Bilge gözlerini kısarak kocasına baktı. "Andrew ne demek?"
Andrew iç çekti. "O iş biraz karışık. İskoçya yeni yeni İngiltere'ye bağlanınca babam Kral'a jest olsun diye İskoçya'nın koruyucu azizinin adını vermiş bana. Ama Albert asil demek."
Bilge güldü,"Albert'ı nasıl övünerek söyledin öyle?"
Genç adam saçlarını karıştırdı. Bilge,"Edward ve Nicholas ne demek merak ettim?"dedi.
Andrew kaşlarını çattı,"Ne yapacaksın onun isminin anlamını?"
Bilge şaşırdı,"Hiçbir şey, merakımı susturacağım."
"Edward, zenginlik, muhafız, koruyucu gibi saçma sapan bir sürü anlamı var. Nicholas hücre demek."
Andrew ayakta duran kıza,"Niye hâlâ ayaktasın, gelsene kucağıma?"dedi.
Bilge güldü,"geleyim o zaman?" Adama yaklaşarak kucağına yan bir şekilde yavaşça oturdu. "Leydi Gunes,"dedi tekrar sonra güldü.
Andrew,"Ya sabır,"dedi sinirle. Sonra kızı belinden tutup konumunu düzeltecekti ki geçen sefer masaya vurduğunda incittiği bileği acıdı. Bunu fark eden Bilge,"Ne oldu?"dedi.
Andrew söylemedi. "Kramp girdi."
Bilge gülümsedi. Adamın yanağını, alnını, burnunu, boynunu ve en son dudağını öpüp sevdi. "Son altı gün."diye fısıldadı dudaklarına. "Ve ben korkudan tır tır titriyorum."
Andrew kızın yanaklarını sevdi. "Bir şey olmayacak."
O da endişeliydi ancak kendisine güveniyordu.
En azından çalışıyordu.
Yenilmez biri bir kere yenilince her şeyini kaybediyor sanıyordu. Güvenini kaybetmişti. Kazanmaya çalışıyordu.
Elini yavaşça Bilge'nin karnına koydu ve hafif çıkıntıya dokundu.
Bilge gülümsedi. "Çok garip geliyor."
Andrew anlamadı,"Ne?"
"Atilla'nın hamileliğinde tek başımaydım. Karnım çıktıkça utanıyordum. Şimdi Atilla'nın onu çok seven bir babası var ve karnımdaki," eğilip karnındaki ele baktı ve kendi elini kaldırıp Andrew 'inkinin üstüne, karnına, koydu. "Karnımdaki babasının yanında büyüyecek."
Andrew kızın saçlarını öptü. Bilge kafasını adamın yüzüne çevirip adama baktı,"Dışarıda yürüyelim mi biraz?"
Andrew şaşırdı. "Bu saatte?"
"Sen yanımdayken bir şey olmaz."
Andrew güldü,"Baloya giderken beni sen korumaktan bahsediyordun, sonunda şövalye konumuna ben geçtiysem ne mutlu." Kızı kucağından indirmeden ayağa kalktı. "Seni topraklarımızda ki köylere götürüp, halka tanıştırabilirim."
Bilge adamın kapıya kadar taşımasına izin verdi ancak kapıda kucağından indi. "Aman Andrew, Osmanlı barbarı, sürtük gibi boktan bir sürü şey diyor İngilizler. Gerçekten çok terbiyesizce. Hiç canımı sıkamam."
Andrew burnundan nefesini sertçe dışarı verdi. "Sen gel."dedi.
**
Bilge arabadan inerken tedirgindi.
Bu arada arabadan indiği an aklına bu zamana felaket bir şekilde, babasının dediği gibi direnmeyi bıraktığında, uyum sağladığını fark etti. Andrew kızın elini indiğinde bırakmamış ancak farklı bir tutuşla tutmaya başlamıştı.
Sanki dansa kaldırıyordu.
Eli ikisinin de biraz havadaydı ve kendi dirsekleri kendi bedenlerine değmiyordu.
"Lord Andrew geldi!"
"Lordum!"
"Lizzy kalk seni sersem Lord köye geldi!"
Gibi sesleri duydu Bilge.
Andrew çamurlu yolda Bilge düşmesin diye kızı yavaşça koluna girdirtti. "Bir elinle eteğini hafifçe kaldır."diye uyardı kızı. "Ama çok değil, ayak bileğin görünmesin."
