Takıntılı Zorbam

Von azralaj

190K 7.3K 3.6K

Bu kurgu tamamen hayal ürünüdür!. Kurgu cringe gelebilir çünkü, bu kurguyu ciddi olarak yazmıyorum. Sadece k... Mehr

[1]*Zorba*
[2]*Sıkıştırılma*
[3]*Saç*
[4]*Şımarık erkek*
[5]*Kaybolmak*
[6]*Havuz*
[7]*Düşman topluluk*
[8]*Yeni kural*
[9]*Kıskançlık*
[10]*Zebani*
[11]*Balo*
[12]*En güzel hediye*
[13]*Gariplik*
[14]*Aşk mı? takıntı mı?*
[15]*Özür ve güven"
[16]*En baştan*
[17]*İntikam*
[18]*Sarhoş"
[19]*Hastalık"
[20]*Bu nasıl güzel kafa?"
[21]*Sensizlik*
[22]*Kavga*
[23]*Sevgili*
[24]*İddia*
[25]*güven sorunu*
[26]*Fotoğraf*
[27]*Eski sevgili*
[28]*Ayrılık*
[29]*dinmeyen öfkenin iki ateşi*
[30]*Çıkma teklifi*
[31]*Takıntılı*
[32]*Özlem*
[33]*Kaza?*
[35]*Abla*

[34]*Yeniden*

2.3K 171 93
Von azralaj


"Çağan!"

Aniden yoldan geçen bir adamın Çağanı geri çekti. Çağan adamla anlık olarak dengesini kaybedip yere düştü. Hiç düşünmeden hemen yanına koştum.

Yanına geldiğim de hemen Çağan
ın yanına çöktüm.
"Çağan iyimisin?" Dedim anlık panikle. İtiraf ediyorum fazla saçma bir soru.
Çağan şok bir ifadeyle bana bakıyordu. Hala kendine gelmemişti.
Bembeyaz olmuştu. Elini tuttuğumda buz gibi olduğunu farkettim.
Kısa bir an etrafıma bakındım. Herkes bize bakıyordu. Yutkundum.
Hemen ayağa kalktım ve yerde olan Çağanı da kaldırdım.
Çağanı kurtaran adam ayağa kalkmıştı. Adama döndüm. 45 yaşlarında falandı.

"Herşey için teşekkür ederiz efendim. Size minnettarım" dedim bir yandan da Çağanın koluna girdim.

"Rica ederim. Bir dahakine dikkatli ol evlat" dedi ve yanımızdan ayrıldı. Göz ucuyla Çağana baktım, Hala kendine gelmiş değildi.

Son çare Çağanı yakınlıkta ki parka getirmiştim. Onu bir banka oturttum. Ve çantamdan açılmamış suyu çıkardım. Kapağını açıp Çağana uzattım.

"Hadi iç Çağan" dedim yumuşak sesle. Yavaşça elimdeki suyu alıp içmeye başladı.
Yanına oturdum. Elimin tersiyle yanağını okşamaya başladım.

Büyük bir kaza atlatmıştı. Gerçekten o kaza da hayatına son verebilirdi. Ve bu durumdan en çok Yeliz hoca etkilenirdi. Sonuçta Çağan onun son ve yegane çocuğuydu. Bu durumda kendine zarar verebilirdi.
Ve ben Çağan her ne kadar şerefsiz olsada onu seviyordum. Gözümün önünde ona öyle birşey olsaydı.. neyse.

Çağana dikkatle bakmaya başladım. Suyu içtikten sonra yere koymuştu. Ardından üzgün bakışlarını önüne çevirdi.
Evet. Çağana birşey olmuştu. Sabahtan beri çok üzgün. Aynı zamanda sadece düşünüyor. Ve az önce az kalsın canından oluyordu.
Nefesimi verdim.

"Çağan" dediğimde üzgün bakışlarını bana çevirdi. Bana bakarken gözlerinin dolduğunu farketmiştim.

"İyimisin? Sorunun ne? İstersen bana anlata bilirsin" dediğimde gözlerinden yaşlar süzüldü.

"Çağan?" Dedim.

"Korkuyorum" dedi bir anda. Sesi titriyordu. Kaşlarım çatıldı.

"Neden?" Diye sordum.

"Seni kaybetmekten" dediğinde şaşkınlıkla susup kaldım. Bunu beklemiyordum.
Bir yandan da sorguluyordum. Bana birşey falan mı olucakta haberim yok?

"Neden bahsediyorsun Çağan?" Diye kendime geldiğimde sordum. Burnunu çekti ve önüne.

"Geçen gün bir rüya gördüm. Ve s-sen rüyamda ö-ölü-" derken devamını getiremeyip sustu. Sessizlik oluştu.

