Taç Kimde?

Oleh _ecem_araz_

6.1K 663 101

Hayat inanılmaz zorlayıcı koşuşturmaları ve bu da olmaz artık dediğin engellerinin arasında yitip giderken ba... Lebih Banyak

1. Bölüm - Çöpçatanlık Yarışı
2. Bölüm-Fanatik
3. Bölüm - Maç
5. Bölüm - Yakın Arkadaşlar
6. Bölüm - Nevzat Demir Tesisleri
7. Bölüm - Doğum Günü
8. Bölüm - İlk Maç
9. Bölüm - İlk Buluşma
10. Bölüm -Kod Adı İlk Randevu: Büyük Ada
11. Bölüm - İfşa
12. Bölüm - Düğün
13. Bölüm - Ayrılık
14. Bölüm - Fenerin Maçı Var
15. Bölüm - Memleket
16. Bölüm - Kavga ve Gerçek
17. Bölüm - Aşk ve Kariyer
18. Bölüm - Rüya
19. Bölüm - Can
20. Bölüm - Sözleşme
21. Bölüm - İzdivaç mı?
22. Bölüm - Sergi
23. Bölüm - Tatil
24. Bölüm - Çıkrıkçı İlyas
25. Bölüm - Kız Kulesi
26. Bölüm - Tesadüfler Silsilesi
27. Bölüm - Bir Ömür Böyle...
28. Bölüm - Yenge
29. Bölüm - Yara
30. Bölüm - Nikahta Keramet Vardır
31. Bölüm - Bütün Kızlar Toplandık
32. Bölüm - Bisküvili Pasta
33. Bölüm - Yanlış Anlaşılma

4. Bölüm - Seans

198 18 13
Oleh _ecem_araz_

Çarşamba gününün ikindi vaktine doğru ikinci bir buluşma mekanına gidiyordum. Ancak bu biraz daha farklıydı. Çünkü buluşacağım kişi Dinçer'in annesi ve gittiğim yerde eviydi.

Arabamı park edip bana konum atılan yere geldiğimde benzer villaların olduğu siteye baktım.

"Numara kaçtı ya?" dedikten sonra tekrardan telefonuma baktım. Ardından ilerledim.

Altı numaranın olduğu villanın önüne geldiğimde derin bir nefes aldım.

Ardından kızlar ile olan grubumuz Gelinler Pavyon'a girip "Geldim ben." diye mesaj attım.

Esin: Kaynanan ile tanışmaya hazır ol Elo!

Hazal: YA VEZİR OLACAĞIZ YA REZİL! HAYDİ BİSMİLLAH!

Gülerek gruptan çıktıktan sonra duruşumu düzelttim. Ardından ilerleyip villanın kapısını çaldım.

Bir kaç saniye ses soluk yoktu. Ancak ardından adım sesleri geldi.

Sonunda ise kapı açıldı.

Ancak kapı açıldığında gördüğüm kişi afallamama sebep oldu.

Dinçer gülümseyerek karşımda bana bakıyordu.

"Hoşgeldin." dedi hafif bir tebessüm ile.

Şaşkınca Dinçer'e baktığım sırada "Buyur, gel." diyerek geri adım attığında afallamış bir şekilde "Anneniz yok mu?" dedim içeriye doğru adım attım.

Ancak ardından hemen adımımı geri çekip "Ayakkabıları çıkarıyor muyuz?" dediğimde "Yok hayır. Zaten ev pek temiz değil. Girebilirsin." dedi.

Başımı sallayıp içeriye adım attığım sırada Dinçer Bey'de arkamdan geliyordu.

"Anneniz gecikicek sanırım. Keşke daha uygun bir vakit seçseydik." dediğim sırada verandaya doğru ilerliyordum.

"Evet. Biraz gecikmiş, o yüzden bana haber verdi."

Yavaşça başımı salladım. Ardından şöyle bir salona baktım. Ardından yeniden Dinçer Bey'e döndüm.

Salonun ortasında dikilmiş duruyordu.

Başını hafifçe salladı. Ardından "Bir şey içer misin?" dedi.

