FİZÂNİ

By safiye-20

10.7K 849 199

Hücrelerime kadar kıyıldığımı hissettim, paramparça olup toz taneleri kadar görünmez oldum. Ben oldum, hisset... More

TANITIM
SON DURAK -1
SON DURAK -2
ANSIZIN
ÇARESİZ
YAŞAMAK İÇİN UMUT
ÇELİŞKİ
MAHKUM
KARANLIK
YABANCI
KABUS
MECBURİYET
İLK ADIM
LİSA
ESARET
HiS
YANILGI
GERÇEK
GECE
HASRET
İHANETİN ATEŞİ
YARA
ŞÜPHE
KIRILAN GÜVEN
BEKLENMEDİK
İTİRAF
VEDA
HÜSRAN
UÇURUM
MAHRU
KARGAŞA
Duyuru
KIRGIN
ZİFİRİ AŞK
KIŞ ÇİÇEĞİ
HUZUR
MÂZİ
ZARAH

KABULLENİŞ

128 14 7
By safiye-20

Sessiz ve arada tatlı tartışmalı bir şekilde yemeklerini yedikten sonra bahçeye çıkmak için hazırlanan çocuklara umutla baktım. Herşeye rağmen şimdi ki anı ve geleceği en güzel şekilde düşünüyorumlardı.Ben buradan gidecektim burada gördüklerimi yaşadıklarımı kolayca unutabilecek miydim?

Geceden itibaren var olan baş ağrısını ve halsizliğimi unutmaya çalışarak çalan kapıya doğru yöneldim.
Şems çoktan kapıya ulaşmış ve açmıştı.
Sevinç dolu sesi tüm evi kaplamıştı.
"Annem gelmiş."

"Ahsa, hoşgeldin."

Kızına sarılan Ahsa gülümseyerek doğruldu.

"Hoşbulduk canım. Sabahtan beri buradalar umarım seni çok yormamışlardır."

"Hayır aksine çok güzel vakit geçirdik."

Şems heyecanla konuştu.

"Hep beraber resim çizdik sonra abim bize  sapan dersleri verdi."

"Sapan dersleri mi?"

"Evet anne onlara nasıl sapan kullanılacağını öğrettim."

Ahsa gülümseyerek minnetle baktı. Şems'in değilde Zayn'nin söz dinlemeyeceğinden korkar bir şekilde onları bana emanet etmişti.Elinde ki poşeti uzatarak" Sana küçük bir hediye aldım."dedi.

Kabul etmek istemesem de böyle bir şeyi dile getirmeme gönül koyacağını bildiğimden hiçbir şey söylemeden poşeti aldım.Bana karşı samimi olması karşısın da bir kez daha duygulanmıştım.

"Teşekkür ederim."

"Rica ederim, sen iyi misin? biraz solgun görünüyorsun."

Halsizliği ve baş ağrısını görmezden gelerek "İyiyim."dedim.

Zayn araya girerek konuştu.

"Emin misin yenge sabahtan beri yorgun gibisin."

Bu çocuklarından gözünden hiçbir şey kaçmıyordu. Ahsa'nın bakışlarını endişe kaplarken Zayn dönerek konuştu.

"Oğlum siz kardeşin ile yola koyulun ben geliyorum."

Zayn onlarla ilgilendiğim için teşekkür ederken Şems sıkıca sarılmış yanaklarıma doyurucu öpücükler kondurmuştu. Bahçeye çıkan çocukların ardından el salladım.
Çocukların bahçeye çıkmasıyla  bana dönmüştü.

"Tam olarak neyin var?"

Endişeli sesi sabahtan beri görmezden geldiğim baş ağrısını şiddetle hissetmemi sağlamıştı.

"Aslında çok bir şeyim yok, kendimi halsiz hissediyorum, başım ağrıyor ve hafif bir mide bulantım var."

Ahsa'nın bakışlarında ki endişe koybolurken yerini ışıltı almıştı. Anlam veremeyecek ona bakmaya devam ettim

"Yoksa hamile misin?"

Gözlerim irice açıldığında aldığım nefes neredeyse ölümüme sebep olacaktı.

"İmkansız!"

"Neden imkansız olsun ki?"

Ciddiyetle bana bakıyordu. Sakin davranmam gerektiğinin farkına çok geç varmıştım.

"Bunu hiç düşünmedik Ahsa.Ailem evli olduğumu bile bilmiyor."

Hele ki babamın evli olduğumu duyduğu an ki halini görmek bile istemezdim. Annemin olayların gerçek yüzünü bilmeden anlayışla karşılayacağını biliyordum.
Gözleri mahcup bir ifadeye bürünürken konuştu.

