PAYEDÂR(TÖRE) /TAMAMLANDI\

By Maysa_58

5.5M 308K 54.7K

🌹 Genç adam, karşısında melekleri kıskandıracak derece güzel olan karısına doğru adım attı. Tam önünde durdu... More

~Tanıtım~
~1.Bölüm~
~2.Bölüm~
~3.Bölüm~
~4.Bölüm~
~Gelecek bölüm Alıntısı~
~5.Bölüm~
~6.Bölüm~
~7.Bölüm~
~8.Bölüm~
~9.Bölüm~
~10.Bölüm~
~11.Bölüm~
~12.Bölüm~
~13.Bölüm~
~ Şahan & Yağmur ~
~14.Bölüm~
~15.Bölüm~
~16.Bölüm~
~Şahan & Yağmur 2~
~17.Bölüm~
~18.Bölüm~
~19.Bölüm~
~Senem & Barut Karadağlı~
~20.Bölüm~
~21.Böüm~
~22.Bölüm~
~23. Bölüm ~
~24.Bölüm~
~25.Bölüm~
~26.Bölüm~
~27.Bölüm~
~28.Bölüm~
~29. Bölüm ~
~30.Bölüm~
~31.Bölüm~
~32.Bölüm~
✨Kesit✨
~34.Bölüm~
~35.Bölüm~
~36.Bölüm~
🍬 Bayrama özel bölüm 🍬
~37.Bölüm~
~38. Bölüm~
~39.Bölüm~
~40. Bölüm~
~41. Bölüm ~
~42. Bölüm ~
~43.Bölüm~
~44.Bölüm~
~45. Bölüm~
~46.Bölüm~
~47. Bölüm~
~FİNAL BÖLÜMÜ~

~33. Bölüm~

80.3K 5.5K 1.3K
By Maysa_58


Açıkçası yazıp yazıp, sildiğim bir bölüm oldu. En son ortaya bu bölüm çıktı. Umarım beğenirsiniz veee birsürü oy ve yorum istiyorum.🧚🏻‍♀️

-Sen hiç merak etme Ayşeciğim. Dediğim gibi Enes Bey'in itirafı ve öne sürdüğü deliller çerçevesinde hakim tutuklu yargılama kararı verdi. Ama tahrik ve nefsi müdafaa ile sonraki celsede cezai indirim alacağımıza eminim. Davanın artık seninle hiçbir ilgisi kalmadı. Dilersen şehri gönül rahatlığıyla terk edebilirsin." Avukat Almina hanımın söyledikleriyle derin bir nefes aldı Ayşe, gözleri mutlulukla dolarken pencereden aşağı baktı. Ailesi Mehran Efe'nin gelişini kutlamak için hazırlık yapıyorlardı. Bugün yeğeni hastaneden çıkıyordu!

Ailesiii... Payedâr konağına dönmüştü, ait olduğu yere gerçek ailesinin yanına dönmüştü!

Kısa bir süre daha Almina ile konuştuktan sonra telefonu kapattı ve derin bir nefes alıp gözünün ucuna gelen yaşları sildi. Şahin ağabeyinin Melek ve Yağmur'la uğraştığını görünce kocaman gülümsedi. Özlediği ve hasret kaldığı günlere dönmüştü sonunda. Ağabeyi Yusuf sayesinde... O anları hatırladıkça gözleri dolu dolu oluyordu, boğazı düğümleniyor ve yutkunmakta zorluk çekiyordu. Haftalar önce Şahan, Korkmaz aşiretinin konağına onu görmek için gittiği zaman Ahmet ağadan burada yok cevabını alınca soluğu hemen Yusuf'un yanında almıştı. Yusuf duyduklarıyla şok olmuş ve hemen hastaneden Korkmaz konağına hesap sormaya giderken, tesadüf eseri Barut aramıştı ve ayak üstü kız kardeşi Ayşe'nin kayıp olduğunu söylemişti. Daha sonra Barut'un planları suya düşünce, Şahan'a küfür ede ede Yusuf'a, Ayşe'nin onun yanında olduğunu söylemişti. Yusuf Mirza, aklı karışık şekilde soluğu Barut'un yanında almış ve neler olduğuna dair hesap sormuştu. Barut ilk başta Yusuf Mirza'yı sakinleştirip, Ela'yıda Enes ile çarşıya göndermişti. Bazı şeylere şahitlik etsin istememişti kızı, Bahçede oturup herşeyi anlatmıştı Yusuf'a, Ayşe'nin neden burada olduğunu başına neler geldiğini Barut anlatmış, Yusuf Mirza yıkılmıştı...

