Ölüm Meleği...#wattys2016

By dmteks

6M 272K 34.7K

Hayatım boyunca öldürmek için yetiştirildim... Bunun normal olduğu öğretildi bana.... Ama şimdi bir ölü yeri... More

Başlangıç...
Yeni İş...
Karşılıksız...
İçeri Giriş...
Korkuyorumm...
Geçmişin Sözü...
Yardım...
Koruma...
Pişman Olacağım...
Ölemezsin...
Fatma'nın Karanlığı...
Senden Nefret Ediyorum...
Bırakamam...
Kendimden Nefret Ediyorum...
Hissediyorum...
Yeni Kız...
Ölümden Korkuyorum...
Hatıralar...
Hoşçakal...
Darren...
Ölüme Geleceğim...
Ona Gideceğim...
Bu Son...
Son Kez...
Yeni Hayat...
Yine, Yeniden...
Eskiden Bir Parça...
Seni Özledim...
Senden Vazgeçmek...
Kimi Seçerdin...
Seni İstiyorum...
Seni Seviyorum...
Geri Dönüş...
Kimsin Sen...
Duyuru...!!!
Benimsin...
Noyan...
Hisset...
Artık Son...
Ya Bebeğim, Ya Kardeşim...
Elveda...
İlk Aşk...
Tanıdık...
İkizim...
Üzgünüm...
Kayıp...
Asrın'ın Karanlığı
Ateş'in Öfkesi...
Geri Gel...
Gerçek Aşk Fedakarlık İster...
Bizim Için...
Duru ve Rüzgar...
Son Bir Şey...
Final...
DUYURU !!!
Özel Bölüm 1...
Özel Bölüm 2
Özel Bölüm 3
Özel Bölüm 4
Özel Bölüm 5
Son Duyuru !!!

Bebeğim...

78.6K 3.9K 192
By dmteks

Gecikme için özür... Yarın bir bölüm daha paylaşarak telafi edeceğim ^_^ iyi okumalar...

"Hadi hayatım gitme vakti..."

"Birazdan geliyorum..." babamın seslenmesiyle düşüncelerimden ayrılıp, valizimle aşağı indim... Merdivenlerden indiğimde babamın korumalarından biri hızla elimde ki valizi aldı... Ona teşekkür etme gereği bile duymadan orada dikilmeye devam ettim...

"Bu kadar surat asmana gerek yok bebeğim... Hep istediğimiz gibi birlikte olabileceğiz sonunda... Sen, ben ve Noyan... Ama istersen burada kala---"

"Gerek yok gidelim..." dedikten sonra dışarı çıkmak için oradan ayrıldım... Kapıdan çıkıp, dışarıda bizi bekleyen arabaya ilerlerken, korumaların önümde eğilmesine aldırmadan arabaya bindim... Bu kabustan kurtulmak istedikçe daha da dibe batıyordum... Artık her şeyden ümidimi kesmişken yaşamak için büyük bir nedenim daha olmuştu...

Biraz sonra Noyan ve babam da arabaya bindikten hava alanına gitmek için yola koyulduk... Noyan yanıma otururken, elini elimin üstüne koyup sıktı... Bu "her zaman yanındayım..." der gibi güven vermişti... Onu tanıyalı çok olmamıştı ama sanki yıllardır tanıyor gibi yakın hissediyordum... Babam geniş arabada karşımıza geçip, otururken ona bakmamak için elimden geleni yapıyordum...

"Asrın..." ismimin dudaklarından dökülmesi midemi bulandırıyordu ama katlanmak zorundaydım... Bana seslenmesine aldırmadan dışarıyı izlemeye devam ettiğimde bana tekrar seslendi...

"Asrın... Şunu yapmayı kes... Bana bak..." dediğinde tüm sinirimle ona döndüm...

"Sana bakmaya katlanamıyorum..."

"Ama artık sadece bana bakacaksın bebeğim... Buna alış... Ben eskisi gibi baba kız olmamızı istiyorum.." sinirle güldüğümde tam konuşacakken Noyan'ın elimi sıkmasıyla tekrar sustum... Onca yaptığı şeyden sonra o kadar samimiyetsiz ve itici geliyordu ki...

Araba son hız hava alanına giderken, babamda İtalya da ki yeni evimizin resimlerine bakıp, aklınca yerleştirme yapıyordu...

