Taş yürek

By Kacarmisil1

331K 31K 5.7K

Usta bir dövüşçünün kızı olan Bilge 24 yaşında genç bir kızdır. Karmaşık bir aklı ve babadan miras mükemmel b... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64
Bölüm 65
Bölüm 66
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Bölüm 75
Bölüm 76
Bölüm 77
Bölüm 78
Bölüm 79
Bölüm 80
Bölüm 81
Bölüm 82
Bölüm 83
Bölüm 84
Bölüm 85
Bölüm 86
Bölüm 87
Bölüm 88
Bölüm 89
Bölüm 90
Bölüm 91
Bölüm 92
Bölüm 93
Bölüm 94
Bölüm 95
Bölüm 96
Bölüm 97
Bölüm 98
Bölüm 99
Bölüm 100
Bölüm 101
Bölüm 102
Bölüm 103
Bölüm 104
Bölüm 105
Bölüm 106
Bölüm 107
Bölüm 108
Bölüm 109
Bölüm 110
Bölüm 111
Bölüm 112
Bölüm 113
Bölüm 114
Bölüm 115
Bölüm 116
Bölüm 117
Bölüm 118
Bölüm 119
Bölüm 120
Bölüm 121
Bölüm 122
Bölüm 123
Bölüm 124
Bölüm 125
Bölüm 126
Bölüm 127
Bölüm 128
Bölüm 129
Bölüm 130
Bölüm 131
Bölüm 132
Bölüm 133
Bölüm 134
Bölüm 135
Bölüm 136
Bölüm 137
Bölüm 138
Bölüm 139
Bölüm 140
Bölüm 141
Bölüm 142
Bölüm 143
Bölüm 144
Bölüm 145
Bölüm 146
Bölüm 147
FİNAL
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
ÖZEL BÖLÜM
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Çok Özel Bölüm
ÇOK ÖZEL BÖLÜM 2
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
ÖZEL Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Özel Bölüm
YENİ Özel Bölüm
Yeni Özel Bölüm
Yeni Özel Bölüm
Yeni Özel Bölüm
Yeni Özel Bölüm
Yeni Bölüm
Yeni Bölüm
Yeni Bölüm
Yeni Bölüm

Özel Bölüm

1.2K 140 59
By Kacarmisil1

Romantik bir yemeğe çıkmasınlar mı?
Ya da dertleşmesinler mi?
Birbirlerini kıskanmasınlar mı?

Hadi ama!

Andrew ve Bilge'yi özlememiş olamazsınız!

**

"Olivia teyze,"dedi Bilge elindeki nakış ipini beyaz dantele batıran tombul kadına.

Olivia, başını yaptığı işten kaldırmadan,"Efendim?"diye cevap verdi.

"Biliyorsun ki,"dedi ve iç çekti Bilge. Koltuğa aniden ayaklarını uzatmış eteğini düzeltmişti. "Andrew tam bir haftadır yok."

Olivia,"Hm hm,"diye mırıldanma ile kafasını salladı.

"Atilla   anne demeye başladı."

Olivia yanlışlıkla dantele değil de eline batan iğneyle ufak bir irkilip  yüzünü buruşturdu. "Evet,"dedi iğne batan parmağını dudaklarına götürüp hafifçe yaladı ve dantele devam etti.

"Ben de diyorum ki döndüğünde ona bir sürpriz yapayım."

Olivia güldü,"Fantazik elbise mi dikmemi istiyorsun?"

Bilge dehşete düşmüş bir şekilde doğrulup,"Ne!"diye ciyakladı. "Atilla'ya küfür öğreteyim baba yerine anasına küfür etsin de şov olsun diyecektim!"

Olivia kahkaha atarak kızın kızarmış yüzüne baktı. "Hem kötü mü olur Bilge? Biraz heyecan."

Bilge, içinden 1828 yılında da fantazi var anasını satayım diye düşünürken dudaklarını büktü,"İstemez. Hem zaten yapamam ben öyle şeyler, yakışmaz."

Olivia alayla güldü. "Sebep hayatım? Senin ne eksiğin var?"

Bilge omuz silkti,"Bilirsin," işaret parmağı ile yüzünü gösterdi. "Ben güzel değilim, sevimliyim." Güldü,"Oyuncak ayı dantelle nasıl güzel durursa o kadar güzel durur. Yani komik. Ve utanırım, ay gerek yok!" Utancından kıpkırmızı olmuştu.

