Güvercin

By Karanlk4

445 94 74

Güvercin yurdu. Büyüdüğüm 17 olunca kaçtığım, önünde kaza geçirerek hafızamı kaybettiğim yurt.. Geçmişime da... More

Tanıtım.
Bölüm 1. Garip bir rüya.
Bölüm 2. A.K.
Bölüm 4. Ortak.
Bölüm 5. Minik bir deja vu
Bölüm 6. Resim
Bölüm 7. Tamam mı? Devam mı?
Bölüm 8. Anlaşma biter, Alp gider.
Bölüm 9. Bir garip İzmir yolculuğu.
Bölüm 10. Geçmiş acıtır mı?
Bölüm 11. Yılbaşı.
Bölüm 12. Beklenmedik olay
Bölüm 13. Siyah Kart
Bölüm 14. Seçimler ve Sonuçlar
Bölüm 15. Bilinmezlik.

Bölüm 3. Acıtan geçmiş.

25 9 0
By Karanlk4

Bölüm 3.

Acıtan geçmiş.

🐾,?

Akşam yemeğini hazırlamıştım ama babamla annem kendinlerini gülmemek için tutmaktan başka bir şey yapmıyorlardı. İkiside dudaklarını bir birine bastırmış gülmemek için zor duruyordu. Göz ucu birbirilerine baktıklarında babam dayanamadı kahkaha attı. Onlara kınayan gözle bakıp mantının etini ağzıma attım.

"Kuzum yanlış anlama ama-" dedi annem hala kendini tutmaya çalışarak. "Mantıyı sen açmadın bunu anladık ama neden bu mantıların eti ayrı hamuru ayrı duruyor.. yani.. yanlış anlamanı asla istemem.."

"Mantıyı hazırlayanın suçu.." dedim. Halbuki tam tersiydi. Ben mutfağa vardığımda hamurlar buhardan eriyordu neredeyse. Bir kısmıda erimişti zaten bu ayrı konuydu. Ben onlara aldırmadan mantının hamurundan ve etinden çatalıma batırıp yedim. Gayet güzel tadıyordu, illa etin hamurun içinde mi olması gerekiyordu?

Yemekten sonra annemle babam bu sıralar yoğun bir şekilde nöbette olacaklarını söylediler. Gözlerinden yorgunluk ve uyku aktığı için bulaşıkları kendi sorumluluğuma götürdüm. Makineye atmak yerine elimde yıkadım ve kurulayıp yerine kattım. Nedense gece gece iş yapasım gelmişti. Ama çok dayanamadım ve kendimi uykunun kollarına teslim ettim.

🐾,?

Sabah kalktığımda annemle babam yoktu. Yatakları topladıktan sonra ufak temizliğe koyuldum. Saat öğlen birdi ve gece geç uyuduğum için erken bile uyanmış sayılırdım. Bir az evde telefonda vakit geçirirken saat neredeyse üç olmuştu.

Dolabımın önüne geçtim ve beyaz sweatshirt ve beyaz eşofmanımı giyindim. Beyaz şapkam ve spor ayakkabımla tam bir beyaz kuğuya dönüşmüştüm. Beyaz kolsuz şişme montumla kombinimi tamamlayarak dışarıya çıktım. Yine taksiye binerek o restorana gittim ve her seferinde söylemekten nefret etsemde harçlığım bitiyordu.

Restorana girdim ve masaya oturur oturmaz demin harçlığının azlığında şikayetçi ben değilmiş gibi bir güzel patates kızartmasıyla köfte sipariş ettim. Yemekten sonra yarım bir çikolatalı pasta ve iki fincan şekerli kahve içmiştim. Bir saat erken gelmem bana kaç tl ye patlamıştı bilmiyordum ama Alp denen Bay Agresifin bir kadına hesabı ödetmeyecek derecede kıro ya da centilmen olduğunu düşünüyordum. Sahiden hesabı kadınlara ödetmemek diyen centilmen mi oluyordu kıro mu?

Erkeklere hak veriyorum. Bazen biz bile ne dediğimizi anlamıyoruz. Altını çiziyorum

Bazen.

Saatin dört olmasına beş dakika kalmıştı. Etrafda üç garsondan ve restoranın karşısındaki iki arabadan başka hiç bir şey yoktu. Garipti ama yoktu.

