Fötr Şapkalı Adam • Taekook

By LeydimAlic3-_-

1.3K 326 826

Üst katına yeni taşınan garip tavırlı adamla birlikte, gizemin en derinlerine inip ardındaki sırları çözeceği... More

Bölüm 1: Bright Moon Street
Bölüm 2: Üç Seans Yeterli
Bölüm 3: Ohio'daki İlk Vaka Fiyaskosu
Bölüm 4: Yılbaşı Partisi
Bölüm 5: Sayaç Durduğu An
Bölüm 6: Dedektif Jungkook Jeon
Bölüm 7: Herkes Aptaldır
Bölüm 8: Dedektif Jeon'un Planı
Bölüm 9: Bay Kim'in Arabası Üzerine

Bölüm 10: Bilardo Masasında Hayaller

97 16 124
By LeydimAlic3-_-

Bölüm 10: Bilardo Masasında Hayaller

Max Artman'ın yüzü bozuldu. Ne diyeceğini bilemedi. Geri çekildi. Açılan önüyle bilardo masasına yaklaştı, tebeşiri istekanın ucuna sürterek sürtünmeyi artırdı, masaya doğru eğilip istekayı köprü yaptığı elinin üzerine koydu. Aklındaki planı gerçekleştirmek için güvenli bir atış yapması gerekiyordu. Önündeki aralarında boşluklar olan yeşil, kahverengi, sarı toplara baktı. Yeşil ve sarı topun arasında kahverengi top vardı. Kahverengi topun hizasında, biraz aşağısında mavi renkte top bulunuyordu. Aradaki mesafe iyice açıldığında, kendisinin bulunduğu bantın karşısındaki bantın yakınında ise üçgen şeklinde dizilmiş on beş tane kırmızı top vardı. Bu kırmızı topların, üçgen şeklinin alt uzun kenarının çok az aşağısında siyah top bulunmaktaydı. Üçgen şeklinde dizilmiş kırmızı topların, üçgenin sivri ucunun bitişiğinde son olarak pembe top vardı. Yirmi bir toptan oluşan bu snooker oyunu, tüm bilardo oyunlarının en zorudur. Diğer bir farklı özellik olarak da topların üzerinde numara yoktur.

Jeon Jungkook nihayet hedefini belirlediğinde istekayı geriye çekip orta hızda beyaz topa vuruşunu yaptı. Beyaz top süratle uzaktaki kırmızı toplara çarparak, kırmızı topları ve pembe topu ileriye doğru sürükledi. Toplar çok saçılmamıştı. Hâlâ birbirlerine temas ediyorlardı. Vücudunu dikleştirdi, istekayı yere temas ettirerek tıpkı bir baston gibi kullandı. Gözlerini kıstı, bütün toplara tek tek baktı. Bir tane bile top cebe girmemişti.

Jonathan Tailor kolunu Amy Day'in omzuna dolayarak alaycıl bir gülüş sundu. "Iskaladın adamım. Çok iddialı konuşmuştun, bu yüzden iyi oynadığını düşünmüştüm. Ama daha ilk atışta bir tane bile sokamadın... Ne diyeceğim? Şimdi beni dikkatle izle ve öğren."

Jeon Jungkook onu dinledi ve başını salladı. Elindeki tebeşiri avuç içinde sıkıştırdı. Makosen ayakkabısını yere vurup kaldırdı, vurup kaldırdı. Ayakkabısını yerle temas ettirerek ritim tutmuştu. Bu ritim Michael Jackson'nın 'Billie Jean' şarkısının ritmiydi. En sevdiği besteciydi o adam. Bazen yemek yaparken Michael Jackson'nın bir şarkısını açar ve dans ederek yemek yapmaya devam ederdi. Ritmi pek tabii etrafındaki adamlar anlamasa da beyninin içinde dönen o şarkıydı. Yüzü ise buna ters olarak çok ciddiydi. Jeon Jungkook çok ciddiydi. Şu an da onu kim görse, işine odaklanmış, sadece oyunu düşünüyor, derdi. Fakat Jeon Jungkook aynı zamanda birçok şeyi düşünebilecek biriydi. Beyni çok hızlı çalışırdı, düşünmüyor, gibi göründüğü zamanlar da bile düşünürdü. Hiçbir adımını gereksiz atmazdı, hepsinin bir amacı vardı. Ritmi bozan yanında biten Kim Taehyung'du. Elindeki tebeşiri, Kim'e uzattı. Elini açan adamın avuç içine bıraktı tebeşiri.

