Find You: Metanoia |Jikook

Av fernwehimben

22.8K 3.1K 1.6K

Metanoia; birinin düşüncelerini, kalbini, benliğini, yaşamını değiştirmek anlamına gelir. Omegaverse/mpreg Mer

Giriş
1.Bölüm
2. Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6. Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11.Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14.Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm| Final

23. Bölüm

836 112 40
Av fernwehimben

İkisi de çok yorulmuş, çok yıpranmıştı. Konuşmak uzun uzun hissettikleri her şeyi paylaşmak istiyorlar ama zaten anladıkları ve konuşmadan da paylaştıkları için gerek duymuyorlardı buna.

Artık dinlenme zamanlarıydı, Junghwi çoktan uyumuştu. Jimin salonda telefonuyla uğraşırken Jungkook sigara içmek için çıktığı bahçeden döndüğündr doğruca Jimin'in yanına geçerek uzanıp başını kucağına yasladı.

Döneli bir haftadan fazla olmuştu, o zamandan beri Jungkook yakaladığı her fırsatta Jimin'e sokuluyordu, buna alışmış olması gerekirdi ama hâlâ deli gibi çarpıyordu kalbi, hâlâ içi titriyordu sıcaklığından.

Telefonunu bırakıp bir elini göğsüne bırakırken diğerini saçlarına daldırdı hemen, Jungkook Jimin'in göğsünde duran elini ellerinin arasına alıp parmak boğumlarını sevdi tek tek, avcunu, parmak uçlarını öptü. 

Titrek bir nefes verdi Jimin onu izlerken, omegası uysal bir kedi gibi içinde kıvrılmış mırlıyordu. 

"Buradan... taşınalım mı?" diye sordu Jungkook parmaklarını birbirine kenetleyip, baş parmağıyla hâlâ elinin üstünü okşuyordu usul usul.

"Burayı sevmiyor musun?" diye sordu Jimin usulca kaşının üzerindeki yara izine dokunurken, bütün yaraları iyileşmiş sadece birkaç iz kalmıştı artık.

"Çok seviyorum," diye mırıldandı "ama burası iyi hissettirmiyor, güvenli de hissettirmiyor." İç çekti "Daha küçük bir yere taşınsak olmaz mı? Akşam olduğunda da bizimle kalacağın bir yere, beraber taşınalım mı?"

Jimin birbirine kenetli duran ellerini kaldırıp Jungkook'un eline bastırdı dudaklarını, ellerini tekrar göğsüne indirdiğinde bakışlarını evde gezdirdi, Jungkook haklıydı. Bu ev iyi hissetirmiyordu, boş ve yalnız geliyordu onlara.

"Olur," dedi biraz sonra "Taşınalım, ben kendi evimi pek sevmiyorum zaten."

Jungkook elini Jimin'in diğer tarafından koltuğa yaslayıp doğruldu "Yarın ev bakmaya gidelim mi o zaman?" diye sorduğunda Jimin elini yanağına koymuş seviyordu onu. "Gidelim," dedi mırıltıyla.

"Teşekkür ederim," diye mırıldandı Jungkook, aralarındaki kısacık mesafeyi kapatıp tatlı bir öpücük kaptı dudaklarından, tekrar tekrar öptü onu Jimin gülerek yüzünü omzuna saklayana kadar da sürdürdü bunu.

"Heyecanlanıyorum yapma şöyle," dediğinde Jungkook gülerek yüzünü eğip boynundan öptü onu. "Seokjin hyunga yarın gitmeyeceğimi haber vereyim," dedi Jimin Jungkook'un boynuna yaslanarak. "Eve geçeyim artık," diyerek istemeye istemeye çekildi.

"Gitmesene, evini de sevmiyormuşsun zaten ne gerek var ki gitmene? Bizimle kal  taşınana kadar da, olmaz mı?" dedi Jungkook Jimin'in alnına dökülen saçlarını geriye doğru tarayarak.

