DÖNÜŞ

By ayskrkss

34.5K 1.3K 490

"Biz büyüdük Rüzgar. Değiştik. Artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz." "Biz senelere meydan okuduk Eylül. 3 sen... More

Dönüş
1-Anne♣️
2-Geri Dönüş♣️
3-Efe♣️
4-Telefon♣️
5-Alışveriş♣️
6-Lunapark♣️
7-Sevgili♣️
8-Şenlik♣️
9-Emir♣️
10-İlk Öpücük♣️
11-Buluşma♣️
12-Mutluluk♣️
13-Dönüm Noktası♣️
14-Yeniden♣️
15-Biz♣️
16-Şişe Çevirmece♣️
17-İhanet♣️
18-Futbol Maçı♣️
19-Eğlence♣️
20-İzmir♣️
21-Anne-Kız♣️
22-Sedef♣️
23-Abi♣️
24-Hastalık♣️
DUYURU-1
25-Tekne Turu♣️
26-Kandırılmak♣️
27- Çocuk♣️
28- Pınar♣️
29-Bela♣️
30-Doğrular♣️
31-Aptal Aşık♣️
32-Kist♣️
33-Yer ve Duvar♣️
34-Kokteyl♣️
35-Kız Kardeş♣️
37-Doruk♣️
38-Eğlence♣️
39-Nişan♣️
40-İntikam♣️
41-Sarhoş♣️
42-Kavga♣️
43-Parti♣️
44-Sarhoş ♣️
45-Düğün♣️
46-Umut♣️
47-Kaçırma♣️
48-Acı♣️
49-Çöküntü♣️
50-Savaş♣️
51-Hisler♣️
♣️Final♣️
TEŞEKKÜR!
❤️Özel Bölüm❤️

36-Doğum Günü♣️

305 18 13
By ayskrkss

 Bölüm Parçası- Gripin/Bugün Yalnızlığımın Doğum Günü

Multimedya- Enes-Eylül

36. Bölüm

Sabah güneş ışınlarıyla gözlerimi açtım. Telefonumdan gelen bildirim sesleriyle telefonumu elime aldım. Bazı mağaza ve bankalardan mesaj gelmişti. Hepsinden aynı zamanda gelmiş olduğuna göre bir şey olmuş olmalıydı. Hemen bir tanesini açıp okumaya başladım.

"Yeni yaşınızın sağlık ve mutluluk getirmesi dileğiyle!

-..... Bankası."

Hemen şaşkınlıkla telefonumdan tarihe baktım. 10 Eylül. İnanamıyorum bugün benim doğum günümdü! Ve ben unutmuştum bile. Tabi insan 3 yıl boyunca doğum günüyle alakası olmayınca unutabiliyordu. Hemen yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra hızlıca aşağıya indim. Babam ve abim kahvaltı sofrasında kahvaltı yapıyorlardı.

"Günaydın." diyerek bende yanlarına oturdum.

"Günaydın." İkisinde de bir farklılık yoktu. Her günkü halleri gibiydi. Ne yani doğum günümü unutmuşlar mıydı? Ben Amerika'da iken ilk sene kutlamışlardı ama sanırım benden tepki alınca vazgeçmişlerdi. Ama o Amerika'daydı. Şimdi her şey eskide kalmıştı.

"Ne düşünüyorsun kızım?" Daldığım düşüncelerden ayrılıp kocaman gülümsedim.

"Hiçbir şey. Sadece çok güzel bir gün." diyerek mesajı almalarını diledim ama hiç tepki yoktu hala.

"Ne güzel günü ya? Birazdan işe gidicez ve hatırlatırım bir hafta sonra da senin canın okulun başlıyor." Abimin alayıyla oflayıp kahvaltıma döndüm. Üniversiteye gideceğim için çok fazla heyecanlıydım ama okuldu sonuçta! Allah'tan Rüzgar, Emre, Kağan ve Enes ile aynı okuldaydık ta biraz olsun sıkılmazdık.

"Biz çıkıyoruz kızım. Sen ne yapıcaksın bugün?" Hatırlasanız doğum günümü kutlardım ama!

"Bilmiyorum arkadaşlarımla buluşurum herhalde."

