Bazı Yalanlar

By Tiganis

1.3K 158 38

En çok da geçmişi yaralar insanı ve izleri her daim kalır... More

1.BÖLÜM:Hastalık
2.BÖLÜM:Yıldızlar
3.BÖLÜM:Kütüphane
4.BÖLÜM:Mesajlar
5.BÖLÜM:Hisler
6.BÖLÜM: Kara Kedi
7.BÖLÜM:Piknik
8.BÖLÜM:Abi
9.BÖLÜM:Ziyaretler
10.BÖLÜM:Farkındalıklar
12.BÖLÜM:Özür
13.BÖLÜM:Kestane
14.BÖLÜM:Defter
15.BÖLÜM:Siyah Lale
16.BÖLÜM:Doğum Günü ve Yağmur Bulutu
17.BÖLÜM:Yaşamak ve Sözler
18.BÖLÜM:Beni, benden çok Sevdi
19.BÖLÜM:Çaresizlik
20.BÖLÜM:Leylakların Göz Yaşları
Final

11.BÖLÜM:Anılar

52 6 0
By Tiganis

Gözleri aşka gülen - Nilipek

(Yazel üç yaşındayken)

Küçük kız kaşlarını çatarak "Sen sarı civcivsin bir kerem." dedi inatçı bi' şekilde.

Oğlan "O zaman sen de kara civcivsin." dedi. Sesi çok hafif peltek çıkıyordu ve bu özelliği ona ayrı bir tatlılık katıyordu.

Kız öfkeyle "Ben civciv değilimkine! Sen civcivsin, hem de sapsarı olanından!"

Oğlan aklına gelen şeyle "Doğru sen kedisin, hem de kapkara olanından." dedi kızın taklidini yaparaktan. Onu sinir etmeye bayılıyordu.

"Ben niye kedi oldum ki şimdi!?"

"Kedi gibisinde ondan."

"Peki neden kapkara olanından?" diye sordu kız.

"Saçların siyah ve bi' nedeni daha var."

Merakla "Neymiş öbür nedeni?" diye sordu. Gözlerini koca koca açmış bakıyordu.

Oğlan gülüp "Şimdi söylemem." dedi.

"Uf Aybora söylesene."

Kaşları çatıldı "Aybora deme, sarı civcivim de."

***

"Ben senden erken okuma, yazma öğrenicem." dedi sarışın. Amacı kızı sinir etmekti.

Kız bana ne manasında omuzlarını kaldırıp indirdi "Aramızda bi' yaşcık var. Abartma"

Oğlan tam azını açmış konuşacakken "Sen beni burada bekle, ben hemen geleceğim." dedi kız aklına gelen şeyle.

Seke seke yürüyerek bahçesinde oldukları evine girdi. Bir kaç dakika sonrada hemen civcivinin yanına vardı.

Kız iki eliyle tuttuğu, dalin şampuanındaki sapsarı ve mavi gözlü civcivi gösterdi "Bak aynı sen!" dedi sevinçle.

Oğlan gülerek kızın bozulan kâküllerini düzeltti.

O sırada okuldan dönen Ayaz, ikiliyi görüp "Uzak dur kardeşimden sarı çiyan!" diye bağırdı.

Kız "Sarı çiyan değil ki o, sarı civciv." dedi abisine doğru koşmadan önce.

Abisi anında kollarını açtı küçük bedene "Sen nasıl istersen miniğim." dedi büyük bi' sevgiyle. Ardından da Aybora'nın yanına doğru ilerledi.

Kız kafasını abisinin göğsüne yasladı "Balım saçımı örer misin?" diye sordu. Daha küçücük olduğundan bazenleri kelimeleri yuvarlayarak söylerdi.

"Sen iste yeter ki balım." dedi gülümseyerek.

Ayaz boştaki eliyle Aybora'nın altın sarısı saçlarını dağıttı.

Aybora aile dostlarının çocuğuydu ve onu da kendi kardeşi gibi severdi. Ayrıca babaları işlerinde ortaklardı.

Oğlanın omzuna dokunup yanına çekti ve eve doğru ilerlediler.

Salona geçtiklerinde Ayaz, kardeşi ve Aybora'yı koltuğa oturtmuş, hemen geleceğini söyleyip, bir iki dakika sonra elinde bi' kitapla geri gelmişti.

Ne yaptığını anlayan iki çocuk hemen abileri otursun diye kenara kaydılar. Tam ortalarına oturan Ayaz'ın göğsüne Yazel omzuna ise Aybora başını koydu.