Jonathan Tailor, dağılan kırmızı toplara yaklaştı, hizaya geçti. İstekasını elinin tersinin üzerine yerleştirdi. Dikkatlice sopayı beyaz topa yaklaştırdı ve yumuşak bir vuruş yaptı. Önünde duran kırmızı top, ceplerden birine girdi. Tailor dikleşti, topu sokmanın verdiği gururla göğsünü şişirdi. Bu göğüs şişirme hareketi Jeon Jungkook'a ithafendi. Tekrar beyaz topun arkasına geçti, istekasını sol eline yerleştirdi. Sopayı geriye doğru çekip hızla ileri itti. Hedef aldığı sarı top deliğin hemen yanından sekip geri döndü.

Kim Taehyung sıranın kendisine geldiğini anlayınca telaşa kapıldı. Doğruyu söylemek gerekirse istekanın nasıl tutulduğunu bile bilmiyordu, hatta ve hatta elle köprü nasıl ayarlanır fikri bile yoktu. Artı olarak Jeon Jungkook'un hiçbir top sokamaması, buna karşın Jonathan Tailor'ın bir kırmızı top sokması onu şu an daha telaşlandırmıştı. Belki Jeon Jungkook, cebe bir top bile sokmuş olsaydı daha rahat olabilirdi.

Yardım dilercesine gözlerini Jeon Jungkook'a çevirdi. Şöyle dedi: "Hangi topa vurmalıyım? Oyunun kurallarını bile bilmiyorum."

Bunu duyan Amy kıkırdadı. "Sen ciddi misin? O zaman neden düelloyu kabul ettiniz? Ah, siz çocuklar... Bu oyunda çok beceriksizsiniz-"

"İzin verin, Bay Kim'e birkaç dakikalığına oyunun kurallarından bahsedeyim. Zaten oynamayı bile bilmiyor ve sizin şu an da bir puanınız var. Oyunu anlatmak için bana süre tanırsınız diye düşünüyorum." Uzun cümlesiyle Amy Day'in sözünü kesmişti.

Jonathan Tailor elini havaya kaldırıp gelişi güzel salladı. "Ah, dostum, vakit senin. Karşımda dişli bir rakip olsaydı buna izin vermezdim ama siz... Sorun değil, istediğin gibi anlat, taktik ver. Ve sonra devam edelim."

"Teşekkürler." dedi Jeon. Bu teşekkürün ardından onlara sırtını dönüp Bay Kim'e baktı. "Bay Kim. Öncelikle bir kırmızı top sokmaya çalışmalısınız. Eğer sokarsanız bu sefer kırmızı hariç renkli bir top sokmalısınız. Kırmızı hariç soktuğunuz renkli toplar oyunun sonuna kadar geri çıkarılıp eski yerine konur. Ta ki masada sadece renkli toplar kalana kadar. Atış topunuzu, yani beyaz topu deliğe sokarsanız karşı tarafa, rakibinize dört puan kazandırırsınız. Buna dört ceza puanı denir. İlk başta kırmızı top yerine yanlışlıkla renkli topa vurursanız en az dört olmak üzere, topun değeri kadar karşı tarafa puan kazandırırsınız. Topların değeri şu şekilde: kırmızı top bir puan, sarı top iki puan, yeşil üç, kahverengi dört, mavi beş, pembe top altı ve son olarak siyah top yedi puan. İstekayı atış topunuza iki defa temas ettirirseniz rakip takıma yedi puan kazandırırsınız. Top dışarı çıkarsa da yine rakip takıma yedi puan kazandırırsınız. Masadaki kırmızı toplar bittiğinde renkli toplar puanına göre küçükten büyüğe cebe atılır. Onun dışında bilmeniz gereken bir şey yok, şimdi atışınızı yapabilirsiniz."

Kim Taehyung, Jeon Jungkook'un dediklerini çok iyi anlamıştı anlamasına da bunu uygulamaya nasıl dökeceğini hâlâ bilmiyordu. Cesaretini toplamak için derin bir nefes aldı. Önünü bilardo masasına döndü, beyaz topa yaklaştı. Masaya doğru eğildiğinde istekayı gelişi güzel elinin üzerine yaslayınca karşı rakip ona güldü.

