derek hiç arkasına bakmadan konuşmuştu.

"Teşekkür ederim. Tertemiz bir şekilde sana vereceğim." dedim gerilimi düşürmek için. Neden böyle sinirlenmişti anlamadım.

"Çok iyi bir tesadüf öyle değil mi?" diye sordum Aryan'a.

"Benim tulumum iki kişilikti." Haylazca sırıtıyordu.

"Geniş geniş yatarsın artık." dedim. Ah! Şimdi anladım! Birlikte uyuyabiliriz anlamında dememiştir değil mi? Aklımda beliren resimle kanın yanaklarıma ulaştığını hissettim. Aryan'ın gülüşünü duydum. Hemen ardından da kulağımda bir nefes hissettim.

"Sadece şaka yapmıştım." geri çekilirken nefesini içine çektiğini hissettim. BENİ KOKLADI MI? Bu çocuğa noluyor böyle?

Yürüyüşün geri kalanında Derek oldukça sessizdi. Aryan'la sohbetimize Sage ve Cason'da katılmıştı.

"Burada biraz dinlenelim. Ben yorulmadım ama sizin için gerekli." Bayan Lilith bir ağacın dibine oturmuştu bile. Etrafımızı uzun ağaçlar kucaklıyordu. Başımı kaldırdığımda yapraklardan gökyüzü neredeyse görünmüyordu. Öğleyi yeni geçmiştik. Hava ılık olmasına rağmen nem baskınlığı vardı. Boynuzlular Bayan Lilith'e yakın oturuyorlardı. Herkes kendi arasında sohbet ediyordu. Yani bizim kaynaşma işinin çok işe yaradığını söyleyemeyeceğim.

"Çocuklar bu tarafa gelin. Birlik ve beraberliği öğrenmeliyiz!" Bayan Lilith alaycı bir tavırla bizi yanına çağırıyordu. Birbirimize baktık ve istemeyerek de olsa boynuzluların yanına gittik. Bir daire yapmıştık. Ağaç kütüklerinin üstüne ikişer ikişer oturmuştuk.

"Ama hepiniz kendi arkadaşınızla oturdunuz böyle olmaz. Bir haleli bir boynuzluyla otursun." Hiçbirimiz kıpırdamamıştık. Ben Sage ile oturuyordum.

"Hmm..." Bayan Lilith kırmızı gözlerini şeytani bir ışıltıyla doldurdu ve

"Sen oraya geç. Sen de oraya. Ve siz de yer değiştirin bakalım." anlık bir karmaşanın ardından ben Derek'le, Sage Victor'la, Aryan Juno'yla (Adını yeni öğrendiğim haleli.) ve Cason'da sarışın güzel Beatrix ile oturuyordu. Juno uzun dalgalı saçlarını cazibeli bir şekilde sallayarak Aryan'a elini uzattı.

"Ben Juno."

"Aryan."

"Evet biliyorum kıvırcık haleli." Aryan Juno'nun elini sıkmıştı. İstemsizce çenemi sıktığımı hissettim. BANANE. Bu sırada Victor Sage'e sırnaşmaya çalışıyordu. Ancak Sage, Titanic'in çarptığı buz kütlesi kadar sertti. Cason ve Beatrix saçma derece normal görünüyordu. Beatrix bir boynuzlu olamayacak kadar masum görünüyordu. Eğer bizim tarafımıza getirseler onu haleli zannederdik.

"Siz takılın. Birazdan gelirim." Bayan Lilith patika yola doğru giderek bizi yalnız bıraktı.

"Gergin görünüyorsun." Derek yüzümü inceliyordu. Ağzımdan saçma sapan bir gülüşün çıkmasına engel olamadım.

"Hiçte bile. Gayet rahatım ben." kaşlarını kaldırdı ve ikna olmadığını gösterdi. Sonra başıyla Aryan'ı işaret etti.

"Aranızda bir şeyler mi var?" aynı saçma gülüşü tekrar yaptım. Artık şu lanet sesi çıkarmaktan vazgeçmeliydim!

"Hah! Bu sadece... çok komik olurdu..." dudağının yukarı

kıvrıldığını görür gibi oldum. Ancak tekrardan ifadesiz bir şekilde bakmaya devam etti.