En sonunda yirmi yedi dakikadır burada olan siyah mat Audiden uzun boylu siyah kabanlı biri indi. Arkası bana dönüktü ama içeriye girip kabanını çıkardığında onun kim olduğunu anladım. Alp siyah asker botları, pantolonu ve koyu lacivert gömleğiyle tam karşımda duruyordu. Benim ağzım ona hayretle açık kalırken bir taraftanda sinirleniyordum. Neden iki saatir burada ama gelmiyor. Ağır adımlarla bana yakınlaştığında heyecanlamaya başlamıştım. Ayağa kalktığımda elimi tokalaşmak için uzattım. Bir kaç saniye elime baksa da sonunda tokalaştık.

"Geldiğin için teşekkürler Alper." Dedim yarı sevinç yarı heyecanla.

"Yok Abuzittin.. tövbee." Kendini sakinleştirir gibi başını sağa sola yatırdı. Sanırım kendisi Bay Agresif modundaydı anlaşılan. " İsmim Alp."

"Benimde Esra." Umrumda değil der gibi baktı ve sandalyesine oturdu. Sinirlemsemde sakince oturdum. Körpüyü geçinceye kadar sakin olacaktım.

"Ben sana bir kaç soru soracaktım. Vaktini almak ya da başına bela olmak gibi bir derdim yok."

"Mümkünse kısa ve çabuk ol" dedi ve kol saatine baktı.

"Tamam Bay Agresif" dediğimde kaşlarını çattı. "Beni üç yıl önce Güvercin çocuk esirgeme yurdunun önünde buldun. Ciddi bir kaza oldu ve hafızamı kaybettim.." Güvercin yurdu dediğinde tam gözlerine bakıyordum ifadesini okumak için. Gözlerinden anlık hatta saliselik bir çok duygunun geçtiğini gördüm ama çok kısaydı. Ve maalesef sözümü bölmeseydi daha fazla konuşacaktım.

"Şimdi hatırladın ve teşekkür etmeye geldiysen üstünden, hatırlatırım üç yıl geçti. Ayrıca önemli değil, her insan yapardı. Kalbimiz taş değil ya." Cümlemi tamamlama izin vermiyordu sabırsız herif. Ayrıca benim bahanemi nasıl tahmin etmişti?

"Beni nerden tanıyorsun?" Diye direkt sordum. Kaşlarını çatıp güldü.

"Tanıdığım birine daha sakin ve daha yumuşak davranıyorum inan bana."

"Aynı yurtta büyüdük bunu biliyorum. Ambulanstaki görevlilere ve büyük ihtimal hastahanedeki doktorlara hakkımdaki bilgileri sen verdin.."

"Kimliğinden de bulmuş olabilirler neden bana soruyorsun?" dedi. Tek kaşını merakla kaldırmış bana bakıyordu. Ama hala sert ifadesi duruyordu.

"17 yaşında yurttan ayrılmışım ve yanımda kimse yok öyle mi? Aslında ayrılmakta değil bu bir kaçış. Kimliğim büyük ihtimalle yurt müdüründe ya da müdiresindeydi. Belkide hiç kimliğim bile yoktur." Hafif öne doğru eğildi ve güldü.

"Beni nasıl buldun?" Merak etmesi hoşuma gitmişti. Şimdi egomu konuşturarak kendimi övme seansına geçebilirdim.

"Hastahanenin arşivine girdim. Aslında pek umudum yoktu ama kağıtların birinin üstünde senin ismin yazılıydı." Bir kaç dakika önce tanıştığım adama bu kadar dürüst olmak zorunda değildim. Şaşırmışa benziyordu ama kendini hemen toparladı. Parmaklarıyla masada hafif ritim tutmaya başladı.

"Peki bunları düşünüp beni bulan zeki kız benden ne istiyor?"

"Geçmişimi." dedim karalı bir sesle. "Benim hakkımda isim, soysimden başka bildiğin ne varsa.. En ufacık anı bile bana büyük bir şey." Gözlerime beni okurcasına bakıyordu ama anlamadığı belliydi. Muhtemelen neden geçmişimi arıyordum merak ediyordu. Aniden gözlerine yerleşen sinirli ifadeyle neye uğradığımı şaşırmıştım.

