AĞLAMA, BİR TÜRKÜ SÖYLE

By NeslihanSariova

37.8K 2.3K 3.9K

"Her şehidin ardından bir türkü söylenirmiş" diye fısıldadı zorlukla. Gözlerimden akan yaşları sildi. Son de... More

duyuru!
Tanıtım.
inmeyecek ulan bu bayrak!
1. Bölüm -ilk gün
2. Bölüm -albay baba
3. Bölüm-İlk bilinmezlik
4. Bölüm -teröristin kızı
5. Bölüm -operasyon
6. Bölüm -özlemişim
7. Bölüm -çok yazık
8. Bölüm -sen beni anla
soru-cevap
9. Bölüm -savaş ilanı
10.bölüm-iç saldırı
11. bölüm - "anne"
12. bölüm-gerçekler can yakar
13. Bölüm -kazançlı yenilgi
15. Bölüm- Acıya bağışıklık
16. Bölüm-Yeni yıl
17. bölüm- Kapanmayan yara
18. Bölüm- Kaybetme Korkusu
19. Bölüm- Ayrılık
20. bölüm- Yeniden
21. Bölüm- Dolan boşluk
22. bölüm- Çıkmaz Sokak
23. bölüm- Tercih
24. Bölüm- Feda
25. Bölüm- Plan
26. Bölüm- Kuşku
27. Bölüm- Veda

14. bölüm- Canlı Bomba

1.1K 66 139
By NeslihanSariova

Yine bölümmmmmmmm.

Umarım beğenirsiniz benim minik kurbağa tilkilerim.

Siz okumaya başlamadan ben bölümü çikolatalı süt içerek yazdığımı belirteyim de şaşırmayın.

Ne demiş sizin biricik acemi yazarınız?,
"Ah ah... Çikolatalı süt bende kafa yapıyor"
Artık bunu ezberleyin sjsjsjjsjsjjsjsjsj

Bu arada bu bölümün şarkısı:
İkiye on kala- bütün İstanbul biliyor

İyi okumalarr🤍

...

ATEŞ'İN ANLATIMIYLA

Yüzünün hizasında gelinceye dek eğildim ama bir şey oldu. Maçı unutturan bir şey oldu; gözleri...

Ben gözlerini seyre dalmışken önce karnıma dizini geçirdi. Sonra doğrularak kafa attı ve en son ellerini göğsüme yaslayarak beni mindere itti. Tekrar üstüme çıktı. Bu sefer o eğildi yüzüme doğru.

"Pes mi ediyorsun?" Diye sordu fısıldayarak.

Gözlerim dağılan saçlarında, vücudundan süzülen damla damla terlerde dolaştı ve en son hırsın hakim olduğu gözlerinde durdu. Aklımdaki tek şey ise ne kadar nefes kesici olduğuydu.

Ve kural 4: Rakibine aşık olma. Bırak yüzüne geçireceği darbeleri, bir bakışıyla bile kalbin durur.

"Pes ediyorum"diye mırıldandım.

"Kaybettin" dedi gülümseyerek.

Bende gülümsedim, o gülümsediği için...

"Belki de kazandım..." kaşlarını çattı anlamazca ama sorgulamadı.

Üsteğmenim, ben sana aşık oldum. Ve hayır Asena, ben kazandım. Sana yenilmek benim en güzel kazancım.

Cevap vermemişti, bende açıklama gereği duymamıştım. Sadece birbirimize bakıyorduk şimdi. Ben geri çekilemiyordum, peki o niye çekilmiyordu?

Neden geri çekilmiyorsun üsteğmen? Bana kafa atman gereken yere geldik hâlbuki...

Gözleri gözlerime çevrildi. "Sen var ya..." Dedim kesik kesik.

"Ben var ya...?" Dedi devam etmemi beklercesine.

"Sen" dedim hafifçe gülümseyerek. "Benim çok hoşuma gidiyorsun"

"Hımm?"

"Hı hı..."

"Ne oluyor lan burada?"

İkimizin de bakışları hızla kapıya döndü. Doğruldu Asena üzerimden. Ayağa kalktık hemen.

Yalnız basıldığımız şekil...

Boku yemiştik.

Asena kaşlarını çattı. "Si-sizin ne işiniz var burada? Utanmıyor musunuz gizli gizli bizi izlemeye?" Zeytinyağ gibi üste çıkmak tam da böyle birşey olsa gerekti.

Timin hepsi buradaydı, Emrah denen herif dahil.

"Bizim dersimiz var burada, yeni gelen askerlerle yani. Hatta görevi de Ateş komutanımız vermişti" dedi Yağız. Bunu tamamen unutmuştum...

Yankı'nın gözleri ikimizide süzdü. "Komutanım, ama yok bizim işimiz var falan derseniz anlayışla karşılarız. Siz devam edin lütfen, biz yokmuşuz gibi" dedi alayla sırıtırken.

"Diline acı biber sürer, tat versin diye yemeğe katar sonra onu sana yedirip münasip bir yerlerinden çıkartırım Yankı! Kapa çeneni " dedim sinirle.

"Ne yapıyorsunuz siz?" Diye lafa girdi Emrah denen herif.

"Dövüş çalıştık biraz" dedi Asena.

"Pek öyle görünmüyordu ama neysee..." Dedi Gökçe gülerek.

Asena dişlerinin arasından konuştu. "Gökçe..."

Gökçe, eliyle dudaklarını hayali bir fermuar çekti ama sırıtmaya devam etti.

"Komutanım bu münasebetinizi..."diye söze giren Ceylan, benim ve Asena'nın bakışlarıyla karşılaşınca hafifçe öksürdü. "Yani konuşmanızı bölmek hiç istemezdim ama Albay hepimizi odasına bekliyor" diye devam etti.

"Niye? Ne alaka?" Diye umursamazca konuştum.

"Görev var" dedi Yağız.