"Yok almayayım, teşekkürler." dedikten sonra arkamı döndüm ve mutfağa doğru ilerledim. Açıkcası Dinçer Bey'in hareketleri beni oldukça gerse de bir şey demedim.

Ta ki gördüğüm manzaraya kadar.

Çünkü mutfaktan çıkılan ve bahçeye bağlı olan verandadaki masa çok hoş bir şekilde hazırlanmıştı.

Masada iki kişilik servis açıktı. Hiçbir şeye dokunulmamıştı.

Kaşlarımı çatarak masaya baktım. Aslında tam olarak gerildiğim kısım burasıydı.

Dinçer'in annesi ile olan buluşma normalde öncesinde bir mekanda oturularak olacaktı. Ancak Dinçer vasıtasıyla aldığım bilgiye göre annesi şu sıra aşırı yoğundu ve tek seferde hem evi göstersem hem de konuşsak olur mu dediğinde iyilik adına olur demiştim. Ancak tam olarak bu yüzden önden bir buluşma oluyordu.

Çünkü burada düşündüğüm gibi bir durum varsa bu çok rahatsız ediciydi.

Kaşlarımı çatarak arkamdaki Dinçer Bey'e baktığımda kollarını göğsünde bağlamış ve omzunu yanındaki kolona yaslamış bir şekilde hafifçe gülümseyerek bana bakıyordu.

"Annem mesaj atmış. Sanırım gelemeyeceğim, sen evi gezdirir misin diye? İstersen oturalım. Bir şeyler atıştırmak istersen..." dediği sırada tek kaşımı kaldırıp "Efendim?" dediğimde Dinçer "Yani açsan atıştıralım. Boşuna hazırlanmamış olur." dedi yeniden o sinsi gülümsemeyle. Ancak bu sefer o gülüş benim sinirimi bozmuştu.

Ben onun kadar pozitif olamayacaktım.

Öfkeyle "Siz ne anlatıyorsunuz?" dedim sinirle.

"Anneniz gelmeyecekse ben gidiyorum Dinçer BEY!" dedim baskı yaparak.

"Ben..."

"Siz Dinçer BEY! Siz gerçekten bazı konularda sınırınızı bilmiyorsunuz. Herkese karşı mı böylesiniz bilmiyorum ama şu an yaptığınız terbiyesizlikten başka bir şey değil. Mümkünse bir daha bu tarz şeyler yapmayın!"

Hızla yanından geçip kapıya ilerlediğimde Dinçer arkamdan "Elif." dedi.

Ancak o kadar öfkeliydim ki sesi kulağımda uğultu gibiydi. Onu duyacak durumda değildim. Kapıyı açıp dışarı çıktığımda peş peşe adımla seslendi.

En sonunda nefes nefese önüme geçip "Bir dur bekle." dedi.

"Sen beni yanlış anladın."

"Yanlış mı anladım?!" dedim fark etmeden biraz yüksek bir ses tonu ile.

"Öyle bir saygısızlık yapmak gibi bir amacım yoktu. Gerçekten amacım düşündüğün gibi bir şey değildi. Yanlış anladın."

Kollarımı yeniden göğsümde bağlayıp etrafa baktım. Ardından derin bir nefes alıp "Dinçer Bey. Gerçekten benim sizin evinizde ne işim var? Birde baş başa yemek yiyecekmişiz?! Ne münasebet?! Bunu düşünmeniz bile saçma!" dedim.

"Tamam. Tamam haklısın. Özür dilerim. Ancak gerçekten anladığın gibi değil. Bir anlatayım, dinle."

"Şu an dinliyorum farkındaysanız."

"Yani yanlış anladın. Ben gerçekten böyle bir amaçla sormadım o soruyu. Ben gerçekten annem geciktiği için burdayım, yoksa ben ayarlamadım. Normalde bugün ben burada olmayacaktım bile. Annem ikiniz için hazırlatmış olmalı o masayı. Yani bize ayarlatmadım."

Elini cebine atıp telefonu çıkardıktan sonra "İstersen annemi arayayım?" dediğinde "Tamam. Tamam gerek yok." dedim. Ardından alnımı ovdum.