Olivia kaşlarını çattı. "Kuzum sen kendini güzel değil de sevimli mi buluyorsun?" Bilge'nin yüz ifadesi çok komikti.

Bilge tek kaşını kaldırdı,"Değil miyim?"
O
Olivia tebessüm etti. "Bilge, güzelliğinin farkına hâlâ varmamış olman inanılır gibi değil."

Bilge göz devirdi. "Böyle bir yerde nasıl güzel hissedebilirim ki?"

Olivia nakış, ip ve iğneyi yanına bırakıp eteğini düzelterek karşısındaki üçlü koltukta oturmuş kıza döndü. "Nasıl bir yer?"

Bilge güldü. "Hayatım, bana özgüven aşılaması yapmana ihtiyaç duymuyorum bilmelisin, ben kendime guven-"

Olivia kızdı,"Bilge."

"Ay tamam!"dedi Bilge somurtarak. "Sen de dahil olmak üzere hepiniz sarı saçlı mavi gözlüsünüz tontiş." Göz devirecekti. "Boyunuz da uzun."

Olivia güldü,"Sen kısa değilsin ki?"

"Bir yetmiş beş de değilim ama. Ya da bir yetmiş. Bir altmış sekizim."

"O kadar kısa mısın!" Olivia bilerek şaşırmış sesini yükseltmişti.

Bilge koltuktaki yastığı alıp Olivia ya hızla attı. Olivia kahkahalarla ona gelen yastığı yakaladı ve yanına koyup,"Güzel kızım,"dedi. "Sinirlenme."

Bilge,"Atilla da kış uykusuna mı yattı naptı?"diye homurdandı.

Olivia konuyu değiştirmeye çalışan Bilge'yi uyarınca,"Of."dedi Bilge. "Olivia teyze, bak Jennifer'ın yüzü gözü ne kadar seksi bunu konuşmayacağım, ya da bir tane kızıl saçlı mavi gözlü düşes vardı baloda. İsmi ne-"

"Leydi Diana."

Bilge kafasını salladı. "Diana. Kim bilmiyorum bile ama benim dikkatimi çektiyse erkekleri düşünemiyorum. Ben esmerim. Ten rengim açık sadece başka hiçbir renk yok bende. Kahve var siyah var. İlgi çekmiyor renklerim. Siyah beyazım."

Olivia güldü,"Lordumuzla arandaki tek fark göz rengin. O da sarışın ya da kumral değil."

Bilge aşık olduğu gözler aklına gelince sırıttı,"Ama nasıl sert bakıyor boncuk?"

Olivia iç çekti,"İsa Mesih üzerine yemin -"

Bilge sözünü kesti,"Sizin bu yeminleriniz yüzünden ben çarpılıcam bir gün."

Olivia kahkahalarla devam etti. "Çok güzelsin Bilge." Derin bir nefes aldı,"Yüzün gibi kalbin de güzel, ruhun da güzel."

Bilge esnedi.
Olivia,"Kaçma şunları yapıp!"diye kızdı. "Emin ol ki Lord Andrew senin güzelliğinin paha biçilmez olduğunun farkında ve sana deli gibi aşık."

Bilge,"Rusya'da."dedi. "Rus kızları da sarışın maviş."

Olivia kızdı,"Bilge!"

Bilge ona bağıran kadınla omuz silkti. "Özledim ve korkuyorum. O lord. Kral olabilir, güçlü, kudretli, yakışıklı, lanet olsun !" Sinirlendi. "GİDER BAŞKASININ KOYNUNDA MUTLULUĞU ARAR DİYE KORKUYORUM!"

Olivia ayağa yavaşça kalktı. "Yapma."

Bilge omuz silkti,"Ne zaman geleceği de belli değil şerefsizin."

Olivia dudağını ısırıp ,"Çok ayıp."diye homurdandı.

O sırada aşağı inen Thomas, Bilge ile oturmuş lak lak yapan yaşlı kadına kaşlarını çatarak bakmış ve bu bakışı fark eden tombul Olivia,"Neyse ben gideyim."dedi boğazını temizledi.

