DİCLE

By -Freya_8-

239K 12.2K 2.8K

Siz: Bir dakika... Siz: Ben Zehra olmadığıma göre siz kimsiniz? 0588*******: Ne demek Zehra değilsin? Benim t... More

🌸1🌸
🌸2🌸
🌸3🌸
🌸4🌸
🌸5🌸
🌸6🌸
🌸7🌸
🌸8🌸
🌸9🌸
🌸10🌸
🌸11🌸
🌸12🌸
🌸13🌸
🌸14🌸
🌸15🌸
🌸16🌸
🌸17🌸
🌸18🌸
🌸20🌸
🌸21🌸
🌸22🌸
🌸23🌸
🌸24🌸
🌸25🌸
🌸26🌸
🌸27🌸
🌸28🌸
🌸29🌸
🌸30🌸
🌸31🌸
🌸32🌸
🌸33🌸
🌸34🌸
🌸35🌸
🌸36🌸

🌸19🌸

7.4K 343 96
By -Freya_8-

Selamın aleyküm ey mümine kardeşlerim!
Bu bölüm isteme bölümüydü o yüzden büyük bir heyecanla yazdım.
Size ufak bir notum olacak. 13. Bölümde Dicle'nin diğer kuzenleri geçmişti anneannesi konuşurken. O zaman Esma'yı evli düşünmemiştim ama artık evli ekowmsk
O yüzden o ufak ayrıntıya takılmayalım😊
Yazım hatalarım varsa şimdiden özür diliyorum çünkü düzenlemeye üşeniyorum.

Öyleyse buyurun bölüm sizindir. Yorumlarınızı heyecanla bekliyorum.
İyi okumalarrrr...

💫✨️

Birbirimize sorulacak merak ettiğimiz her şeyi tatlı yerken yaptığımız muhabbetimiz esnasında söylemiştik. Daha sonra ise söz yüzüklerin almıştık. Annemler bir daha zaman olmayacağı için almamızı istemişti. Ben de Zehra ve Fırat ile birlikte şeçmiş ve içime sineni almıştım. Ve kesinlikle ona güvenmiştim. Ayrıca hediyeleri kesinlikle beni derinden etkileyen en büyük şeydi.

Şimdi ise isteme günümdü. Aşırı bir heyecan bedenime hakimdi. Bu sefer Dayımlar da geliyordu. Hem Teyzemler hem dayımlar ve Esra burada olacaktı. Babam tek çocuk olduğu için o taraftan kuzenim yoktu.

Dayımın üç çocuğu vardı.
Esma abla hepimizden büyüktü ve 30 yaşındaydı. Evli ve 3 yaşında bir çocuğu vardı. Eymen bu ailenin gözdesiydi ve hepimiz tarafından şımartılıyordu. Onun kardeşi Kübra abla abimlerle yaşıttı. Yavuz abim ve Kutay abimin de aynı zamanda süt kardeşiydi. Ve son olarak da Onur. Onur askerdi ve Nusaybin'de görevdeydi. O yüzden şu an yoktu. O da 24 yaşındaydı ve ben ve Yağmur'dan bir yaş büyüktü. Sürekli yüreğimiz onun için hop oturup hop kalkıyordu. Bazen yakalandığında bize bile söylemediği için yengem bu durumdan çok muzdaripti. Perihan yengem bu ailenin tek geliniydi ve bu zamana kadar kimseye bir laf söylememiş ailenin her işine de kendisi koşmuştu. Bizi de kendi evlatlarından asla ayırmazdı. Yani bu ailenin gelini değil kızıydı.

Sen şalını ütüledin mi bakayım?

İç sesimin hatırlatmasıyla dün yıkanan şalımı aldım ve ütüyü de alarak yakmamaya özen göstererek pür dikkat ütüledim. Yağmur, Esra ve ben evi toparlarken annem yengem teyzem mutfaktaydı. Esma abla Eymen'i uyuturken Kübra abla da özel dersi olduğu için henüz gelmemişti. Kendisi fizik öğretmeniydi de.

Sanırım hayatında sevdiğin tek fizik öğretmeni o.

İç sesim sanırım bu gün iyi tarafından kalkmıştı çünkü saçmalamıyordu.

Ütülediğim şalımı özenle yatağımın üzerine serdim. Kesinlikle kırışmamalıydı.

