Peyda

By everybodylies39

877K 61K 9.8K

Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliy... More

Peyda
Peyda 2
Peyda 3
Peyda 4
Peyda 5
Peyda 6
Peyda 7
Peyda 8
Peyda 9
Peyda 10
Peyda 12
Peyda 13
Peyda 14
Peyda 15
Peyda 16
Peyda 17
Peyda 18
Peyda 19
Peyda 20
Peyda 21
Peyda 22
Peyda 23
Peyda 24
Peyda 25
Peyda 26
Peyda 27
Peyda 28
Peyda 29
Peyda 30
Peyda 31
Peyda 32
Peyda 33
Peyda 34
Peyda 35
Peyda 36

Peyda 11

25.5K 1.3K 105
By everybodylies39

21.03.2024
On birinci bölümümüze hoş geldiniz.
Keyifli okumalar:)

Bölüm şarkısı
Kaldık Böyle-İşgal
🎀&🪢

"Kaldırımlar"

25 Ekim 2023
İstanbul, Türkiye

Karanlıkta sakladığımız sırlar anca şafak sökünceye kadar sır olarak kalırlardı.

Şafak sökünce gün ağaracak demekti ve günün ağarması demek, gerçeklerin göz önüne gelmesi demekti.

Cihan Bey için daha şafak sökmemişti belki ama sırlarının bir ilmeği sökülmüş gibi hissettim.

Karısının yüzündeki şaşkın ifade bunu anlatıyordu bana. Nazlı Hanım, ağzımdan kaçırdığım şeyleri duyunca söylediklerimin hiçbirini kocasına yedirememiş olacak ki sözlerimin yalan olduğunu düşünüyordu.

Bunu bakışlarından anlıyordum.

Arada bir kaçamak bakışlar atarak geri eski halime dönmüştüm. Can'ın bana şefkatle sarılması beni kendime getirmişti sanki.

Can ile sarılmamızın ardından Can utanarak annesinin kolları arasına girmişti. Ben ise bir köşeye çekilerek dizginlenen duygularımla onları izlemiştim.

Nazlı Hanım dehşete düşmüş gibiydi ama kalkıp da bu odadan çıkmıyordu, çıkamıyordu. Bunun nedenini ise bana söylememeyi tercih ediyor olmalıydı.

Daha birkaç saat önce sarıldığım annem ile arama uçurumlar girmiş gibi hissetmekten kendimi alamamıştım.

Bana bakmıyor, benimle konuşmuyor, açıklama bile yapmaya tenezzül etmiyordu. Halbuki onun, benim varlığımı kabullenmeye çalıştığını sanmıştım.

Cihan Bey ile aramızda geçen olayı ona söylemek hataydı biliyordum. Ama geri dönüşü olmuyordu bazı şeylerin. Ağzımızdan çıkan sözlerin, kırılan kalplerin, ölen insanların, pişmanlıklarımızın, yolların...

Geri dönüşü olmayan bir yola girmiştim ben de, yönümü kaybettiğimdendi belki de geri dönemeyişim.

Kaybettiğim yönümü bana gösterecek insanlar ise bir aileydi.

Ailenin en temel taşı ise anne ve babaydı.

Şu an derin düşüncelere dalmış anneme değdi gözlerim, aynı zamanda sertçe açılan kapıya döndü bakışlarım. Tedirginlikle irkildim. İrkilmem içeriye giren Cihan Bey ile son bulması gerekirken katlanarak arttı.

"Nazlı!"

Karısının adını bağırarak içeriye giren Cihan Bey önce karısının ve oğlunun olduğu köşeye doğru gitti. Onlara sıkıca sarıldı, saçlarını okşadı. Şükredercesine derin bir nefes alırken bakışları depoda dolanıyordu. En sonunda beni fark etti. Uzun uzun birbirimize bakıyorduk.

O karısına ve oğluna sarılmış onları teselli ederken ben bir köşede kollarımı bacaklarıma dolamış oturuyordum.

Bir nevi kendime sarılıyordum.

"Tamam sakin ol, ben geldim, buradayım." Sakin sesiyle karısını teselli ediyordu. Ama karısı onun sözlerine daha da sinirleniyormuş gibiydi.

"Ne sakini Cihan, ne sakini? Sakinlik mi bıraktın insanda?" Cihan Bey'in yüzü karısının söyledikleriye değişik bir şekle bürünmüştü.

"O da ne demek, Nazlı'm?" Ne demek olduğunu Nazlı Hanım çok güzel gösterecekti.

"Bunları sonra konuşacağız, Cihan! Önce dışarıdaki durumu söyle, güvenli mi yukarısı?" Nazlı Hanım'ın söyledikleriyle aklıma bu sabah balkondayken gördüğüm yüz gelmişti.

O adamı hatırlamak tüylerimi diken diken etti. Ben onu nasıl unutmuştum?