"Çok kötüydü" dedi birden, sesi titrerken. Aniden bana döndü.

"Gerçekten fazlasıyla berbat bir andı. Sen" dedi ve sustu. "Konuşmak istemiyorum" dedi ve önüne döndü.

Uzun sessizlik oluştu. Ne o konuştu, ne de ben.

"Tuana ben artık dayanamıyorum" dedi aniden ayağa kalkarken. Bakışımı ona çevirdim.

"Ben artık sensiz kalmaya dayanamıyorum. Seni haddinden fazla özlüyorum!" Dedi isyan edercesine. Sadece yutkundum.

"Biliyorum bana seni öptüğüm için çok kızgınsın. Ama artık nedensiz yere senden uzak olmaktan bıktım!" Dedi ses tonunu artırırken.

"Saçma bir neden yüzünden benden uzak durmanı kendime yediremiyorum. Sana yeniden sarılmak, yeniden koklamak, gözlerine dalıp gitmek istiyorum. Hayır Tuana, seni istemiyorum. Sana ihtiyaç duyuyorum" dediğinde bu sefer ayağa kalktım.

"Beni aldatmasaydın herşey daha iyi olabilirdi aptal herif! Onca şeye rağmen sana nasıl geri dönebilirim!? Gurursuzmuyum lan ben!" Dedim hiddetle gözüm dolarken. Ya sabır derecesine nefesini vererek ofladı. Bense birşey demeyip geri banka oturdum.

"Yine mi!? Ya neyini anlamıyorsun!? Ben seni ne kullandım, ne de aldattım! Melis kendisi dibime girmişti, sen de sınıfa girince yanlış anladın!" Diye yükseldi aniden. Bankda geriye yaslandım ve bakışlarımı kaçırdım.
Aniden gelip önüme çöktü.

"Bak, belki şerefsiz olabilirim, sana çok eziyet çektirmiş olabilirim. Ama şimdiye kadar sana asla ciddi bir konuda yalan söylemedim. Şimdi de söylemiyorum. Eğer bir hatam olsaydı asla üstelemezdim, aksine geri çekilir özür dilerdim." Derken dolu gözlerimi ona çevirdim. Aniden iki elimi tuttu.

"Ama benim bir hatam yok. Ben seni hala çok seviyorum. İnan bana sana böyle nedensiz bir şekilde uzak olmak bana çok koyuyor. Ortada bir şey yokken sebebsizce ayrıldık, ve bir araya gelemiyoruz. Tuana, ben sana uzak olmaktan bıktım" dedi sesi yumuşarken. Baş parmağıyla elimi okşamaya başladı.

"Lütfen bize bir şans ver. Eskisi gibi olmayalım. Daha iyisi olalım. Lütfen.." dedi yalvaran gözlerle.

Sustum kaldım.
O ise inatla umutlu gözlerle bakıyordu. Bir konuda haklıydı. Ne kadar bana eziyet çektirsede asla bana yalan söylememişti.

Aniden aklımdan bir şey bulanıklaşmaya başladı. Birşeyler hatırlıyor gibiyim.

"Çağan dedi. O kız seni bana unutdurdu dedi, dedi o kız benim herşeyim!" Melis..

Melis o gece sarhoştu ve ağlıyordu. Sayıkladığı şeyler..
Ne yani? Çağan haklı olabilirmiydi?

Kafam allak bullak olmuştu. Düşünmekten başıma ağrı girmişti.
Elimi alnıma atıb ovdum.

"Tamam" diye Çağan ayağa kalktı. Başımı kaldırıp ona baktım.

"İstediği kadar düşünebilirsin. Seni darlamam. Ama umarım bize bir şans verirsin. Hoşçakal" dedi ve arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı.

"Çağan!" Diye birden seslendim. Durdu ve arkasını döndü. Ayağa kalktım.

"Kendine dikkat et" dedim. Gülümsedi. Ve kafasını salladı. Ardından önüne döndü. Bir süre sonra gözden kayboldu.
Bende ayağa kalktım. Ve eve doğru ilerlemeye başladım.

Ne yapmalıydım? Bize bir şans vermelimiydim? Yoksa herşeyi
boşverip yollarımızı ayırmalımıydım?

Düşünmeyi bırakıp yoluma devam etmeye başladım. Fazla düşünmekten başımda ki ağrı şiddetlenmişti.

Evime geldiğimde düşünmeden kendimi odaya attım. Dinlenmek için iyi bir andı..

***
Gece saat 23:04

044:
Karar verdin mi?

Takıntım:
Bilmem

044:
Ne? Nasıl?

Takıntım:
Bas baya bilmiyorum işte.

044:
Güzelim benimle dalga mı geçiyorsun?
Lütfen kararını söyle.