Ayaz'da Küçük Prensi tekrardan okumaya başladı onlara...

***

"Kedi, o şeyi benden uzak tut!" dedi Aybora, küçük kızın elindeki koca tırtıla bakarak.

"Amma abarttın civciv, alt tarafı tıltıl." dedi daha çok ona yaklaşarak.

"Yaklaştırmasana şunu bana!" diye isyan etti. Şu an dokunsalar ağlayacak durumdaydı. Tüm hayvanları çok severdi ancak böceklerden fazlasıyla korkardı.

Kız bunu anlayınca koşarak tırtılı bahçenin en uzak köşesine koydu.

Oğlanın yanına geri geldiğinde "Bak yok artık pis tıltıl. Hem korkma, ben seni korurumkine." dedi.

Küçük kollarıyla sarılmaya çalıştı civcivine. Aybora ise direkt sarıldı küçük kıza.

(Yazel dört yaşındayken)

"Balım, arkamda oturan şu çocuk var ya. Hani sürekli benimle uğraşan." dedi kız abisine.

Artık kelimeleri yuvarlayarak söylemiyordu lakin hâlâ telaffuz edemediği kelimeler vardı.

"Yine sana mı bulaştı?" diye sordu Ayaz. Bi' yandan da saçlarını tarıyordu Yazel'in.

Kafasını aşağı yukarı salladı "Evet, ama ben sinirlenip bir şey yaptım."

"Ne yaptın bakayım." kafasını eğip yüzüne baktı kardeşinin.

"Biyazcık saçlarını çektim. Ama çok abarttı o, hemen ağladı." dedi sesi az buz mahçup çıkmıştı. Ardından aklına sürekli kendisiyle uğraşmaları gelince hemen celallenip "Oh da olsun ona. Hak etti bikerem." dedi.

Abisi ise kardeşinin bu hallerine gülüp "Aferin benim miniğime. Kendini hep böyle koru." dedi. Saçlarına ufak bi' öpücük kondurup, iki yandan örmeye başladı.

Bir kaç dakika sonra yanlarına anneleri geldi. Birazdan işe gitmesi gerekiyordu.

Oğlunun alnından öperken, kızına kuru bir tebessümden başka hiç bir sevgi göstergesi yansıtmadı.

Kendi öz kızına ısınamıyordu. Sevgiyle bağlanamıyordu. Fakat oğlu için işler farklıydı tabii. Oğluna canını bile feda edebilirdi, tıpkı kocasına olan sevgisi gibi.

Yazel bunun pek anlamıyordu lakin zamanla hissedip, farkına varıyordu...

***

"Ya baba, o araba kız!" dedi bıkkınlıkla.

"Boş ver sen arabacılığı, gel seninle kahve içelim." dedi babası Atlas bey.

Kız kafasını olumlu manada sallayıp, ayağa kalktı. Oyuncak masasının yanına gidip, oturdu sandalyesine. Babası ise karşısındaki küçük sandalyeye oturdu sığabildiği kadar.

Oyuncak çay fincanını önüne koydu babasının "Baba."

"Söyle aşkım." dedi, dikkatli dikkatli kızının tepkilerini izlerken. Fazlasıyla değer verirdi kızına. Ve şu anda durgunlaşmıştı birden.

"Annem beni sevmiyor mu?"

"O nasıl söz öyle Lara'm."

Oturduğu yerden kalkıp, kızının yanına gelip, önüne diz çöktü "Annen sadece birazcık soğuk biridir."

Ama abisine karşı hiç de öyle değildi.

"Zamanla her şey düzelir." dedi babası.

Yazel ise inandı buna. Daha çocuktu, nerden bilebilirdi ki zamanın iyileştirmeyip, büyük yaralar açacağını...

Sarıldı kızına, kocaman. Kurban olurdu ona.

Yazel'e, babasının sevgisi yetiyordu o zamanlar. Tabii onun göçüp gideceğini de bilmiyordu.

Elbette Atlas'ın da hataları olmuştu zamanında. Yazel tüm hepsini unutmuş sevmişti babasını. En çokta kızının bu kocaman kalbini seviyordu Atlas. Ayaz, babasının hatalarını affedemedi hiç bir zaman, kardeşi gibi unutmadı da. Atlas farkındaydı oğlunun nefretinden çok kırgınlığını. Köpek gibi pişmandı lakin affettiremedi kendini. Zor zamanlar geçiriyordu Atlas, tüm kötü şeyler üst üste geliyordu, bu yüzden yaptığı hataları tekrarlamaktan korktu. Tekrardan ailesi ve kendi arasına o soğuk duvarları çekmekten korktu.

