Hatırla Beni [gay]

Por Mutsuzkertenkele

9.1K 518 70

Barış yıllar sonra çocukluğunun geçtiği mahalleye döner ve burda eski arkadaşları ve çocukluk aşkıyla yüzleşi... Más

Tanıtım
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm.
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51.Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
60. Bölüm
61. Bölüm
63. Bölüm
64. Bölüm
65. Bölüm
66.Bölüm
67.Bölüm

62. Bölüm

52 0 0
Por Mutsuzkertenkele

[21 Kasım 2015]

Son metal kutuyuda kamyona yüklediğinde rahat bir nefes verdi. Sonunda bu işi bitirmişti artık buraya gelmek zorunda değildi.

Kamyonun kapılarını kapatırken yanına gelen iri kıyım kel adama baktı. Adam döğmeli kolunu kaşırken "İyi iş, aferin." Dedi ve Tuğrul'un omzuna pat pat vurdu.

"Patronun yanına gidip paranı al. Ve unutma burada olan-"

"Burada kalıcak. Biliyorum."

Kel adam gözlerini kısarak baktı ama bir şey demeden uzaklaştı. Tuğrul üzerini düzeltip mekanın üst katına çıktı. Daha önce bir kaç kere geldiği odanın kapısını çalıp içeri girdi.

Masasında oturan orta yaşlı adam kafasını kaldırıp gülümsedi "Gel, gel bakalım." Dedi, masasının çekmecelerinden birini açıp içinden bir zarf çıkarıp Tuğrul'un önüne attı.

Tuğrul zarfı alıp içindeki parayı saymaya başladı. Masadaki adam sigarasının ucunu yakarken geriye yaslandı "Mafyaya katılırsan bundan çok daha büyük paralar kazanabilirsin." Göz ucuyla Tuğrul'a baktı "Sağlam çocuksun. Senin için illa yapacak bir şeyler bulurlar. Sonunda benim yaşıma geldiğinde emrinde çalışan bir sürü adam ve yatağında seni bekleyen bir sürü kadın olur." Dedi ve güldü.

Tuğrul zoraki bir gülümsemeyle "Teşekkür ederim ama zaten sevdiğim biri var. Bu halimle gayet iyiyim." Dedi.

Adam kafasını salladı "Tabi böyle işlerde çalışmak için soğuk kanlı olmak gerekir. Aptalca kararlar vermemelisin." Dedi, masasında ki dosyalardan birini alıp Tuğrul'a uzattı "Bak."

Tuğrul dosyayı alıp açtı. Karşısına çıkan küçük kızın fotoğrafıyla sarsıldı. Korkuyla açılmış gözlerle yayıldığı koltukta sigarasını içen adama baktı.

"78 Numara. Adı Sevgi. Ama sen zaten biliyorsundur."

Tuğrul dosyayı kapatıp hissettiği korkuyu bastırdı "Ne zamandır biliyorsunuz?" Dedi.

"Bir önemi varmı?" Adam sigarasını söndürmeden yere attı "Sezon kapandı yani onu senden almicam. Diğer taraftan emirlerin dışına çıktın ve mafyaya ihanet ettin."

Tuğrul çenesini dikleştirdi "Ee, ne olacak beni cezalandıracak mısın? Yada öldürecek misin?" Dedi.

Adam güldü "Cezanı çoktan kestik bile." Dedi, Tuğrul kaşlarını çattı, adam kafasını hafifçe yana yatırıp "Belki eve gidip kardeşlerini kontrol etmelisin."

Gözleri dehşetle açıldı, göğsüne oturan ağırlıkla birlikte hızla odadan çıktı.

Bunu tahmin etmesi gerekirdi. Halil haklıydı. Kaybedecek çok şeyi olan bir adamdı. Yinede o yaşta bir kızı ölüme terk etmek yapabileceği bir şey değildi.

Bir taksiyle evinin önüne geldiğinde hızla apartmana girip merdivenleri bilinçsizce çıktı. Anahtarı olsada kapıyı çalmaya başladı. Birinin kapıyı açmasına ihtiyacı vardı.

En sonunda kapı açıldığında kapıda kızarmış gözleriyle dikilen Ceren'le karşılaştı. Kardeşinin gözlerindeki bakış bile dünyasının paramparça olmasına neden oldu.

****

Hastane koridorundaki koltuklardan birine oturmuş kafasından doktorla olan konuşmasını geçiriyordu.