"Elif gerçekten öyle bir amacım yoktu. Yemin ederim sırf annem seni karşılamamı söylediği için geldim. İstersen mesajı da göstereyim." dedikten sonra tekrar telefonuna bakıyordu ki "Gerek yok Dinçer Bey, tamam." dediğimde yeniden bana baktı.

"Kusura bakmayın. Bende ani tepki verdim."

"Yok o önemli değil, yanlış anlamaya müsait bir durum ancak ben yanlış anlaşılmak istemem. Kötü bir izlenim olur."

"Aniden öyle görünce bir an..."

Derin bir nefes aldım. Şöyle bir etrafa baktım.

Benim bu ani patlamalarım gerçekten neden böyle yerlerde ortaya çıkıyordu? Bir anda neden patlamıştım ki?

Dinçer bir süre bana baktı. Ardından "Şöyle bir yürüyüp konuşalım mı? Vaktin var mı?" dedi.

Başımı sallayıp "Günün son randevusu annenizeydi." dedim.

Dinçer başını salladı. Ardından "Eve geçedebiliriz. Orda konuşuruz." dediğinde bakışlarımı direkt olarak yüzüne sabitledim.

İstemsizce verdiğim tepkiyi fark ettiğinde "Tamam geçmeyelim. O zaman... İleride bi park var. Orda oturalım?" dedi.

Başımı salladım ve sitenin çıkışına ilerledim. Dinçer'de eve, anahtarını alıp kapıyı kapatmaya geri döndü. Ardından beraber parka gittik.

Park bomboştu. Etrafta kimse yoktu. Topuklu ayakkabılarım ile parkın çim alanındaki masalara bata çıka zor zahmet ilerlediğimde şükrederek masaya oturdum. Dinçer'de karşıma oturduğunda çantamı kenara koydum ve etrafa bakmaya başladım.

"Hala kızgın mısın bana?"

Dinçer'e dönüp yüzümü buruşturarak "Kapatalım mı o konuyu?" dedim. Kapatmazsak ben sonsuza kadar Dinçer'in gözünde 'Bana bah lan dört göz! Benim canımı sıkma, kafanı gözünü patlattırmayayım ha! Kes lan sesini, ite bah! Çakal oğlu çakallar, Allah'ın ayıları! Çek kardeşim çek! Beyfendi bakar mısınız, hanfendi!' diye A101'i birbirine katan ablaya dönüşebilirdim.

Dinçer gülerek başını eğdi. Ardından bende iç çektim ve "Sen bir şey mi diyecektin?" dedim.

Başını kaldırıp kısaca bana baktı. Ardından bakışları yüzüme döndü.

"Yani öyle büyük bir şey değil. Genel biraz dolmuşum, patlayacak birisini arıyorum sanırım."

Kaşlarımı çatıp Dinçer'e baktım. Dinçer ise iç çekip "Bu Beşiktaş'a geçme olayı. Aslında beni göründüğünden daha çok geriyor. Yeterli hissedememekten korkuyorum." dedi.

"Sebep?"

"Bazı şeyler... Yani bazı yaşanmamışlıklar var. Sonuçta bu hayatta yaşadıklarından ders alıyorsun. Benim kariyerimde çok yaşayamadığım şeyler oldu. Ve şimdi bunların çok daha büyük bir problem olarak karşıma çıkmasından korkuyorum."

"Büyük takımın yükünden mi korkuyorsun?

"Denilebilir. Bir yandan da deneyimsizlik."

"Deneyimi de deneye deneye kazanmıyor musun?"

"Orası öyle tabi ama... Bilmiyorum. Bazı şeyler beni huzursuz ediyor."

Başımı salladım yavaşça. Ardından "Yanlış anlama. Kötü amaçla demiyorum ama... Bunları neden Oğuz'a anlatmıyorsun. Veya başka bir arkadaşına. Hani sonuçta yakın arkadaşların. Sana elbet destek olurlar. Sende bir şekilde yükünü paylaşmış olursun."

"Aslında tam da yakınlarım oldukları için. Ben... Geçmişte bazı şeyler yaşadım. Eğer sıkı magazin takipçisiysen sende az çok hakimsindir konuya."

Dudaklarımı birbirine bastırıp "Yakın zamanda öğrendim diyelim." dedim.

"Oğuz mu anlattı?"