Bilge kafasını salladı ve denileni aynen uyguladı.
Evet daha rahat yürüyordu.
Herkes evlerinden çıkmış Andrew 'e saygıyla selam verince Bilge gülümsedi. "Neden insanlar titriyor?"
Andrew normal bir şekilde,"Korkuyorlar."dedi.
Bilge şaşırdı. "Senden mi?"
Andrew karısına kafasını eğerek baktı,"Leydim,"dedi. "Beni ilk tanıdığınızda nasıl bir adam olduğumu ne çabuk unuttunuz böyle?"
Bilge tebessüm etti,"Yok, unutmadım. Halkına da değiştin sandım."
Andrew,"İsa korusun."dedi.
Derin bir nefes aldıktan sonra muhafızlara birlikte bir eve girdiler.
Ev halkı Andrew 'e en rahat koltuğu gösterip,"Buyrun lordum."dediler.
Andrew hamile karısını yavaşça oraya oturtup yanına geçti.
Bu köylüleri şaşırtan ilk davranışıydı.
Bilge evi inceledi. Kasvetli küçük bir köy eviydi. Evin içinde yarı felçli bir dede vardı. Ayaklarını uzatmış, uzattığı ayaklarını da battaniye ile kapatmışlardı.
Bir küçük bebek vardı, Bilge'ye Atilla'yı anımsatıyordu. Ama bu kızdı.
Andrew evin hanımına,"Kaç yaşında?"diye sordu.
Sesi ve duruşu o kadar sertti ki Bilge eskileri anımsadı.
Kadın,"Beş aylık efendim."dedi kucağındaki çocuğun duruşunu düzelterek.
"Ver,"dedi Andrew direkt.
Bu ev halkını şaşırtan ikinci şeydi.
O ana kadar kimse Andrew 'in bebek tutabildiğini değil bilmek, düşünmüyordu bile.
Kadın düşürür korkusunu bastırıp Emire uydu ve bebeğini Andrew 'e verdi.
Andrew kucağına bebeği aldığı gibi ağlamaya başladı küçük bebek.
Genç adam kızın hem poposundan hem karnından tutarak onu havaya kaldırdı ve indirdi. Kaldırdı ve indirdi.
Bu da ev halkını şaşırtan üçüncü davranıştı.
Bebek biraz sonra kıkırdadı. Andrew sakinleşen bebeği kendisine çevirdi ve yüzüne baktı.
"Güzel bir bebek."dedi kadına.
Evdekiler korktu. Alır gider diye düşündüler. Yaşlı dede hariç. O alsın diye dua ediyordu, belki torununun hayatı kurtulurdu.
Kadın kafasını sallayarak, korka korka teşekkür etti.
Andrew evin babasına döndü,"Durumun iyi mi?"
Kirli sakallı adam başını utançla eğdi. "Bu sene, lordum. Ekinler yandı."
Andrew,"Gübreyi çok mu attın?"dedi tek kaşını kaldırıp.
Adam,"Ben Amerika'dan geliyordum. Hanım, ben yokken yetişmeye çalışmış ancak olmamış."dedi.
Andrew,"Jack,"dedi kapıda bekleyen yardımcısına. Jack başını eğdi,"Emredin lordum."
"Bu aileye yardım yapılacak, not al. Bu bebeğin tüm masrafları artık saray tarafından karşılanacak."
Jack kafasını salladı,"Emredersiniz lordum."
Bilge'ye baktı,"Almak ister misin?"
Bilge,"Bilmiyorum, anne izin verir mi?"diyerek kadına baktı.
Al yanaklı kadın,"Lütfen leydim,"diyerek gülümsedi.
Dede ve adam,"Tanrı sizi korusun Lordum!"diyerek teşekkür ettiler.
Andrew bebeği yavaşça Bilge'ye verdi.
Bilge bebeği alıp içinden gelen o annelik duygusu ile alnını öptü ve,"Oyş."dedi.
Kadın gülümseyerek leydisini izledi.
Andrew kızın oyş demesiyle kaşlarını hafif çattı.
Bebeğin annesi,"Lordum, leydimize izninizle bir soru sorabilir miyim?"diye utansa da sordu.
Andrew,"Sorun canımı sıkmasın dikkat et."dedi ve izin verdi.
Bilge merakla kadına baktı.
Genç kadın,"Hamile misiniz leydim?"dedi.
Bilge de Andrew de şaşırdı.