Küçük kızı olarak, gördüğü kız kardeşinin başına gelenlerden kendini sorumlu tutulmuştu.

İnanmak istemedi Yusuf Mirza ilk başta, kız kardeşi bu kadar şeyi kaldırılmazdı. Bahçede saatlerce bir çocuk gibi ağlamıştı...

Omuzları sarsıla sarsıla, ağladı Yusuf Mirza benim yüzümden dedi... Bir hatasında onu sildim... Benim yüzümden başına geldi onca şey...

Demişti bir ömür boyu omuzlarında Ayşe'nin yükünü taşıyacak ve onun her yüzünde baktığında ona karşı kendini suçlu hissedecekti. Barut, Yusuf Mirza bu sinirle birşey yapmasın diye öne hemen Mehran Efe'yi sürmüştü. Karısının hastane odasında onu beklediğini ve bir delilik yapmaması için defalarca uyarmıştı. Sonra Ayşe çıkmıştı bahçeye, bir yıla yakındır görmediği ağabeyini görünce hıçkıra hıçkıra ağlamıştı... Ağabeyi değil, babasıydı.... İki kardeş karşıya karşıya gelmişti. Özür dilemişti defalarca Yusuf'tan ve tek bir cümle ile Yusuf ağabeyinin yüreğini sızlattı.

- Yusuf ağabey... Bir kere sana sarılayım mı ne olur"