Bilge anlamadı,"Nereye? Otur şurada. Konuşuyoruz."

Thomas, büyük salonun ihtişamlı koltuk ve mobilya takımlarının etrafından dolanarak tavana kadar yüksek büyük bahçeye çıkan cama yürüdüğünde Bilge'nin gözüne irişmişti.

Öfkeyle gözlerini yumdu ve derin bir nefes aldı.
"Bir dakika."diye konuştu elini havaya kaldırıp yürüyecek kadına.

Olivia kızın aniden değişen ruh halini anlamadı.

Bilge,

Sinirlenmişti.

Ama niye?

"Thomas!!!"diye bağırdı.

Thomas bahçe camının kapısını tam açacakken eli havada durmuş hızla leydisine dönmüştü. "Buyrun leydim,"

Bilge sinirle ayağa kalktı ve eteğini eliyle düzelttikten sonra sakin adımlarla kısa boylu kızıl uşağa yaklaştı.

"Öncelikle,"dişlerini sıktı. "Leydinin yanından geçerken hangi hadle selam vermezsin."

Thomas ondan on beş santim uzun kadın yaklaştıkça yutkunma ihtiyacı hissetti.

O kahverengi gözleri gerçek bir panter gibi bakıyordu. "Aff-affedin leydim. Ben siz-"

"Kes."diye tısladı Bilge. "Ve sen kim oluyorsun da yanımda oturan bir insana bakışların ile korku vermeye çalışırsın!" Birden bağırdı.

Thomas korkuyla irkildi. "Leydim ye-yemin ed-"

Bilge,"Sana sesini kesmeni söyledim!"diye bağırıp tekrar cümlesini böldü.

"Sen,"dedi. "Kimsin?" Ellerini yumruk yaptı,"Seni öyle bir döverim ki Thomas," sinirle gülümsedi. "Annen gördüğünde tanımaz seni."

Yumruk yaptığı elini hafifçe havaya  kaldırması ile kendisini korumak için refleksle irkilen adama,"Duydun mu beni?"dedi.

Thomas titreyerek kafasını salladı. "Evet, evet anladım leydim."

Bilge havaya kaldırdığı yumruğunu birden kısa boylu uşağın göğsüne geçirdi ve Thomas ciğeri çıktı sandı.

Olivia ve salonaki birkaç hizmetli bu hareketle gözlerini belertti.

"Aferin."dedi Bilge. Sonra birden şirince gülümsedi. Tatlı leydi olayına geri dönüp gözlerini kırpıştırdı.

Olivia karşısında Lord Atilla'nın büyük ve kadın halini gördüğünü düşündü. "Anlaştığımıza çok sevindim."

Thomas kafasını salladı ve elini göğsüne götürüp ovaladı.

"Şimdi defol git."dedi Bilge otuz iki diş.

Thomas korkuyla arkasını döndü. Korka korka da dışarı çıktı.

Bilge omuz silkti.  "Otur Olivia karısı, leydinle sohbet ediyorsun."

Yaşlı kadın kahkahalarla koltuğa oturdu.

"Neyse, lordumuz birkaç güne kadar burada olur. O zaman ona güzel bir şölen sunmaya ne dersin?"

"Yemek mi yapayım?" Bilge yüzünü buruşturdu,"Alfonso manyağı yemek yaparken beni izliyor ve yaptığım her hatada 'Oddioo!' diye bağırıyor."

Olivia güldü,"Hayır güzel kızım, yemek değil. Gerçi yatak odanızda ne yaptığınız sizi ilgilendirir. Dilerseniz yemek yiyin, ama benim dediğim şey,"

Bayan Hawkins genç kadının oturduğu koltuğun arkasından yaklaşıp kulağına fısıldayarak,"Seks."dedi.

Bilge korkuyla çığlık atınca kucağındaki tombul bebek Atilla kahkahalarla gülmeye başladı.

Hawkins kadını korkuttuğu için mahcup hissetti.
Atilla sevinç çığlıklarıyla annesine ellerini uzattı .

Bilge üzerine atlayan dokuz aylık bebeği kucağına alarak,"Seks meks ayıp."dedi. "Bizim o taraklarda bezimiz yok."

Atilla kucağına oturduğu annesine çenesini kaldırıp boncuk boncuk bakarken öpücük bekliyordu.

