Bir Hayli

By __K-A-O__

1.3M 90.9K 15K

Klişe ama orjinal karışan bebekler klasiği... İlk yayımlanma tarihi: 19.11.2022 Final yayımlanma tarihi: 29.0... More

1.bölüm
2.bölüm
3.bölüm
4.bölüm
5.bölüm
6.bölüm
7.bölüm
8.bölüm
9.bölüm
10.bölüm
11.bölüm
12.bölüm
13.bölüm
14.bölüm
15.bölüm
16.bölüm
17.bölüm
18.bölüm
19.bölüm
20.bölüm
21.bölüm
22.bölüm
23.bölüm
24.bölüm
25.bölüm
26.bölüm
Yılbaşı Özel Bölüm
27.bölüm
ÖZEL BÖLÜM
28.bölüm
29.bölüm
30.bölüm
31.bölüm
32. bölüm
33.bölüm
34.bölüm
35.bölüm
36.bölüm
37.bölüm
Karakterlerle Soru-Cevap
38.bölüm
39.bölüm
40.Bölüm
41.bölüm
42.bölüm
43.bölüm
44.bölüm
45.bölüm
46.Bölüm
47.bölüm
48.bölüm
49.bölüm
50.bölüm
51.bölüm
52.bölüm
53.bölüm
54.bölüm
55.bölüm
56.bölüm
57.bölüm
58.Bölüm
60.Bölüm:Final
Düş Kapanı

59.bölüm

10.2K 1K 65
By __K-A-O__

Şu an tutacağı miktara göre finale 1 ya da 2 bölümümüz kaldı.

Finali yazdığım an günün dolmasını beklemeden paylaşırım.

Yarın da yine dershanem olduğu için şimdiden atayım dedim.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

İyi okumalar...

*

Eliz kıpır kıpır olduğu için ona oje sürmekte bir hayli zorlanıyordum.

"Niye bugün durmuyorsun?" diye söylendim huysuzca.

Oysaki kendisi oje sürmemi istemişti.

Eliz oje sürdüğüm elini ellerimin arasından birden çekip birbirine çarptığında derin bir nefes aldım.

Bu kız beni öldürecekti gerçekten.

Sürmekte olduğum ojenin elime bulaşması bir yana tırnağı da mahvolmuştu.

Kapım tıklatıldığında yatağın dibinde uyuklamakta olan Hayalet irkilerek uyanmış ve havlamıştı.

"Gelebilirsin!" derken Eliz'in tırnaklarını siliyordum.

Kartal abi içeri gülümseyerek girdiğinde ben de genişçe gülümsedim.

"Ne yapıyorsunuz bakalım?" dediğinde

Eliz'e ters bir bakış atmama engel olamadım.

"Oje sürmemi istedi ama düzgün durmuyor!" diye bir nevi Eliz'i şikayet ettiğimde Eliz anlamış gibi bana dil çıkarmıştı.

"Şşt!" dedi Kartal abi Eliz'in burnunu işaret ve orta parmağı arasına alıp sıkıştırmış ve sahte bir kızgınlıkla kaşlarını çatmıştı.

"Halaya dil çıkartmıyoruz..!" diye de uyardığında Eliz umursamadan bir dilini çıkarıp bir içeri sokarak değişik sesler çıkarmaya başlamıştı.

Kartal abi derin bir nefes alırken bana döndü ve tekrar gülümsedi.

"Hâlâ biricik kız kardeşim olmandan çok mutluyum..." dediğinde güldüm ister istemez.

"Kız olsaydı, biricik demez miydin artık?" dedim engel olamadığım bir merakla.

"Yoooğ!" dedi Kartal abi uzata uzata ve beni kendine çekerek sarıldı.

"Sen hep biricik olacaksın benim için. Kız olsaydı da bir şey değişmezdi." dediğinde gülümsemem genişlemişti.

Bu sırada Eliz de "Biycik!" diye bağırarak beni biraz kendine doğru çekmeye çalışmıştı.

Sanırım babasını kıskanmıştı.