"Seni tanıdığımı nereden çıkarıyorsun? Aynı yurtta büyümemiz sence çok sıkı arkadaş olacağımız anlamına mı geliyor? Dediğim zeki kız lafından vazgeçtim. Bir dahaki sefere zekanı kullanarak adım at." En azından aynı yurtta olmamızı inkar etmemişti.

Ayağa kalkıp gideceği zaman bileğinden tuttum. Gözleri direkt gözlerime baktığında boğazımı temizledim. "Bekle lütfen." dedim ve kaçacağından korkarcasına bileğini bıraktım. Yanımdaki garsonun not defterini ve kalemini alıp adresimi, ismimi yazıb kağıdı Alpe uzattım.

"Benimle ilgili en ufacık bir anıyı bile hatırlarsan lütfen ulaş bana." Elimdeki kağıda uzunca baktı ama elini kabanının cebinden çıkarmadı.

"Geçmiş acıtır." diye fısıldadı. O kadar kısık sesle söylemişti ki ben bile zor duymuştum. Sonrası tahmin ettiğim gibi kabustu. Hiç bir şey demeden yüzünü çevirdi ve gitti.

...

Hesap getiren garsonun eline rastgele cüzdandan çıkardığım parayı sıkıştırıp restorandan çıktım. Arkamdan para üstü için seslensede dönmedim. Hafif çiseleyen yağmura aldırmadan sahile doğru yürüdüm. O Alp'in bu kadar kırıcı ve acımasız olması çok kötüydü. Kendi kalbini katılaştırıyordu ve kalp kırıyordu. Uzun yürüyüşten sonra sahildeki banklardan birinde oturdum ve denizi izledim.
Yirmi yıllık hayatımdan hatırladığım üç yıllık zaman diliminde, yaşadığım üçüncü hayal kırıklığıydı.

İlki hastahanede hafızamı kaybettiğimi bildiğim andı. Hayatım elimden kaymıştı, geçmiş ve gelecek arasında olan o zaman dilimi benim için boşluktu. Ne önümde ışık olan geleceğim vardı nede ders alıp yolumu aydınlatacağım bir geçmişim.

İkincisi hayal kırıklığım psikolojik tedavilerin yanıt vermediği ve kendime sıfırdan hayat kurmam gerektiği söylendiği andı. Zaten ben o sıfırdan, bilinmezliklerden kurtulmak için gelmiştim. Beni bilmediğim bir ortama atıp yaşa diyorlardı. Bir yılımın boşa gitmesi beni hayal kırıklığına uğramıştı.

Ve üçüncüsü hayal kırıklığım.. bu.. bu daha çok acıtmıştı. Diğerlerinde az olan umudum bu sefer tamdı, gerçekten olacağına inanıyordum. Ama Alp tüm umudumu kırmıştı, kağıdı da almamıştı belli ki hiç bir zaman bulmayacaktı beni. Bende kendimi bulmayacaktım muhtemelen.

Ondan yardım istemeye mecbur olduğum için kendime kızgındım, hayata kızgındım. İçimdeki 'plan zaten saçmaydı ve asla yapamayacağın bir şeydi-' sesini susturmaya çalışyordum. O sırada sahilde yürüken telefonundan kulaklığı çıkan kızın dinlediği şarkı o kulaklığı geri takıncaya kadar sahile yayıldı.

Gitsem buralardan
Ardıma bile bakmadan
Senden tek istediğim
Anılarımızı saklaman.

Benim saklanacak anım yoktu, benim geçmişimden tanıdığım biri yoktu, önceliğim yoktu.. Hayata yeniden adapte olmak çok zordu.

Yavaş yavaş toparlandım. Hala yağan yağmur umrumda bile değildi. Yürüyerek spor salonunun bulunduğu adrese gidecektim. Uzaktı ama olsun. Alp beni geçiştiremezdi, kimse bunun önümde duramazdı bana en azından bir isim, bir işaret, vermesi lazımdı. Kulağıma kulaklığımı taktım ve şarkı açtım.

Middle of the night. Pop punk.

Kafamın dolu olduğu zamanlarda son ses açtığım ve kafamdaki sesleri duymamazlıktan getiren, belkide kulak zarlarımı partlatacak kadar güçlü ve eşsiz müzik. Düşüncelerimi duymamak için güzel sığınak. Sağır olmazsam bu gidişle tabii.