"Tamam. Haber verirsin." Beni düşünen ama doğum günümü unutan biricik abim ve babam yanağımdan öpüp evden çıktılar. Bende kahvaltımı bitirdikten sonra odama çıktım. Buluşmak için sevgilimi aradım. Hem büyük ihtimalle o doğum günümü hatırlıyordur.

"Alo sevgilim ne yapıyorsun?"

"Babamların yanındayım şirkette güzelim. Sen ne yapıyorsun?" Oha! Ne yani Rüzgar'da mı hatırlamıyordu? Ve bugün şirkette olacaktı.

"Bende buluşmak için seni aramıştım ama işin varmış. Peki bende Enes'i arıyım." diyerek tripli kıskandırma cümlemi ortaya döktüm. Eminim. Enes'i duyunca işten çıkıp yanıma gelecekti. Gülümseyerek atarlanma cümlesini beklemeye başladım.

"Tamam canım. Size iyi eğlenceler. Kendine iyi bak." Ve dıt dıt! Ne yani Enes ile çıkmama kızmamış mıydı? Ve hiçbir şey söylemeden telefonu kapatmıştı! Ne yani iş daha mı önemliydi? Sinirle hemen Enes'i aradım. Rüzgar kendisi istemişti.

"Ufaklık naber?"

"İyi ya. Bugün bu ufaklığa zaman ayırmak ister misin?" diye bütün hevesli sesimle sordum.

"Çok isterdim prenses ama eski arkadaşlarımla buluştum. Sana da gel derdim ama pek sana uygun bir ortam değil. Bana bak. Akşam bir arkadaşımın partisi var. Oraya benimle gel olur mu?" Enes'in ısrarları sonucu teklifini kabul edip Kaan ve Emre'yi aradım. Onlardan da aynı şekilde olumsuz cevap aldıktan sonra sinirle hazırlanıp evden çıktım. Herkesin sanki doğum günü günüm işi çıkmıştı! Bugün bana zaman ayırıp benimle zaman geçirecek sadece tek bir kişi vardı. Şoföre gideceğim yeri söyledikten sonra arabaya binip sessiz yolculuğun geçmesini bekledim. Sakin ve yalnız olabilmek için de telefonumu sessize almıştım.

..

Gelmemiz gereken yere gelince yavaşça arabadan indim. Yusuf Abi de hemen arkamdan inmişti.

"Sen burada bekleyebilirsin Yusuf Abi." diyerek yavaş adımlarla mezarlığın içine doğru yürüdüm. Her zaman ezberimde olan aradığım yeri bulunca sessizce durdum.

'Derya Dikmen' yazılı mezar taşının ucuna oturdum. Bugün beni yalnız bırakmayıp, doğum günümü kutlayacak tek kişi annemdi. Hem uzun zamandır da anne kız sohbeti yapmıyorduk. Usulca toprağı okşadım. Annemin saçları gibi yumuşaktı toprağı da.

"Merhaba anne ben geldim." dedim gülümseyerek. Yavaşça esen rüzgardan, onun da burada olduğunu hissedebiliyordum.

"Herkes doğum günümü unuttu biliyor musun? Ama senin unutmadığını biliyorum anne. Her sene de herkesten önce sen kutlardın zaten. Gece saat 12 yi geçince hemen odama gelip beni öper ve hediyemi verirdin. Bu sefer sen yoksun ve doğum günümü de kutlayan yok anne! Herkesin bir işi var ve beni yalnız bıraktılar. Eminim şu anda onlara çok kızıyorsun ama yapabileceğim bir şey yok maalesef. Hem gün daha bitmedi ki! Belki hatırlarlar ve doğum günümü kutlarlar anne. Her neyse annecim seni daha fazla bu konularla sıkmak istemiyorum. Umuyorum ki sende iyisindir ve benim seni özlediğim gibi beni özlemişsindir. Seni çok özledim annecim. Artık ne kadar belli edip babamları üzmek istemesem de bazen dayanamayıp kendimi odama kapatıyorum. Ama benim üzülmemi istemediğini biliyorum anne! Ben de seni üzmemek için elimden geldiği kadar hayatıma devam ediyorum. Sanırım bugünlük yeter. Senide fazla yormayayım annecim. Doğum günümde yanımda olduğun için teşekkür ederim. Kendine iyi bak."

