Element Kraliçesi

By Edaamc

793 39 27

İşte beklenen an geldi!Element Prensesi'nin ikinci kitabı Element Kraliçesi!Beklettiysem özür dilerim.Konuya... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
Günlük-1
Günlük-2
Günlük-3
Günlük-4
Günlük-5
Günlük-6
Günlük-7
Günlük-8
20.Bölüm
Final-1
Final-2
Teşekkürler

5.Bölüm

30 2 3
By Edaamc

Addison Pearl

  Gözüme adam akıllı uyku girmemişti.Güneşin ışıkları yeni yeni pencereme vururken hala düşünüyordum.Alex'e ya da zihnimdeki anne babama güvenmezdim savaşa kadar.Hepsi bir oyun olabilir.İç sesim"Kendine gel Addie!Onlar senin ailen,onlara güvenmelisin.Ama Alex'e güvenmesen de olur onun ne yapçağı belli olmaz."derken beynim"Hayır onlara da güvenme.Hatta şu zamanda kimseye aşırı güvenmemelisin!"dediğinde iç sesim"Saçmalama mantık!Lena ve David'e güvenecek elbet.Ben sadece Alex'e güvenmesin diyorum.Ailesi onun iyiliğini istiyor."dediğinde beynim"Gü,ve,ne,mez!Eğer güvenmek istiyorsa da test edecek!"dediğinde iç sesim"Bana mantıklı geldi.Ama önce kütüphaneye çıkalım ve biraz araştıralım,ne nasıl olacak bir bakalım."dediğinde kendi kendime
—R-rot-ta o-ol-luş-ştu.
dedim ve yataktan kalkıp odadaki banyoya gittim.Aynada kendime baktığımda gözlerim şişmişti,ayrıca kızarmıştı da.Ani bir kararla duşa girdim.Sıcak duş düşüncelerimi de alıp götürürken gevşediğimi hissettim.

     Duştan çıktım,üstüme beyaz,üstünde elektrikler saçan küçük bir Pikachu olan sweatimi,altıma ise beyaz pofidik eşofmanımı giydim.Aynada kendime baktığımda göz altlarım hafif te olsa morardığı için çok az kapatıcı sürüp süngerle dağıttım.Dudağıma parlatıcı sürüp en son kaş ve kirpik serumumu sürdüm ve artık hazırım.

     Kahvaltıya indiğimde herkes masada otururken
—G-gün-no!
dedim neşeyle.Herkes arkasını dönüp bana gülümsedi ve Lena
—Sana da güno canımın içi!Hayırdır bir mutluyuz,mesuduz?
dediğinde kıkırdayıp
—H-hiç,bir mutlu kalktım bugün.
dediğimde Büyükannem gülüp
—Yüzün için kremlerini sürdün mü pamuğum?
diye sorduğunda kalakaldım.Ben onları sürmeyi unutmuştum!Büyükannem
—Şimdi kahvaltını et,sonra odana çıkar sürersin.
dediğinde başımı olumlu anlamda sallayıp David'in karşısına oturdum ve kahvaltımı etmeye başladım.

     Kahvaltımı bitirdikten sonra odama çıktım ve yüzüne krem sürmeye başladım.Beynimden
"Umarım Alexandra'nın böyle büyüleri yoktur."diye geçiriyordum içinden.Kalbim"Bunu kremi sürdükten sonra öğreneceğiz."diyordu.Beynim
"Şimdi düşündüm de,onlara sorular sormamızla teyit edemeyiz.Alexandra her dakika bizi izleyip buna göre cevap verebilir."dediğinde iç sesim"Ay felaket tellalı gibisin!Yeter hep olumsuzsun!"dediğinde beynim"Bu olumsuzluk değil,tüm seçenekleri gözden geçiriyorum!"dedi.Kremimi de sürdüğüme göre artık kütüphaneye çıkabilirim.Tam kapıdan çıkacakken görevlilerden bir kız
—Efendim otele giren biri var,sizi sayıklıyor.
dediğinde kaşlarım çatık bir şekilde kıza
—Y-yar-rdım m-mı i-ist-tiy-yor?
diye sorduğumda kız
—Bilmiyorum efendim.
dediğinde gülümsemeye çalışarak
—G-gid-del-lim o-o z-zam-man.
dedim ve kadın eliyle yolu bana gösterip yürümeye başladık.