Timdekilere baktım kısaca. "Gidelim"

...

ALBAYIN ANLATIMIYLA

Görev çıkmıştı bizimkilere. Kısa süreli ama oldukça zor bir görevdi.

Kapım çalındı.

"Gir!"

Sırayla içeri girdiler. Bana selam verdikten sonra yerlerine oturdular. En son Asena'da oturunca bakışlarım birkaç saniye de olsa onun yüzünde dolaştı. Kısa süreli bir bakıştı ama bunu diğerleri de fark etmişti çünkü artık Asena'nın babası olduğumu biliyorlardı.

Asena daha asker olmadan önce bunu saklama kararı almıştık. Daha doğrusu Asena böyle istemişti. Çoğu yerde lafı geçen torpil mevzusu yüzünden... Babası olarak bir asker olduğum için ona da torpil geçtiğimi düşünen fazlasıyla kıskanç vardı çevremizde. Hâlbuki böyle değildi. Asena, babası da bir asker olduğundan ve diğerlerinin torpil düşüncelerinden dolayı her zaman daha zor eğitimler almıştı. Düşünüldüğü gibi daha kolay değil, aksine daha zor ulaşmıştı bu mesleğe. Hep diğerlerinden daha zor testlere tabi tutulmuştu. Hatta timin komutanı olarak Asena'yı seçmememizde bundandı. Kimse bilmiyordu ama Asena ile ortak kararımızdı bu.

Aldığımız bütün tedbirlere rağmen ortaya çıkmıştı gerçek. Yapacak bir şey yoktu bu saatten sonra.

Boğazımı temizledim. "Görev var" dedim. Herhangi bir tepki alamayınca açıklamaya başladım. "Sahte kimlikler oluşturacağız size bu görevler için. Düzenlenen bir gece partisi var. Partiye o kimliklerle katılacaksınız."

"Kimlerin yerine geçeceğiz peki?" Diye sordu Yamaç.

"Önceden terör örgütlerinde bulunan ama bizim yakaladığımız kişilerin isimlerini kullanacaksınız"

"O piçlerin arasına katılıp onlar gibi davranacağız yani?"diye sordu Asena.

"Aynen öyle " duraksadım."içinizden biri askeriyede benimle kalacak yalnız. Birine ihtiyacım var sizi temsilen"

Birbirlerine bakındılar. "Ben kalırım albayım" dedi Yamaç.

"Güzel" dedim. Derin bir nefes verdim. "Efsun" bakışları bana döndü. "Danla Yağcı yani... Partinin sahibi çift siz olacaksınız"

"Siz derken?" Diye sordu.

"Sen ve Bora çift olacaksınız. Birbirinize çok aşıksınız. Hayatı yaşıyorsunuz ve sadece eğlence arıyorsunuz. Anlaşıldı mı?"birbirlerine baktılar. "Anlaşıldı mı?" diye tekrarladım.

"Anlaşıldı albayım"dediler aynı anda.

"İyi ama bu görevin amacı ne?" Diye sordu Yağız.

"Uyuşturucu alışverişi yapıyorlar, bunu engelleyeceğiz"dedim.

"Yalnız bu narkotiğin görevi. Neden biz müdahale ediyoruz?" Diye sordu Bora.

"Evet, bu narkotiğin görevi. Uyuşturucu kısmı yani... Ama işin içinde terör de var ve bu bizi ilgilendiriyor. Operasyona giden biz olacağız ama narkotikle birlikte yürüteceğiz kısmen. Siz değil ama ben sürekli irtibat halinde olacağım onlarla. Siz sadece malları ve o piçleri yakalayın. Sonrası bizden çıkıyor zaten..." Diye daha geniş bir açıklama yaptım.

"Bora sen Kaya Yağcı kimliğini kullanıyorsun" diye devam ettim.

"Efsun'la soyadlarımız aynı. Evlimiyiz?" Diye sordu.

"Evet"

Gökçe ile Ceylan'a baktım. "Siz uyuşturucu alışverişinde satıcı rolünü oynayacaksınız. Size belli bir kimlik vermedik çünkü biraz karanlık takılıyorsunuz aslında. Zaten yanınıza gelenlerin tek derdi zıkkımlanmak olacak ve adınızla ilgilenmeyeceklerdir"

"Anlaşıldı albayım " dediler.

"Asena, sen Derin Erguvan'sın. Sadece eğlenmek için orada olan bir müşterisin. Ve Ateş, sen Demir Erguvan'sın. Asena ile evlisiniz. Ayrıca Bora ve efsun'la yakın arkadaşı oynayacaksınız."dedim ama bu çift olma muhabbeti hiç hoşuma gitmemişti.

"Ben?"diyen Emrah'a çevirdim bakışlarımı.

"Sen partiye herhangi bir sorun olmadığı sürece girmeyeceksin. Dışarıda aracımızda olacaksın. Orada içeriyi gösteren kameraların görüntüleri var. O görüntüleri izleyerek ters bir durum olduğunu tespit edecek ve diğerlerine taktıkları kulaklıklarla bilgi vereceksin"

"Anlaşıldı"

"Şimdilik bu kadar. Operasyon için akşam çıkacaksınız. Size güveniyorum. Her zaman söylediğim gibi, önce canınız."

...

ASENA'NIN ANLATIMIYLA

Hoşnutsuz bakışlarla aynadaki aksimi izliyordum. Askılı, siyah ve mini olan elbise kalçamın hemen altında bitiyordu. Belime dek uzanan saçlarımı dağınık bir şekilde toplamıştım. Siyah, uzun topuklu stiletto ayakkabılarım elbiseme fazlasıyla yakışmıştı.

Elimdeki gümüş tonlarındaki çantamdan rujumu çıkardım ve bir kere daha dudaklarımın etrafında gezdirdim. Kıpkırmızı olan ruj fazlasıyla dikkat çekiyordu. Bu da yetmezmiş gibi kızların yüzüme yaptığı kusursuz makyajı kabul etmek zorunda kalmıştım.