"Afedersin düşünemedim. Evli olduğunu bile bilmiyorlar iken bir de çocuk..."

Onu rahatlatmak adına sakince  konuştum.

"Anlıyorum, ben bile bazen gideceğimi unutuyorum.Senin düşünememen gayet normal."

Onu rahatlatmak adına konuşsam bile bu bir gerçekti.

"İnsan sevince böyle olur.Tüm olumsuzlukları unutur,sadece sevgi kalır."

Bu gerçek karşısında bakışlarımı kaçırdım. Kabullenmek istemediğim tüm gerçekleri silip atmak istedim.

"Öyle." diyebildim.

Bu bir kabulleniş miydi?
Asla.

"Yüzünün solgunluğu Zeyd'in seni ilk bulduğu gün ki gibi."

Zeyd'in beni ilk bulduğu gün mü? Dean beni Karargâhtan gönderdiği günden mi bahsediyordu.Ahsa,Amir abi ve arkadaşının bulduğunu söylerken aslında Zeyd' den bahsediyordu. O ise beni gördüğünde varlığımdan hiç haberi yokmuş gibi tepki vermişti.Neden seni kardeşim buldu dememişti.
"Öyle mi ?" diyerek konuyu geçiştirirken başka bir açmak  için aceleyle konuştum.

"Dün biraz yağmur da kaldım belki o yüzdendir."
"O zaman kesinlikle grip olmuşsundur."
Nedenini sormasına gerek bile yoktu.Birkac tavsiye de bulunduktan sonra dinlenip kendimi toparlamam için gitmişti.

Biraz olsun kendime gelebilmek için koltuğa doğru uzandım. Ahsa'nın tarif ettiği çayı kendime geldikten sonra yapmam daha iyi olacaktı.Dizlerimi kendime çektiğim de hırkamı önüme getirip kollarımı birbirine kenetlerken gözlerimi kapadım.

Yoğun sıcaktan dolayı kirpiklerimi araladığımda terlediğimi fark ederken rahatsızca uzandığım koltukta kıpırdadım.Üzerim de ki örtünün varlığı onun gelmiş olduğunun habercisiydi.Kendimi daha dinç hissederken baş ağrım geçmese bile biraz olsun hafiflemişti. Usulca doğrulup otuduğumda içeri giren Zeyd anında ciddi bir yüz ifadesine bürünmüştü.

"Lütfen rahatsız olma dinlenmen gerekiyor."

Bir bakışta anladığımda göre Ahsa'nın dediği kadar vardım.

"Hasta olduğunu ablam söyledi. Gerçi o söylemese de hasta olacağın belliydi."

Şimdi de başıma  doktor mu olmuştu. Bu adamın sabit bir mesleği yok muydu? İnsanın farklı konular da becerileri olurdu ama bir konuda hepsinden daha maharetli olurdu.

Kendine has hareketlerle sobaya odun koyup oturma odasından çıktı. Gitmesiyle pencereyi bulan gözlerimi kapayıp açtım. Dışarı da yağmur yağıyordu.Parmaklarımla alnımı ovaladım.Umarım her zaman ki gibi hafif atlatırdım.

Oturma odasına girdiğinde yavaşça başımı ona çevirdim.Elinde tutmuş olduğu tepsinin üzerinde buharı tüten bir çay ile onu görmeyi hiç beklemiyordum.Tepsiyi küçük sehpanın üzerine koyup koltuğa yaklaştırdı. Özenli hareketlerini atlatamadığım bir şaşkınlıkla izliyordum. Bakışları beni bulurken koltuğun sol tarafına oturdu.

"Ablamın tarifi ile yaptım."

Ahsa'nın bana bahsettiği tarif olmalıydı. Şuan yaşadıklarım bir rüyadan farksızdı. Zeyd bana çay hazırlamış ve ilk defa tekli koltuğa değil de genellikle benim oturduğum koltuğa oturmuştu.

"Teşekkür ederim."dedim

Cevap vermedi.

Kupayı kavrayıp bir yudum aldığımda almış olduğum tatla gözlerimi kapayıp açtım. Hasta insanlar için yapılan çaylar ne zaman bu kadar tatlı olmaya başlamıştı.Yoksa bu çayların tat özelliği Akadistan'a mı özgüydü.

Kahve harelerinin yüzümde gezindiğini hissedebiliyordum.

"Nasıl olmuş? İlk defa yaptım."

