Gökkuşağındaki Karanlık

Por dortgozkedikiz

11.4K 2.6K 664

Gökkuşağı mı daha KARANLIKTI yoksa karanlık mı bir GÖKKUŞAĞI kadar renkliydi? Mais

GİRİŞ
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 21
Bölüm 22

Bölüm 20

251 61 3
Por dortgozkedikiz

İsra arabadan inip hemen yanında duran babasının koluna girerek ağır adımlarla kırmızı halının üstünde ilerledi. Etraflarındaki gazetecilerin kameralarındaki flaşlar patladı. Aziz Kandemir, uzun zaman sonra bir bağış etkinliğine katılıyor ve ilk defa üvey kızını gözler önüne çıkartıyordu.

Gazeteciler, babasına bir yığın soru sormaya çalışırken İsra hafifçe gülümsüyor, Aziz Bey'in usta bir şekilde söyledikleriyle medyayı yönlendirmesini izliyordu. Gazeteciler, emekliliğe ayrıldığından beri etkinliğe katılmazken o akşam ki bağış etkinliğine neden katıldığını sorduklarında Aziz Bey gülümseyerek İsra'ya bakıp "Bu akşam kızım için buradayım" demiş ve İsra'yı da şaşırtmıştı.

Bütün gözler İsra'ya döndüğünde genç kadın hafifçe gülümsedi ancak bir şey söylemedi çünkü Aziz Bey devam etti. "Kızımın adını belki son zamanlarda duymuşsunuzdur. Kendisi geçe haftaki meşhur operasyonun baş komiseriydi. Ne diyordunuz o operasyona?" diyerek düşünür gibi yapmış ve gazeteciler onun yerine "Oteller zinciri operasyonu" diye cevaplamıştı.

Babası "Hah evet" diyerek parmağını onlara doğru sallayıp gülümseyerek "İşte o operasyonu kızım yönetti. Kendisiyle gurur duyuyorum ve bu tip birçok suçu açığa çıkartacağına eminim" dediğinde gazeteciler İsra'ya dönerek sorular sormaya başlamıştı.

"O operasyonda Yağız Ateş'i suçsuz yere tutukladığınız doğru mu?" diye sorduklarında İsra gülümseyerek "Kimse suçsuz yere tutuklanmaz arkadaşlar" dedi.

"Yani suçsuzluğu ispatlanmasına rağmen Yağız Bey'in suçlu olduğunu mu düşünüyorsunuz?" diye sorulduğunda ise İsra burnundan derin bir nefes alıp "Dediğiniz gibi suçsuzluğu ispatlandı. Bu konuda daha fazla konuşulacak bir şey yok" dedi.

Başka biri "Yağız Ateş'in de bu geceki etkinliğe katılacağı söyleniyor. İçeride onunla karşılaşmaktan korkmuyor musunuz?" diye sorduğunda İsra gülerek "Ben görevini yapan bir devlet memuruyum arkadaşlar, korkmak için bir sebep mi var?" diye karşılık verdi.

Daha fazla soru gelmeye başladığında üvey babası "Bu kadar yeter arkadaşlar, etkinliğe geç kalıyoruz" diyerek İsra'yı diğer tarafa çevirerek ilerletmişti.

Babası diğer elindeki bastonundan destek alarak ilerlediği için yavaş yürüyorlardı. İsra onun kolundaki elini tutup bakışlarını yaşlı adama kaldırırken "Bu da neydi? Neden böyle bir şey yaptın?" dedi.

Gülümseyen yüzünü hiç bozmayan Aziz Bey "Ne yapmışım?" dediğinde İsra "Beni neden öne attın baba?" diye sordu.

"Seni öne atmadım sadece gündemi değiştirdim. Ayrıca Yağız'ın üstüne gitmeye devam edeceğini söyleyen sen değil miydin? Medyanın aklında acaba suçlu mu sorusu kalsın istemez misin?"

"Baba bu konunun peşini bırakmam gerektiği konusunda ciddi bir uyarı aldım. Az önceki sözlerimle görevimi tehlikeye atmış olabilirim"

"O zaman söylediklerine dikkat edecektin kızım."