Kusursuz ve güzel görünüyordum.

Kendimi incelemeyi bırakıp yanımda giyinen Efsun'a çevirdim bakışlarımı. Askılı ve mini bir elbiseydi üzerindeki benimki gibi ama onun rengi kırmızıydı ve benimkine kıyasla onun belinde ince bir kemer bulunuyordu. Kısa saçlarına fön çekmişti ve omuzlarından aşağı dökülüyordu. Yüzüne yaptığı gri, siyah ağırlıklı makyaj şüphesiz ona çok yakışmıştı. Çok güzel görünüyordu.

Onun da bakışları bana döndü ve gülümsedi.

"Güzel olduk kızzz"dedi gevşek gevşek sırıtırken.

Ben somurtmaya devam ettim.

"Ya gülümse kızım biraz. Dayak yemiş gibi bakma bana. Gül bakayım" Dedi umutla.

Aşırı yapmacık bir gülümseme kondurdum yüzüme. Gözlerini açtı memnuniyetsizce.

"Cık cık cık. Sen gülme Asena, vazgeçtim" dedi. Verdiği tepkiye kahkaha attım. "Hah, şöyle ya"dedi o da gülerek.

Kapımız açıldı. Yüzümüzdeki gülümsemelerle kapıya döndüğümüzde bir kahkaha daha attık. Gökçe ve Ceylan gelmişti ve somurtuyorlardı. Bu somurtma benim az önceki halimle yarışır cinstendi.

Somurtmalarının sebebi giydikleri kıyafetlerdi. Gökçe'nin üstünde yırtık bir tişört, altında ise bol bir pantolon vardı. Saçlarını tepeden dağınık bir topuz yapmıştı. Ceylan simsiyah giyinmişti ve ayakkabısının önü delinmişti. Saçlarını salmıştı ama taramamıştı. İkisi de makyaj yardımıyla gözlerini ve dudaklarını hafifçe morartmışlardı. Tam bir madde bağımlısı gibi görünüyorlardı, olması gerektiği gibi...

"Ya gülmeyin!" Dedi Ceylan sitemle.

"Halimize baksanıza ya...!" Diye söylendi Gökçe.

Nihayet Efsun'la gülüşümüzü durdurabilmiştik. "Kızım hem madde bağımlısı hem de satıcısı olacaksınız. Abiyeyle gidecek haliniz yok herhalde!" Dedi Efsun.

"Bakın her şeyi anlarım ama benim üstüm başım niye yırtık ya? Köpek mi saldırıyor madde kullananlara?!"Gökçe'nin isyanına bir kahkaha daha attım.

"Algı işte... Madde kullananların alnında yazmıyor ya ne halt oldukları. Bir şekilde sizin madde kullandığınızı göstermemiz gerekiyordu" dedim.

"Bu konuyu kapatalım çünkü her an çığlık atabilirim" dedi Ceylan."Biraz sizin güzelliğinizden bahsedelim"

"Ay evet ya! Çok güzel olmadık mı?"dedi Efsun nismet yapar gibi. Ceylan ve Gökçe'de güldüler.

"AYY!"

"Ne oldu?"diye sordum hemen yanımda bağıran Gökçe'ye.

"Takacağımız kulaklıkların, böceklerin falan olduğu çantayı tuvalette unuttum" dedi.

"Çantanın tuvalette ne işi vardı?"diye sordu Efsun hayretle.

"Buraya gelirken elimdeydi çanta, çok tuvaletim gelince elimde çantayla girmiş bulundum"dedi."biriniz alıp gelsenize ya" diye devam etti.

"Ben alırım " dedim ve kapıyı çekip çıktım.

Her gün üniformayla gezdiğim koridorda bu kıyafetle gezmeyi oldukça yadırgamıştım. Kimseye görünmeden tuvalete gitmeye çalışırken...

...

ATEŞ'İN ANLATIMIYLA

"Çüşş!"ağzımdan kaçan aşırı hayvansı tepki için özür dilemek istesem de konuşamadım. Dilim tutulmuş gibiydi.

Üsteğmen Asena'mıydı o, bana her zamanki gibi çatık kaşlarla bakan ama her zamankinden daha güzel olan kadın?

Yanıma doğru yaklaştı.

"Pardon hanımefendi, siz kimsiniz ve burada ne işiniz var?" Diye sordum yapmacık bir şaşkınlıkla.

Güldü. Onun gülüşünden aldığım cesaretle oyunuma devam ettim. "Burası bildiğin anam babam usulü askeriye"dedim kelimeleri abartılı bir şekilde uzatırken. "Podyumu arıyorsanız size yolu gösterebilirim, buyurun efendim"dedim elimle gömleğimin düğmelerini ilikler gibi yaparken.

"Benim sana öbür tarafın yolunu göstermemi istemiyorsan dalga geçmeyi kes"dedi ama bunu söylerken gülüyordu ve eğlendiği gözlerinden anlaşılıyordu.

"Dalga geçmiyorum, cidden..."o kelime çıkmıyordu ağzımdan. "Cidden çok... Cidden..."

Kahkaha attı. "Cidden çok mu güzel olmuşum?"diye düzeltti beni haylazca.

"Evet. Aynen ondan!"dedim anlamsız bir heyecanla.

Beni süzmeye başladı. Simsiyah ve hafif parlak bir gömlek, altıma ise yine simsiyah bir pantolon giymiştim. Boynuma gümüş bir kolye takmış ve gömleğinin birkaç düğmesini açık bırakmıştım. Yukarıya doğru şekillendirdiğim saçlarımla aynadaki beni oldukça beğenmiştim ve Asena'da beğenmiş gibi bakıyordu. İkiniz de simsiyahtık şimdi ve birbirimize reddedilemez bir şekilde çok yakışmıştık.

