Taş yürek

Oleh Kacarmisil1

331K 31K 5.7K

Usta bir dövüşçünün kızı olan Bilge 24 yaşında genç bir kızdır. Karmaşık bir aklı ve babadan miras mükemmel b... Lebih Banyak

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64
Bölüm 65
Bölüm 66
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Bölüm 75
Bölüm 76
Bölüm 77
Bölüm 78
Bölüm 79
Bölüm 80
Bölüm 81
Bölüm 82
Bölüm 83
Bölüm 84
Bölüm 85
Bölüm 86
Bölüm 87
Bölüm 88
Bölüm 89
Bölüm 90
Bölüm 91
Bölüm 92
Bölüm 93
Bölüm 94
Bölüm 95
Bölüm 96
Bölüm 97
Bölüm 98
Bölüm 99
Bölüm 100
Bölüm 101
Bölüm 102
Bölüm 103
Bölüm 104
Bölüm 105
Bölüm 106
Bölüm 107
Bölüm 108
Bölüm 109
Bölüm 110
Bölüm 111
Bölüm 112
Bölüm 113
Bölüm 114
Bölüm 115
Bölüm 116
Bölüm 117
Bölüm 118
Bölüm 119
Bölüm 120
Bölüm 121
Bölüm 122
Bölüm 123
Bölüm 124
Bölüm 126
Bölüm 127
Bölüm 128
Bölüm 129
Bölüm 130
Bölüm 131
Bölüm 132
Bölüm 133
Bölüm 134
Bölüm 135
Bölüm 136
Bölüm 137
Bölüm 138
Bölüm 139
Bölüm 140
Bölüm 141
Bölüm 142
Bölüm 143
Bölüm 144
Bölüm 145
Bölüm 146
Bölüm 147
FİNAL
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
ÖZEL BÖLÜM
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Çok Özel Bölüm
ÇOK ÖZEL BÖLÜM 2
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
ÖZEL Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
YENİ Özel Bölüm
Yeni Özel Bölüm
Yeni Özel Bölüm
Yeni Özel Bölüm
Yeni Özel Bölüm
Yeni Bölüm
Yeni Bölüm
Yeni Bölüm
Yeni Bölüm

Bölüm 125

1K 141 43
Oleh Kacarmisil1

Andrew, at arabası sarayın bahçesine girince ceketini çıkartıp karısına uzattı"Bunu beline bağla."

Bilge anlamadı,"Sebep?"

Andrew kaşlarını çattı ve,"pantolon bacaklarına yapışmış, kalçaların görünüyor hanımefendi."diye kızdı,"kocaman kalçan varmış da haberimiz yokmu-"

Bilge dizine tekme atarak kocasını susturdu. "Terbiyesiz."

Andrew burnundan nefesini verip tuttuğu ceketi sıktı,"Neyse ne,"dedi. "Bağla şunu beline." Karşısında oturan karısının kucağına ceketi attı.

Bilge oflayarak ceketi beline sardı ve duran arabayla ayağa kalktı. "Atilla babama gıcık oldu,"dedi. "Büyük ihtimalle birkaç kere kavga ettiler. Babam çocuğumuza şişko diyor ve fit olmasını önemsiyor." Andrew kaşlarını kaldırarak,"Atilla daha bir yaşında bile değil."dedi. "Süleyman Beye saygım sonsuz ama bunu ciddiyetle yapıyorsa canımı sıkmasın.
Bilge gözlerini belerterek,"Duymamış olayım."dedi.

Jack koşarak durmuş at arabasına gitti ve kapıyı hızla açtı.

Bilge, leydilik kurallarını umursamadan aşağı atladığı gibi Andrew,"Ah Bilge ah!"dedi. "Doğum sonrası hüznün bir bitemedi gitti!"

**

Atilla babasına ve Edward'a bakıp bakıp şaşırıyordu ancak Edward ile ciddi bir şekilde siyaset konuşan Andrew bundan bi haberdi.
Bilge küçük prensesini severken William birden ağlamaya başladı.
Bilge kızını annesine verip beşikteki William 'ı aldı.

