PAYEDÂR(TÖRE) /TAMAMLANDI\

By Maysa_58

5.6M 309K 54.8K

🌹 Genç adam, karşısında melekleri kıskandıracak derece güzel olan karısına doğru adım attı. Tam önünde durdu... More

~Tanıtım~
~1.Bölüm~
~2.Bölüm~
~3.Bölüm~
~4.Bölüm~
~Gelecek bölüm Alıntısı~
~5.Bölüm~
~6.Bölüm~
~7.Bölüm~
~8.Bölüm~
~9.Bölüm~
~10.Bölüm~
~11.Bölüm~
~12.Bölüm~
~13.Bölüm~
~ Şahan & Yağmur ~
~14.Bölüm~
~15.Bölüm~
~16.Bölüm~
~Şahan & Yağmur 2~
~17.Bölüm~
~18.Bölüm~
~19.Bölüm~
~Senem & Barut Karadağlı~
~20.Bölüm~
~21.Böüm~
~22.Bölüm~
~23. Bölüm ~
~24.Bölüm~
~25.Bölüm~
~26.Bölüm~
~27.Bölüm~
~28.Bölüm~
~29. Bölüm ~
~30.Bölüm~
~31.Bölüm~
~32.Bölüm~
✨Kesit✨
~33. Bölüm~
~34.Bölüm~
~36.Bölüm~
🍬 Bayrama özel bölüm 🍬
~37.Bölüm~
~38. Bölüm~
~39.Bölüm~
~40. Bölüm~
~41. Bölüm ~
~42. Bölüm ~
~43.Bölüm~
~44.Bölüm~
~45. Bölüm~
~46.Bölüm~
~47. Bölüm~
~FİNAL BÖLÜMÜ~

~35.Bölüm~

73.8K 5.3K 911
By Maysa_58

Baştan belirteyim; Kitabı bıraktım gibi yorumlar görmek istemiyorum. Eğer bırakıyorsanız bunu sessiz sakin yapın gider ayak beni üzmeyin. :)

Hasta halimle yazdım birde böyle yorumlar yaparak beni üzmeyin, umarım beğenirsiniz.🌹

Herkes kahvaltı masasında yavaş yavaş yer alırken, Yağmur ve Melek masada ki son eksikleri tamamlıyordu. Haftalar sonra ilk defa bir  güne mutlu başlamıştı Payedâr ailesi. Tüm ailenin bir arada olduğu, kahvaltı masasında gülüşlerin eksik olmadığı bir gün olacaktı.

Tıpkı eski günlere ki gibi....

Zelal kadın geçip  baş köşeye oturdu. Mardin'de havalar gittikçe soğumaya başlamıştı. Bu son güneşli günlerin tadını çıkarmak istemiş ve kahvaltı masasını terasa kurdurmuştu, akşam Şahan geri İstanbul'a dönüş yapacaktı.. Gelini Yağmur'un ne kadar üzüldüğünü görse de yapacak birşey yoktu. Onlar için en doğru karar buydu, tek duası ilerde mutlu olmalarıydı, elindeki bastonu sıkı sıkı tuttu ve onlara doğru gelen kucağında mavi kundaklı torunu ile  gelini Ezma hanım ve Evin hanımı görünce sinirle burnundan soludu. Daha kırkı çıkmamış çocuğu odadan çıkarmak neydi? Onların zamanında çocuk iki ay olana kadar kimseye gösterilmez ve odadan dışarı çıkarılmazdı.

- Şu çocuğu oyuncak gibi elinizde gezdirip durmayın!" Dedi Zelal kadın, otoriter bir sesle çocuk hele kendini bir toparlasındı o zaman nereye çıkarırlarsa çıkarsınlardı. Ezma hanım kundaktaki torunununa sıkıca sarıldı. Zamanında kayınvalidesi torun çok başka, onun sevgisi çok daha güzel derdi de inanamazdı ama şimdi emin olmuştu. Gerçekten torun sevgisi bambaşka bir şeymiş.

- Vallahi Dâye, sabah Şahan ve Şahin kapıma dayandı ana git yeğenimizi getir seveceğiz diye"  Ezma hanımın cümlesine karşılık, Zelal kadın ağızının içinde homurdandı. El kadar bebekti daha kaşı gözü tam belli değildi neyini seveceklerdi ki, Zelal kadın aklına gelenlere elindeki bastonu kenara bıraktı ve yaşlı buruşuk ellerini gelinine torunumu bana ver işareti yaptı. Ezma hanım ikiletmeden hemen Mehran Efe'yi Zelal kadına vermişti. Zelal kadının yüzünde buruk bir  gülümseme olmuştu. Bundan seneler önce Yusuf Mirza'yı da böyle kucağına almıştı. Ve Mehran Efe resmen, babasının kopyası idi.

