LİYUZA

By nefesalsiktiret

644K 32.5K 6.3K

Acılarla dolu bir kız ne kadar iyileşebilir ki? (Aile kurgusu ya da abi kurgusu dediğiniz şeyden) 🍂 •Bu hika... More

Karakter Tanıtımı
1. Bölüm: Gerçekler
2. Bölüm: Yabancılar
3. Bölüm: Korkuların Sonucu Hatalar
4. Bölüm: Yalanlar ve Yalancılar
5. Bölüm: Vedalar Acıdır Acıtır
6. Bölüm: Ev Var Evim Yok
7. Bölüm: Yargısız İnfaz
8. Bölüm: Silinmeyen İzler
9. Bölüm: Kaybolmuş Ruhlar
10. Bölüm: İncinmiş Beden
11. Bölüm: Sınır
12. Bölüm: Sonsuz Lanet
13. Bölüm: Mahvolmuş Hayatlar
14. Bölüm: Babasız Çocuklar
15. Bölüm: Tutsak
16. Bölüm: Gidişler ve Bitişler
17. Bölüm: Bir Nefes Kadar Yakın
18. Bölüm: İhtimal
19. Bölüm: İnanmıyorlar
20. Bölüm: İhtimal Yok
21.Bölüm: Sinir
22. Bölüm: Tadını Çıkar
23. Bölüm: Şirket
24. Bölüm: Tebessüm
25. Bölüm: Yapamam
27. Bölüm: Sır
28. Bölüm: Ölüme Terk

26. Bölüm: Geçmişin İzleri Yarabandıyla Kapanmaz

5.8K 484 249
By nefesalsiktiret

Merhaba canlarım.

Nasılsınız, nasıl gidiyor?

Çok bölüm atamıyorum farkındayım ama saçma sapan bir hayatım var inanın. Bu bölümü bile hastanedeyken vakit bulup yazabildim.

Oylardan çok yorumlarınız beni mutlu ediyor o yüzden yorumlarınızı esirgemeyin lütfen.

Sınır= 350oy 170 yorum

Bu arada unutanlar için en son Avmye gidiyorduk. Çağın, Çakır, Kıvanç, Liyuza ve Dora olarak.

Bölüme geçelim. İyi okumalar.

🍂

Evden çıkmıştık ama bir türlü yola çıkamamıştık çünkü yine bir yer kavgasına tutulmuştu herkes.

"Ya geçen sen oturdun zaten. Şimdi ben oturmak istiyorum."

"Ben hatırlamıyorum oturduğumu falan. Hadi geç abicim öne."

"Ya hayır bana ne."

Yaklaşık 5 dakikadır bu kavga böyle sürüyordu.

"Ya hepimiz aynı yere gitmiyor muyuz? Ne fark ediyor nerede oturacağımız." diye böldüm onları.

Çakır bi anda yüksek sesle şarkı söylemeye başladı.
"Anlamazdınn, anlamaaazzzdınnnn!"

"Bence Liyuza karar versin kimin nereye oturacağına."

Hepsinde gözümü gezdirdim. Dalga mı geçiyorlardı?
Önümdeki arabanın ön kapısını açıp bindim. Sonunda kadar açık olan camdan baktığımda hepsinin afallamış ifadesi güldürmüştü.

"Liz, ne yapıyorsun sen?" diye ilk tepki Kıvanç'tan gelmişti.

"Hepiniz arkaya oturmak istemiyor muydunuz? Geçin oturun işte."

Benimle oturmak istediklerini biliyordum ve eninde sonunda bana seçim yaptıracaklarını da. Birinin kalbini kıracağıma bu yol daha mantıklı gelmişti.

"Bu kızın zekası beni intihara zorluyor."

Çağın hafifçe sırıtıp sürücü koltuğuna doğru yürüdü.
"Hepimizi ipe dizdi demiyorsun da."

"Off abi ya hep senin yüzünden! Ne güzel birlikte oturacaktım."

Kıvanç konuşan Dora'nın ensesine vurdu.
"Çok konuşma yürü."