Jeon Jungkook, yeni oyunu öğrettiği arkadaşının acemiliğine gülen rakip oyunculara sert bir yüz ifadesiyle baktı. Hiç sevmediği tavırlardan biriydi. Üstelik Kim Taehyung daha önce bu oyunu oynamamıştı. Daha anlayışlı olmalıydılar.

İstemsiz dilini yanağının içinde gezdirirken Kim Taehyung'a arkasından yaklaşıp onun sırtına doğru eğildi. Başını Kim Taehyung'un omzundan uzatıp bir kolunu Kim Taehyung'un sağ tarafından diğer kolunu da sol tarafından geçirip ellerini tuttuğunda onun uzun saçları Kim Taehyung'un kadrajına girmişti. Kim Taehyung'un yüreği ağzında atarken o gayet sakindi. Onun için heyecan verici bir durum yoktu. Fakat Kim Taehyung kalçalarında hissetiği Jeon'un kasıklarıyla adeta olduğu yerde ter döküyordu. Dövmeli eliyle Kim'in işaret ve baş parmağını tutarak bir köprü yapmasını sağladı. Bu sırada Kim'in solak olduğunu bir kez daha anladı. İstekasını tuttuğu sol elinin üzerine yerlestirdiği eliyle de sopayı geriye doğru çekti. Kim'in biraz daha sola yanaşması için uyluğuyla onun bacağına temas ederek sola doğru baskı uyguladığında ikisi de bir adım sola kaydı. Jeon Jungkook pozisyondan emin olduğunda fısıltıyla konuştu: "Gülüşlerine aldanmayın, siz siz olun, sadece kendi aklınızdaki saraya odaklanın. Yavaş bir atış olsun. Kolay bir pozisyondayız şu an. Yumuşak bir atışla kırmızı topu deliğe sokacağınıza inanıyorum." Başını sağa çevirmiş, onun kıpırdayan dudaklarından akan sözcükleri dinleyen Kim Taehyung pekmez olmuş beyniyle yutkunarak başını aşağı yukarı salladığında Jeon ani bir hızla geri çekildi. Kalçalarındaki sıcak temastan kurtulan Kim Taehyung, girdiği şoku atlatmak için beyaz topla biraz daha bakıştı. Sanki Jeon, hâlâ onun boyun girintisinde gibi hissediyordu. Boynundaki sıcaklık hâlâ duruyordu. Ve nefesleri yüzüne çarparken, aslında onun dudaklarının kendisine ne kadar yakın olduğunu yeni fark etti. Sadece ve sadece bir parmak kalınlığında boşluk vardı dudakları arasında.

Fazla belli etmemek adına başını hafifçe iki yana sallayıp o görüntüyü aklından çıkarmaya çalıştı. İstekayı tıpkı Jeon'un dediği gibi yumuşakça beyaz topa yaklaştırıp vurdu. Ağırca hareketlenen beyaz top, deliğe yakın duran kırmızı topa değerek cebe girmesini sağladığından Kim Taehyung çocuksu bir gülüşle masadan dikleşti, Jeon'a döndü. "Gördünüz mü?! Onu cebe soktum! Bunu gördünüz mü?!"

Elini pantolonunun ceplerine sokan Jeon sırıttı. "Gördüm Bay Kim. Mükemmeldiniz."

"Şimdi bir tane de renkli top sokmaya çalışacağım değil mi?"

"Evet. Beyaz topun yanına gidin. Uygun top belli. Eğer girmezse de üzülmeyin." Son cümlesini söylerken karşı rakibe baktı. Yüzünde hâlâ o sırıtış vardı. Bu yüz ifadesinden dolayı rakip takım onun bir şey yapmaya uğraştığını düşündü.

Kim Taehyung onu onaylayarak rakip takımın bulunduğu banta doğru gitti. Az önceki gibi masaya doğru eğilip elini köprü yaptı. Eğildiğinden dolayı ortaya çıkan çıkık kalçalarına bakan Jonathan Tailor'ın yüzünü gülümseme kapladı. Diliyle üst dudağını yaladı.

Bunu fark eden Jeon Jungkook kafasını bir sağa bir sola eğerek boynunu kütletti ve sahtece boğazını temizledi. Jonathan Tailor gözlerini kalçalardan çekip Jeon'a baktığında onun korkutucu yüz ifadesini görünce yüzündeki gülümseme kayboldu fakat yine de geri planda kalmadı. Kim Taehyung'a arkasından yaklaştı. Konuştu: "Sana yardım etmemi ister misin? Bir top daha sokmanı sağlayabilirim."