- Esma! Esma! git odamdan sürmeyi getir hele! Mehran Efe'me süreyim de kaşının, gözünün yeri belli olsun hele!" Demişti, Yusuf Mirza'ya sürmüştü sürme, sürmeli olsun diye ama huysuz dedesine çektiği için olmamıştı sürmeli. Belki Mehran Efe olurdu sürmeli, kara kaşlı,kara gözlü bir bebek olurdu İnşallah. Adı gibi yiğit bir ağa olurdu.

- Zelal hanım, önce banyosunu yapsa idi. Sonra sürerdiniz sürmeyi." Demişti Evin hanım, nazik bir sesle ama Zelal kadın anında başını olmaz derecesinde sallamıştı. Esma'nın getirdiği hac sürmesini güzelce nazikçe kaşlarına sürmüştü Mehran Efe'nin, küçük yüzüne o şekili kara kaş nasıl da yakışmıştı ama! Ezma hanım, kaynanasına onaylamaz bakışlar atmıştı.Belki Gülhanım istemeyecekti, oğluna sürme sürülmesini keşke bir önce ona tanışsa idi derken, Şahan ve Şahin gelmişti bile bebeğin başına. Şahin yeğenin vaziyetini görünce kaşlarını çattmıştı. Şahan ise gür bir kahka atmıştı, ama nereden bilirdi ki o attığı kahkahanın merdiven başında onlara doğru gelen Yağmur'un yüreğini yerinden  hoplatacağını.

- Ulan ne yaptınız yeğenime? Recepi ivedik'e benzetmişsiniz!" demişti ciddi bir tavırla, daha sonra yeğenini,  sıkı sıkı kundak yaptıklarını görünce  derin bir nefes aldı." Halişkom'un kardeşi Celilişko gibi neden sardınız çocuğu? Adana dürümü bu çocuk?."

Şahan, Şahin'in benzetmelerine güldü ve Yâdesinin kucağındaki yeğenini alıp sandalyeye oturdu. Dikkatli şekilde tutmuştu, Şahin'de hemen ikizinin yanına oturmuş ve parmağı ile Mehran Efe'nin burnuna dokundu ve Mehran Efe önce yüzünü buluşturdu ve o küçük ağzını birkaç kere açıp kapatıp, bir anda ağlamaya başladı. Şahan sanki ateş tutuyormuş gibi kucağındaki yeğenini Şahin'e vermişti. Şahin ne yapacağını şaşırmış bir şekilde kucağındaki yeğeni ile kala kalmıştı. İlk defa ağlayan bir bebekle karşılamışlardı derken, Ezma hanım daha fazla dayanamamış ve torununu hemen gidip iki salak oğlunun elinden almış pış pışlamaya başlamıştı.

- Niye ağladı ki, sevmedi mi beni?" Diye sordu Şahan dertli dertli,

-Karnı açıkmıştır belki." Diye öneri de bulundu Şahin,

- Karnı tok." Dedi Ezma hanım hala ağlayan torununu susturmaya çalışırken,

- Altına yapmıştır belki." Diye tekrar konuştu Şahan. Ezma hanım hayır derecesinde başını salladı.

- Altı temiz, karnı tok, eğer rahat batmıyorsa Mehran Efe'ye gerçekten seni sevmemiş Şahan o yüzden ağladı." Dedi Şahin, Şahan göz devirdi ve omuzunu umursamazca sallayıp, masanın üzerinden çatalı aldı ve bir dilim peynir alıp yemeye başladı. Mehran Efe'nin onu sevmemesine biraz alınmış olabilirdi, ama daha sonra içinden el kadar bebek nereden bilsin daha sevip, sevmemeyi salak demişti kendine.

- Bebek  oğlum bu . Ağlaması için bir sebebe ihtiyacı yok." Demişti Ezma hanım, Mehran Efe sakinleşmiş ağlamıyordu artık. Tekrardan yerine oturdu Şahin ise hala olayın saçmalığında kalmıştı. Neden durduk yere ağlardı ki bu bebekler? Karını tok ise, üstü temiz, altı temiz ise bir bebek neden ağlardı???? Gerçekten bazı bebeklere rahat olmak batıyordu. Yağmur ve Melek'te geçip kahvaltı masasına oturmuşlardı. Ayşe ise ilaçlar yüzünden  derin bir uykuda olduğu için kahvaltıya katılmamıştı.

