GERİ DÖNDÜM BEBEK AAAAAHHHH!
SELEME CENEMELER MAFYAYA ÇATTIK 62.BÖLÜMLE CÜMLETEN SA DİYOR YENİ BÖLÜME KALDIĞIMIZ YERDEN DEVAM EDİYORUZ.
Yıldıza basmayı ve yorumlarınızı yapmayı unutmayın
Ne demiş Mevlana "Ne olursan ol, yıldıza bas."
☆ Keyifli okumalar ☆
💓💓💓
"Eylül! Evi Afganlar bastı, Kuzey'i kaçırmışlar yetiş!!"
Deniz'in sesiyle yataktan fırlarken uykulu halimle "HANİ, NEREDE?" diye bağırdım.
Başucumda oturan Kuzey'in sert bakışları Deniz'e dönerken Deniz boğazını temizleyerek arkasını döndü. Odadan çıkarkende biricik görümcesine öpücük atmayı unutmadı tabii. Kaşlarım çatık ona bakarken odada baş başa kaldığımızda yumuşayan bakışlarım Kuzey'e döndü.
"Uyandırmayın dedim ama," bakışları aşkla dolarken uzanıp açılan omzumu örttü. "dinleyen kim?"
Gözleri omzumdan dudaklarıma çevrilince kalbim küt küt attı. Farkındalıkla dudakları kıvrılırken belimden tutup çekmesiyle dudaklarımdan minik bir çığlık kaçtı.
Kıkırdarken en çapkınından gülümsemesiyle bana baktı. "Kalbin niye bu kadar hızlı meleğim?"
Ona yalan söylememe gerek yoktu. "Uyanınca karşımda seni görmek..." başımı omzuma yatırarak şirince gülümsedim. "Mükemmel bir şey. Düşünsene," yatakta diz kapaklarımın üzerinde ona doğru sürünerek başımı omzuna yasladım. "Uyanıyorsun, etrafına bakıyorsun. İlk gördüğün ise," alttan alttan ona bakarken boynundan içli bir buse aldım. "Sevdiğin kişi."
"Yakında," diye fısıldadı saçlarımı koklayarak. "Gecemizde de sabahımızda da sadece biz olacağız. Sen ve ben, başka kimse yok."
"Biz..." dedim gülümseyerek. "Biz..." heyecanla omzundan kalkıp bacaklarına yatarak saçlarımı geriye attım. Alttan ona bakarken daha yakışıklıydı. Çenesi, sakalları, kirpikleri... Çok daha mükemmeldi, sanat eseri gibi.
"Artık biziz!" dedim neşeyle. "Evleneceğiz. Aynı ev, aynı yatak, aynı oda." parmak uçlarım heyecanla çoraplarımla birlikte kıvrılırken Kuzey'de gülümsedi.
Eli çenemi tuttu, baş parmağıyla dudaklarımı okşarken hafif üzerime eğilerekten aramızdaki mesafeyi azalttı. "Sen, ben ve," alt dudağını yalayarak gözlerime daha içli bir şekilde baktı. "Çocuklarımız."
Nefesim kesilirken tüm dikkatim ondaydı. "Ben... Ben. Kuzey,"
"Söyle birtanem." dudakları alnımı bulurken iç çektim.
"Karnımın içinde bir bebek olması çok ürkütücü geliyor bana." Kuzey gülümseyerek bana bakarken ben ise sanki orada gerçekten bebek varmış gibi ellerimi karnımın üzerine koydum. "Tırnakları, elleri, ayakları, gözleri olacak. Kalbi atacak içimde." ellerimle yüzümü kapattım. "Kuzey! Ya karnımı tırnalayıp dışarı çıkmaya çalışıp içten beni yerse?"
"Ne?" Kuzey'i bir kahkaha bulurken yutkundum. "Bebeğim, sen ciddi misin?" usulca başımı salladığımda burukça gülümseyerek kucağına savrulmuş saçlarımı okşadı. "Ne zaman kendini hazır hissedersen?"
"Ya hiç hazır hissetmezsem? Beni bırakıp başkasına mı gidersin?"
Çapkınca gülümsedi. "Taliplerim çok."
Kucağından bir hışımla kalkarak saçlarını tuttum. Çekmiyordum. "Kuzeeyy!!" dedim yalandan bir sinirle.