Bilge,"Nasıl yani? Nereden çıktı bu?"diye şaşkınlıklarını gizleyerek sordu.
"Hamile kadında bebekten gelen farklı bir güzellik vardır, sizi daha önce gördüm. Kesinlikle alışagelmişin dışında bir güzelliğiniz var. Peri masalından çıkmış gibisiniz ancak şimdi yanaklarınız al al, hafif kilo almışsınız. Gözlerinizdeki parıltı, dudaklarınızdaki toz pembelik."
Andrew kafasını karısına çevirdi. Bilge adam ona bakınca gözlerini konuşan kadından Andrew 'e çevirip gözleriyle ne yapmalıyım diye resmen sordu.
Andrew bu soruları soran kadına,"Leydin hamile,"dedi. "Çok iyi bir gözlemci olmalısın."
Yaşlı kadın,"İsa sizi korusun leydim."diyerek gülümsedi.
Bilge,"Ben, teşekkür ederim."dedi. Bebeği anneye vermek istedi.
**
Genç kız eve geldikleri gibi,"Vay canına."dedi.
Andrew şaşırdı,"Ne oldu?"
Bilge omuz silkti. Yatak odasına peş peşe girdiler ve ikisi de soyunmaya başladı.
Daha doğrusu Andrew sadece ceketini çıkarmıştı.
Bilge ise elbisesinin önde olan tüm ipleri çözdü.
Omuzlarından aşağıya elbiseyi itti ve sadece iç elbisesiyle kaldı.
Andrew gömleğinin bileğindeki düğmeleri çözerken gözü kıza çarpınca önüne dönecekti ki ona tekrar baktı.
Bilge saçlarındaki tokaları çıkartıp topuzunu açtı ve başını eğerek uzun siyah saçlarını karıştırdı.
Sonra aniden dik durdu ve saçlarını geriye attı.
Andrew kızı izlerken kala kalmıştı. Bilge adama döndüğünde ona baktığını fark ederek,"Ne oldu?"diye sordu.
Andrew kafasını iki yana salladı,"Hiç."
Bilge,"Arkanı dön maviş."dedi.
Andrew kaşlarını çattı,"Sebep?"
"Geceliğimi giyinmek için anadan üryan kalacağım. Beni görmeni istemiyorum."
Andrew şaşkınlıkla tekrar ancak daha sesli bir şekilde,"Sebep?"diye sordu.
"Öyle."dedi Bilge.
Andrew tek kaşını kaldırıp kıza yaklaştı. "Seni ben soyacağım."
Bilge,"Hayır."dedi ve yatağa doğru geri geri yürüdü. "Yaklaşma, yumruk atarım."
Andrew yandan sırıttı. "Yumruk yemeye alıştım."
Bilge kızdı,"Andrew yaklaşma ya."
Andrew iyice eğlenmeye başladı.
"Hatta biliyor musun sevgilim, elbiseni direkt yırtacağım."dedi.
Bilge düşmemek için geri geri giderken arkasına baktı ve tekrar Andrew 'e döndü.
Yatağa düşerdi maksimum,"Yırtma ya."dedi Bilge. "O çok onur kırıcı."
Andrew kaşlarını kaldırdı,"Ve tahrik edici?"
Bilge kafasını salladı ancak geçiştirdi. "Ve tahrik edici evet. Neyse, gelme-ay!"
Yatağa oturur vaziyette düştü.
Tam ayağa kalkacaktı ki Andrew kızın yatağa itti ve direkt üstüne çıktı.
Bilge,"Tükürürüm."dedi kollarını iki yanda sabitleyen adama.
Andrew,"Bende seni mahkemeye veririm."dedi.
Bilge dudaklarına bakan adama,"kalk."diyerek çırpındı.
Andrew dudaklarıyla kızın dudaklarına yaklaştı ve hafifçe sürttü. "Kalkmayayım ne olur."
Bilge güldü,"Bir şartla."
"Dinliyorum leydim,"diyerek kızın boynunu öpmeye başladı Andrew.
Bilge kafasını geriye atıp adama iyice yer açtıktan sonra,"Diana'yı dövmeme izin vereceksin."dedi.
Andrew dudaklarını kızın çenesine sonra da dudaklarına bastırdı. "Hayır,"
Bilge kaşlarını çatarak kollarını kurtarmaya çalıştı, çırpındı,"Kalk."