Hepsi oflayarak arabaya doluştuğunda sonunda yola çıkabilmiştik. Tek araba değildik. 3 arabaydık, bizimle birlikte 2 araba da korumalar vardı.

Bana çaktırmamaya çalışıyorlardı ama babamla Vuslat korumalar konusunda çok dikkatliydi o yüzden içim çok rahat gidiyordum.

Yola çıkalı 2 dakika bile olmamıştı ama bu sefer de müzik kavgası çıkmıştı. Herkes farklı telden bir şeyler istiyordu. O kadar alakasız şeylerdi ki orta yolu bile bulamıyorduk.

Dora, Kupa Kızı ve Sinek Valesi
Kıvanç, Islak Islak
Çakır, Tello Tello Can
açmak istiyordu...

"Ya güzel yurdumun bağrından müzikler varken neden başka bir şey çalalım."

"Ya abi düğün mü burası Tello Can ne?"

"Sus valla sinek valesi yaparım şimdi seni."

"Dora haklı abi. Zaten günde en az 4 kere halay çekiyorsun evde bi burası kalmıştı."

"Kendin dedin bi burası kalmış işte."

"Ay yok en iyisi açmayalım bir şey."

"Abi o zaman da çok sessiz etraf diyip konuşmaya başlıyor Çakır abim. Kafa kalmadı yemin ediyorum."

Bu kavga biraz daha sürerse cidden kapıyı açıp kendimi aşağı atacaktım. Susmaları için maalesef ve maalesef yine olaya el atmam gerekiyordu.

"Neden herkes sırayla istediği şarkıyı açmıyor?"

Bir anda tüm sesler kesildi ve Çağın'ın ufak kıkırtısı ardından kısık sesi duyuldu.

"En azından birimiz hâlâ akıl sahibi."

Çakır yanındaki Dora'yı omzuyla dürttü.

"Lan Doremon biz bunu neden daha önce düşünemedik?"

"Ya abi bin kere dedim şöyle seslenme diye!"

"Tamam be gören de küfür ettik sanacak."

Kıvanç arka koltuktan radyoya uzanmaya çalıştı ama başaramadı. Ve radyoya en yakın olan kişi olarak yine bu kutsal görevi yapmak bana düşmüştü.

"Sen dur ben hallederim. Sadece nereye basacağımı söyle."

Dakikalar sonra arabadakiler sırayla istedikleri şarkıyı dinlemeye başlamıştılar. Ben ise curcunadan bunaldığım için uyuyor taklidi yapıyordum.

Ön koltuklardan nefret eden bir insandım. Herkes nesine bayılıyordu anlamıyordum. Yani belki arkası dolu olursa ön taraf konforlu gelebilirdi ama ben yine de sevemiyordum. Yazdı ve tepedeki güneşin tüm ışıkları suratıma düşüyordu.

Aşırı sıcaklamıştım o yüzden gözlerimi aralayıp üzerimdeki yeleği çıkartmaya başladım.

Korsem ve arabanın kemeri öldürücü sıcakla birleşince gerçekten üzerimde bir ton yük varmış gibi bir baskı oluşturuyordu. Ya da belki de ben fazla huysuzdum.

"Ya abi sıra benim şarkımda ama."

"Ya şunu da dinleyelim sonra sen 2 tane şarkı açarsın ödeşiriz."

"Ohoo o 3 şarkı bitip bana sıra gelene kadar avmye varırız."

Kolumu diğer koluma ulaştırıp yeleği çıkarmayı denedim ama bir türlü beceremedim çünkü kolumu uzatmaya çalıştıkça sırtım geriliyor ve ağrıyordu.

Ben yelek için uğraştıkça canım yanıyor aynı zamanda arabadaki tartışma sesleri kulaklarımı kapatma isteği uyandırıyor üstüne bir de güneş her yönden ışık ve sıcaklığıyla baskılıyordu.

Benim bile hiç beklemediğim bir şekilde bir anda omuzlarım çöktü, ellerimle yüzümü kapattım ve ağlamaya başladım.

