Fötr Şapkalı Adam • Taekook

Oleh LeydimAlic3-_-

1.3K 326 826

Üst katına yeni taşınan garip tavırlı adamla birlikte, gizemin en derinlerine inip ardındaki sırları çözeceği... Lebih Banyak

Bölüm 1: Bright Moon Street
Bölüm 2: Üç Seans Yeterli
Bölüm 3: Ohio'daki İlk Vaka Fiyaskosu
Bölüm 4: Yılbaşı Partisi
Bölüm 5: Sayaç Durduğu An
Bölüm 6: Dedektif Jungkook Jeon
Bölüm 7: Herkes Aptaldır
Bölüm 9: Bay Kim'in Arabası Üzerine
Bölüm 10: Bilardo Masasında Hayaller

Bölüm 8: Dedektif Jeon'un Planı

97 25 78
Oleh LeydimAlic3-_-

Bölüm 8: Dedektif Jeon'un Planı.

Çektiği sandalyeye oturdum ve bir kitabı önüme aldım. Kitabın cildi çok eski ve yıpranmıştı. Üzerinde kitaba başlama tarihi yazılıydı. İlk sayfasını açtığımda kahverengi bir sayfa ve silik siyah yazılar karşıladı beni. Bu kitapların çok eski basımlar olduğu ilk görünüşünden belliydi. İstemsiz, kitabın ilk sayfasındaki ilk cümlesini okudum. Fantastik dünyaya inanmıyorsan hiç okuma bile çünkü inançsız yaptığın her şey başarısız olacaktır, diyordu ilk cümlesinde.

Bay Jeon da önüne bir kitap aldı. İkimiz de sayfaları dip köşe karıştırmaya başladık. Bu elime aldığım ilk kitapta hiçbir işaret bulamadım. Kitabı kapatıp Bay Jeon'un demin kontrol edip sağına koyduğu kitabın üzerine uzanarak (Bay Jeon'u rahatsız etmemeye çalışarak) koydum. Oradakiler kontrol edilmiş kitaplardı. Benim tarafımdakiler ise daha bakmadıklarımızdı. Önüme gelen diğer bir kitabın kapağını açtım, sayfaları çevirirken sayfanın üstüne, altına ve köşelerine baktım. Gözüme çarpan garip işareti, işaret parmağımı işaretin tam altına koyarak Bay Jeon'a gösterdim.

"Bay Jeon! Bakın! O işaretlerden bir tane daha!"

Bir eliyle kapağını diğer bir eliyle sayfasını tuttuğu kitabın kapağını bıraktığında kitabın kapağı sayfayı tuttuğu eline çarparken anında bana baktı, ardından işaret parmağımın üzerine. "Kitabın ismi ve sayfasıyla beraber bulduğunuz işareti deftere ekleyin Bay Kim!" dedi. Sesi oldukça enerji dolu ve heyecanlıydı. Bir şeyler bulundukça heyecanı artıyor, işine daha fazla odaklanarak sanki hiç hızlı değilmiş gibi daha da hızlanıyor, emek harcıyordu. O gerçekten işinde iyiydi. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünüyordu. Doğrusu geldiği ilk günden beni zekasıyla etkilemişti. Sanki ona bilgilerim vahiy yoluyla inmiş gibi her şeyi (Sadece beni gözlemleyerek.) bilmesi...

Başımı salladım ve dediğini yaptım.

İşareti bulduğum kitabın diğer sayfalarına da baktım fakat başka bir işaret bulamadım. Bu kitabı da kontrol edilenlerin üzerine koydum.
Ben diğer kitaba geçtiğimde içeri polis üniformalı bir adam girdi. Bu adam şu dünkü bahsi geçen polisti. Dibimize kadar ulaştı. Elini pantolonunun kemerinin üzerine koyup baş parmaklarını kemerin iç kısmına sıkıştırdı ve not aldıklarıma baktı. Bay Jeon işine o kadar odaklanmıştı ki gelen polise bakmamıştı bile. Polis gözlerini aldığım notlardan alıp Bay Jeon'un odak noktasını bozarak konuştu: "Çık dışarı Jeon. Arkadaşını da kendinle beraber götür."