     Kadının beni girişe getirdiğinde Büyükannemin
—Ben sana demedim mi gelmeyeceksin buraya diye!
dediğini,David'in
—Tutmayın beni geberteyim şunu!
dediğini ve Lena'nın
—Seni pislik!Bir de gelmiş göreyim diyor!Bir daha bok görürsün!
diyerek birini dövdüğünü gördüğümde.Zihnimden
—Neler oluyor burda!
diye bağırınca herkes durdu ve geri çekildi.Yerde ağlayıp ismimi sayıklayan Alex'i görmemle gözlerim fal taşı gibi açıldı ve
—N-ne y-yap-pıy-yors-sun b-bur-rda!
diye bağırdım.Alex ayağa hızla kalkıp gelmeye yeltendiğinde ayağımı yere vurdum ve Alex'in önünde topraktan bir duvar belirdi.Alex gerileyip
—Meleğim ne olur dinle beni,gerçekten ben karşı tarafta değilim!
diyip yanıma gelmeye çalıştığında Lena
—Ne yaklaşıyorsun be köpek!Yaklaşmayacaksın dediysek yaklaşmayacaksın.Şimdi burdan siktir git!
diye bağırdı.Alex Lena'yı duymazdan gelerek
—Meleğim bak ben her şeyi biliyorum,babanla konuştuk ne-
sözünü yarıda kesip zihnimden
—Sen kim oluyorsun da pis işlerine ailemi de katıyorsun?Burdan hemen gidiyorsun!
dedim hiddetle.Bir de ailemi katacaktı.Hah!Alex
—Hiçbir yere gitmiyorum!Sana masum olduğumu kanıtlayana kadar hiçbir yere gitmiyorum!
dediğinde sinirle zihnimden
—Eh yeter be!Muhafızlar,onun için tek kişilik Londra bileti ayarlayın,tek yön olacak ve onu Londra'da bulunan otele yerleştirin.Ordan ayrılmasın.Şimdi gidecek.
dedim.Başımın dönmesiyle bir yerlere tutunmaya çalıştım lakin tutunacak bir şeyin olmamasıyla yere düştüm ve gözlerim karardı.

     Gözlerimi ormanlık alanda açtım.Sanırım annem yine çağırmıştı.Ya da sahte annem...İleriden
—Hoşgeldin tatlım.
diye dingin bir ses geldi.Hızla ayağa kalkıp zihnimden
—Sakın yaklaşma bana!
diye haykırdım,bana
—Sakin ol Addison,biliyorum bana inanmıyorsun ama sana yardım edeceğim. 1988'de de UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kabul edilmiş.Brisbane'nin 1.502 km kuzeybatısında ve Cairns'in 100 km kuzeybatısında yer alıyor.Bol şanslar,bu arada Alex seni çok özlüyor.
dediğinde zihnimden
—Şeytan görsün onun yüzünü.Ayrıca neden bana yardım edesin?
dememe rağmen o sadece kıkırdadı ve etraf silikleşmeye,gözüm kararmaya başladı...