"Nasıl hayır derim sana?" İç çekti Jimin, hafif bir gülümsemeyle yaklaşıp bu sefer o öptü Jungkook'un dudaklarını. "Olur, kalırım sizinle hiç de gerek yok ki eve gitmeme." Yanaklarını severek burnunun ucundan öptü kendisine gülümseyerek bakan alfasının.  "Hem orası dört duvar, benim asıl evim burada." dediğinde Jungkook'un yüzündeki gülümseme ve ışıldayan gözleri görülmeye değerdi. 

Saatlerce yeni evlerinin nasıl olması gerektiğinden bahsettiler sonra, Junghwi için güzel bir oyun odası yapmayı, Jimin için özellikle mutfağı geniş olan bir ev olması gerektiğini konuştular, telefonlarından birkaç yere baktılar. Jungkook'un evden pek bir beklentisi yoktu aslında oğlu ve Jimin'in yanında ve huzurlu olması onun için yeterliydi.

Sabaha karşı beraber oturdukları koltukta uyuyakalmışlardı, hâlâ bacakları iç içe geçmiş hâlde otururken Jimin başını Jungkook'un omzuna yaslamış ve koluna sarılmıştı.

Junghwi uyanıp babasını odasında göremeyince merdivenlerden pıtır pıtır aşağı inmiş babası ve Jimin'in birlikte uyuduğunu görünce yanlarına gidip babasının kucağına tırmanmaya çalışmıştı.

Tabii Jungkook'un uyanmasına sebep olmuştu bu, Jungkook gözlerini aralamaya çalışarak kucağına tırmanmaya çalışan Junghwi'yi zorlanmadan kucağına aldı.

Jimin onların kıpırdanmasıyla uyandığında kafasını kaldırıp açamadığı gözleriyle onlara bakmayı denedi.

"Günaydın!" dedi Junghwi neşeyle.

"Günaydın," diyerek oğlunu öpüp sarıldı Jungkook, Jimin de gülümseyerek tekrar Jungkook'un omzuna sokulmuş "günaydın" diye mırıldanmıştı ikisine de sarılarak.

"Mimi, hâlâ uyuyor." dedi Junghwi kıkırdayarak.

"Uyanığım," dediğinde Jungkook gülerek alnından öptü Jimin'i, Junghwi de babasını kıskandığı için Jimin'in yanağını öpmüştü sulu sulu.

"Bu ne güzel günaydın böyle." dedi Jimin gülümseyerek. "Hep isterim ama artık." derken Junghwi'ye bakıyordu.

"Olur," dedi Junghwi gülerek.

"Kıskanıyorum ama," diye söylendi Jungkook yalandan somurtarak, Jimin ve Junghwi birbirlerine bakıp kıkırdadılar onun tepkisiyle.

Hemen sonrasında bir yanağını Jimin diğerini de oğlu öpmüştü.

Jungkook keyifli keyifli gülümsedi "Oldu şimdi."

"Kalkın hadi kalkın, yüzümüzü yıkayalım da kahvaltı yapalım sonra." dedi Jimin kalkıp terliklerini giyerek.

Diğer ikisi de arkasından kalkıp onun peşinden lavaboya gittiler. Jimin Junghwi'nin taburesini lavabonun önüne çekmesini bekledikten sonra suyu açıp ılığa ayarladı, "yıka hadi yüzünü güzelce." dediğinde Junghwi hemen eğilip yıkadı yüzünü, sonra güzelce yüzünü ve ellerini kuruttu, Jungkook kapıya yaslanmış onları izlerken Jimin çeşmeyi yeniden açıp su attı Jungkook'a.

Junghwi babasının irkilmesine gülerken Jungkook da gelip parmaklarıyla musluğun önünü kapatıp suyu fışkırtarak ikisinin de kendisinin de  sırılsıklam olmasını sağladı. 