"Dicle, bu işler bitti. Gel biraz yemek yiyelim." Akşam olmasına az kalmıştı. Kızlarla hemen hızlıca birşeyler hazırlayıp yedik. Daha sonra ise üzerimizdeki yemek ve temizlik kokusu geçsin diye sırayla duşa girdik. Saçlarımı kurutup hemen topladım ve odamdaki elbisemin karşısına geçtim. Elbiseyi bir kez daha beğeniyle süzdükten sonra bir şey olmasın diye dikkatle giydim üzerime. Elbise tam olurken aynadan kendime baktım. Bence güzel olmuştu.
Şalımı da yaptıktan sonra Yağmur yüzüme biraz pudra sürmüştü büyük ısrarlarla. Fotoğraf çekecekmiş yüzüm parlamamalıymış.

Makyaj işlerinden asla anlamazdım yapmazdım da. Ama yüzüme sürdüğü pudra -yani ben pudra olduğunu tahmin ediyorum- yüzümde dikkat çekecek bir değişiklik oluşturmamıştı. O yüzden sıkıntı yoktu.

Az sonra fırsatım olmayacağının bilincinde şöyle bir aynaya baktım her şeyim düzgün mü diye.

Düzgün olduğuna karar verdikten sonra herkesle birlikte salona geçtim. Hep birlikte oturup sohbet ederken az sonra bize Kübra abla da katıldı ve misafirleri beklemeye başladık.
《•》

Yazardan/Kandemir evi.

"Oğlum çikolata nerede ya!" Aysel Hanım'ın iki saattir çikolata paketini araması ve bulamamasının sınırı sesine yansımış ve tüm evi inletmişti.

"Burda anne Mert ve Oğuz yemesin diye saklamıştım. Getiriyorum hemen!" Fırat Tuna kitaplığına sakladığı çikolatayı aldı ve annesine götürdü.

"Çiçeğin nerede oğlum?" Annesi panik halinde bir onu bir bunu sorup duruyordu çünkü bir tanecik oğlunun hiç bir şeyi eksik olsun istemiyordu.

"Anne çiçeğe bir şey olmasın diye arabada bıraktım. Burda bir şey olur diye getirmedim." Annesi tekrar başını salladı ve hazır mı diye kocasına bakmaya gitti. Fırat sonunda annesinin telaşesinden az da olsa kurtulabildiği için rahatlayarak koridorda bulunan vestiyer dolabının aynasından kendisine baktı ve kravatını düzeltti.

O Dicle ile sözlenecek olmasının mutluluğunu yaşıyordu. Dicle'yi Allah için çok sevmeye dünden razıydı, onu helali yapmaya, bir ömrü onunla Allah'ın çizdiği yolda geçirebilmek için yapması gereken ne varsa yapacaktı.

"Ooo! Damat bey! Hani 'aptal aşık Kutay' gibi değildin, hani seninki sadece davaydı onu düşünüyordun, aldım istihbaratlarını Oğuz'dan." Komiser arkadaşı olan Oğuz ona Dicle'yi bulan kişiydi. Ama asla başkalarına anlatacağı aklına gelmemişti.

"Yazıklar olsun Tuna! Nasıl bana söylemezsin sen? İlişkimiz tam şu an burada bitti! Bana yalan söylemeyecektin. Arama bir daha!" Mert tüm oyunculuğunu kullanarak bir sahne sergilerken Fırat sadece aynada üstünün üzgün olduğuna emin oldu ve Oğuz'a 'yazıklar olsun' temalı bakışlarını atarak Mert'i zerre umursamadan mutfağa gitti ve kendine bir bardak su doldurdu. Sandalyeye oturup besmele çekti ve içindeki az heyecanı az da olsun alsın diye yavaş yavaş içti. Bir yandan da telefonuna bakıp biraz uğraştı. Sonunda herkesin hazır olduğuna kanaat getirdiklerinde besmele çekerek evcen çıktılar. Herkes arabasına gideceği arabaya ilerlerken özenle çiçeğini annesine emanet etti. Annesi, babası , Zehra ve babaannesi bir arabada giderken kendisi ve arkadaşları kedisinin arabasında gidiyorlardı.

Dicle'den

Herkes oturmuş misafirleri beklerken içimde yavaş yavaş ve sakince büyüyen bir heyecan vardı. Arada bir karnımda dolanıyor, bazen de kalbimi sıkıştırıyordu ama bu kötü bir his değildi. Aksine bana tatlı geliyordu.

Evet tatlı, bu arada tatlı demişken bir tane tatlı mı yesek?

Hayır İç ses. Şu an bir şey yersem kusarım.