     Uyandığımda yatağındaydım.Yanımda duran Lena
—İyi misin Addie?Su getirsinler mi?
dediğinde başımı olumlu anlamda salladım.Lena şu an farkettiğim ve ötede duran çalışanlara
—Bize su getirebilir misiniz?
dediğinde bir çocuk
—Hemen efendim.
dedi ve odadan fırladı.Lena
—Neden bayıldın Addie?
diye sorduğunda ona zihnimden
—Annem toprak taşına ait bir ipucu verdi.
dediğimde Lena sevinçle
—Bu harika bir haber!
dedi.Ama benim gülümsemediğimi görünce
—İyi bir haber değil mi?
diye sordu tedirgince.Arkadan hızla gelen çocuk bana bir tepside su getirdiğinde başımı teşekkür edercesine eğdim ve suyumu alıp içtim.Sonra çocuğa zihnimden
—Büyükannemi ve David'i getirebilir misin?Özel bir toplantı yapacağız.
dediğimde çocuk
—Hemen efendim.
dedi ve hizmetçileri alıp odadan çıktı.Lena'ya zihninden
—Alex ne yapıyordu burda?
diye sordum.Bana cevaben
—Güya seni özlemiş.Onu görmeden gitmem ben diyip duruyordu.Biz de dayanamadık daldık.
dediğinde gülümsedim.Aklıma onu Londra'daki otele yerleştirdiğim gelince Lena
—Merak etme onu gönderdik.
dedi.Oh iyi.Kapının çalmasıyla Lena
—Girin.
dediğinde David ve büyükannemi gördüm.

  Gülümseyerek
—H-hoş-şgel-ldin-niz.
dedim.Büyükannem
—Hoşbulduk pamuğum.Neden çağırdın bizi?
dediğinde yattığım yerde dikleştim ve zihnimden anlatmaya başladım;
—Bayılmamın sebebi annemin bana toprak taşı hakkında bir ipucu vermesiydi.Ama aklıma takılan bir nokta var,ya gerçek değilse?Ya bu da Alexandra'nın bir büyüsüyse?O yüzden anneme ya da babama güvenemiyorum.
dedim.Büyükannem zihninden
—Haklısın ama nasıl emin olabiliriz?
dediğinde ona cevaben
—Savaş gününe kadar emin olamayız büyükanne.
dedim.David zihninden
—Ama zaman kısalıyor,savaş çok yakın.Son iki taşı da alamazsak kaybederiz.Güvenmekten başka çaremiz yok.
dediğinde Lena
—David haklı,güvenmekten başka çaremiz yok.
dediğinde aklıma annemin"Alex seni çok özledi."sözü takılınca Kaşlarım çatıldı ve
—Annem bana Alex'in beni çok özlediğini söylemişti.Eğer ona güveneceksek...
sözümü Lena
—Olabilir ama ben hala ona güvenmiyorum.Pislik herif!
diyerek kesince ona katıldığını belki ederek başımla onayladım onu.Büyükannem
—Ben bu tür şeyleri gördüm kızım.Annen ve baban da bu tip küçük ayrılıklar yaşamıştı.Ve,bilmiyorum belki de gerçekten seviyor olabilir.
dediğinde kaşlarım tekrar çatıldı ve
—Dur bir dakika, yanlış anlamayın ama ya üçünüz de karşı taraftaysanız?
diye sorduğumda hepsinin kaşları çatıldı.David
—Addie haklı,hiçbirimize güvenemeyiz.
dediğinde Lena
—Bu güvensizlik kalbimi sıkıştırıyor.
diyerek yakındı bu durumdan.Büyükannem
—Kraliyet yemini edelim,kraliyet yemininde eğer yemin eden kişi yalan söylüyorsa ölür.
dediğinde aklıma yatmıştı.Mantığım da bunu onayladığında büyükanneme
—Olur,ne diyeceğiz?
diye sordum.Büyükannem elini havaya kaldırdı ve
— Ben Elizabeth Pearl,karşı tarafta olmadığıma dair kraliyet yemini ediyorum.
dediğinde hala hayattaydı.David
—Büyükanne iyi misin?
dediğinde büyükannem
—İyiyim oğlum.
dedi.Sonra Lena
— Ben Lena Handerson,karşı tarafta olmadığıma dair kraliyet yemini ediyorum.
dediğinde o da ayaktaydı.Sonra David
—Ben David Berg,karşı tarafta olmadığına dair kraliyet yemini ediyorum.
dediğinde o da sapasağlamdı.Sıra bana geldiğinde zihnimden
—Ben Addison Pearl,karşı tarafta olmadığına dair kraliyet yemini ediyorum.
dedim.Herkes sapasağlamdı.Lena
—Şimdi Addie bu sorunu hallettiğinize göre Kraliçe Lisa ne demişti?
diye sordu.Ona zihnimden
—Bu biraz araştırmaya dayalı olacak gibi görünüyor.
dedim.Büyükannem
—O halde bir an önce kütüphaneye çıkalım ve araştırmaya başlayalım.
dedi.Başımızla büyükannemi onayladık ve odamdan çıktık.

