Mafya'nın Esiri

By _qxgizliyazarqx_

73.8K 2.7K 459

Avukatın mafya müvekkeli ile zorlu yaşamı More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Karakterler
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm12
Bölüm13
Bölüm15
Bölüm16
Bölüm17
Bölüm 18

Bölüm14

1.8K 83 14
By _qxgizliyazarqx_

İyi okumalar sevgili okuyucularım...

"Ne?"

Demir  benden özür mü dilemişti?

Bağırıp çağıracağını sanan benliğim şaşkınlığını üstünden bir süre boyunca atamadı, sertçe yutkundum. Göz göze kalmış öylece onun sert ama çekici yüzüne bakakalmıştım, kocaman avucu yüzümü hapsetti.

"Özür dilerim güzel olanım, yaptığım her şey için özür dilerim senden."

Ağlamak istiyorum. Ondan her şeyi bekliyordum ama bunu hayır, özür dilemesini beklemiyordum. Dudaklarım titremeye başladı, Demir'e sıkıca sarıldım. Ona sarılmamla derin bir nefes alarak bedenimi bedenine yasladı, başımı boynuna gömdüm. Gözyaşlarım istemsizce akmaya başladı.

"Neden ağlıyorsun?"

Burnumu çektim ve ellerimi boynuna dolayarak ona biraz daha sokuldum.

"Senin yüzünden."

Sesim ağladığım için boğuktu.

"Seni ağlatmamak için uğraşıyorum ama elime yüzüme bulaştırıyorum."

Küçük bir nefes aldım ve başımı geriye çekerek yeniden ona baktım, gözlerim yaşlıydı.

"Sadece beni anlamanı istiyorum, ben de seni anlamak için uğraşacağım."

Gözyaşlarımla ıslanan yanağımı sildi ve dudakları elmacık kemiklerime kondu.

"Senin için her şeyi yaparım, her şeyi."

Gülümsedim ve burnumu yeniden çektim.

"Demir?"

Dudaklarından yanıt olarak 'hımm' çıktı, bakışları yüzümdeydi.

"Yatağa geçelim mi?"

Demir duraksadı. Sağ dudağının kenarı kıvrıldığında gülümsemem gitmiş yerini kızarık yanaklara bırakmıştı.

"Senin için fesat Demir , buraya sığamıyoruz. Ondan şey ettim-"

Şey ne Beyza, Allah aşkına şey ne!?

"Bir şey söylemedim ki."

İyice kızardığımdan gülümsemesi büyümüştü, başımı eğerek bakışlarından kaçmak adına göğsüne saklandım.

"Yatağımıza geçelim o zaman."
Ne O YATAGIMIZAMI GECELIM DEMIŞTI SAKIN OL BEYZA SAKIN

Beni kucağına aldığında koltuktan kalkmasıyla kollarımı boynuna doladım. Alev alan siyahlarına baktım tekrar, yatağa beni bıraktığında üstüme uzandı. Yüzlerimizin arasında birkaç santim vardı. Kal gelmiş gibi ne bir şey diyor, ne bir şey yapıyordum. Titrekçe bir nefes alışımın ardından gülümsediğini gördüm, nedenini merak ettim. Başını saçlarıma gömüp kulağımın altına yakıcı bir öpücük bıraktı. Art arda yutkundum. Kulağıma verdiği nefesi tenimi yaktı.

"Bana yaptırdıklarının cezası olmalı, konu sen olunca hiçbir şey umrumda değil. Söylesene ne yaptın bana?"

Yutkundum ve boynumda ki başına odaklanmamaya çalıştım.

"Ben bir şey yapmıyorum ki."

Islak dili tenimde gezindi.

"Farkında olmaman daha acımasızca ama bir gün anlayacaksın her şeyi."

Tenimin her yerinin renk değiştirdiğini anladım. Yüzüme baktığında gözlerimi kaçırdığımda kızmasını istemediğim için boynuna başımı koyarak ondan saklandım. Yerin dibine girmek isteyen utancımla ondan saklanmak istiyor, bu sözlerden sonra kaçmak istiyordum. Kısık bir kahkaha sesini duyduğum da bedenim kaskatı kesildi. Daha birkaç saat öncesinden birbirimize kan kusarken şimdi ise bu sözleri beni ve verdiği tepkiye bakılırsa onuda şaşırtmıştı. Beni bırakmadan yanıma uzanıp zaten göğsünde olan beni kendine biraz daha çekti. Gözlerim az önce yaşadığımız yakınlaşmayla alev almış gibi kapanmak istemiyor rüya olmasından korktuğumu hissettim. Kaskatı kesildim, ne zamandan beri onun bana olan hareketleri kabusum değilde rüyam olmaya başlamıştı? Şaşkınlık bütün bedenimi esir aldı.