"Sende çok yakışıklı olmuş-"derken birden durdu. "Aa pardon, yanlış söyledim. Nasıldı onun doğrusu? Heh! Cidden... Cidden çok... Cidden..."dedi kahkaha atarak. Bugün onu hiç olmadığı kadar gülerken görmüştüm. Ben de bir kahkaha attım.

"Cidden çok mu yakışıklı olmuşum?"diye sordum onu taklit ederek ve ellerimi ceplerime yerleştirerek.

Yapmacık bir heyecanla gözlerini açtı, benim anlamsız heyecanımı taklit ediyordu şimdide. "Evet. Aynen ondan!" Dedi. İkimiz de kahkaha attık yine ve yine.

"Nereye gidiyorsun, kızlar hazır mı?"diye sordum.

"Kızlar hazır ve lavaboya gidiyorum. Gökçe çantasını unutmuş" dedi hızla.

"Çantasını tuvalette mi unutmuş?" Diye sordum kaşlarını çatarak.

"Hıı..."diye bir mırıltı çıktı ağzından.

Bir ıslık sesi duyduk. Bakışlarımı sesin geldiği yöne çevirince Emrah denen herifi gördüm. Ben gözlerimi devirerek önüme döndüm ama o dibimize kadar girdi, Asena'nın elinden tuttu ve onu kendi etrafında döndürdü.

"Vay! Vay! Vay!"dedi ritimli bir şekilde. "Çok güzel olmuşsun, güzelim benim" diye ekledi en son Asena'nın eline bir öpücük bırakırken.

"Evet, çok güzel oldum"diye aşırı mütevazi (!) bir cevap verdi Asena. Bunu ciddi bir ses ve ciddi bir yüz ifadesiyle söylemişti.

"Ve bir o kadar da mütevazisin"dedi Emrah alayla.

Asena ufak bir kahkaha attı. "Ah, her zaman"

"Amcam seni odasına bekliyor bu arada" dedi Emrah. Amcası mı?

"Amcan kim oğlum senin?" Diye şaşkınca araya atladım.

Emrah beni takmayınca Asena cevap verdi. "Emrah benim kuzenim" dedi. Alnımda ŞOK yazıyor muydu acaba şu an?

"Anladım" diye mırıldandım şaşkınlığımı üstümden atınca.

Ne yalan söyleyeyim bu iş hoşuma gitmişti. En azından yakınlıklarının sebepleri kuzen olmalarıydı. Bugün ne kadar güzel bir gündü böyle ya...

"Neyse ben gideyim albayın yanına, bakalım ne istiyor benden yine" dedi Asena.

Arkasını dönüp ilerledi.

"Önüne dön lan!" Diyen Emrah'la farkettim Asena'nın arkasından sapık gibi baktığımı.

...

ALBAYIN ANLATIMIYLA

Kapım çalınınca elimdeki operasyon bilgilerinin olduğu dosyayı çekmeceye geri yerleştirdim.

"Gir!"

Kapı açıldı ve içeri Asena girdi. Onu baştan aşağıya süzdüm.

"Beni emretmişsiniz albayım" dedi ciddiyetle.

"Çok güzel olmuşsun kızım..." dedim gülümseyerek.

"Bir isteğiniz mi var albayım, beni çağırmışsınız?" Diye tekrar ederken bana aramızdaki baba kız ilişkisinin yok olduğunu belli etmeye çalışıyordu.

" Kendine dikkat etmeni tembihlemek için çağırdım"

"Diğerlerini niye çağırmadınız o zaman? Onlara niye söylemediniz?" Diye sordu.

"Benim için en önemli şey senin canın çünkü "

"Neden?" Diye sordu bu sefer.

"Ben senin babanı-"

"Albay" dedi lafımı bölerek. Yapma der gibi çıkmıştı sesi. Derin, çok derin bir nefes verdim. "Başka bir isteğiniz yoksa..."

"Yok kızım..."

Başını salladı. Hemen çıkmadı, beni izledi bir süre.

Ona doğru bir adım atmak istediğimde sırtını döndü bana. Geriye kalan son şey, çarptığı kapıdan çıkan sesti.

...

Gece güzelini görmeye gidiyordum elimdeki tepsiyle.

Odaya girince kapıyı kapattım. Demir kapıdan çıkan boğuk ve gürültülü sesle birlikte bakışları bana döndü.

Yine sandalyede oturmak yerine yere oturmuştu. Hiçbirşey söylemeden yanına oturdum bende. Onun gibi dizlerimi karnıma doğru çektim. Onun yandan bana baktığını hissediyordum ama ben öylece karşıya bakıyordum. Bir süre sadece sustuk.

Sessizliği bölen ben oldum. "Çorbanı soğutma, iç bir an önce"

Derin bir iç çektiğini duydum ve bakışlarımı yavaşça ona doğru çevirince yüzündeki buruk tebessümle karşılaştım. "Herkese böyle vicdanlı mısındır albay?" Diye sordu en sonunda.

"Yok" dedim. Tepsideki kaşığa çorba doldurdum ve gece güzeline doğru uzattım. Sorgulamadan araladı dudaklarını. "Benim bitmek bilmeyen merhametim sadece sana özel"

"Sevinmeli miyim?" Diye sordu.

"Bilmem" dedim kısık bir sesle. "Sadece içimde sana karşı hâlâ birşeyler olduğunu bil istedim"

Yutkundu derince. "Merhametten başka..." Sorma onu be gece güzeli... "Merhametten başka ne var bana karşı içinde?"

"Su iç" diyerek eline bardağı tutuşturdum.

"Kaçıyorsun" dedi.

" Neyi zorluyorsun?"

"Sadece bilmek istiyorum" dedi.

"Neyi gece güzeli? Ne öğrenmeye çalışıyorsun?"