Sözleri işiten Kim Taehyung masadan dikleşip arkasına döndüğünde Tailor'ın dibinde olduğunu fark etti. Onun göğsüyle bakışırken gözlerini yüzüne doğru çıkardı. "Hayır, ben kendim halledebilirim." Elini Tailor'ın göğsüne koyup geri çekilmesi için baskı uyguladığında Tailor bir adım geriledi. Elini indirdi. "Ama Bay Jeon dediğin adam sana yardım ederken onu engellememiştin."

Bedeni yanmaya başlayan Kim Taehyung bakışlarını elindeki istekaya çevirirken aklına gelen ilk cümleyi söyledi: "Aynı şey değil. O zaman nasıl tutacağımı bilmiyordum. Ama şimdi biliyorum ve yardıma ihtiyaç duymuyorum."

Doğru bir açıklamaydı aslında fakat Jeon Jungkook ona tekrar yardım etmeye kalkışsaydı onu engellemeyeceği de diğer bir gerçekti.

"Pekala. Yap bakalım atışını."

Tekrar masaya dönüp eğildi. İstekasını uzattı, fakat istediği topa yetişemiyordu. Snooker bilardosunun diğer zorluğu da buydu. Masa çok büyüktü, uzunluğu 3 metre 6 santimetreydi. Jeon'a baktı. "Yetişemiyorum." dedi.

"Bacağınızı masaya koyun Bay Kim. Sonra masaya uzanın. O zaman yetişirsiniz." Diğer bilardoda pek karşılaşılmasa da snooker bilardoda bu gibi yöntemler kullanılırdı.

"N-nasıl yani? Anlamadım." dedi Kim.

"Bekleyin." Jeon ona yaklaştı. Dövmeli parmaklarıyla Kim'in sol uyluğunu tutup eklemeni kırarak diz kısmını masaya koymasını sağladı. Şimdi Kim Taehyung'un sol bacağı masanın üzerindeydi. Belini de tutarak onu istediği konuma getirdi ve onun kahverengi saçlarının arasından dövmeli parmaklarını geçirip başını masaya doğru eğdirttirdi. Şimdi gövdesi de tamamen masayla temas ediyordu. "İstekayı uzatın şimdi. Biraz zor ama dediğim gibi girmesi çok da önemli değil, benim için o top oradan hareketlensin yeterli."

İşte şimdi topa yetişiyordu. Jeon Jungkook, Tailor'a baktı. Kim Taehyung'un pozisyonundan dolayı az öncekinden bile daha belirgin duran kalçalarını hâlâ gözleriyle taciz ettiğini görünce onun önüne geçerek görüş alanını kapattı. Gönül isterdi ki yüzüne yumruk atsın ama ortamın şu an uygun olmadığını biliyordu.

Jeon sadece Kim'in uzanmaya çalıştığı topa bakıyordu. İstekasını geri çekip iteklediğinde siyah top karşı banta çarpıp çok az geri döndü. Jeon Jungkook masadaki görüntüyü görünce başını olumlu bir şekilde aşağı yukarı salladı. Kim, bacağını masadan indirip geri çekildi. Arkasına döndü ve daha demin yanında olan Jeon'u arkasında gördü. Dibinde bulunan adam ona çok yakın olduğu için başını geriye doğru çekti. Yakınlıktan rahatsız olan Kim'i anladığında geri çekildi Jeon.

Kim Taehyung bugün olanlardan dolayı eve gidince uzunca bir düşüneceği kesindi.

Sıra Amy Day'deydi. Amy Day, tebeşirini istekanın ucuna sürttü. Tebeşiri bantın üzerine koydu, beyaz topun durduğu yere gitti. Kırmızı toplara baktı. Girmeye müsait bir kırmızı top bulduğunda masaya eğildi. İstekasını köprü yaptığı elinin altından geçirip beyaz topa vurdu. Beyaz top ilerledi. Kırmızı topa çarptı. Kırmızı top deliğe girdi. Amy Day dikleşti. Jeon'un önünde duran beyaz topun yanına gidip eğildi ve istekasını uzaktaki siyah topa fırlattı. Beyaz top süratle ilerleyip siyah topun dibinden geçip gitti. Banta çarpan topun geldiği konumu dikkatle izleyen Jeon dudaklarını birbirine bastırdı. Top hiç de güzel bir yerde durmamıştı. Geri dönen top tam da öbür bantın dibinde durmuştu. Atışı en zor pozisyondu bu. Çok düşündürürdü, bu yüzden karşı tarafa puan bile verdirtebilirdi.