İsra babasının söylediklerine karşılık şaşkınca yaşlı adamın yüzüne bakıp kaldı. Aziz Bey'in kurnaz olduğunu biliyordu. Bu yaptığının bir sebebi vardı ancak İsra ne olduğunu çözemiyordu.

Yağız arabasından tek başına indi ve onu bekleyen gazetecilere doğru gülümseyerek ilerledi. Gazeteciler heyecanlı bir şekilde onu karşılarken biri "İlk defa bir etkinliğe tek başınıza katılıyorsunuz Yağız Bey. Bu durumun sebebi aşık olduğunuz kadın mı?" diye sordu.

"Evet, artık yanıma ondan başkasını yakıştıramıyorum" cevabını verdikten sonra bir diğeri "Az önce Aziz Kandemir kızıyla birlikte etkinliğe katıldı. İsra Kandemir sizi tutuklayan baş komisermiş. İsra Hanım'ın Aziz Bey'in kızı olduğunu biliyor musunuz?" diye sorduktan sonra alayla devam etti. "İçeride kendisiyle karşılaştığınızda tekrar tutuklanmaktan korkuyor musunuz?"

Yağız da alaycı bir şekilde güldükten sonra "Tabi ki biliyordum. Ayrıca suçlular korkar, ben suçlu değilim. Suçsuzluğum kanıtlandı unutmayın" dedi.

Daha fazla soruya cevap vermeden biran önce içeri girmek isteyen Yağız gazetecilere veda edecekti ki muhabirlerin arasından bir ses duyuldu. Kadın muhabirlerin biri "Buldum! Biliyordum!" diye bağırarak tüm dikkatleri üstüne çektiğinde Yağız da merakla kadına bakmıştı.

Muhabir kadın gülümseyerek öne çıkıp mikrofonu Yağız'a uzatarak "Yıllar önce başka bir hayır etkinliğine İsra Hanım ile katıldınız. O zaman İsra Hanımın adını sır gibi saklamıştınız. Hanımefendiyi Aziz Bey'in yanında gördüğümde tanıdık geldiğini düşündüm ve sonra daha önce sizin yanınızda gördüğümü hatırladım" dedi ve elindeki telefonun ekranını Yağız'a çevirdi. Yağız yıllar önce İsra ile birlikte çekilmiş fotoğraflarına bakarken kadın devam etti.

"Aşık olduğunuz kadın İsra Kandemir mi? Sizi tutuklayan baş komiser olması bir tesadüf mü? Yoksa İsra Hanım sizinle birlikteyken görmemesi gereken şeyler mi gördü? Sizi bu yüzden mi terk etti Yağız Bey?"

Yağız bakışlarını ona bu soruları soran kadına kaldırdı ve kaşlarını çattı. Şimdi oyunu anlamıştı. Aziz Bey'in yıllar sonra etkiliğe katılması, üstelik yanında İsra ile katılması, bu oyunun bir parçasıydı. Karşısındaki kadın onun adamıydı. Yaşlı Şeytan, Yağız'ın gözden düşmesi için uğraşıyordu. Oyunu takdir etti. İyi bir hamleydi. Ancak Yağız henüz tüm kartlarını açmamıştı.

Kadına doğru sadece gülümsedi ve arkasını dönüp hızlı adımlarla içeri ilerlemeye başladı. Gazetecilerin hep bir ağızdan konuşmaya başlamasıyla arkasında büyük bir kargaşa oldu. Yağız dönüp bakmadı. Hiçbir soruyu cevaplamayacaktı. Bu tuzağa çekilmeyi reddediyordu.

İçeri girdiğinde görevlinin biri onu masasına yönlendirdi. Çoğu kişi onun girişiyle sessizleşmiş ve bir süre sonra fısıldamaya başlamıştı. Haberler çabuk yayılıyordu.

Yağız masasına doğru ilerlerken gözleri İsra'yı aradı. Onu Aziz Bey'in yanında ön masalarda birinde otururken gördü. Genç kadının sırtı dik, duruşu gergindi. Üzerinde ona çok yakışan bordo bir elbise vardı. Saçların topuz yaptırmış, sırt dekoltesini gözler önüne çıkartmıştı. Yıllar önce birlikte katıldıkları davetteki gibi kusursuz görünüyordu.