Dudaklarını araladı sonra kapattı. Sonra bir daha ve bir daha. Sabırla cevap vermesini bekledim. "Beni..." Dedi en son. "Sendeki beni"

"Bendeki seni bilmek istemezsin" diyerek kestirip atmak istedim ama onun inadını da en iyi ben bilirdim. Susmayacaktı.

"İstiyorum..." Dedi hemen. "Öyle bir his ki albay... Öyle bir his ki bu... Bilmezsem ölecekmişim gibi" yutkundum. "Duymazsam yaşayamazmışım gibi" gözlerinin içine baktım, gözlerimin içine baktı. "Anlatırsan bana sendeki beni... Hepsi geçecekmiş gibi... Öyle bir his bu..."

"İstiyorsun madem..." Diye mırıldandım. "Öyle bir his ki gece güzeli... Öyle bir his ki bu... İçimde tutarsam bendeki seni, taşarmış gibi..." Yutkundu. " Anlatırsam bendeki seni, taşıyamazmışsın gibi" elimi kalbinin üzerine koydum, elini kalbimin üzerine koydu. Aşkla baktım ona. Anladı. O hep anlardı.
"Sanki hiç bitmeyecekmiş gibi... Sanki hep, hep yeniden başlayacakmış gibi... Öyle bir his bu..."

Bunu duyunca öyle güzel gülümsedi ki bir kere daha savunmasızlığımla yüzleştim . Ben yenilirsem birtek onun gülüşlerine, bakışlarına yenilirdim. Teslim oldum ona ve dakikalarca gülüşünü seyrettim.

...

EFSUN'un ANLATIMIYLA

Minibüsüs içindeydik. Partinin düzenlendiği yere gelmiştik ve birazdan inecektik. Gözlerimi timdekilerin üzerinde gezdirince Bora'nın bakışlarının hâlâ bende olduğunu farkettim.

Beni koridorda ilk gördüğünde kırmızı görmüş boğa misali bakmıştı. Bir an bile gözlerini ayırmamıştı üzerimden. Yankı'nın ensesine geçirdiği tokat ve Yağız'ın kolundan çekiştirmeleri sayesinde minibüse kadar gelebilmiştik.

Tamam çok güzel bir kadındım. Tatlıydım, sempatiktim. İyiydim hoştum ama bu biraz daha böyle bakmaya devam ederse kendimi tutamayıp kafa atacaktım.

Çaktırmamak için başımı cama doğru çevirdim ama bakışlarım ufaktan Bora'ya kaymıştı. Gereksiz bir şekilde fazla yakışıklıydı. Fazla...

" İnelim mi artık?" Dedi Bora.

"İnelim bence" dedi Ateş.

"Asena dikkatli ol" dedi Emrah. Sonra bize döndü "sizde..."

Başımızı sallamakla yetindik ama Ateş komutanın gözlerini devirdiğini görmüştüm. Bu komikti.

"Karıcığım" diyen Bora'ya döndüm kocaman açtığım gözlerimle.

Diğerleri gülmüştü.

"Bora sen dayak mı istiyorsun?" Diye sordum hâlâ üstümdeki şaşkınlıkla. Karıcığım mı demişti o? Çok ani olmuştu ama bu. Sakin ol Efsun, derin derin nefes al Efsun. Bugün kimseye kafa atma sakın Efsun.

"Kızım rol icabı" dedi kıvırarak.

"Bana içeride karıcığım diyip durursan askeriyede görürsün" dedim hemen.

"Tamam karıcığım" dedi resmen otuz iki diş sırıtırken.

"Bora!" Dedim dişlerimin arasından.

"Karım değil misin kızım?" Dedi bu seferde.

"Değilim tabi lan" sesimdeki dehşet öyle büyüktü ki diğerleri kahkaha atmıştı.

"Sakin olun. Daha işimiz var. Askeriyeye dönünce birbirinize kafa mı atarsınız ne yaparsınız bilmem ama şimdi uslu durun" dedi Yağız gülüşü durunca.

"Kusura bakmayın benim karım biraz sinirlide..." Dedi Bora bana göz kırparak. Beni sinirlendirmek için yapıyordu. "Papatya çayını aksattı bu aralar, ben papatya bahçesi alacağım yakında ona. Siz merak etmeyin "

Kahkahalarla güldü diğerleri ben de güler gibi olmuştum ama toparladım kendimi. Bunun yerine başımı sola doğru çevirdim ya sabır dercesine.

Ateş komutan Asena'ya elini uzattı. Asena elini onun avucuna bıraktı ve minibüsten ilk olarak onlar indi. Bora'da bana elini uzatınca bir süre eline baksam da en sonunda tuttum uzattığı elini. Ne yapayım ben de böyle bir odundum işte.

Dördümüz yan yana içeri girdik. Gökçe ve Ceylan mekânın dışında olacaklardı, Emrah minibüsteydi ve Yamaç'ta albayın yanındaydı zaten.

İçeri girer girmez kulaklarımıza son ses müzik doldu. Herkes tepinerek dans ediyordu. Kadehler birbirine tokuşturuluyor, şarkıya bağırarak eşlik ediliyordu. Gözlerim biraz ileriye kayınca ortada dans eden dansözler olduğunu gördüm. Gözlerim istemsizce yanımdaki Bora'ya döndü. Onun hâlâ sadece bana bakıyor olması ise önüme dönüp gülümsememe sebep oldu.

Ne biçim yerdi burası? Bar desen değildi...

Kulaklıktan Emrah'ın sesi geldi. Albayın emirlerini ve kalan şeyleri o söyleyecekti bize.

"Durmayın öyle sap gibi" dedi bize.

"Ne yapalım?" Dedi ters bir sesle Ateş.