"Bak Asrın bu oda tam senlik... Üst katta ve geniş bir terası bile var... Hem oda oldukça büyük... Ben ve Noyan bir alt katında kalabiliriz... Değil mi Noyan..." Noyan evet anlamında başını sallarken, içten bir gülümseme gönderdi bana... Ne olursa olsun ona kızamıyordum... Bunca şeyden sonra belkide en çok o hak ediyordu bu mutluluğu... Elimi elinin altından kurtarıp, yüzüne dokunduğumda elini elimin üzerine koyup, kendini bana daha çok bastırdı... Sıcaklığımı hissetmek hoşuna gitmiş gibi...

Sanırım o olmasaydı çoktan çıldırmıştım... Sonunda araba hava alanının önünde durduğunda önden ben hemen arkamdan Noyan ve babam inmişti... Babamın özel jeti ile gideceğimiz için, babam ve korumalar silahlarla içeri girmişti... Pasaport ve vize işlemleri için adamları beklerken, son kez arkamı dönüp baktım... Ateş'i ve çocukları bırakıp, gitmek aklımın ucundan bile geçmemişti... Hele de Ateş... Onsuz bir saniye bile nefes alamazken, şimdi kendi ayaklarımla ona elveda bile diyemeden gidiyordum... Son kez seni seviyorum diyemeden... Son kez öpemeden...

Düşüncelerimi bölen Noyan'ın arkadan sarılmasıydı... Ona döndüğümde yüzümden tutup, alnıma sıcak bir öpücük kondurdu...

"Hak ettiğin hayatı sana ben vereceğim... Artık üzülmene izin vermeyeceğim söz veriyorum..." bana sıkı sıkı sarılırken, aynı şeyleri benim ona yapmam gerek diye düşündüm... Ama yine beni düşünen o olmuştu... Yine benim yüzümden koca bir yalanın içinde yaşamaya mahkumdu... Benden ayrıldıktan sonra sıkıca elimi tutup, piste doğru yürümeye başladık... Tutuşunca kocaman bir güven vardı... Her şeyden herkesten korumak ister gibi... Artık arkama bakmaya gücüm yoktu... Ateş'in adını bile anmaya gücüm yoktu... Piste bizi bekleyen çalışanlara ilerlerken, uçağın etrafında ki çalışanlar biranda etrafımızı sardı... Üstümde silah olmadığı için orada kala kalırken, babamında bunu beklemediğini;

"Lanet olsun... Neler oluyor burada..." demesinden anlamıştım... Babam telaşla etrafına bakarken, bizim sandığımız korumaların yarısının karşı tarafa geçmesiyle, Sinan Dinçer'in ilk defa hayal kırıklığı ve ihanete uğradığına şahit oldum... Adamlar bütün silahları bize doğrulturken, bu sefer son olduğunu hissettim... Gözlerimi kapatıp, elimi karnıma koyarken;

"Elveda aşkım... Elveda Ateş..." dedim...

(1 Ay Öncesi...)

"Merhaba baba..." dediğimde artık bu işin bitmesi gerektiğinin kararlılığındaydım... Ama o her zamanki kendinden emin duruşuyla karşımda duruyordu...

"Merhaba meleğim... Bizde seni bekliyorduk..." dediğinde "bizde" kelimesine takılmıştım... Sonra yan odadan çıkan Noyan ile şaşkınlığım daha da artmıştı... Noyan tam babamın yanındaki yerini alırken, gözlerimi ondan alamıyordum...

"Noyan..." dediğimde sesim fısıltı gibi çıkmıştı... Onunda bakışları bir saniye benden ayrılmazken içeri babamın adamları girdi... Etrafımı sarmaya başladıklarında hızla silahı çekip, onlara doğrulttum... Sonra babamda sabitledim...

"Bunu yapamazsın..." dediğinde kendinden öyle emindi ki, gerçekten yapamayacakmış gibi hissettim... Zaten yapmayacaktım... Noyan yavaşça bir adım yana kayıp babamın önüne kendini siper ettiğinde bunu beklemiyordum...

"Evet bunu yapamam..." dediğimde ikisi de bir sonra ki hamlemi bekliyor gibiydi... Silahın namlusunu kendi kafama dayadığım da önce Noyan bir adım öne atıldı sonra da babam... İşte şimdi ikisininde yüzünde bekledim ifade vardı... Korku ve endişe...