Takıntım:
Ya sen demedin mi istediğin kadar düşünebilirsin diye.
Ne sabırsız çıktın.

044:
Bebeğim anlamıyorsun
Özleminden geberiyorum diyorum
Dayanamıyorum artık sensiz kalmaya

Takıntım:
Ne belli seni affedeceğim? He?

044:
Affetmezmisin?

Takıntım:
Bilmem

044:
•_•

Takıntım:
•_•

044:
Yeter artık!
Bu iş çok uzadı!

"044" numaralı kullanıcı çevrimdışı

Takıntım:
Ne?
Hey! Nereye gittin!
Çağan!
Sakın bir delilik yapma!
Offf!!

Yazışmadan çıktım. Keşke kışkırtmasaydım. Kim bilir şimdi ne yapar. Umarım bir delilik yapmaz. Aptal Tuana!

Telefonu kenara bırakıp yattığım yatakta iyice yayıldım. Ve gözümü kapattım.

Bir süre sonra açtığımda. Kafamı yanımdaki saate çevirdim.
Saat 23:28 di.

Aniden telefonuma mesaj geldiğin hemen yerimde doğruldum ve telefonu elime aldım. Çağan yazmıştı.
Yazışmaya girdim.

044:
Aşağıya in.

Takıntım:
Senin burda ne işin!?
Hemen evine git Çağan!

044:
Ya aşağıya inersin yada ben senin yanına gelirim!

Takıntım:
Off
Tamam ulan geliyorum!

044:
Lan mı?
Gerçekten mi?

Takıntım:
Kes!
Geliyorum!

044:
Heyecanlandım bak.
Görüldü

Telefonu hemen kenara bıraktım. Geceleri havaları serin olduğu üzerime ince bir hırka giydim. Telefonu alıp cebime attım. Sessizce odadan çıktım. Parmak uçlarımda kapıya doğru ilerledim.
Ayaklarıma rastgele bir şey geçirdim. Ardından asansöre yaklaştım ve düğmeye bastım.
Vallaha deliydi bu!
Yaparım diyorsa, yapardı. Ben malımı tanıyorum abi.
Asansör geldiğinde hemen bindim ve alt katın tuşuna basdım. Beklemeye başladım.

Asansörden indiğim gibi dışarı çıktım. Ve binanın arkasına doğru hızla ilerlemeye başladım.
Birisi görür diye götüm tutuşmuyor değil.

Duvarın arkasına geldiğim onu gördüm. Duvara yaslanmış, gözlerini kapatmış, kollarını göğsünde birleştirmiş, kafasını eğmişti.
Bir an eski anıları hatırladığım içim burukulmuştu. Nereden nereye geldik be.

Hızla ona yaklaştığım da kafasını kaldırıp bana baktı. Yaslandığı duvarda dikleşti.
Hemen gelip tam önünde durdum. Ağzını açmış birşey söyleyecekti ki, geri yutmak zorunda kalmıştı. Çünkü anlık patlamıştım.

"Senin burda ne işin var!?" Dedim sessiz bir bağırışla. Yeniden ağzını açıp birşey diyecekken yine izin vermedim.

"İyice alıştın sen gece gece gelmeye!. Birisi görücek kendini de, benide yakacaksın!. Gerçekten iflah olmaz bir herif-"

Aniden beni duvara yaslayıp, eliyle ağzımı kapatınca mecbur sözlerimi geri yuttum. Bakışlarımı Çağana çevirdim.
Dibime girmişti. Kaşlarını çatarak baktım.

"Bi sus be gülüm! Başımı şişirdin!" Dedi eli hala ağzımdayken. Kaşlarımı daha çok çattım.
Boşta kalan ellerimle, elini ağzımdan çektim.

"Sen niye burdasın?" Dedim sinirle.

"Kararını öğrenmeye geldim." Dedi geniş bir tavırla. Bu hali daha da sinirlenmeme sebeb oldu.

"Bilmiyorum dedim ya işte!" Diye yükseldim. Kaşlarını anında çattı.

"Pardon ama az önce benimle dalga geçiyordun! Bende sinirlendim ve aynı zamanda kararını verdiğine kanaat getirdim. Şimdi söyle gülüm, kararın nedir?" Dedi. Haklıydı bir yandan aslında. Onu ben kışkırtmıştım.
Ama gerçek şu ki gerçekten bilmiyordum!

"Karar vermedim ki daha!" Diye çıkıştım.

"Beklemek istemiyorum artık. Lütfen bir karar ver." Dedi ısrarla.

"Ya azıcık izin versene! "Hayır" dememi mi istiyorsun?" Dedim.

"Dermisin ki?" Diye masum bir ifadeyle sorduğunda birşey diyemedim. Ortama sessizlik çökerken kafamı yere eğdim.