Ağlama seslerim arabada yankılandıkça diğer sesler kesildi. Birkaç saniye sonra araba sağa çekildi ve durdu. Hemen ardından Çağın'ın sesi duyuldu.

"İnin."

"Abi-"

"İnin biraz sonra çağıracağım."

Arka kapıların açılma sesi geldi. Ben hâlâ ağlamaya devam ediyordum. Saniyeler sonra çok yakınımda Çağın'ın yumuşak sesi duyuldu.

"Bak bakayım bana."

Burnumu çekip kafamı sağa sola salladım.

"Sorun ne? Çocukların sesi mi bunalttı."

Kafamı yine sağa sola salladım. Birkaç saniye sessizlikten sonra Çağın'ın ellerini ellerimin üzerinde hissettim.

"Hadi aç bakayım yüzünü. Sen söylemeden anlayamam ki neyin olduğunu."

Elleri ellerimi nazikçe aşağı çekerken direnmedim. Ellerim yüzümden iner inmez göz göze geldik. Yüzümü süzdükten sonra iç çekti.

Kendi kemeriyle birlikte benim kemerimi de çözmüş ve koltuğunun ucuna gelmişti. Ellerimin üzerindeki elleri yerinde duruyordu.

"Hadi söyle. N'oldu?"

Burnumu çekip konuşmaya başladım.
"Bilmiyorum bir anda aşırı daraldım."

"Daraldığını anladım da tam olarak sorunu anlamadım."

"Tek bir şey değil. Burası çok sıcak. Güneş tepede ve tüm ışığı yüzüme vuruyor. Ben de sıcakladım, yeleğimi çıkarayım dedim ama kemer yüzünden rahat hareket edemedim, sırtım da gerildiği için çok ağrıdı. Beceremedim."

Tekrar dolmaya başlayan gözlerime bakıp bir elini göz pınarlarımdaki ıslaklığa götürdü.

"Şşt tamam. Halledeceğim şimdi hepsini. Sorun kalmayacak. Yeter ki ağlama."

Gözlerini güneşe doğru çevirdi. Sonra arabanın içine bakıp konuşmaya başladı.

"Camlar açık klimayı da açarsam çarpar diye açmadım hiç. Camları kapatır klimayı açarız. Önde oturursan kemer takmak zorundasın o yüzden arkaya oturursun."

Hemen sonra gözleri yeleğime çevrildi.

"Çıkartalım mı?"

Kafamı aşağı yukarı salladığımda onun da yardımıyla hızlıca çıkarmıştık yeleğimi. Bana vermeden torpidoyu açtı ve içine koydu.

"Teşekkür ederim."

Yüzüme bakıp tebessüm etti.

"Rica ederim. Hadi arkaya, benim tam arkama geç istersen. Orası daha az güneş alıyor."

Kafamı salladığımda ikimiz de indik arabadan.

Dışarıdakilere kısaca göz gezdirdiğimde meraklı gözlerle bana baktıklarını gördüm. Çağın kafasıyla arabayı işaret ettiğinde bindim. Ama diğerleri daha binmemişti.

Kısık konuşma seslerinden sonra kapılar açıldı. Yine bir yer kavgası beklerken kimse itiraz etmeden yerlerine oturmuştu. Çakır öne geçmiş Dora yanıma oturmuştu. Kıvanç'ta cam kenarındaydı.

Radyodan gürültülü müzikler yerine sakin ama hüzünlü olmayan bir şeyler çalmaya başladı. Camlar kapanmış klima açılmıştı. Artık kesinlikle daha rahattım.

Yola koyulalı 5 dakika olmuş olmamıştı ki gözlerim yorgunlukla kapanmaya başladı. Yanımdaki Dora'dan gelen huzurlu koku da rahatlamamı sağlıyordu. En sonunda gözlerimi kapattım ve uykuya yenik düştüm.

