MELEZLER

By iremspingu

75 37 78

Sizleri melek ve şeytan melezlerinin ortalığı karıştırdığı evrene davet ediyorum... -Her Cuma yeni bölüm- More

BÖLÜM-1
BÖLÜM-3
BÖLÜM-4

BÖLÜM-2

16 11 25
By iremspingu


Uyandığımda yatağımdaydım. Bay Perry, Bay Amaethon (baş melek) ve Bayan Lilith (baş şeytan) başımda bekliyorlardı. Bayan Lilith ışıldayan kırmızı gözlerini üzerimde gezdirdi ve büyük bir kahkaha patlattı.

"Bir melezin bu kadar ses çıkaracağını düşünmemiştim hiç. Ama merak etme hiçbir şeyin yok. Aslında ilk önce şeytan kanı taşıyor olabileceğini bile düşündüm. Ama gözlerindeki melek ışıltısını 5 km öteden görebiliyorum." melek kelimesini sindiremediği bir şekilde söylemişti. Hiç sesimi çıkarmadan dinliyordum. Bay Amaethon kemikli yüzünde taşıdığı büyük ela renkli gözlerini merhametle gözlerime dikti ve gülümsedi.

"Dünyadaki manyetik etki alanı birkaç saatliğine artmış. Bu da elementlerin fazlasıyla kendini göstermesine sebep olmuş. Yani seninle ilgili bir gariplik yok merak etme. Korkulacak bir durum yok." İçim fazlasıyla rahatlamıştı. Bayan Lilith kıkırdayarak

"Bir melek melezinde ne gibi bir gariplik olabilir ki Amaethon. Gariplik görmek istiyorsan bizim binaya uğramanı tavsiye ederim." giydiği bordo daracık elbisenin içinde ne kadar seksi göründüğünü biliyordu. Siyah uzun tırnaklarını Bay Amaethon'un yüzünde dolaştırdı ve uzun kızıl saçlarını savurarak odadan çıktı. Çıkmadan önce de

"Görüşüz melez!" diyerek bana seslendi. Sanırım. O gittikten sonra Bay Perry.

"Suyu biraz sert gönderdim sanırım özür dilerim. Ama yapılması gerekiyordu. Şu an iyi olduğuna göre bir problem yok." Bay Perry bu kadar tatlı olmak zorunda mıydı? Küçük bir sohbetten sonra yatakhaneden çıktılar. Onların ardından kızlar yatakhaneye hücum ettiler. Millie yatağın ucuna oturarak gözlerini fal taşı gibi açtı ve

"Aman Tanrım bu kadar güzel göğüslerin olduğunu neden söylemedin?" büyük bir kahkaha attım. Ne alakaydı ki?

"Göğüslerim ne alaka Millie?" diye sordum. Eva yatakta yanıma otursun diye kenara kayıyordum bir yandan. Eva derin bir nefes aldı ve

"Alev aldığın sırada üzerindeki bütün kıyafetler yandı." yani çıplaktım. Lanet olası Aryan'ın üstünde lanet çıplaklıkta yatıyordum yani. ÇIPLAK! Yüzümün ısındığını hissederken bacaklarımı kendime doğru çektim.

"Lanet olsun! Kim beni o halde gördü? Bundan sonra derslere giremem! Melezlerin arasında dolaşamam! Kimler gördü?" benim sorularım cevaplanmadan Jolie içeri daldı.

"Seni seksi şey!" Lanet olsun! Lanet olsun!

"Herkes seni ve göğüslerini konuşuyor! Neden o kadar güzel göğüsleri saklarsın ki!?" Harika! Üst sınıfların bile haberi vardı demek.

"Beni kimler o halde gördü?" diye sordum. Utançtan nefes alamaz hale gelmiştim. Millie kıkırdayarak

"Bizim sınıfın tamamı. O sırada spor sahasına ders için gelen boynuzlular. Başka kim vardı Ember?" Ember elini çenesine götürdü ve

"Birkaç melek öğretmen de gördü sanırım."

"Neden utanıyorsun ki? Melekler ve şeytanlara göre bu olduğumuz saf halimiz. Utanılacak bir şey değil?" dedi Sage omuz silkerek. Sage zaten ayaklı özgüven gibiydi. Ona göre ne vardı ki? Canı sıkılsa çıplak halde bütün okulu turlayabilirdi.