Derin bir nefes alıp olduğum durumdan kurtulmak için gözlerimi açıp kapattım.

Kalbimin gümbürtüsünü eminim ki o da benim kadar iyi duyuyordu. Bunu yanlış yorumlamasını istemiyor olsam da hepsi hareketlerinin yüzünden olmuştu. Kalp atışlarım korkudan değil de heyecandan atıyordu ve o da bunu anlamış gibi görünüyordu. Karanlık odamızı floresan ışıkların aydınlatması dışında çoğu bölgesi karanlığa bürünmüştü. Odamızı onun sesi doldurduğunda ne dediğini o an değil de sesinin tonunu dinledim, karşılaştığımız günden beri sesi sert ve sinirli çıkıyordu ama şuan şevkat gösterir gibi çıkmıştı. Nefesimi tuttum, bu yaptığını sindirmeye çalışırken söyledikleri ise kalbimin daha çok delirmesine neden oldu.

"Bu gece bizim için her şey değişti."

Bedenimin gevşemesi bana olanları hatırlattı. O an neler döndüğünü anladım. Belki biraz önce bu yataktan kalkıp yanına gitmesem eskisinden daha beter bir hayatımız olacağını sezmiştim. Ona şans verdiğim gibi o da kendini bana karşı değiştirmek için uğraşıyordu. Gülümsedim, olamayacaktı. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Bunun beni mutlu etmesi nevi ifade ediyordu bilmiyorum ama hissettiğim tek şey bu yaşanılan olayların bize bir şans daha verdiği gerçeğiydi. Bizde birbirimize şans vermiştik. Gözlerimi kapattığımda saçlarımda gezen parmaklar buna neden olarak uyumaya başladığımı anladım.

İkimiz için her şey yeniden başlıyordu. Evet bana yaptıklarını o da unutmayacaktı ama affetsem bile kendini affetmeyeceğini söylemiş olmasını gerçek anlamda anlamıştım. Ben unutmayacaktım o da affetmeyecekti. Gözlerim karanlığa bürünmüştü ve son söylediklerini duymadan kendimi bıraktım. Benden özür dilemesi bile kalbimi aniden yumuşatmıştı.

Gözlerimi açtığımda uykuyu tekrar isteyen gözlerim kapanmak için çaba sarf ediyordu. Elimi uyku sersemliğiyle yatağımda gezdirmeye başladım. Aradığımı bulamayınca yüzüm asıldı, alnıma konan soğuk dudaklarla korksam da rahatlamış bir nefesi bıraktım. Gözlerimi açıp karşımda bana bakan adama baktım. Yüzünde eğlenen bir ifade vardı, kaşlarımı çattım. Burnumun üstüne küçük bir  öpücük bıraktı.

"Günaydın güzelim."

Sersem bir ifadeyle konuştum.

"Gü..Günaydın."

Kekelediğim zaman dilimin ucunu ısırdım. Nedense tekrar koşuya çıkmış gibi atan kalbimi ise görmezden geldim. Bu halim hoşuna çok gitmişti, siyah alevlerin sardığı irisleri öfkeli veya sert değildi, bu durumdan oldukça memnundu. Aslına bakılırsa benim de ondan farkım olmadığı kesindi.

"Ben gidiyorum. Kahvaltını yaptıktan sonra Azrayla istersen çıkabilirsin."

-Birlikte yapmayacak mıyız?

Dilimi ısırdım tekrardan, heyecanlanınca gerizekalı gibi saçmalayan bir tek ben miyim? Ne diye böyle sormuşsam zaten. Yüzünde gülümseme belli olduğunda bakışlarımı dudaklarına diktim. Bir kadının dudaklarından daha dolgun olması kıskançlık sebebi değil de neydi?

"İşim olmasaydı seve seve ama gitmem lazım."

Dudaklarına diktiğim bakışlarımı tabiki de fark etmeden çekmemiştim. Yanaklarımın kızarıklığını geçirmek için ellerimi oraya bastırmak istesem bile ellerim hareketsiz kaldı. Dudaklarıma kapanıp beni öptüğünde ona karşılık verdim, hoşuna gitmişti. Üstüme eğildiğinde ellerimi ensesine götürüp kendime çektim. Anlaşılmaz bir ses çıkartarak dudaklarıma vahşi eziyeti bırakıp zifiri gözlerini gözlerime çıkardı. Ben hızlı hızlı nefeslenirken o bundan hiç etkilenmemiş aksine daha fazlasını istiyormuş gibi bakıyordu. Yanaklarımın kızarıklığını tekrar görüş açısına girdiğinde her iki yanağıma uzun bir öpücük bıraktı. Gözlerime baktığında şapşal bir ifadeyle beni gördü.