Andrew bebek ağlaması duyunca kafasını karşı koltukta oturan karısına çevirdi. Sorun olmadığını görüp önüne dönecekken yerde onlara bakan Atilla'ya gözü çarptı.

Kardeşine,"Benziyoruz ya,"dedi oğlunu işaret ederek. "Nasıl şaşkın."

Edward Atilla'ya baktı. "Beni bazen sen sanıyor, hatta çoğu zaman beni sen sanıyor."

Andrew kaşlarını kaldırdı,"Ama beni hiçbir zaman sen sanmıyor."

Edward güldü,"Aynı anda aynı hareketleri yapsak nasıl bir tepki verir?"

Andrew bilmiyordu. "Aynı anda öne, ona doğru, eğilelim."

Edward kafasını salladı. "Üç,"
"İki."
"Bir."

İkisi de aynı anda yerde oturmuş kafasını kaldırarak şaşkın bakışlarla, tombul yanaklarının yer çekime meydan okumasını engelleyemeyen bebeğe eğildiğinde Atilla kahkaha attı.

Süleyman oturduğu yerden gördüğü olayla güldüğünde Gracia merakla koca salonda Atilla'yı aradı.

Andrew koltuktan kalkıp yere oturdu, sırtını yavaşça az önce kalktığı koltuğa yasladı ve bekledi.

Atilla emekleyerek babasının yanına gitti ve oturup poposunu konumlandırdı.

Gülümsedi.

Andrew kafasını iki yana salladı,"Şimdi olmaz tombul."

Atilla,"Baba,"dedi.

Andrew kafasını arkaya çevirip koltukta oturan Edward'a,"Beni tavlamaya çalışıyor görüyor musun,"dedi.

Edward gülümsedi,"Babası sensin?"

Güneş karnını sevdi ve bebeğin vurduğu tekmeyle gözlerini belerterek,"Bilge!"dedi. Bilge tam o sırada bebeği Olivia 'ya veriyordu. "Efendim?"

Güneş eliyle yanına gelmesini işaret etti. "Bak,"dedi. Karnına koydurttu. "Vuruyor! Gerçek bir kuvvetle vuruyor!"

Bilge şaşkınlıkla,"Edward'ı çağırsana sersem,"dedi. Tam o an elinin altına büyük bir tekme yedi. Katherine,"Bende bakabilir miyim Güneş?"diye sordu utanarak.

Güneş kafasını salladı. "Gel."
Katherine oturduğu yerden kalkıp eteğini düzeltti ve yanına geçerek elini Bilge'nin elinin yanına koydu. "Abim Edward'ı çağırmalısın."dedi hayranlıkla.

Bebek durmadan vuruyordu.

Güneş güldü, kafasını kaldırıp odanın diğer ucundaki kocasına baktı. Boğazını temizledi ve utanarak"Şey Edward,"dedi.

Edward kafasını çevirip karısına baktı ve korktu. "bir sorun mu var?"

Güneş kafasını iki yana salladı. "Bir gelir misin?"

Edward kafasını salladı. Yavaşça ayağa kalktı ve Atilla'ya gülümsedikten sonra karısının yanına ilerledi.

Bilge ve Katherine onlardan bilerek uzaklaştı.

Atilla babası ona bakmayınca yanına iyice emekleyerek göğsüne vurdu.

Andrew gülümsedi ama ona bakmadı.

Şu an boğuşamazdı.

Edward karısının dediğini yaptığı gibi eline yediği tekmeyle şaşkınlıkla baktı,"Vuruyor."dedi.

Güneş kafasını salladı. Edward önce karısının karnına sonra da Güneş'in alnına bir öpücük kondurdu.

Yetinemedi.

Yanağını öptü, Güneş gülümsedi. Edward karısının şakağını öpünce Güneş kıkırdadı.

Kart zampara baktı ki karısının keyfi geldi her bir noktasını yavaşça öpmeye başladı.

En son boynunu öptü ve dudaklarına baktı. "Öpeyim mi?"