Bay Jeon kitabın kapağını kapattı ona bakmayı sürdürürken. "Neden?"

Onun bu sakin ve umursamaz halleri polisi kışkırtmış gibiydi. "Olay yeri inceleme yapılıyor, farkında değil misin?! Başına buyruk hareketler sergileyemezsin! Bıktım senin şu tavırlarından!"

"Ben buraya izin alarak girdim polis. İzin ver, işimi yapayım." Hâlâ sakince konuşuyordu. İşte Bay Jeon'un bu özelliğine hayrandım. Sakinliğini koruyabilen biriydi ve bu insanları ciddi anlamda kışkırtıyordu. Ne yalan söyleyeyim, bu rahat ve umursamaz halleri beni de rahatsız ettiği oldu. Bir olay karşısında o kadar soğuk kanlı oluyordu ki insanın beynine kan sıçratıyordu. Oysa bir şey yaptığı da yoktu. İşte bu insanları daha çok sinirlendiriyordu. Bay Jeon bir şey yapmadığı hâlde insanlar sinirleniyordu ve bu durumu fark ettiklerinde daha da sinirleniyorlardı.

"Bu görev bana ait dedektif. İzin ver işimi yapayım!"

Ufak bir değişikle Bay Jeon'un cümlesini tekrar eden polise sordu: "Senin kendi diksiyonun yok mu? Neden benim konuşma tarzımı taklit ediyorsun?"

Polis kaşlarını çattı. İyice sinirlenmişti. Daha fazla tahammülü kalmamış gibi görünüyordu. "Çık dışarı Jeon! İzni kim verdiyse ben reddediyorum. Görevin asıl sahibi ben olduğum için şu saatten itibaren burada olmanı istemiyorum."

"Kevin ve maktulün ailesi beni dedek-"

Onun sözünü sesini yükselterek kesti:
"Çık dışarı dedektif! Beni zor durumda bırakma! Yoksa işinden bile ederim seni."

Olayı arada kalarak izleyen ben son duyduğum cümleyle Bay Jeon'a döndüm. Döner dönmez de başımı tekrar eski haline getirdim çünkü Bay Jeon'un sinirli hali görmek istenilmez bir şeydi. Çenesini kasmıs, koyu kahverengi gözleriyle polisin gözlerinin içine içine bakıyordu adeta. Tabii masanın üzerindeki sıktığı yumruğunu unutmamak lazımdı. Bay Jeon işine aşık bir adamdı ve anladığım kadarıyla işini yapmasına izin verilmediğinde sakinliğini korumayı unutuyordu. Tıpkı şu an karşısındaki polisten bile daha sinirli göründüğü gibi. Demin polis sinirli, o sakin iken şimdi ikisi de sinirliydi, tek fark Bay Jeon'un içgüdülerinin onu tutmasıydı. Sanki o içgüdüsel şey olmasa polisi öldürecek gibiydi. Bu bakışları en son, psikopat olan hastamda görmüştüm. Kurbanını öldüren psikopat hastam...

Psikopatlar da içgüdülerini kontrol edemezler. Bu yüzden birini öldürürken düşünmezler, düşünmeye çalışsalar bile kayıtsız kalır çünkü dediğim gibi onlar duygularını ve içgüdülerini kontrol edemezler.

Neyse ki Bay Jeon psikopat veya katil değildi.