Mert okuldan çıktıktan sonra bir araba kazası geçirmişti. Herkes için çok sıradan bir vur kaç vakası gibi görünüyordu ama Tuğrul için bu ağır bir pişmanlıktı.

Tüm gece süren ameliyatın ardından Mert'in iç kanaması durmuş ve kırılan kaburgaları iyileşmişti ancak uyandığında bacaklarını hissetmediği söylemişti.

Doktorun dediğine göre Mert ameliyat olsa bile yürüyemeyebilirdi.

Dirseklerini dizlerine yaslayıp kafasınu elleri arasına aldı. Duyduğu adım sesleri için bile kafasını kaldırmadı. Ağlamak istiyordu ancak tüm göz yaşlarını çoktan harcamış gibiydi.

Koltukta yanına oturan bedenden yayılan şekerli kokuyla kimin geldiğini hemen anladı. Kırık bir sesle "Beni nasıl buldun?" Dedi.

Hurin "Halil'e sordum." Dedi, göz ucuyla Tuğrul'a baktı "Kardeşine olanı duydum. Geçmiş olsun."

"Sağol."

"Ne zaman taburcu olacakmış?"

"Bilmiyorum."

"Ağlayacak bir omuza ihtiyacın varmı?"

"Hayır." Koltuğun kenarına tutunarak ayağa kalktı "Kardeşimin yanına gitmeliyim. Özür dilemeliyim..."

Hurin ayağa kalkıp Tuğrul'u kolundan tutup durdurdu "Bence senin şu an da biraz dinlenmeye ihtiyacın var. Berbat haldesin." Dedi.

"Ben iyiyim."

"Kardeşinin başına gelenler senin suçun değildi."

"Benim seçimim yüzündendi."

"Yeni o kızı kurtardığın için pişman mısın?"

Sustu. Buna cevap verecek gücü kendisinde bulamadı.

Hurin dişlerini sıkıp "Kardeşinin canı o kızın kinden daha değerli değil mi? Çünkü o kardeşin, aranızda bir kan bağı ve anılarla örülmüş bir bağ var."

"Hakkımda hiç bir şey bilmeden saçma sapan konuşuyorsun. Elbette şu an kardeşimle ilgilenmeliyim. Sen yerimde olsan ne yapardın ha!? Nereden geldiği belirsiz bir kızla mı ilgilenirdin yoksa ailenle mi?!"

Hurin, Tuğrul'un kolunu bıraktı. Bakışlarını kaçırdı "Bir ailenin neye bemzediğini hatırlamıyorum." Dedi, histerik şekilde güldü "Umutsuzca arkadaşını aradığını gördüğümde senin farklı olduğunu düşünmüştüm."

Tuğrul öfkeyle Hurin'in yakasından tutup "Kardeşim bu haldeyken ne yapmalıyım ha!?" Dedi.

"Yunanistan'a gitmelisin."

Tuğrul duraksadı. Kaşlarını çatıp "Ne?" Dedi.

Hurin omzumdan sarkan çantasını açıp içindeki siyah dosyayı Tuğrul'a uzattı "Arkadaşın bu değil mi?" Dedi.

Tuğrul, Hurin'in yakasını bırakıp dosyayı eline aldı. Hızla kapağını açtı. Önce karşısını bir kaç sağlık raporu, mekan isimleri ve belirli tarihler çıktı. Sonra ise bir fotoğraf.

Onüç yaşlarında ki bir çocuğun fotoğrafı. Saçları o kadar özensiz kesilmiştiki ön taraftaki kahküllerinin bir kısmı kısacık dururken diğer tarafı burnunun ucuna doğru sarkıyordu. Kanlanmış kızıl gözlerinin etrafı morarmış ve çökmüştü. Sağ gözünün altında sararmış bir çürük vardı.

Bu berbat haline rağmen kameraya gülümseyerek bakıyordu ama bu Tuğrul'un hatırladığı zamanlarda sahip olduğu bir gülüş değildi. Deliliğin son noktalarını taşıyan gözlerine eşlik eden kindar bir gülümsemeydi.

Burukça çattığı kaşları gevşedi. Kafasını kaldırıp "Yunanistan'da mı?" Dedi.

Hurin kaşlarını çatıp "Okumadın mı dosyayı? Bağlı olduğu tesisin başındaki herif onuda alıp Yunanistan'a gitmiş. Öğrenebildiğim tek şey bu. Kalanı sende." Dedi.