Gülümsedi, bu adam niye bugün bu kadar gülümsüyor?

"Akşam görüşürüz güzelim."

Alnıma farklı bir şekilde bir öpücük bırakmıştı bu sefer. Etkisinden falan değil öyle kalmam, nedeni hareketlerinin farklı olmasıydı. Tamam belki birazcık ama konumuz bu değil. Odadan çıktığın da hala arkasından bakıyordum. Dilim damağım kurudu iki dakika da. Yatakta daha fazla oyalanmadan kalkıp duş aldım, ardından elbiselerimizin olduğu odaya girdim.

Parmağımı çenemin altına koyup bugün farklı bir şeyler giymek istediğim için ne giyeceğimi düşünüyordum. Siyah deri bir pantolon üstüne onun gibi siyah bir bluz giydim. İlkbahara girmiş olsakta yine de soğukluk vardı bu yüzden yeşil bir kaban aldım yanıma. Ayaklarıma da dizlerimin üstüne gelen siyah çizmelerimi giydim. Aynaya baktığımda görüntüden memnun olmuş bir şekilde gülümsedim. Günlük hayatımda çoğu zaman spor ayakkabı tercih etsem bile bazen topuklu ayakkabı giyiyorum. O günlerden bir gün bugün oldu.

Kahvaltımı Demir'in dediği gibi yaptıktan sonra evden çıktım. Arabaya binerken gözlüklerimi taktım. Arkamdan iki arabanın beni takip etmesi rahatsız etse bile eskisi gibi umursamadım. Açtığım şarkıyla direksiyona parmaklarımla ritim tutuyordum. İçimde taşan iki duygu vardı, uzun zamandır olmayan iki duygu. Huzur ve mutluluk. Azrayla konuşmuştuk bugün   Uzun süredir gitmediğim ofisime gittik. Ofisimi çok özlemiştim. Canım  ofisim. Bir iki dosya ve bilgisayarımı aldıktan sonra çıktık. Ofisten dışarı çıktığımızda Azra beni baştan aşağı süzdü.

"Sende bir değişiklik var. Dur tahmin edeyim.Gelecekteki eniştem ile barışmanıza bende çok sevindim."

Yanaklarım kızardı.

"Nerden anladın?"

Gülmeye başladı az öncekinden farklı olarak. Kaşlarımı çatıp ona baktım.

"Nereden olacak, sevincinden yerinde duramıyorsun. Sen mutlu ol da gerisi önemli değil bitanem."

Birbirimize uzun uzun sarıldık.

"Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. İkimizde bunu biliyoruz."

Azra benden ayrıldığında caffeye doğru yürümeye başladık. Demirle aramızda ki konuşmaları anlattım. Özür dilediğini söylediğim de benden daha çok şaşırdı, sonra yine kahkaha attı. Bu yaptığı ile çoğu kişi bize garip garip baktı. Azrayı susması için tutarken o konuşmayı sürdürdü.

"Desene Beyzayı Demirin Ateşi sardı."

Kolunu cimcikleyip yanımda yürümesini sağladım. Çok mutlu olmuştu bu yüzden ne diyeceğini bilmiyor saçmalıyordu. Bana birini hatırlattı ama hadi neyse. Azra durup durup bana sarılıyordu, etraftaki insanları takmayarak Azranın sarılmasına karşılık verdim. Bıraksam çığlık ata ata şarkı söylerdi. Yapmadığı şey değildi sonuçta.  Yüzümde hala yerini koruyan bir gülümseme vardı. Omzuma aldığım darbeyle sertçe yere düştüm, omzumun acısı kendini hemen belli ederken ben ise bana bu kadar hayvanca çarpan kişiye baktım. Karşımda gördüğüm çocuk bana üstten bir bakış attı.

"Önüne baksana!"

Şaşkınlıkla söylediklerini dinledikten sonra kanıma sinir enjekte edildi. Yerimden hızla doğrulup arkasından bağırdım.

"Pardon? Bana çarpan sizsiniz?"

Kafasını bana yavaşça çevirdi. O an bu adamı tanıdığımı fark ettim. Geçen gün bana iğrenç bir ifadeyle bakan adamdı bu. Davaya bir şey demeden içeriye girmişti. Yanıma yavaş adımlarla geldi.

"Olabilir."

Tek kaşımı kaldırıp kibirli ifadesine iğrenerek baktım.

