DİCLE

By -Freya_8-

240K 12.3K 2.8K

Siz: Bir dakika... Siz: Ben Zehra olmadığıma göre siz kimsiniz? 0588*******: Ne demek Zehra değilsin? Benim t... More

🌸1🌸
🌸2🌸
🌸3🌸
🌸4🌸
🌸5🌸
🌸6🌸
🌸7🌸
🌸8🌸
🌸9🌸
🌸10🌸
🌸11🌸
🌸12🌸
🌸13🌸
🌸14🌸
🌸15🌸
🌸16🌸
🌸17🌸
🌸18🌸
🌸19🌸
🌸20🌸
🌸21🌸
🌸22🌸
🌸23🌸
🌸24🌸
🌸26🌸
🌸27🌸
🌸28🌸
🌸29🌸
🌸30🌸
🌸31🌸
🌸32🌸
🌸33🌸
🌸34🌸
🌸35🌸
🌸36🌸

🌸25🌸

3.6K 226 59
By -Freya_8-

Selamın alykümmmm!
Sevgili yazarınız sonunda büyük mücadeler vererek buraya gelip size bölüm yazabildi. Hem de ilham perilerini zorla bağlayarak dkwkdkw

Öncelikle hepinize bir teşekkür borcum var çünkü sonunda beni çok mutlu eden ve uzun zamandır görmeyi beklediği o olay sonunda gerçekleşti...

100K OLDUK!🎉🎊✨️

Kitabımı okuyan oy veren yorum yapan herkese değerli vakitlerinde ayırıp kitabımı okudukları için teşekkür ediyorum. Destekleriniz sayesinde buradayız Dicle sizin sayenizde büyüdü!

Umarım desteklerinizi hiç esirgemezsiniz.

Bölüm sonunda da size ufak bir fikir ile geldim.

Düzenlemeden atıyorum. Yazım yanlışı görürseniz bana söyleyin.

Hepinize iyi okumalarrr!

💫✨️


Tekerlekli sandalye bence yanlış seçimdi. Sadece evimde oturup iyileşmeyi beklemeliydim belki de.

"Bunlar nasıl kızım?" Annemin gösterdiği nevresim takımlarına tekerlekli sandalye yüzünden tüm gözlerin üzerimde olmasının verdiği rahatsızlığı bakışlarıma sonuna kadar yansıtarak baktım.

"Anne güzel de eve mi gitsek?" Annem bir ağrım olmadığını ama bulunduğum durumdan rahatsızlık duyduğumu bildiği için asla kabul etmek istemiyordu bu teklifimi.

"Kızım biraz bakalım bir şeyler almamız lazım." Tekerlekli sandalyeyi gülerek itekleyen Yağmura ters ters baktım. Esra da yoktu zaten.

Abimin hayvan gibi bağıra bağıra yaptığı itirafını üzerinden 3 gün geçmesine rağmen onunla iletişim sadece bir kere kurmuştum onda da onu biraz kendisiyle bırakmam gerektiğini söylemişti. Tabii ki de zaten ne konuşmam gerektiğini bilmediğim için bu teklifi kabul etmiştim.

Şu an annem, ben, Yağmur, yengem ve Sema abla ile geziyorduk. Teyzem işi olduğu için gelmezken Kübra ablam resmen kaçmıştı. Aysel Hanımlar ise az sonra bize katılacaklardı.

Ben ise sadece bu kadar bakış altında olacağıma yerin dibine inen merdivenlerden pata küte yuvarlanmak istiyordum.

Koltuk derneklerini kullanamamıştım çünkü kolum da kırıktı, kaburgalarım da... Öyle olunca tabi kullanabileceğime dair olan özgüvenim yerle bir olmuştu. Yavuz abi de nereden aldığını bilmediğim bu sandalye ile çıkmıştı ortalığa.

"Biz seni hep oradan oraya taşımak zorunda mıyız kızım. Fıtık olduk be!" Bana bunu söyleyerek vermişti sandalyeyi. Abim ise zaten son günler aşırı sinirli olduğu için şaka yapıldığını anlamamıştı ve direkt atılmıştı.