🍂

İlahi bakış açısı;

Dora omzuna yaslanan başla donup kaldı. Kafasını hafifçe sola çevirdiğinde omzundan dökülen sarı saçlar görüş açısına girmişti. Yüzünde istemsiz bir sırıtma yer edindi.

Aynı zamanda hiç kıpıdamamaya çalışıyordu. İkizini rahatsız etmekten o kadar korkuyordu ki nefeslerini bile kısık kısık alıyordu.

O sırada dikiz aynasından Liyuza'yı kontrol etmek isteyen Çakır kardeşinin omzuna yaslanmış huzurla uyuyan kızı görünce içten bir tebessüm etti. Liyuza çok nadir uyuyordu. Uykuları da çok kısa ve acı doluydu.

Bazen Aram, Liyuza'nın uyuması için ona vitamin diyerek uyku hapı veriyordu. Söylese zaten Liyuza isteyerek alırdı hapı ama onu iyileştiğine inandırmak istiyordu. Belki bir ihtimal uykularının arada düzeldiğini görürse iyileştiğini düşünür ve bu ihtimale tutunarak hayatta kalmayı isterdi.

Evet ailesi onu hayatta tutmak istiyordu. Çünkü farkındaydılar henüz 17 yaşındaki o küçük kız bir ölüden ibaretti.

Liyuza'nın bu durumunda kendilerinin de payının olduğunu biliyorlardı. Bu yüzden her saniyeleri vicdan azabıyla geçiyordu. Ama bazı pişmanlıkların faydası yoktu.

Çakır yüzündeki tebessümü silip kaşlarını çatarak arkasına döndü ve olabildiğince kısık sesle konuşmaya başladı.

"Benim kardeşim neden hep bu çocuğun yanında derin derin uyuyor."

Düşünceli gözlerle Liyuza'yı seyreden Kıvanç cevap verdi.

"Galiba Dora'yla uyumak ona iyi geliyor. Sadece onunlayken kaşlarını çatmadan 1 saatten fazla uyuyor."

Dora heyecanlı ama bir o kadar kısık sesiyle konuştu.

"Gerçekten mi? Ben iyi mi geliyorum ona?"

"Yani bence öyle fikrimce." diye yanıtladı Çakır.

"Her ağladığında yorgun düşüyor."

Kıvanç'ın dalgın gözlerle Liyuza'ya bakarken söyledikleriyle diğer iki kardeşin de gözü huzurla uyuyan kıza döndü.

Çakır: "Ve sürekli ağlıyor."

Dora: "Bir anda ağlamaya başlayınca çok korktum."

Başından beri sessizce sohbeti dinleyen Çakır gözü yoldayken konuşmaya başladı.

"Anlattım zaten sıcaktan bunalmış. Hem biliyorsunuz Aram ilaçların böyle yan etkilerinin olacağını söylemişti. Ani sinir atakları falan o yüzden fazla tepki vermemeye ve sorunu çözmeye, onu rahatlatmaya çalışın."

"Abi avm sağda değil miydi?"

"Liyuza zor uyuyor zaten. Biraz daha uyusun."

"E arabayı otoparka çek uyusun öyle." diyerek lafa dahil oldu Kıvanç.

"Durdurursam uyanır uykusu çok hafif. Birkaç boş turdan kimseye zarar gelmez."

🍂

Liyuza'nın anlatımından;

Ufak bir sarsıntı hissettiğimde gözlerim ağırca açıldı. Hâlâ arabanın içindeydik. Hissettiğim sarsıntı da arabanın durmasından kaynaklanıyordu büyük ihtimal.

En son gözlerimin kapandığını ve kafamın Dora'nın omzuna düştüğünü hatırlıyordum. Ama şu anki görüntü hatırladığımdan bi hayli uzaktı.

Dora'nın göğsüne tüm gövdemi yaslamış, cenin pozisyonunda ona sokulmuştum.

(Fotoğraf temsilidir.)

Uyandığımı fark etmiş olmalı ki bana bakıyordu bu mevcut utanç duygumu iki katına çıkarıyordu. Göğsünden kalkarak yerimde dikleştim. Gözlerimi ovuşturarak kendimi bilmezliğe verip konuşmaya başladım.