"Doğruyu söylemek de mi suç?" göz kırptığında hayretle ellerimi saçlarından çektim.
"Bende o zaman köyden kendime görücü usulü birini bulurum." ellerimi göğsümde birleştirip başımı camdan yana çevirirken yandan yandan ona bakıyordum. Sırıtmaya devam ediyordu.
"Bul." dedi uzata uzata dilini damağında şaklatarak.
"Ne?" birden ona dönmem erkeksi bir şekilde kıkırdamasına sebep olurken beni kucaklayarak ayaklandı.
"Kuzey!" dedim dişlerimin arasından. "Seni boşarım."
"Daha evlenmedik ki." dedi bana bakmayarak, aksine dolabıma ilerleyip eşortman ve tişört çıkarırken. Beni bir koluyla taşıması dikkatimi omuzlarına vermeme sebep olurken başımı iki yana sallayarak ona baktım. Çok seksiydi olmaz böyle.
"İyi o zaman ayrılıyorum."
Bakışları bana dönerken bu sefer onu kızdıran ben olmuştum. "Eylül." dedi uyarırcasına. Sırıttım.
"Sen yaparken iyiydi."
"Ben ayrılma şakası yapmadım."
"Yaptın. Taliplerim çok dedin."
Dudaklarını bir sırıtış kaplarken beni yatağa oturtup kıyafetlerimi elime verdi. "Bu ayrılacağım anlamına gelmiyor."
"Ha, yani birden fazla kişiyi idare ederim diyorsun?" sorgularcasına ona baktığımda dudaklarını birbirine bastırarak gülümsedi.
"Sus sen, peki." trip atarcasına ona baktığımda dizlerimin önünde çökerek eşofmanımı eline aldı.
"Üzerini ben mi giydireyim, sen giyer misin?" göz kırptığında alttan alttan ona bakarak eşortmanı elinden çekip aldım.
"Talipleri çokmuş." cıkladığımda uyarıyı anlayarak sırıtarak odadan çıktı.
...
"Konuşmayacak mısın?" yandan yandan Kuzey'e baktım. Sahil evine gelmiştik ve bir an bile dudaklarımı aralamamıştım.
"Hmm, o halde limonlu pastayı da ben yerim." ceketini üzerinden çıkarıp mutfağa ilerlerken koşarak arkasından beline sarıldım.
"Tamam, tamam şaka yaptım." omuzlarının üzerinden bana baktığında alttan gülümsedim. Omuz silkerek önüne döndüğünde arkasından çekilerek önüne geçtim. "Kuzeeey." dedim uzata uzata.
"Şimdide sen mi konuşmuyorsun?"
"Limonlu pasta olmasa konuşmuyordun güzelim." dediğinde dudaklarımı büzdüm.
"Tamam, minnacık öyle olmuş olabilir." parmak uçlarıma çıkıp kollarımı boynuna doladım. "Naparsam affedersin?"
Bakışları bana dönerken gelecek şeyi biliyordum. Sırıttığında 'yuh' diye mırıldandım.
"Reglim." dedim birdenbire.
"Değilsin."
"Öyleyim." kollarımı boynundan çektiğimde belimden kavrayıp beni kendine çekti. "Değilsin işte güzelim."
"Sen ne biliyorsun?" diye sordum çenemi dikleştirerek. Bakışları anlamlaşırken derin bir nefes aldım. "Gerçekten yuh." sırıttığında arkamı dönerek mutfağa adımladım.
"Yok mu şimdi?" dedi masum masum bakarak.
"Evlenmeden olmaz." göz kırparak pastanın olduğunu düşündüğüm dolabı açtım. Boştu.
"E Kuzey," dedim sinirle. "Boş bu. Hani pasta vardı?"
"Yaparsak olur." dedi gülümseyerek.
Oflayarak sandalyeme oturdum. "Yapta yiyelim hadi."
Kuzey sandalyenin arkasından tutup kolaylıkla beni kendine çevirirken dudaklarım aralandı. "Yok öyle kaçma," gülümsedi. "Kalk bakalım prenses."
İç çekerek ayaklandığım esnada beni kucaklayarak tezgaha oturtup elime kap verdi. Dolaptan gerekli malzemeleri çıkarırken ayaklarımı sallayarak onu seyre durdum.