"Biycik! Menim!" diye bağırması ise beni şaşırtmıştı.

Babasını değil, beni kıskanmıştı ve bu çok özel hissettirmişti sebepsizce.

"İyi!" dedi Kartal abi yarı tiripli bir şekilde ve yataktan kalktı.

"Siz takılın beraber..."

Odadan çıkacakken kitaplığımın önünde durdu ve bir yere sabitlendi bakışları.

Ben de baktığı yere baktığımda kuzuyu gördüm.

"Bazamın altında buldum. Eliz'in mi?" diye sorduğumda başını iki yana salladı.

"Sana almıştım." dediğinde şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım.

Hediye olarak oyuncak alacak yaşı geçtiğimi düşünüyordum. Ayrıca aldığı hediyenin bazanın altında ne işi vardı?

"Bana mı?" dediğimde bana dönerek gülümsemiş ve başıyla onaylamıştı.

"Cinsiyetini öğrendiğimiz gün... Babamla sana oda takımı olmaya çıkmıştık. O gün sana aslında bir peri almak istemiştim ama bulamayınca bu kuzuyu almıştım. Yıllarca bu odada boş beşiğin içindeydi..." derken yüzünde anlamlı bir gülümseme de vardı.

Ben ise asla o kadar eski bir şey olmasını beklemiyordum.

"Çok güzel..." diye mırıldandım.

"Bir isim koy ama acele etme lütfen!" diyen Kartal abiyle gözlerim kısıldı.

Adsız'ın ismi de Hayalet'in ismi de çok güzeldi bir kere.

*

"Cidden gidecek misin?" dediğimde Caner abi bana gülümsedi.

"Gidicem, prenses. Yarın akşam yola çıkıyorum ve gitmeden seni de bir görmek istedim." dediğinde oldukça üzülmüştüm.

Caner abi arayıp buluşup takılalım mı dediğinde öncekiler gibi öylesine takılıcağımızı düşünmüştüm ve özlediğim için de kabul etmiştim.

Ablamın, Caner abiden önce de ilişkileri olmuştu ama Caner abinin yeri benim için çok ayrıydı.

Bana rağmen bana kendisini sevdirmiş ve alıştırmıştı.

Üstelik ablamın Caner abiden önceki ilişkilerinin çoğu benim yüzümden bitmişti. Ablamın önceliği bendim ve bir çoğu bundan hiç mi hiç hoşnut olmamıştı.

"Ablam ve Kartal abiden dolayı mı?" diye sormama engel olamadım.

Caner abi uzanıp saçlarımı karıştırdı. Ancak bu sefer saçlarımı karıştırmasına kızamamıştım.

"Büyüklerin işine burnunu sokma, prenses... Zaten biliyorsun bizim için İzmir'e taşınmak hep bir ihtimaldi. Daha sakin, daha az kalabalık bir şehir..." dedi.

Biliyordum. Eğer ben üniversiteyi İstanbul'da değilde başka bir şehirde okuyacak olsaydım, ablam ve Caner abi de İzmir'e taşınmak istiyorlardı.

"Tabii tek başıma gideceğimi hiç düşünmemiştim ama emin ol iyi olacağım. Hem ablan ve senin bir ayağın hep İzmir'de. Arada gelirsin ziyaretime."

Annemiz, İzmir'li olduğu ve küçükken tatillerde hep İzmir'e gittiğimiz için ablam hep İzmir'i sevmişti.

Küçükken annemlerle gittiklerimizi hatırlamasam da ablamla sık sık gitmiştik tatillerde.

Caner abiyi ben mecburen başımla onaylarken o ceketinin cebinden minik bir hediye paketi çıkarmıştı.

Bana uzattığında şaşkınlıkla ona baktım.

"Bu ne?" dediğimde gözleriyle paketi işaret etti.

İtiraz etmeden hızla açtığımda genişçe gülümsememe engel olamadım.


Bu kurbağalı küpelerin aynısından daha önce de bende vardı ancak kaybetmiştim ve çok sevdiğim için uzunca bir süre aynısından aramıştım ancak aynısından hiç bir yerde bulamamıştım.