1,2 dakikanın ardından duvardaki eli usulca aşağıya doğru indi ve yanına düştü.
Bakışlarımı gözlerini çevirdiğim de, yoğun hayal kırıklığı ve üzüntüyle bakıyordu.
Geriye doğru adımladı ve gitmek üzere arkasını döndü.

"Çağan.." dediğimde durmadı.

Öne atılıp kolundan tuttum. "Çağan dedim!" Derken kırmızı gözleriyle durdum.

"Ne?" Dedi titrek sesle.

"Sen yanlış anladın!" Dedim.

"Neyi yanlış anladım? Ha? Az önce sorduğumda inkar bile etmedin. Demek ki istemiyorsun, sevmiyorsun beni. Kendini buna zorlama" dedi ve kolunu çekti. Arkasını döndü.

"Ben seni hala seviyorum Çağan!" Olduğu yerde durdu ve bana döndü. Kaşları çatıktı ve sorgulayarak bakıyordu.

"Ne?" Diyebildiğinde bir adım atım yaklaştım.

"Her ne olsa bile ben seni sevdim Çağan. Hala da seviyorum" dedim sesim boğuklaşırken.

Öylece baktı. Ardından kaşları sinirle daha da çatıldı.

", O zamana neden benden uzak duruyorsun? Neden bana acı çektiriyorsun? Neden bana niye böyle yapıyorsun!? " Dedi sinirle yükselirken. Burnundan soluyordu.

"Söylesene! Bana acı çektirmekten zevk mi alıyors-"

"Çünkü korktum!" Diye aniden sesimi yükselttiğimde sustu. Anlık sorgulayıcı bakışlar atmaya başladı.

"Anlıyormusun!? Korktum!. Bana ihanet etmenden korktum!. Çünkü bunu asla gururuma yediremezdim! Ben seni onca şeye rağmen sevmişken, bunu asla kaldıramazdım!" Dedim öfke ve acıyla. Ardından gözlerimi kapattım ve derin nefesler alıp verdim.

Kısa bir süre sonra gözlerimi açtığımda, gözlerini bana dikmişti. İfadesizdi.

"Nasıl böyle bir şey düşünebilirsin Tuana?" Dedi aramızdaki mesafeyi kapatmak adına bir adım attı.

"Benim sensizlikten kalbim acırken nasıl başkasına bakabilirim?" Dedi bir adım daha atıp dibimde dururken. İnatla gözlerine bakıyordum.

"Bakmazmısın?" Dedim yüzüne doğru fısıldayarak.

"Öyle birşey olursa sana yeminim olsun ki, gözlerimi kökünden koparacağım" dediğinde artık aramızda mesafe yoktu.
Tamamen gözlerine odaklanmıştım.

"Dayanamıyorum" diye fısıldadığı gibi dudağıma yapıştı ve kavrayıp öpmeye başladı.

Gözlerimi kapattım ve karşılık verdim. Bende özlemiş olabilirdim.

Öpüşü derinleşti ve beni hiç düşünmeden arkamızdaki duvara yasladı.
Ellerini belime sıkıca sardığında, bende bir elimi ensesine, diğer elimi de saçına götürdüm. Okşamaya başladım.

Bu sırada iyice bana sokuldu ve belimdeki ellerini sıkılaştırdı. Vücutlarımız temas ediyordu.
Öpüşü sertleşmişti.

Sonunda oksijen kalmadığından geri çekilmek zorunda kaldık. Dudaklarım sızlıyordu. Hayvan herif!

Hiç düşünmeden yüzünü boynuma gömdü ve öpücükler kondurmaya başladı.

"Özlemişim" dedi boğuk sesiyle.
Elimi saçına götürüp okşamaya başladım.
Derin bir nefes alıp geri çekildi ve alnını alnıma yasladı.

"Bundan sonra bırakmam için yalvarsan bile bırakmam" dediğinde gülümsedim. İşaret parmağımla yanağını ve dudağını okşadım.

Alnını geri çekti. Ardından burnunu yanağıma sürtmeye başladı.
Huylandığım için kıkırdadım.
Öpüp geri çekildi.

" O zaman yeniden mi diyoruz?" Diye sorduğumda bana doğru yaklaşıp dudaklarımı kavradı. Sanırım bu evet demekti.

Yazım yanlışları için özür dilerim
Yeni bölüm 100 oyda
Rica etsem bol bol yorum yazarmısınız?
Kalın sağlıcakla canlarım!

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

388K 35.7K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
78K 9.9K 20
Kim Namjoon, kendisine verilen görevi yerine getirmek için sahte bir aile kurmaya karar verir fakat birbirlerinden deli gibi nefret eden Taehyung ve...
872K 70K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
60.9K 3.1K 42
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?