Göğe Ait | Texting

By Elyios

2.1M 115K 16.3K

0545***: Selamın aleyküm aslan parçası Aslanın dişisi de aslan olur dediler de bana Aslan dişisi başvurusu i... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.2
5.3
5.4
5.5
5.6
5.7
5.8
5.9
6.0
6.1
6.2
Merhaba
6.4
6.5
Final

6.3

18.8K 1.3K 102
By Elyios

Keyifli okumalarrrr ♥️♥️

...

Bugün kutlu bir gündü.

Türkçe pop eşliğinde aynanın karşısında hazırlanırken devamlı gülümsüyordum çünkü ben zafer kazanmış bir komutan, Süleyman'ına kavuşmuş bir Hürrem Sultan, sosyalizmi getirmiş bir Lenin'dim.

Ya da sadece Yağız yarini babasıyla tanışmaya ve konuşmaya ikna etmiş bir Nil Gökçe'ydim. Hepsi aynı anlama geliyordu benim lügatımda.

"Nil!" At kuyruğu yaptığım saçımdan fışkıran aykırı tutama tel tokayla müdahale ederken "Geliyorum!" diye bağırdım. Annem büyük bir aşkla mutfak işine girişmiş, sonunda beni bu evden götürecek birileri olabileceği ihtimali ile resmen yüzü aydınlanmıştı. Ben gidersem beni çok arardı da neyse, onlardan çok uzaklaşamazdım.

Sonuçta torunlarını bakıcıya mı emanet edecektim, onların kucağında büyüyecekti elbette. "Abarttım yine," Kendi kendimi sakince frenleyerek odamdan çıktım ve mutfağa ilerledim. Annemin meşhur ıspanaklı böreği kokuyordu her yer. "Tiramisu soğumuş mudur anne?"

"Eşek gibi yatıyorsun, sonra soğumuş mudur anne!? Erken kalksaydın da buzdolabına koysaydın, soğurdu Nil Hanım." Damatla tanışma gerginliği beni de gerim gerim germesin diye "Haklısın," dedim. Bazı anlarda karşı çıkmak boşa çabaydı, bunu çok önceden öğrenmiştim.

"Geç kalmaz inşallah," diye mırıldanan anneme güldüm. Babam geç kalınmasından hiç haz etmezdi. Yağız'ı hızlıca damat olarak benimsemiş, üstelik bir de babama da beğendirmeye çalışıyordu. Yerdim bu kadını ben, yer! "Sen de olmasan tek başıma bunlarla baş edemezdim valla anne." 

"Benimle birlikte baş edecek misin bakalım," derken gözleri mutfak kapısına döndü. Salonu işaret etmeye çalıştığını anlamıştım. "Nasıl geçecek sence tanışma?" diye sordum endişeyle. "Allah bilir," cevabının ardından da zil çalmıştı. 

Evet, bizim sınav başlıyordu. 

Hevesli görünüp babamı sinir etmemek için aheste aheste kapıya yürüdüm. Bu tarz minik psikolojik hileler ile bugünü kotaracağıma inancım çok yüksekti. "Hoşgeldin," diye tek düze bir sesle konuşurken de arkamda bekleyen babamdan haberdardım. 

Yağız yarim beyaz gömleği çekip gelmişti. Bire vicdansız diye bağırsam ayıp olacağından dudağımı dişledim. Bu büyük haksızlıktı, üstelik gömlek üstüne tam oturmuştu. "Hoşbuldum," dedi efendi efendi. Elinde tuttuğu kutuyu bana uzattı. "Çiçek de getirecektim ama baban istemeye mi geliyor der diye almadım," Kısa bir an bana eğilerek fısıldadığı için gülmüş ve babamın dikkatini üstümüze çekmiştim. 

Aferin Nil Gökçe, çocuk eminim ki baban size öldürecek gibi baksın diye fısıldayarak konuşmuştur. 