Jimin gülerek Junghwi'yi kollarının arasına alıp fazla ıslanmasını engellemeye çalışırken bir taraftan Jungkook'un elini çekmeye çalışıyordu.

Junghwi keyifli kahkahalarının arasından "Baba dur!" derken gülerek suyu kapattı Jungkook. 

"Siz kaşındınız ama."

"Ben birkaç damla su atmıştım sana," dedi Jimin gülerek Junghwi'nin yüzünü tekrar kuruturken. "Islak tavuğa döndüm."

Junghwi "Hayır çok güzelsin." dedi Jimin'e bakıp.

Jungkook gülerek Junghwi'nin nemli saçlarını karıştırdı.

Jungkook Junghwi'nin üstünü değiştirirken Jimin de Jungkook'un dolabından tişört alıp tişörtünü değiştirdi, kendisine epeyi büyük gelmişti ama sorun değildi, hem Jungkook'un tişörtü çok yumuşak ve güzel kokuluydu.

Aşağıya inip beraber kahvaltı da yaptıktan masayı toparlarken Junghwi de kendi bardağını ve tabağını alıp tezgaha bıraktı.

"Aferin güzelime," diyerek onun saçlarını sevdi Jimin, önünde çömelip dudaklarını yanağına bastırarak öptü "Bugün TaeTae amcana gitmek ister misin?" diye sorduğunda hevesle onayladı Junghwi.

"Evet isterim! İsterim!"

Jimin gülerek burnunu sıktı.

"Bugün babanla biraz işimiz var dışarıda, biz işimizi halledene kadar amcanla kalır mısın peki?" dediğinde dudaklarını büzdü Junghwi, babasına baktı üzgün üzgün.

"Ben de sizinle gelmek istiyorum." dediğinde Jimin gümsedi ona.

"Ama güzelim çok yorulursun bizimle gelirsen," dediğinde omuzlarını düşürerek tekrar babasına baktı.

"Ama babam gidince çok gidiyor,"

Jungkook da Jimin gibi yanına çöktü oğlunun.

"Bebeğim," dedi küçük ellerini öperek "geleceğiz hemen,"

"Hemen gelecek misiniz?" diye sordu Jimin'e dönüp.

"Hemen geleceğiz," diye yanıtladı Jimin onu gülümseyerek.

"Söz mü?"

"Söz," dedi Jungkook oğlunun saçlarının arasına öpücükler bırakıp "Bir daha çok gitmeyeceğim hem."

"Tamam o zaman," dedi Junghwi mırıltıyla "Hadi TaeTae'ye gidelim." diye ekledi sonra yine heyecanla.

Mutfağı toplamayı bitirip hazırlandıktan sonra çıktılar, Junghwi'yi Taehyung'un yanına kreşe bıraktıktan sonra Jimin şu anki evine gelene kadar sık sık ev değiştirdiği için fazlasıyla güvendiği emlakçısıyla görüşüp konuşmuşlardı.

Emlakçı da hemen onlara uygun birkaç evin fotoğraflarını göstermiş ve onaylarını alınca tek tek bütün evlere bakmışlardı.

Akşama doğru nihayet görmeleri gereken evler bittiğinde Jimin yolcu koltuğuna yayılmışken arabayı Jungkook kullanıyordu.

"Baktıklarımız arasında içine sinen var mı?" diye sordu Jungkook, Jimin de telefonunu açıp çektiği fotoğrafları incelemeye başladı.

"Şu bahçesinde havuz olan güzeldi," diye mırıldandı "Junghwi için iyi olurdu yüzmek kemik ve kas gelişimi için."

"Mutfağı uygun muydu senin için?"

"Hmm, çift tezgahlı ve geniş istediğim gibi  ayrıca evin içi bol bol güneş alıyordu, ferah bir de ve öyle aşırı büyük de değil."

"O olsun ister misin öyleyse? Daha bakabiliriz istersen."

"Bence gerek yok, Junghwi de sever diye düşünüyorum, senin için de uygunsa emlakçıyla konuşup taşınırız."