"Buraya seni öldürmeye değil, yarattığın Ölüm Meleğini öldürmeye geldim... O yok olursa sende olursun Sinan Dinçer..."

"Sakın.Bunu.Yapma..." babamın dişlerinin arasında söylediği her kelimeyi vurgularken, onu uzun zamandır bu kadar gergin gördüğümü hatırlamadığımı fark ettim...

"Bu sefer son baba..." deyip büyük bir kahkaha attığımda delirmişim gibi bana bakmaya başladılar...

"Halime bak... Her şeye rağmen hala sana baba diyorum... Bir virüs gibi işledin içimize... Öyle yer ettin ki ne seninle yaşanıyor, ne de sensiz... Ama artık çözümü biliyorum... Seni kendi yarattığın silahla vuracağım... Bu iş bitti..." parmağım tetiğin üzerindeyken bunun hemen bitmesini istedim...

"Kızım dur... Lütfen yapma..." kızım demişti yine... Önceden olsa bu kelime için canımı vermeye hazırken, şimdi sadece midemi bulandırıyordu... Gözlerimi kapatıp, kendimi ölüme hazırlarken tetiği çekmeme engel olan Noyan'ın sesiydi...

"Asrın..." sesi Ateş'ten sonra duyduğum en ilahi ses gibiydi... Onun için gözlerimi tekrar araladığımda sadece üç adım ilerimde durduğunu fark ettim... Ne ara bu kadar yaklaştı anlamadım bile...

"Asrın... Yapma..." Noyan'ın yüzünde ki yalvaran bakışlar cesaretimi kıracak türdendi...

"Üzgünüm Noyan... Bunları yaşamak zorunda kaldığın için... Yanında olamadığım için... Emi'yi seninle ziyaret edemeyeceğim için... Tanımıyorum ama hissediyorum..." dediğimde onu ilk gördüğüm gün bana söylediği sözlerin cevabını vermiştim aslında...

"Hayır... Hissetmiyorsun... Hissetseydin şuan yaşadıklarımdan daha çok acı çektiğimi anlardın... Yıllarca senin gelmeni bekledim... Sen gelmeyince ben seni bulmak istedim... Şimdi bulmuşken, kaybedemem..." adımlarını bana yaklaştırırken, bunu yapmasını istemiyordum ama engel de olmuyordum... Tam karşımda belirdiğinde gözlerimiz birbirine kenetlenmiş gibiydi...

"Beni bir daha sensiz bırakma Asrın..." dediğinde ricadan çok yalvarır gibiydi... Gözlerim dolmasına ilk defa engel olmadım... İlk defa başkasının yanında ağlamaktan çekinmedim... İlk defa zayıf olmaktan korkmadım... Elimdeki silah yavaşça yere inerken, bir adım daha bana yaklaşıp, aramızda ki mesafeyi kapattı... Elleri yüzümü avuçlarken sıcaklığı gerilmiş vücudumu gevsetmisti... Sonrası derin bir karanlık...

Uyandığımda tanıdık bir yerde gözlerimi açmıştım... Tanıdık bir koku, tanıdık bir oda... Burası babamla eskiden kaldığımız evdi... Peki ama ben buraya nasıl geldim... En son olanları hatırladığımda hızla yerimden kalktım fakat başımın ani dönmesiyle sendeleyip, tekrar yatağa düştüm...

"Yavaş ol... Tekrar yılıp kalacaksın..." beklenmedik bir sesle odanın köşesinde karanlığa gömülmüş koltukta oturan Noyan'ı gördüm... Bakışlarım onu yakaladığında yanıma gelip oturdu... Eli yine yüzümü bulduğunda sıcaklığıyla gözlerimi kapadım ama en son Noyan'ın bana dokunduktan sonra bayıldığım anı hatırlamamla hızla gözlerimi açtım...

"Lanet olsun... O nerede... Ben buraya her şeyi bitirmeye geldim Noyan... Sana, Ateş'e ve bana yaptıklarının cezasını çekecek..."

"Yapamazsın Asrın..." hala körü körüne ona inandığına inanamıyorum...