"Yukarısı güvenli, o adam içeriye girdiğinde zaten anında fark etmiş adamlar. Yine de senin buraya gelme iyi olmuş, ne olur ne olmaz." Dedi Cihan Bey. Nazlı Hanım ise sadece kafasını saklamakla yetindi.

Cihan Bey, Can'ı kucağına alarak çöktüğü yerden ayağa kalktığında Nazlı Hanım da onların ardından ayağa kalkmıştı.

Ben de onların peşinden gittiğimde beraber içinde hiç de iyi anılarımın olmadığı depodan çıkmıştık.

Ben daha neler olduğunu tam olarak kavrayamamıştım ama ters giden bir şeyler yüzünden Nazlı Hanım'ın bizi depoya kapattığını anlamıştım.

Cihan Bey'in de daha yeni bahsettikleriden yola çıkarak tahmin ediyordum ki ters giden durum o gördüğüm adamdan kaynaklanıyordu.

Sıfıra vurulmuş saçları, kesik dolu yüzü, korsan bandanasıyla kapatılmış kör gözü ve uzun boyu...

Adını bile dile getirmekten korktuğumuz o adam...

Geceleri kabuslarıma giren, sadece gördüğümde bile midemin bulandığı ve tek bir kere bile konuşurken duymadığım o adam...

Kafamı iki yana sallayarak düşüncelerimde bile beni korkutan adamın yüzünü aklımdan sildim.

Ana odaklandım çünkü şu an çok önemli bir sorunumuz vardı. Nazlı Hanım, Cihan Bey'in ilk geldiğim gün bana yaptığı psikolojik baskıyı öğrenmişti ve buna sessiz kalacak gibi değildi.

"Peyda, Can'ı odasına götürebilir misin? O sana odasını gösterecektir." Ses tonu rica etmiyordu, emir veriyordu. Bu yüzden ben de onun sinirinden nasiplenmeknşstmedim ve daha yeni ona bağırıdğım için hâlâ mahcup oluşumdan dolayı sorgulmadan Can'ı da alıp yukarıya doğru çıktım.

Can da zaten depoda ağlarken bana sarıldığı için birbirimize alışmış gibiydik. Bu yüzden onun açısından da sıkıntı olmadı ve onu odasına getirdiğimde beni bırakmayıp bana odasını göstermeye başladı.

🪢

Nazlı Hanım sinirliydi, hem de çok fazla...

Kocasının yaptıklarına akıl sır erdiremiyordu, vicdansız olduğu gerçeğini yıllardır unutmuştu ve şimdi hatırlamak istemiyordu. Nazlı Hanım, tekrardan yıkılmak istemiyordu.

"Bunu nasıl yaparsın Cihan?" Dedi Nazlı Hanım, sesi istemsizce yüksek ve sert çıkmıştı.

"Ne yapmışım, Nazlı? Neyden bahsediyorsun?" Nazlı Hanım kocasının görmezden gelmesine daha da sinirlenmişti.

Anlamıştı Nazlı Hanım, kocası gerçekten de bunu yapmıştı ve şu an olabildiğince konuşmayı geciktimeye ve geçiştirmeye çalışıyordu.

"Ne mi yapmışsın, söyleyeyim mi Cihan Bey?" Derin bir nefes aldı. "Mesela konuşma bahanesiyle Peyda'yı alıp depoya kapatmış ve onu korkutmuş olabilir misin?" Cihan Bey tahmin ettiği şeyi karısından duyunca sinirlendi. O kız söylemişti karısına belli ki.

Söyleyecek söz bulamayacak başını önüne eğdi. Yaparken utanmadığı şeyleri karısı söylerken utanmıştı.

"Cihan, sen değil miydin bana söz veren? Nasıl çiğnersin sözünü? Nasıl baban gibi davranabilirsin?" dedi Nazlı Hanım, Cihan Bey'i yıkan da bu sözler olmuştu.

"Bana bunu nasıl söylersin, Nazlı? Beni ona nasıl benzetirsin sen?" Cihan Bey'in zaafı, kırmızı çizgisi, bam teli...

Babasına benzemek, benzetilmek...

Şimdi ise iki günde ikinci kez kendi kanından birinden bunu duymak Cihan Bey'i uyandırmış gibi geriledi.

Derin bir uykudan uyanan Cihan Bey, gerçeklerin tokadıyla da bir adım gerilemiş ve fark ettiklerinin ağırlığıyla yere çökmüştü.

Şimdi yine yıllar sonra karısının karşısında o genç oğlan gibi güçsüzdü. Cihan'ın en zayıf noktası onun tüm gücünü emmişti sanki.

Nazlı, kocasının birden yere çöktüğünü görünce bir anda eskiye dönmüş ve o da kocasının yanına çökmüştü.