"Taşımayın lan o zaman kardeşimi. Niye böyle söyleyip onu üzüyorsunuz? Ben taşırım kardeşimi. Götür şunu." Tekerlekli sandalyeye hiç hoş bakışlar atmamıştı.Tekerlekli sandalye değil de benim kırılmış olduğumu düşünmesi onu böyle ters bakışlara itiyordu sanırım. Ama kolunun yara olduğu gerçeğini ve ortamda dönen şakayı anlamıyordu.

Onu zorla bunu bir şaka olduğuna ikna edip tekerlekli sandalyeyi ters bakışlarından kurtarmıştık.

Adam aşk acısı çekiyor işte. Niye üstüne gidiyorsunuz?

"Ay Dicle, bu çok güzelmiş kızım." Gerçekten güzel olan takımı görünce sonunda ilgimi çekebilmişti.

"Gerçekten çok güzelmiş Anne." Beğendiğim için onu almıştık. Az sonra gelen Aysel hanım ve Zehra ile de her yerde alacak bir sürü şey bulduktan sonra herkes yorgunluktan ölmüş bir şekilde eve dönmüştü fakat ben gayet mutluydum çünkü sürekli birileri tarafından sandalyem itilmiş ve gayet içime sinen birçok güzel eşya satın almıştım. Kendi evime ait olacak eşyalar almak beni tahmin ettiğimden daha fazla mutlu etmişti.

Odamda satın aldığımız eşyaları özenle kutularında bir köşeye koyduktan sonra yatağımda uzanmıştık Yağmur ile. O birebir şahit olmadığı Esra ve Abim olayına şahit olmadığından aşırı mutsuzdu. Ben ise onu gıcık edebilecek bir fırsat bulduğumdan bunu kullanıyordum.

"Makarna yap hadi Yağmur. " Bana döndü hızla.
"Öldüm yorgunluktan, makarnayı da mı ben yapayım?" Hemen onun gibi ajitasyon yaparak mağrur bakışlarımı diktim yüzüne.

"Yani ben mi yapayım bu ayağa bile kalkamayan halimle Yağmur? Aç kalıp ölelim mi?" Yağmur ne yaptığımı anlayarak başını salladı ama yine de beni kırmayarak odadan çıkıp mutfağa gitti.

Ben de telefonumu bu fırsattan istifade kontrol etmek istedim. Fırat mesaj atmıştı.

Yoldaş Bey; Napıyorsun?
Siz; Oturuyorum. Sen?
Yoldaş Bey; Ben de dosyaları inceliyorum. Az sonra davam var.
Siz; Hmm. Kolay gelsin.

Yoldaş Bey; Teşekkürler. Ağrıların var mı? Daha iyi misin?

Siz; Ağrılarım yok. Gayet de iyi hissediyorum. Bugün alışverişe gitmiştik ama tekerlekli sandalyede olduğum için hiç yorulmadım. Ama insanların bakışları biraz utandırıcıydı.

Yoldaş Bey; Utanacak ne var? Boş ver sen insanları.

Yoldaş Bey; Madem gayet iyi hissediyorsun sana söyleceklerim var.

Yoldaş Bey; Kutay'a da söyledim. Bu akşam dışarı çıkıp hep beraber yemek yiyelim mi?

Yoldaş Bey; Yani gençler olarak. Zehra gelecek sen de sizinkileri getir. Beraber yemek yer vakit geçiririz.

Bana göre çok makul ve mantıklı bir fikirdi. Ama babama ve anneme söylemeden ona bir cevap veremeyeceğimden hemen içeri gidemeyeceğimden dolayı babamı aradım. Birkaç çalışın ardından açtı.

"Alo babacığım."
Bir şey isteyeceğine göre yağları hazırla Dicle.

"Efendim kızım." Yatağın örtüsüne parmağımı yaslayıp desenlerini üzerinden hayali çizgiler çekerek sordum:

"Ne yapıyorsun, nasılsın?"

