Askerin Karısı +18

By MariaMio__

1.5M 50.5K 13.9K

"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan... More

1 / Görücü
2 / Hazırım
3 / Alışveriş
4 / Hazırlık
5 / Evim
6 / Gelinlik
7 / Emir
9 / Yeni "Yuva"
10 / İlk Gece
11 / Kalp Hızı
12 / Askeriye
13 / Eğlenceye Hazırlık
14 / Haz Almak
15 / Boks
16 / Görev
17 / Mektup
18 / Kavuşmak
19 / Ateş
20 / Görüşürüz, Hoşçakalın
21 / Çiçek
22 / Temas
23 / Emanet
24 / Pasta

8 / Hatun

64.1K 2.2K 500
By MariaMio__

#zorakievlilik'te 6. sıradayız!!🔥
Bu kitabı okuyan o güzel gözlerinizi öpüyorum.

"Yarın evleniyorsun farkındasın değil mi?" diye bağıran anneme gözlerimi devirdim. Oturma odasında bana nasihat verip evlenince kocama yapacaklarım dan bahsediyordu. İğrençlik konulu konuşmaları midemi bulandırmış kusucak gibiydim.

"Farkındayım." yarın cidden evleniyordum. Yarın kına ve düğün birlikte olacaktı. Bunu bizzat ben istemiştim çünkü kalabalık ortamda bütün gözlerin benim üstümde olması.. düşünmesi bile korkutucuydu! Bir günde herşeyin bitmesini istediğim için yarın herşey son buluyordu.

"Dediklerim aklında mı?" öğretmen gibi başımda dikilmiş bir o yana bir bu yana gezip beni sorguluyordu. Selena da oynayan kıvılcım gibi nefesimi tutmaya başlamak üzereydim!

"Aklımda." hayır, hiç biri aklımda değildi. Sahi, ne anlatmıştı bunca zaman?

"Aferin." dedi. Gururlanmışmıydı?

Evin kapısı yumruklanmaya başlayınca uykulu kısık gözlerimi hemen açtım sonuna kadar. Alacaklı gibi çalınan kapı içime ürperti koymuştu. Anneme elimle durması için işaret verip olduğum yerden kalkıp kapıya ilerledim.

Kapının deliğinden kim geldi diye bakmak istedim ama karanlıktı, gelen kişi elini koyuyordu. Annem salonun kapısından endişe içinde bakarken bana polisi arıyalım diye dudaklarını oynattı.

Sakin halde kafamı hayır anlamında salladım ve gülümsedim. Korkulacak bir şey yoktu, en fazla ölürdük.

Kapıyı açmak için parmaklarımı kulpa koydum. Bir anda kapıyı açıp elimle gelen kişiye vurmak istedim ama elim havada kaldı.

"Sürpriz!" diye bağıran Oğuz'du. Gözlerimi sıkıca kapatıp kafamı yukarı doğru kaldırıp derince nefes alıp verdim.

"Kız ne oldu?" diye sordu birde. Kafamı ona çevirip gözlerimi ona çevirdim.

"Senin Allah belanı versin Oğuz!" diye bağırmak ve bağırmamak arasında konuştum. Cidden Allah belasını versindi

"Hayda, sakin ol şampuan." dedi ve ayakkabılarını çıkartıp omzuyla omzuma vurup içeri geçti. Gözlerimi devirip kapıyı kapattım.

"Senin Türkçe kelime bilgine sıçı-" derken annemin odada olduğu aklıma gelip sustum. Şampiyon demesi lazımken salak şampuan demişti, inanılmaz!

"Ay anneannem be!" diyip annemin elini öpmeye çalıştı. Annem elini öptürmemeye çalışırken bir yandan Oğuz'un kafasına şakaya karışık vuruyordu.

"Yaşlı mıyım ben?! Ne anneannesi?" diyip kızmaya devam etti. Oğuz kahkahalar atarken oturma odasının yerini bildiği için hemen geçip koltuğa zıplarmış gibi oturdu. Deliydi ayol bu!

Evi bizden daha iyi biliyordu canım arkadaşım. Yakın olduğumuz için eve girip çıkardı hep eskiden. Annem ve babam bizi kardeş olarak görürdü, zaten kardeşim gibiydi.

"Dolunay'ım be," dedi bana kahkahalar atarken. Yüzümü buruşturup tekli koltuğa oturup bir dirseğimi koltuğun kenarına yasladım, elimin iç kısmına çenemi yaslar şekilde oturup somurtum.

"He," diye mırıldanır gibi konuştum. Bana hayırdır der gibi kafasını salladı Oğuz. Bende omzumu kaldırıp indirdim. Evin içinde olmaktan ve annemin olmasından ve annemin laflarının olmasından gına gelmişti.