İçgüdüleri onu tutuyordu. Hâlâ olduğu yerdeydi. Yutkundu. Yavaşça yumruk yaptığı elini açtı, sandalyeden kalktı, elimi tuttu. Beden diliyle elimi tutarak kalkmamı istediğini anlayınca ayaklandım.  Ardından elimi bırakıp avuç içini açarak bana dışarı gösterdi. "Çıkalım, Bay Kim." Başımı salladım hızlıca. Çok çabuk sakinleşmişti. İşte Bay Jeon'un şaşırdığım diğer bir özelliği de buydu. Ani duygu değişimleri. Bipolar, derken şaka yapmıyordum.

Odadan çıktığımda yanıma geldi. Yan yana yürürken elindeki eldivenleri bilek kısmındaki lastiklerinden tutarak çıkarıp paltosunun cebine koydu. "Bu polisin ölme vakti gelmiş." dediğini duydum. Daha demin psikopat bir hastamın kurbanını öldürdüğünü, içgüdülerini kontrol edemediğini ama Bay Jeon'un bir katil veya psikopat olmadığını söylemiştim. En son duyduklarından sonra başımı hızlıca ona çevirdim. "Anlamadım?!"

"Boş verin."

Her söylediğini yapacak diye bir kural yoktu. Hâlâ sinirli olmalıydı. Baktığınızda sakin görünüyordu ama kişinin içinde yaşadıklarını hemen çözemezdik. Belki de sinirle söylediği birkaç değersiz kelimelerdi.

Evden çıkışımızı yaptığımızda ayakkabılarımdaki galoşları çıkardım. Eldivenlerimi de çıkarıp bahçede bulunan çöp kovasına attım. Ben bu işlemleri yaparken Bay Jeon çoktan bahçe kapısına ulaşmış beni bekliyordu. Hızlanarak yanına gittim. Bay Jeon beni yanında hissettiğinde yürümeye devam etti. Bahçeden de çıktığımızda demir kapının önünde not alan polise yaklaştı.

"Maktulün otopsi raporu çıktı mı?" diye sordu direkt konuya dalarak. Polis elindeki dolma kalemi mavi dosyanın kapağının üzerine koydu.

Sarı saçlı, 1,75 santimetre boylarında, mavi gözlü, belki doksan kilo üstü, sakalı yok ama uzun bıyıkları olan polis, mavi gözlerini Bay Jeon'un yapılı vücudunda gezdirdi.
"Sen kimsin? Ne yapacaksın maktulün otopsisini?"

"Ben dedektif Jungkook Jeon. Bu davaya tutulan dedektif. Maktulün otopsisine bakmam lazım. Olay günü onu tam inceleyemedim."

Adamın bir anda gözlerinin içi parladı. "Jungkook Jeon mu?! Ben senin büyük hayranınım dostum! Yüzünü fotoğraflarında hiç göstermiyorsun! Şu fötr şapkanı yüzüne indiriyor ve seksi bir poz veriyorsun!"

Bay Jeon onun hayranlığını bir köşeye attı ve sorusunu tek bir kelimeyle yeniledi: "Otopsi?"

"Ah, tabii!" Polis yüzündeki büyük gülümsemeyle elindeki mavi dosyayı dedektife uzattı. Anlaşılan başta dolma kalemiyle baktığı Jimin'in otopsisiymiş.

Otopsiyi merak ettiğim için Bay Jeon'un dibine girip başımı Bay Jeon'un neredeyse yanağına değecek kadar yaklaştırıp otopsi kağıdına baktım.

Jimin'in kimlik bilgiler hariç şöyle yazıyordu: Dış Otopsi Gözlemleri; Otopsi maktulün siyah bir ceset torbasında şeffaf plastiğe sarılı hâlde gelmesi ile 01.01.2010 01:32'de başladı. Maktulün üzerinde beyaz bir gömlek ve siyah deri bir pantolon olduğu görüldü. Beyaz gömleğin birkaç kısmı hariç her yerine kan bulaşmış olduğu gözlemlendi. Bedene bakıldığında çenenin her iki kısmında (sağ ve sol olmak üzere) yumruk, vurma vb. hareketlerden dolayı morarmalar gözlemlendi.