"Ne yapalım kızım oturuyorum, sen?"

"Ben de öyle aynı işte oturuyorum." Kısa çaplı bir sessizlik oldu aramızda. Ben de bu sessizliği uzamasına müsade etmeyerek böldüm.

"Baba ben bir şey diyeceğim."

"Söyle canım kızım." Sesinjn eğlenen bir tona girmesiyle en başından beri bir şey söyleyeceğimi bilerek konuştuğunu anladım.

"Akşam yemeği için Fırat , Abim, kızlar, Zehra, falan hep birlikte bir yere gideceğiz de. Senin için sorun olmaz değil mi?"

"Olmaz kızım tabii ki. Gidebilirsiniz istediğiniz yere. Ama dikkat edin başınıza bir iş gelmesin. Zaten daha iyileşmedin tam."

"Tamam babacığım, ben dikkat ederim kendime. Allah'ın izniyle bir şeycik olmaz ."

"Abine de söyle dikkat etsin sana."

"Ya baba ben çocuk muyum Allah aşkına?" Babamla ufak bir vedalaşmak ardından birbirimizi Allah'a emanet ederek kapatmıştık telefonu.

"Kız Yağmur, yemek yapana gerek kalmadı!" İçeriden ufak çaplı(!) tencere kapak sesleri duyduktan sonra içeri Yağmur daldı.

"Nedenmiş o? Ben haşladım bile makarnayı." Elimi boş ver dercesine salladım.

"Annemler yer o zaman. Fırat'la konuştum. Gençler olarak hep beraber yemek yiyelim dedi. Gidiyoruz. "

"Ay sonunda hakim eniştem bana şöyle güzel bir yemek mi ısmarlayacak. Çok şükür ya! Ne zamandır bu anı bekliyordum." Yağmur kendi kendine kıkırdayarak dolabıma yöneldi.

"Allah aşkına Yağmur!" Kısa çaplı isaynıma sadece omuz silkti ve dolabımdan rastgele bir elbise çıkarıp aldı. Onun üzerine bir de şal seçti. Takı kutumu açıp bir de içinden bilekliklerimden birini de aldıktan sonra odadan çıktı.

Öyle bir rahatlık yani.

Böyle şeylere alışık olduğumuz için diyecek bir şey bulamadım. Ve sadece üstümü değiştirmeme yardım etmesi için gelmesini beklerken bu boşlukta abimi arayıp haber vermeye karar verdim. O esnada telefondan Fırat' a mesaj atmayı unuttuğumu fark ettim.

Ah çocuğum görüldü de yedi benim yakışıklı yarim...

Hızla sohbetimize girip mesaj attım.

Siz; Kusura bakma cevap vermeyi unuttum. Geliyoruz biz.

Tekrar arama kısmına dönüp unutmadan abimi aradım.

"Alo abi."

"Efendim Dicle."

"Fırat sana söylemiş. Bu akşam yemek yemeğe gidelim demiş. Bana da söyledi. Ben de babam ile konuştum gidebilirsiniz dedi."

"Tamam Dicle." Yüzüme dan diye kapanan telefon ile kısa çaplı bir şok yaşadım.

Arada böyle hanzoluklar olabiliyordu tabii.

Yağmur odaya geri dönerken ondan benim için de kıyafet çıkarmasını rica ettim.

《•》

"Abi belim kopacak düzgün tutsana!" Abimin beni yamuk yumuk kucağına almasından dolayı bor de alçıdan kaynaklı dengesini kuramadığım bacağım iyice yamuldu ve orantısız güçten dolayı belim ağrımaya başlamıştı.

"Yav bırak ben kendim otururum." Abimin kucağından büyük bir hızla inip kendimi tekerlekli sandalyeme tek bacağımın üstünde sıçrayıp oturttum.

Oh be dünya varmış.

Esra'ya bu akşam bizimle gelmesini abimin de geldiğini belirterek teklif ettimde asla kabul etmeyeceğini düşünsem de kabul etmişti beni ve Yağmuru şoka sokarak. Şimdi ise tekerlekli sandalyemin arkasında gayet sakin ve asla ne düşündüğünü anlayamayacağımız şekilde duruyordu.