Fakat kızı vardı. Atlasın kızına, Yazel'in babasına ihtiyacı vardı...

***

"Neden arabalarla evcilik oynuyoruz kara kedim?"

"Bunlarlan daha eğlenceli çünkü."

Eliyle oyuncak bebekleri gösterdi Aybora "Onlarla ne yapıyorsun peki?"

"Araba onlar."

Kaşlarını şaşkınlıkla kaldırdı "Nasıl yani?"

Üfledi Yazel "Amma soru sordun sarı civcivim. Hem neyini anlamadın ya."

Belli ki bu gün huysuz bi' günündeydi. Açıkçası bu halleri Aybora'nın daha çok hoşuna gidiyor ve güldürüyordu.

"Niye nazlısın bu kadar kedim?"

"Babam dedi ki siz taşınacakmışsınız.

"Evet, ama annem erteledi. Yani hala buradayım."

"Gerçekten mi?"

Kafasını sallayarak onayladı "Gerçekten."

Bazı aksiliklerden dolayı Aybora'nın babası artık burada kalmak istemiyordu. Fakat annesi bu iki çocuğun birbirlerine ne kadar çok bağlı olduklarının farkındaydı. Bu yüzden elinden geldiğince taşınma işini ertelemişti...

(Yazel beş yaşındayken)

"Kara kedim, ne oldu?" dedi Aybora, hüngür hüngür ağlayan kıza. Yazel çöktüğü yerden kafasını kaldırıp baktı ona. Kızarmış yanağını görünce duraksadı, el izi miydi o? "Kimler üzdü seni?" dedi bu seferde. Dayanamıyordu kalbi, Yazel'i böyle görmeye. Kaç yaşına gelirse gelsin dayanamayacaktı da...

Kız hiç bi' şey diyemedi, aksine daha çok ağladı. Oğlan ise yanına çöktü. Anlamıştı anlatamayacağını.

Tokat atmıştı annesi o gün. Aslında bu kadar çok ağlamasının nedeni abisinin bakışlarıydı. Öyle bir nefretle bakmıştı ki, tokattan daha çok acıtmıştı canını.

Aybora sardı kollarını ona. Hissetmişti buna ihtiyacı olduğunu. Altı yaşındaydı daha ama yaşından olgun davranırdı.

Saçını okşarken bi' şarkı mırıldandı bildiği kadar, annesinin ona hep söylediği şarkıydı.

"Gözleri aşka gülen, taze söğüt dalısın."

Biliyordu Yazel bu şarkıyı. Aybora'ya annesi söylerken duymuştu. Çokta özenmişti onlara. Günlerce dua etmişti Allah'a, annesiyle onlar gibi olabilmek için...

"Gözleri aşka gülen, Taze söğüt dalısın." hâlâ peltekliği vardı fakat buna rağmen gayet güzel söylüyordu.

"Gel bana her gece sen, gönlüme dolmalısın. Gel bana her gece sen, gönlüme dolmalısın."

Ağlıyordu halen ancak biraz daha sakinleşmişti Yazel.

"Tatlı gülüş pek yaraşır, gözleri ömre bedel.
Ah ne güzel, ne güzel, seni sevmek. Ah ne güzel, ne güzel.
Tatlı gülüş pek yaraşır, gözleri ömre bedel.
Ah ne güzel, ne güzel, seni sevmek. Ah ne güzel, ne güzel."

Ağlayışları iç çekişlere döndü yavaşça. Sesi rahatlatıyordu kızı.

"Sensiz elem bana yar." Aybora bu cümlenin ne anlama geldiğini bilmiyordu lakin öğrenecekti...

"Doğ benim ömrüme, doğ da güneş gibi, aşkıma tezle gel."

Normalde annesi şarkının tamamını söylerdi ancak Aybora bu kadarcık biliyordu.

Zaten Yazel'de tamamen sakinleşmişti.

Artık şarkının devamını öğrenip, başka bi' zaman söylerdi...

(Yazel altı yaşındayken)

Her şey fazlasıyla güzeldi o gün. Atlas oğlunu ikna edip, kardeşiyle birlikte yola çıkmışlardı. Tiyatroya gideceklerdi.

Yazel kocaman gülümsüyor etrafa neşe saçıyordu. Ayaz'ın ise dudaklarında ufak bi' tebessüm vardı. Lakin babaları donuk bir ifadeyle yola bakıyordu.