     Kütüphaneye giderken bir görevliyi durdurdum ve zihnimden
—Eşyalarımızı toparlayabilir misin tatlım?
dediğimde kız yüzüme baktı ve
—Emredersiniz efendim.
dedi ve hızla oradan uzaklaştı.Biz de kütüphanenin karşısına geçmiştik.Büyükannem kapıyı araladı.Sonra hızla masalardan birine geçip kağıdı ve tüy kalemi aldım.Tüy kalemi mürekkebe batırıp bana denilen şeyleri yazmaya başladım. "1988'de de UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kabul edilmiş.Brisbane'nin 1.502 km kuzeybatısında ve Cairns'in 100 km kuzeybatısında yer alıyor." yazdığımda herkes dikkatlice yazdığımı okudu.Büyükannem
—O zaman şöyle yapıyoruz Addison,sen dünya atlasından bu konumları bulmaya çalış,David sen Lena ile ormanlar hakkında bir şeyler bulmaya çalışın.Ben de Addison'a yardım edeceğim.
dedi.Başımızı olumlu anlamda salladık ve kütüphanedeki rafları karıştırmaya başladık.

  —Bence bu orman,fıstığım sana vereceğim konumlara bakar mısın?
dedi.David'in uzattığı kağıdı alıp harita üzerinde yoğunlaştım,ardından büyükannem geldi ve gösterdiğim konumdaki ormanlara bakmaya başladı.Bir kaç dakika sonra olumsuz anlamda başını salladı.Lena
—Sanırım buldum!
dediğinde hızla onun olduğu yere gittik.Parmağıyla gösterdiği yerde "Daintree Ormanı" yazıyordu.Büyükannem
—Daintree Yağmur Ormanı, Mossman ve Cairns'in kuzeyinde, Queensland, Avustralya'nın kuzeydoğu kıyısında bir bölgedir. Yaklaşık 1.200 kilometrekarelik alanıyla Daintree, Avustralya kıtasındaki en büyük sürekli tropikal yağmur ormanı alanının bir parçasıdır. 1988'de de UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kabul edilmiş.
diyerek yazılanları seslendirdiğinde David
—Bulduk!
dedi sevinçle ve Lena'ya sarıldı.Anılarım beynimde bir kez daha canlandı:
—Bu yılbaşında hayatımda olduğun için çok teşekkür ederim.
—Asıl ben teşekkür ederim hayatıma girdiğin için.

   Alex Jones
—Bırakın beni!
—Olmaz beyefendi kraliçemizin kesin emri Londra'ya gideceksiniz.
Ve beni uçağa bindirip gittiler.Arkalarından koşacaktım ki bir şey beni engelledi.Bir tür güç kalkanıydı sanki.Uçak bir anda hareket etmeye başlayınca yere kapaklandım.Uçağın kalkacağını anladığımda yerime oturup kemerimi bağladım.Uçak kalktı ve Londra yolundayken bir hostes geldi ve
—Bir şey ister misiniz beyefendi?
diye sorduğunda
—Karışık tost ve meyve suyu.
dedim.Kadın
—Hemen efendim.
diyip ayrıldı.Karışık tost ve meyve suyu,meleğimin sevdiklerinden...

    Tostum ve meyve suyum geldiğinde hostese teşekkür ettim.Tostumla meyve suyuma bakıp düşüncelerime daldım.Beni kovarken zihnine baktığımda üzüntü gördüm.Konuşmak istedikçe reddetti beni.Faydasını olmayacağını biliyorum ama çok özür dilerim meleğim.Keşke yanımda olsan,beraber yesek tostumuzu,beraber Harry Potter ve Azkaban Tutsağı izlesek,duygusallaşıp ağlasan yine,sarılsam sana,çok şey mi istiyorum?"Tabi istiyorsun mal!Kızı üzüyorsun hala keşke diyorsun."
diye iç sesimle suçluluk duygusu biraz daha arttı.Hiç olmadığı kadar haklıydı...