"Bu yara izi nasıl oldu?" diye sordum. Konunun değişmesi lazımdı. Bir hayvan mı yapmıştı? Yoksa bir insan mı? Neredeyse gözünü çıkaracakmış. Tüylerim diken diken oldu.

"Ahh..." gözlerinden bir hayal kırıklığının gölgesi geçti. Uzun ince parmakları yavaşça yanağına dokundu. Bu kadar duygusal bir karşılık alacağımı fark etmediğim için şaşkınca onu izliyordum. Dikkatlice baktığımı fark etmiş olacak ki buz görüntüsüne geri döndü.

"Yurttayken kavgada oldu." yalancı. Tabiki de söylediği ilk şeye inanacak değildim.

"İnanmadın?" gri gözleriyle gözlerimin içini okuyor gibiydi.

"Tabiki de inanmadım." dedim ellerimi göğsümde kavuşturarak. Gözleri ellerime kaydı.

"Bu arada o gün böyle bir şeyi nasıl yapabildin?" umarım bu soru aklına çıplaklığımdan dolayı gelmemiştir. Utançla elimi yüzüme kapattım.

"Manyetik alanlar falan filan. Ben yapmadım. Her şeyi gördün mü?" son şeyi sormamam gerektiğine dair bir his var içimde. Ne cevap verecekti ki? Evet hem de her şeyi mi diyecekti. Einstein aptallığın sonsuz olduğunu söylerken çok haklıymış.

"Evet, bütün olayı seyrettim." Haaaaaa! Neyi kastettiğimi anlamadı! Ben her şey derken vücudumu kastetmiştim. Ama o olaydan bahsettiğimi sandı! Bir boynuzluya göre temiz düşüncelere sahip. Yüzünü inceledim. Kahve saçları baya hava katıyordu yüzüne. Yakışıklıydı aslında. Böyle sert bir yakışıklılığı vardı. Hiç konuşmasaydık soğuk nevale olduğunu düşünürdüm. Ama hiç de öyle değildi. Evet hala fazla duygusuz konuşuyordu ama bu garip bir çekicilik katıyordu.

"Ateşin seni yaktığını hissediyor muydun?" diye sordu. Merakla sorduğu hissediliyordu.

"Hayır. Eğer görmeseydim yandığımı anlamazdım."

"Elementleri kontrol etmek çok zevkli olmalı." Tek kaşı merakla havalanmıştı. Dirseklerini dizlerine dayamış bana doğru bakıyordu. Ihm... Yanlış anlaşılma olmasın ama bu hareket fazla mı seksiydi!

"Aslında fazla zevkli! Haleliler suyu sizler de ateşi en güçlü haliyle kullanabiliyorsunuz. Hava ve toprak ortak elementlerimiz." bilmeyen birine anlatınca kulağıma fantastik bir kitap okuyormuşum gibi hissettirmişti.

"Peki melek ve şeytandan olma bir çocuk hangisini kullanabilir?" bir elini çenesine götürdü.

"Bilmiyorum. Belki ikisinde de çok iyisindir." dedim düşünmeye devam ederek. Gözlerinde ufak bir kıvılcım hissettim.

"Sanırım sana bu konular hakkında çok bir bilgi vermediler?" diye sordum.

"Özel biri olduğumu söyleyip buraya getirdiler. Ve bu kadar."

"Dünya nasıl bir yer?" diye sordum merakla. Dünya hakkındaki çoğu şey hatıralarımız silinirken silinmişti. Etrafına baktı ve

"Fazlaca araba, bina ve insan var. Çıkarcı insanlar."

"Nasıl yani?"

"İstedikleri şey için her şeyi yapabilecek çok fazla insan tanıyorum." gri gözlerinden nefretle karışık hüzün geçmiş gibi oldu ama hemen o soğuk bakışlarına devam etti.

"Bu çok çirkince." dedim yüzümü buruşturarak.

"İsmin neydi?" şimdiye kadar okulda herkesin adımı öğrendiğini düşünüyordum açıkçası.

"Giselle." başını salladı ve

"Giselle yüzünü buruşturduğunda çok gıcık görünüyorsun." NE? Açık ağzımla yüzüne bakakaldım. Hiç bu tarz bir şey beklemiyordum. Parmaklarıyla çenemi yukarı ittirdi. Parmak uçlarından yayılan soğuktan mıydı yoksa heyecanlanmış mıydım bilmiyorum ama bütün tüylerim diken diken oldu. Gülümsediğini görünce parmağımla yüzünü işaret ederek

"Gülüyorsun!" diye cırladım. Şey... gülümseyince farklı bir yakışıklılığa bürünmüştü.