Kaan gördüğü manzarayla,"Tövbe estağfurullah."çekerek başka tarafa döndü.

Süleyman gülümsedi. "Oğlum,"dedi. "Herif hem Hıristiyan hem karısı. Hiç acımaz. Sen bakma öyle her yere."

Gracia kafasını salladı,"Hristiyanlar nikahtan sonra gelini genellikle dudaktan öper. Herkesin içinde."

Kaan gözlerini belerterek,"Hiç ar namus da kalmamış Gracia ana."dedi. "Kendi özellerini herkesin içinde nedendir yaşarlar?"

Katherine onları duyuyor anlamıyordu.

Merakla baktığında farkında bile değildi. Özellikle de Kaan'a.

Kaan'dan dört yaş küçüktü. Yine de eski kocasından otuz iki yaş küçük olması aklına gelince bu adamı yaşıt görüyordu, istemsiz.

Gracia,"Baylar bizi izleyen Leydimizi de sohbetimize dahil etmez miyiz?"diye sordu çaktırmadan.

**

Andrew, Atilla ile odaya giren karısına şaşkınlıkla baktı. "Ati neden burada?"

Bilge iç çekti ve berjerde oturmuş belge okuyan kocasına bebeği uzattı,"Baba diyor sürekli,"dedi. "Baba, baba, baba,"

Atilla babasının kucağında alkış çaldı ve,"Baba,"dedi. "Atı, ati, ati,"

Andrew şaşırdı,"Ati diyor."

Bilge gülümsedi. "Evet, diyor. Biraz oynarsan uyur büyük ihtimalle. Olivia dedi, asla uyumuyor ağlıyor sürekli diye."

Andrew ona gülümseyen oğlunun ne istediğini biliyordu.

O da karşılıklı olarak gülümseyince Atilla aniden babasına saldırdı ve Andrew oğlunu kucakladığı gibi ayağa kalkıp yatağa attı.

Onlar birbirlerini boğarken Bilge iç çekti.

Atilla,"Nenne."dedi nefes nefese. Babasından kurtulmaya çalışıyordu. "Nenne mmmeeemmm,"

Andrew oğlunu tuttuğu gibi kendisine çekti,"Meme benim."

Atilla kaşlarını çatarak babasına vurdu. "Nenne!"diye çığlık attı.

Andrew güldü, oğlunun tombul yanaklarını öperek,"Anne de benim."dedi.

Atilla bir tane daha vurdu. Andrew keyiflendi. "Sende benimsin." Atilla'nın gıdısını öpmeye başladı.

Atilla gülerek babasına vurdu.

Bilge onlar boğuşurken üstünü çıkartıp geceliğini giyinme paravanının arkasında giymişti.

Yanlarına gelerek,"Gel Ati,"dedi. Atilla babasından kurtulamayınca ona vurup saçını yakalamaya çalıştı.

Andrew bir yaşına birkaç hafta sonra girecek bebeğin bu derece atik olmasına şaşkın bir haldeyken Atilla,"Anne!"diye bağırdı. Yardım istiyordu.

Tam ağlayacakken Andrew oğlunu öpmeyi, tutmayı, mıncırmayı kesti.

Atilla çok yorulmuştu. Annesine nefes nefese emekleyerek göğsüne elini koydu.

Bilge tombul oğlunu kucakladı ve sol göğsünü açarak emzirmeye başladı.

Andrew sırt üstü yatağa yattı. Yanında oturan karısına kafasını çevirip,"Vay anam vay."dedi. İç çekmesi Bilge'yi güldürdü. "Neyin var?"

Andrew tebessüm etti,"Her şey çok ilginç geliyor."

"Mesela?"

"Mesela mutluyum."dedi Andrew ciddiyetle. "Karım ve çocuklarıma, sevgi dolu bir yuvam var. En farklı olanı da bu."

Bilge gülümsedi. "Maşallah diyelim de nazar değmesin."dedi Türkçe. Sonra ekledi. "Neden garip geliyor?"