"Şimdilik dans edin, şarkı söyleyin. Cidden bunu yapın. Albay vakti gelince bana, bende size söyleyeceğim zaten. Eğlenin. " Dedi. "Efsun, Bora " dedi sonrada. "Partinin sahibi çift sizsiniz. Birazdan giriş konuşması için sizi sahneye çağıracak olmalılar. Kasmayın kendinizi" dedi.

"Anlaşıldı" diye mırıldanmamızla adımızın söylenmesi bir oldu.

"Danla ve Kaya Yağcı çiftimiz salona giriş yaptılar efendim! Öncelikle onlardan kısa bir konuşma yapmalarını isteyeceğim. Çiftimizi sahneye davet ediyorum!" Dedi bir adam program sunucusu tripleriyle. Ben içimden bu adamın kim olduğunu düşünürken Emrah açıkladı.

"Onu çok takmayın, biraz çatlak bir tip. Ama bu tip partilerin hepsinde yer alıyor mutlaka, çok tanınan biri. Suyuna gidin siz " dedi.

Gülümseyerek ve el ele sahneye çıktık Bora'yla. Adam önce Bora'nın elini sıktı. Sonra da benim elimi, öpmek istediğindeyse elimden geldiğince kibar bir şekilde reddettim bunu.

Mikrofonun karşısına geçtik. Ne konuşacaktık ki?

Bora çaresizliğimi anlamışcasına söze girdi. "Hepiniz hoşgeldiniz" diye başladı. Saçma bir şekilde alkış sesleri yükseldi. " Bugün delirmişcesine dans edip eğleneceğiz. Bir an bile durmak yok!" Diye bağırdı kahkaha atarak. Role çabuk girmişti, öyleyse bende ayak uyduracaktım. Ben de ufak bir kahkaha attım. Daha sonra iki adamın yönlendirmesiyle bizim için ayrılan masaya geçtik. Asena ve Ateş'te bizimle birlikteydi.

"Ortama bak amına koyayım" diye mırıldandı Ateş ama bunu söylerken kimsenin birşey anlamaması için gülümsüyordu.

"Biz burada nasıl eğleneceğiz acaba?" Diye sordu Asena.

Ateş'in bakışları Asena'ya döndü.
"Eğlenmek istermisiniz üsteğmenim?" Diye sordu.

Asena anlamadığını belirtircesine kaşlarını çattı hafifçe.

"Kocan sana bir şarkı söylemesin mi?" Diye devam etti yarı alaylı yarı ciddi.

"Yürü be dostum, kim tutar seni" dedi Bora kahkaha atarak.

"Senin sesin güzel mi ki?" Diye sordu Asena alayla.

Ateş kaşlarını yukarı kaldırdı "bak sen" dercesine. Ardından birbirine kenetlenmiş ellerini havaya kaldırdı ve Asena'nın eline ufak bir öpücük bıraktı.

"İzle ve gör karıcığım" dedi, Asena'nın "Ateş sakın, Ateş seni gebertirim bak" sözlerine kulak tıkayarak sahneye doğru yürüdü. Gülümseyerek izliyorduk onları.

...

ASENA'NIN ANLATIMIYLA

Ateş durmasını söylememe rağmen beni takmadı ve sahneye doğru ilerledi. Yanına gittiği adamın kulağına gülümseyerek bir şeyler söyledi. Daha sonra eliyle beni işaret etti. Adam gülümseyerek başını salladı ve Ateş'in eline mikrofonu verdi.

Ateş sahneye çıkınca ışıklar söndü. Ardından Ateş'in üzerindeki ışık yandı. Bir adam bir sahneye ancak bu kadar yakışabilirdi. Kendinden emin duruşu, bakışları, gülüşü... Aklıma gelen düşünceyle kaşlarımı çattım. Ben Ateş'i böyle görüyorsam diğer kızlarda görüyordu. Bu beni nedenini anlayamadığım bir şekilde rahatsız etmişti. Etrafıma bakındım ve diğerlerininde pür dikkat ona baktığını gördüm. Can sıkıcıydı.

Bu düşüncelerden Ateş'in sesiyle sıyrıldım.

"Seni bana ayırdım, bütün İstanbul biliyor'
Çok söyledim ama kendini ölümlü sanıyor" yalnız sesi... Sesi cidden çok güzeldi. Duruşumu düzelttim ve onu izlemeye devam ettim.

"İnanmazsınız sesinde kuşlar yaşıyor'
Ah bi'de gülünce, kafam yanıyor'

"Seni bana ayırdım, bütün İstanbul biliyor'
Çok söyledim ama kendini ölümlü sanıyor '
İnanmazsınız sesinde kuşlar yaşıyor" yüzümde bir gülümseme oluştu. Bakışları gülüşüme kaydı.
"Ah bi'de gülünce kafam yanıyor..."

Bakışları tekrar gözlerime çevrildi. Hiçbirşey umrumda değildi o an. Sadece o vardı, sadece ben vardım, sadece biz vardık...

"Öyle de güzeldi gözleri'
Bıraksam içine bi' kendimi'
Tutuştur içine çek beni'
Yavaş yavaş ..."

" Ölümüne güzeldi, böyle nasıl yaşıyor '?
Sert kıyılarında ne gemiler batıyor'
Dokun yaralarıma, çiçekler açıyor'
Ah bi'de gülünce kafam peynire dönüyor'

Gerisini sadece gözlerime bakarak söyledi.

"Öyle de güzeldi gözleri'
Bıraksam içine bi' kendimi'
Tutuştur içine çek beni'
Yavaş yavaş ..."

Yapma komutan, yanarız...

"Öyle de güzeldi gözleri'
Bıraksam içine bi' kendimi'
Tutuştur içine çek beni'
Yavaş yavaş ..."

Şarkının bittiğini alkış sesleriyle farkettim. Bakışlarımı nihayet gözlerinden ayırabildiğimde farkettim Efsun ve Bora'nın imayla bana gülümsediğini. Bana böyle bakmamaları gerekiyordu çünkü her an koyverebilirdim kendimi.