"Öyle tesadüfen görünce almak istedim. Stoğu ablanda. Yine kaybedersen..." dediğinde yerimden kalktım ve ona sıkıca sarıldım.

"Teşekkür ederim..." dedim oldukça içten bir şekilde de.

*

Buğlem'den

"Efendim?" diyerek Lara'nın aramasını cevapladım ancak neden aradığını pekâlâ biliyordum.

"Müsait misin?" diyen üzgün sesiyle derin bir nefes aldım.

"Müsaitim, bebeğim..." derken kırmızı ışıkta durmuş ve sesi arabanın hoparlörüne vermiştim.

"Caner abiyle buluştuk ya bugün, İzmir'e taşınıyormuş. Yarın gidecekmiş..."

Caner'i gerçekten seviyordu ve onun için yeri ayrıydı. Keza Caner benim için de oldukça değerli bir insandı.

"Biliyorum. Bu akşam adliyedeki arkadaşları ve bir kaç arkadaşıyla daha minik bir veda yemeği olacak..."

"Gidicek misin?" dedi heyecanla.

Caner'le artık olmayacağımızın bilincindeydi, hatta uzun zamandır bunun bilincindeydi ancak kötü ayrılmamızı da istemiyordu.

Yeşil ışık yanarken eş zamanlı olarak havlama sesi de duymuştum. Sanırım Hayalet yanındaydı.

"Gidicem..." dedim ve gerçekten gidecektim de ancak bir yanım gidip vedalaşmayı istese de diğer yanım hiç gitmek istemiyordu.

Çünkü Kartal'la olan evliliğimizden dolayı gittiğinin farkındaydım. Sürekli adliyede ister istemez karşılaşıyorduk ve bu üçümüz için de pek hoş bir şey değildi.

Her ne kadar Kartal'la evliliğimizin amacı farklı olsa da Caner'e bunu alenen söylememiş olsam da tahmin ettiğinin farkındaydım.

Üstelik Eliz'in duruşması da yaklaşıyordu ve onun gerginliği de ayriyeten üzerimdeydi.

Şimdi de zaten Eliz'in davasına bakan arkadaşımla görüşmeye gidiyordum.

Lara'yla kısa bir vedalaşmanın ardından telefonu kapatırken İstanbul trafiğine saydırıyordum içimden.

En nihayetinde kafeye ulaşabildiğimde bir de park etmekle uğraşmamak için arabayı valeye verdim ve doğrudan içeri girdim.

Kenan, cam kenarındaki bir masada oturmuş ve beni bekliyordu.

Beni gördüğünde ayaklandı ve kısaca sarıldık.

Oturmadan önce de montumu ve çantamı çıkararak sandalyenin kenarına asmıştım.

"N'aber?" dedim yerime yereleşebildiğimde.

"İyidir, nasıl gidiyor evlilik?" dediğinde alayla göz devirdim. Kendisi aynı zamanda Caner'in de arkadaşıydı. Yani ortak arkadaşımızdı ve bu akşamki yemekte o da olacaktı.

Hatta davadan sonra Kenan da İzmir'e dönecekti.

Caner'in yalnız kalmayacağı için memnundum aslında.

"Uzatma da konuya gir!" diye çıkıştım ve bir yandan da yanımıza gelen garsona gülümsedim.

"Ben bir mercimek çorbası alabilir miyim?" dedim hızla.

Canım acayip çekmişti şu an.

"Ben de bir fesleğenli makarna alayım." dedi Kenan da.

Garson siparişlerimizi aldıktan sonra yanımızdan ayrıldığında bakışlarım Kenan'ı buldu.

"Konuluk bir şey yok. Sizin niye bu kadar gerildiğinizi de anlamıyorum doğrusu. Davayı alırız ki bence amaçları da zaten sizi germek ve davayı iptal ettirip para koparmak..." dediğinde başımı iki yana salladım.

Kartal, davayı gerçekten kaybetmediği sürece tek kuruş verme niyetinde değildi Aylin'e ve Aylin'in de bunu çok iyi bir şekilde anladığını düşünüyordum.