Genç adam kızı bırakmayarak iç elbisesini yavaşça yırttı ve dudaklarını gövdesine doğru yöneltti ve Bilge'nin itirazlarını kolaylıkla duymazdan geldi. Karnındaki çıkıntıya özel öpücükler kondurduktan sonra kafasını kadınlığına götürdü.
Bilge,"Hayır,"dedi ne kadar tahrik olsa da. Andrew, güldü. Dudaklarını kızın ıslanmış kadınlığına bastırıp doğrulmaya çalışan Bilge'yi,"Ah, tanrım..."diye inleyerek geri yatağa yapışmasını sağlamıştı. Dilini de devreye soktu. Bilge inleyerek,"Ah evet ora, aman Allahım..."dedi ve çığlık atacak gibi hissetti. Andrew kızın bacak arasında gülümsedi.
Biraz sonra kadını tatmin eden Andrew 'in erkekliği çok acıyordu.
Kadının vücudunda rahatladı. Karısının üstünde soluklandığında Bilge kafasını boynuna gömmüş adamın omzunu,"Andrew,"diyerek dürttü.
Andrew kafasını kaldırıp,"Efendim?"dedi gibi Bilge'den tokat yemesi bir oldu.
Yana düşen başını çatık kaşlarla Bilge'ye çevirdiğinde bir tokat daha yiyecekti ki Bilge'yi bileğinden son anda yakaladı.
Kendisini yana atarak,"BANA BOŞUNA KIZIYORSUN!"diye ofladı. "Diana'nın dayak yemesi sana hiçbir şey kazandırmayacak!"
Bilge kavga ederken çıplak olmanın verdiği rahatsızlıkla ayağa kalkıp kıyafet paravanının arkasına ilerledi ve geceliğini giyinerek yatakta çıplak bir şekilde uzanan adama sinirle baktı.
Andrew göz devirdi. "Diana da Diana. Sürekli bir Diana muhabbeti var ve cidden canım sıkılıyor artık." Ayağa kalktı ve üstünde kalmış iki üç parça açık kıyafeti çıkartıp geceliğini giyindi. Homurdandı."Neden sürekli Diana'yı bana hatırlatıyorsun ki?"
Bilge sinirlendi. "Neden Lord bozuntusu? Aklına gelince gitmiyor mu yoksa?"
Andrew saçlarını karıştırıp,"Bak benim zaman ötesi Leydin,"dedi. Çok ciddiydi. "Senin geldiğin yerde erkekler kıskanç kadınları seviyor olabilir ancak ben artık bunalmaya başladım Bilge."
Bilge'nin ağzı şaşkınlıkla açık kaldı,"Bu-ne-sen?" Konuşamadı. "Seni bunaltıyor muyum yani?"diyebildi.
Andrew oflayarak yatağa ilerledi ve kendisini atıp,"Başım belaya girmeyecekse Diana konusunda evet."dedi.
Bilge bir şey diyemedi. Sebebini sormak istedi, konuşamadı.
En iyisinin susmak olduğunu düşündü.
Andrew karısının düşen sakin yüzünü fark edince,"Bilge?"dedi. "Ne oldu güzelim?"
Bilge derin bir nefes aldı. "Bir şey olmadı"kafasını iki yana salladı,"Hiçbir şey olmadı."
Boğazını temizledi. "İyi geceler." Yatağa yaklaştı ve yorganı kaldırarak Andrew 'in yanına uzandı ancak dokunmadı. Andrew kaşlarını kaldırarak onu anlamaya çalıştı. Ne düşündüğünü,
Ancak anlayamadı.
"Kötü bir şey mi söyledim?"diye sordu.
Bilge esniyor gibi yaptı,"Kötü hiçbir şey söylemedin." Adama döndü ve gülümsemeye çalıştı. "İyi geceler."
Andrew,"Bilge,"dedi uyarmak için ciddiyetle. "Ne oldu, anlat."
Bilge iç çekti,"Andrew gerçekten hiçbir şey olmadı. Sadece uyumak istiyorum, yarın ve ondan sonraki üç günü seninle güzel geçirmek, şu lanet olası düellonun bitmesini ve seninle bir ömür boyu mutlu olmak istiyorum."
Gözleri dolmuştu.
Andrew kızın tarafına bedenini de döndürüp yanağını sevdi. "Çok mutlu olacağız."
"Her zaman ve daima mı?"
Andrew kafasını salladı.
"Her zaman ve daima."