"Biz safkan değiliz. Tabi ki utanacağız!" dedi Eva.

"Şahsen ben utanmazdım." dedi Jolie kıkırdayarak. Ah Tanrım!

"Bu arada Aryan'ın üzerine ıslak tişörtünü giydirmesi durumu biraz daha kötü hale getirdi. Bilirsiniz çoğu erkeğin hayali ıslak tişörtle dolaşan bir kız görmektir." İşte bu durumu tamamen unutmuştum. O an sersemlediğim için neden üstüme tişörtünü giydirdiğini anlayamamıştım. Millie kıskanç olduğunu gayet belli eder şekilde cümlelerine devam etti.

"Aryan bugün neden seninle bu kadar ilgilendi anlayamıyorum doğrusu."

"Kıskandın mı?" diye sordu Eva dik dik bakarak. Millie'nin Eva'dan çekindiğini biliyordum. Cevap vermek için ağzını açtı ama onları susturdum.

"Ben yanlışlıkla onun üstüne düştüm. Hatta resmen uçtum. Sonuçta aynı sınıftayız. Hepimiz birbirimize yardım etmeliyiz." Bu kez Ember büyük bir kahkaha attı. Güzel dişleri vardı gerçekten.

"Çok özür dilerim. Havadaki uçuşun geldi aklıma. Biz ne yapacağımızı şaşırmışken bir anda gelen ani suyla ileri fırlaman hepimizi şok etti." onun gülüşü hepimize yayılmıştı. Bir süre sonra hep beraber kahkahalar atıyorduk. Yine de aklımda beni kaç kişinin çıplak gördüğü dolaşmaya devam ediyordu. O gün kızlarla film gecesi yapmaya karar verdik. Ortak salondan alınabilecek her şeyi kızlar alıp geldiler. Çünkü ben hala dışarı çıkabilecek psikolojide değildim. Yatakhanedeki yatakları büyük ekranın önünde birleştirmiştik. Ben 'hasta' olduğum için ortada oturmama izin vermişlerdi. Tavanı gökyüzü yansımasıyla bezeli odanın duvarları akşam simsiyah oluyordu. Gündüzleri beyaz rengine bürünüyordu. Bir korku filmi seçip izlemeye başladık.

...

Ertesi gün hayatımın cehennemini yaşadım dersem inanır mısınız? İnanmak zorundasınız! Bütün gün arkamdan ıslıklar çaldılar. Özellikle boynuzlular. Hatta bir tanesi -ismi lazım değil ama Felix- kalçama dokunmaya çalıştı. Ama savaş eğitiminde reflekslerimin çok hızlı olduğunu fark etmiştim. Kasıklarına yediği güçlü bir tekme benden uzak durmasına yetmişti. Merak ediyorsunuzdur Aryan bugün benimle konuştu mu diye. Hayır konuşmadık. Çünkü onu gördüğüm her yerde yolumu çevirdim. Aynı dersteysek de ondan en uzak köşeye oturdum. Yanıma gelmeye yeltendiğinde ise ışık hızında oradan ayrıldım. Ne diyecektim? Üzerine çıplak düştüğüm için, ceketinin yanmasına sebep olduğum için üzgünüm ve bir de beni yatakhaneye kadar çıplak halde 'senin tişörtünle' taşıdığın için teşekkür ederim mi diyecektim? Aryan'dan kaçtığım için Eva'dan çimdik yemiştim bütün gün.

Şimdi ise ortak salonda bir şeyler yiyordum. Aryan'dan kaçmak sandığımdan zor olmuştu. Bu yüzden bütün öğünlerimi atlamıştım. Günün bu saatlerinde ortak salonda kimse olmazdı. Çünkü herkes boynuzluların ve halelilerin yaptığı maçı seyretmeye giderdi. Bu maçta doğaüstü bir olay yoktu. İnsan futbolu oynuyorlardı. Pencerenin önünde oturup pizzamı yiyor bir yandan da dışarıyı seyrediyordum.

"Çok fena acıkmışım." dedim sesli bir şekilde. Sonra kendi kendime kıkırdadım.