Andrew bilmiyordu.

"Yani, alışık değilim ondan herhalde."

Bilge güldü. Atilla nefes nefese memeden kafasını çekip babasına döndü ve şaşkınca baktı.

Andrew tebessüm etti. "Ne var?"

Atilla gülerek tekrar annesinin memesine döndü iki fırt çekti ve bırakıp babasına baktı.

Andrew güldü,"Lan."dedi. Atilla tekrar annesine döndü ve bir fırt çekip babasına çevirdi kendisini.

Andrew kahkaha attı.

Bilge gülerek,"Atilla ne yapıyorsun?"diye sordu.

Atilla annesine baktı ve,"Baba."dedi.

Andrew doğruldu ve karısının yanına yaklaşıp Atilla'ya eğildi. Alnından öptü. Kafasını kaldırıp karısına baktı,"Her şey için teşekkür ederim."dedi.

Bilge kafasını ona yaklaştırıp burnunu burnuna sürttü. "Bende teşekkür ederim,"

Andrew karısının dudağını öptü.

Bilge tam karşılık verecekti ki Atilla ağlamaya başladı.

Sebebi belliydi.

Değil mi?

**
Bilge babası ve annesi geldiğinden beri Andrew ile fazla yakınlaşmıyorlardı.

Çünkü bilirsiniz,
Dört çocukları vardı.

Andrew karısına arkadan yaklaşıp elini beline attı ve sırtını göğsüne çekerek yapıştırdı.

Bilge korktu.

Balkondan aşağıya bakıyordu, çocukları uyutmuştu ancak aşağıda askerler atlara, gösteri yapar gibi biniyor, komutanları onlara talimatlar veriyordu.

Andrew kızın boynuna yavaşça bir öpücük kondurup,"Askerlerimi gizli gizli izlemeye utanmıyor musunuz Leydim?"diye dalga geçerek sordu.

Bilge göz devirdi,"Gösteri yapıyor gibi davranıyorlar."

Andrew,"Krallar geçidi var,"dedi karısının yanağına yanağını yaslayarak,"Tüm Krallar İngiltere'ye gelecek, bir haftaya burada olurlar."

Bilge şaşırdı,"Neden?"

Andrew bunu nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. Bilge'nin yanağına bir öpücük kondurdu ve gözlerini yumdu. "Kral Adam,"dedi. "O kadar hasta ki,"

Bilge kaşlarını kaldırdı. "Evet?"

Andrew karısından ayrılarak dik durdu. "Tahttan feragat ettiğini ilan etti."

Bilge gözlerini belerterek temkinli bir şekilde ondan uzaklaşan kocasına baktı.

"Yani ş-" konuşamadı.

Andrew kafasını salladı. "Evet,"

Bilge omuzlarını düşürdü. Balkon demirliklerinden ayrılıp Andrew'in yanından odaya yavaşça geçti.

"Tebrikler."dedi aniden solmuş yüzüyle.

Andrew şaşkınlıkla,"Ne oldu?"dedi ve arkasını dönerek odaya girmiş karısına baktı. "Neden böyle bir tepki veriyorsun?"

Bilge sabahlığını çıkararak yatağa oturdu."Nasıl yani?"

Andrew balkonun kapısını kapattı ve perdeyi sakinleşmeye çalışırken çekti.

"Bilge,"dedi karısına dönerek. "Senin dilinde seni seviyorum nasıl deniyor?"

Bilge şaşırdı. "Seni,"dedi Türkçe. "Seviyorum."

Andrew kafasını salladı,"Şenıi şeviyorom Bilge,"

Bilge tebessüm etti. Adam çok tatlı ve karizmatik yanlışlarla telafuz etmişti. "Ama,"dedi Andrew,"Zaten tedirgin bir adamı iyice sinirlendirmek ne kadar iyi?"

Bilge anlamadı,"Ne yaptım ki?"

"Yüzünün haline bak!"diyerek yatağın sağ tarafında kalan aynayı gösterdi.

Bilge aynaya baktı. "Bence gayet iyi görünüyorum."