"Senin beğenmen yeterli." dedi Jungkook da.

***

On gün kadar sonra

Jimin vücudunu saran sıcaklıkla sızlanarak pijamasını çıkarıp bir kenara attı, alfasının kokusunu çok yakınından aldığı için dolan gözleriyle Jungkook'a dönüp yüzünü ellerinin arasına alarak yanaklarını sevdi hafifçe, hava karanlıktı, oda sadece bahçeden gelen ışıkla aydınlanırken durmadan akan gözyaşlarıyla Jungkook'un huzurla uyuyan yüzünü izledi, acı bir mırıltı döküldü dudaklarından.

Jungkook onu uyanmaya zorlayan alfası yüzünden gözlerini araladığında Jimin'in ağladığını görmeyi beklemiyordu.

Alfanın da kendisine baktığını görünce şiddetlendi ağlaması, Jungkook hemen doğrulup yanaklarını sildi onun.

"Güzelim," dedi endişeyle "neden ağlıyorsun?"

Endişesi ilkel dürtülerinin önüne geçtiğinden başta anlayamamıştı omeganın kızgınlığının geldiğini, onu uyandıranın aslında odayı dolduran yoğun çiçek kokuları olduğunu algıladığında yutkundu.

"Sen artık acı çekmiyorsun değil mi?" diye sordu omegası güçlükle, yanaklarında duran güzel elleriyle nazikçe seviyordu onu.

Jimin'in kızgınlıkları bile bu şekilde onun için endişelenerek geçiyordu.

Birlikte geçirdikleri zaman boyunca Jimin'in Jungkook'u düşünmeden geçirdiği bir saniyesi bile yoktu.

Onu  defalarca arayıp Junghwi ve kendisi için iyi olması gerektiğini söylemişti ona defalarca acı çekmesine dayanamadığını iyi olmak için çabalaması gerektiğini ağlaya ağlaya söylemiş ve konuşurken sızıp kalmıştı defalarca, Jungkook'un tek yaptığı hattın diğer ucundan konuşan Jimin'i dinlemek ve o ağlarken gözyaşlarını silemediği için üzülmek olurdu o zamanlar.

Doğası gereği vücudunda hissettiği rahatsızlığı umursamadan Jungkook ve oğlu için endişelenir dururdu.

"Hayır," dedi Jungkook hafifçe gülümseyerek "artık acı çekmiyorum, sen iyileştirdin beni." Jimin'in saçlarını sevdi şefkatle.

"Gerçekten iyileştin mi? İyi misin artık?" diye sordu Jimin bu sefer, dudakları titriyor, gözleri yaşlardan dolayı parlıyordu.

"Sen beni çok sevdin," Eğilip gözlerinden öptü Jungkook onu "sıcacık kollarında sarıp sarmaladın," dudaklarını alnına bastırdı hafifçe "İyileştirdin ya beni, çok iyiyim artık."

🔞

Jimin'in dolu gözlerinden yeniden yaşlar düşerken dudaklarını birleştirdi Jungkook, Jimin ellerini ensesine doğru kaydırırken ellerinin sıcaklığından teninin yandığını hissetti.

Üzerine doğru eğilerek sırtını yatağa yaslamasını sağladı parmakları ince belinde dolanırken, Jimin deliğinden akıp duran omega sıvısı yüzünden huzursuzca kıpırdanırken Jungkook alnını alnına yaslayarak ayırdı dudaklarını soluklanmak için.

"İstemiyor musun?" diye sordu Jimin Jungkook'un ensesindeki saçlarıyla oynarken, yutkundu Jungkook cevap vermedi ona. İstemiyor falan değildi sadece sonra Jimin'in kötü hissetmesinden endişe duyuyordu, yine de bunu dile getirmedi. "İstiyorsun," diye mırıldandı Jimin sonra "o zaman niye duruyorsun?" sorusuyla kontrolünü tamamen omegasına bıraktığını anlamak zor değildi.