Bilge adamın dudaklarına yapıştı ve masum bir sevgi öpücüğü kondurdu.
**
Üç gün sonra...
Atilla, babasının kucağında mutlu mutlu otururken yine Natalie 'yi görmüş ve Andrew'e dönmeye çalışmıştı.
Andrew kucağında kıpırdanıp duran oğluna,"Ne oluyor Ati?"diye sordu onu istediği konuma getirip. Atilla babasını öpmeye çalışınca Andrew güldü.
Bilge biraz sonra göz kontağına giren Natalie ile oğlunun derdini anladı.
"Natalie geliyor ya babasını paylaşmıyor, Andrew ne kıskanç genin varmış be senin."
Andrew anlamadı, kaşlarını çatarak,"Neyim varmış neyim varmış?"dedi.
Bilge,"Natalie de Atilla da sana benziyor."dedi. "Kıskançlık konusunda."
Natalie babasına yaklaşarak,"Baba."dedi. Andrew sevgiyle,"Efendim güzel kızım?"diye karşılık verdiğinde Natalie 'nin gözleri doldu."be-ben sana,"burnunu çekti. "Sarılmak istiyorum,"
Andrew gülümsedi. "Gel güzel kızım,"dedi. "Gel sarıl." Atilla Yı tek eliyle tutup diğeriyle dizine vurdu. "Gel kucağıma otur."
Natalie kafasını iki yana salladı,"Harry ağlıyor."burnunu çekti tekrar ve yeşil gözlerinden yaşlar akmaya başladı.
Bilge çok üzüldü.
Ayağa kalkıp oğlunu almak istedi ve yavaşça kalktı da.
"Ama sen yarın bir düelloya gireceksin ve ben-ben-" Natalie ağlamaktan konuşamıyordu. "Ben seni çok seviyorum. Korkuyorum."
Andrew ayaktaki karısına baktı,"Bilge gel al şunu İsa aşkına." Çok üzülmüştü kızının bu haline.
Bilge hızla kafasını salladı ve birkaç büyük adımda adamın oturduğu koltuğa varıp Atilla'yı kucağına aldı.
Atilla annesinin kucağına gittiği gibi hüngür hüngür ağlamaya başlayınca Bilge,"Edepsiz seni."diye fısıldadı tombul oğlunun kulağına.
Natalie koşarak babasına gitti ve sımsıkı sarıldı. "Lütfen ölme baba."dedi. Andrew kafasını kızının sarı saçlarına gömerek,"Sakin ol Natalie."diye fısıldadı. "Baban sapasağlam geri dönecek."
Bilge susmayan Atilla ile gözlerini belerterek Olivia'ya kafasıyla bahçeye çıkma işareti yaptı.
Olivia koşarak yanına gelirken Bilge söyleniyordu. "Üveee üveee, sanki babanı tamamen elinden aldı bu ne böyle ya."
Olivia güldü.
Sonrasında Andrew kızının yanaklarını öptü ve,"Sana söz veriyorum Natalie."dedi. "Ben, o düelloyu kazanacağım. Senin için, Atilla için, Bilge için. Tüm çocuklarım için."
Natalie burnunu çekerek kafasını salladı, sakinleşmişti.
**
Andrew, terzilik dersi alan Natalie 'nin yanından ayrılıp bahçeye Atilla ve Bilge'nin yanına geçerken düşünceliydi.
Atilla babasını gördüğü gibi güldü. Bilge arkası dönük olduğundan görmediği için karşısında oturan Olivia 'ya,"Ne değişik bebek ya bu?"dedi. "Sadece acıkınca ve babasını görmeyince ağlıyor, her şeye gülüyor,"
Olivia tebessüm etti. "Lordumuz geliyor, ondan gülüyor." Ayağa kalkıp gelen adama selam verdi.
Bilge arkasını dönerek gelen kocasına baktı. "Gel gel," göz devirdi. "Atilla delirdi."
Andrew gülümsedi,"Atilla'nın bana olan düşkünlüğü çok hoşuma gidiyor." Karısının yanına oturup oğlunun yanağından öptü.
Atilla güldü.
Bilge iç çekti. "Onu senden kopararak doğurdum. Sanki bunun tekrar olmasından korkuyor gibi hissediyorum bazen. Tüm o hamileliği, ilk iki ayı hatırlıyor gibi. Şimdi tam altı aylık oldu. Oturuyor. Emeklemeye çalışıyor ancak sanki unutamıyor."