Bir zamanlar hiç düşünmeden sarıldığı ağabeyine, şimdi sarılmak için yalvarıyordu... Dayanamamıştı Yusuf Mirza, tuttuğu gibi kız kardeşini bağırına basmıştı. Alına öpücük kondurup, aynı özürü oda dilemişti. O gün o dağ evi iki kardeşin hıçkırıklarına şahit olmuştu... Barut dayanamamıştı, o yıkılmaz olarak gördüğü Yusuf Ağa'nın ikinci kez yıkıldığına şahit olmuştu.... İki kardeşi baş başa bırakmış ve içeri gitmişti... Ayşe anlatmış, Yusuf ağlamıştı.. Konuşmanın ardından geçen birkaç saat sonra gidip o korkmaz aşiretinin soyunu kurutmak istemişti ama Ayşe izin vermemişti. Ağabeyi yeni baba olmuştu ve başı belaya girsin istememişti. Daha sonra Barut ve Ayşe ile güzelce plan yapmışlardı. Önce sağlam, güvenebilecekleri bir avukat ayarlamışlardı. Avukat Almina Çelik... Ayşe'nin başına gelenleri duyunca Almina hanımda elinden geleni yapmıştı ve suçu bir başkasının üstlenmesine Ayşe'nin bu olayla hiçbir ilgilisi olmadığına kanaat getirmişlerdi. Daha öncede hapise girmiş olan Barut'un adamı, Enes üstlenmişti suçu bıçaktaki Ayşe'nin parmak izleri silinmiş yerini Enes'in parmak izleri almıştı. Daha sonra birkaç gün içinde Yusuf Mirza, kız kardeşini konağa getirmişti... Ait olduğu yere en başından yapmadığı için defalarca kendinden nefret etmişti ama elinden başka birşey gelmiyordu. Şimdiden sonra Ayşe'nin mutlu olması için ve aldığı en ağır darbeleri aşması için yanında olması lazımdı... Belki içindeki vicdan azabı hiçbir zaman dinmeyecekti ama Ayşe'nin ona karşı bir kırgınlığı olmaması onu içten içe sevindirmişti açıkçası. Ayşe Mardin'de ayarlanan bir psikolog ile görüşmeye başlamıştı. Bazı geceler hala Miran'ı görüyordu, onun için doktor sakinleştirici yazmıştı. Açık lise kayıtlarını bekliyordu, hemen açık liseye kayıt olacak ve yarım kalan eğitimine devam edecekti. Hayalinde hiçbir meslek yokken onun zor zamanlarında yanında olan Almina hanım'a özenmiş ve avukat olmaya karar vermişti. Ayşe avukat olacaktı! Yaşadığı şeyleri hiçbir zaman belki unutmayacaktı. O yaşadığı şeyler hep ruhunu sızlatacaktı ama iyi olacaktı. Ağabeyleri için iyi olacaktı. Anası ve yâdesi için iyi olacaktı hayatına kaldığı yerden devam etmeye çalışıyordu. Derin bir nefes aldı ve yatağının üzerine oturdu, Barut'a nasıl olduğuna dair birkaç mesaj atmış ve telefonunu komidinin üzerine koymuştu. Barut ona çok iyi davranmıştı, birkaç kere azar çekmişti. Şahan'la o kadar konuştunuz neden bunların hiçbiri den bahsetmedin ? diye bir güzel azarlamıştı. Ama korkmuştu Ayşe.... Korku öyle bir şeydi ki insanın dilini lal ediyordu. Sevdiklerine birşey olacak korkusu hele, kimseye birşey dememesi ondandı. Ama artık kimseden korkusu yoktu çünkü Yusuf ağabeyinin yanındaydı artık.