"Zaten Harun Hakim'in baktığı bir davaya daha girmiştim. Gayet iyi bir hakim." diye de devam ettiğinde kafamdaki taşlar yerli yerine oturmuştu.

"Harun Öztürk'ten mi bahsediyoruz?" dediğimde beni başıyla onayladı.

Olayın gözümün önünde döndüğünü biliyordum.

Hızla sandalyemden kalkarken kısa bir süre önce çıkardığım montumu ve çantamı da aldım.

"Bir tanesin!" dedim ve bana şaşkınlıkla bakan arkadaşımı es geçerek hızla dışarı ilerledim.

Zaten akşam görüşecektik, Caner'in veda yemeğinde. O zaman anlatırdım ona.

Dışarı çıktığımda soğuk bana kendini hatırlatırken valeden arabamı getirmesini istedim.

Harun Öztürk hakkında bir kaç rivayet vardı ancak hiç işim olmadığı için gerçekliğini sorgulamamıştım.

Bazı avukatlarla ve hatta avukatların müvekkilleriyle birlikte olduğu ve karşılığında davada onların lehine karar verdiğini duymuştum.

Şimdi taraflardan biri savcıyken bu riske girmeyi göze alacağını sanmıyordum ancak diğer tarafın elinde kanıt varsa iş değişirdi çünkü Aylin'in avukatını da tanıyordum ve o da elini kirletmekten çekinmeyenlerdendi.

HSK'ye bir kez daha gitmem gerekecekti ama Eliz için değerdi sanırım.

Hemen bugün Caner'in yemeğinden sonra Ankara'ya gitmeliydim.

Orada zaten bir tanıdığım vardı ve benim için kolayca bir görüşme ayarlayabilirdi.

Hakkında soruşturma başlattırsam yeterdi, sonrasında Kartal da forsunu rahatça kullanarak hakimin değişmesini sağlayabilirdi.

*

"Yarın duvar boyayacağız." Yazdım ve gönderdim Luka'ya ve telefon ekranını kapattım.

Buluşmak istemişti ama artık duvarı bitirmemiz isteniyordu ve oldukça geç bir saate kadar okulda kalıp duvar üzerinde çalışmaya devam edecektik.

"Bir erkek kardeşimiz daha olacağı için ne düşünüyorsunuz?"  dedi Eren bu sırada elini mikrofon gibi tutarak en yakınındaki Batı abinin ağzına tutmuştu.

"Senin gibi bir şey olursa, küçükken sana yapamadığımı yapıp çöpe atmayı planlıyorum." dedi Batı abi hoşnutsuzlukla.

"Eveğğttt!" diye bağırdı Edis neşeyle.

"Çöpe atalım. Çöpe atalım!" diyerek ellerini de birbirine çırptığında Eliz de onu taklit ederek ellerini çırpmıştı hızla.

Bu beni gülümsetirken Eren Batı abiye göz devirerek yanındaki Kuzey abiye geçti.

"Sen ne düşünüyorsun?" dediğinde Kuzey abi yalnızca Eren'in elini iteklemekle yetinmişti.

"Sen?" dedi bunun üzerine Doğu abiye geçerek.

"Erkek olmasından memnunum." dedi Doğu abi, her ne kadar iddiada üzülmesin diye kız demiş olsa da.

"Neden?" dedi Eren birinden ciddi bir cevap alabilmiş olmanın heyecanıyla Doğu abinin üzerine düşmüştü.

Bana gayri ihtiyari bir bakış attıktan sonra omuzlarını indirip kaldırdı Doğu abi.

"Bir kız kardeş yeterli." dediğinde  gözlerim gözlerinde merakla gezindi.

Eren bir kez daha "Neden?" diye sorduğunda Doğu abi sıkıntılı bir nefes verdi.

"Çünkü Lara en çok Kartal abimi seviyor ve hatta daha çok Kartal abim ve Buğlem ablanın çocuğu gibi. Bu da kız olursa muhtemelen o da en çok Kartal abimi severdi." dediğinde şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım.