Andrew kaşlarını çattı,"Dalgayı kes."

Bilge sinirlendi. "Andrew hiçbir şey demedim, neden böyle davranıyorsun?"

Andrew sinirle ceketini çıkartıp boyun bandını söktü. "Moralini bozan şeyin ne olduğunu görebiliyorum diyorum neden anlamıyorsun?"

Bilge oflayarak kendisini geriye attı,"Kral olman beni mutlu etmiyor."

Andrew gömleğinin düğmelerini açacak sabırı kendisinde görmeyince iki yana aniden çekip hepsini patlattı.

Bilge kaşlarını kaldırdı ve yere düşen düğmelere baktı. "Mutsuz da etmiyor Andrew,"

Andrew tek kaşını kaldırıp karısına döndü. "Anlamıyorum." Gömleğini çıkartıp yere attı. "Tahttan vaz geçme dedin, şimdi de bu durumun varlığından mutlu veya mutsuz olmadığını söylüyorsun."

Bilge kafasını salladı. "Dört çocuğumuz var ve dördü de birbirinden küçük. Atilla seni sabahtan akşama kadar hiç görmüyor ve baba diye tüm sarayı emekliyerek geziyor, seni arıyor. Sen geldiğinde sana hızla emekleyerek geliyor. Çok düşkün. Ötekilerinin ondan farklı olacağını hiç sanmıyorum çünkü onlar benim ve senin ortak özelleriyle oluşmuş bebekler. Ben sana aşığım, seni seviyorum ve seni hep özlüyorum. Eminim ki bu duygularımız karşılıklı, yani genel olarak senin başında sadece kendi toprakların varken kalabalıktın. Şimdi koca birkaç ülkeye hükmedeceksin."

Andrew karısına yaklaştı,"Yani hep meşgul olacaksın."dedi Bilge. "Değil çocuklarına gece aynı yastığa baş koyduğun karını, beni bile belki bazen zor göreceksin."

Andrew yatağa çıkıp karısının karşısına geçti. "Ama binlerce yardımcım olacak."dedi. "Ve fabrikaları ya da ofisleri gezmek zorunda olmayacağım. Hep sarayda olacağım, karımın," elini kızın çıplak omzuna götürüp tersiyle okşadı,"Ve çocuklarımın yanında olacağım."

Bilge şaşırdı. "Kralın odalıkları?"

Andrew karısının boynuna başını eğerek nefesini üfledi,"Kral Adam, uzun süredir kimseyi beceremediğinden benden önce hepsini gönderdi."

Bilge şaşırdı,"Neden?"

Andrew güldü ve kafasını kaldırıp kızın yüzüne yüzünü yaklaştırdı. "Güzelim,"dedi. "Sen kısır derken tohumları mı eksik diye düşündün, küçük çükü kalkmıyor. Kral Adam, hasta."

Bilge şaşırdı,"Yazık ya."

Andrew kaşlarını anlamadığı için değişik bir şekilde çattı,"Neden yazık? Neler neler yaptı bunun hıncını çıkartmak için bir bilsen,"

Bilge merak etti,"N'aptı?"

Andrew kızın merak etmesine kaşlarını kaldırarak tepki verdi ve birden aklına gelen fikirle içten sırıttı.

Elini karısının eteklerine götürdü ve kırdığı bacaklarına elini sürte sürte geceliğinin eteklerini yukarı kaydırdı ve içinden,

TÜYSÜZ OLUŞUNA BAYILIYORUM!!

Diye düşünmeden edemedi.

Bilge yutkundu.

Andrew cayır cayır yanan lacivert gözlerini kızın kahverengi gözlerine dikti.

"Kadınlarının bacaklarına,"derken eli iç tarafa kaydı ve kadınlığına doğru ilerletti. "Mühürleri ısıtarak bastırıyor," elini iç çamaşırının içine sokarak kadınlığın girişini aradı ve işaret parmağı ile orta parmağını yavaşça içine soktu.

Bilge gözlerini yumarak dudaklarını araladı ve tekrar yutkundu.