"Agop'un kazı gibi yedim resmen." diye mırıldandım ve daha çok gülmeye başladım. Ayağa kalktım ve yediğim şeyleri toplamaya başladım. Bir yandan da yarın nasıl dışarı çıkacağımı düşünüyor kendi kendime mırıldanıyordum.

"Aptalım ben. Ateş geçirmeyen bir şeyler giymeliydim... herkes gördü... kaçsam okuldan? İyi de buradan kaçamam ki? Lanet adanın ortasındayız." Tekrardan kendi kendime bir kahkaha patlattım. Lanet adaymış... iki yanımda masaya dayanmış eller görünce büyük bir çığlıkla arkama döndüm.

"Tanrım! Aryan!" gözlerimin pörtlek pörtlek baktığına emin olsam da engelleyemiyordum. Aryan ellerini masaya dayamaya devam ediyordu. Kahve gözleri haylazlıkla parlıyordu.

"Seninle konuşmak için daha ne kadar çabalamam lazım." Midemden göğsüme tırmanan bir şeyler vardı. Başımı uzaklaştırabildiğim kadar başından uzaklaştırdım. Gözlerim isteğim dışında yüzünü inceledi. Işıldayan gözleri, beyaz teninin zıttı benleri ve çok dolgun olmayan ama yine de dolgun dudakları... Dudaklarını incelediğimi fark ettiğim an tekrar gözlerine baktım. Lanet olsun! Gözlerindeki haylaz gülümseme daha da derinleşmişti.

Teşekkür ederim. "Çok yakışıklısın." teşekkür ettiğime göre artık daha fazlasını konuşmaya gerek yoktu. Öyle değil mi?

"Ne?!" diye haykırarak gülmeye başlamıştı. Ellerini çekip kahkaha atmaya devam etti.

"Teşekkür etmekte herhangi bir komiklik göremiyorum?" ellerimi iki yanımda kaldırmıştım.

"Ne teşekkürü?" gülmekten daha çok kızarırken ellerini karnına koymuştu.

"Az önce teşekkür ettim." dedim kaşlarımı kaldırarak.

"Az önce bana çok yakışıklısın dedin." diyerek daha da kahkahaya boğuldu. Yüzümün kızardığını hissediyordum. Fazlasıyla kızardığını.

"Öyle bir şey demedim." dedim kendime inanmayarak. Aryan gülmeye devam ediyordu. Arkama dönerek çöplerimi toparladım ve kitabımı elime aldım. Zaten beni çıplak görmüştü. Kucağında taşımıştı. Düşününce suratım daha da kızarmıştı, hissediyordum. Suratım alev atarken yanından hızlıca geçip kaçma kararı almıştım bile. Ben kaçarken gülmeye devam etti ve arkamdan

"İltifatın için asıl ben teşekkür ederim." diye seslendi. Böyle bir salaklık yaptığıma inanamıyorum. Bu tür salaklıklar sadece romantizm kitaplarında olur.

...

"Sana inanamıyorum! Sen bir salaksın!" kocaman açtığı şeker kahvesi gözleri salak olduğumu gayet belli eder şekilde beni süzüyordu. Eva'yla yatakhanede onun yatağında oturuyorduk. Kurduğum bağdaşı çözerek bacaklarımı kendime çektim ve sallanmaya başladım.

"Ben bir salağım. Beni çıplak gören birine yakışıklı olduğunu söyledim." Kalbimin çarpıntısıyla başımı dizlerime yasladım. Eva omzuma sertçe vurdu ve sinirle birbirine bastırdığı dudaklarını araladı.

"Sorun bu değil! Neden kaçtın neden?!" elleriyle başını tutuyordu. Ellerimi bilmiyorum der gibi açtım.

"Kaçmaktan başka yapabileceğim bir şey yoktu."

"Onu öpebilirdin."

"Neden onu öpecekmişim?"

"Çünkü öpüşecek kadar birbirinize yakınmışsınız."

"Ne yani onu öpmem için tek gerekçe bu mu?"

"Hayır. Ayrıca ondan hoşlanıyorsun."

"Çok fazla değil."