"Aha, şimdi sıçtın. Bu topu asla çıkaramazsın. Ben olsam ilk denemede olmasa da birkaç denemede çıkarırdım ama sen... Sen acemisin."

Jeon Jungkook'un bir kulağı Tailor'daydı. Düşünüyordu. Topları izliyordu.

"Atış yapma-"

"Sus!"

"Sen kim-"

"Sus dedim! Sana sus dedim!" Toplardan gözlerini alıp sesini yükselttiğinde Jonathan Tailor şaşıp kaldı.

Gazinodaki birkaç göz onlara dönse de bu gibi bağırışlar alışageldik şeyler olduğu için geri önüne döndüler. Tailor'ın sustuğunu görünce tekrar toplara baktı. Beyaz topun arkasına geçti, masaya eğildi. Dinledi. Yaklaşık on saniye boyunca topu izledi. Geri dikleşti.

"Yapamayacaksın işte-"

"Tek kelime daha edersen... Yemin ederim, senin o leş bedenini bu masaya gömerim. İğrenç ses tonun düşünmemi engelliyor!"

Onun aşağılayıcı hiçbir hakaretine sesini çıkarmayan Jeon Jungkook, düşünürken onun konuşmasına bu kadar tepki göstermesine de şaşırmıştı Tailor. Amy Day, Tailor'ın sinirli yüzünü görünce onu sakinleştirmek adına yanına yaklaşıp, Jeon Jungkook'u çileden çıkarmamak için Tailor'ın kulağına yaklaşıp çok sessizce konuştu. Sesi fısıltıdan ibaretti. "Bırak, tahrik etme adamı. Zaten öndeyiz. Sakin ol, tamam mı?" Elini adamın omzuna koydu, sıktı. Tailor onaylarcasına başını salladı ve tekrar masaya eğilmiş olan Jeon Jungkook'u seyretmeye devam etti.

Jeon Jungkook derin bir nefes alarak dikleşti. Başını iki yana salladı. Her iki elinin işaret ve orta parmaklarını şakaklarına koyup ovdu. Gözlerini kapattı. "Bay Kim, sesiniz çıkmasın. Ayağınızı oynatmayı kesin."

Kim kaşlarını çatarak bir Jeon'a bir de stresle oynattığı ayağına baktı. Ayağını durdurdu. O sesten bile rahatsız oluyordu.

Ne yapıyor bu adam?, diye içinden düşündü Tailor.

"Düşüncelerini de sustur, aptal!"

Tailor duyduğu sözlerle şaşkınlıkla dudaklarını araladı. Hiçbir tepki vermemek için kendini zor tutuyordu. Gözleri kapalı olduğu hâlde düşündüğünü nasıl anlamıştı? Nihayet Jeon Jungkook gözlerini açtı ve üzerindeki takımın ceketini çıkarıp Kim'e döndü. Ceketi ona uzattı. "Tutar mısınız?" Onun elinden ceketi alıp koluna astı.

Jeon tekrar masaya dönüp ceketi çıkardığı için ortaya çıkan beyaz gömleğinin yakasını tutup çekiştirdi. Bununla kalmayıp ilk üç düğmesini açarak rahatça bir nefes çekti. Gömleğin kollarını dirseklerine kadar kıvırdı, perçemlerinin diplerinden parmaklarını geçirerek ensesine kadar taradı. Bu görüntüyü izleyen Kim Taehyung, onun fazla yakışıklı ve seksi olduğunu düşündü. İstekayı ustaca banta yapıştırdı. Sopayı dik tuttuğu için hem karşı rakip hem de Kim Taehyung ona garip bakışlar atıyordu. Bu tutuşu karşı rakip de ilk defa görüyordu.

Jeon eğer başarılı bir atış yapamazsa karşı takıma dört puan gidecekti. Bu ceza puanıydı. Ardından hakem, yani Max Artman beyaz topu alıp tekrar eski yerine (bantın dibine) koyup Jeon Jungkook'un tekrar atış yapmasını isteyecekti ve tekrar başaralı bir atış yapamazsa yine karşı tarafa dört puan gidecekti. Yani başarılı bir atış yapana kadar bu devam edecekti.

