Bilge adamı yatak odasına çıkarttırıp yatağa oturur vaziyette oturtturdu.
"Sen halleder misin ben kalayım mı?"dedi Edward. Kız kal demesin diye devam etti konuşmaya. "Güneş evde tek,"
Bilge kafasını kaldırıp adama baktı. Edward yeşil gözlerini açtı ve,"Beş aylık hamile,"dedi ağır çekimde.
Andrew,"Siktir git!!"diye bağırdı. Baygın gözlerle odada Edward'ı aradı bulamadı.
"Ses var görüntü yokkk!!!"
Bilge tebessüm etti ve Edward'a kafasını salladı,"Sen gidebilirsin."
Andrew,"Nerede bu orospu çocuğu?"diye duvara sordu.
Edward,"Beni göremezsin Andrew,"dedi keyifle. "Ben aslında bir hayaletim."
"Siktiğimin hayaleti."diye homurdandı. "Bilgeeaa!!"dedi. "Bilge nerede?"
Bilge,"Tövbe ya."dedi. "Yanındayım ya." Andrew sevinçle,"Neredesin sevgilim?"diyerek iki yanına kafasını çevirdi. "Bilge neredesin?" Karısını bulamıyordu. Burnunu çekti ve dolan gözleriyle,"Bilge,"dedi. "Neredesin aşkım?" Kafasını iki yana salladı,"Yok. Gitmiş."
Yaşlar yanaklarından aktı ve sessizce ağladı."Ben seni çok seviyorum, gittin mi?" Kafasını iki yana salladı ve halsiz eliyle yüzünü ovaladı. "Gitti."
Bilge gözlerini belerterek,"Rol mü yapıyor?"diye Edward 'a sordu.
Edward kafasını iki yana salladı,"Otuz yedi yıllık hayatında ilk kez sarhoş oldu Bilge. Ne yaptığını bilmiyor sadece."
Andrew aniden sinirlendi. "BU OROSPU ÇOCUĞU HAYALET NEREDE!"
Edward kahkaha attı,"Ben gidiyorum. Size iyi geceler."
Andrew,"Neredesin lannn!!!"diye bağırdı.
Edward muzip gülüşüyle,"Siksen bulamazsın."dedi.
Andrew yataktan kalkmaya çalışınca korktu. "Hadi gittim." Ve koşarak odadan çıktı.
Andrew oturur vaziyette olduğu yatakta kendisini birden geriye attı ve yatakta enlemesine uzandı.
"Bu yatak baya büyükmüş amına koyayım."diye mırıldandı yorgun bir şaşkınlıkla ve yutkundu. "Gerçi doğru, Bilge ile bir o yana bir bu yana," tekrar burnunu çekti aklına gelen karısıyla. "Bilge,"dedi ve ağladı. "Neredesin Bilge?"
Bilge güldü. Yatağın köşesinden kocasına emekledi,"Buradayım."dedi adamın yüzünün üstüne doğru,"Hep buradaydım."
Andrew gözleri kapalı olduğundan karısını görmüyordu. "Hayır yoksun. Seni hayal ediyorum. Sadece sonsuz bir karanlık var."
Bilge kıkırdayarak,"Sadece gözlerini yummuşsun. Aç gözlerini."dedi.
Andrew mavi gözlerini açtığında yüzünün önündeki yüzle gülümsedi.
"Bilge'm."dedi. "Neredesin ya gözüm yollarda kaldı." Gözleri doldu. "Seni çok özledim."
Bilge gülümsedi,"Andrew ben evdeydim." Tövbe çekti,"Atilla gibi ağlama."
Andrew kızarmış mavi gözleriyle burnunu çekti,"Ben çok özür dilerim." Gözlerini yumdu. "Çok aptalım."
Bilge kıyamadı,"Andrew, yapma bunu. Ağlama."
Andrew burnunu çekip,"Sarıl bana yalvarıyorum."dedi. Gözlerinden yaşlar aktı. Yemin ederim ki Bilge Atilla'yı susturmaya çalışıyor gibi hissetti. "Sarıl bana."
Bilge gülümsedi. Adamın üstüne çıkıp ona sarıldığı an Andrew, Atilla gibi kızın boynuna kafasını gömüp sırnaştı. Bilge şaşkınlıkla,"Hadi ama koca bebek."dedi. Andrew kafasını iki yana salladı,"Bırakamam. Bırakırsam gidersin, siktiğimin zamanına geri gidersin."
Bilge adamın üstünde olduğu için kısıtlı hareketleriyle saçını okşadı,"Gitmeyeceğim. Sakin ol. Dört tane çocuğum var."
Andrew, kızı yana düşürüp serbest bıraktı. "Üç çocuğumuz isimsiz kaldı,"diye ağladı. Bilge kahkaha atmaya başladı. Doğruldu ve"Andrew, duşa girelim mi? Sen bir duş alırsan belki kendine gelirsin."dedi.
Andrew,"Çocuğum isimsiz kaldı."diye fısıldadı. "Çocuklarım isimsiz kaldı." Gözlerinden yaşlar aktı."hiç işim koyamadık."
*
Bilge geceliğiyle zar zor soyduğu adamı küvete soktu ve suyu açtı.
Şu küvette dolarken Bilge elini daldırdı ve sıcaklığı kontrol etti.