Bir şey diyemiyorum valla.

Tekerlekli sandalyemi Esra sakince inerken herkes bizimle birlikte hareket etmeye başladı. Yavuz abim nöbeti olduğu için gelmezken Onur her an her yerde olmazsa olmaz olduğu için hemen abimin yanındaydı. Yağmur ise arkada görsem kendim sanacağım şekilde bana benzemişsin kıyafetlerle.

İlerideki mekan şık aydınlık bir mekandı. Beyaz detayları ve çevresi açık bir alanda olması onu bu kadar aydınlık yapıyordu sanırım.

İçeri girdiğimizde ileride cam kenarında olan büyük bir masada Fırat ve Zehra'nın oturduğunu gördüm. Aklıma gelen soru ile kaşlarım çatıldı.

Bunların hiç kuzeni falan yok mu ya?

Hep yalnızları. Bir de bizim cümbür cemaat her yere gidişimiz gelince aklıma bu biraz komik görünüyordu.

Fırat bizi görünce zaten onu fark etmeme rağmen el salladı ve diğerlerinin de onu görmesini sağladı.

Hep birlikte masaya yerleşirken oturma düzenini halletmiştik. En köşede abim otururken onun yanında Yağmur onun yanında ise Onur oturuyordu. Bizde de en köşede Esra yanında ben, benim yanımda Zehra ve onun yanında da Fırat oturuyordu.

İlginç ama düzenli bir düzen olmuştu.

"Nasılsınız?" Zehra'nın hemen enerjik bir şekilde ortaya attığı soruya herkes aynı monoton hayatı yaşamanın vermiş olduğu cevap ile cevap verdi.

"Çok şükür iyiyiz." Bana dönen Zehra ellerini ellerimin üstüne koydu. Bu hareketi neden yaptığını anlamasam da samimi ve tatlı geldiği için sesimi çıkarmadım.

"Ay Dicle ellerin kurumuş hep. Neden krem sürmedin?"  O diyene kadar asla fark etmediğim ellerimin kuru olduğunu tüm masaya ilan ederken herkes ellerime bakmıştı. Ben de hemen ellerimi kaldırıp aşağı doğru eğdim.

"Hiç fark etmemişim. Eve gidince sürerim." Zehra olmaz der gibi başını sallayıp sanki hayati öneme sahipmiş gibi çantasından bir el kremi çıkardı.

"Bu sür, hem çok güzel kokuyor."  Reddetmeden aldım ve elime sürdüm. Bu arada biz kendi aramızda ufak ufak sohbet ederken abimler de kendi aralarında mekan ile ilgili sohbete girmişlerdi.

Abim Esra da geldiği için olabildiğince ona bakmamaya çalışıyordu. Bunu anlıyordum ama ölesiye de ne düşündüğünü merak ediyordu. Esra ise karşısında oturmasına rağmen abimle asla ilgili olmuyor ve masadaki peçetelik ve tuzluktan bakışlarını ayırmıyordu.

İlginç ver gergin bir hava var aralarında. Ama bize ne?

"Ne alırdınız acaba karar verdiniz mi?" Gelen garson ile herkes istediği yemeği söylerken içimden ne kadar lahmacun yemek geçse de tabi ki almadım. Çünkü alsam hanımefendilik çizgimden çıkacaktım.

Müstakbel kocamızı kaçırmaya gerek yok.

Garson siparişlerimizi hazırlatmak için giderken biz de kendi aramızdaki sohbete geri döndük.

"Böyle de çok güzel oldu yaparız artık hep." Yağmur fikrini belirten ben de katıldım ona. Gerçekten çok güzel olmuştu böyle hep birlikte vakit geçirmek. Yavuz abim de olsa daha güzel olurdu.

Kısa bir süre sonra siparişler geldi.

"Buyurun siparişleriniz."  Tanıdık ses ile hemen o tarafa döndüm.