Jeon Jungkook derin bir nefes aldı, dikey tuttuğu sopayı beyaz topa vurduğunda top sürüklenmek yerine yukarı doğru sekti ve banttan ayrılarak yol almaya başladı. Karşı rakip ve Kim Taehyung nefesini tutmuş, beyaz topun ilerleyişini izlerken beyaz topun son durağı kırmızı top olmuştu. Beyaz top kırmızı topa çarptığı için top deliğe girmese de tekrar atış yapmasına gerek yoktu. Kural buydu; beyaz top, renkli topa değdiği sürece oyun cezasız devam ederdi. Fakat Jeon Jungkook sadece kırmızı topa çarpmasını hedeflemedi, aynı zamanda deliğe girmesini hedefledi ve öyle de oldu. Çarptığı kırmızı top köşedeki cebe girdi. Amy Day dudaklarını 'o' şeklinde açarak izlemişti olanları.

Jeon yerini aldı, siyah top hedefindeydi. Eğer siyah topu cebe sokarsa karşı tarafı şu anlık geçeceklerdi. Siyah top yedi puandı. Değeri en yüksek top. Bir tane Kim, bir tane de kendisi kırmızı top soktuğu için toplam da dokuz puan edecekti. Tabii sokabilirse. Beyaz topa vuruşunu yaptı, top siyah topa çarptı ve cebe girdi. Artman siyah topu cepten çıkarıp eski yerine koydu. Jeon tekrar istekasını düzeltti, bir tane de kırmızı soktu. Ardından tekrar siyah topa geldi. Siyah topu hedefine aldı ve cebe soktu. Artman yine siyah topu delikten çıkarıp eski yerine koydu.

Bu sırada Jonathan Tailor olayı yeni yeni çözmeye başlamıştı. Başından beri bu adamın yaptığını yeni çözmüştü. Başta amacı zaten deliğe top sokmak değildi. Topları istediği konuma getirmekti. Bundan sonrası Jeon Jungkook için tereyağından kıl çekmek gibiydi. Bu şekilde karşı tarafa hiç sıra vermeden puan katlayarak bütün topları kolayca deliğe sokabilecekti. Dediğim gibi, o hiçbir adımı gereksiz atmazdı, hepsinin bir amacı vardı. Bunda da yaptığı gibi.

Masada bir tane bile kırmızı top kalmadı. Jeon Jungkook en son masada kalan on iki kırmızı topu da deliğe sokmuştu. Buna ek olarak her kırmızı toptan sonra bir tane renkli top sokmak zorunda olduğu için kırmızı toplar haricinde her seferinde en yüksek puana sahip olan siyah topu sokup durdu. O kadar profesyonel oynamıştı ki... O kadar planlı ve zekiceydi ki. Adeta dilleri tutulmuştu. Şu anda toplam 97 puana ulaşmıştı. Karşı rakip ise iki puandı.

Amy Day bıkkınca nefes verdi. "Yeter artık, ne zaman bize sıra gelecek?"

Jeon elindeki istekayı kılıç çevirir gibi çevirip masaya koydu sırıtarak. "Hiçbir zaman."

Sıra onlara geçse bile Jeon fark attığı için masada kalan topları deliğe soksalar da öne geçemezlerdi. Öyle olduğunu varsayarsak son durum 29-97 olurdu. Fakat buna da izin vermeyecekti. Başta ettikleri aşağılayıcı cümlelere sözlü cevap vermemişti belki ama kıvrak zekasıyla zekice oynayarak güzelce bir yanıt vermişti onlara.

Şimdi tek yapması gereken renkli topları küçükten büyüğe doğru cebe sokmaktı. Önce sarı topu sokması gerekiyordu. Sarı topu, ardından yeşil topu, ardından kahverengi topu, ardından mavi topu, hemen ardından pembe topu ve son olarakta siyah topu tek tek cebe soktu. Masada bir tanecik bile top kalmamıştı. Bütün topları deliğe sokmuştu.