"İyi günler efendim," diyerek ilk olarak babama yöneldi, Tayfun Onan ilk olarak onu şöyle bir süzdü. "Hoşgeldin," dedi her zamanki sert sesiyle. Yine de yüz ifadesinden özenli sevdiceğimin şimdilik geçer not aldığını görebiliyordum. "Hoşbuldum," dedikten sonra anneme yöneldi, elini öpmeye yeltenecekti ki "Hiç gereği yok çocuğum," anaçlığı ile sadece el sıkışmakla kalmıştı. 

Hep beraber salona geçtik. Elbette ben annemin yanına ikili koltuğa oturmuştum. Babam bir sultan edasıyla üçlü koltuğun tam ortasında yalnız oturmuş, karşısına denk gelen tekli koltuğa da Yağız geçmişti. "Nasılsın?" sorusu ile başlayan açılış gergin bir gülümseme ile devam etti. "İyiyim, teşekkür ederim. Sizler nasılsınız?" 

"Sağ olasın," Babam gözlerini çocuğa öyle bir dikmişti ki, tanımayan biri onu salona gömecek sanardı. Ben ise her şeyin olumlu gittiğini görebiliyordum, alttan altta yarime iyi gidiyorsun işaretleri de yapıyordum ama gerginliği hiç azalıyor gibi durmuyordu. 

Bir süre klasik konuları konuştular. Sizinkiler nasıl, okul nasıl, sen nasılsın üçlemesinden sonra oluşan derin sessizlikte ayağa kalktım. "Çay içer miydin?" Sanki kapıdan girdiği an tanışmışım gibi davrandığım kara gözlüm gülümsedi. "Olur tabi, teşekkürler." 

Senin teşekkür eden dillerini yerim ya, ne tatlı bir çocuktu. 

Annemle birlikte mutfağa geçtiğimizde, belime yediğim cimcikle ahladım. "Anne!" diye inlediğimde sırıtan suratı ile karşı karşıya kalmıştım. "Kız, ne efendi bir çocuk bu! İt kopuk getireceğine o kadar emindim ki, maşallah. Nereli, nereden buldun bunu?" 

"Ankaralı," dedim hülyalı bir gülümseme ile. Nereden bulduğumu ise ne sen sor, ne ben söyleyeyim modundaydım. "Aman aman, sakın kaçırma." Tabakları hazırlarken dedikodu modundan asla çıkamamıştı. "Boylu boslu da," Ee anneciğim, senin kızın da boş insan mı? "Öyle," 

"Düzgün de birine benziyor, sen delirtme bu çocuğu?" 

"Anne ya!" diye sitem ettim. Gören de annemi erkek tarafı sanacaktı, ben böyle bir damatçılık görmemiştim. "Ne kızıyorsun? Abinle babanın sabrını az mı sınıyorsun? Evlenip durulacak sanki benim başıma," 

"Durulacağım tabi," dedim asla söylediğime inanmayarak. Hazırlanan tabaklardan iki tane alıp annemin çıkardığı sehpalara koymuş, daha sonra da çay servisini kazasız belasız yapmıştım. İyi gidiyor sayılırdık, daha hiçbir vukuatımız yoktu ve bu benim hayatım için bile bir rekor olabilirdi. 

"Ee Yağız," diye giriş yapan babamla, Yağız yudumladığı çayı sehpaya bıraktı. İfadesi de daha çok, buyurun, vurun tarzındaydı. "Yemek yapmayı biliyor musun?" Göz ucuyla anneme baktım, o da aynı şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Hayatta kalacak kadar efendim." 

"Temizlikten falan anlar mısın?" Annem asabı bozulmuş gibi güldü. "Ne önemi var şimdi bunların Tayfun?" derken alttan alta sus iması da veriyordu ama babam sazı almıştı bir kere eline. "Çok önemi var, bir ev paylaşacak benim kızımla. Yardım edebilecek mi edemeyecek mi, öğrenmem lazım." 