"Hasret?" Hasret burada garsonluk mu yapıyordu.

"Ay Dicle. Hoş geldiniz. " heyecanla konuştu. Biz ise özellikle de Onur son derece şaşkın bir şekilde ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk.

"Hoşbulduk da, sen burada mı çalışıyorsun?" Gülümsedi sıcakça.

"Hayır, burası babamın. Ben de boş zamanlarımda gelip yardım ediyorum sadece. Çok geçmiş olsun bu arada gelecektim ama bir kuzenimin düğünü vardı ondan dolayı bir türlü vakit bulup da gelemedim." Onu anladığımı belli edercesine başımı salladım.

"Bizimle yemek yesene. Hem ne güzel hep birlikte vakit geçiririz." Masadaki tanımadığı yabancı yüzlerde bakışlarını gezdirdi. Daha sonra ise Onur' a daha dikkatli baktı. Ben de hemen çöpçatan algılarımı sonuna kadar açtım.

"Yok ben rahatsızlık vermeyeyim."

"Ne rahatsızlığı, Dicle'nin arkadaşıymışsınız olur mu öyle şey. Oturun lütfen hem tanışırız." Zehra oldukça sosyal bir insandı. Aklıma ilk tanışmamızın da onun sosyalliği sayesinde olduğunu hatırladım.

"Gerçekten Hasret, hem seni onlarla tanıştırayım hem de uzun zamandır birlikte vakit geçiremiyorduk bu da güzel bir fırsat olur işte." Hasret bir süre düşünüp kabul etti. Sonra boş olan Onur ve Fırat'ın yanına baktı.

"Sen şöyle oturur musun Dicle? " Bunu namahrem birinin yanına oturmak istemediği için yapmıştı. Ben de o yüzden hemen kabul ettim. Sandalyeden itekleyip beni Onur'un yanına bırakırken kendisi de benim kalktığım yere oturdu hemen. Benim yemeğim ile birlikte herkesin yemeği gelirken Hasret kısa bir süre yemeğini beklemeliydi.

"Hasret bu Fırat-" kısa bir süre duraklarken herkes ne diyeceğime odaklanmıştı ben ise dilimin aşina olmadığı kelimeyi söylemek için kendime süre tanımıştım.

"-Benim nişanlım. Hasret benim üniversiteden arkadaşım" Fırat yüzünde kocaman bir gülümseme oluşurken bunu saklamaya çalışarak Hasrete pek bakmadan cevap verdi.

"Tanıştığımıza memnun oldum." Hasret de sadece baş selamı verdi.

"Hayırlı olsun Dicle. Hiç haberimiz de olmadı." Alttan alttan gıcıklık yaparken sadece gülümsemekle yetindim.

"Bu Zehra, Fırat'ın kardeşi." Olar da samimi bir şekilde tanıştılar.

"Bu abim Kutay." Karşılıklı baş selamı verdiler.

"Bu da Onur. Kuzenim aynı zamanda süt kardeşim." Onlarda karşılıklı baş selamı verirlerken kızları zaten tanıdığı için bir şey demedim.

Herkes yemek yemeye odaklandığından arada ufak tefek sohbetler dışında pek sohbet dönmedi ortamda. Yemeklerimiz bitince biraz bekleyip tatlı söyleyecek ondan sonra da gidecektik. Hep birlikte sohbet ederken bir yandan da yediğim yemekleri sindirmeye çalışıyordum. Biraz çok yemiştim sanırım.

"Ben lavaboya gidiyorum." Yanımda oturan Onur'a çok da sesli olmayarak söyledim bunları ve kendi tekerlekli sandalyemi kendim sürerek lavaboya ilerledim. Bir anda tekerlekli sandalyem arkadan itilince hemen döndüm.

"Ben de geleceğim." Esra bugün oldukça az konuşuyordu. Aslında içten içe bir şeyler seziyordum ama bilemiyordum.