Kabı yavaşça Kuzey'e uzattığımda başı öne eğik bir şekilde gülümseyerek elimden aldı. "Unu ben alırım." ayaklandığım esnada Kuzey iki elini de bacaklarıma yerleştirerek beni yerimde sabitledi. "En son kafama dökülmüştü, tekrarlansın istemiyorum bebeğim." kıkırdayarak başımı usulca salladım.
Tüm işlemi Kuzey yaparken elimi çeneme yaslayarak büyük bir dikkatle onu seyrettim. Yemek yaparken yüzü gülüyordu, rahattı, mutluydu, huzurluydu. Elinin tersiyle alnına düşen saçlarını geriye iterken gülümseyerek elimi uzatıp saçlarını geriye attım. "Oldu mu?"
"Oldu." dedi gözlerimin içine mutlulukla bakarken. Uzanıp yanağından öpmemle gülümsemesi büyürken gözlerinin içi ışıldadı.
"Kuzey." dedim merakla yerimde kıpırdanarak.
Gözleri heyecandan yerinde duramayan ayaklarıma takılırken kollarını iki yanıma atarak burnunu burnuma sürttü. Kıkırdadım, "Emret, güzelim."
"Mutfaktayken hep böyle," gözlerim gülümseyen dudaklarına takıldı. "Mutlu musundur? Yemek yapmak seni neşelendirir mi? İstersen biz evlenince de tüm yemekleri sen yapabilirsin yani bana koymaz." Güldüm.
Gülümseyerek başını iki yana salladı. "Ben seninleyken mutluyum. Seninle yemek yaparken mutluyum. Seninle yaşarken..." eli usulca çenemi buldu. "Ama tabi minik karşılıklarla karım istediği takdirde tüm yemeklerimizi ben yapabilirim."
Kıkırdayarak yanağından öptüm. "Fırsatçıı." dedim son heceyi uzatırken.
Kabı yeniden kucağıma tutuştururken "Karıştırması senden, fırsatçı demenin cezası."
Dudaklarım aralanarak şaşkınlıkla ona baktım. "Değil misin?"
"Öyleyim." göz kırptı.
"İyi peki madem, karıştıralım bari."
"Zahmet ettiniz." dedi sırıtarak.
"Yok canııım," dedim en abartılısından, "elimize mi yapışacak sanki?"
...
"Soğumuş mudur?"
"Hayır, güzelim." derin bir nefes alarak ayaklarımla ritim tutturdum.
"Ya şimdi?"
"Beş dakika bile geçmedi sevgilim." oflayarak yere oturdum.
Deniz tam karşımızdaydı. Kuzey'de yavaşça yanıma oturdu.
Bir süre sessizce öylece durduk. Nereden nereyeydi hayat? Öyle değil mi?
Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım; denizin tuzlu kokusu burnumu gıdıklıyor, Kuzey'in kendine has kokusu kendimi evimde güvende hissettiriyor, içeride gelen kek kokusu ise başımı döndürüyordu.
Gözlerimi yavaşça araladığımda elini çenesine yaslamış bana bakmakta olduğunu gördüm. Birbirimize bakarak gülümsedik.
"Ne düşündün?" diye sordu merakla.
"Aslında..."güldüm, "Sadece anın kokusunu içime çekiyordum, daha sonra bunu daha iyi hatırlamak için."
Başını omzuma yaslayarak kollarını belime doladı. "Pekii," dedi uzata uzata. "Bu an ne kokuyor."
Derin bir nefes aldım. Saçlarını okşarken yeniden gözlerimi kapattım. "Sen..." diye fısıldadım, gülüşünu hissettim. "Başka?"
"Deniz tuzu, huzur, mutluluk, biraz da kek."
İkimizde güldük. "Kek?"
Başımı hızlıca sallayarak ona baktım. "Ne var?" kollarımı göğsümde bağladığımda başını omzumdan kaldırarak gülümseyerek bana baktı. "Acıkmış olamaz mıyım?"
"Yiyebilecek çok daha iyi şeyler biliyorum." çapkınca sırıttığında hafifçe ağzının üzerine vurdum.
"Kuzey! Anın tadını bozmasan olmuyor değil mi?" başını gülümseyerek iki yana salladı.
Derin bir nefes alarak ona baktım.
"Bir şeyler konuşalım." dedim atılarak. "Kek soğuyana kadar en azından."
"Hmm, ne konuşalım?"