"Sana ne desem boş artık değil mi?... Zamanında bana yaptığı gibi senin de gözünü kör etmiş... Ama bunu sana göstereceğim Noyan... Bu iş ben bitireceğim..." hızla kapıya ilerlerken Noyan'ın ağzından çıkan birkaç kelime beni olduğum yere çivilemişti... Ruhumu bedenimden ayıran birkaç kelime...

"Bebeğin için hayatta kal..." bebeğim? Vücudum Noyan'a dönmeyi reddeder gibi olduğu yerde dikilirken, bunun imkansız olabilmesi için kendimi inandırmaya çalışıyordum... Belimde hissettiğim ellerle aşağı bakarken, onun sıcaklığını hissettim...

"Evet Asrın bebeğin... Babam senin ne koşulda olursa olsun asla böyle bir baygınlık geçirmeyeceğini söyledi... Bizde doktor çağrdık... Hamileymişsin... Bilmiyor muydun?..." Kim? Ben mi hamileyim... Ama bu nasıl... Onca yaşadığım şeyden sonra imkansız... En son Noyan için yediğim dayaktan sonra imkansız...

"N-Noyan... Bu imkansız... Yani ben..." konuşamıyordum... Ağzımdan çıkacak her kelime boğazıma takılıyordu sanki... Noyan'ın elleri daha da sıkılaşırken devam etti...

"Sanırım sende bilmiyordun... Bunca çektiğin acıya rağmen hala hayatta kalmayı başardığına göre o kesinlikle senin bebeğin..." ben hala ne demek istediğini anlamaya çalışırken, bir bebeğim olma düşüncesi bana çok uzaktı... Yani benim... Ölüm Meleği bir azrail... Benden sıradan bir anne olmazdı... Benden hiç bir şekilde bir anne olamazdı... Ben normal bir insan olmanın bile nasıl bir şey olduğunu bilmezken, birde anne mi olacaktım... Buna imkan yoktu...

"Noyan B-ben.."

"Bebeğim uyanmışsın..." değil yüzünü görmek, sesini bile duymaya katlanamadığım kişi odaya girince Noyan'ın kollarına sıkı sıkı tutundum...

"Yoksa Noyan müjdeyi benden önce mi verdi?... Ah lanet olsun... Bunu sana ben söylemek isterdim..."

"Bu da yalan değil mi?... Senin her zamanki yalanlarından bir---"

"Değil Asrın... Düşmanımın çocuğuna hamile kalman ne kadar sinirimi bozsa da değil..." yüzünde ki ciddiyet bunun gerçek olduğunu kanıtlar gibiydi... Üzerimde sakladığım silahların hepsinin alınmış olması sinirimi bozarken, biran evvel bu işi bitirmem gerektiğini biliyordum... Bakışlarım etrafta herhangi bir şey ararken, Noyan'ın belinde ki silah dikkatimi çekti... Ama daha ona ulaşamadan Noyan beni engellemişti...

"Her zaman ki gibi hırçınsın bebeğim..." Noyan'ın kollarında ona tükürürken,

"Senden nefret ediyorum..." diye haykırdım...

"Bize ve Ateş'e yaptıkların yeter... Daha fazla kimseye zarar vermene izin vermeyeceğim..."

"Peki kabul... Daha fazla kimseye zarar vermeyeceğim... Ama bir şartla..." dediğinde sinirim durulmuş, gerçekten dalga geçip geçmediğini anlamaya çalışıyordum...

"Sana neden güveneyim..."

"Çünkü bu işin sonunda herkes mutlu olacak..." bir süre durup, durumu değerlendirir gibi yaptıktan sonra "kabul mü?..."dedi... Kendi mutluluğu için yüzlerce insan harcamış birine ne kadar güvebilirdim bilmiyorum ama denemem gerekti...Ateş için... Noyan için... Çocuklar için...

"Ne istiyorsun..." Noyan'ın tutuşları gevşerken, ben hala sıkı sıkı ona tutunuyordum... Babamın yüzünde oluşan menuniyet gülüşü bu yaptığıma şimdiden pişman etmişti beni...

"Sadece seni Asrın... Sadece seni... Eskisi gibi baba kız olup, gidelim buradan... Hep hayal ettiğimiz gibi... Sadece sen ve ben... Birde istersen Noyan..." bu da neydi şimdi... Histerik bir kahkaha attım...

"Hayal ettiğimiz gibi mi? Sen ve ben mi?... Sana neden güveneyim..."