Ancak henüz bir öpücük gelmemişti.

Olivia kafasını salladı ve Hawkins yaşlı kadının yanına oturdu.

"Aynen kesinlikle siz sevişmiyorsunuz Bilge."dedi.

Hawkins de güldü,"Lord Atilla'yı da leylekler getirdi."

Olivia arkadaşına arka çıktı,"Elleri ellerine değmedi daha."

Bilge utancından kıpkırmızı değildi.

Artık morarmaya başlamıştı.

Hawkins,"Sevgili leydim,"dedi. "Lordumuzla her gün farklı bir noktanızda aşkınızın izi oluyor."

Bilge eliyle kendine yel yapıp,"Şu konuyu kapatmazsanız utançtan bayılacağım."dedi.

Atilla'nın boynu fıtık olacaktı.

Annesinin salladığı ele bir tane sinirle vurup bebek sesleriyle kızınca Bilge şaşkınlıkla oğluna baktı,"Ne var lan?"dedi.

Atilla derin derin nefeslerle birden dudak büktü ve boncuk gözleri doldu.

Bilge kaşlarını çattı. Atilla annesi kaşlarını çattınca tekrar çattı ve ofladı Bilge.

Atilla aniden hüngür hüngür ağlamaya başladı.

Bilge oğluna sımsıkı sarıldı. Atilla annesini itmeye çalıştı ama sonra inadını kırdı ve içli içli sarılmaya devam etti.

"Oh."dedi öperek Bilge. Atilla güldü. Bilge bir tane daha öpüp yine nefes çekti. Sonra bir tane, bir tane ve bir tane daha...

Atilla en son çığlıklarla kaçmaya çalışınca Bilge kahkaha atıp oğlundan uzaklaştı.

Olivia ve Hawkins kadının bu kadar sevgi dolu olmasına bayılıyordu.

Şaşırıyorlardı ve kesinlikle alışık değillerdi.

Atilla annesinin saçını çekince Bilge eline yavaşça vurup çocuğun yüzüne tükürdü.

"Anneyi darp edemezsin."

Atilla da annesini taklit ederek dilini dışarı çıkarttı ve yanaklarını şişirip etrafa tükürükler saçtı sonra da yumruk yaptığı elini ağzına soktu.

Çok önemli bir isi vardı artık.

Dişini kaşıyacaktı.

Olivia çocuğun tatlılığıyla,"Bilge,"dedi. "Büyüsün de bir tane daha yapın."

Bilge kafasını iki yana salladı. "Ben dokuz ay taşıyamam daha. Bir tane kafi."

Hawkins kaşlarını imayla kaldırdı, Olivia güldü.

Madem Bilge utanınca bu kadar komik oluyordu,

Kimse yokken onu biraz daha utandıracaktı.

"Akşamki çığlıklarla bir taneyle kalacağınızı mi düşünüyorsun bebeğim"

Bilge gözlerini belerterek,"Siz ne kuduruk karılarmışsınız."diye ciyakladı.

Hawkins kahkahalarla,"Ay ama hayatım,'dedi Olivia gibi. "Siz de çok gürültü yapi-"

"AYYY!!" Bilge çığlık atarak ayağa kalktı. 

Olivia ve Hawkins koltuğun bir tarafına kahkahalarla düştü.

Dük bozuntusu yokken çok eğleniyorlardı. Bebeğini havya atarak,"Hazır kalkmışken tombiş sallansın."diye güldü.

Olivia,"Kaçma Bilge."dedi. "Utanma. Dışarısı lordun yatağına girmek için birbirini yiyor sen de gerçeği çocuk gibi saklıyorsun."

Bilge ofladı. "Ya Olivia teyze ne istiyorsunuz anlamıyorum ki ne diyeyim? Ayıp değil mi bu konuları konuşmak anlamadım gitti!"

Bayan Hawkins,"Ben Fransızım."dedi. "Bizde değil güzel kızım."

Olivia güldü,"Kız bunlar kralın halvet gecesini canlı izliyorlardı geçen yüzyıl."

Bilge,"Aman Allahım."diyerek homurdandı. "Tüm avrupa sapık."

Olivia kaşlarını çattı,"Biz İngilizler öyle değiliz. Adabı muaşeret kuralları bizim tek gerçeğimizdir."