İşaret parmağımı dudaklarımın üzerine koyarak düşünmeye koyuldum. "Mesela sen benim en sevdiğim rengi biliyor musun?"
"Mavi." dedi bakışlarını denize çevirirken.
Sırıttım. "Peki neden mavi?"
"Çünkü, gökyüzünü ve denizi seyre dalmayı seviyorsun. Kendini denizlerdeki bir korsan, gökteki bir peri gibi hayal ediyorsun. Bu da içini huzurla dolduruyor."
Dudaklarım aralanırken hayretle ona baktım. "Sana bunları anlatmamıştım!"
Güldü, "Odandaki kitap türlerinden biraz biraz tahmin yürüttüm diyelim prenses."
"En sevdiğim yemek?"
"Lahmacun."
Ofladım. "Bu kolaydı sayılmaz." güldü, güldüm. "En sevdiğim distopya filmi?"
"Labirent."
"Bilim kurgu?"
"İnterstaller."
"Korku?" Kaşlarımı kaldırırken sırıtarak ona baktım.
"Hmm, şaşırtmacalı soru." göz kırptı. "Sen korku filmi izlemezsin güzelim."
"Bildin!" dedim heyecanla.
Bir süre düşündükten sonra Kuzey'e baktım. "Sence," dedim uzata uzata. "Bir zombi istilası olsa bizim arkadaş grubumuzdan kim sağ çıkardı?"
"Babaannen."
Kahkaha patlattım, bunu beklemiyordum. "Babaannem mi?" hayretle ona baktığımda gülmemek adına dudaklarını ısırsa da başarısız oldu.
"Ya Kuzey," gülmeye devam ederken elimi karnıma koydum. "Babaannemi sayma. Kadın zombilerin karşısına bir çıkar, yaratıklar korkudan kendi mezarlarını kazıp zahmet olmasın diye üzerlerini de örtüp yatarlar."
Kuzey gülümseyerek bana baktı. "O halde bence Burak. Umut kesin gevezeliği yüzünden ölürdü." sanki Umut yanımızdaymış gibi boşluğa ters ters baktı.
"Bencede Burak," kıkırdadım. "Sude zombilerden birine aşık olur, Kübra çantasıyla üzerlerine saldırmaya çalışırken ölürdü. Ya biz?" dedim elimi çeneme atıp ona bakarken. "Sence yaşar mıydık? Bence sen kesin yaşardın."
"Ben yaşarsam sende yaşardın." kaşlarımı kaldırarak ona baktım.
"Ölmene asla izin vermezdim güzelim. Ben hayattayken asla!"
"Yaaa." hemen cıvıyarak başımı göğsüne yaslayıp alttan alttan kirpiklerimi kırpıştırarak ona baktım.
"Yaağ." dedi beni taklit edip gülümseyerek. Kaşlarımı çatarak ayaklandım.
"Film falan izlemiyorum. Al kendin izle filmini."
Bileğimden tutup çekmesiyle ayaklarım birbirine dolanırken beraber yere düştük.
"Kuzey! Al işte naptın?"
Üzerimden kalkmazken kendini bana bastırarak sırıttı. "Ne yapmışım?"
"Sabır." cıkcıklayarak üzerimden atmaya çalışsam da bir türlü kalkmadı ayı.
"Saçlarım kum oldu hep Kuzey!" diye isyan etsemde ayaklanmauı reddederek yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
"Duş alırız."
Yutkundum, gözlerim kıyafetlerini zorlayan omuzlarına takılınca derin bir nefes aldım. Vallahi şeytan tarafından çok fena sınanıyordum.
"Ben alırım."
"Kıyafetin yok." dedi sırıtarak.
"Seninkileri giyerim."
"Duşu benimle almazsan vermem ki."
Kaşlarım çattım. "Sen iyice terbiyesiz bir adam oldun. Evlenince ne yapacağım ben senle?"
"Yatak odamızda çok güzel şeyler deneyebiliriz güzelim. Üstelik oldukça da zamanımız olacaktır." yanaklarımın alev aldığını hissederken mutfakta çalmakta olan telefonum resmen hayatımı kurtarmıştı.
Kirpiklerimi kırpıştırarak Kuzey'e baktım. "Telefon." dedim güçlükle.