Görevlinin işaretiyle ona gösterilen yere oturdu. Masadaki diğer konuklara kafasını hafifçe eğerek selam verdi. Masadaki tek yalnız adam kendisi gibi görünüyordu. Birkaç kişi onunla sohbet etmek için döndü. Yağız sorulara kısa cevaplar vererek bakışlarını sürekli İsra'nın üzerinde tutuyordu. Sonunda genç kadın onun bakışlarını fark etmiş ve onu görmüştü. İsra anında kaşlarını çatarken yönünü tamamen diğer tarafa dönerek ona sırtını çevirmişti. Peki bu gece Yağız'ın düşündüğü kadar kolay olmayacaktı.

Yemekler servis edildikten sonra bağışlar toplanmaya başladı. İsra, Yağız'ın bakışlarını sırtında hissedebiliyordu. Teninde garip bir karıncalanma oluşuyor, genç kadın ilgisinin babasıyla sohbet eden adama yönlendirmeye çalışarak o hissi unutmaya çalışıyordu.

Aziz Bey, diğer adamla olan sohbetini bitirerek İsra'ya dönüp "Artık herkes senin kızım olduğunu biliyor. Bundan sonra attığın her adımın izleneceğini biliyorsun değil mi?" dedi.

İsra gülümsedi. "Yani değişen bir şey olmadı. Attığım her adım zaten izlenmiyor muydu?" diyerek bakışlarını babasının gözlerine dikti.

Aziz Bey güldü. "Benim izlememle yabancıların izlemesinin bir olacağını mı düşünüyorsun? Ben senin hatalarını örtmek için her zaman arkanda dururken onlar senin açıklarını ortaya çıkarmak için arkanda olacaklar İsra"

İsra derin bir nefes aldıktan sonra bir süre babasının gözlerinin içine baktı. Yaşlı adamın attığı her adımının bir plan olduğunu biliyordu. Çocukluğundan beri birçok defa buna şahit olmuştu. Elbette yıllar sonra onu açığa çıkartmasının bir sebebi vardı. İsra henüz bilmiyordu ama yakında öğreneceğine emindi. Yine de sormak istedi.

"Neden şimdi baba? Yıllarca beni herkesten gizlemişken neden şimdi açığa çıkartıyorsun?"

Aziz Bey hiç duraklamadan cevap verdi. Sanki bu sorunun geleceğini biliyordu. "Çünkü bir görevin vardı. Senin kim olduğunu bilmemesi gerekiyordu. Unuttun mu?"

"Hayır, unutmadım. Ancak beş sene önce de gizemli kızını sosyeteye tanıtabilirdin"

Aziz Bey kafasını iki yana salladı. "O sıra uygun bir zaman değildi. Sen duygusal olarak böyle bir ilgiye hazır değildin. Artık kendini toparladın ve tekrar benim kızım, güçlü bir kadın, oldun"

İsra onun gözlerinin içine bakmaya devam ederken "Bazen ne düşünüyorum biliyor musun? Beni evlat edinmenin tek sebebinin o olduğunu düşünüyorum. Ama sonra mantıksız geliyor. Yani kim planı bozabilecek bir sürü ihtimali göze alarak o kadar uzun vadeli bir plan yapabilir" dedi.

Kafasını iki yana sallayıp hafife omuz silkerken "Mantıksız geliyor değil mi?" diye sorduğunda Aziz Bey'in biran gözleri parladı ancak ardından alayla gülerek cevap verdi.

"Hayal dünyan her zaman çok genişti kızım. İlginç bir düşünce, seni evlat edinmemin tek sebebi teyzendi biliyorsun"

İsra "Evet, tabi" diyerek bakışlarını önündeki yemeğe çevirdi ancak zihni ihtimaller üzerinde düşünmeden yapamıyordu. Evet çok mantıksız bir düşünceydi ancak babasını tanıyordu. Böyle bir plan yapabilecek bir kişilikteydi. Bu durum onu bazen korkutuyordu çünkü Aziz Kandemir'in düşmanı olmayı istemezdi. Çünkü kurnaz planlarla hepsini yok edebilirdi.