Ateş yanıma geldi sahneden inip. Elini omzuma attı ve kulağıma eğildi "nasıldım ama?" Diye sordu ukala bir ses tonuyla.

"Eh işte..." Diye mırıldandım dudak bükerek.

"Eh işte mi?" Diye sordu Bora kahkaha atarak. "Ateş'e böyle aşık aşık bakan da bendim ya zaten" diyerek aklı sıra benim bakışlarımı taklit etmeye çalıştı ve garip garip hareketler yaptı.

"Efsun" dedim. "Askeriyede şuna benim için de kafa at"

Gülümsedi "yeter ki sen iste güzelim" dedi bana öpücük atarak. Ben de ona öpücük attığımda yanımda Ateş'in birşeyler mırıldandığını duydum ama ne dediğini anlayamadım.

Yan taraftan yüksek sesler gelince o tarafa döndük. Yankı girişte duran güvenlikle kavga ediyordu.

"Beyefendi sizi bu şekilde içeri alamam" dedi güvenlik. "Siz bana adınızı söyleyin ben de eğer adınız listede yazıyorsa sizi içeri alayım"

"Ya adımı niye soruyorsun sen benim?!" Dedi Yankı üste çıkmaya çalışarak.

"Niye acaba?!" Diye terslendi güvenlik. Ama sonra kendini toparladı ve hızla gülümsedi. "Beyefendi bakın, davet listesinde adı yazmayan kişileri içeriye alamıyoruz"

"Niye?" Diye sordu Yankı. Sessizce kıkırdadık.

Adamın gülümsemesine rağmen sıktığı dişlerini görebiliyorduk.
"Güvenlik açısından önemli" dedi adam sakin kalmaya çalışırken.

"Kardeşim sen bak bakayım bir bana. Bak bakayım benim şu fevkalade suratıma. Ben de tekinsiz bir tip var mı?" Diye sordu ama adamın cevap vermesine izin vermeden devam etti. "Müziğin sesini duydum, geldim. Allah Allah ya!" Diye çıkıştı.

"Her müziğin sesini duyanı içeri alsaydık ohooo... Siz en iyisi bana adınızı söyleyin" diye tekrarladı adam.

Emrah'ın sesini duyduk kulaklıktan. "Yankı, sana minibüste bekle demiştim!" Diye azarladı onu.

"Canım sıkıldı, ne yapacaktım orada!" Diye Emrah'a cevap verdi Yankı.

"Ne diyorsunuz beyefendi, kendinize gelin" dedi güvenlik kaşlarını çatarak. Olay gittikçe garipleşiyordu.

"Sana demedim bebeğim" dedi Yankı, güvenliğe.

"Yankı seni geberteceğim!" Diye bağıran sesi geldi Emrah'ın kulaklıktan.

"Kime dediniz o zaman?" Diye sordu güvenlik.

"Hey " diye araya girdi Bora. "Sorun yok, arkadaş bizimle" dedi Yankı'yı omzunun altına alırken.
Burada müdahale etmezse olay çıkacaktı.

"Emin misiniz Kaya bey?" Diye sordu güvenlik.

"Emin misiniz Kaya bey?" Diye tekrarladı Yankı, Bora'ya bakarak.

"Evet evet, sorun yok" dedi Bora.

"Buyrun o zaman efendim" dedi güvenlik eliyle geçmelerini gösterirken.

"Özle beni bebeğim" dedi Yankı adama öpücük atarak. Adamın kocaman açtığı gözlerine aldırış etmeden bizim yanımıza doğru yürüdü.

"N'aber millet" dedi yanımıza gelince.

" sen ne yapıyorsun?" Diye sordu Efsun kahkaha atarak.

Yankı omuz silkti. "Yankı operasyonu riske attığının farkında mısın?" Dedi Emrah araya girerek.

"Birşey olmadı, abartma. Ayrıca albay bana minibüste bekle demedi ki"

"Ona bakılırsa içeri girebilirsin de demedi" Emrah'ın sinirli sesini hiç umursamıyordu Yankı.

"Hiçbirşey söylemedi. Hiçbirşey söylemediğine göre kararı bana bırakmış" dedi Yankı.

"Off Yankı of!" Yankı göz devirmekle yetindi.

"Tamam uzatmayın, birşey olmadı işte" dedim. "Emrah" diye devam ettim. " Gökçe ve Ceylan ne durumda?"

...

GÖKÇE'NİN ANLATIMIYLA

"Of off!" Diye bağırdı Ceylan.

"Kızım ne bağırıyorsun milletin içinde?" Dedim hemen.

"Sıkıldım burada. Keşke bizde içeride olsaydık" dedi. Heyecanla gözlerimi açıp kapıyı gösterdim. Anladı ve o da gülümsedi derken kulaklıklardan Emrah'ın sesini duyduk.

"Aklınızdan bile geçirmeyin" dedi.

"Ya gelen giden yok ki" dedim.

Tam o sırada yanımıza bir kadın yaklaştı. Evren bize götüyle gülüyordu resmen.

Elimizdeki mallara baktı. "Kaça bırakırsınız?" Diye sordu pembe olanı gösterirken.

"Kaç verirsin ?" Diye sordu Ceylan moda girerek.

"İki pakete 150" diye mırıldandı.

"Oldu!" Diye çıkıştım. "İkisini dört yüze salarım sana" diye devam ettim.

Sıkıntılı bir nefes verdi. "Kaliteli mal bu o zaman?" Diye sordu merakla.

Ceylan gülümseyerek yaklaştı kadına. "Fena kafa yapıyor" dedi.

Kadın elini cüzdanına götürdü.
"Paraya kıyacağım madem öyle" derken parayı avcuma bıraktı.

Arkasını döndü ve ilerledi.