Andrew sırıttı, elini yavaşça hareket ettirdiğinde Bilge kendisini geriye atarak ,"Pekâlâ,"diye fısıldadı.

Andrew, yüzük parmağını da yavaşça diğer iki parmağının yanına itti. Bilge dudağını ısırdı.

Andrew 'inki bundan daha kalındı.

Ancak sonrasında Andrew durmadı,"kadınlarına hazırlattığı yapay penisleri sokarak," tüm elini sokunca Bilge hissettiği acı ve zevkle ,"Tanrı aşkına!"diye haykırdı. "Canım acıyor!"

Andrew gülerek elini geri çekti ve yatan karısına eğilip dudağını öptü. "Kral bundan daha kötü şeyler yapıyordu sevgilim,"dedi.

Bilge kaşlarını çattı,"Sen nereden biliyorsun?"

Andrew gözlerini belerterek,"Edward kralın eski odalığıyla yattı, o anlatmıştı."dedi.

Sakladı, korktu çünkü.

Bilge kaşlarını imayla kaldırdı,"Sana mı anlattı Edward'a mı?"

Andrew omuzlarını düşürdü ve,"Edward ile aynı kızla yatmıştım dedim ya, o kız oydu."diye mırıldandı.

Bilge sinirle gülerek doğruldu. "Dur tahmin edeyim, ikinizi aynı anda içine alabilecek tek fahişeler manyak kralınızın mazlum köleleriydi. Seninkinin boyutu zaten ortada, Edward'da senin kardeşin, senden aşağı yanı yoktur diye tahmin ediyorum -"

Andrew somurtuk, çatık ve sert sesi ile yüzüyle sözünü kesti,"Edward'ın penisini konuşuyor olmamız şu an canımı çok sıkıyor."

Bilge bir anlık gülüp devam etti, biraz da kocasını sinirlendirmek.

Hep kendisi kıskanacak değildi ya,

Gerçi Edward ve,
Bu iğrençti.

O yüzden yüzeysel devam etti.

"İki koca penisi içine sadece o alabilirdi belki de ve aldı, söylesene sen han-"

Andrew ANİDEN kızı geriye itip üstüne çıktı ve dudaklarına yapıştı.

"Benimki daha büyük,"diyip karısını öpmeye devam etti,"Ve,"diyerek geri çekildi.

Bilge gülerek dudaklarındaki Andrew 'in öpücüğünün yaladı.
"Seni bir erkeğin yanında görünce bile, Atilla dahil, deliriy-"

Bilge kahkahalarla gülerek sözünü kesti. "O benim senin çocuğun vicdansız herif."

Andrew kaşlarını kaldırarak,"Meme emerken yanındaysam emip emip bana bakarak nispet yapıyor."dedi. "Seni bir erkeğin yanında görünce bile deliriyorum, senin bir erkeğin penisi hakkında konuşmana neler hissettiğimi bilemezsin."

Bilge bacaklarını kocasının beline aniden sardı,"Ati meme emdiğinde delirdiğini Atilla'ya diyeceğim. Ve o da sürekli sana tokat atacak."

Andrew erkekliğinin altında iyice hissettiği Bilge ile fısıldadı,"Anlasaydı, belki de tokat atabilirdi."

Bilge kocasına tam bir şey daha diyecekti ki Andrew aniden dudaklarına sarıldı ve geceliğinin yakasını genişleterek göğüslerini ortaya çıkardı.

Karısını nefessiz öperken sordu,"İçine mi boşalmamı istersin, yoksa,"eğilip göğüslerini öptü,"Buraya mı?"

Bilge adamın göğüs ucuna yaptığı işkenceyle iç çekti. "Keyfin bilir."


Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

242K 3K 17
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...
124K 9.5K 84
Bu hikaye'ye rast geldin ve okuyacaksın değil mi? Ama okumadan önce(!) duyurum; *Bu hikayeyi okurken hem mutlu, hem üzgün, hem kızgın bazen de pişma...
1.5M 65.1K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...