Cihan, çöktüğü yerde sessiz hıçkırıklarla ağlamaya başlarken Nazlı da yanında yirmi küsür yıl önce nasıl duruyorsa şimdi de öyle duruyordu.

Genç adam kaldırıma çökmüş çaresizlikten ne yapacağını bilemiyordu.

Yolunu kaybetmiş gibi çökmüştü bulduğu ilk kaldırıma. Kimseler görmesin istemişti kendisini.
Sessizce bir şiirin ilk kıtasını mırıldanmıştı:

"Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum."

Küçükken hep annesi bulurdu burada onu, şimdi ise o da çok uzaklardaydı. Annesi yoktu, onu teselli edecek tek insan da bu dünyadan göçüp gitmişti.

Duyduğu adım sesleri ile eğilmiş başını kaldırdı zorla. Islanmış kirpiklerini silmek istedi fakat buna bile hali, mecali kalmamıştı.

Yıkılmıştı sanki, hayatı mahvolmuştu ve yine bir kaldırım kenarına çökmüştü eskisi gibi. Annesini bekliyordu sanki bu kaldırım kenarında. Annesinin gelip onu almasını ve eskisi gibi bağrına basarak her şeyin geçeceğini söylemesini bekliyordu.

Ama şimdi zihninde canlanan tek şey babasının "Git gide bana benziyorsun." laflarıydı.

Cihan'ın en büyük korkusu ise bir gün babasına benzemekti.

Islak kirpikleri arasında görmek istediği yüz annesinin yüzüydü ama gördüğü yüz ise daha önce göremdiği çok güzel bir kadının yüzüydü.

Annesi kendi yerine bir melek göndermiş olabilir miydi?

Baktığı kadından bu durumdayken bile etkilenmişti ve güzel kadın onun yanına, kaldırıma çöktüğünde ise ona bakmaya devam etmişti.

Kadın bakışlarını genç adamdan çekmeden söylediği şiirin devamını getirmeye başladı. İşte o an Cihan gerçekten de cennete düştüğünü sandı.

"Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar."

Naif sesiyle mırıldandı dizeleri, ortak oldu Cihan'ın acısına Nazlı.

"İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler."

Necip Fazıl Kısakürek'in Kaldırımlar şiiri...

Cihan, her kaldırıma çöktüğünde mırıldanırdı kendi kendine ama ilk defa bir eşlikçisi vardı.

"Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır."

Çilekeş yalnız olan Cihan'dı ve kaldırımlar ise Cihan'ın annnesi olmuştu bir nevi. Cihan şiiri okurken -daha doğrusu ikisi de kısık bir sesle mırıldanıyorlardı- ağlıyor gibiydi.

"Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır."

Nazlı, evden kaçmıştı. Dayanamamıştı daha fazla karanlığa bu yüzden daha dibe batmak istemişti. Kaldırımlara sığınmıştı o da tıpkı Cihan gibi.

İkisini buluşturan kaldırımlar çilekeş yalnızların annesiydi, ses kesilince duyulurdu sesi.

"Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!" Dedi Nazlı, Cihan devam etti son dizelerden.

"Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!"

Cihan Bey'in son mısraları da okumasıyla girdikleri atmosferden çıkmışlardı sanki. İkisi de akan göz yaşlarını silmiş, çöktükleri kaldırımın soğukluğunu yeni yeni hissetmeye başlamıştı.

İkisi de yan yana dururken bir anlığına dertlerini unutmuşlardı bu kaldırımda.

Nazlı Hanım hatırladıklarıyla birlikte bu sefer bir duvar kenarına çökmüş eşine sarıldı kocaman.

O an Cihan Bey'in dudakları arasından acı dolu çıkan cümle pişmanlığın en büyük belirtisiydi.

"Ben babam gibi olmak istemiyorum, Nazlı."

🪢&🎀
Peyda 11. Bölümün sonu.

Bölümü beğendiniz mi?

⭐ Yıldızı parlatmayı, düşüncelerinizi paylaşmayı ve bölümlerden haberdar olmak için everybodylies39beni takip etmeyi unutmayın lütfen:)

Bir sonraki bölümde görüşürüz <3

Hayırlı Ramazanlar 🤍


Continue Reading

You'll Also Like

5.6K 491 54
Salpan sevdasına dizinin verdiği sonu kabul etmiyorum
1.7M 56.7K 24
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...
POTA ALTI By SU

Teen Fiction

978 108 8
Okulunun basketbol takımının sosyal medya yöneticisi olmak zorunda kalan Açelya ve takımın sessiz oyuncusu Cihangir'in hikâyesi. ...
265K 17K 76
Ege kapıyı kapatıcakken yerde duran puseti fark etti. Kaşları havalanırken şaşkınca pusetin içinde uyuyan bebeğe baktı. -Bu ne lan? (Ege) Kaan merak...