"Kafayı yemişler " diye mırıldandım başımı umutsuzca iki yana sallarken.

"Ya biz malı veriyoruz, onlar da gidiyor. Yakalamıyoruz ama" dedi Ceylan.

"Lan" dedim dehşetle. "Harbiden veriyoruz, alıyorlar, gidiyorlar. Biz harbiden satıcı mıyız? Niye yakalamadık?"

Emrah'ın kahkahasını duyduk. "Siz yakalamayacaksınız zaten. " Dedi gülerek. "Buraya yakın bir yerde narkotikten birkaç kişi bekliyor. Buradan mal alanları uzakta bir yerde yakalıyorlar"

Gözlerim bize doğru yaklaşan diğer müşterilere döndü.

BORA'NIN ANLATIMIYLA

Yankı az önce Emrah'ın ısrarları sonucunda minibüse geri dönmüştü.

" Asena" dedi Efsun. Asena Ateş'i seyretmeyi bırakıp Efsun'a döndü.

"Ne oldu?"

"Lavaboya gideceğim, geliyor musun?" Diye sordu Efsun.

Asena içtiği kokteyli masaya geri koydu. İçine bir şey atma ihtimallerini düşünerek gözümüzün önünde başka bir kokteyl hazırlatmıştık içmek için.
"Olur, gelirim" diye mırıldandı ve masanın üzerinden çantasını aldı. Kol kola girerek lavaboya doğru ilerlediler.

Onlar içeri girene kadar arkalarından bakmıştık koruma içgüdüsüyle.

"Ateş" dedim bir süre sonra. "Senin bu akşamki romantik performansın neydi öyle ya?"

Sırıttı. "Çok belli ediyorum değil mi?" Diye sordu kısık sesle.

"Eh..." Diye mırıldandım. "Anlamamak için salak olmak gerekiyor"

"Sence Asena salak mı peki?" Diye sormasıyla gözlerimi kocaman açtım.

"Bu soruya evet deme riskini göze alamam" dedim korkuyla. Kahkaha attı.

"Tamam, şöyle sorayım o zaman. Asena'da farketmiş midir?"

Bir süre düşündüm. "Buna net bir cevap veremem " dedim dürüstçe. "Ama sana nasıl baktığını gördüm Ateş. Özellikle de bugün "

Hemen gülümsedi. "Nasıl bakıyordu?" Diye sordu çocuksu bir heyecanla.

"Çok mu aşık oldun lan sen?" Diye sordum gülerek.

İç çekti. Cevap vermedi, sustu. Bazen en güzel cevap susmak olurdu. Bu da onlardan biriydi işte...

"Beni bırak şimdi" diyerek kısa süreli sessizliğimizi bozdu. "Efsun'la nasıl gidiyor?"

"Bende çok belli ediyorum sanırım" diye mırıldandım. Başını salladı gülerek. "Gitmiyor abi..." Dedim en sonunda.

"Niye lan?" Diye sordu.

"Ona aşık olduğumu bile söyleyemiyorum çünkü kafa atabilir"

Kahkaha attı. "Ne bu sizin kafa atma aşkınız?"

Bende güldüm. "Bir anlasam..."

"O ne lan?!" Ateş'in iç ürperten sesiyle bakışlarımı ona çevirdim.

"Ne oldu lan birden?" Diye sordum şaşkınca.

Bana cevap vermedi. Gözlerini bir yere dikmişti. Onun bakışlarını takip etti gözlerim. "Hassiktir!"

Bir çocuk vardı ileride, masaların arasında. Çocuk demiştim çünkü en fazla 17 yaşında gösteriyordu. Titriyordu. Ağlıyordu.

Üzerindeki ceketin açık olan kısmına bakıyorduk.

Canlı bomba vardı.

...

BÖLÜM SONU!

Bölümü normal bitirseydim içimde kalırdı. Ben kaostan besleniyorum sjsjjsjsjsjs

Bu arada bu kitaptaki başrol çiftin (yani Ateş ve Asena'nın) şarkısı "bütün İstanbul biliyor" olarak bilinsinnnn. Kitabın finalinden sonra onları özlerseniz bu şarkıyı dinler onları yad edersinizz.

Bu zamana kadar yazdığım en uzun bölümdü.

İçinde aşk da vardı, kaosta. Güzel bir bölümdü bence.

Sizce???

Lütfen bol bol yorum ve oylama yapın canlarım. Şimdi okullar tekrar açılacak ve o kadar sık bölüm atamayacağım zaten. Ne kadar çok oy ve yorum gelirse o kadar çabuk yazıyorum, atıyorum bölümü. Sizin desteğinizle daha da büyüyeceğimize inanıyorum. Lütfen beni yarı yolda bırakmayın...

🤍🤍🤍🤍🤍🤍🤍🤍🤍🤍🤍🤍🤍🤍

Aynı kelimelerin herbir hecesinde, birbirinden farklı duyguları, aynı anda ve hep birlikte hissedebilmek dileğiyle...

Yazar olmak için çabalayan acemi yazarınız.






Continue Reading

You'll Also Like

DÖNENCE By Gül A.

Teen Fiction

84.9K 7.6K 49
Bir yılda iki farklı yaşam tatmıştım. İki farklı hayat dokunmuştu ruhuma. Ben buna bir isim vermiştim; Dönence. Birinin sonu vasiyet gibi diğerinin...
1.7M 56.2K 24
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...
23.7K 3.3K 17
Aynı tarihte, on dört eve birer mektup geldi. Gönderen kısmını okuyan herkes şaşkındı. Dört sene önceki kendileri tarafından yollanmıştı bu mektuplar...
1.5K 86 9
"Ama ilk önce niyetinizi öğrenmeliyim." Dedi ve yavaşça geri çekildi. Saçlarını düzeltti. "Niyetim derken?" Diye sordu adam. "Burdan bakınca dostça y...