Birkaç dakika önce telefonla konuşmuştu, o andan beride böyleydi. Ayaz'da gerilmiş ve endişelenmişti fakat kardeşinin gülen yüzünü gördükçe az buz sakinleşiyordu.

Sormaya da cesaret edemiyordu. Çünkü babasıyla arasında hep bir soğukluk vardı. Bazenleri bu yüzden kardeşini kıskanırdı, özenirdi. O da isterdi babasıyla o kadar yakın olmak. O da isterdi baba sevgisi. Lakin Atlas ona yaklaşmaya çalışınca, geri çekilen tarafta o olurdu. Bu gün ilk defa babasının adımına karşılık vermişti, neler olacağını bilmeden.

Atlas o gün ölmek istedi. Arabadaki canları umursamadı. Tek odaklandığı aldığı haberdi.

Atlas canından bir parçayı kaybetmişti. Her şeyim dediği insanı kaybetmişti. Bundan sonra onun için yaşamanın bir manası yoktu.

Tüm her şeye kapattı kendini. Fakat kızının o gülümseyen yüzünü, ışıldayan gözlerini görseydi bir kerecik, değişebilirdi her bi' şey...

Son kez Yazel'e onu sevdiğini söyledi, yüzüne bakmamıştı, bakamamıştı. Öbür türlü vaz geçerdi yapacağı hareketten.

Ayaz hepsine şait olmuştu, babasının bütün hareketlerine. Yazel'e sevgi sözcükleri söylerken kendisinin yüzüne bile bakmayışı çok yaktı canını. İçi nefretle doldu, o nefreti de kimden çıkaracağı belliydi...

Atlas o kamyonun üzerine bilerek sürmüştü arabayı. Ve dileğini gerçekleştirdi, cefasını ise küçücük bir can uzun süre çekecekti.

Ölmüştü Atlas.

Lakin o iki çocuk halen yaşıyordu.

Yazel, kafasını sert bir şekilde çarptığı için hemen uyanamamıştı. Ayaz, hafif yaralanmıştı. Bu yüzden ilk o uyandı.

Uyanır uyanmaz annesinin kahrolmuş vaziyeti ile karşılaştı. Hem canı bildiği bi' insanı kaybetmişti hem de çocukları ölümden dönmüştü. Delirmek üzereydi...

Bir kaç gün geçmişti Ayaz uyanalı. Annesinin, kardeşine olan bakışlarının yumuşadığını gördü. Nefret etti bu durumdan. Korktu, annesinin de kendisine soğuk davranmasından.

Bu yüzden kazanın kardeşi yüzünden gerçekleştiğini söyledi. Annesi ise inandı hemen biricik oğluna.

Doktorlar, Yazel'in kaza anını hatırlamama ihtimali olduğunu söylemişti, Ayaz'da zaten buna güvenerek söylemişti bu yalanı.

Anneleri Yasemin'in yumuşayan bakışları anında değişti. Zaten kızına nefret etmek için bahaneler arardı.

Yazel uyandığında doktorların dediği gibi kazayı hatırlamıyordu. Hatta kazadan sonraki yaşadıklarını da silmişti beyni, babasıyla olan bir iki anı dışında...

Yasemin, polislerin bu olayı araştırmasını engelledi tanıdıkları sayesinde ve bu davanın dosyasını kapattırdı. Kendince buna gerek olmadığını düşünüyordu. Sonuçta oğlu ona yalan söylemezdi.

Zamanla iyicene deliriyordu kadın. İçinde büyük bir nefret vardı aynı oğlundaki gibi. Tek fark Ayazın, babasına olan kırgınlığı. Yasemin'in, kocasına olan sevgisi ve onu kaybedişi.

İkisi de Yazel'i suçluyordu. Onun yüzünden olmuştu her şey. Lakin aralarında en masum olan oydu...

Continue Reading

You'll Also Like

606K 25.6K 41
Geçmişin yanlışı geleceğin doğrusunu etkiliyordu. Bir gün yanlışıyla,doğrusuyla senin olduğunu bildiğin hayatın gerçek olmaması, canları için her şey...
131K 4.9K 39
Annem kanserdi. Babam ise 2 yıl önce vefat etmişti. Annemin ölmeden önce dediği o şey aklıma takılmıştı.
289K 11.3K 35
Bir anda hayatı değişen Eflin ne yapabilir? Hee şey yalan mıydı..?
84.8K 3K 17
| Karıştırılmış bebekler klasiği | Eğer kitap kıtlığındaysanız yeni bir aile kitabı arıyorsanız tam size göre. ••• Aslında herşey o çocuğu azcıkk hır...