"Bu sana kalmış bebeğim... Kabul edersen d----"

"Kabul edersem Ateş, Noyan ve çocukları rahat bırakacaksın... ve de Zerrin teyzeyi..." onun adını andığımda yüzündeki gülümseme anında kaybolmuştu... Yerini sinirli ve düz bir surat alınca derin bir nefes aldı...

"Evet hepsini..." dedi...

"Hepsini ne?..." dediğimde bunu net bir şekilde onun ağzından duymak istiyordum...

"Ateş, Noyan, çocuklar ve...... Zerrin'i artık özgür bırakıyorum... Onlara ömrüm boyunca dokunmayacağım..." buna gerçekten inanmalımıyım emin değildim ama şuan ki durumumla başka çarem yoktu... Ateş'in bebeğini taşıdığımı öğrendiğim an Sinan Dinçer'in elindeydim ve bana sevdiğim adam ve kardeşimi kurtarmam için bir şans doğmuştu... Bunu bilinçsizce reddedemezdim... Belki bu yaptığım aptalca ama Noyan'ı da ondan kurtarmam için ona babamın gerçek yüzünü göstermem gerekti... Kapıdan çıkmadan evvel son kez durup;

"Anlaştığımıza göre önümüzde ki ay İtalya'ya gitmek için hazırlan... Buradan ebediyen ayrılıyoruz..."

"Ama bu---" dediğimde sözümü yarıda kesip, bana döndü...

"Eskisi gibi dedik Asrın... Sadece sen ve ben... Bir de Noyan... Buradan gideceğiz..." babam odadan ayrıldığında dizlerim beni daha fazla taşıyamadan yere yığıldım... Noyan hızla beni tutarken;

"Asrın iyi misin?..." dedi... Değildim... Hiç iyi değildim ama bunu anlatmaya bile gücüm yoktu...

Bebeğim... Ateş... Darren... Büşra ve diğerleri... Hepsi gerçekten iyi olacak mıydı... eğer olacaksa hiç düşünmeden kendimi teslim ederdim ama ya bu da Sinan'ın bir oyunuysa... Ona saldırmam gerekti ama bir yandan Noyan diğer yandan henüz varlığını bile hissetmediğim bebeğim buna engel oluyordu... İlk defa bu denli elim kolum bağlı kalıyordum... İlk defa bir çözüm yolu, çıkış yolu bulamıyordum... Ateş'e ne diyecektim peki...

Aradan geçen birkaç hafta sonunda artık Sinan'ın onlara dokunmayacağına emindim... Tabi hala kuşkularım vardı ama bunu bir şekilde atlatmıştık... Hala ondan ölesiye nefret ediyorum... Hala bana ve Noyan'a yaptıklarını unutamıyorum ama bunu Noyan'a kanıtlayamadığım sürece bu hiç bir işe yaramayacaktı...

Buraya yarattığı şeyi Ölüm Meleğini yok etmeye geldim ama o onun ölmesindense her şeyinden vazgeçmeyi göze aldı... Peki ama neden...

Bunun cevabını bulamadan bu dünyadan ayrılacaktım... Bebeğimin kime, neye benzediğini görmeden ayrılacaktım... Ona yeni yeni alışmışken, dokunamadan ayrılacaktım...

Bu lanet yerde Sinan Dinçer ile ölüme gidiyordum...

(Günümüz)

Elimi karnıma koyarken son kez fısıldadım...

"Elveda aşkım... Elveda Ateş..." gözlerimi kapatıp, olacakları beklerken Noyan'ın beni uçağa doğru çekiştirmesine anlam verememiştim... Ve tam o anda uçaktan inen kişiyle gözlerime inanamadım...

"Ateş..."

Continue Reading

You'll Also Like

TAKINTI By 🌙

Teen Fiction

1.8M 32.8K 36
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
406K 42.7K 31
"Kime, nasıl bir kötülük yaptın da kollarıma düştün?" Büyük Cadı Avı'nda yakalanan Larina; ailesiyle birlikte yanmak üzereyken kendini yabancı bir ev...
2.5M 57.1K 35
O sokağa tekrar girerdim. Tekin görünmeyen o çocuğu tekrar kurtarırdım ve ona aşık olma hatasını tekrar yapardım. Ve hiçbir şey değişmezdi. Öyleyse b...
1M 34.2K 57
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!