"Kimden hoşlanıyorsun?" Eva'yla aynı anda başımızı çevirdik. Yatakhanenin girişinde Jolie duruyordu. Güzel saçlarını salık bırakmıştı yine. Kıkırdaya kıkırdaya yanımıza geldi ve kendini yatağın ayakucuna attı.

"Tahmin edeyim. Aryan." Kaşlarımı çatarak ona baktım.

"Nasıl anladın?"

"Çünkü. Sizi. Burada. Gördüm. Neredeyse. Öpüşecekken." Yooooo!

"Öpüşmedik." diye cırladım. Eva araya girerek

"Ben de bunu diyorum ya o an onu öpebilirdi değil mi?"

"Evet katılıyorum. Bence de öpmeliydi. Aslında bence Aryan öpmeye hazırdı."

"Yanılıyorsunuz..."

"Sen bi sus." Jolie dudaklarıma işaret parmağını bastırmıştı. Pekala.

"Aryan'ın bir anda ortaya çıkan ilgisi de beni düşündürüyor." Eva çenesiyle oynuyordu.

"Katılıyorum. Nede olsa öncesinde Giselle'le çok bir konuşmuşlukları yoktu."

"Evet ben de-" konuşmaya çalışıyordum ancak bu kez Eva beni susturmuştu. Sanırım Jolie'nin söyleyecekleriyle daha çok ilgileniyordu. Kollarımı göğsümde sinirle birleştirdim ve konuşmalarını dinlemeye başladım.

"Bu işten bir çıkarı olabilir mi diye düşünüyorum."

"Sanmam. Aryan genelde kendi halinde bir çocuk. Doğru ya! Sen onun arkadaşlarından biriyle yatmamış mıydın?" Eva heyecanla Jolie'ye bakıyordu. Jolie gözlerini yıldızlarla döşenmiş tavana dikti. Düşünceli bakışı yavaş yavaş munzur bir bakışa dönüşüyordu.

"Doğru." diye kıkırdadı ardından devam etti.

"Ama maalesef konuşmaktan çok başka işlerle uğraşıyorduk." Aryan'ın neden benimle bir anda ilgilenmeye başladığıyla ilgili komplo teorileri, Jolie'nin yattığı bütün çocukları, Eva'nın esmer tenini kullanarak herkesi ayartabileceği ve biraz da Millie ile ilgili dedikodu yaptıktan sonra Jolie kendi yatakhanesine gitmeye karar verdi.

...

Üzerime okul kıyafetlerini geçirdim. Ki bunlar haleliler için beyaz üzerine kırmızı kareli pileli bir etek ve gömlekten oluşuyordu. Boynuzlular içinse bu renkler tam zıt şekildeydi. Toz pembeye benzeyen kıvırcık saçlarımı salık bıraktım. Nasılsa hiçbir şekle girmeyecekti. Farklı saç ve göz renkleri doğuştan gelen bir şeydi. Bizim aramızda bu renkler normal karşılansa da insanlar için sıra dışı geliyordu.

Eva'yla birlikte geceki dedikodumuza devam ederek ortak salona geçtik. Her sınıf için ayrı bir yatakhane ve ayrı bir ortak salon vardı. Biz halelilerin ikinci grubuyduk. Yani 22 yaş grubu. Genelde koruyucu ailelerin yanında 18'e kadar kalıyorduk. Sonra hafızamız siliniyor ve kendimizi burada buluyorduk. Hafızamız siliniyordu çünkü yarı insan olduğumuz için duygularımız yapmak için hazırlandığımız işimizin önüne geçebilir. Ortak salonun ortasına kurulmuş uzun masadan boş bir yere geçtik. Masadaki çaylar hiçbir zaman soğumaz ve yemekler hiç bitmezdi. Tabağımızı doldururken dedikoduya devam ediyorduk.

"Günaydın!" başımı yavaşça sağıma çevirdiğimde Aryan'ı gördüm. Sanki günaydın diyen kendisi değil gibi tabağına kahvaltılıklardan alıyordu.