"Gülümseyebiliyorum zaten." dudakları yukarı kıvrılmıştı.

"Neden gülmemek için kendini zorluyorsun o zaman?"

"Mizacım böyle." dedi omzunu silkerek. Yesinler mizacını! Ve yine soğuk nevale haline hiç zorlanmadan döndü. Kafama bir ağaç parçası çarpınca kafamı kaldırıp karşıya baktım. Aryan bana bakıyordu. Göz kırptı ve çantasından benim okuduğum kitabı çıkarıp salladı. Kitabımı ne zaman yürütmüştü!

"O benim kitabım!" dedim gözlerimi belerterek.

"Yooo. Bu benim kitabım." sırıtıyor bir yandan kitabı göstermeye devam ediyordu. Çantamı yanımdan hiç ayırmamıştım ki! Ne zaman aldı?!

"Ama benim..." diye mırıldanarak çantamı açtım. Ve kitabım ordaydı. Çantamda. Oh... Yine aynı kitabı okuyorduk. Kalbim garip bir şekilde heyecanla atarak kitabı çantamdan çıkardım.

"Nasıl her seferinde aynısını okuyabiliyoruz?" diye sordum. Aryan yüzünde çarpık ve biraz buruk bir gülümsemeyle bana bakıyordu.

"Çünkü okumak istediklerin hiç değişmiyor." ne demek istediği kafamı meşgul edecekken Derek kitabı elimden aldı.

"Çarpık Aşk..." kitabı elinde evirip çevirmeye başladı. Kitabın yan tarafını çevirince tabi ki de ilgisini yapıştırdığım post-it ler çekti. Tabi ki hepimizin yaptığı gibi ben de "malum" sahneleri işaretlemiştim.

"Bunlar nedir?" diye sordu. Kitaba bakmaya devam ediyordu. Kaşları çatılmış dikkatini kitaba vermişti.

"Bir şey değil..." diyerek kitabı elinden almaya çalıştım. Ancak arkasına döndü ve bir tanesini açtı.

"Bakalım neymiş..." hay sıçıyım! Okursa zaten tam anlamıyla sıçmış olacaktım!

"Bakma!" diyerek üstünden kitaba uzanmaya çalıştım. Beni geçiştirerek ayağa kalktı. Peşinden ben de gidiyordum. Okursa bütün hayatım boyunca benimle dalga geçecekti. Kanın yüzüme hücum ettiğini hissetmeye başlamıştım bile. Elini havaya kaldırmıştı. Zaten boyu uzundu. Zıplayarak eline ulaşmaya çalıştım. Tabi ki dışardan fazlasıyla zavallı görünüyordum. Ellerimle koluna tutunup aşağıya indirmeye çalıştım. Bu durumda ona biraz yakınlaşmam gerekmişti. Garip ve nazik bir koku burnumu doldurunca hafızamda bir yerlerde bir kıpırdanma hissettim.

"Kitabı ver Derek. Uzatma." Aryan yanımıza gelmiş elini Derek'e doğru kitabı istercesine uzatıyordu. Kokudan dolayı başım dönünde geriye çekildim. Nereden tanıdık geliyordu bu koku? Ah lanet kitap! Derek eli yukarıdayken açık tuttuğu sayfaya göz gezdiriyordu. Koskoca bir LANET OLSUN! Derek'in üstüne atladım. Evet bildiğiniz atladım. Dövüş dersinde iyi olduğumu söylemiştim değil mi? Sol elimle omzuna doğru bastırırken sağ elimle bacağını kavradım ve kendime doğru çektim. Maalesef ağır olduğundan ve boştaki eliyle beni tuttuğu için beraber yere düştük. Sersemlemiş bir halde başımı kaldırdım. Elimle kitaba uzanmaya çalıştım. Kitabı elime aldığımda içim rahatlamıştı. Ancak Derek'in kavradığım bacağı aleyhime hareket ederek bir anda beni altına almasına sebep oldu. Kitabı göğsüme sıkı sıkı bastırdım. Vücudunun tamamen bana yaslanmış olması dışında hiçbir problem yoktu. Yüzünü bana yaklaştırınca beni öpeceğini düşünerek -ki ne kadar salakça bir düşünce- gözlerimi sımsıkı kapattım. Ama o sadece kulağıma eğildi ve