Buz gibiydi."donmuyor musun?"diye şaşırdı adama bakıp.
"Hissetmiyorum."
Bilge yavaş yavaş toparlanan adama gülümsedi. "Daha iyi misin şimdi?"
Andrew kafasını iki yana salladı. "Değilim." Hüznünü yine hissetmeye başlamıştı. Elini sudan kaldırıp saçından geçirdi. "Biraz içkiye ihtiyacım var."
Bilge gözlerini belerterek,"Daha fazla içki yok!"dedi. Andrew gözlerini yumdu ve banyoya baktı.
Zihninin açılmasını istemiyordu.
Bilge kocasının yine gökkuşağından siyaha geçtiğini ciddiyetle somurtan yüzünden anladı.
"Andrew?"dedi küvet ağzına kadar dolunca uzanıp suyu kapattı. "İyi misin?"
Andrew bakışlarını sudan kaldırıp Bilge'ye çevirdi. "Dediğim gibi leydim. İçkiye ihtiyacım var."
Bilge omuzlarını düşürdü. "Saçmalama. Yeterince içtin. Çocuklarımın da babaya ihtiyacı var."
Andrew iç çekip tekrar küvete baktı.
Bilge derin bir nefes aldı. "Bak Andrew." Andrew bakmadı. "fark ettim ki çok düşünüyorsun. Mutluyken ve sarhoşken karakterin tamamen değişiyor ancak düşünmeye başladığında mutsuz oluyorsun. Mutsuz olmamak için daha fazla düşünüp doğru kararı verdiğini düşünüyorsun ancak sonunda mutlu olamıyorsun. Çünkü sevgili Lord'um, doğru kararı veremiyorsun."
Andrew alayla gülümsedi. "Ne yapmalıyım peki ruh doktoru?"
Bilge,"Bazı kararları verirken zihnini değil kalbini kullan."dedi. "Mesela tahttan vaz geçme kararın, kalbinle verilmiş gibi duran ancak sana mantıklı gelen en iyi karar. Böyle bir şey yapman mantıklı falan değil. Esasen istediğin o tahta oturmak, kalbin bunu istiyor. Ama aklın ailen için bu iyi değil diye seni uyarıyor. Aksine. Senin tahta oturmanı ailende istiyor."
Andrew şaşırdı,"İstiyor musun gerçekten?"
Bilge gülümsedi. "Ben senin mutlu olmanı istiyorum. Bak Andrew, ben yalnız bırakıldığım için sinirliydim. Hamileydim ve hormonları anlattım sana. Şu anda o hormonları zor bir şekilde yaşıyorum ama bildiğim daha doğrusu gerçekten gördüğüm bir şey var. Ailemi seviyor, değer veriyorsun. Sadece aptalca kararların var. Doğum bitti ve evde bir kadın var. Saygısızlık yaptığımı falan söyledin, ben canımın ve çocuklarımın derdine düşmüşken bunu demene sinirlendim falan filan. Konuşursak ben çok haklı çıkarım o yüzden susuyorum. Odaya geri döneceğim."
Andrew kaşlarını kaldırarak,"Beni affettin mi?"diye sordu.
Bilge kafasını iki yana salladı. "Hayır affetmedim. Bunun affedilecek bir yanı yok. Senin beni sevdiğini görüyorum, seni seviyorum. Dört tane çocuğumuz var. Sadece bu."
Andrew istemsiz hafif bir şekilde gülümsedi. "Sadece bu mu?"
Bilge kafasını salladı. "Evet. hem çocuklara isim de koymadık. İsimsizler."
Andrew yutkundu,"Tamam."dedi. Bilge rahat bir nefes aldı. "Artık çıkmaya ne dersin?"
Andrew,"Havlu getirir misin rica etsem?"diye mırıldandı.
Bilge ayağa kalkıp,"Tabii,"dedi ve arkada asılı büyük havluyu aldı.
Andrew ayağa kalkıp üstünden sular gürültüyle yere saçılmasını sağlayınca genç kız,"Her yer su oldu."dedi ve adama dikkatli adımlarla yaklaştı. Küvetin yanına geldiğinde,"Al."dedi. Andrew,"Teşekkür ederim."diyip kızın elinden havluyu alır gibi yaptı ve birden Bilge'yi tuttuğu gibi kucağına alarak küvete oturdu.
Bilge,"DONDUM!"diye çığlık attı. Sonra havaya kaldırıldığında,"Düşerim!!"diye bağırdı.
Andrew gülümsedi ve yavaşça küvete oturup,"Çok soğuk değil abartıyorsun."diyerek onu kucağına yerleştirdi.
Bilge soğuktan titriyordu. "Sa-saçmalama." Andrew karısının tatlı yüzünü izledi. Bilge,"Dı-dışarı çıkmalı-yız."dedi.
Andrew iç çekti. "Seni bir kere öpebilir miyim?"
Bilge kaşlarını çatarak,"Andrew!"diye kızdı. "Donuy-"
Genç adam kızın sözünü kesti. "Yalvarırım."
Bilge somurttu. "ÜŞÜYORUM." Ayağa kalkmak için hamlede bulundu ancak Andrew izin vermedi.
"Sadece ufak bir öpücük."
Bilge,"Ah!"diye sinirle homurdandı ve adamın dudaklarına yapıştı.