Yusuf Mirza ve Gülhanım ise odalarından çıkmışlar ve terasa doğru yürüyorlardı el ele. Yusuf Mirza'nın bir elinde ise oğlunun mavi ve siyah renkli puseti vardı. Rahat kahvaltı yapmaları için Mehran Efe'yi pusete koymak daha mantıklı idi. Kahvaltı masasına geldikleri zaman Mehran Efe'nin kaşlarını görünce istemesizce kıkırdamıştı Gülhanım, çünkü oğlu çok komik gözüküyordu. Küçük yüzüne o kara kaşlar açıkçası hiç yakışmamıştı. Ama Zelal kadın sürdü ise vardır bir bildiği demiş ve ses etmemişti. Yusuf Mirza ise onaylamaz şekilde Yâdesine bakmıştı. Ama Zelal kadın hiç umursamamıştı. Daha sonra Barut'un gelmesiyle kahvaltıya başlanmıştı. Ela sürekli pusetin içinde olan bebeğe bakıyor ve  sanki babası görüyormuş gibi ona gösteriyordu. Barut kızının bu hallerine tebessüm ediyordu sürkeli ve dayanamayıp kocaman öpüyordu.

Zelal kadın ise, sürekli Gülhanım'a birşeyler yedirmeye çalışıyordu. Gelini için, çiftlik evinde yetiştirdiği tavuktan, kazdan kestirmiş, taze süt getirtmişti. En tazesinden yeşillik aldırmıştı, kısaca sütünün artacağı her türlü yiyecekten aldırmıştı. Yeter ki gelini ve torunu hemen toparlansındı. Yusuf Mirza, bir dilim ekmeğe bal ve kaymak sürüp karısının tabağına bırakmıştı. Gülhanım ise tebessüm etmiş ve büyük bir iştahla yemişti o ekmeği açıkcası tüm ilgi onun üzerinde olunca nazlanası daha çok artıyordu Gülhanım'ın. Sessiz, sakin geçmişti kahvaltı. Daha sonra Barut ve Yusuf Mirza çalışma odasına geçmişti. Şahan ve Şahin ise bebek pusetini aldıkları gibi terasın koltuğuna oturmuşlardı tabiki de Ela'da yanlarında idi. Gülhanım önündeki bir tabak dolusu hurmayı yerken, kayınlarına gülerek bakıyordu.

- Şunların tiplerine bak ya! Daha önce hiç küçük bebek görmemişler." Dedi Melek gülerek, Yağmur'da başını olumlu anlamda sallayarak katılmıştı eltisine. Mehran Efe ağladığı zaman Şahan'ın o yüz ifadesi hala gözünün önünden gitmemişti. 

- Birtek Emir Ağa'nın küçük çocuklarını görmüşler ama onlarda bu kadar küçük değilmiş." Diyerek açıklama yapmıştı Gülhanım.

Üç elti kahvaltı masasında güzelce bir sohbet etmişlerdi. Daha sonra konağın kapısı açılmış ve kahya Hasan elinde büyük poşet ile gelmiş ve Zelal kadına vermişti. Herkes merak içinde Zelal kadının elindeki poşete bakarken, poşetin içindeki iki siyah kutuyu çıkarıp, Melek ve Yağmur'a vermişti. İki elti büyük bir merakla kutuyu açmışlar ve gördükleri altın kolye ile şok olmuşlardı. Çünkü asla böyle birşey beklemiyorlardı. Hemen kalkmışlar ve Yâdeleri'nin elini öpmüşlerdi. Daha sonra Zelal kadın Gülhanım'a özel olarak yaptırdığı kolyeyi vermişti doğum hediyesi olarak. Diğer gelinlerini seçmek istememiş onlara da kolye almıştı. Daha sonra Şahan'dan Mehran Efe'yi istemiş ve torununa özel olarak yaptırdığı Mehran Efe yazılı altın kaplama emziği vermişti. Gülhanım'da yadesinin elini öpmüş ve teşekkür etmişti.

Akşam yemeğinde tüm aile yine bir arada olmuştu. Eğlenceli geçiyordu yemek ama iki kişi için acayip hüzünlü geçiyordu.