Ablam ve Kartal abinin çocuğu olmak isterdim doğrusu ancak şu anki konumumdan da hiç şikayetçi değildim.

"Harbi lan!" dedi Eren aydınlanmış gibi.

Ardından hızla yüzünü buruşturdu.

"Ama hayır, en sevdiği abisi benim!" dedi ardından da büyük bir egoyla.

"Sana abi bile demiyor!" dedi Güney abi alayla gülerek.

Bunun üzerine Eren "Gördün mü?" dercesine bana döndü.

"Bak, gör! Beni kimlerle muhattap ediyorsun? Bir abi demeyi insan çok görmez bana!" dediğinde gülerek başımı iki yana salladım.

Bu sırada Zeynep hanım ve Metin bey de el ele yemek salonuna giriş yapmışlardı.

"Buğlem ve Kartal nerede?" dedi  Zeynep hanım salonda şöyle bir göz gezdirdikten sonra. Ve tüm bakışlar bana döndüğünde herkesin benden bir cevap beklemesi çok korkunçtu.

"Ablam veda yemeğinde, ardından da Ankara'ya gidecek ama Kartal abi nerede bilmiyorum." dedim hızla.

"Karısının  hasretine şimdiden dayanamyıp içmeye gitmiştir..." dedi Eren umarsızca ve sofrada göz gezdirdi.

"Artık yemeğe başlayabilir miyiz?" dedi ardından. 

"Siz başlayın ben bir abinizi arayıp geleyim." dedi bunun üzerine Metin bey ve salondan çıktı. 

Kalanlar olarak dediği gibi yemeğe başlamıştık. Çok geçmeden de Metin bey geri gelmiş ve Kartal abinin sabahlamak zorunda kalacağını, yoğunluktan haber vermeyi unuttuğunu söyledi.

*

Resimci değişmişti ve yeni resimciyi zerre sevmemiştim. Üstelik kendisi resim atölyelerinin olduğu kanadın anahtarlarını evde unuttuğu için merdivenlerde oturmuş ve eve gidip gelmesini bekliyorduk.

Kanadı kilitlemesinin sebebi de eşyalar çalınır diyeymiş. Bu okula gelen birinin paraya ihtiyacı olduğunu ya da gidip bu malzemelerden alamayacağını falan mı düşünüyordu gerçekten?

"Ben gidip aşağıdaki kafeden içecek bir şeyler alıcam, bir şey isteyen var mı?"

Deniz'in ayağa kalkarak söylediği şeyle ben dahil herkesin ilgisi ona kaymıştı.

İçecek bir şeyler iyi olurdu ancak Deniz'den öyle isteyemezdim. 

"Bana bir kahve alırsan çok iyi olur." dedi Harun elindeki telefondan bakışlarını kaldırarak. 

Diğer kızlar ise bir şey istemediklerini belirterek başlarını iki yana sallamışlardı.

"Ben de geleyim..." dedim mırıldanarak. Neyse ki çok da uzağımda olmayan Deniz duymuş ve beni başıyla onaylamıştı. Eliyle önden geçmemi işaret ettiğinde itiraz etmeden önden merdivenleri tırmanmaya başladım.

Bir yandan da hızla çıkardığım montumu üzerime geçirmiştim.

Beraber çıkışa ilerlerken oldukça gergin hissediyordum.

"11-B'deydin değil mi?" diye sormasıyla kısa bir an boş bulunmuş ve de utanmıştım. Hızla onu başımla onayladım ardından da.

"Okulun sahibinin kızı olduğun doğru mu?" diye ikinci sorusunu yöneltmesiyle iyiden iyiye gerilmiş ve de utanmıştım. Keşke ot gibi beklemeye devam etseydim. 

"Doğru..." diye mırıldandım belli belirsiz.

"Eren harbiden kardeşin o zaman. Nasıl katlanıyorsun ona?" dediğinde alayla, bu hoşuma gitmemişti.

"Eren'i seviyorum!" dedim rahatsız olduğumu gizleyemeyen bir tonlamayla. Evet, dışardan biraz farklı bir profil çizdiğinin farkındaydım ancak insanların onun hakkında peşin hüküm verdiğinin de farkındaydım.