"Her dağ ayısının bana denk geliyor olmasına alıştım."

Demir farklıydı artık, duvar suratlı adamım benim! Ters ters bakmayı bırakarak yürümeye başladığımda onunla uğraşmak istememiştim, dahası Demir birinden duyabiliyordu bunları. Bu dağ ayısını sevmemiş olsam da ölmesini istemezdim. Gitmek için iki adımımdan sonrasına bir kol engel oldu, vücudumda başkasının dokunuşu beni öfkelendirirken hızla kolumu kendime çektim.

"Çek ellerini üzerimden!"

Elini kendine çekerek eziklercesine baktı yüzüme.

"Ne bu havalar amına koyayım, görende şehrin tapusu sen de sanır."

Kollarımı göğsümde birleştirdim. Küfür etmesi midemi bulandırmıştı.

"İstesem olabilir aslında."

Abartıyordum evet ama Demirin para konusunda ki tavrı bu ülkede ki hiç kimse gibi değildi. Adam istese tek arabasıyla şehir satın alabilirdi.

"Siz kızlar yok musunuz, her şeyin kendinize ait olduğunu sanırs"

Konuşmasına daha fazla dayanamadığım için cümlesinin bitirmesiyle yüzüne Okkalı bir yumruk attım. Bir anlık darbeyle kendini yerde buldu.

"Bir daha önüme çıkma duydunmu beni yoksa o davadaki adam gibi sonun olur DUYDUNMU?!"

Üstümü düzelttiğimde söyleniyordu. Arkamı dönüp onu umursamadan yoluma devam ettim. Kendini bir şey sanan aptalın tekiydi. Azrayla daha fazla oyalanmadan cafeye gittik. Gider gitmez kendimi bi  lavaboya attım.

Lavaboya girdiğim de telefonuma baktım. Arama falan yoktu, insan sevdiği kadını bir kez olsun aramaz mı ya? Demire saydırma planlarımı aklıma gelen görüntüler böldü. Yüzümde yine bir gülümseme peydah oldu. Onu kabul etmiştim, onun gibi. Söyledikleri beynimde yankılanırken beni görmemesine rağmen yanaklarım kızardı. Suyla ıslattığım ellerimi yanaklarıma bastırdım. Heyecanlı bir nefesin ardından lavabodan çıktım. Azranın attığı mesajla azranın yanina gittim.

Sürekli oturduğumuz masaya birkaç kişi oturmuştu, Azranın farklı yerde oturduğunu sansam da aralarında onu görünce adımlarımı onlara yönelttik. Beyin yoksunu çocuğun ileri masalarda bana baktığını gördüğüm de bakışlarımı bizim masaya çevirdim. Yanlarına geldiğim de Azra kalkıp beni masada oturanlara gösterdi.

"En yakın arkadaşım Beyza, aşkım bunlarda Sezin, Demet, Akın, Bulut ve Eylem."

Başımı salladım memnun oldum anlamında. Hepside öyle yaptı. Azranın yanına oturup ayağına vurdum. Gülümsemesini bozmasa bile acıdığını biliyorum. Hepsinin bakışları üstümdeydi ve bundan cidden rahatsız oldum.

"Sen olmadığın zaman genellikle burdayım."

Azranın sözlerinden sonra adının Bulut olduğunu öğrendiğim çocuk elini alnına götürdü.

"Bu zamana kadar kullanılıyordum yani, aman tanrım. Bu çok acıttı."

Söylediklerini komik bir şekilde söylediği için hepimiz güldük. Güldüğümü gördüğünde o da güldü.

"Seni de güldürmeseydim boşuna yaşıyor olurdum."

Onlarla iyi anlaşmıştım. Özellikle Bulut çok espiri yapıyordu. Bu durumda onlara olan ön yargımı uçuruyor, konuşmamı sağlıyordu. Hayatımda arkadaş olarak yakın olduğum Azra dışında pek kimse yoktu. Çünkü lise döneminde arkadaş dediklerimin arkamdan neler çevirdiğini anladığım da o zamandan beri arkadaş kurmaktan kaçınıyordum. Azra bana bakıp gülümsedi, iyiydi o her şeyden çok. Kim giderse gitsin gitmezdi o, o benim en yakınımdı. Birkaç saatin ardından sahile yürüyüşe çıktık. Bu sefer yalnızdık.

"Tamam anlaş ama kimseyle fazla samimi olma, ben senin en yakınınım. Kıskanırım bu kadar!"

Kıkırdadım, kızlardan en çok Seniz ile anlaşmıştım ve buda Azrayı kıskandıran bir şeydi.