"Ederim tabi ki," Masum kara gözlüm hemen cevapladığında babam güldü. "Ne kadar edersin? Mutfakta bir salata yapmakla, masaya tabak koymakla yardım olmuyor yalnız," Yağız ne demesi gerektiğini bilmiyor gibi bana döndü, kısa bir an göz göze geldik ve ne yapacağımı bilemediğim için gülümsedim. "Babacığım, Yağız çok anlayışlı ve yardımcı bir insandır." 

"Herkes öyle der," dedi sert bir sesle. "Var mı hiç tek yaşama tecrüben? Bir çorba kaynattın mı kendine, kızım hasta olsa çorba içirebilecek misin?" 

Ben gerçekten babamın kızı olma işini baya abartmış olmalıydım. Sesi daha ince olsa ben konuşuyorum sanırdım, o derece benziyorduk. "Sanki kendin yapıyorsun Tayfun," Babam anneme dönüp kaş göz yaptı ama durdurmaya yetmedi. "Babam da sana deseydi böyle avucunu yalardın bizim evden çıkarken, konuşturma şimdi beni." 

"Aşk olsun," dedi babam anında geri vites yaparak. "Ne zaman hastayken seni yatağından kaldırdım?" Annem nazlı nazlı omuz silkti. "Ben bilmem, gitme çocuğun üstüne. O da elbet yapar, baksana ne tatlı çocuk." Yağız gülümsedi, annem de tabağını işaret etti. "Kısırdan da yesene oğlum," Sevdiceğim hemen kaşığa davranıp birkaç kaşık kısır aldı. 

Saniyelik yüzü değişse de hemen toplamıştı. Anlayamayarak gözlerimi kıstım. "Çok güzel olmuş efendim, ellerinize sağlık," derken gülümsüyordu ama alttan alta garip bir yüz ifadesi vardı. Birkaç saniye boş boş baktıktan sonra köşeli jetonum düştü. 

Yağız maydonozdan hoşlanmıyordu, tabi ya!

"Börekten de yesene," dedim kısır konusu hemen kapansın diye. Annem hala çocuğa bakıyordu ve  o da devam etmek zorunda kalıyordu. Ailecek sınav olup çıkmıştık başına, kaçıp gitmese iyiydi. "Yerim," dedi ve bu sefer de çatalı eline aldı. 

"Ye ye, sonra da senin şu askeri okul mevzusunu bir konuşalım." Babam koltukta arkasına yaslandı. "Aynı okullara oğlumu gönderdim, iyi bilerim sizin kardeşliğinizi. Saygım da sonsuz ama geleceğine fatura kesmen hiç doğru değil," Beni işaret ederek devam etti. "Özellikle orada kızım da varsa." 

"Konuşalım efendim," dedi Yağız zar zor. Sonra da gülümsedi. "Ben de sizin gibi düşünüyorum, geleceğim hakkındaki çoğu kararda Gökçe'nin de payı olmalı." 

Sicilini temizlemeye benim için ikna olduğunu söyleyen ağzını yerdim, gerçekten yerdim! 

Onun için olumlu bir şey yapabilmiş olmanın verdiği hazla koltukta arkama yaslandım. Gerisi kolaydı, yalnızca babama, birkaç kanıta ve duruşmaya bakıyordu. Çözülüp gidecek, Yağız'ın sırtından bir kamburu almış olacaktım. 

Tüm ömrüm boyunca yüklerini sırtından indiren kişi olacağıma inanmak üzereydim. 

Oy vermeyi unutmayın lütfenn

Continue Reading

You'll Also Like

25.5M 908K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
408 112 6
Bizim Mahalleye hoş geldinizz. Bu mahallede eğlence var , dedikodu var , arada kavgalar , müzikler , eğlenceler , hep birlikte yapılan yemekler yeni...
85K 4.1K 39
Kız komik,eğlenceli,biraz cazgır,deli dolu, doğru düzgün bişiyin üstünde durmayan,çok kafaya takmayan biri. Erkek biraz çapkın,deli dolu,zeki bir kiş...
920K 64.3K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...