Aziz Bey, İsra'nın düşünceli halini gözlerini kısarak izledi. Genç kadının bu düşüncelere kapılması hoş değildi. Uyuyan güzelin gözlerini şuan açması işine gelmezdi. Henüz çok erkendi ancak İsra'nın aklı şimdiden karışmaya başladıysa genç kadının bunun peşini bırakmayacağını biliyordu. Ayrıca Yağız tehlikesi de vardı. İsra şimdilik ondan nefret ediyor olsa da genç adama karşı hissettiği aşkın hala orada olduğunu biliyordu. Bu nefret çok kısa sürede tekrar aşka dönebilirdi.

Yemekler bittiğinde en yüksek bağışı yapanların isimleri açıklanırken Yağız'ın ismi ikinci sıraya düştüğünde İsra şaşırmış ve istemsizce bakışlarını genç adama çevirmişti. Yağız yüzünde ufak bir gülümsemeyle ayağa kalkıp onu alkışlayan insanlara kısaca selam vererek yerine oturdu ve bakışları İsra'yı buldu. O sıra en yüksek bağışı yapan isim açıklandı ve İsra'nın gözleri irileşti. En yüksek bağışı babası yapmıştı. Yağız'ın bakışları onun arkasına çevrildi ve gözlerinde katıksız bir nefret vardı.

İsra kafasını çevirip babasına baktı. Aynı nefretle Yağız'ın bakışlarına karşılık veriyordu ancak onun bakışlarındaki nefreti bu kadar yakından gördüğünden mi bilinmez yaşlı adamın bakışları İsra'nın buz kesmesine sebep oldu. Yağız'dan bahsederken babasının gözlerindeki nefrete birçok defa şahit olmuştu ancak şuan gördüğü şey tüm kanının buz tutmasına sebep oldu.

Aziz Bey ayağa kalkıp gülümseyerek insanlara selam verdi ve yerine oturduğunda İsra da gülümseyerek babasını tebrik etti.

Bir süre sonra salonda dans müziği çalmaya başladığında İsra arkasına yaslanmış kadehini yudumluyordu. Masadaki birkaç çift dans etmek için kalktı. onların kalkmasıyla boş kalan sandalyelere Aziz Bey ile sohbet etmek isteyen iş adamları oturdu. İsra dalgın bir şekilde kadehini yudumlarken etrafındaki insanların sessizleştiğini fark etti. Kafasını kaldırıp babasına baktığında onun öfkeyle arkasındaki birine baktığını gördü. İsra yavaşça o tarafa doğru dönerken önüne bir uzandı ve "Benimle dans eder misiniz?" diyen sesi duyduğunda donup kaldı.

İsra kısa bir duraklamanın ardından kafasını hızla ona elini uzatan adama kaldırdı. Yağız gülümseyen bir ifadeyle gözlerinin içine bakarken tekrar "Bu dansı bana lütfeder misiniz?" diye sordu. Yüzünden ne kadar eğlendiği belli oluyordu.

Etraflarından çıt çıkmıyordu. İsra arkasındaki babasının öfkeden köpürdüğünü biliyordu. Kabul etmeyerek genç adamı gönderebilirdi ancak bunu da nasıl sonuçlanacağından emin olamıyordu. Babasına dönüp bakmak istese de bu dürtüsüne engel oldu çünkü o da garip kaçardı.

Arkasından babasının "Yağız Bey'i daha fazla bekletme kızım. Genç adamı mahcup etme" dediğini duyduğunda İsra başka bir yerde olsa bu sözlere kahkaha atardı.

Hafifçe gülümsedi ve elini Yağız'ın avucunun içine bıraktı. Yavaşça ayağa kalkarken parmaklarındaki karıncalanmayı, kalbindeki ritim değişikliğini görmezden gelmeye çalıştı.

Yağız diğerlerine iyi akşamlar dileyip İsra'nın elini koluna yerleştirerek dans pistine doğru yöneldi. Hemen yanında adımlarını onun adımlarına uyduran genç kadına yandan bir bakış attı. İsra fazlasıyla gergin görünüyordu. Yağız ise onun gerginliğinden haz aldı. Çünkü içinden bir ses genç kadının hisleriyle savaştığını söylüyordu.