"Bilemiyorum artık, onlarla arkadaş olmamızı sen istedin."

"Beyzaaa!!!"

Güldüm, ve kolunu tutarak ona sarıldım.

"Salak, sen tabi ki her zaman en yakınım olacaksın."

Ağlayacakmış gibi burnunu çekti.

"Ama ben şuan çok duygulandım."

İkimizde güldük. Bugün ne çok gülmüştüm ya, uzun zamandır çalışmayan yüz kaslarım ağrımıştı ama durumdan benim kadar memnundu. Aklıma gelen şeyle durdum ve Azranın da durmasını sağladım.

"Azra bir şeyler yapalım mı? Canım sıkıldı benim."

"Ne dersen kabul ediyorum ama Demirle yeni düzeldiniz."

Sırıttım.

"Bu yaptığımdan memnun olmasın o zaman aramız bozulur."

Arabaya bindiğimiz de onun arabasının olmadığını yani evinde olduğunu öğrendim. Zaten beraber gideceğimiz için bu işime geldi. Telefonumu çıkarıp aradığım şeyi bulduğum da Azraya ışıldayan gözlerle baktım.

Geldiğimiz yere Azra şaşkınlıkla bakıyordu. Bu şaşkın haline gülümsedim.

"Aklıma çok şey geldi ama bu gelmedi. Harikasın!"

Kendimi beğenmiş bir bakış attım. Arabadan indiğimiz zaman yanımıza gelen güvenlik görevlisi aracı aldı. Ona teşekkür edip geldiğimiz yerin önünde durdum.

YAKAR HOLDING

İçeriye girdiğimiz zaman adımlarımı danışman yazan yere yöneldim. Holding babamın holdinginin iki katı büyüklüğündeydi. Danışmanda bir kız bir erkek oturmuş önlerinde ne varsa onlarla uğraşıyorlardı. Adım sesleriyle başları bizim tarafa çevrildi. Danışmanın yanında sekiz turnike vardı ve dışarda olması gereken güvenlik görevlileri turnikelerin yanında durmuştu. Kız ikimizi de süzdükten sonra konuştu.

"Hoş geldiniz, size nasıl yardımcı olabilirim?"

Azra ile aynı anda konuştuk.

"Demir beyi görmek istiyorum."

"Duman'ı görmek istiyorum."

Benim resmi olmamın sebebi beni tanımadıklarını anlamış olmamdı. Kız ikimize tekrar süzen bakışlarla baktı. Tekrar konuştum.

"Yani ikisini de görmek istiyoruz."

Aslında sevgilisi olduğunu söyleyip işin içinden hemen kurtulurdum ama bunu söylemek istemedim nedense.

"Randevunuz var mı efendim?"

Azraya baktım, neden söylemediğimi merak ediyordu. Off tamam Demirin habersiz olmasını istiyorum. Ne olmuş ona sürpriz yapmak istiyorum. Konuşmama hakkımı kullanmak istiyorum.

"Hayır yok."

Önlerinde çalan telefona bakıp bize söyleyeceklerini erteledi. Konuştuğu her kimse korkuyla yutkunduğunu gördüm, aklıma tek bir isim geliyor. Peki millet sizin?

"Tamam efendim."

Telefonu kapatıp bize çekimser bir ifadeyle baktı. Danışmanın arkasından çıkıp yanımıza geldi. Yüzünde eğrelti bir gülümseme vardı.

"Beyza hanım hoş geldiniz, lütfen buyrun size Demir beyin yanına kadar eşlik edeceğim."

Yüzüm asıldı ama onu görecek olmam kalbimin hızlanmasına neden oldu. Yürüdüğümüz zaman etraftaki çoğu bakış bize döndü, bana desem daha doğru olur. Asansöre yönelip içine girdik, biz üçümüz ve iki kişi daha vardı. Asansörün her zaman ki sesi gelirken kız bir tuşa bastı, on sekizinci kat. Rahat bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. Ama kalbim yine sözümü dinlemedi. Hatta ona yaklaştığını anladıkça daha fazla çırpınıyor, nefesimin düzensiz olmasına neden oluyordu.

Asansör ilerledikçe sadece üçümüz tek kalmıştık. On beşinci kattaydık. Asansör bir anda karanlığa gömüldü, bir saniye sonra ise durmayı da bıraktı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken kolumdan sıkıca tutan Azraya baktım, panik atağı vardı onun. Hiçbir şey görmüyordum ama yüzünün korkuyla dolduğunu tabiki de görmeden biliyordum.

"Hay aksi elektrikler gitti, birkaç dakikaya jeneratör devreye girer. Endişe etmeyin lütfen."