"Kızım kahve yap bize. Ama dört kişilik olsun." dediğinde kaşlarımı çattım. Dört demişti, dördüncü kişi kimdi?

"Dört derken anne?" eliyle hadi hadi diyip beni tavuk kişeler gibi koltuktan kaldırıp mutfağa kişeledi. Hayır yani ben yürüyebiliyorum?

Kahve makinasına kahve koymak için çekmeceye ayaklarımı yere sürte sürte yürüdüm. Bugün içimden hiç bir şey yapmak gelmiyordu. Dudaklarımı büzerek kahveyi kaşıkla kahve makinasının cezvesine koyarak herşeyini ekleyince çalıştırdım.

Kafamda tilkiler dolaşırken dördüncü kim diye meraklandım gereksiz yere.

Hayır yani okeye dördüncü geliyor sanki ne bu böyle?

Mutfak tezgahına kalçamı yaslarken gözlerimi kapatmış öylesine beklemeye başladım. Canım sıkılmıştı gereksiz yere.

"Dolunay kızım kapıya bak!" diye bağıran annemin sesi yanımda gibi gelmişti. Daha kapının zil sesi çalınmazken annemin bu söylediği cümleden sonra çalınmıştı.

"Yuh, mobeseliğin bu kadarı cidden!" diyerek annem gibi konuştum. Fadime abla ile aynı yaşta olması mobeselikte aynı olması, kayıp kardeşler sanırım bu iki kadın.

Kapıya ilerlerken oturma odasının kapısına Oğuz dikilmişti. Elimle hayırdır der gibi havaya kaldırdım. Omzunu silkti bana. Uyuz.

Dış kapının düğmesine basarak apartmanın kapısını açtım. Dördüncü şahıs kapıya kadar gelmeden bizim evin kapısı açıp merdivenlere bakmaya başladım.

Merdivenlerden gelen o kalın ayakkabı sesi, mübarek asker geliyordu sanki. Apartman titriyor gibiydi.

Arkadan Oğuz'un, "Dolunay'ım," dediğini duyup arkama baktım. Salak mıydı? Hem sesleniyor hemde baktığımda dil çıkarıyordu. Tövbe yarabbim.

Geri merdivenlere bakmak için kafamı çevirdiğimde gözlerimin önünde büyük ama bir o kadarda fazla kaslı vücut karşılamıştı. Kafamı yukarı kaldırdım gelen kişinin yüzünü görmek adına.

Bildiğin asker ama binbaşı olan ve yarın kocam olacak olan Batuhan Çelik gelmişti.

Gözlerim şaşırmış halde açılınca arkamdan Oğuz'un yanımda olan bedenini hissetmiştim. Batuhan bana bakarken gayet normal bakıyordu ama gözleri Oğuz'a dönünce.. şey neden böyle kötü bakıyordu?

Ortada ikisinin bedeninin arasında kalmıştım. Sırtımı kapının boşluğunda olan yan kısma yaslayıp ikisine bakmaya başladım. Oğuz merakla bakarken Batuhan öldürmek ister gibi bakıyordu.

Terörist falan sanmaz değil mi?

"Hayırlı olsun cenaze namazına." dedim kendi kendime. Hemen gülücükler saçıp Batuhan'a döndüm bana bakması için. Arkamdan Oğuz'un bedenini itip gitmesini sağladım.

"Hoşgeldin, buyur geç." dedim gülümseyerek. Bana bakışları tuhaftı. Yalandan gülümsediğimi anlamazdı değil mi? Yok canım, anlamaz.

Ayakkabılarını çıkartıp evin içine girdi. Kapıyı kapatıp geri Batuhan'a döndüm. Oğuz tanışmak için bana kaş göz işareti yapıyordu, Allah'ım sen bana sabır ver.

Batuhan'a dönüp elimle Oğuz'u gösterdim. "Oğuz, çocukluk arkadaşım." dedim kısaca. Oğuz'a dönüp Batuhan'ı elimle gösterdim. Şok olacağı kesindi çünkü evleneceğimi bilmiyordu.

"Batuhan," dedim sadece. Ne diyeceğimi bilemediğim için Batuhan'a yardım ister gibi baktım. Havada kalan elimi görüp hemen ellerimizi bir birine geçirdi. Oğuz'a bakan sert gözleri, telefon konuşmamı hatırladığını gösteriyordu.

"Kocasıyım." dedi kısa ve net.

"Ne?" dedik aynı anda Oğuz'la. Oğuz ile aynı anda bakıştık. Bayıldı bayılacaktı bildiğin. Batuhan'a baktığımda ne var gibi kaşını kaldırıp indirdi. Daha dur be adam evlenmedik.