İstediği zaman sarılabiliyordu! Babasına sarılıyordu.... Bundan daha güzel şey olabilir miydi?

~~~~~~

Hastane odasında heyecanlı bir bekleyiş içinde idi Gülhanım. Bugün haftalar sonra Mehran Efe'yi kucağına alacaktı oğlu kövüzden çıkacaktı resmen! Kalbi küt küt atıyor ve deniz gözleri sürekli kapıda idi. Anası Evin hanım odadaki eşyaları toplamaya gitmişti ve Yusuf Mirza'da telefon görüşmesi yapmak için dışarı çıkmıştı.

Yusuf Mirza...

Ayşe'nin konağa döndüğünü duyduğu zaman çok sevinmişti. Ama işin içinde başka şeylerde olduğunu düşünüyordu çünkü, Yusuf Mirza, Ayşe'yi konağı bırakıp hastaneye geldiği zaman çok kötü gözüküyordu, aşık olduğu o kara gözleri kıp kırmızı idi. O sarsılmaz iri gövdesini o gece küçük bir çocuk göğsüne koyup ağlamıştı... Ne olduğunu bile anlamamıştı Gülhanım, ama kocasını sarıp sarmalamış ve göğsünde ağlamasına izin vermişti. Sabaha kadar ağlamış ve her seferinde şunu cümleyi söylemişti.

Benim yüzümden oldu...

Nedeni sormak istemiş ama sormamıştı Gülhanım. Çünkü kocası anlatmak istese idi anlatırdı, üsteleyip canını sıkmak istememişti. Sadece ağlayıp içindeki öfkesini atsın istemişti derken kapı açılmış ve kocası içeri girmişti, yüzünde anında bir gülümseme olurken, kocası çoktan yanına gelmiş ve yatağın ucuna oturup yanağından öpmüştü. Dikişleri alındığı için daha iyi hareket edebiliyordu hala canı acıyordu ama eskisi kadar değil. Daha sonra alnından öpmüştü kocası,

- Bir sorun yok değil mi?" diye sordu Gülhanım merakla, şu sıralar sürekli kocasına telefon geliyordu ve kocasının canı çok sıkkındı ona belli etmemeye çalışıyordu ama hissediyordu Gülhanım. Kocasının bu hallerine alışık değildi

- Var.." diye itiraf etti Yusuf Mirza " Ama çok önemli değil, akşam Barut , İstanbul'dan gelecek o zaman konuşacağız ve birşeyleri yoluna sokmaya çalışacağız." deniz gözlerini kısıp tam kocasına neyi yoluna sokacaksınız sorusunu sorcaktı ki, kapı açıldı ve içeri doktoru Kardelen hanım ile bir hemşire girmişti... Ve hemşirenin kucağında mavi battaniyeye sarılı oğlu gelmişti.

Mutluluktan nefesinin kesildiğini hisseti Gülhanım, sertçe yutkunmuş ve kocasına bakmıştı. Yusuf Mirza'da heyecanla yerinde dikleşmiş ve hemşirenin kucağındaki oğluna bakıyordu. Haftalar sonra ilk defa kucaklarına alacaklardı, anında dolmuştu Gülhanım'ın gözleri ve yatakta oturur pozisyona gelmişti. Kardelen gülümseyerek hemşirenin kucağından Mehran Efe'yi almış ve heyecan ile bekleyen Gülhanım'ın kucağına dikkatlice vermişti. Hani derlerdi ya; Bir anne evladını kucağına aldığı zaman tüm dertleri unuturdu tam olarak o anı yaşıyordu Gülhanım, gözünden bir damla yaş akmış ve oğlunun mavi battaniyesinin üzerine düşmüştü.

- Çok... Çok güzel." demişti hıçkırıklara boğulurken, anne olmuştu! Günlerce hastanede hep evlatlarını kucaklarına alan kadınlara imrenmişti ve şimdi o almıştı kucağına... Mehran Efe kucağında idi. Hıçkıra hıçkıra ağladı, hayalleri gerçek olmuş anne olmuştu bebeğine kavuşmuştu! Burnunu oğlunun o yumuşacık olan tenine bastırdı ve kokusunu içine çekti. Cennet kokusu burnuna dolunca daha çok ağlamıştı. Yusuf Mirza'nında gözünden bir damla yaş firar etmiş ve iri ellerini oğlunun yanağına koyup okşamıştı, Mehran Efe'nin başı elinden bile küçüktü... Yusuf Mirza birkez daha emin olmuştu ki, oğlunu asla kucağına alamazdı birşey olur korkusundan. Tam o esnada ufacık tiz bir çığlık sesi duyuldu Mehran Efe'den Gülhanım buna bile sevinçten ağladı. Tıpkı Yusuf Mirza'nın dediği gibi küçük kedi yavrusu gibi ses çıkmıştı, o küçük yüzünü buruşturmuştu Mehran Efe, ağlıyordu.