Annem yumuşaklığındaki, göz yaşlarımla ıslanmış olan toprağı sevgiyle öpüp yavaş adımlarla arabaya doğru gitmeye başladım. Annemi hala rüzgarla beraber hissedebiliyordum. Bugün kimse yoktu ama annem yanımdaydı işte.

"Eylül Hanım herkes sizi çok merak etmiş babanız aradı. İsterseniz hepsine geri dönün." Yılmaz Abi'yi başımla onaylayarak arabaya geçtim. Demek işlerinden ayrılıp beni merak edebilmişlerdi. Ben aradığımda eğer onların işi varsa, şimdi de benim işim vardı. Sadece babamı arayıp haber verecektim. Telefonumu çıkarınca şaşkınlıktan donakaldım. Babamdan 12, abimden 15, Rüzgar'dan 14 ve Enes'ten de o civarlarda arama vardı. Ne yani bu kadar mı merak etmişlerdi? Hemen babamı aradım.

"Eylül kızım iyi misin?" Sanırım Yılmaz Abi nerede olduğumuzu söylemişti. Yutkunup, gülümseyen sesimle cevap verdim.

"İyiyim baba."

"Emin misin kızım istersen gelebilirim?" Çok geç baba diye geçirdim içimden.

"Gerçekten iyiyim ve gelmene gerek yok. Şimdi alışverişe gidicem." Bende kendi doğum günü hediyelerimi kendim alırdım!

"Peki kızım bir şey olursa haber ver." Babamı onayladıktan sonra diğerlerine de alışverişte olduğuma dair mesaj attıktan sonra alışveriş merkezine doğru yola çıktım. Kafamı dağıtıp, kendime hediye alma zamanıydı. Çalan telefonuma bakınca Rüzgarın olduğunu gördüm. Mesajla yetinememişti demek ki.

"Efendim?"

"Eylül güzelim neredesin sen?"

"Alışverişe gidiyorum."

"Çok merak ettim sevgilim. Yalnız mısın?"

"Evet yalnızım."

"Hey sen bana trip mi atıyorsun? Akşam telafi edelim o zaman?" Sıkıntıyla nefesimi üfledim. Gündüz görüşmek istemeyenler hep akşam buluşmak istiyordu.

"Akşam için Enes'e söz verdim. Onunla çıkmak zorundayım."

"Peki o zaman sevgilim yarın konuşuruz. Akşam çıkarken de haber verirsin." Tekrar bir şaşkınlık dalgası geçirdim. Bugün ne oluyordu Rüzgar'a böyle? Normalde üçümüzün çıkmasına bile kızarken bugün yalnız olmamıza nasıl kızmıyordu?

"Tamam görüşürüz." diyerek telefonu kapattım. Şimdi kimseyi umursamadan kendime zaman ayırma vaktiydi. Yılmaz Abi'ye teşekkür ettikten sonra kendimi alışveriş merkezine attım.

..

Eve girmemle kendimi direk poşetlerle beraber yere attım. Yılmaz Abi sağ olsun poşetlerin çoğunu taşımıştı ama ben kendimdekilerle beraber yere yığılmıştım.

"Kuzum ne oldu sana?"

"Öldüm yorgunluktan Emoşum biraz enerji toplayıp kalkcam." Biraz daha yattıktan sonra Emine Teyzenin getirdiği suyu içip ayağa kalktım. Kendimi ölü gibi hissediyordum.

"Bak bakıyım bana yemek yedin mi sen?" Sorulan soruyla düşünmeye başladım. Kahvaltı yaptıktan sonra evden çıkmıştım. Önce mezarlığa gidip, ardından da alışverişe gitmiştim ve sonrada direk eve gelmiştim. Tabi üzüntü ve sinirle yemek yemeyi de unutmuştum.

"Imm sanırım hayır."

"Çabuk poşetlerini koy gel yemeğini koyuyorum." Emine Teyzeme gülerek asker selamı çaktıktan sonra poşetlerle beraber zorla odama çıkıp yüzümü yıkadım. Poşetleri yemekten sonra yerleştirmeyi düşünüyordum. Hemen aşağıya inip Emoş'un hazırladığı sofraya oturdum. Döktürmüştü yine ve bende sofraya oturunca acıktığımı anlamıştım.

Yemeğimi yedikten sonra enerjimin geri geldiğini fark ettim. Demek ki açlıktandı. Telefonumun mesaj sesini duyunca açtım.