Tuğrul kafasını iki yana salladı "Hayır... şu anda hiç bir yere gidemem. Mert'i en çok ihtiyacı olduğu zamanda yanlız bırakamam." Dedi.

"Bir sürü kardeşin var onlar ilgilensin! Bu çocuk hakkında daha neler öğrendim biliyor musun sen!?"

"Ama kardeşim-"

"Kardeşin bacakları olmadan yaşayabilir!"

Tuğrul öfkeyle bağırıp elindeki dosyayı yere fırlattı başını ellerinin arasına alıp sırtını duvara yasladı "Bilmiyorum!" Dedi "Ne yapacağımı bilmiyorum..!"

Derin bir nefes alıp kafasını duvara yasladı. Kafasını iki yana sallayarak "Şimdi değil." Dedi "Şimdi gidemem. Mert'le ilgilenmeliyim. Sevgi'ye bir yuva bulmalıyım sonra... sonra Barış için gidicem. Ama şimdi olmaz."

Bir nefes verdi ve sakinleşmeye çalıştı. Kafasını kaldırıp yerdeki dosyaya bakan Hurin'e baktı "Neden Barış'ın peşinden gitmemi bu kadar istiyorsun?" Dedi.

Hurin omuz silkti "Bilmiyorum... ben sanırım bir an için kendimi Barış'ın yerine koydum." Dedi "Her neyse... kardeşini seçmen en mantıklı olan. Karıştığım için üzgünüm."

Tuğrul kaşlarını çattı "Ben hiç bir şey seçmedim. Şimdi kardeşimle ilgilenmeliyim ama Barış için geri dönücem." Dedi, duvara tutunarak ayağa kalktı. Yere attığı dosyayı eline aldı. Hurin'e baktı "Yardımın için teşekkür ederim. Anlaştığımız gibi istediğin daha sonra bir şeyi yerine getireceğim."

Hurin'in yanından geçip Mert'in kaldığı odaya gidecekken Hurin "Şey..." dedi, adımlarını durdurdu "O iyiliği şimdi isteyebilir miyim?"

Tuğrul omuzunun üstünden onun pembe kafasına baktı. Hurin "Şu yuva bulucam dediğin kız. Onu bana ver." Dedi.

Tuğrul bedenini ona çevirip temkinli bir şekilde "Onunla ne yapacaksın?" Dedi.

Hurin alayla güldü "Sakin ol tatlım. Çocuklar üzerinden saçma sapan şeyler yapan bir sosyopat değilim." Dedi, Tuğrul'a dönüp gülümsedi "Sadece bir çocuk sahiplenmek istiyorum."

Tuğrul'un gözleri şaşkınlıkla açıldı "Gerçekten mi?" Dedi "Yani ona bakabilir misin ki? Batak buna ne diyecek?"

Hurin omuz silkti "Bunun için endişelenme. Yakında oda diğerleri gibi benden sıkılacaktır. Bu olduktan sonra ilgilenecek bir şeyler olsa iyi olur." Dedi.

Tuğrul bir süre Hurin'in yüzüne baktı. Ardından iç geçirip yanına gitti ve onu kendine çekip sarıldı "Eminim ona çok iyi bakacaksın." Dedi.

Hurin bir kaç saniye kaskatı kesilmiş şekilde dursada ardından ellerini Tuğrul'a sarıp "Teşekkür ederim." Dedi "Sen gerçek olduğuna inanamayacağım kadar iyi bir adamsın. Lütfen karanlık dünyadan ve içindeki her şeyden uzak dur. Sana yakışmıyor."

"Biliyorum..."

Seguir leyendo

También te gustarán

1.5M 60K 34
"Bana bakıcılık yapmaktan vazgeç ben senin bakıcılık yaptığın çocuk değil karınım " dediğimde sinirle , bakışları tekrar beni bulmuştu. Yüzünde memnu...
150K 5.3K 29
Askerden gelen adam annesi ve yengesiyle sarıldıktan sonra yengesinin arkasında başı eğik elleriyle oynayan kız dikkatini çekmişti üstüne başına bak...
487K 25.3K 38
Çisil, ailesine bu kadar fazla değer verirken, ona zıt karakterlere sahip yeni ailesine alışabilecek miydi? Onları içinde oldukları o acınası durumda...
106K 3.8K 20
Zümrüt Hüsrev Harun Evan Ahdar & "Şimdi.." dedi ve doğruldu. "Biz birbirimize şey mi besliyoruz?" "Ney?" dedim oyunbozanlık içinde kaşlarımı kaldırıp...