İç Otopsi Gözlemleri: Gövdenin sağ tarafında karaciğerde yumruk, vurma vb. hareketlerden dolayı zedelenme mevcuttur. Yumruk, vurma vb. hareketler bir kereye mahsus olmayıp birden fazla tekrarlanmıştır. Kırık söz konusudur. Sırt atar damarlarında heykel saplanmasından atar damar patlaması yaşanmıştır. Kafatasında ani yere düşmeden kaynaklı kırıklar mevcuttur. Beyin kanamasına kadar yol açmıştır.

Gözlemlenen Yara ve Darbelerin Özeti:
1- Göbek bölgesinde, sağ karın boşluğuna yakın, 2 cm uzağında yumruk darbeleri vardır.
Görüş: Darbelerin sayısı kırık çıkmasına neden olmuştur.

2- Çene kısmında, sağ ve sol olmak üzere yumruk darbeleri tespit edilmiştir.
Görüş: Çıkık ve çene kırılması mevcuttur.

3- Gövdeden geçen heykel, vücutta 22 cm genişliğinde yara açmıştır.
Görüş: Bu ölümcül bir yaralanmadır.

4- Zemine ani hızla düşen kafatasının birçok yerinde kırıklar vardır ve beyin kanamasına neden olmuştur.
Görüş: Bu ölümcül bir yaralanmadır.

Anlaşılan Jimin'i öldüren kişi onu öldürmeden önce güzelce pataklamış. Okumayı bitirdiğimde başımı kaldırıp benden uzun olan bedene baktım. Bay Jeon'un çoktan okumayı bitirip öylece önüne doğru dalgın bir şekilde baktığını fark edince onun kolunu dürttüm. Bana baktı. "Çene kısmının ve gövdenin birçok yerinde darbeler olduğunu söylemiştim. Dediğim gibi olaydan önce arbede çıkmış. Bir şeyler, çok az da olsa yerine oturuyor Bay Kim! Daha iyi anlamak için aklımda fikirler var ve size ihtiyaç duyacağım."

Bana mı? Neden ki?

...

"Evet, kumar oynamanızı istiyorum. Ne var bunda?"

Büyük bir şokla gözlerimi olabildiğince açarken bakışlarım anında Bay Jeon'u buldu. "Siz delirmişsiniz Bay Jeon! Ben ömrüm boyunca pişti bile oynamadım! Kumardan ne anlarım?"

Gayet sakince eliyle bana deri koltuğu gösterdi. "Ben öğreteceğim. Şöyle gelin!"

Gösterdiği yere oturmadan inkar ettim. "Hayır, hayır! Bunu kabul edemem!"

"Lütfen, oturun."

"Bay Jeon bu çok fazla!"

"Basit bir oyun, inanın."

"Bay Jeon, beni anlamıyor musunuz?"

"Sadece kartları aklınızda tutacaksınız. Yanınızda olacağım."

"Hayır, istemiyorum!"

"Kartları alıp geliyorum. Siz oturun!" derken sırtını bana döndü, salon içerisinde bulunan iki odadan dış kapıya yakın olan odaya doğru ilerlerken arkasından bağırdım: "Benim dediklerim İngilizce değil mi?! Neden anlaşılmıyorum?! Yapmayacağım! Bunu asla yapmam. Oraya adımımı bile atmam."

Bana dönmeden cevap verdi:
"Dedi ve oyun masasına oturdu, diyeceğim zamanı iple çekiyorum Bay Kim!" Odaya girerek gözden kayboldu.