"Kitaptaki pozisyon bu şekilde miydi?" diye fısıldadı. O tanıdık koku tekrar burnuma dolarken Derek'i üzerimden kaldırdılar. Aryan ve Cason Derek'i bir köşeye fırlattılar. Evet basbaya fırlattılar. Sage yerden kalkmam için bana yardım ediyordu. Derek düştüğü yerden kalkarak üzerindeki tozları silkti ve

"Ödeştik." dedi ifadesiz bakışlarla. Pekala onun üzerine atlayan bendim. Onu yere düşüren de bendim.

"Bu yaptığın adiceydi." Aryan dişlerinin arasından konuşuyordu.

"O benim üzerime atladı." Derek omzunu silkti ve geçip yerine oturdu. Victor kahkahalar atıyordu.

"Sakin olun tatlı haleliler."

"Sen o aptal çeneni kapat."

"Sen kime aptal dediğini zannediyorsun?"

"Seninle konuşan yok Juno."

"Seninle de konuşan olmamıştı Sage."

Ve herkes yavaş yavaş birbirine girmeye başlamıştı. Bu kadar büyütülecek bir olay yoktu ki! Her şey lanet birkaç saniye içinde olmuştu.

"Ne yapıyorsunuz siz?!" Bayan Lilith ateş saçan gözleriyle yanımızda belirdi birden. Herkes susmuş yere bakıyordu.

"Sadece şakalaşıyorduk." Victor'ın konuşmasını beklerdim ancak sessiz Derek'in konuşması... Bayan Lilith gözlerini Derek'in üzerinde gezdirdi. Derek ne gözlerini kaçırıyor ne de ifadesini bozuyordu. Bayan Lilith'in sinirle soluyarak

"Madem anlaşamıyorsunuz. Bu gece sizi eşleştirdiğim kişilerle uyuyacaksınız. Ve birbirinizle iyi anlaşmadan bu keşif bitmeyecek. Sizi buraya oyun oynayasınız diye getirmedik. Birbirinizle iyi anlaşmak zorundasınız."

"Ama siz de baş melekle iyi anlaşamıyorsunuz." konuşan yine Derek'ti. Tanrım bugün bize közlenmiş kömür yedirmeye mi çalışıyordu bu çocuk? Bayan Lilith ile ters düşmek ölümün diğer adı gibi bir şeydi resmen! Herkes şaşkınlıkla Derek'e bakıyordu. Bayan Lilith korkunç bir şekilde gülümsedi ve dilini dişlerinin üzerinde gezdirdi. İşte şu an gerçek bir şeytana benziyordu.

"Beni zorlamak istemezsin değil mi evlat?" Derek sadece omzunu silkti ve sanki hiçbir şey olmamış gibi çantasından bir çikolata çıkarıp yemeye başladı. Hepimizin ağzı açık kalmıştı. Aptal Victor'ın bile.

...

Bayan Lilith'in zorlamasıyla hep beraber bir sofra kurmuştuk. Aryan ve Derek birbirlerinin yakınından bile geçmiyorlardı. Ancak diğer herkes üstündeki gerginliği atmış görünüyordu. Beatrix ve ben sofra kurmada görevlendirilmiştik. Sage ve Juno salata yapmada, Victor ve Cason çıkan bulaşıkları yıkayacaktı. Tahmin ettiğiniz gibi geride sadece Aryan ve Derek kalmıştı. Onlar yanımızda getirdiğimiz yiyecekleri pişirmekle görevlendirilmişlerdi. Hiç konuşmadan nasıl yapıyorlardı gerçekten anlamamıştım ancak işler iyi gidiyordu. Biri sağa bakıyorsa diğeri sola bakıyordu. Aslında biraz uzaktan izlerseniz fazlasıyla komik görünüyordu.

Boşluk bir alana yiyeceklerimizi yiyebilmek için siyah bir çarşaf sermiştik. Etrafına da oturabileceğimiz kütükler koymuştuk. Götüm fazlasıyla uyumuştu. En azından yanımızda minder getirebilirdik! Gerçi ben uyku tulumunu bile unutmuştum. Minder için mızırdanma hakkına sahip değildim.