"Geldik mi?"

"Geldik, geldik." diye cevap verdi Kıvanç.

Camdan dışarıya baktığımda güneşin bir hayli alçalmış olduğunu gördüm. Daha sonra çantamdaki telefonu alıp saate baktım. Şokla gözlerimi açıp Çağın'a döndüm.

"3 saatten fazla olmuş evden çıkalı. O kadar uzak bir yere mi geldik?"

Çağın dikiz aynasından yüzümü inceleyip cevap verdi.

"Hayır, o kadar uzak değil ama aşırı trafik vardı. Bekledik bayağı."

Kafamı salladığımda hareketlenen Çakır konuşmaya başladı.

"Uykun açıldıysa gidelim mi?"

Kafamı olumlu anlamda salladım. Arabadan çıkıp avmye doğru yol aldık.

🍂

Avmnin içinde 5 kişi yan yana dolaşıyorduk. Geleli yaklaşık yarım saat olmuştu. Birkaç mağaza gezmiştik.

Çakır gördüğü her fosforlu elbiseyi işaret edip "Bak bunu sana alayım mı?" deyip duruyordu. Başta ciddi olduğunu düşünsem de daha sonra bunun da onun garip espirilerinden biri olduğunu anlamıştım.

"Ya ama sen hiçbir şey beğenmiyorsun ki. O kadar farklı model gösterdim bana mısın demedin."
Çakır'ın haklı serzenişiyle ona baktım.

"Ya benim zaten kıyafetim var. Annem doldurmuş gardırobu. Fazlasına ne gerek var ki?"

"Olsun zenginiz biz unutma."

"Zenginiz diye israfçı mı olalım? Hem çok istiyorsan para harcamak kendine bak. Taktın benim kıyafetlerime. Allah Allah."

"Sus abiye cevap verilmez lizozom."

"Ne zom ne zom?"

"Ortaokul fen bilimleri dersi hücre organellerinden lizozom işte aa."

"Ya o ne ya."

"Sus kız herkes bi lakap bulmuş bi ben kaldım. Benim onlardan ne eksiğim var?"

"Kahr-ı bela ya!"

"O ne be."

"Ben de sana lakap takayım dedim. Sonuçta benim sizden ne eksiğim var di mi?"

Çakır'ın suratı bozulurken Çağın, Kıvanç ve Dora üçlüsü sırıtmaya başladı. Ortam sessizliğe büründüğünde Kıvanç yanıma gelip ileriyi işaret etti.

"Hadi oraya gidelim."

İşaret ettiği yere baktığımda gördüğüm kitapçıyla gözlerimden aynı anda hem özlem hem hüzün hem mutluluk hem de heyecanın okunduğundan emindim.

Kitapçılar her zaman en sevdiğim yer olmuştur. Eren'den sonra yaşadıklarımı birazda olsa unutmamı sağlayan, beni gerçeklikten koparan, kendimden bir şeyler bulduğum yerdi.

Parladığına emin olduğum gözlerle Kıvanç'a dönüp kafamı hevesli bir şekilde yukarı aşağı salladım. Saniyeler sonra kitapçının içindeydik.

"Annem kitaplığın boş durmasın diye benim kitaplarımı koydu. Sevmediğinin ve okumadığının farkındayım. O yüzden sevdiğin her şeyi al da kitaplığını dolduralım."

"Teşekkür ederim."

Kıvanç'ın dudağı tek yöne kıvrıldı.

"Borç bilirim."

Aldığım cevap sonrası önüme döndüm ve kendimi kitapların arasında kaybettim.

...

"Liyuza yarın gelip devam edelim mi? Biraz geç oldu."

Elimdeki kitaptan gözlerimi çekip yanımdaki Dora'ya doğrulttum.

"N'oldu ki? Uzun mu sürdü."

"3 saat oldu da o yüzden dedim."

Gözlerim şokla büyüdü. Hemen arkamda Çağın'ın sesi duyuldu.