🐾

Saat akşam dokuzu gösteriyordu ama hala içeriden çıkmamamıştı Alp. Umarım buradaydı. Spor salonunun önündeki kaldırımda oturmuştum. Yeterimce yüksek olan kaldırıma yaslanmış karşımdaki spor salonuna bakıyordum. Yağmur hala yağıyordu, Allahtan hastalıklara bağışıklılığım vardı. Ama bu Alp vicdansızının beni dışarıda donarak öldüreceği anlamına gelmiyordu.

Karşımdaki kaldırım taşlarına bakarken kulağımdaki şarkı hala susmamış ve sabahtandır tekrar ediyordu. En sonunda bıktım ve koparırcasına kulaklığı kulağımdan çekip montumun cebine attım.

"Burda ne işin var manyak kadın?!" Sesi duyduğumda başımı kaldırdım. Alp'in elinde siyah şemsiye vardı, şaşırarak bana bakıyordu. Yaslandığım yüksek kaldırımdan doğrulduğumda Alp tam karşıma gelmişti. O şemsiyenin altındaydı ama ben hala ıslanıyordum. Islak saçlarıma ve kıyafetlerime baktı. "Sana gitmeni söylemedim mi? Ne bu yağmurun altında durmalar falan? Kendini mi öldürteceksin?!"

"Bana ne biliyorsan anlat Alp Kılıç." Dedim onun sinirli sesine tezat sakinlikle. Sakinliğim karşısında afalladı, yeniden kaşlarını çattı.

"Sabah söyledim hiç bir şey bilmiyorum, seni tanımı.."

"Bana yalan konuşmayı kes!" diye sertçe sözünü böldüm. Madem inkar ediyordu onu test edicektim. Bu test oyununu o istemişti. Islanmış beyaz sweatimin sağ kolunu dirseğime kadar çektiğimde gözleri tam gözlerime kenetlenmişti. Koluma bakmıyordu.. biliyordu. Beni tanıyırdu.

Testi geçemedin Alp Kılıç.

"Bak" dedim sakin sesle. "Kolumda yanık izi var. Baya baya yanık izi hatta." Uzun bir çubuk gibi olan yanık izine bakarken hafifçe güldüm "Ama bunun nedenini bilmiyorum." Gözüm kolumun üstündeki yanıktaydı. "Birini mi sinirlendirdim? Oyun oynarken mi oldu? Sobada mı yaktım? Hiç bir şey bilmiyorum."

Montumun önünü açtım ve sweatimi yakasını azıcık çekerek körpücük kemiğimin altındaki izi gösterdim. "Bak, burda da var. Yanık izi değil ama oda geçmişimden bir parça.. ve ben ne olduğunu bilmiyorum."

Başımı kaldırdığımda hala gözlerime bakıyordu ama yüzünün aldığı ifade garipti. Bana acıyormuş gibi bakmıyordu, bambaşka bakıyordu. Yaraya bakmamakta hala israr ediyordu. Başımı aşağı yukarı salladım.

"Anladım.. madem bedenimdeki izlere bakmıyorsun.." şapkamı kafamdan çıkardım ve elimle ıslanmış saçlarımı arkaya attım. "Kaşıma bak o zaman." Gözleri anlık kaşıma tırmandı ve tekrardan gözüme baktığında yutkundu. "Herkes tarz diye kestirdiğimi sanıyor ama kaşımda o kadar büyük dikiş olduğunu kimse bilmiyor. Söylese bunları bilmek benim hakkım değil mi?" Cevap vermedi. "Neden yolumu kesiyorsun ve bana yardım etmiyorsun?"

"Geçmiş acıtır." Dedi yeniden. Daha çok kendi kendine hatırlatıyormuş gibiydi. Ama bu bile beni sinirlendirmek için yeterli bir adımdı.

"Sence bu acıtmıyor mu?!" diye bağırdım. "Bir yıl saçma bir tedavi bana umut verdi, ama hiç bir işe yaramadı. Sonrada bana önümdeki yıllar için "git insanlara alış, hayata adapte ol" dediler! İki yıl onlara alışmaya, kendimi kabullendirmeye çalıştım! Bilmediğim yer bilmediğim insanlar! Ben kendimi bile bilmiyordum! Ya karşıma annem ve babam çıkmasaydı?! Sokaklarda mı kalıcaktım bu olmayan hafızamla?! Kendini tanımayan kız yeniden mi o yurda dönecekti?"