Artman böylesi maçı ilk defa canlı olarak izlediği için neredeyse kekeleyerek Jeon Jungkook'un topladığı puanı açıkladı: "2 puan Amy ve Jonathan, 124 puan Jeon ve Kim. Sikeyim, eğer televizyona çıkmış olsaydın Century-Break yaptığın için (tek istekada hiç top kaçırmadan yüz puan ve üzeri topladığın için) seni zengin edecek derecede para ödülü vereceklerdi dostum! Neden turnuvalara katılmıyorsun?!"

"İhtiyacım yok. Fakat Honda Civic'i Bay Kim'e hediye etmek için sabırsızlanıyorum." Bunu derken Tailor'a baktı ve devam etti. "Senin yerinde olsam bu acemi seni yendiği için bir daha bilardo oynamazdım. Bir acemiye yenilmek... Daha düşürücü bir şey olamazdı." Gömleğinin düğmelerinden dördüncüsü de bu sefer sıktığı için kendiliğinden açıldı. Onun büyük göğüs kasları, giydiği gömlekleri zorluyordu.

Tailor diyecek hiçbir şey bulamıyordu. Yediklerini yutmuştu. Bu oyun tabiri caizse fena girmişti ona. Yenilmişti. Hem de ne yenilmek.

Kim'in elinden ceketini aldı. "Teşekkür ederim Bay Kim. Ceketimi taşıdınız."

Kim Taehyung kocaman gülümsedi. "Bu bir onurdu Bay Jeon! Sizi hayranlıkla izledim. Her işte mükemmel olmayı nasıl beceriyorsunuz? İzlerken o kadar çok şaşırdım ki bir an dudaklarımı hiç kapatamayacağım sandım."

Aynı şekilde gülümsedi Jeon. "Benim hakkımda böyle mi düşünüyorsunuz? Her işte mükemmelim, öyle değil mi?!"

Daha fazla bu rezil anına tanıklık etmek istemeyen Jonathan Tailor cebinden arabasının anahtarını çıkarıp bilardo masasına koydu ve Amy Day'le beraber oradan sessizce uzaklaştılar.

"Evet, evet öyle! Ne diyebilirim ki!"

"Bilmem. Biraz daha devam edin, lütfen. Başka ne düşünüyorsunuz hakkımda?" Bu soruyu sorarken yan gözle masadaki anahtarlığa baktı. Kim Taehyung'un cevap vermesini beklerken anahtarı alıp cebine attı.

"Başka!.." dedi Kim Taehyung. Sonra sus pus oldu. Çünkü diğer düşündükleri hiç de masum değildi. Başka, arkama geçtiğinizde, sizi hissettiğim an nefesimi kestiniz. Ceketinizi çıkarıp bana uzattığınızda ceketinizi tuttuğum için yani bu görevi bana verdiğiniz için kendimi şanslı hissettim. Gömleğinizin düğmelerini açtığınızda, kollarınızı sıvadığınızda ve kemikleri belirgin parmaklarınızla saçlarınızı taradığınızda dayanılmaz derecede seksi olduğunuzu düşündüm. Bedenimi bilardo masasına yasladığınızda beni sertçe becermenizi diledim ve bunu kısa süreliğine hayal ettim. O sırada parmaklarınızla saçlarımı kavradınız, saç diplerimde kalın parmaklarınızı hissettiğim o an gözümün önünde seneryolar canlandı. Toparlanmak benim için çok zor oldu Bay Jeon. Siz çok fena bir adamsınız.

Kim Taehyung bunların hepsini içinden geçirdi ve sözlü olarak şunları söyledi: "Başka! Narsistsiniz, egolusunuz, kendinizi beğenmişsiniz!"

Jeon Jungkook'un yüzündeki gülümseme iyice büyüdü. Hatta kıkırdadı. "İstediğim cevap bu değildi ama bunu da kabul edebilirim. Sık sık sizden duymaya alıştım psikiyatrist Doktor Bay Kim." Özellikle unvanını kullandı.

.
.
.

Jeon'un duygu değişimleri böyle yansıyor 🤌

Continue Reading

You'll Also Like

249K 23.7K 25
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...
795K 77.2K 34
endişelenmeyin bay kim, bayan kim sizi seviyor. #1vkook 15.04.23
190K 7.8K 36
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
18.5K 1.6K 49
Kesit~ Gözlerim dudaklarına kaydı. Aynı şeyin onda da olduğunu fark ettim.. Buradan sonra ya mantıklı düşünecektim ya da şu âna kadar yaptığım gibi h...