Kız güzel diyordu da bunu bir de yanımda ki kıza söyleseydi iyi olurdu.

"Azra yok bir şey. Birkaç dakikaya düzelecek dedi."

"Beyza nefes alamıyorum."

Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu, diz üstüne çöktüğünde kolumdan tuttuğu için bende yanına oturdum. Yanımda ki kız telefonun ışığını açıp önce bana ardından Azraya çevirdi.

"Bitanem korkma yanındayım bak."

Kollarımı bedenine sardım, deli gibi titriyordu. Duymadığım şeyleri tekrarlayıp duruyordu, asansörün kapısına vurulduğunu anladığım da bakışlarım oraya yöneldi. Etrafımız aydınlandığında Azra düzenli nefes alıp veriyordu fakat hala kollarını benden çekmemişti. Asansörün kapısı açıldığında oraya döndüm. Dumanın bakışları Azraya çevrildi hemen. Yanında ki Demiri gördüğüm zaman kollarımda ki Azraya rağmen heyecan hemen çevremi sardı. Duman Azrayı kucağına almak için eğildiği zaman Azra kendine gelmiş iyi olduğunu söyledi. Demirin kolumdan tutmasıyla onunla yürürken Azraya sarılan Dumana baktım. Görüş açımdan çıktıkları zaman başımı çevirip kolumdan tutan Demire baktım.

Gri renkli bir kapısı olan odanın içine girdiğimiz zaman sırtım kapanan kapıya yaslandı. Demir her iki tarafıma kollarını yaslayıp, yüzüme baktı. Utançla ona bakarken o beni inceliyordu.

"Buraya geleceğini neden haber vermedin?"

Sorduğu soruyla kaşlarım çatıldı.

"Gelemez miyim yani?"

Yüzünde ufak bir tebessüm oluştu, bedenini bedenime yasladı.

"İstediğin zaman gelebilirsin."

Şirince gülümsedim.

"Bakarız."

Bir şeyler söylemesini beklesem de bakışlarının dudaklarımda olduğunu gördüğümde ben de otomatikman dudaklarına baktım. Dudaklarıma yapıştı, elimi ensesine yerleştirip hızla karşılık verdim. Tamamen onunla bir olmuştum, kasıklarımda ki tatlı sızıyı beklerken karın boşluğumda hissettiğim sertlikle zaten hızlı atan kalbim delicesine atmaya başladı. Gözlerimi sımsıkı kapatarak düşmemek için ona biraz daha  yaklaştım ve ona yaklaştıkça sertliğini daha çok hissettim. Demir nefes alabilmemiz için geri çekildiğinde gömleğinin yakasını avucumun içinde sıkıca tutmaya devam ettim.

"Buraya neden geldiğini duymak istiyorum."

Aptal aptal dudaklarına bakmayı bırakmadım.

"Canımız sıkıldı Azrayla-"

Dilini dudaklarında gezdirdi.

"Buraya gelmek istediniz."

Konuşmak yerine başımı salladım, baş parmağıyla kuruyan dudağımı okşadı.

"Beni öp."

Gözlerine baktım bir an, daha sonra dakikalardır bunu demesini bekliyormuşum gibi saldırdım dudaklarına. Belimden kavrayarak kucağına aldığında öpüşümüz sertleşmişti, parmak uçlarımı saçlarının arasında gezdirerek kucağında ki yerimi sağlamlaştırdım.

Ağzımın içine doğru inlemesini bıraktı.

"Sen bana ne yapıyorsun?"

Nefessiz kalmıştım, soluklanmaya çalışıyordum kucağında. Ona 'asıl sen bana ne yapıyorsun' diye sormamak için kendimi tuttum. Demir beni kucağından bırakmayarak odasında ki koltuğuna oturmuştu. Koyulaşan irisleri öptüğünden dolayı kızaran dudaklarımdaydı. Konuşmak yerine ona bakmayı seçtim, dudaklarını dudaklarıma sürttü. Gözlerimi kapatarak alnımı alnına yasladım.

"Bunu sevdim."

Derince iç çekti.

"Neyi sevdin?"

Hayatı buna bağlıymış gibi bir ses tonu vardı, cevabım onu ya hayata getirecekti ya da öldürecekti. Elimi ensesinden çekip yanı başımdaki yüzüne çıkarttım, parmak uçlarım kirli sakalında gezindikçe bedenimde ki alevler artıyordu.

"Bana karşı olan bu tavrından bahsediyorum."

Nefesini dudaklarımın üzerine bırakıp gözlerini kapattı.

"Belki beni de seversin."