Barut ve Yusuf Mirza için! 

Bugün çalışma odasında konuştukları konulardan sonra ve Barut'un teklifi ile bozguna uğramıştı Yusuf Mirza, red etmişti defalarca olmaz demişti ama sonunda mecbur kalmıştı kabul etmeye. Ve kendini suçlu hissediyordu. Derin bir nefes aldı ve gözleri karısına ilişti. Kucağındaki oğlu ile Zelal kadının bugün özel olarak hazırlattığı kaz etini büyük bir iştahla yiyordu. Daha sonra herşeyden habersiz kız kardeşine döndü bakışları, dayanamadı ve oturduğu sandalyeden müsade isteyerek kalktı. Hemen arkasından Barut'ta kalkmıştı. Birlikte yine çalışma odasına girmişlerdi.

- Başka bir çözüm yolu bulamamak canımı sıkıyor." Demişti Yusuf Mirza

Sertçe yutkundu Barut onun canı daha çok yanıyordu ve sıkılıyordu. Ama yapacak birşey yoktu. Yıllar evvel kafasına dayadığı silahtan, ölmekten kurtarmıştı Yusuf Mirza, şimdi oda onun kız kardeşini kurtaracak ve can borcunu ödeyecekti aklınca hem Senem rüyasında ne demişti? Onun sana ihtiyacı var.  O kişi Ayşe'ydi. Korkmaz aşireti Ayşe'yi kaynı Ahmet Ağa ile evlendirmek için geri istemişlerdi. Hatta işin içine aşiret büyükleri de girmişti ve Yusuf Mirza büyük bir öfke ile red etmişti tabiki! Niyetleri Ayşe'yi almak değil, Ayşe'nin şirket ki %30  hissesini almaktı. Uzun süre aşireti oylamıştı ama başaramamış aşiret heryerden arar olmuştu. Bu durumdan Barut'a bahsedince Barut'ta ona Ayşe ile olaylar duruluncaya kadar sahte nikah kıyalım demişti. Buna Yusuf Mirza o kadar çok öfkelenmişti ki, neredeyse Barut'u dövecekti.  Ama Ayşe'nin geleceği içinde en güzel çözüm yolu buydu. Hem İstanbul'daki psikologlar onun için daha iyi olacaktı. El mecbur kabul etmişti Yusuf Mirza hiç istemeye istemeye sanki

Senem'e ihanet ediyormuş gibi hissetmişti.