Bayan Hawkins kahkahalarla,"Olivia benim yanımda kala kala sapık oldu leydim."dedi.

Olivia keyifle kafa salladı,"Kırk iki yıldır yakın arkadaşız."

Bilge, oğlu ile tekrar oturdu ve,"Vay be."dedi. "Çokmuş."

Olivia iç çekti,"Hey gidi gençlik."

İkisi de birbirine bakıp tekrar iç çekince Bilge tek kaşını kaldırdı,"Ne oldu ne hatırladınız birden?"

"Hiç."dedi Olivia.

Hawkins,"Aşkı."dedi.

Bilge,"Bak sen,"diye imayla tebessümler etti. "Hele anlatın."

Olivia,"Anlatalım."diyerek dudak büktü. "Tabi Hawkins de isterse."

Bayan Hawkins boğazına kadar düğmelerle kaplı yakasını eliyle düzeltip,"Tabii lütfen,"dedi.

Olivia,"Bundan kırk iki yıl önce Lord Luke ve Duke henüz genç adamken Windsor sarayına büyük bir hizmetli alımı vardı."

Hawkins devam etti. "Çok büyük bir sınavı geçtikten sonra seni eğitiyorlardı ve kesinlikle zordu."

Bilge,"Lordların ailesi güçlüydü herhalde?"diye sordu.

Olivia kafasını salladı,"Güçlü ne kelime kızım, krala elli kere meydan okudular. Ama hiç tahta geçmek istemediler."

Hawkins iç çekti,"Lord Luke, çok cana yakın ve yakışıklı bir adamdı. Tıpkı Lord Duke gibi ve onları sokakta bir kere görmek aşık olmaya yeterdi."

Gözleri mi dolmuştu bunun?

Aman Allahım.

Bilge bir şeylerin farklı gittiğini ortamın enerjisinin değişmesi ile anladı.

Atilla'yı yerdeki oyun halısına eğilip bıraktı.

"Evet."

"Biz o sınavı geçtikten sonra aldığımız eğitimde tanıştık Hawkins ile. Hawkins tek Fransızdı. Daha değerliydi. Herkes gıcık oluyor ben çok seviyordum. Ve biliyor musun sevgili Bilge, sınavı geçen yirmi sekiz kızdan sadece biz ikimiz Lord Luke ve Duke'u görmemiştik."

Hawkins hüzünle tebessüm etti.

Bilge,"Bayan Hawkins,"dedi. "Siz aşık mı oldunuz yoksa?"

Olivia güldü. "Keşke sadece o olsa."

"Sende mi?" Bilge şaşkınlıkla bağırdı. "Aman Allahım aynı kişiye mi?"

Olivia kafasını iki yana salladı. "Ben Lord Duke'a vurgundum kızım."dedi. "Hawkins ise Lord-"

"Luke'a," Hawkins devamını kendisi getirmek istedi.

Bilge, buruk bir tebessüm etti. "Andrew 'in babasına."

Hawkins kafasını salladı. "Ona."

"Anlat."dedi Bilge hevesle. "Kayınpederimi bana anlat."

Yavşak HERİFİN teki olduğunu bir tek biliyordu.

"Lord Luke, evlenmeden önce tamamıyla bambaşka biriydi." Hawkins zorla da olsa yutkundu. "Sevgi doluydu. Şakacı, espirili bir adamdı. Kesinlikle iyi biriydi. Değil birilerini dövmeyi karıncayı bile incitmezdi."

Bilge şaşkınlıkla,"Emin misin?"diye sordu.

Hawkins kafasını salladı. "Kesinlikle eminim."

Bilge,"Evlilikte ne oldu anlamadım."diyerek homurdandı.

"Mutsuz oldu."dedi Olivia. "Çünkü kızım Lord Luke ve Hawkins'in olayı tek taraflı bir mevzu değildi. Lord Luke, aşık olmuştu. Hawkins ile mutlu olabileceklerken aileleri Hawkins'in basit bir köylü olduğunu söyleyerek izin vermedi. Ancak sonra bir gün tek gecelik bir hata yüzünden Lord Luke baska bir basit köylü ile evlendi."