"Ben daha net tanıtayım." dedim Batuhan'a bakarken, aslında laflarım Oğuz içindi. Göz temasını hiç bozmadan konuşmaya başladım Batuhan'a doğru.

"Binbaşı Batuhan Çelik, yarın evleneceğim adam." dedim ve cümlemi bitirene kadar Batuhan'a baktım. Gözleri parlamış gibiydi. Geri Oğuz'a odaklandım, düşüp bayılacaktı.

"Sen evlenmek?" bir yandan bunu derken bir elini alnına koyup Feriha'lık yapacaktı. Annemin odadan çıkmasıyla şok içinde Oğuz ve Batuhan'a bakışlar attı. Çünkü, Oğuz bana bakıp ağlıyacak raddeye gelmişti.

"Hoşgeldin Batuhan oğlu-" annemin konuşması bitmeden mutfaktan gelen makina sesi duyuldu.

"Allah kahve!" dedim hemen. Batuhan'la birleşmiş olan ellerimizi hızla ayırıp koşarak mutfağa girdim. Ben kafayı yemiştim. Makina olduğu için kendisi taşırmadan kahveyi kapatıyordu.

"Ay iki saniyede terledim yemin ederim." dedim yine kendi kendime. Mutfak dolabının arasında olan havluyu alarak kendime hava gelmesi için salladım. Bana bir haller oluyor.

Kahveleri bardağına koyup hazırladım. Tepsiye yerleştirip tepsiyi elime alarak oturma odasına geçtim.

Oğuz'a, anneme verdikten sonra son olarak ikili koltukta oturan Batuhan'nın önünde duran fiskos masasının üstüne ikimizin kahvesini yerleştirdim.

Mutfağa geri gidip kahvenin yanında atıştırmalık olacak çikolata tabaklarını alıp geri döndüm. Herkese tabaklarını verip Batuhan'nın yanına geçtim. Geçmeseydim annem gözleriyle beni oyardı.

"Ellerine sağlık Dolunay'ım." dedi Oğuz kendine gelerek. Şuan Batuhan'ı kıskandırmaya çalıştığına o kadar eminim ki.

Sadece kafamı salladım. Batuhan'nın ciddiliği beni geriyordu.

"Ee damat," dedi annem odada olan hava değişmesi için. Batuhan anneme bakmaya başladı, bir yandan kahvesini çok az yudumlar alıyordu. Çay seviyordu kendisi.

"Yarın evleniyorsun mutlu musun?" dedi şakacı şekilde. Çok komikti bir daha olmasın anne.

Batuhan kaşlarını çatarak baktır, konuşmak istemiyor gibiydi. Bende hemen ayaklanıp annem ve Oğuz'un kahve bardaklarını alıp tepsiye koyarak mutfağa ilerledim. Mutfakta tepsiyi tezgaha koydum, ellerimi tezgaha yerleştirip derin nefes aldım. Bugün neden bu kadar ciddi geçiyordu?

Kahve bardaklarının içine su döküp çarpaladıktan sonra makinaya yerleştirdim. Elimdeki sarı bezi musluğun önündeki tezgahın küçük kalan kısma katlayarak yerleştirdim.

Tam arkamı dönecekken önümdeki bedenle olduğum yerde sıçradım. Dibim de duran beden hareket etmemi bile sağlamazken kafamı yüzüne kaldırdım. Batuhan.

Bir elimi göğsüme koyarak hızlı atan kalbimi sakinleştirmek istedim. Cidden korkmuştum. Hiç adım sesi bile duymamıştım, asker olduğu için mi aceba?

"Korkmuş gibisin?" dedi alaylı alaylı. Bu adam benim yanımda neden değişiyordu? Histerik bir gülüş atıp ve kafamı dikleştirip hemen ciddileşerek bakmaya başladım.

"Ne yapmaya çalışıyorsun sen?" kaşlarını kaldırmıştı. Dik başlı olmamı sevdiğini gereksiz fazla belli ediyordu. Dudağının bir kenarı yukarı doğru kıvrılmıştı.

"Sana bakmaya gelmiştim, korkutmak asla amacım değildi." dedi inandırmak amaçlı. İnanmadım. Öyle mi der gibi kafamı eğdim omzuma doğru.

"Asla amacın korkutmak değil yani?" dedim sorgulayacı tavırla. Kafasını hemen onaylayarak salladı. Tüm ciddiliği sadece başka insanların yanında gösteriyordu. Şuan bir çocuktan farkı yoktu. Aslında çekici, karizma, yakışıklı olabilir, biraz.

"İnanmadım ki zaten farkındasın." dedikten sonra tezgah ile arasında olmaktan çıkmak için yana doğru dönüp bir adım attım.