'2 saat sonra kapınızdayım.'

Mesaj Enes'tendi. Önceden haber vermesi iyiydi iki saate anca hazırlanırdım zaten. Öncelikle duşa girip vücudumu rahatlattım. Duştan çıktıktan sonra iç çamaşırlarımı giyip saçlarımı güzelce kuruttum. Saçlarım kuruduktan sonra, bugün sırf bu gece için aldığım, gece mavisi, dümdüz, sadece küçük boncuk desenleri olan kalın askılı mini elbiseyi giydim. Rüzgar ve abimin görse çok kızacağından emindim ama görmeyecekleri için bir sorun yoktu. Aslında Enes de en az onlar kadar kıskançtı ama yapacağım bir şey yoktu beni ekmeseydi bugün. Elbisemi giydikten sonra makyaj masama oturup öncelikle hafif pudra sürdüm. Nedense özenli bir makyaj yapmak istiyordum. Elbisemin renginde göz farımı da sürdükten sonra çok ince olmayacak şekilde eyelinerimi çektim. Bordoya kaçan rujumu da dudaklarıma yaydıktan sonra saçımı yapmak için maşamı fişe taktım. Isındıktan sonra saçlarımı azar azar demetler halinde maşaladım. Sonra oluşan lüleleri elimle hafifçe açtırıp, doğal görüntü haline getirdim. Saate baktığımda 15 dakika kaldığını gördüm. Rujumla aynı renkteki topuklu ayakkabılarımı giyip aynı renk çantama telefon, para vb. gerekli eşyalarımı koydum. Enes'ten de 10 dakikaya burada olacağına dair mesaj gelmişti. Babam toplantıda olacağının, abimde arkadaşlarıyla buluşacağının haberini vermişti. Bende onlara durumu özetleyen kısa mesaj attıktan sonra haber vermemi istediği için Rüzgar'ı aradım.

"Sevgilim?"

"Birazdan Enes gelicek ve çıkıcaz haber vermek için aradım."

"Bana bak sen hala bana kızgın mısın?" Yok canım ne kızması! Doğum günümü unuttun sadece o kadar!

"Hayır değilim."

"Peki öyle olsun kendine dikkat et. Seni seviyorum."

"Seni seviyorum." diyerek telefonu kapattım. Doğum günümü unuttuğu için uzun süre ona küs kalacak halim yoktu. Başka işleri vardır ve unutmuştur yani.

"Eylül hadi ben geldim!" Aşağıdan seslenen Enes'in sesini duyunca parfümümü sıkıp aşağıya indim.

"Ben geldim!"

"Sonun... öhöhöhöh!" Enes arkasını dönmesiyle cümlesi yarım kalmıştı. Gülerek bu halini izledim. Abim gibiydi işte aynı. Ona da gündüz kızgındım ama geçmişti işte. Sonuçta doğum günümden onu haberi yoktu ama gecenin ilerleyen saatlerinde söylemeyi planlıyordum. Gün bitmeden, birisinden canlı olarak kutlama almak istiyordum.

"Bu ne hal kızım?" Emindim ki birazdan saydırıp üstümü değiştirmem için zırvalayacaktı.

"Teşekkür ederim Enescim. Sen de çok yakışıklı olmuşsun ve tamam geç kalmamak için çıkmamız lazım." diyerek evden çıkıp arabasına doğru yürüdüm. Bu ne ya herkesin kendisine ait cillop gibi arabaları vardı.

"Dua et gündüzü telafi etmeye çalışıyorum yoksa görürsün sen!" Gülerek öpücük attıktan sonra önüme dönüp parti alanının gelmesini bekledim. Belki orada günümün stresini atardım.

..

Herkesin gelmiş olduğunu tahmin ettiğim, çevresi arabalarla dolu, deniz kenarında bir mekana gelmiştik. Parti havasından başka daha çok özel günlerin kutlama yerine benziyordu.

"En yakın arkadaşlarımdan birisinin nişanı." Kaşlarımı çatarak Enes'e baktım. Nişan mı? Bana arkadaşımın partisi dememiş miydi?

"Nişan mı? Bana parti demiştin?" Bir anda yüz ifadesi değişti ve zorla yutkunduğunu fark ettim. Neler oluyordu bugün? Neden böyle garip davranıyordu ki?