Aman be sen bilirsin! Sana da bir şey beğendirilmiyo- Ay ZİL ÇALIYOR KOŞ!

Bir anda duyulan zil sesi ile iç sesim bile son derece gerilmişti. Ben de hemen yerimden kalktım ve ayaklarımdan çıkan sesi dinleyip sakinleşmeye çalışarak kapıya ilerledim.

Tamam Dicle! Sakin ol ve derin bir nefes al!

Euzubillahimineşşeytanirracim bismillahirrahmanirrahim.

Kapıyı açıp karşıma bakacakken onu görmem ile bakışlarımı indirdim ve kapıyı tamamen aralayıp kenarda beklemeye başladım.

"Hoş geldiniz." Sesim duyulsun diye biraz yükseltmiştim. İçeri girip çikolata ve çiçek buketini ellerime ve bedenime değmemeye özen göstererek kucağıma bıraktı. O geçerken ben de tek tek diğer girenleri karşıladım. Sultan Ninenin elini öperken Aysel hanım izin vermemiş bana sıkıca sarılmıştı. Zehra da sıkıca sarılıp geçti içeri. Oğuz ve Mert abi de içeri girerken bana baş selamı verdiler. Ben de selamlarını aynı şekilde aldım. Herkes içeri geçince ben de ayakkabıları hemencecik düzeltip mutfağa geçtim. Elimdekileri masanın üzerine bıraktım. Heyecan basmıştı ve yüzüm yanıyordu. Elimle kendimi yellerken bir yandan da derin derin nefesler alıp sakinleşmeye çalışıyordum.

"Dicle!" Arkamdan gelen seslenme ile bir anda korktum ve "Ay!" Diye bağırarak yerimde sıçradım.

Kızları görünce bir an rahatladım ama bağırdığımı ancak o zaman fark edebildim ve panikle ellerimi ağzıma kapattım. Resmen bağırmıştım ve içerde beni istemeye gelen insanlar vardı.

Of ya! Yeminle rezilsin.

"Ben bir bakayım siz oturun." Annemin zoraki Neşeli çıkan sesi koridordan geldi ve hemen arkasından da kendisi göründü.

Yanıma gelip sessizce bağırmak dediğim hiddetli fısıltısı ile konuştu.

"Ne oluyor Dicle! Neden bağırdın?" Ben de aynı şekilde cevapladım.

"Ya anne ya bunlar gelmiş arkamdan sessizce, beni korkuttular ya! Zaten heyecanlıyım." Sesim sonlara doğru kısılmış ve tamamen yok olmuştu.

"Tamam neyse hadi içeri gidelim."

Hepimiz ördek yavrusu gibi dizilip annemin peşinden içeri girdik. Ben bana kalan kapının yanındaki sandalyeye otururken Esra sol yanımda, Yağmur ise sağ yanımdaydı. Ortamda bir hoşgeldiniz nasılsınız muhabbeti dönüyordu.

"Dicle sen nasılsın kızım?" Sultan Ninenin bana yönelttiği soru ile heyecandan kekelememek için büyük bir çaba göstererek cevapladım.

"İyiyim efendim, siz nasılsınız?"

"Bizde iyiyiz çok şükür kızım." Eşarbının bağladığı iki ucunu ve kenarlarını düzeltti. Herkes sohbet ediyordu ben ise heyecandan ellerimi titremesin diye sıkıyordum.Bazen üzerimde bakışlar hissetsem de onlara bakmamaya özen gösteriyordum.

Kısa bir anda gözüme takılan sahne ile gelmeyelim diye dudaklarımı birbirine bastırdım.
Oğuz abi Kübra ablama bakmıştı ama bu bakış hiç de kötü niyetler barındırmıyordu. Tahminimce rastgele denk gelmişlerdi. Kübra ablam ise ona bakan Oğuz abiye kısa çaplı bir şok yaşattı. Gözlerini devirdi ve kısık sesle oflayarak annemlerin sohbetine odaklandı. Oğuz abi kaşlarını çatıp olan biteni anlamaya çalışmış bir yandan da Kübra ablamı rahatsız ettiğini hissedip başını eğdi. Oğuz abi de daha önce abimin yanında gördüğüm arkadaşlarından biriydi ve abim arkadaşlarını çok özenli seçerdi. O yüzden kötü bir niyeti olmadığını düşünüyordum.