- Sanırım açıkmış küçük ağa. Şimdi sana nasıl emzirmeni gerek göstereceğim." demişti Kardelen ve Gülhanım başını olumlu anlamda sallamış ve pijamasın yakasını açıp süt dolu olan göğsünü doktorlarının gösterdiği gibi Mehran efe'nin ağzına vermişti. Birkaç kere ağzından çıkarmış ve tutmamıştı göğüsünün ucunu Merhan Efe, ama son denemelerinde hemen annesinin göğsünü kavramıştı ve emmeye başlamıştı. Bu his çok güzeldi.... hayallerinden daha güzeldi, Yusuf Mirza karısının göz yaşlarını sildi ve alnına öpücük kondurdu.

- Çok Şükür! Bin şükür Rabbime sizi bana bağışladı!" demişti mutluluk dolu bir sesle.

Akşama doğru hastaneden Şahan gelip almıştı ağabeylerini. Minik yeğenini hemen kucağına almış ve öpmüştü ama Evin hanım sertçe uyarmıştı Şahan'ı çünkü, bebek daha yıkanmamıştı, sadece hemşireler tarafından ıslak bir bezle temizlenmişti. Hala temiz sayılmazdı Mehran Efe, arabaya binmişler ve güle oynaya konağa doğru gitmeye başlamışlardı. Mutluydu Payedâr'lar hem nasıl olmasınlardı? Yusuf Mirza, kız kardeşini affetmişti Ayşe konağa gelmişti, Mehran Efe hastaneden sağ salim çıkmıştı yengesi iyidi. Ama bir sorun vardı oda ağabeyi! o herşeye rağmen durgundu sanki omuzlarında başka bir yük var gibiydi ve Şahan'ın hiç hoşuna gitmiyordu. Yusuf Mirza, içindeki mutluluğu rafa kaldırmış ve başını cama yaslamış kız kardeşini düşünüyordu, gözünden bir damla yaş akmasını istemezdi Ayşe'nin şimdi gözünden her damla yaşı kendisinden bilecekti. Doldu taştı içindeki öfke ve dolan gözlerini saklamak adına birkaç kere kırptı başını camdan kaldırıp, dikiz aynasından arkada oturan karısı ve kayınvalidesine baktı. Gülhanım kucağındaki pusetten bir dakika olsun gözünü çekmiyor ve puseti sanki biri alır gider korkusu ile sıkı sıkı tutmuştu. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oldu ve tekrar kara gözlerini camdan dışarı baktı. Barut iki saate Mardin'de olurdu, ona Ayşe konusunda çok borçlu hissediyordu kendini. Eğer Şahan ona söylemese idi, kendi halledecekmiş bu olayı.

Araba konağın önünde durunca hemen inmişti arabadan Şahan ve pusette olan yeğenini almıştı... Yusuf Mirza karısının koluna girmiş, evin hanımda önemli olan eşyaları arabadan almış ve konağa giriş yapmaları ile zılgıt seslerini duymaları bir olmuştu. Melek, evin çalışanı Esma hanım, Yağmur hepsi bir ağızdan zılgıt çalmışlardı Mehran Efe'nin gelişine. Zelal kadın elinde bastonu ile hemen kapıya çıkmış ve hemen ardından Ezma hanımda çıkmıştı.

- Geldi mi Yusuf Ağa'nın çirkin oğlu?" Demiş ve adımların gelinine doğru atmıştı, Yusuf Mirza Yâdesine göz devirmişti.

Zelal kadın, Gülhanım'ın yanına varmış ve alnından öpmüştü. Gülhanım eğilemediği için yaşlı kadının sadece elini sıkmakla yetinmişti.

- Hoşgeldin benim güzelim gelinim." Sıcacık dolu bir sesle demişti Zelal kadın, tüm gelinlerini seviyordu ama Allah var. Gülhanım'ın yeri onda hep ayrı kalacaktı. Belkide ilk gelinleri olduğu içindir ama çok ayrı seviyordu bu gelinini.

- Hoşbulduk Yâdem."

Zelal kadın göz ucuyla torununa baktı ve tekrar Gülhanım'a döndü.