"Yanlış söylemişimdir ya gündüzden aklımda karışıktı zaten. Nişan nişan. Arkadaşımın nişanı." Kafamı sallayarak arabadan indim. Arabalara bakılırsa biraz kalabalık bir ortama benziyordu.

"Buyrun prenses hazretleri." Gülerek, Enes'in uzattığı koluna girdim.

"Sanırım daha gelin ve damat gelmemiş?" Çünkü içeriden daha hafif müzik sesleri geliyordu. Enes'te bilmem anlamında omzunu silkti. İçeriye adım attığımız anda elektrikler kesildi. Bir anda her yer kapkaranlık olmuştu. Hızlıca Enes'in koluna yapıştım.

"Şşşt. Korkma. Birazdan gelir." Enes'in sözünden sonra yanımda birisinin varlığını hissettim ve onun kolları arasına girdim. Tam çığlık atacağım sırada bir anda konfetiler patlamaya, herkes sevinçle bağırmaya başladı.

'Mutlu Yıllar Eylül! Mutlu Yıllar Eylül!' Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemiyordum. Donup kalmıştım.

"Mutlu yıllar sevdiğim!" Hemen arkamdaki kişi kulağıma fısıldamıştı. O anın heyecanıyla hemen arkamı dönünce, bana sarılan kişinin Rüzgar olduğunu fark ettim. Bende sıkıca ona sarıldım. Unutmamışlardı işte! Sabahtan bana sürpriz hazırlamışlardı.

"Seni çok seviyorum!"

"Şşt. Ağlaman için yapmadık." Rüzgar, akan gözyaşlarımı sildi. Aktıklarından haberim bile yoktu. Gülerek Rüzgar'dan ayrıldıktan sonra sırayla bütün sevdiklerime sarıldım. Hepsi bugün benim için uğraşmışlardı.

"Hepiniz çok yalancısınız!" dedim gülerek. Onlarda bana kahkaha atarak karşılık verdiler. Çevreme bakınınca çok fazla kişiyi çağırdıklarını fark ettim. Eskiden tanıdığımız arkadaşlar, bazı şirket çalışanları, bazı akrabalar hatta aile arkadaşlarımız bile vardı.

Pasta kestikten sonra bütün misafirler yanıma gelip tek tek doğum günümü kutladılar ve hediyelerini bıraktılar. Çoğu kişi bir süre kalıp pasta kesiminden sonra gitmişti. Şu anda neredeyse çok yakın olduklarımız kalmıştı. Biz bizeydik.

"Hadi bakalım dans vakti!" Rüzgarın işaret vermesiyle slov bir şarkı çalmaya başladı. Rüzgar elimden tutarak beni dans pistine sürükledi. Kollarımı boynuna doladım ve dans etmeye başladık. Çoğu kişi bizimle beraber dansa çıkmıştı. Sanırım herkes, şarkının çalmasını bekliyordu.

"İyi ki varsın." Rüzgarın boynuna yaslanarak dansa devam ettim. İyi ki vardı çünkü.

"Hediyemi verme zamanım geldi sanırım. Hadi benimle gel!" Heyecanla Rüzgarın tutulu eliyle beraber gitmeye başladım. Ne aldığını çok fazla merak ediyordum. İçeriden çıkıp balkonda durdu. Beni önüne getirip, arkadan sarıldı.

"Yukarıya bak Ay'ı görüyor musun?" Kfamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Karanlık gecede, yıldızlarla beraber ay da parlıyordu.

"Dünya'nın tek uydusu Ay'dır. Ondan başkası yoktur ve sürekli ona bağlı yaşar. Ben Dünya'yım. Sende benim Ayımsın." Rüzgar elimi tutup avucumu açtıktan sonra avucumun içine bir şey bıraktı. Avucumun içindeki soğuk metali hissetmiştim. Hemen elimi açıp avucumun içindeki şeye baktım. Bir kolyeydi. Ucunda çok zarif bir ay vardı. Parlak taşlarla döşeliydi üstü de. Arkasını çevirince, sonsuzluk işaretinin iki ucunda E ve R harflerini fark ettim. Hemen arkamı dönüp sıkıca sevgilime sarıldım. Bana senden başka yok demişti. Ben Dünya, sen de benim Ay'ımsın demişti. Ondan ayrılıp, dudaklarına ufak bir öpücük bıraktım.