"Dokunmayın demedim mi ben? Neden rahatsız ediyorsunuz?"

"Ya etmesin de napsın? Neden daha önce haber vermediniz?"

Çağın'ın bakışları yumuşadı. Derince iç çekip cevap verdi.

"Mutlu gözüküyordun."

Kısa süreli sessizlik Çakır'ın sesiyle bozuldu.

"Açım."

"Nice to meet you açım."

Çakır ve Dora aralarındaki espiriye gülerken geriye kalanlarımız garip gözlerle onlara bakıyorduk. En sonunda Kıvanç'la Çağan kitap yüklü olan 4 sepeti alıp kasaya ilerledi. Elinde yarısı dolu olan sepetle Dora da peşlerinden gitti.

Başta çok mu şey aldım diye düşündüm ama sonuç olarak kendi paramla ödeme yapacaktım. Ve kitaplar olmasa evde sıkıntıdan kafayı yiyeceğimi de biliyordum. O yüzden bu durumu fazla kafaya takmadan kasaya doğru ilerledim.

Kasanın yanında duran abi takımına kısa bir göz gezdirdim. Gerçekten karizmanın öz evladılar.

"8 bin 742 TL 14 kuruş."

Kasiyerin konuşmasıyla çantamdaki kartı çıkarıyordum ki aynı anda 3 kart ve bir tomar para kasiyere doğru uzandı.
Tabii ki parayı uzatan Çakır'dı...

"Ya napıyorsunuz siz?"

"Sen karışma kadın." Çakır tek kaşını kaldırmış yan gözle bana bakarak söylediği sözle Vuslat'ın yaptığı gibi ensesine patlatmak istedim.

"Ben ödeyeceğim ve kimse karışmayacak yoksa bir daha avmye falan gelmem."

"Ama-"

"Ştt kes kes kes."

Bir adım öne çıkıp elimdeki kartı kasiyere uzattım.

"Buyrun, buradan alın."

Ödemeyi hallettikten sonra elimizde 3 koli kitapla kitapçıdan çıkmıştık.

"Açım."

Çakır'ın haklı serzenişiyle ona baktım.

"Bu sefer ben de."

"Kıvanç elindekini benim kolimin üstüne koy. Çakır sen de düş peşime şunları arabaya atıp yemek yiyelim."

"Abi ben taşıdım bunu. İkisi ağır gelir sana."

"Gelmez gelmez. Sen kardeşlerinle bekle burada beş dakikaya geliriz biz."

Çağın'ın sözü bitince Kıvanç kafasını aşağı yukarı salladı ve elindeki koliyi Çağın'ın kucağındaki kolinin üstüne bıraktı. Bu adam hulk mu bu kadar şeyi taşıyabiliyor?

Kısa süre içinde Çakır'la ikisi gözden kaybolmuştu.

"Ne yemek istersin?"

Dora'nın konuşmasıyla ona döndüm. Tam olarak bana bakıyordu. Omuz silkerek cevap verdim.

"Bilmem. Öyle yemek seçmem ben."

"Hamburger?"

"Olur."

"Pizza?"

"Olur."

"Pide?"

"Hepsini sayacak mısın?"

"Hangisini daha çok istiyorsun anlayana kadar evet."

"Dora sıkma kızı. Gidince karar verir."

Kıvanç'ın müdahale etmesiyle Dora beni rahatsız ettiğini düşünmüş olacak ki suskunlaştı.

Müdahale etmek istesem de edemedim. Şimdi değil ama geçmişte rahatsız etmişti. O zaman susmamıştı şimdi susabilirdi.

Dakikalar sonra Çağın'la Çakır yanımıza gelmişti. Avm'nin yemek bölümüne ilerledik. Çağın arabadan indiğimizden beri torpidoda olan yeleğimi almış elinde taşıyordu. Ona fazlalık olmasın diye almak istediğimde sadece ihtiyacım olduğunda istememi söylemişti.