    Gözlerim doldu ve ağlamaya başladım.Yanımdan
—Sanırım sizi hatırladım,siz kraliçemizin sevgilisiydiniz sanırım.
dediğinde yanımda duran hostese baktım.Endonezya'ya giderken bizimle ilgilenen kadındı bu.
—Eski sevgilisi.
diyerek düzelttim boğuk sesimle.Kadın
—Çok üzüldüm.Peki sakıncası yoksa neden ayrıldığınızı sorabilir miyim?
dediğinde iç sesim"Bu akıl küpünün kıskançlığı tuttu,aşırıya kaçınca münasip bir yer gibi ortada kaldı."dediğinde daha da ağlayıp
—Su taşını almaya giderken onu kıskandım ve çok ağır konuştum ona.Sonra ayrıldık.
dedim.Kadın
—İşinize karışmak gibi olmasın ama ben sizin yetinizde olsaydım sevdiğimin gönlünü almak için her yolu denerdim,bir kez olsun vazgeçmezdim.
dediğinde ona cevaben
—Deniyorum,deniyorum ama dinlemiyor beni!Çok üzdüm ben onu.
dedim.Kadın tam bir şey diyecekken
—Gidebilirsin.
dedim soğuk bir şekilde.Kadın yanımdan hızla ayrılırken tostumu yemeden kalktım ve manzarayı gören en güzel pencerenin karşısına geçtim.Güneş batıyordu.Anılarım beynimde canlandı;

Çok yorulmuşsun hadi yat biraz.

—Seni yalnız bırakmayacağım meleğim.
dedim ve gözlerim dudaklarına kaydı.Yavaşça eğildim ve öptüm onu.

Aklıma gelen bu mükemmel anı ile yüzümde bir tebessüm oluştu.Keşke onunla olan her anımı ilk defa yaşıyormuşum gibi yaşasam,Keşke ona tekrar tekrar aşık olsam,ona onu ne kadar çok sevdiğimi söyleyip dursam.Savaş bitse,onun ayağına pranga olsam.Her yerde takip etsem onu.Bu düşüncelerim arasından Kral Albert'ın sesi
—Belki anılarını bir yerde toplayabiliriz.
dediğinde gözlerimin içi parladı.
—Gerçekten mi?
diye sordum dışımdan.Dışarıdan gören "Şizofren mi bu?"derdi.Ardından hiçbir cevap gelmeyince kendi kendime içimden
—Sen delirdin Alex,olmadık şeyler duyuyorsun.
dedim ama sonradan o hostes kadın gelip bana bir paket uzattı ve
—Size gelmiş beyefendi.
dedi ve uzaklaştı.Belki Addison'dır diyerek paketi hızla açınca içinden bir sanal gerçeklik gözlüğü,bir de flaş bellek çıkınca iç sesim"Ay bak görüyor musun!Meleğin sana neler yollamış!"diyerek alay edince içimden"Ne biliyon?Belki meleğim yolladı?"dediğimde iç sesim"Tabii ki o yolladı başka kim yollayacak canım?"dediğinde iç sesime göz devirip VR gözlüğü kafama geçirdim,bluetooth ile uçaktaki büyük ekrana bağladım,flaşı da takınca ilk sekmeyi açtım.