Lavaboya girdiğimizde ben tek ayağım üzerinde durarak ellerimi yıkadım. Daha sonra ise sakince kuruladım. Esra ise işlerini hallettikten sonra benim gibi elini yıkadı ve kuruladı.

"Hadi gidelim." Onu bunu söylerken sonunda yüzünde bir ifade görebilmiştim. Gergin ve kararsız görünüyordu.

"Dicle, ben san bir şey söyleyeceğim." Onu böyle görmek beni germişti.

"Buyur Esra, dinliyorum." O aklında ne söyleyeceğini toparlarken onu sabırla bekledim. Uzanıp yeni yıkadığı için temizlik hissiyatını veren ellerini sıkıca tuttum.

"Bana sakince anlatabilirsin Esra. Gerilme, seni dinliyorum" biraz rahatlamış gibi göründü.

"B-ben Kutay ile konuşmak istiyorum. Aslında geçen söylediği şeyler hakkında. Ama nasıl konuşacağımı bilmiyorum. Sen abini çağırsan ve yanımda, olsan biz konuşsak... " Esra oldukça çekingen bir şekilde bunları söylerken gülümsedim.

"Biliyorum Esra abimin itirafı hiç hoş olmadı sana bağırmayın kendisi de dahil kimse istemiyordu. Ama işte abim kendini kaybetti bir anda. Bu tabii ki onun haklı olduğu anlamına gelmez ama emin ol ki abim seni gerçekten sevmese böyle bir şeyi asla ama asla yapmazdı. Abi olduğu için demiyorum sonuçta sen de benim kız kardeşimsin. Abim iyi bir insan. Bunları bil istedim sadece." O sessizce beni dinlerken söylediklerimi kafasında bir yere oturttuğunu fark ettim.

"Şimdi biz bahçeye çıkalım. Ben de abimi arayıp çağırayım. Siz konuşurken ben de ağaçları izlerim. Sonra da bir anlaşmaya varırız ve içeri geçer tatlılarımızı yeriz."

Bu söylediğimi onaylayıp sandalyemi itekleyerek beni bahçeye çıkardı. Ben de abimi arayıp bahçeye gelmesini söyledim. Abim ne olduğunu anlamamış bir ifadeyle bahçeye gelirken ışıkların altında olduğumuz için kolayca gördü bizi. Anlamadığı ifadesinden belli olan abim yanımıza gelirken ikimize de ufaktan bakıp bakışlarını bende sabitledi.

"Ne oldu Dicle? Neden buraya çağırdın beni?" Sesi oldukça sakin çıkıyordu.

"Siz konuşun o zaman şu az ötede." Esra'ya elimle biraz öteyi gösterdim.

"Biraz konuşabilir miyiz Kutay?" Esra abimi bu soruyu az önceki halinin aksine oldukça kibar ve sakin bir şekilde sormuştu.

Esra her ne kadar bizim yanımızda şapşik ve tatlı bir kız olsa da dışarıya karşı olgun olabilmeyi çok iyi beceriyordu.

Bu yüzden çok seviyordum onu.

Ben tek başıma kalırken onlar az ötede görebileceğim bir alana geçtiler. Ben de tek başıma oturmak sıkıcı olduğu için ağaçları izlemek yerine sandalyemde asılı olan çantamdan telefonumu aldım. Elimde abimler konuşurken video izliyordum. Ekranına bir anda mesaj bildirmi düşerken Fırat'tan geldiğini anladım.

Yoldaş Bey; Neden dışarıda olduğunu sorabilir miyim?

Siz; Nereden gördün?

Yoldaş Bey; Pencereden?

Siz; Ay ben sana şeyi anlatmadım.

Yoldaş Bey; Neyi anlatmadın?

Siz; Abimle Esra'yı bak şimdi benim bu abim Esra'yı seviyormuş tamam mı? Sonra bazı yanlış anlaşılmalar olunca bu bağıra çağıra aşkını ilan etti tamam ? O zamandan beri Esra bize gelmiyorsun. Şimdi de konuşma kararı almış. İşte konuşuyorlar.

Yoldaş Bey; Tamam.