Belki de bir aptal olduğum için çoktan seni seviyorumdur.. diyemedim.

"Belki."

"Yine çok güzelsin."

Gülümseyip yüzüne baktım. Zifiri karanlık gözleri alev almış bana tutkulu bir ifadeyle bakıyordu. Dudağımın üstüne işaret parmağıyla dokunduğunda şaşırdım tekrar. Çok garip bakıyordu.

Gülümsememin donduğunu gördüğün de dudakları kıvrıldı.

"Birkaç işim var şimdi, ardından evimize gideriz."

"Tamam."

Hala yüzüme bakıyordu.

"Burda iyiysen kalabilirsin ben böyle de çalışabilirim."

Duyduklarımın ardından hemen üstünden kalkıp, sinirli bir ifadeyle masasının önünde ki siyah koltuklardan birine oturdum.

"Burada kalsaydın daha iyiydi."

Yüzüne baktığım da hala sırıttığını gördüm. Başımı çevirip ona bakmamaya çalıştım. Her zaman ki Demir gitmiş yerine böyle biri gelmişti, bu Demir'i daha çok sevdiğimi farkettim. Ona kızabiliyordum, tartışabiliyordum, istediğimi söylüyordum. İstediğim buydu işte, istediğimi yapmak.

Yarım saatin ardından başımı masadan kaldırıp, Demire baktım. Bakışlarını masasında ki dosyaya dikmiş ciddi bir ifadeyle bir şeyleri okuyordu. Arada bir bilgisayara bakıyor. Klavyede çıkardığı sesler odayı sessizlikten kurtarıyordu. Üstünde ki siyah ceketi çıkarmış arkasında ki portmantoya bırakmıştı. Giydiği beyaz gömlek gövdesini sarmış, kaslarını ortaya çıkarmıştı. Yüzüne baktığım da alnına düşen birkaç tel saçına gözlerim takıldı. Sessizce onu izlemeye daldım, dudaklarını okuduğu şey ile kıpırdatıyor, daha dolgun görünmesine neden oluyordu. İstemsizce iç çektiğim de yaptığım şeye göz büyütürken Demirin  bakışları bana döndü. Az öncekinden farklı olarak dudakları tekrar kıvrıldı. Rezil olmakta üstümde yoktu.

Ellerime gözlerimi çevirip, birkaç saniye bakışlarını görmezden geldim. Sonunda bakışlarını benden çektiğini anladığım da bu sefer sessizce rahat bir nefes verdim. Bu hareketlerim hiç hayra alamet değil. Daha fazla rezil olmamak için bu sefer telefonumu elime alıp biraz bakındım. İnstagrama girdiğim gibi karşıma çıkan ilk fotoğrafla gözlerim şaşkınlıkla açıldı, Demir kendini paylaşmıştı, hayır Duman onu paylaşmıştı ve Demir cidden çok yakışıklı çıkmıştı.

Ona hayranlıkla bakarken parmaklarımı kullanıyor yakınlaştırmaya çalışıyordum. Yine siyahlar içine girmiş tam da bu odada pencereye yarı dönmüş harika çıkmıştı. Yüzünde kimsenin anlayamayacağı ama benim hemen anlayacağım ifadeye baktım. Günlerdir fırtınalı bir denizden sonra kurtulmuş ama daha kötülerini bekleyen bir ifadesi vardı, çünkü bende böyle hissediyorum. Parmağımla yüzüne dokunduğumda yüzümde ki gülümseme yerini almıştı. Demirin yerinden kalktığını anladığım da telefonumu kapattım. Zaten az önce ki rezillik ten sonra birde ona ağzımın suyu akarken neye baktığımı bilmesine gerek yok.

Önümde ki masaya oturup elini bana uzattı. Yüzüne anlamamış rolü yaparken gözlerinin ifadesizliğe gömüldüğü gerçeği kendini belli etti.

"Ver onu."

Salağa yattım.

"Neyi?"

"Beyza sadece seni neyin böyle gülümsettiğini görmek istiyorum. Verir misin?"

El mahkûm telefonumun kilidini açıp ona uzattım. Gerçi şifremi biliyordu zaten. Telefonuma bir süre bakıp ardından hiçbir tepki vermedi. Sevinmesi ya da sırıtması gerekmiyor muydu?

"Cidden seni bu kadar mutlu eden şey bu mu?"

Kaşlarımı kaldırıp bana doğru çevirdiği fotoğrafa baktım. Kahkaha atarken bana ters ters baktı. Hemen susup eline koz vermediğim için sırıttım. Demirin fotoğrafı değil de reklam olarak önüme çıkan bir çikolata resmiydi.