Vakarla oturuşundan ödün vermeden ümüyle bana yönelttiği bakışlarını kalbimin en nadide köşesine itinayla koydum. Şuan karşımda ki adam ile hayatımın sonuna kadar yaşayabilirdim. Gözlerine baktığımda bütün olumsuzlukları unuturdum. Hayat ne denli zor olursa olsun ona baktığımda elimi tuttuğun da bütün zorlukların içinden çıkabilmek için bir yol bulurdum.Bulurduk.

"Hayatım da içtiğim en güzel hasta çayı."dedim.

Yüzüne yayılan bir tebessümün de kayboldum. Avuçlarımın içine özenle aldığım kalbimi onun bana bahsetmiş olduğu aşk kafesine hapsettim. Onu tanıdığımdan beri esaretin içindeydim.Sürekli kendi içimde kayboluyordum. İnsan bir adam için kendi içinde koybolur muydu?
Aşık olan her kadın gibi bende kayboldum.Kayboldukça kabullenmek ten kaçındım.Zifiri bakan gözlerine hüsranla kabullenmiş olduğum duygularla baktım. Her şeyi anlayan adamın bu bakışlarımı anlamasın dan korktum. Sevgi beraberinde korku da getiriyormuş. Söylenmiş bir sözün daha hayatımda tecelli ettiğini gördüm.

"Neden öyle bakıyorsun?"

Gözlerimi kaçırmamak için direndim.Simdi değil Nur!

"Nasıl bakıyorum ki?"dedim.

Ona bakmaya devam ederken sevgi dolu bakışlarımı sis perdesi kapladı.

"Başka kimseye bakmayacağın gibi."

Başka kimseye bakmayacağın gibi...
Ne yerinde bir tespit. Ses tonu normal olsa bile yüzünde merak uyandıran bir ifade vardı.İçtiğim çayı zoraki bir şekilde yuttuğum da sakin kalmaya çalışarak ciddiyetle konuştum.

"Şaka mı yapıyorsun?"

Korktuğum şeyin bu denli çabuk başıma gelmesine ne demeliydim. Artık aklımdan düşünceler de geçirmeyecek miydim? Duygularımı bakışlarımla ifade etmemenin bir yolunu bulmalıydım.Nasıl olacaksa?

Dudaklarından onaylamaz bir "cık"sesi çıktığında kolunu koltuğa yasladı.

"Şaka yapmaktan hiç hoşlanmam."

Acaba hoşlandığı bir şey var mıydı?

Bardağı sehpanın üzerine koyup bilmiş bir eda takınarak "Yani ciddisin?"dedim.

Tok bir sesle "Ciddiyim."dedi.

Sorusunu zevkle yanıtsız bırakacaktım.

"Nasıl baktığımın ne önemi var ki?"dedim. Ve sonra kaşlarımı yapmacık bir hareketle kaldırıp devam ettim."Yoksa sana öyle bakmamı mı isterdin?"

Bu benim için sadece bir oyundu.  Sürüne sürüne ayakta kalmaya çalıştığım. Kabullendiğime pişman olduğum duygularımla oynadığım oyun.Keske kabullenmeden son verseydim bütün bu duygulara belki bu denli canım yanmazdı. Onu kabullenir kabullenmez reddetmem ne acıydı. Oysa ki ilk defa bu duyguları derinden hissetmiştim.
Söylediklerimle yüz hatları gerilmişti. Gerçekten onu ciddiye almamam gururuna dokunmuş olabilir miydi?Hiç sanmıyorum.

Durgun ve soğuk bir ses tonuyla "Belki."dedi.

Kirpiklerimi kırpıştırarak ona baktım. Oldukça ciddiydi.

"Ama bana öyle bakmanı sana hiç tavsiye etmem aşk faydalı bir şey olsa da... bana aşık olursan zararlı çıkarsın" dedi.

Hücrelerime kadar kıyıldığımı hissettim, paramparça olup toz taneleri kadar görünmez oldum. Ben oldum, hissettim ama o görmedi. Neden bunu en başında söylememişti.
"Belki" kelimesiyle kanat çırpan kalbim kafesinden çıkmadan, o kafesin demirlerine çarparak en dibe düşmüştü.
Akan kanı hissedebiliyordum.
O akan kanın bütün bedenime bir hastalık gibi yayıldığını.

O kadar zorla gülümsedim ki, dudaklarım kanadı ama o görmedi.

"Eminim... senin yanındayken bile bu kadar zarar görebiliyorsam sana aşık olduğum zaman ki zararı tahmin bile edemiyorum" dedim.