Gerçekten! Gerçekten bu adam deli! Ve beni de delirtecek! Bana ihtiyaç duyacağını söylerken kumar oynattıracağı aklımın ucundan bile geçmemişti. Aklımın ucunu bırakın Bay Jeon'dan böyle illegal bir çözüm beklemediğim için böyle bir şeyin olanaksız olduğunu düşünmüştüm. Meğer asıl ondan beklemem gerekiyormuş. Neyin içine düştüm ben böyle?! Bu nasıl bir dedektif?! Bir dakika... Bay Jeon dedektif ise nasıl kumar oynayabilir ki? Yasak. Yasak derken cinayeti çözmek için illegal işlere bulaştığı elbette ortaya çıkacak çünkü o bir dedektif. Nihayetinde cinayeti nasıl çözdüğünü bilmeleri gerekir çünkü o polislerle beraber hareket eden bir dedektif. Bu demek olur ki Bay Jeon da onlardan (illegal işlere bulaşan insanlar) sayılır. Hatta belki onlardan bile. Ben nereden bileyim? Bu adamın gün geçtikçe- Pardon, hatta saat geçtikçe yeni bir şeyi ortaya çıkıyordu. Onun hızına yetişmek mümkün değildi.

Elimi alnıma koyarak sıkıntıyla deriyi ovuştururken deri koltuğa attım kendimi. Şimdi bir kahve olsaydı bu sinir, stresin üzerine iyi giderdi. Düşüncelerimin arasında Bay Jeon beyaz atletiyle içeri girince şaşırdığımı belli etmemek için büyüttüğüm gözlerimi hemen eski hâline getirdim. Omuz kaslarında gözlerimi gezdirirken kollarına haksızlık olmasın diye kollarında ve dövmelerinde de göz gezdirmeyi ihmal etmedim. Bu adamın vücut çalıştığı yüz kilometre öteden anlaşılırdı. Acaba yüzüme bir yumruk indirse bayılır mıydım?

Eklem kemikleri belirgin kalın parmakları arasında tuttuğu iskambil kartlarıyla yanıma ağırca oturdu. Adamın parmakları da fena iyiydi hani! Yapma Taehyung! Sırası mı? Hem de Bay Jeon! Yok, yok!

Kartları dövmeli eline aldı ve tek eliyle kartları yelpaze gibi açtı. "Öncelikle size kartların anlamlarını öğretmem lazım. Artı birler, eksi birler ve birler."

Aniden kaşları çatıldı. Bir şeyler ters gidiyor gibiydi. Gözlerini yelpaze gibi açtığı kartlardan alıp bana bakarken kartları aynı şekilde yelpaze gibi kapattı. "Fakat Kevin gazinoda hangi oyunlar oynandığını bilmiyor. Ya oynayacağımız oyun Blackjack değil de Texas Holdem ise... Hatta bu iki popüler oyundan başka oyunlar bile olabilir. Çin pokeri bile olabilir. Bunu atlayamayız. İşimizi şansa bırakmamalıyız, Bay Kim. Her gazinoda popüler oyunlar oynanmaz. Önce gidip bunu öğrenmeliyiz."

"Peki ya nasıl?" diye sordum merakla.

"Oynayarak." Kendinden emince cevapladı.

"İyi de hangi oyunu oynayacağımızı bilmediğimizi söylediniz."

"Hayır, Bay Kim. Oynayacağız ama kart oyunu değil. Oraya gideceğiz. Yasadışı bir yer olduğu için muhtemelen müşterileri de klasik tanınan kişilerdir. Biz ilk kez gideceğimiz için boş boş durursak göze batarız, en kötü ihtimalle slot makinesi çevireceğiz. En azından bunu yapmalıyız. Bu sırada içeriyi gözlemler ve oyunları anlamaya çalışırım. Bugün günlerden salı, Jimin'in sıklıkla gittiği günler ise cumartesi ve çarşamba. Yarın gidip önden bir giriş yapacağız, daha sonra cumartesi gününe kadar size sıkı bir çalışma hazırlayacağım. Özellikle Jimin'in gittiği günler orada olmalıyız,  çünkü onu öldüren onun gittiği günler de olan birisi veya öldüren kişiyi bilen birileri olması gerekiyor."