"Evet, bir çikolata her şeyin çözümüdür."

Doğru, az önce beni kurtardı.

"Bir çikolata kadar mutlu edemiyoruz."

Ne dediğini tam duymadığım için tekrar etmesi için konuşacakken yerinden kalktı. Göz devirerek nereye gittiğine baktım, arkasında ki portmantoya gidip ceketini üzerine geçirdi. Bakışlarını bana çevirdi.

"Evimize gidelim işim bitti."

Evimiz... O kadar güzel bir şekilde telaffuz etti ki bu ona hayran bir şekilde bakmamı az kalsın sağlıyordu ama bu sefer Allah'tan kendime engel oldum. Bir insan bir gün içinde daha ne kadar rezil olurun örneğiyim. Yanına yaklaşıp ellerimi ellerinin içine almasına baktım. Gülümsememi saklamaya gerek duymasam da başımı yere eğdim, beni odadan çıkarıp asansöre bindik. Asansörde iki kişi vardı ve birleşen ellerimize baktıklarını adım kadar emindim ama umursamadım. Birkaç dakika öncesinde Azranın iyiyim ve çıkıyoruz mesajını almıştım.

Asansörden indiğimiz de etraftaki çoğu insanın bakışları bizim üstümüze dikilmiş baktıklarını farkettim. Holdingden çıktığımız zaman arabaya yöneldik. Elimi o zaman bırakan Demire baktıktan sonra yerime oturup arabayı çalıştırmasını bekledim. Bana kısa bir bakış atıp arabayı çalıştırdı. Eve daha yarım saat vardı ama Demir birdenbire arabayı durdurunca yüzüne baktım. Arabadan indiğinde yüzüme bile bakmamıştı, kapımın açıldığını belirten sesten sonra orada duran Demire baktım. İnmemi istediğini anlayıp bende indim.

Demir ellerimi eline hapsetti ve beni arabanın durduğu yönün tersine doğru yürümeye başladık. Arabanın birkaç metre arkasında gördüğüm adamı ve yanında ki şeyi yeni farketmiştim. Demire bir baş selamı verip yanımızdan ayrıldı. Bir Demire bir de bindiği motora baktım. Kendi rengini bırakır mıydı Demir  Yakar?

Çok güzeldi evet ama bununla gitmeyi düşünmüyordu değil mi? Korkuyla yüzüne baktım.

Bunu istediğini anladığım da elini sıktığımı bile farketmedim.

"Demir ben daha önce hiç binmedim."

"Biliyorum güzelim. İlkini beraber yapalım."

Sesi nahoş bir şekilde çıkmıştı, yüzüne bakma gereksiniminde bulundum. Kararmış gözleri sözlerini başka yöne çekmeme neden olsa da silkelenip cevap verme mahayetinde başımı salladım. Belimden tuttuğu zaman derin bir nefes aldım. Önümde durup üstüne yeni gördüğüm bir motorsiklet üstü giydi. Eline aldığı gri siyah karışımı kaskı başıma geçirdikten sonra simsiyah renginde ki kendi kaskını taktı.

O siyahtı, bende ona bulanmıştım.

Önüme geçtiğinde hala derin nefesler alıp veriyordum.

"Hazır mısın?"

Hiç çekinmeden kollarımı gövdesine sardığımda kollarımın üstüne ellerini koyup ardından motoru çalıştırdı.

Evin olduğu yere sırtımızı dönmüştük, buda demek oluyor ki farklı bir yere gidecektik.

Arkadaşlar kusura bakmayın bu hafta biraz rahatsız olduğumdan sebep yeni bölümü bugün atıyorum. Yorumlarla görüşmek üzere bana oy vererek ve yorum yaparak destek olan ve olacak herkese çok teşekkürler kendinize iyi bakın🤍

Continue Reading

You'll Also Like

138K 6.6K 16
Felaketlerle başlayan bir gece kaç Bedel ödettirdi? 🕯️
193K 9.2K 61
İNSANIN RASTGELE SALLADIĞI NUMARA HAYAT DEĞİŞTİRİR Mİ Kİ BENİMKİ DEĞİŞTİ...
AURORA By a d a l i a

Science Fiction

1.8M 144K 44
(Aurora Serisi'nin 1. kitabıdır. Seri iki kitaptan oluşmaktadır.) Özel güçlere sahip 12 insanı başka bir gezegene sürgün etmek ve onları bunun bir...
828K 52.4K 48
Yakın gelecekte öngörülebilen teknolojilerin peşine düşen ülkeler, bir güç yarışına girer. Ülkelerin tehlike getiren icatları, dünyaya sunulması konu...