Sesiz bir gülüş dudaklarından firar ettiğinde bu gülüşü canımı yaktı.

"Yanımda zarar gördüğünü bilmiyordum."
Duşünceliydi ve her konuştuğumuzda yüzünde ki gerginlik daha da artıyordu. Bu gerginliğini neye yormalıydım.

"Aslında zarar görmek değil.Hep muallak da bırakıyorsun ve bu beni çok yoruyor. Sonra sorularıma cevap ver..."

"Anladım. Daha fazla açıklama yapma."

Sıkıntıyla nefes aldığımda sert bir sesle konuştum.

"Neden sürekli konuşmamı bölüyorsun!"

Başını kaldırıp bana çevirdi. Karanlık girdapları yüzümü ezberler gibi bakıyordu.

"Sözlerinin devamını bildiğim için."

"Bana verdiğin bütün zararların farkındasın yani."

Belli belirsiz derin bir nefes aldı.

"Maalesef, farkındayım."

Buz gibi sesi tüm sinir hücrelerimi harekete geçirmişti. Üzerim deki örtüyü hızla itip ayağa kalktım. Feracemin üzerimde olmadığını yeni fark ederken tek nefeste konuştum.

"Kıyafetim müsait değil diğer tarafa döner misin?"

Öfkeyle kalkan şaşı oturur boşuna demiyorlardı.Başını usulca pencere tarafına çevirdi.Ahsanin hediyesini aldığım da gitmek için kapıya yöneldiğim de kolumu kavrayan parmaklar ona dönmemi sağladı.Ani gelen bu hareketle tutunmak için sert göğsünden destek alırken parmaklarımın altında atan kalbini hissettim. Kaşlarımı istemsizce çatmıştım. Sınırlar ihlal edilmeye başlanmıştı.Tüm bu sınır ihlallerine ben mi sebep oluyordum. Başımı kaldırıp yüzüne bakmak durumunda kalırken tek bir kelam etmeme müsade etmeden hafif dolgun dudaklarını araladı.

"Şimdiye kadar farkında olduklarım için kimseye maalesef demedim."

Tüm kelimelerinin üzerinde durmuştu.

Parmakları arasından kolumu sertçe çekip bir adım geri gittim.

"Bu söylediklerin için sevinmeli miyim?"

"Sevinmen için söylemedim."

Her söylediği söz bedenime,ruhuma,duygularıma ağır geliyordu.Gittikçe hırçınlaşıyordum.

"Ne için söyledin vicdanını rahatlatmak için mi?"

Cevap vermedi. Zaten suskunluk ona hastı.

"Senin için yabancı olan birine kırıcı sözler söyleyip de sonra seni rahatlatmayan vicdanını rahata kavuşturmak için mi söyledin?"

"Seni bir yabancı olarak gördüğümü mü sanıyorsun?"

"Görmüyor musun?Eğer görmeseydin beni muhatabına alırdın."

Uzun kirpiklerini kapayıp açtı.

"Seni muhatabıma almadığımı nereden çıkardın?"

Histerik bir gülüşle yüzüne baktığımda hırçın bir ses tonuyla konuştum.

"Lütfen Zeyd artık konuşmak istemiyorum.Gerçekten yoruldum."

Ama o yorulmamıştı.Beni yormaya devam ediyordu. Artık bu durumdan zevk aldığını düşünmeye başlayacaktım.Hizli adımlarla oturma odasından çıktım. Kalbime yüklediğim duyguların altında ezilmekten korkuyordum.



"Ruh Sağnağı" adlı kitabım ilk bölümüyle sizlerle...

Continue Reading

You'll Also Like

32.1K 1.5K 21
"Bakışların değişmiş." Dedi. Sinirle yumduğum gözlerimi geri açtım. " Eserini beğenmeni beklerdim." Dedim. Kahverengi gözleri mavilerime baktı ve...
3.1K 428 13
Anlatılmaya değer hikayeler hep bir yabancıyla başlar. Ya bir yere yabancı kalırsın ya bir yabancıya rastlarsın ya da kendi kendine yabancılaşırsın...
28.1K 807 10
Kısa ve öz bir hikaye çıkarmaya çalıştım. Aşkla kalın. romantik 200 10.04.22 Hikaye 223 24.12.2023 Türkü 1 30.12.2023 Tamamlandı 9 12.04.2023
90.7K 6.4K 33
Afitap:Bana bak pide hırsızı! Afitap:Ben o pide kuyruğunda kaç saat bekledim biliyor musun? Afitap:Şu mübarek Ramazan ayında hırsızlık yapmaya utanmı...