Soluğu tıkandı Jungkook'un, ne diyeceğini veya ne yapacağını bilemeden Jimin dudaklarını tekrar birleştirene kadar durdu öylece.

Burnuna dolan kokusu gittikçe daha yoğun bir hâl alırken kontrolü dışında bir hırıltı yükseldi göğsünden Jimin hiçbir şey yapmadığı hâlde alfasını kışkırtıyordu, dudaklarını şapırtı sesiyle bırakıp tişörtlerinden kurtuldu, pijaması da yerdeki diğer parçaların arasında kendine yer bulurken eğilip tekrar asıldı dudaklarına, parmakları yavaşça sıcacık bedeninde gezinirken dudaklarını emdi, ısırdı, dilleri arsızca birbirlerine sürtündü.

Parmaklarını iç çamaşırının kenarına geçirip onu da bir kenara atarken boynuna indirdi dudaklarını, köprücük kemiklerine, hızla inip kalkan göğsüne, kaburgasındaki dövmeye... teninin her köşesine kelebek öpücükleri bıraktı tekrar dudaklarına dönmeden önce.

Parmak uçları kasıklarına hafifçe sürtüp kalçasına inerken titrek bir soluk verdi Jimin dudaklarının üzerinde.

Onu kendisi için hazırlarken bu sefer daha nazik öptü dudaklarını, kısık iniltileri odada yankılandı.

Kendi iç çamaşırından da kurtulup aralık bacaklarının arasına yerleşti, Jimin sırtına ve boynuna sardığı kollarıyla iyice kendine çekti onu bedenleri birleşirken başı yastığa gömüldü, şehvetle aralandı dudakları.

Jungkook'un dudakları yüzünün her santiminde dolaşırken kollarına tutundu, birbirine karışan feromon kokuları omegasının mühürleme isteğini tetikledi, sapsarı bir ışıltıyla parladı gözleri.

Jungkook'un bir eli beline sarılırken dudakları boynunda geziniyordu şimdi, yumuşacık öpüşleri yeterli gelmedi Jimin'e "Mührünü istiyorum," dedi dudakları kulağına değerken.

Kontrol etmekte güçlük çektiği alfası, omegasına itaat etmek için öne çıkmaya hazırdı. Gözlerinden kızıl bir yansıma geçerken çoktan uzayan mühür dişlerini Jimin'in boynuna geçirdi.

Boynundaki acıyla gözlerini kapatırken tırnaklarını Jungkook'un tenine batırdı. Dakikalar içinde tamamlanan mühürle rahatlarken Jungkook'un boynuna bıraktığı hafif öpücüklerle beraber acısı da geçmişti.

Yüzünü boynundan çekip dudaklarında kalan kanı yalayarak tekrar birleştirdi dudaklarını. Aldıkları her solukta birbirine çarpan göğüsleri vücutlarını saran rahatlamayla birbirlerine yaslandı.

Bedenlerini ayırırken ve sonra da Jimin'in, onun için her zaman dik tuttuğu omuzlarına, onu sıkı sıkı saran kollarına öpücükler kondurdu. Jimin'in saçlarında dolanan elini tutup avcunu ve her parmak boğumunu tek tek öptü.

Jimin'in kendisini izleyen dolu gözlerini,  yanaklarını, dudağını öptü yanına uzanıp onu kollarının arasına çekmeden önce.

***

Ben hiçbir şey yazamıyorum dünden beri bayılacağım...
NEYSE

Oruçlu oruçlu okumazsınız umarım tek temennim bu şu an 🤦🏻‍♀️

Fortsett å les

You'll Also Like

331K 30.8K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
45K 2.3K 41
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
my time Av ً

Fanfiction

7.2K 708 8
jeon jeongguk sıradan bir üniversite öğrencisiyken hayatının bu kadar tepetaklak olacağını bilemezdi. s | 20'
107K 12.2K 51
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...