Dans pistine ulaştıklarında birbirlerine döndüler. Yağız onun gözlerine bakabilmek için çabalasa da İsra bakışlarını kaldırıp bir kere bile gözlerine bakmadı. Bakışları sürekli ya etrafında ya da Yağız'ın omzundaydı.

Yağız bir süre sessiz kalıp genç kadını kollarında tutmanın tadını çıkarttı. Elinden geldiğinde onu kendine çekip kokusunu içine çekti. İsra farkında olmasa da bedeni ona tepki veriyordu. Dansa ilk başladıklarındaki gerginliği azalmış, Yağız'a itiraz etmeden ona yaklaşmıştı.

Kendine engel olamayan Yağız kafasın biraz daha ona eğdi ve İsra alnını onun çenesine doğru yasladı. Genç adam istemsizce iç çektiğinde İsra da derin bir nefes almıştı. Konuşmalarına gerek yoktu. Aralarındaki çekim hala oradaydı ve ne yaşanmış olursa olsun birbirlerini özledikleri ortadaydı.

İsra biranda irkildiğinde Yağız onun uzaklaşacağını anladı. Genç kadının belinde duran elini sıkılaştırarak "Seninle konuşmam gerekenler var" dedi.

"Benim seninle konuşacak hiçbir şeyim yok. Bırak beni, bu kadar oyun yeter" diyen İsra hafifçe onu iterek artık dansın son bulması gerektiğini göstermeye çalıştı ancak Yağız onu daha çok kendine çekip kulağına fısıldadı.

"Bilmediğin şeyler var İsra. Lütfen yarın sabah balıkçıda benimle buluş." Dediğinde genç kadın hayretle kafasını kaldırıp Yağız'a baktı.

Yağız onun bakışlarındaki öfkeyi ve gözlerindeki yaşları gördüğünde balıkçıdan hiç bahsetmemiş olmayı diledi.

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun!" diye tısladı İsra. "Amcamı öldürdüğün yere beni davet mi ediyorsun? Ne için!" diye devam ettiğinde Yağız onun gözlerinin içine bakarak "Amcan ölmedi" dedi.

İsra dans etmeyi bırakıp olduğu yerde durdu. Şaşkın bakışları Yağız'ın gözleri arasında dolanıyor, yalan söylediğine dair bir işaret arıyordu. Ardından genç kadın alayla gülüp "Ne kadar büyük bir oyuncu olduğunu unuttum. Bu sefer beni kandıramayacaksın" diyerek arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı.

Yağız onun kolunu tutup durdurdu. İsra'nın tekrar ona bakması için genç kadını hafifçe kendine doğru çekti ve ona yaklaşıp "Oyun oynamıyorum İsra. Asıl sen çok büyük bir oyunun içerisindesin. Lütfen yarın gel ve sana her şeyi açıklamama izin ver" diye fısıldadı.

İsra cevap veremeden yanlarına gelen Aziz Bey "Bu yaşlı adam çok yoruldu kızım. Artık eve gidelim" dedi. Bakışları yağız'ın üstündeyken İsra'nın bileğini tutan eline kaydı.

Kolunu sertçe çeken İsra, elini Yağız'ın tutuşundan kurtardı. Babasının koluna girip çıkışa doğru ilerlerken Yağız'a bir kere bile bakmadı. Aziz Bey ise ayrılmadan önce Yağız'ı kısaca "Kızımdan uzak dur" diyerek uyarmıştı.

Çıkışa doğru ilerlerken babası "Ne dedi sana?" diye sordu.

İsra "Hiçbir şey" diye cevap verdiğinde yaşlı adam dişlerinin arasından "İsra!" diye tısladı.

Sertçe yutkunan İsra "Beni hala sevdiğini söylüyor" dediğinde babası "Bu kadar mı?" dedi.

"Evet baba" diye karşılık veren İsra babasının şüphelendiğini biliyordu.

Aziz Bey üstelemeyerek yürümeye devam etti. Dışarı çıktıklarında gazeteciler onları bekliyordu ve sorularının tek muhatabı İsra idi.