"Günaydın..." dedim sakince. Çıplak olduğum aklıma gelince kızardım ve o halde Eva'ya doğru dönerek oturmaya çalıştım. Eva imalı imalı bana bakıyordu. Ona 'hemen bu bakışı kes!' bakışı attım. O da bana 'Aman Tanrım! Direkt senin yanına oturdu. Her yer boş!' bakışı attı. 'Saçmalama arkadaşları burada!' diye gözlerimi belerttim. Eva'da 'Çevrene bir bak yanında tek bir arkadaşı yok!' diye bakışlarıyla bağırdı. Sonra da kafama bir fiske attı.

"Auv" diyerek başımı tuttum.

"Bugün benden saklanmayacak mısın?" Aryan'ın sesini duyunca yavaşça ona doğru döndüm. Tabağındaki domatesi çatalına takarak ağzına götürdü.

"Saklanmıyordum ki." dedim gülmeye çalışarak. Evet saklanıyordum. Ama bunu bilmesine gerek yoktu değil mi? Eva'nın arkamdan 'Salaksın sen' bakışı attığını ensemde hissediyordum.

Aryan bir anda başını tabağından kaldırdı ve doğrudan gözlerimin içine baktı. Sanki orada görmeyi istediği bir şey varmış gibi bakıyordu.

"Beni hatırlamıyor musun?" diye sordu. Fazlaca derin bakarak sormuştu. Beynimin içinde bir yerler gıdıklanmıştı. Tek kaşımı kaldırdım. Nasıl onu hatırlamıyor muyum?

"Nasıl yani? Seninle buraya geldiğimizde tanıştık. Tabi ki seni biliyorum, tanıyorum." dedim. Dudağının tek tarafı gülümser gibi yukarı kalktı. Tam bir şeyler söyleyecekken yanına arkadaşları geldi. Leonard bize doğru selam verdi.

"Günaydın kızlar!"

"Günaydın."

"Günaydın."

Onlar kendi aralarında konuşmaya başlamışlardı. Eva'ya döndüm.

"Duydun mu?" diye dudaklarımı oynattım. Aryan'ın sırtı arada sırtıma çarpıyordu. İçim gıdıklansa da aklımı konuya odaklamaya çalıştım. Bizi bu yakınlıktan duyabilir miydi? Herkes konuşuyordu bu yüzden büyük bir gürültü vardı. Eva'nın kaşları çatılmıştı.

"Nereden hatırlaman gerekiyor ki?"

"Hiçbir fikrim yok. Ama çok acıktım." diyerek ağzıma bir zeytin yolladım. Daha sabahın erken saatleri olmasına rağmen kafama ikinci fiskeyi yedim.

"Ortada bir haltlar dönüyor ve sen midenin derdindesin!"

"Naber kızlar?" Millie Eva'nın yanına oturarak bize doğru döndü. Eva onun görmeyeceği şekilde yüzünü buruşturdu. Gülümsememi bastırdım ve

"Bugün hava çok güzel değil mi?" diye sordum alakasız şekilde. Soruyla birlikte üçümüzde başımızı kaldırıp tavandan zemine kadar inen ve adanın bütün ihtişamını gözler önüne seren pencereye baktık.

"Bugünkü ada keşif grubunda kimler var biliyor musunuz?" Millie bir yandan sarı saçlarıyla oynuyor bir yandan düşünüyordu. Sorusuyla gözlerim kocaman açıldı. Bugün ben de gidecektim.

"Ben varım." dedim şaşkınlıkla. Ada keşif grubu aslında haleliler ve boynuzluların birlikte çalışmaya alışmaları içindi. Çoğunlukta atışmalarla biterdi. Ancak bu okul bittiğinde bazılarımız beraber çalışmak zorundaydık. Çünkü insan yönlerimiz ortaktı. Dünyada görevlendirenlerimizin çoğu beraber çalışmak zorunda kalıyordu.

"Bugün ada keşfi olduğuna göre burada kalanlarımıza tatil demektir." Millie sevinçle kahvaltısını yapmaya devam etti.