Birkaç gün sonra olayı ilk önce Ayşe ile konuşmuşlardı. Ayşe tabiki de kabul etmişti çünkü asla o konağa dönemezdi! O konaktan kurtulmak için katil olmuştu! Şirket hissesini de tabikide vermeyecekti çünkü o hisse ağabeyinin hakıydı! Miran ihale dosyasından kazandığı paralar ile şirketi tekrardan yükseltmişti. Ve o hisseyi asla geri vermek gibi düşüncesi yoktu.
Aradan geçen birkaç hafta sonra Ayşe ve Barut sade bir nikah ile evlenmişti. Bu duruma en çok Ezma hanım üzülmüştü. Kızı iki evlilik yapmış ve ikisinde de gelinlik giymemişti. Hangi kız böyle gelin gitmeyi isterdi? Hemen ardında  Ayşe ve Barut İstanbul'a taşınmışlardı. Yusuf Mirza, aşiretin bu evliliğe tepki gösterdiğini görünce ise herkesin soyunu kurutmakla tehdit etmişti. Hatta öyle şeyler söylemişti ki bunu gören aşiret ağaları ise tam  dedesinin torunu demişlerdi. Daha sonra Ahmet Ağa ile özel olarak konuşup yüklü bir miktar para vermişti susması için ve aşirete bu olayı biz kendi aramızda çözdük demesi için.

~~~~~

Siyah ceketini üzerine geçirdi ve beşikte uyuyan oğluna sevgiyle baktı Yusuf Mirza, geçen hafta kırkını çıkarmışlar ve mevlüt okutmuşlardı. Amcası Devran ağa da kulağına dualara isimini okumuştu..Tüm Mardin'in olduğu hatta civar şehirlerden bile gelen olmuştu. Dualar okumuştu Mehran Efe için, hediyelik Yasin-i şerifler dağıtılmıştı. Karısının güzelliğine ise yine tüm Mardin hayran olmuştu. Şimdi ise yemek verilecekti tüm aşiret ağalarına ve  Mardin'e yeni yeni kendini toparlamışlar ve yemek işi bu zamana kalmıştı. Konak şimdiden dolmuş taşmıştı, karısı da gelenleri karşılamaya gitmişti. Eğildi ve oğlunun başına öpücük kondurdu.

Hala kucağına almamıştı.

Korkuyordu, sanki kucağına alsa Allah göstermesin Mehran Efe kucağından kayıp gidecek gibi hissediyordu. Karısı defalarca getirip vermeye çalışmıştı kucağına ama red etmişti her seferinde uzaktan bakıyordu. Ama öpüyordu, kokuyordu ve Mehran Efe onun işaret parmağını her seferinde sıkıca tutuyordu.  Bunu çok seviyordu Yusuf Mirza, hatta oğlunu uyutmak için kendince bir çözüm bile bulmuştu. İşaret parmağı ile Mehran Efe'nin avuç içini okşuyor ona masallar anlatıyordu ve Mehran Efe hemen uyuyordu. Derken oğlu beşikte kıpırdamış ve ağzındaki  emziği tek bir hamlede çıkarıp ağlamaya başlamıştı. Yusuf Mirza elinin ayağının boşaldığını hissetti. Hemen parmağı ile Mehran Efe'nin avucunun içini okşadı ama pek işe yaramadı. Mehran Efe, daha çok ağlamaya başladı.

- Kurban olurum ağlama.. " dedi çaresiz şekilde ama pek işe yaramadı. Oğlu resmen ağlamaktan çatlayacaktı. Karısını gidip çağırması imkansızdı çünkü, anası çocuğu odada tek bırakmayın diye on kere uyarmıştı.

- Canımdan can gidiyor, Mehran Efe'm ne olur." Sözleri ile ve avuç içini okşayarak susturamayacağını anladı ve besmele çekti. Hatta garanti olsun diye birkaç dua okudu içinden uzanıp oğlunun başını ve ayaklarını dikkatlice tutup beşikten çıkardı. Kalbi küt küt atarken, göğüs kafesi delincek gibi hissediyordu..

Oğlunu ilk defa kucağına almıştı.

Mehran Efe, anında susmuş ve babasından aldığı kömür gözlerini açmış ve hafifçe gülümsemişti. Yusuf Mirza'da heyecanla gülümsedi. Hala oğlunun kucağında olduğuna inanmıyordu. Derin bir nefes aldı ve oğlunun boyununa burununu bastırıp kokladı.

- Oğlum... Mehran'ım Efe'm, şimdiye kadar seni kucağıma almadığım için özür dilerim. " Dedi pişmanlık ile, bu duygu bambaşka bir şeymiş, oğlu kucağında idi! Sanki oğlu bunu anlamış gibi hemen yine gülmüştü. Sıkça sarıldı oğluna ve daha dikkatli tutup üzerine battaniyesini örttü. Sanki az önce kendini yırtan değilmiş gibi, sessizce duruyordu Mehran Efe.

- Birlikte dışarı çıkalım annen görsün, seni kucağıma aldığımı." Demişti sevinçle ve odadan çıkmıştı o kadar yavaş ve dikkatli yürüyordu ki, her adımda besmele çekiyordu. Terasa yaklaştı ve aşağıdaki kalabalığa baktı. Kalabalığın içinde bir ay gibi parlayan karısına baktı. Ve sanki karısı hissetmiş gibi başını kaldırmış ve onlara bakmıştı.  Deniz gözleri parlamıştı

- Almış... Oğlunu sonunda kucağına almış çok şükür." Demiş ve kocasının yanına doğru hızlıca adımladı.

İlerleyen saatlerde aşiret ağaları Mehran Efe'ye altın ve para takmışlardı ama ne takma! Çuval çuval paralar altınlar ile dolmuş taşmıştı konak. Yusuf Mirza, hemen tüm paraları ve altınları oğlu adına açtığı banka hesabına yatırmıştı. Onların hepsi oğlunundu. Tüm gün oğlunu kucağıdan hiç indirmemişti. Ve bu durumdan en çok memnun olan kişi ise Gülhanım'dı.