Hawkins derin bir nefes daha çekti,"O gece kavga etmiştik." Yukarı baktı ve göz yaşlarının akmaması için uğraştı. "İçkiye dayanamazdı. Vücudu biraz içki alsa direkt sarhoş olur önünü göremezdi. O gece de yine önünü göremediği bir anda Leydi Rosa ile çok büyük bir yanlışa düştü."

Olivia omuz silkti. "Sonrası malum. Rosa cadısı Lord Luke'un zihnini kendi öz kızına tecavüz edecek kadar kötü bir zihne dönüştürdü. Büyülerle. Verdiği ilaçlarla. Her gün herife uykusunda vurdurduğu iğnelerin boş şişelerini odadan ben toplardım."

Bilge kaşlarını kaldırdı. "Rosa,"dedi. "ne büyük orospuymuş."

Bu küfürle iki yaşlı kadın da hayret nidasi atınca Bilge,"Ay ama kusura bakmayın yani!"diye kendisini savundu.

Olivia,"Çok ayıp."derken güldü.

Hawkins,"Neyse."diyerek boğazını temizledi.

"Ay asıl olay Lord Duke ve Olivia 'da."
Hawkins kahkahalarla göz yaşlarını gizlemeye çalıştı.

Olivia,"Ay yok ya."dedi göz devirip.

Bilge,"Kız siz ne kirli çıkıymışsınız."dedi heyecanla. "Hele anlat."

"Lord Duke, Olivia 'yı peşinden ilk başta çok koşturdu sonra ise devamlı ardından koştu."

Olivia güldü,"Şimdi de mutlak bekarlık nişanı ile cezalandırıldı."

Bilge kahkaha atarak,"Ay ay ay, cilveli kadınlar sizi."dedi.

Hawkins ve Luke olayı ilgisini çok çekmişti.

Ve şu an bu zarif yaşlı kadının gözlerindeki derin ifadenin ardında nasıl bir düşünce vardı merak ediyordu.

"Bayan Hawkins,"dedi tebessüm ederek. "Bir şey sorabilir miyim, sizi kırmak veyahut istemeden de olsa üzmek istemiyorum."

Hawkins tebessüm etti. "Hayır, lütfen leydim."

"Lord Luke ile aşkınız ne zamana kadar sürdü?"

**

"Émillie," genç ve kudretli adam sevgilisinin yüzündeki bir tutam saçı yavaşça kulağının arkasına bırakıp gözlerini yumdu.

Çektiği derin nefeste Hawkins'in çiçek kokusundan başka hiçbir şey yoktu.

Émillie Hawkins,"Luke,"diye fısıldadı. İkisi de acı çekiyordu.

"Beni affediyor musun?"

Hawkins gözlerini yumarak titreyen dudaklarını birbirine bastırdı ve burnunu çekip yüzünün önündeki yüzden gelen sıcaklığa kendisini bıraktı. Luke, hüzün doluydu. "Beni gerçekten affedebiliyor musun?"

Hawkins kafasını yavaşça iki yana salladı. "Seni affedemiyorum."diye fısıldadı. Luke dişlerini sıktı ancak kadının devam eden cümlesi ile kalbi kelebek oldu resmen. "Ancak seni affedeceğime söz veriyorum."

**

"Nasıl yani?"

Bilge anlamadı. "Ben lordumzuu affedene kadar yanında kalacağıma söz verdim,"diyerek gülümsedi Hawkins. "Bir işkence de olsa tüm çocuklarına dadılık ettim, her gün, her gece sordu. Affettim mi affetmedim mi diye. Affedemediğim her gün daha da öfkelendi ama sözümü tuttum. Onu affedene kadar yanında kaldım,"

"Günün sonunda affedebildin mi?"

Hawkins kafasını iki yana salladı. "Belki de onu günün sonunda delirten şeylerden biri de bendim." Kadın suçlu hissediyordu.

"Madam siz beş kere hamile kalmışsınız," Olivia dudağını ısırıp içinden eyvah çekti.

"Evet, beşi de ölü doğdu."

"İkisi de-"

"Lord Luke'dan."

Pekâlâ,

İşleri iyice karıştırmak gerekirse,

Detaylı bir hikaye yazacak ne vaktimiz vardı ne zamanımız,

Ancak bu hikaye çok detaylı yazılacak bir hikaye olsaydı siz okurlar görecektiniz ki Edward ve Andrew aslında Luke ve Hawkins'in çocuklarıydı.