- Sırf şu Huysuz domuz kocanı sinir etmek için, Mehran Efe'yi çirkin ediyorum ha! Sakın alınma olur mu? Senin bebeğinin çirkin olma ihtimali yok." Demişti olur ya belki yanlış anlardı gelini üzülürdü. Gülhanım sorun yok derecesinde gülümsemişti. Bu yaşlı kadının laflarına alınacak biri değildi. Yusuf Mirza başını olumsuz anlamda salladı ve akbaba gibi oğlunun başına uçuşan kardeşlerine ve gelinlerine baktı. Ezma hanım pusetten çıkarmıştı Mehran Efe'yi....

- Ben senin en sevdiğin amcan Şahin'im."

- Hayır! Mehran Efe'm sen en çok beni seviyorsun!" Diyerek konuştu Şahan, Şahin ikizine göz devirdi ve tekrardan gözlerini kapalı olan yeğenine parmağının ucu ile burununa dokundu Mehran Efe'nin belki uyanır umuduyla.

- Dokunma Şahin çocuğa! Uyuyor." Demişti Ezma hanım, torununu kucağında daha sıkı tutarak,

- Eğer dokunmyacaksam, sevmeyeceksem neden benim yeğenim?" Diye sitem etmişti. Ezma hanım başını olumsuz anlamda salladı ve oğluna sen adam olmasın bakışları attıp, ayağa kalkıp gelinine hoşgeldin etmişti... Daha sonra Ezma hanım ve Evin hanım yukarı odaya çıkarmışlardı Mehran Efe'yi, Gülhanım'da elitleri sarılmıştı ve merdiven başında gördüğü tanıdık sima ile gülümsemesi büyümüştü. Ayşe oradaydı!

- Hoşgeldiniz Gülhanım," demişti Ayşe üzerindeki çekingenlik ile içtiği ilaçlar yüzünden uyuya kalmış ve yeni uyanmıştı aşağıdan gelen sesleri duyunca hemen inmişti. Gülhanım kollarını açtı ve Ayşe ile sarıldı. Başlarda çok iyi anlaşmamışlar Ayşe onlardan hep uzak durmuştu, Şimdiden sonra iyi anlaşmayı umuyordu.

- Hoşbuldum. Sende hoşgeldin." Demişti Gülhanım, Yusuf Mirza'nın yüreği sızladı Ayşe'yi görmesiyle... Ama Ayşe ağabeyini görünce mutlu olmuş ve sarılayım mı bakışı atmıştı. Yusuf Mirza, buruk bir gülümseme ile sarılmıştı kız kardeşine, başta Zelal kadın olmak üzere hepsi bu manzaraya şükür ederek bakmışlardı. Gülhanım oğlunu, Ayşe'ye göstermek için merdivenlere yöneldi kol kola ama hala canı acıdığı için merdivenlerden çıkmayı beceremedi. Birkaç adım çıkmıştı sadece ama nefesini bile kesmeye yetmişti bu anlar. Derken bir anda kendini Yusuf Mirza'nın kucağında bulu verdi.

Yusuf Mirza, karısını tek bir hamlede kucağına aldığı gibi merdivenlere yöneldi. Ayşe bu duruma kocaman gülümserken, Gülhanım utanç içinde kocasına bakıyordu. Umarım kayınları bu hallerini görmemiştir.

- Canımın, canının daha fazla acımasına dayanamadım gülüm."






Bölüm sonu....

Daha uzun bir bölüm olacaktı ama bölümü yanlışlıkla yayınladım ve öyle duygu yüklü mesajlar attınız ki, dayanamadım ve hemen yazabildiğim kadarını yazıp attım. 😅

Bölümden çok emin olamadım çünkü gerçekten yazıp yazıp sildim ve en son ortaya bu çıktı. Çoğu yeri betimleme olarak geçtim çünkü sahne olarak yazınca çok fazla uzuyordu olay.

Diğer bölümü bu kadar çok beklemeyiz diye düşünüyorum.🧚🏻‍♀️

Instagram; Maysa_58_

Ve beni wattpadan takip eder misiniz?

Maysa_58

Continue Reading

You'll Also Like

4.3M 207K 52
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...
1.2K 94 5
Güle ulaşmak için dikenlerinde kanamak gerekir.
2.2M 67.4K 63
Serseri#1 Sen ki; maviliğinden arınıp siyaha bulanmışsın. Tüm bekleyişlerin arkasındaki bir tükeniş. Ve sen ki; haramına bulaşıp kaybolmak istediğim...
3.5K 204 13
Ruhumuz bile bir gibi gelirdi bana hep çünkü ben onu bilirdim o beni. Ben onun hissederdim o beni. Konuşmamıza gerek yoktu anlıyorduk birbirimizi. Te...