"Kızım hadi kahveleri yap." Annemin beni dürtmesi ile ben ve tüm genç kız heyeti ayaklandı ve mutfağa geçtik. Kalabalık olacağımızı bildiğimiz için Yağmur onlardaki kahve makinesini de getirmişti. Kimse nasıl içiyordu hiç bir bilgim yoktu ama.

"Ben kime nasıl içiyor sormayı unuttum!" Telaşla ne yapacağımı şaşarken Kübra ablam elini boş ver dercesine gibi salladı.

"Amaaaan, canım boş ver. Yaparız hepsine orta şekerli olur biter. Takılma bu kadar." Bir yandan da koluma sıvazlayıp kahve makinelerinden birinin başına geçti. Bu her ne kadar içimdeki endişe in tamamını alıp götürmese de yine de artık içeri gidip kime ne istediğini soramazdım. Çok geçmeden kahveler hazır olunca özel fincanı ayırdım. Herkes heyecanla içine ne koyacaağımı bekliyordu. Ama bence heyecanları boştu çünkü içine tuz atmayacaktım. Eski adetlerdeki amacını öğrendiğimden beri gerek olmadığına inan biriydim. Ama bal koyacaktım. O yüzden dolaptan bal kavanozunu çıkardım ve içine biraz bal koydum.

"Oldu bu şimdi nehir bozuntusu! Ne bu enişteye kıyamamalar. Bassana tuzu!" Yağmur hafifçe kafamın arkasından vurdu ama ona sadece omuz silkmekle yetindim.
Ben bir tepsiyi alırken Esra da öbür tepsiyi almıştı. Yağmur'a bu ciddi görevde bir sakarlık yapamayacağına dair güvenemiyordum.

İçeri girdiğimizde ben misafirlere büyükten küçüğe doğru dağıtırken Esra da bizim aileye dağıtıyordu.

En son Fırat'a uzattım tepsiyi. Ben sadece tepsiye bakarken o da tepside kendisinin olduğu belli olan kahveyi yanlış görmesiyle hafiften titreyen elleriyle aldı. Ben herkese kahveyi dağıttığım için yerime oturdum.Ve kaçamak bakışlarla tepkisini ölçmeye çalıştım. Kahveyi herkes onu izlerken eline aldı ve derin bir nefes verip tek yudumda kahveyi içti. Beklediği tadı almamış olacak ki gülümsedi ve ceketinin iç cebinden beyaz bir kamelya çiçeği çıkarıp kahve fincanı ile birlikte sehpanın üzerine bıraktı. Bana evlenme teklifi ettiğinde de bir kamelya bırakmıştı. Sanırım kamelyaları seviyordu. Ben de severdim.

"Sebebi ziyaretimiz malum Orhan Bey." Ahmet Amca söze girip babama bakınca babamın yüzünde farklı bir ifade oldu.

"Gençler birbiri ile tanıştılar ve evlenmek istediler. Bize de gereğini yapmak düşer." Ahmet Amca boğazını temizledi ve dikleşti yerinde.

"Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Dicle'yi oğlumuz Fırat Tuna'ya istiyoruz." Ortamda son sözleri ile bir sessizlik yayılırken kalbimin sesini duyuyor atışlarını hissediyordum. Babam bana dönüp sordu.

"Rızan var mıdır kızım?" Herkes bana bakarken dilimin tutulmasından korktuğum için sadece başımı salladım. Anneme döndüğünde annem de gözlerini kırpıp açarak onay verdi. Babam sonunda Ahmet amcaya döndü. Ben heyecandan kalbimin atışlarını kulaklarımda hissederken Esra elimi avucunun içerisine aldı. Sıcak avucu bana güven verirken heyecanım az da olsa yatıştı.

"Benim kızım bir tane Ahmet, Fırat Tuna da efendi, Allah'ı peygamberi bilen bir çocuk. Allah'ı peygamberi bilen kimseyi üzüp kırmaz. O yüzden içim rahat. Verdim gitti." Babam bana döndü ve öyle bir baktı ki şuraya oturup bağıra çağıra ağlamak istiyordum. Babam beni o kadar güzel büyütmüştü ki annemle hakları asla ödenmezdi. Gözlerim dolarken ortamda Neşeli sesler yükseldi.

"Hayırlı olsun zaman." Sultan Nine herkese hitaben söyledi bunları. Ben ise büyüklerimin ellerini öpüp sarılmaya başladım. Herkes herkesle sarıldıktan sonra iş yüzükleri takmaya geldi.
Ben ve Fırat yan yana dururken Yağmur tepsi ile geldi. Yüzükleri Ahmet Amca kesecekti. Birbirine kurdele ile bağlı olan yüzükleri taktık.