Oflasa da puflasa da üzerimden ayaklanarak benide beraberinde kaldırdı. Abim arıyordu. Dehşetle Kuzey'e baktım. "Kuzey." diye fısıldadım, sanki hattın diğer ucunda telefonu bile almadığımız abim duyacakmış gibi.
"Sorun değil, doğruyu söyleyebilirsin güzelim." dudaklarımı ısırarak başımı sallasam daa....
"Eylül?"
"Abi?"
"Eylül!" dedi bu sefer sinirli bir şekilde.
"Abiciğim!" dedim yalandan bir neşeyle.
"Neredesin sen?"
"Ben?"
"Yok, ben."
"Ha, seeenn." dedim uzatarak. Kuzey'in rahat durmayan eli bel oyuğumu okşarken güçlükle çıkan sesimi dengelemem daha da zorlaşıyordu. Kaşlarımı çatarak Kuzey'e baktım ama o gülümsedi.
"Kızım, delirtme beni. Neredesin?"
"Kızlarlayım."
"Hangi kızlarla?"
Bakışlarım Kuzey'e dönerken gülümsemeye devam ediyordu. Belimdeki eli kalçama inerken beni hızlıca kendine çekip, orayı sıktı. Çığlık atmamak adına dudaklarımı birbirine bastırırken abim sorusunu yineledi.
"Kübralarlayım abi."
"Eylül." dedi abim sabır çekercesine. "Biz şuan Kübra ve Sude ile beraber kaldığın evdeyiz ya kızım."
"Haaa," dedim götüm tutuşurken. Telefonu biraz uzaklaştırıp Kuzey'e yardım et dercesine baktım ama o sırıtmaya devam etti.
"Kardelenleyim."
"Kardelen de burada güzelim." son raddeye gelmiştim. Hadi hayırlısı.
"Ela?" şansımı deniyordum.
"Ela karakolda canım kardeşim." derin bir nefes aldığını işittim.
Kuzey'e bakıl fısıldarcasına bağırarak "Benim başka arkadaşım var mı?" dedim. Kaşları sanki söyleyeceği isim sebebiyle çatılırken "Tanju." dedi.
Türkçe meali Tolga.
"Tolga'ylayım."
"Düğün öncesi Tolga'yla napıyorsun Eylül?"
Yutkundum. "Gelinlik bakıyoruz."
Arkadan Deniz'in kahkahası duyulurken İnci'nin kıkırtısı da hoparlöre yansıdı. "Tolga ile mi gelinlik bakıyorsunuz kızım? Senin kız arkadaşın yok mu?"
Kuzey'in kalçamdaki elini ittirirken kaşlarımı çattım. "Avcı var."
"Avcı?"
Başımı salladım sanki abim görebilecekmişcesine. "Ama o da adam yakmakla meşgul."
"Adam yakmakla."
"Hı hı."
"Kızım senin ne biçim arkadaşların var! Doğruyu söyle şimdi Kuzey ile misin sen?"
"E-e..." derin bir nefes alarak Kuzey'e baktım. 'Hadi' diyerek dudaklarını oynattı. "Hayır."
Kuzey telefonu elimden çekip alırken "Evet." dedi sert sesiyle.
"Yok valla değilim!" diye atıldım.
"Güzelim benim yanımdasın ya." dedi Kuzey sertçe bana bakarak.
"Yok." başımı salladım. "Değilim."
"Eylül!" abimin hırlaması duyulurken Kuzey'e yalandan kaşlarımı çattım.
"Eylül benim yanımda Ejder, bir şey diyeceksen de. Ki diyemezsin, kendisi müstakbel karım oluyor. O yüzden görüşmek dileğiyle."
Abimin sesi tam duyuluyordu ki Kuzey'in aramayı kapatmasıyla mutfağı bir dıııtt sesi doldurdu.
"Ayvayı yedik." dedim dudaklarımı ısırarak.
Kuzey cıklayarak soğuyan keke doğru adımladı. "Keki yedik." bir kaşımı kaldırarak ona baksam da omuz silkerek dolaptan krem şantiyi çıkarmaya ilerledi.
💓💓💓
Bölümü minnacık burada kesmek zorunda kaldım. Bölüm kelime sayımız 2bin kelime biliyorsunuz aşklar.
Neyse efendim neyse. Yeni bölümler için istekleriniz alayım şuraya ----->>
Yeniden gelmek dileğiyle ŞİMDİLİK SUDE KAÇOOOWWWW
<3333