Kahvaltıdan sonra unutkanlığımdan dolayı gidip tekrar üzerimi değiştirdim. Altıma beyaz kırmızı paraşüt kumaş bir pantolon üstüme beyaz bir büstiyer ve onun üstüne de kırmızı yağmurluğumu aldım. Giydiğimiz bütün kıyafetler standarttı. Halelilere bu renkler verildiyse tam zıttı boynuzlulara veriliyordu. Sırt çantasında ihtiyacımız olan her şey duruyordu, bu yüzden hazırlama ihtiyacı hissetmeden onu da omzuma attım. Okuldan çıkıp bahçeye indim ve ihtişamlı ana kapının önünde beklemeye başladım. Halelilerde benden başka kim var bilmiyordum. Devasa yarısı beyaz yarısı kırmızı kapıyı inceledim. Beyaz kısmında bir melek figürü vardı ve kırmızı tarafta bir şeytan figürü. İkisinin de yüzü birbirine bakıyordu. Kapının iki yanında gökyüzünü neredeyse kucaklayacak söğütler vardı.

"Muhteşem göğüs de buradaymış çocuklar!" arkamda duyduğum sesle arkama döndüm. Boynuzlular gelmişti. Şaşkın baktığımı fark edip kaşlarımı çattım.

"Kapa çeneni." cüretkarlığıma karşın vücudum suratıma bir ateş topu yollamıştı belli ki. Suratımın kızardığını aynaya bakmadan da fazlasıyla hissediyordum. Kısa turuncu saçlarını karıştırdı ve sarıya yakın ama turuncuya kaçan gözlerini üzerime dikerek bir kahkaha patlattı.

"Tek başına fazla cesaret gösteriyorsun tatlım." Etrafındaki 6 kişi kahkahalar atıyordu. Onların hemen arkasından sağ gri gözünün altından sol yanağına doğru yara izi inen biri göründü. Dalgalı koyu kahverengi uzun saçları vardı. Güldükleri kişinin kim olduğunu merak etmiş olacak ki hiç çekinmeden gözlerimin içine bakarak yukarıdan aşağıya beni süzdü. Hiç boynuzlulara benzemiyordu ama halelilerden de değildi. Öyle olsaydı ortak salonda kesin görürdüm.

"Tek başına olduğunu kim söylüyor." Aryan ve Cason sağ taraftan çıkıp yanıma geldiklerinde derin bir nefes aldım. İçim rahatlamıştı. Onların hemen ardından Sage kıvırcık saçlarını savura savura yanımıza geldi

"Keşfe kim katılacaksa onlar kalsın. Diğerleri yaylansın."

"Asi melekler ilgi alanım biliyor musun?" turuncu gözlerini Sage'in üzerinde gezdiriyordu. Cason bir şeyler söylemek için ağzını açtı ama Sage kendini çok güzel savunuyordu.

"Sana üzücü bir haberim var Victor... Yarım akıllılar benim ilgi alanım değil." Sage gözlerini adının Victor olduğunu öğrendiğim boynuzludan bir an kaçırmıyordu. Erkek olsam dibim düşmüştü. Victor karşılık vermeye hazırlandı ancak Bayan Lilith yanımızda belirdi.

"Umarım kavga etmeyeceksinizdir. Şimdi keşif grubunda olmayanlar salonlarına dönsünler. Bugün size ben eşlik edeceğim." Boynuzlular grubundan 3 kişi aramızdan ayrılırken. Diğer boynuzlular yanımıza doğru yaklaştı. Yüzünde yara izi olan boynuzlu tam arkamda duruyordu. Bayan Lilith onu gösterdi ve

"Bu Derek. Aramıza yeni katıldı. Onu bulmamız birazzaman aldı. Dedikodulardan biliyorsunuzdur belki." diyerek kıkırdadı. Derek'inyüzünde hiç tepki yoktu. Arkama dönerek ona baktığım için fazla yakındaydım.Bakışlarını bana çevirince direkt önüme döndüm. Şimdi hatırladım! Bu Jolie'ninbahsettiği çocuk olmalı. Hani baş meleğin herkesten sakladığı oğlu. İyi ama neden boynuzlular tarafında? 

Continue Reading

You'll Also Like

23.6M 1.4M 78
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...
271K 5K 32
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı.Bir an kalbim duracak gibi oldu. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi ve odamın kapısını açt...
483 50 7
"Benden ne saklıyorsun? Neden benden kaçıyorsun senin gözünde o kadar kötü bir insan mıyım?" Neden beni bu kadar zorluyordu ona gerçekleri söyleyinc...
48.2K 236 5
Asjdkkakjskakksks Bu kadar Sadece albüm Sade