Ahmet Amca yüzükleri taktıktan sonra ikimize de hitaben konuştu.

"Birbirinize verdiğiniz bu söz birbirinizi üzmeyeceğinize, güvenleri yıkmayacağınızın sözü. O yüzden birbirinize Allah rızasını gözeterek davranın." Makası alacağı anda Yağmur tepsiyi hafif geriye çekti.

"Makas kesmiyor Ahmet amcacığım." Ahmet Amca ve odadaki herkes buna gülerken yavaşça cüzdan çıktı. Tepsiye 3 tane iki yüz bırakıldı. Yağmur başını olumsuz anlamda salladı.

"Cık! Kesmez Amca." Ahmet Amca gülüp iki tane daha iki yüz bıraktı.

"Keser mi?" Ahmet Amca Yağmur'a sorarken o hemen cevapladı.

"Bence keser." Ahmet Amca makası aldı ve besmele çekerek kesti. Tekrardan bir hayırlı olsun selinden sonra herkes fotoğraf çekilmeye başladı. Büyükler ile bin bir poz çekildikten sonra sıra gençlere gelmişti. Yağmur yanımda durup koluma girdi ve Fırat'a döndü.

"Valla enişte iyi kaptın benim kuzenimi. Şanslı adamsın. Herkes alamazdı"
Susmasını işaret ederek ona bakıp gözlerimi büyüttüğümde ne var der gibi omzunu silkti.

"Ben herkes değilim kimse kuzenine benim baktığım gibi bakamaz." Duyduğum cümle kalbimi titretirken ne yapacağımı ne tepki vereceğimi şaşırdım. Sadece annemlerin duyup duymadığını kontrol ederken bir anda kenara itilmem ile başımı Fırat ile aramıza giren ve girerken de beni içmekten hiç çekinmeyen abime baktım. Kolunu belime dolarken biraz daha Fırat'tan uzaklaştı.

"Hadi çekiyorsanız çekin fotoğrafı." Ben gülümsedim. Az önceki ses beynimde dolaşıyor ılık bir hissin içime dolmasına neden oluyordu. Aptal aptal sırıtma isteğini ise kameraya gülümseyerek saklıyordum.

Tüm fotoğraflar çekildikten sonra bir çay eşliğinde ikramlıklar servis edildi ve ortamı sıcak ve neşeli bir sohbet doldurdu. O esnada abimlsr ve Fırat bir anda ayaklandı.

"Biz bir hava almaya iniyoruz baba."

Ne havasıydı bu?

Aboo! Ne olduğunu anlamadın mı cidden Dicle!

19.09.2023

Bölüm sonuuu!
Evet biliyorum biraz geç kaldım ama sebeplerim var cidden. Öncelikle wattpad ile düzenleme hatası yaşadım daha sonra ise sağlık sorunları. O yüzden bu gecikmeyi mazur görün lütfen 🥲

Bölüme gelecek olursak elimden geldiğince uzatmaya çalıştım umarım beğenmişsinizdir.

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?

Karakterler hakkındaki fikirleriniz?

Sevdiğiniz veya sevmediğiniz sahne?

Düzenlemeden atıyorum o yüzden Yazım hataları varsa özür dilerim.

Bu arada lütfen oy ve yorumlarınızı esirgemeyin çünkü beni için çok önemliler. Bir artıralım oy sayılarını. Siz yaparsınız✨️🩵

O zaman sona geldiğimize göre,

Allah'a emanet olun kendinize iyi bakmanız dileğiyle🤎🌃

Continue Reading

You'll Also Like

87.8K 2.2K 43
Kanser olduğu için kendini sevmeyen bir kız. Ve onu her şeyden çok seven bir komutan. Kanser bir kız ve komutan bir birlerini çok severler ama bundan...
306K 12.9K 70
Ela:Eğer yokuşa gelirsen ben sana getiririm. Erdem:Gelmem mi be Ela:Börekler için gelirsin gibi. Durduk yere çocuğa niye ima yaptıysam. Benim için ge...
2.3K 92 11
Hümeyra kendi halinde normal tesettürlü bir kızdır. Arkadaşının verdiği numarayı kendi sınıf arkadaşı sanırken gerçekte o numaranın okulun zorbasına...
KOMUTAN By bsaa

Teen Fiction

28.3K 549 34
"Ben seni sadece bir dakikalığına değil ömrümün sonuna kadar kahraman olarak bileceğim."