Birden fazla mikrofon İsra'ya doğrultulurken biranda bir ağızdan sorular sormaya başladıklarında genç kadın şaşkına uğradı. Soruların hepsi Yağız ve onunla ilgiliydi. Yıllar önce Yağız ile birlikte katıldığı etkinlikle ilgili, Yağız ile nişanlanıp nişanlanmadığıyla ilgili, genç adamdan ayrılmasının sebebiyle ilgili bir sürü soru kulaklarına gelirken İsra'nın kulakları uğuldamaya başladı. Neyse ki Aziz Bey'in adamları gelip gazetecileri dağıtarak onlar için arabaya giden yolu açtığında İsra hiç düşünmeden babasının kolundan çıkıp koşarak arabaya gitmişti.

Aziz Bey geldikten sonra araba hareket ettiğinde İsra sinirle "Nasıl öğrendiler?" diye sordu.

"Onunla bir kere medya önüne çıktın. Bunun unutulacağını düşünmüyordun değil mi?" diyen babasının sözleriyle İsra ona baktı.

Babası gayet rahattı. Sanki bütün bu olacaklardan haberdar gibiydi. İsra hayretle "Biliyordun. Dışarı çıktığımızda bunun olacağını biliyordun" dediğinde Aziz Bey "Sen Yağız ile dans ederken adamlarım haberdar etti. Yağız Bey içeri girerken muhabirlerden biri eski fotoğrafınızı bulup soru sormuş" dedi.

İsra "Bana neden söylemedin!" diye çıkıştığında Aziz Bey "Seni neden almaya geldim sanıyorsun. Dikkatleri daha fazla üstünüze çekmeden oradan ayrılmamız gerekiyordu. Umarım birbirinize yapışık bir şekilde ettiğiniz dansın fotoğrafları basına yansımaz. Aksi halde güvenirliliğin sorgulanacaktır güzel kızım. Peşine düştüğün iş adamıyla o kadar samimi bir fotoğrafının açığa çıkması hoş olmayacak" dedi.

Derin nefesler alarak babasına baktı İsra. Ardından Yağız'ın sözleri çınladı kulağında. "Büyük bir oyunun içindesin" demişti genç adam. Ayrıca amcasının yaşadığını söylemişti. O sözleri hatırlayınca nefesi kesilir gibi oldu.

Aziz Bey "İyi misin?" diye sorduğunda İsra bakışlarını camdan dışarı çevirip "İyiyim baba, yarın hakkımda çıkacak haberlere engel olabilir misin?" dedi. Bunu yapabileceğini biliyordu. Aziz Bey bir şeyi gizlemek isterse onu hiç kimse bulamazdı. Bir zamanlar onu gizlediği gibi.

"Merak etme, ilgileneceğim" cevabını aldığında karşılık vermedi. Bakışları akıp giden yola dalmış, düşünceleri karışmıştı. Araba çiftlik yoluna saptığında oğluna sarılabileceğinin umuduyla gevşedi. Ertesi gün Yağız ile görüşmesi gerektiğini biliyordu.

*** Bölüm Sonu ***

Bölüm sonundan merhaba arkadaşlar, umarım beğenerek okuduğunuz bir bölüm olmuştur. 

Bazı sağlık problemlerimden dolayı bölümlerde aksama olabilir, kusura bakmayın. Elimden geldiğince her hafta bölüm yayınlamaya çalışacağım.

Gelecek bölümde görüşmek dileğiyle, hayatınıza iyi bakın...

Continuar a ler

Também vai Gostar

19.5M 1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
65.9K 4.1K 14
Unutulmuş bir kadın, Yüzbaşı Hazal Unutulmuş. [Kurgudaki kişi ve olaylar tamamen hayal ürünü olup hiçbir kurum ve kuruluşlarla alakası yoktur]
285K 12.2K 50
Biraz fazla içki içtikten sonra birinin yanında uyanmak bu çağda yeni ve sürükleyici bir hikaye değildi. Ama Korkut Mirzan'nın çarşaflarında uyanmak...
DİLVAN Por Helin

Ficção geral

3.9M 190K 57
Tek davası okumak olan Avin Mirşad. Bin derdin dermanı olan Maran Mirşad. "Mardin şahidim Maran yüreğimin güneşisin. Dışımı aydınlatırken yüreğimi...