Birden ona ani yükseldiğimi fark ettim. Elimi saçlarıma daldırıp etrafa kısa bir bakış attım. Sinir sorunlarım yoktu ama bu adam beni çıldırtıyordu. Derin nefes alıp bir kaç saniyeliğine gözlerimi kapattım. Gözlerimi açtığımda artık daha sakindim.

"Bunları sana, beni anla diye anlatmıyorum, hayatım zaten beni anlamyan insanlarla geçti. Benim ruhumun zaten acıdığını bil diye anlatıyorum. Geçmiş acıtsa ne yazar."

Ağzını açtı, kapadı. Bir daha açtı, bir şey söyleyecek gibi oldu. Bakışlarıma hayalkırıklığı yerleşti, yardım etmeyecekti. Ona reddetmesine izin vermedim. Kollarımı iki yana açıp "Bari kim olduğumu bileyim! Neden yaşadığımı bileyim! Bu benimde hakkım! Anladın mı!" Dedim ona. Gözlerim dolu değildi, güçsüz değildim. Aksine, iyi olmalıydım. Kendimi savunuyordum çünkü.

O ise hala başını ayakkabılarına eğmiş susuyordu. Hayal kırıklığıyla kollarımı aşağı salıp "Boş versene." dedim. Hayal kırıklığım sesime de yansımış olacaktı ki, başını yerden kaldırıp yüzüme baktı. Şapkamı takıp ona döndüm. "Sanada zahmet verdim, kusura bakma. Beni kurtardığın içinse sana teşekkür etmeyeceğim. Beni böyle hayata mecbur ettiğin için Allah belanı versin!"

Sonuncu cümle asla aklımda yoktu sadece ağzımdan çıkmıştı. Gitmek istediğim zaman bileğimden tuttu. Ona döndüğümde eliyle yumruk olduğunu yeni fark ettiğim elimi açtı ve şemsiyeyi tıkıştırdı. Ona anlamadığımı belli ederek kaşlarımı çatıp baktım.

"Yarın gece saat on ikide.. Güvercin çocuk yurdunun önünde ol.." dedi kelimelerin üstüne basa basa. Bana yardım edecekti. İçimdeki umut yeşerdiğinde yüzüme de yansımış olacak ki anında kaşlarını çattı.

"Peşimi bırakacaksın.. seni geçmişine kavuşturduktan sonra buradan defolup gideceğim ve sende peşimden gelmeyeceksin.. Anlaştık mı.." benden cevap beklemeden "Güzel.." dedi. Allahım söz veriyorum bir daha soru sorup insanların yerine cevaplamayacağım.. Çok sinir bozucuymuş.

"Unutma. Anlaşma biter, Alp gider. Sakın bir daha buraya gelme.. Mekanımın önünde kız görmek istemiyorum." Dedi ve arkasını döndü.

Bu adam deliydi, manyaktı. Önceden restorana gelerek umut veriyor sonra yardım etmeyeceğini söyleyerek umudumu kırıyordu. Şimdi yeniden yardım edeceğine umut verdi ama onu da kursağımda bırakmaya çalıştı.

Şerefsiz herif beni bipolar edecekti.

Continue Reading

You'll Also Like

297K 19K 25
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...
98.3K 3.6K 34
Karışmış bebek klasiği. Zeynep gerçek ailesine alışabilecek mi? Zeynep ön yargıları kırabilecek mi? Zeynepin ailesi olabilecek mi? Hadi gelin hep ber...
1M 27.8K 83
Cinsel içerik, şiddet vb olaylar içeriyor çok sık olmamak kaydıyla lütfen bunu bilerek okuyun!! Kendini bulunduğu durumdan kurtarmakla beraber ona...
ASYA By Su

ChickLit

270K 14.8K 30
Abi kitapları kıtlığı çekiyorsanız doğru yerdesiniz. Bölümleri yazdıkça atacağım. "Onu istemiyorum." Nefret dolu bakışları bendeyken babamdan uzakla...