"Sen hep ol!"

Sen de hep ol!" Gülümseyerek kolyeyi takması için Rüzgar'a uzattım. O da ne demek istediğimi anlamış olacak ki arkama geçip kolyeyi taktı.

"Gündüz sürprizi kaçırmamak için seninle buluşamadım. Dua et öyle bir şey oldu! Yoksa bu elbisenin hesabını sorardım!" Onlar görmeyecek diye giymiştim ama yine de radarlarına takılmıştım işte. Allahtan kızmamaları için bahanem vardı.

"Hadi eminim daha hediyesini vermeyi bekleyen vardır." Beraber el ele içeriye geçtik. Rüzgar abimlerin yanına geçti ve yanıma Enes geldi.

"Sanırım benim hediyemi verme zamanım!" Gülerek cebinden bir şey çıkardı. Bileğimi eline aldı ve elindeki şeyi taktı. Hemen taktığı şeye baktım. Çok güzel bir bileklikti. Bir zeminin üzerinde renkli küçük parlak taşlar vardı. Ortalarında da küçük bir yazı yazıyordu. Dikkatlice yazıyı okumaya başladım.

'En tatlı küçük kardeş!' Gülerek gidip Enes' sarıldım.

"Çok teşekkür ederim. Çok güzel. Abi." diyip gülümsedim. Abi dememle gözlerinden, hüzün ifadesinin geçtiğini gördüm ama hemen eski haline döndü.

"Bana abi demen için hep hediye mi almalıyım?" Omuz silkerek güldüm.

"Bimem. Belki?" O da kahkaha atıp, Rüzgarların yanına doğru gitti. Bu sefer yanıma abim gelip, sıkıca sarıldı.

"Bu da benden." Gülerek elindeki paketi açtım. İçinden çıkan fotoğraf makinesiyle gülerek abime sarıldım. Önceden, her zaman istediğim şip şak fotoğraf makinelerindendi. Demek ki abim hala unutmamıştı.

"Çok teşekkür ederim abicim. Her şey için." O da gülerek bana sarıldıktan sonra yanımdan ayrıldı. Teyzem, dayım, Kağan felan da hediyesini verdikten sonra saat bayağı geç olmuştu.

"Bu güzel günde kızımı yalnız bırakmadığınız için hepinize teşekkürler!"

"Doğum günümü unutmayıp, yanımda olduğunuz için asıl ben size teşekkür ederim." Herkese teşekkür edip, teker teker vedalaştıktan sonra dışarıya çıktık.

"Bizi eve doğum günü hediyenle götürmeye ne dersin?" Şaşkınlıkla babama döndüm. Ne demek istiyordu? Ben ona şaşkınca bakınca, gülerek eline bir şey alıp sallamaya başladı. Dikkatlice bakınca elindekinin araba anahtarı olduğunu fark ettim.

"Ne yani araba mı?" dedim heyecanla. Babamın başını sallamasıyla çığlık atarak babama sarıldım. Abim de gülerek beni izliyordu. Ne yani ilk defa kendime ait arabam olmuştu! Anahtarı aldıktan sonra gülerek abime döndüm.

"Pişt bebek! Atla da gezek!"

♣️♣️♣️

Herkesin, birisinin Ay'ı olması dileğiyle!💕

İyi ki Varsınız!


Continue Reading

You'll Also Like

253K 11.8K 40
"Ablacığım ne oldu?" "Yok birşey" "Söyle tatlım vallahi kimseye söylemek yok" "Abla biri senden birini öldürmeni isterse ama bu çok sevdiğin biriyse...
301K 13.5K 32
Wattpaddeki ilk göz ağrım. Romantik bir aşk hikayesi :) Kız abi diyordu ona...Başka bir adamla evlenecekti ama bu onu sevmesine engel degildi. Hala t...
377K 20.7K 46
Şanlıurfa ☞ Muğla 0546****; Fotoğraf* 0546****; Belli ki bu yoldan yürümüşsün... 0546****; Yoksa etraf böyle çiçeklenmezdi. İlsu; Var öyle marifet...
698K 31.2K 20
Yasmîn, annesiyle birlikte Zemheroğlu konağında çalışmaktadır. Zemheroğlu Mardin'in en köklü aşiretidir. Yasmîn'in babası bir gece ansızın annesini...