"Bir şey demedim..." derken teslim olurcasına da ellerini kaldırmıştı.

Bu sırada neyse ki kafeye gelmiştik de ızdırabım son bulacaktı.

"Ne alırsınız?" diye soran baristayla cevap önceliğini Deniz'e vermiştim ki o bana döndü.

"Biz burada içelim mi? O kadının geleceği yok zaten." 

Bunu hiç istemiyordum ve hayır demek istiyordum ancak derin bir nefes vermiş ve hayır diyemeyerek onu başımla onaylamıştım.

"Latte..." dedim ardından da bana gülümseyip baristayı işaret ettiğinde.

Emindim ki yalnızca bir latte istemek şu an onunla bunu yaşıyor olmaktan çok daha kolay olurdu.

Deniz'le kahvelerimizi aldıktan sonra cam kenarındaki bir masaya geçip oturmuştuk ve montumu çıkartırken dahi diken üstünde hissediyordum.

"Daha önce hiç resim kursuna gittin mi? Kendi çabandan fazlası var."

Başımla onayladım Deniz'i. Ablamın açılayım diye zorla gönderdiği kurslardan biriydi ancak hocayı sevmediğim için onu da bırakmıştım.

"Lafı parayla mı satın alıyorsun diyeceğim ama pek para da sorun değil gibi senin için..."

Yalnızca Harun'un da kahvesini alıp okula dönmek, kulaklığımı takmak ve kimseyle muhatap olmadan resmimi tamamlamak istiyordum.

Zaten bulduğum her boşlukta gidip yaptığım için benim bölümüm bitmek üzereydi.

Yalnızca gülümsemem ve kahvemden bir yudum almamla Deniz'in yüzü düşmüş sanırsam bozulmuştu.

Bu beni daha da gererken üzerime düşen gölgeyle başımı kaldırdım. 

Luka'yı görmeyi asla ama asla beklemezken çatık kaşları hali hazırda gergin olan bedenimi daha da germişti.

"Yalnızca istemiyorum demen yeterliydi, Lara!" demesiyle sertçe bir an idrak edemedim.

Dün bugün için buluşmak istemişti, duvar boyayacağımı söyleyerek reddetmiştim ve şu an çıkıştan boyayı bitiremeyeceğimiz kadar kısa bir süre sonra bir başkasıyla karşılıklı kahve içiyordum.

Dışardan çok çirkin görünüyordu.

Açıklamak için ağzımı aralamıştım ki arkasını dönüp kafeden çıkmasıyla hızla ayaklandım. 

Telefon kılıfımdaki parayı öylece masanın üstüne bırakırken hızla montumu geçirdim üzerime.

"Nereye? Bugün resimleri bitirmemiz gerekiyor..." dedi Deniz de şaşkın şaşkın bir giden Luka'ya bir de bana bakarak.

Başımı iki yana salladım. Yarın beden dersinde tamamlardım.

"Ben sonra tamamlarım..." dedim hızla ve kafeden çıktım ancak tek görebildiğim şey Luka'nın arabasının uzaklaşması olabilmişti.

Çantam okulda kaldığı için mecburen okula geri yürürken Luka'yı bir kaç sefer aramıştım ama açmamıştı.

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 74.5K 38
ARA VERİLDİ. Ben Efsun.17 yıl sonra öğrendiğim gerçekle Efsun Yılmaz. Gerçek aile kitabıdır.
107K 3.1K 18
Ben Eftelya... Eftelya yılmaz abileri tarafından katil damgası yiyen o kız "İnsan sevdiklerine sarılamayınca kokularına sarılıyor" hadi gelin hayatı...
TAKINTI By ❦

Teen Fiction

2.4M 44.4K 44
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
500K 20.7K 21
Kardeşi Mert için gittiği bir barda seçtiği bir adamdan hamile kalmayı planlayan Duru'nun tek amacı doğacak olan bebeğinin kardeşine nefes olmasıdır...