"Sanırım insan ebeveynine çekmişsin." Beatrix'in güzel sarı saçlarında gözlerimi gezdirdim. Güldü ve

"Herkes böyle söylüyor."

"Senin gibi sarışın bir boynuzlu hiç yok sanırım." dedim elimi çeneme götürerek.

"Aslında biraz sarışın birisi var. Ama turuncuya kayıyor."

"Sen bizim tarafa gelsene. Hiç boynuzlular gibi değilsin." Beatrix kıkırdayarak elindeki bardağı bıraktı.

"Belki de beni karıştırmışlardır." birlikte kıkırdadık. Bir anda Bayan Lilith Beatrix'in saçlarını okşadı ve

"Hayır güzelim. Sen bizdensin. En güzellerimizdensin. Gerçi biraz yırtık bir tip olmanı isterdim." Ezici bir kahkaha atarak yanımızdan uzaklaştı. Beatrix'le birbirimize çatık kaşlarla bakıyorduk.

"Sakin olduğum için genelde benimle konuşmayı pek istemiyorlar." dedi mırıldanarak.

"Bizimle takılabilirsin! Cason'la iyi anlaşmış gibiydiniz." dedim. Aslında yanyana oturdukları andan itibaren ikisini shiplemiştim. Ama napayım çok tatlı görünüyorlardı. Her ne kadar birbirimizle ilişkiye girmemiz yasak olsa da. Gizlice sevgili olan çok fazla kişi vardı. Hatta Jolie'nin kırdığı fındıklardan baş meleğin haberi olsa onu mahvetmişti.

"O çeneni hemen kapat seni kaltak!" Sage kızgınlıkla Juno'ya bağırmıştı. Juno gerçekten de söylediği sıfatı hak edecek şekilde gülümsüyordu. Bayan Lilith anında yanlarında belirdi ve ikisinin de saçlarından tutarak

"Artık tartışma olmayacak! Benim sinirli yüzümü görmek istemezsiniz kızlar!" diyerek saçlarını serbest bıraktı. Ortamda sessizlik hakim olduğunda memnun bir ifadeyle biraz uzağa gidip oturdu. Beatrix'e tekrardan döndüm

"Cason diyorduk." dedim sırıtarak. Millie bir yakışıklının daha kapılmasına sinir olacaktı. Millie'nin suratı gözlerimin önünde canlanınca içimi bir sevinç kapladı. Beatrix utangaç bir şekilde

"Bizim beraber olmamız yasak..." dedi usulca. Kulağına yaklaştım ve

"Sence bu kurala herkes uyuyor mu?" bilmiyorum der gibi ellerini kaldırdı.

"Tabi ki de hiç kimse uymuyor! Karanlık köşelerde neler yapılıyor bir bilsen!" dedim kahkaha atarak.

"İyi ama Bayan Lilith öğrenirse..." lafını kestim.

"Bu durumda Cason'dan hoşlandığını varsayacağım." diye heyecanla sordum. Ellerimi ağzıma kapatmıştım.

"Yani... sayılır..." dedi pembeleşen yanaklarını gizlemeyeçalışarak. Bu kadar sevimli olmasına inanamıyorum! Cason'dan hoşlanmasına dainanamıyorum! Beraber çok tatlı olacaklardı! 

Continue Reading

You'll Also Like

483 50 7
"Benden ne saklıyorsun? Neden benden kaçıyorsun senin gözünde o kadar kötü bir insan mıyım?" Neden beni bu kadar zorluyordu ona gerçekleri söyleyinc...
473 126 5
Mavi portakallı gazoz gibiyiz, zıt ama tatlı... ... [düz yazı, minific] 040923 - 040923
25.4K 2.2K 31
❝Yanımda olduğun günleri özlüyorum.❞ ❀ started: 17.08.2020 ❀ finished: 170820 ❀ cover by: eumagwell ❀ cr: remorkable #1 - nctu #1 - lucas #1 - jaehyun
770 196 26
Kyungsoo, ablası Jeongyeon'un hesabında gördüğü kızla sevgili olmayı kafasına koymuştu... kyungyeon, texting.