Aklımda hâlâ bir soru vardı. Sordum: "Ama siz dedektifsiniz. Kumar oynadığınız ortaya çıkar."

"Ben sadece dedektif değilim, Bay Kim. Aynı zamanda gizli, özel dedektiflik yapıyorum. Yani bu olanlardan polislerin haberi olmayacak."

"Peki, suçluyu buldunuz diyelim. Nasıl bulduğunuz sorulursa?"

"Dayak yedim, diyeceğim."

"Ne? Nasıl?"

"Anlarsınız, Bay Kim. Sabırlı olun."

Sabırlı olmak mı? Aklımda bir sürü soru oluşmuştu. Resmen gizli bir işe bulaşacaktım. Hem de dedektif Bay Jeon'la beraber. Ortaya çıkarsa ne yapacaktım? Kaç ay yatardım hapiste? Böyle bir risk alabilir miydim?

"Ya ortaya çıkarsa?"

"Çıkmaz." Kartları rastgele karmaya başladı.

"Ya çıkarsa diyorum. Bir ihtimal çıktı varsayalım..."

"Size bir şey olmamasını sağlayacağım, merak etmeyin. Hatta sağlayacağım değil planıma göre sağladım bile. Siz tamamen masum olacaksınız. Hiç tereddüt etmeyin."

Ona güvenmeli miydim? Onunla tanışalı sadece iki gün olmuştu. Bilemiyordum. Ne yapmalıydım? Onunla gitmeli miydim? Bilmiyorum! Kafamın içinde kendimle tartışıyordum.

Bay Jeon kartları deri koltuğa bırakıp kucağımda duran ellerimi kendi avuç içleri arasına aldı. Elleri buz gibi soğuk ve sertti. Gözüne gelen uzun kahküllerinden kurtulmak için başını hafifçe iki yana doğru salladı. Koyu kahverengi irisleriyle tam da gözlerimin içine baktı. "Korkulacak hiçbir şey olmayacak, Bay Kim. Lütfen, bana güvenin."

Biraz daha gözlerimiz temas ederse ben burada cayır cayır yanacaktım. Öyle bir ikna kabiliyeti vardı ki! Ne derse kabul edecek gibiydim. Kendisi bile ikna olmama yeterliydi. Mükemmel bir vücut ve mükemmel yüz hatları... Yutkundum. Ellerinin ellerimde bıraktığı hissiyata odaklanırken gözlerimi istemsiz iki üç saniye kapalı tuttum. Geri açtığımda Bay Jeon'un tek bir ifade barındırmayan yüzüyle karşılaştım. Avuç içlerinde terleyen ellerimi çektim ve ayağı kalktım.

"T-tamam! Ben gideyim artık."

Hemen arkamda büyük bir gülümsemeyle ayaklandı ve zafer kazanmış gibi yumruk yaptığı elini havaya kaldırıp indirdi. "Yarın saat yirmide yanımda olun, Bay Kim! Çok güzel bir gün bizi bekliyor!"

Onun bu devasa vücudunun aksine çocuksu heyecanına gözlerim önümü göremeyecek şekilde kısılana kadar gülümsedim.

.
.
.

Sonunda dedektif Jungkook'un lookunu buldum. Budur hocam.

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

345K 32K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
My You [JİKOOK] Oleh KD

Fiksi Penggemar

16.6K 4K 27
+82 10 1311 5960: Hamileyim. JJK: Kimsin?
14.4K 938 32
Jungkook; Dolabımın şifresini değiştirip üstüne bir de içini prezervatiflerle dolduran orospu çocuğu sendin değil mi? Jungkook hoşlandığı kıza çok ya...
15.9K 622 25
Bu kitap Yabani dizisinin 28. bölümünden sonra ASLAZ cephesinde yaşanan olayları konu aldığım bir kitaptır. Görmek istediğimiz fakat tüm beklentileri...