Siz; O kadar şey yazdım sadece tamam mı cidden.

Bence ilişkiniz bir gözden geçirin Dicle. Böyle hevesli hevesli anlatıyoruz "Tamam" yazıyor adam ya.

Mutsuz bir ifadeyle telefonu kapatıp kucağıma koydum. Başka mesaj sesleri gelmesine rağmen de açıp bakmadım. Bir süre sadece gerçekten ağaçları izledim. Daha sonra biraz daha ağaçları izledim. Ondan sıkılınca biraz da mekanı dışarıdan izledim. Bu kadar inceleme yettiği için abim ve Esra da hemen geldiler zaten.

Yüz ifadelerinden gayet olumlu bir konuşma olduğunu da böylece anlamış oldum.

Hep birlikte tekrar içeri geçip tatlılarımızı yiyip bol bol sohbet ettik. Onur'un arada bir Hasrete bakması yüzünden sürekli bacağını çimdiklemek zorunda kaldım. Ama bir şekilde günü bitirip evlerimize dağılmıştık. Fırat'a da küssem mi yoksa 'çocuk muyum ben niye küseyim' tiplerine mi girsem bilememiştim.

Yatağımda alçılı ayağıma ve koluma bakıyordum. Keşke hemen çıksalar. 4 hafta kalmıştı.

Telefonumu kontrol edip uyuyacaktım. Telefonuma bakarken Fırat'ın bana dışarıdayken attığı mesajları gördüm,

Yoldaş Bey; Tamam mı diye sordun

Yoldaş Bey; Tamam tamam şaka yaptım küsme.

Yoldaş Bey; Buradan bakınca sincaplara benziyorsun dkskdmak

Yoldaş Bey; Kutay meselesini daha önceden biliyordum zaten. O yüzden sen sinirlen diye

Yoldaş Bey; Kırıldın Dicle?

Yoldaş Bey; Seni kırdıysam özür dilerim. Böyle olsun istememiştim.

Mesajları okuyup gülümsedim.

Biz zaten hiç alınmadık ki, dimi Dicle?

Bir anda aklıma gelen sinsi fikirle kaşlarım çatıldı.

Haberi vardı demek... Ne zamandan beri?

Siz; Haberin vardı ve bana hiç söylemedin demek...

Siz; Tamam ya şaka yaptım.

Siz; Sinir ol diye :)

08.12.2023

Bölümü bitirdiniz!
Peki nasıl buldunuz?

Umarım beğenmişsinizdir.

Kalsik sorularımı yazmaya üşendim, buraya fikirlerinizi bırakabilirsiniz.

Şimdi önemli sürpriz fikrime geldik.

100k özel olarak soru cevap bölümü yapmayı düşünüyorum. Herkes karakterlere sormak istedikleri soruları buraya yazsın ben de herkesin sorusunu adıyla paylaşıp cevaplayacağım  bir bölüm yazacağım.

Bol bol sorularınızı bekliyorummmm

Kendinize iyi bakmanız dileğiyle Allah'a emanet olun🤎✨️

Hayırlı geceler🌃








Continue Reading

You'll Also Like

308K 12.9K 70
Ela:Eğer yokuşa gelirsen ben sana getiririm. Erdem:Gelmem mi be Ela:Börekler için gelirsin gibi. Durduk yere çocuğa niye ima yaptıysam. Benim için ge...
126K 574 3
Ebeveynleriyle anlaşamayan onlardan sevgi görmeyen ,kilolu bir kız, abileri her seyi aile olan , zorbalık görmüş , Olgun ve bir şeylerin farkında...
2.4K 93 11
Hümeyra kendi halinde normal tesettürlü bir kızdır. Arkadaşının verdiği numarayı kendi sınıf arkadaşı sanırken gerçekte o numaranın okulun zorbasına...
228K 10.3K 34
Geçmişi yüzünden güven problemi olan Kadın, Kadını gördüğü anda Aşık olan adam. _________ "Sınırları aşma Yüzbaşı." dedim ciddiyetle. Aramızdaki boş...