   Açılınca gözlerim doldu ve ağlamaya başladım.Karşımda kapüşonunu kapamış yere düşmüş Addison vardı.Onu kaldırmak için yanına gittim ve elimi uzattım,uzattığım elimi tuttuğunda içimde olulan o kıvılcımı,aşkı hissettim.Hissetmemle daha çok ağlamaya başladım.Onun tenini tenimde hissetmeyi o kadar çok özledim ki...Yüzünü görmeye çalışırken başını çevirdi ve ayağa kalkıp çantasına gitti.Sırama oturdum,onu izledim.Her bir hareketini izledim,nefes alış veriş sesini dinledim bıkmadan.Sonra kitabına uzandım,Suç ve Ceza okuyordu o zamanlar.Gülümsedim.Sonra
—Suç ve Ceza mı okuyorsun?Bu benim en sevdiğim kitaptır!
dedim.Yalandı,sadece onunla tanışmak için öyle demiştim.Onun yüzünü görmek,onun sesini duymak için.Keşke şimdi de böyle favori kitap yalanını uydurabilsem...Sonra telaşlanıp
—Şey özür dilerim,sadece bakmak istemiştim.Ben Alex.
dedim.Onu kızdıracağım diye çok korkmuştum.Sonra bir kağıdı alıp bir şeyler yazmaya başladı.Keşke o kâğıt yanımda olsa,çerçeveletir asardım.Kağıtta"Addison,memnun oldum."yazıyordu.Onu kızdırdım diye o kadar sinirlenmiştim ki kendime.Nedenini anlayamamıştım,nerden bilebilirdim ki ona aşık olduğumu?Sonra
—Neden konuşmuyorsun?Eğer rahatsız ettiysem özür dilerim.
dedim.Sonra yine yazmaya yeltendiğinde ofladığımda yazmayı bırakıp
—K-kek-kem-mey-yim.
dediğinde yaşadığım suçluluk duygusuyla kendimi biraz daha kötü hissettim.Ona
— Şey,peki Addison neden kapüşon takıyorsun?
diye sormuştum.O gün sesini duyduğum an ağzından çıkan o ince tını ve ahenk hala kulaklarımda şarkı misali dolanıyor.Sonra meleğim bana
—Ç-çün-nkü i-in-nsanl-lar-rın g-göz z-zev-vkini b-boz-zmak i-ist-temiy-yor-rum.
demişti.Ah meleğim,bir görsen şu güzelliğini.Kaf Dağı ardındaki Zümrüd-ü Anka Kuşu bile sönük kalır senin yanında.Onun bu dediğine gülüp
—Hadi ama,ne kadar çirkin olabilirsin?
dedim ve hızla kapüşonunu çıkartınca kalbim yine yerinden çıkacakmışçasına atmaya başladı.Gözlerim onun gözlerinde birleşti.Onu böyle saf bakarken,bana nefret dolu bakmazken görünce gözyaşlarıma mani olmadım.Aktılar da aktılar.Sonra ağzımdan
——Gözlerin...Lens olamayacak kadar berrak ve saf.
cümlesi firar etti ve bakışmaya devam ettik.Bir hışımla kafamdan çıkardım VR gözlüğü.Yere düştü,sonra flaşı sinirle yere atacakken aklım başıma geldi ve kendi kendime söylenmeye başladım;
—Hayır hayır,sakın bozulma.Sana ihtiyacım var.
—Bundan sonra en değerli eşyam sizlersiniz.
—Sana söz veriyorum meleğim,bir gün bana kırgınlıkla değil,mutlulukla bakacaksın.Sana söz vermiştim ya hani"Seni ağlatanları ağlatacağım."diye.Bak sözümü tutuyorum meleğim.Seni ağlatan ben,şu an hüngür hüngür ağlıyorum...

Continue Reading

You'll Also Like

2.5K 315 26
Hissizliğime sebep olan adama... Sana ithaf... ~~~~~ Yine elimde sana adadığım satırlara hapsolan bir kalem, yine masamın üstünde uykusuzluklarıma eş...
97K 6.2K 34
Emre Bora ile birlikte servise bindi. O gün olacaklardan habersizlerdi.Birden servis takla attı.Emre ve Bora dönüşüm geçirdi.
859K 19.8K 56
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...
30.4K 394 23
Zehra ile yolları ayrılan Emir, kendini kabus gibi bir ortamda bulur. Acımasız kadınların elinde oyuncağa döner ve tek isteği bu kabustan uyanıp eski...