Tam gidecekken bir elini tezgaha yerleştirip gideceğim yönü kesti. Diğer tarafa ilerlemek istediğimde diğer elini tezgaha yerleştirerek arasında kalmamı sağladı. Karnım da bir hareketlenme olurken yüzüne bakmıyordum. Gövdesi göğsüme değecek şekilde yakındı.

Elimi omzuna yerleştirip itmek istedim ama yerinden kıpırdamadı. Hemen gözlerimi gözlerine çevirdim ve "Biri görecek çekil." dedim. Umursamadı bile. Bedeni göğsüme değmeye başlayınca ister istemez ellerimi arkadan tezgaha koydum. Elimle tezgahtan güç alsam üstüne oturabilirdim ama bu daha kötü olurdu.

"İnanmadın sanırım?" dedi fısıldar şekilde. Ne dediğini algılayamıyordum şuanda. Korkutma konusu, hatırladım. Kafamla onayladım sadece. Şuan beynim uyuşmuştu sadece kalbim hızlı hızlı atıyordu.

"İnanmamakla doğru karar aldın, hatun." arkadaşlar öbür tarafta görüşmek üzere. Ben öldüğümü düşünüyorum şuan da. Nefes nedir bilmiyorum.

Hatun, hatun. Hatun dedi? Hatun kelimesini başka bir çiftden duysam iğrenerek bakarım ama bu kelime onun sesiyle duymak, çok yakışmıştı. Ne diyeceğimi bilemedim sadece gözlerinin içine baktım. Çok anlamlı bakıyordu, gözlerinin içinde olan duygularını bir gün anlıyamam diye cidden korkmaya başlamıştım.

"Dolunay'ım nerede kaldın!" diye içeriden bağıran Oğuz'un sesi ile Batuhan'nın kaşlarını çatması bir olmuştu. Kafasını kapıya doğru hafif çevirdi ve bana bakmadan konuştu.

"Bu arkadaş çok önemli birisi değil ise bir gün misafir edebilir miyim, hatun?" cümleyi boşverin ama umarım her zaman hatun demez yoksa kalpten gidebilirdim. Derin nefes alıp verdim ve kendimi konuşmaya zorladım.

"Nereye misafir edeceksin?" gözlerini geri bana çevirdi, yüzünü yüzüme daha çok yakınlaştırdı.

"Askeriyeye." bir anda gülmeye başladım. Omzuna bir elimi koyup iki kere sert olmayacak şekilde vurdum. Askeriye de pestilini çıkartacağına o kadar eminimim ki!

"Ne yapacaksınız siz ikiniz askeriyede?" dediğimde dudağının yanı yine kıvrılmıştı. Tezgahta olan bir elini belime sardı. İçim bir hoş olurken belimde olan eli vücudumu kendine çekti.

"Kıskanmana gerek yok, askeriye senin köpeğin olsun." kaşlarımı kaldırdım.

"Diyorsun?" derken o harfini uzatarak söyledim. Aynısını yaparak "Diyorum." dedi.

"Küçüklükten bile yakın arkadaşım ve yarın kocam olacak kişi askeriyeye gidiyor. Kıskanılcak bir durum bu?" muzip şekilde gülümsedi.

"Yarın kocan olacak kişi seninle istediği yere gider, yarın karım olacak kişi." cümlesindeki imalar kalbimin hızını gittikçe artırıyordu.

Mutfağa doğru gelen adım sesiyle talaş yaparak arkamı dönüp musluğu açtım. Batuhan ellerini çekip uzaklaştığını hissederken terleyen ellerini yıkıyordum.

Annem kapıdan bize göz kararı bakıp "Hadi, gelin." diyerek gitti. Bende onu sesli şekilde onayladım. Batuhan arkamdan göz kırparak odadan çıkmıştı. Ellerimi yanaklarıma yerleştirdim. Kızarmıştım!

Yarın düğünümüz vardı. Aynı evde yaşıyacaktık. Aynı yerde oturup, yatıp kalkacaktık. Derin nefes alıp verdim. Umarım çok güzel geçerdi..


Continue Reading

You'll Also Like

69.7K 3.4K 39
Buket Sağlam. Gençliğinin ilk adımlarında. Aşık olunası bir güzelliği var. Ailesi olduğu halde, aile acısı çeken bir kız. Etrafında canından çok sevd...
1.6M 88.3K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
9.2K 472 27
" İnsan yaşar ve ölür . Hayat bu kadar basittir işte , ama önemli olan ne yaşadığındır , nasıl yaşadınğıdır . Belkide en önemlisi , kiminle yaşadığı...
1.3M 43.5K 46
Bardağı geri tezgaha koyduğum esnada ensemde hissettiğim nefes ile çığlık atmak için ağzımı açtım. Ne yapacağımı önceden biliyor gibi eliyle ağzımı k...