~~~~~

Elindeki hamilelik testindeki, çift kırımızı çizgiyi görünce sinir krizi geçirmişti Ayşe. İstanbul'a geldiğinden beri regl olmadığını ve  mide bulantısı olduğunu fark etmişti. Ve aklına gelen düşünce ile hemen Barut'a gitmiş söylemişti. Barut ile evlilikleri gerçek değildi, olmayacaktı da. Aynı evin içinde iki dost gibi yaşayıp gidiyorlardı. Ve hemen hemen her şeylerini paylaşıyorlardı. Barut hemen bir hamilelik testi aldırmıştı ve sonuç pozitif çıkmıştı... Ayşe'nin krizinden sonra hemen hastaneye gelmişler ve kan testi yapmışlardı ve şimdi o sonuçu bekliyorlardı. Çünkü bu testler bazen yanlış çıkabiliyordu.

- İstemiyorum Barut! O şerefsizin çocuğunu doğurmak istemiyorum!" Sürekli bunu diyordu Ayşe, istemiyordu eğer hamile ise hemen aldıracaktı asla ama asla doğurmayacaktı!  Onu doğurmaktansa ölmeyi tercih ederdi. Barut ise çaresiz şekilde Ayşe'ye bakıyordu. Tam Ayşe düzelmişti ki, birde bu hamilelik olayı çıkmıştı..

- Sakin ol, ani kararlar verme." Demişti sakince ama Ayşe hala delirmiş gibi başını iki yana sallıyordu.

Ve tam o esnada asistan Ayşe'nin isimini söylemişti. Gözündeki yaşı sildi ve ayağa kalktı. Ne olur lütfen, hamile olmayım bir yanlışlık olsun. Diye dua etmişti.  Güç almak istercesine Barut'un koluna tutunmuştu. Derin bir nefes aldı ve odaya girdi doktorun gösterdiği yere oturdu. Sertçe yutkundu Hamile olmak istemiyordu.

- Test sonuçları ne çıktı doktor  hanım, gebelik var mı?"

Doktor hanım başını olumsuz anlamda salladı. Elindeki dosyaya tekrar baktı ve gözlerini karşısındaki genç bayana dikti. Boğazını hafifçe temizledi.

-Sizin hamile kalmanız  maalesef imkansız, bunun sebebi ise endometriozis diğer ismiyle çikolata kisti . Yumurtaliklarınızda bulunan bu kist gebeliğin oluşmasına engel olusturabildiği gibi ilerlemesi daha ciddi sorunlara yol açabilir . Bu yüzden gerekli tetkikleri ve işlemleri tamamladıktan  sonra vakit kaybetmeden  histerektomi ameliyatı (rahim alınması ) olmanız gerekiyor." 

Sizin hamile kalmanız imkansız... 

Ağzımdan çıkan her söze dikkat etmemiz gereklidir. Çünkü, birgün o sözleri kendimiz yaşarken bulabiliriz... Ayşe çok hata yapmıştı, ve hataları çok ağır ödemişti...

Kumayı normal bulmuştu, üzerine kuma gelmesi ile tehdit edilirken bulmuştu kendini,

Çok sevdiği adamın hakkında söyleyenlere, aldırış etmemiş, o adam daha beter biri çıkmıştı...

Erkek çocuğunu, kız çocuğundan her zaman daha  üstün tutmuştu ve şimdi hiç bir zaman anne olmayacaktı..... Büyük konuşmuş bedelini ödemişti...

Ayşe, yaptığı hataların, söylediği sözlerin bedelini hep bir şekilde ödemişti.....







Bölüm sonu....

Umarım beğendiniz bir bölüm olmuştur.

Instagram; Maysa_58_

Ve Wattpadan beni artık üç bin takipçi yapabilir miyiz???

Maysa_58 takip ederseniz çok  sevinirim.

( Buu güzel görseler için okuyucularıma çok teşekür ederim tekrardan 🌹) 

Continue Reading

You'll Also Like

7.9K 395 10
Sana rastladığım gün susuzdum, yalnızdım bir çırpıda içtim gözlerini. Avşin Zemheroğlu ~ ...
837K 41.2K 46
"Kimsin sen?" titreyen sadece sesim değildi artık bedenimde aynı şekilde titriyordu. Karşımda ki adam gözlerimin içine bakarken ben korkuyla ona adım...
3.4M 102K 53
Uğur ve Masal'ın hayatında olanları hâlâ merak ediyor muyuz? :)
13.2M 432K 57
Sessizliğe haps olmuştu kadının ruhu ve o, kadının sessizliğine bile ölen, ruhunu sevdasıyla iyileştiren bir adamdı. Fakat aşka giden yol dikenliydi...