Leydi Rosa bu iki çocuğu zorla kadından alıp, Hawkins ne zaman hamile kalsa hamile kalmış kendi çocuklarının ölüsünü Hawkins'in üzerine atmış, onun çocuklarını ise almıştı.

Elizabeth 'in, Rosa tarafından diğer üç çocuktan daha farklı bir değer alma sebebi ise tam olarak buydu.

Hawkins beş ölü doğum yaptı cümlesinde gerçek, Hawkins iki ölü üç sağlıklı doğum yaptığıydı.

Şok.

Detaylı yazım inşallah kitap basıldığında ;) kips,

Neyse,

Olivia sadece Katharine 'in, Hawkins'in alındığını biliyordu ve bunun vicdan azabını çoktan çekmiş en sonunda Hawkins'e demişti.

Ancak Hawkins hayatında tanıdığı en farklı madamdı.

Gerçek bir madamdı.

Katharine 'e her baktığında bir çocuğunun yaşıyor olduğunu, yanında olduğunu, istediğinde sarilabildiğini, hatta kızın onu gerçek annesi gibi gördüğünü ve onun buna kızı için yetebileceğini bile demişti.

"Lord Luke sana da mı tec-" sustu Bilge.

Hawkins kafasını iki yana salladı. "Hayır. Beşinci ölü doğumdan sonra bir daha bu eziyet çekmeyecek olduğumu, ona asla izin vermeyeceğimi söyledim. Eziyet dediğime bakmayın leydim,"

Bayan Hawkins öyle bir kadındı ki asla resmi konuşmayı saygıdan kesmiyordu.
Ölünün arkasından bile.

"Sevgilinin dokunuşu kişiye hayat veriyor."

Bilge aklına gelen kocasıyla kocaman gülümsedi. "He."dedi. "Geliyor."

Olivia artık bu duygusal ortamın dağılması gerektiğini düşündüğü için,"Hani siz sevişmiyordunuz, Atilla'yı leylekler getirmişti?"diyerek kızar gibi yaptı.

Bilge,"Ay valla çok güzel sevişiyoruz."dedi bir anlık boşlukla.

Hawkins,"Lordumuz bir haftaya burada olur,"dedi. "Aşk tazelersiniz."

Bilge,"Acaba şu an ne yapıyor?"diye fısıldadı.

**

Andrew, geyik avından yoğun fırtına ve soğuk yüzünden erken ayrılmış olduğu için sınırlı bir şekilde,"Siktiğimin karı!"diye homurdanadak çadırına girdi.

Kürkünün omzunda karları yere sirkeleyerek burnundan soludu.

Bir kamp yapıyorlardı.

Ve Rus Çarı ile ormanda gezerken hayatında ilk defa bu kadar vahşi bir noktada olduğunu düşündü.

Özellikle kanını yoğun soguk değil en son gördüğü üç hayvan dondurmuştu.

"Siktiğimin ormanında kaplan var." Kendi kendine homurdandı ve büyük çadırdaki yanan sobaya giderek deri eldivenlerini çıkarttı.

Soğuktan kızaran ellerini uzatarak birbirine sürttü.

O ne güzel hayvandı öyle ya.
Aklına küçük oğlu gelince birden güldü.
"Atilla'ya benziyordu." Kendi kendine gülmeye devam etti.

Arkasında kalan çadırın girişinden gelen hışırtı ile dönerek omzunun üstünden bakıp kaşlarını çattı.

Giren sarışın mavi gözlü kadın,"Merhaba Lordum,"diyerek eğilip selam verdi.

"Sende kimsin?"

Andrew kaşlarını çattı.

"Çarımız, sizi, ruhunuzu ve bedeninizi ısıtmak için beni gönderdi."

Continue Reading

You'll Also Like

Haz By 🍀

Romance

244K 3K 17
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...
611K 25.5K 44
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
14.6K 1.1K 22
Genç adam ellerini kadının ellerine uzatıp sıkı sıkı tuttu. Sadi: Ben, ben fark etmeden senin olmuşum Songül. Tüm hayatım sen olmuş. Sen olmuşum ben...
305K 5.2K 20
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...