"Direkt restauranta gidelim. Orada herkes istediğini söyler." Çağın'ın mantıklı fikriyle herkes kafasını salladı. Avm'nin içinde yürürken karşıdan gelen 4 kişilik bir erkek grubu vardı.

Başta bir problem yoktu ama çocuklardan ikisi açık açık beni süzüyordu. Biri ise yüzüme bakıp flörtöz olduğunu düşündüğü bir şekilde gülümsüyordu. Kaşlarımı çatıp anında gözlerimi kaçırdım. Beni  baştan aşağı süzmeleri gerçekten kötü hissettirmişti.

"Şşt dönün lan önünüze!"

Yanımdaki Çağın'ın bağırmasıyla çocuklar hemen bakışlarını benden çekmişlerdi.

"Pardon abi yanlış anladın."

"Toz olun elimde kalırsınız!"

Benimle yaşıt duran ve reşit olmadıkları belli olan grup korku dolu gözlerle Çağın'a baktıktan sonra hızla uzaklaştılar.

Ben hâlâ vücudumu süzmelerinde kalmıştım. Asla unutamadığım korkunç anılar hızla zihnime doldu.

"Gel bakalım abiye."

Tırnaklarımın avuç içlerimi kestiğini hissettim. Derince yutkundum ama boğazımdaki yumru geçmiyordu. Dişlerimi birbirine geçirmemden dolayı çenemin ağrıdığını hissediyordum.

"Ben seni çok seviyorum biliyor musun?"

Nefesim daralıyor ellerim titriyordu.  Zihnimde canlanan gün soğuk soğuk terlememe sebep oluyordu.

"Şşt sessiz olman lazım. Seveyim biraz seni."

Omzumdan sertçe sarsılmamla gözlerim önümdeki bedene döndü. Çağın kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Bedenimdeki ellerini hızla ittim. Bir şeyler söylüyordu ama kelimelerini seçemiyordum.

"Bırak. Do-dokunma."

Midemin bulandığını hissediyordum. Kollarımı kendime sarmış titreyen vücudumla zor ayakta duruyordum. Etrafındakiler bana korku dolu gözlerle bakıyordu ama dokunmaya da çekiniyorlardı.

Bir panik atağın eşiğinde olduğumun farkındaydım. O an tek bir şey istedim. Beni sakinleştireceğini düşündüğüm tek bir şey. Dora'nın huzurlu kokusu.

Etrafıma göz gezdirdiğimde hemen sağımda bir adımlık mesafemde olduğunu gördüm ve düşünmeden kendimi kollarına attım.

Kollarımı beline sardım. Birkaç saniye duraksasa da o da kollarını yavaşça bedenime sardı. Burnumun ucundaki boynundan derin bir nefes çektim.

Şimdi sakinleşebilirdim.

🍂

Bitti.

Bölüm nasıldı?

En sevdiğiniz sahne neydi?

Ve en sevdiğiniz karakter?

Bölüm sonundaki olay da ileride açıklığa kavuşacak şimdiden tahminleri alayım.

Liyuza'nın bedeni yıllar sonra travmalara tepki göstermeye başladı. Kendini tüketiyor. Ya tükenip gidecek ya da tekrar varolacak. Zaman bilir.

Yıldızımızı parlatmayı unutmayın. Gelecek bölüm görüşürüz.

Öptüm, sevdim.

Continue Reading

You'll Also Like

ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

223K 9.4K 22
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
239K 20.4K 41
Binbaşı Ömer KURT... Anne ve babası şehit olduktan sonra yetimhane de büyüyen Ömer, vatanım için son kanıma kadar savaşacağım diyerek asker olur. Kal...
105K 9.3K 21
Ailesinin zoruyla tatilini fındık toplamaya gitmek için harcayan Enes'in başına Ordu'nun mafyası musallat olur.
KALBE KURŞUN By Val

General Fiction

299K 17.2K 24
❗kitabın isminde küçük bir değişiklik yapılmıştır. Sıkılan kaldırılmıştır. Üniversite de tıp okuyan genç kadın ve oraya yarbay dedesini katılacağı ko...