"İnternetten araştırdım." dediğimde bir süre yüzüne baktı. Düz bir ifade ile bakışırken birden güldüğümde o da güldü.

"Doğru. Artık sosyal medyanın insanıyız değil mi?"

"Futbolu niye bıraktığını merak etmiştim. Transferinden sonra seni o kadar takip etmemiştim. O yüzden futbolu neden bıraktığını bilmiyordum."

"Şimdi öğrendin."

"Tam olarak öğrendim denilemez. Daha çok bir kaç sebep gördüm ama senin düşüncelerin nelerdi bilmiyorum."

"Tek sen değilsin. Tüm yakınlarım bilmiyor. Bu yüzden kendi kafalarında bir senaryo çiziyorlar. Ardından her hareketimi bu senaryoya göre uyarlıyorlar. Şimdi ise onlara kaygılarımdan bahsedemiyorum çünkü nerelere çekeceklerini bilmiyorum."

"Peki haklı oldukları kısımlar var mı?"

"Kısım kısım."

"Peki ben onlarla aynı düşüncede olursam?"

"Sanmam."

"Neden? Nerden biliyorsun?"

Nefesini verirken yorgun bir gülümseme ile masanın üstündeki ellerine baktı.

"Dedim ya az önce. Bazı yaşanmışlıklar deneyim kazandırır diye. O deneyimden dolayı tahmin edebiliyorum. İnsan bazen oturup bir yabancıya, öylesine karşılaştığı birine derdini dökmek istiyor çünkü seni tanımadığı için sadece düşüncesi anlatılan olay olacak. Onun hakkında yorum yapacak. Hiçbir duygu ve kaygı olmaksızın neyse söyleyecek."

"Sende bu yüzden mi bana anlatmak istiyorsun?"

"Aynen öyle. Maalesef insanların çoğu tarafından tanınmak çok yararına olmuyor. Her anın kontrol altında. Bir açık vermemek için uğraşınca insan dertlerini dökecek vakti kalmıyor." dedi başını kaldırıp.

"Esin'de var. Onla niye konuşmak istemedin?"

Gir içine Ela! Tamam mı? Çocuğun ağzından 'Seninle daha yakınız.' lafını duymak için bin takla at!

Bana 'Sende abartma!' der gibi baktı.

"Esin ile seninle olduğu kadar bir muhabbetim olduğunu sanmıyorum."

Dolaylı yoldan demiş oldu sanırım.

Gülerek başımı salladım. O sırada telefonum çaldığında uzanıp çantamdan telefonumu aldım.

Mahur arıyordu.

Dinçer'e bakıp "Kusura bakma." dedim ve telefonu açtım.

"Efendim?"

"Selamun aleyküm paşam. Nerdesin?"

"Aleyküm selam. Sana dedim ya bugün. Oraya geldim."

"Heee senin şu yakışıklı futbolcunun annesiyle buluşacaktın dimi? Hatırladım."

"Tabi tabi. Unutmuşsundur kesin."

"Doğru bildin. Durum raporu almak için aradım. Noluyor?"

Başımı kaldırıp Dinçer'e baktım.

"Müsait değilim şu an. Sonra konuşuruz."

"Yanında mı şu an?"

Yanımda olsa hadi neyse Mahur'cum. Tam karşımda suratıma bakıyor.

"Hı hı."

"He tamam."

"Sen naptın?"

"Ay gittim, gittiğime pişman oldum. Saçım başım toz toprak oldu. Saçıma da daha yeni fön çektirmiştim bir güzel. Hep boşa gitti."

"Hmm tamam. Sonra konuşuruz."

"Tamam tamam. Sen evlenmene bak. Ay pardon eğlenmene diyecektim. Allah söyletti bak(!)"

"Kapatıyorum."

Kahkaha atıp "Görüşürüz paşam." dediğinde telefonu kapattım.

"İş arkadaşın mı?"

"Evet." dedikten sonra telefonu ceketimin cebine attım.

"Baktımda senin şu mimarlık ofisine... Yeni falan ama sağlam işçiliğiniz var yani. Mütevazi davranmışsın."

Gülerek "Sen benim mimarlık ofisimi nerden buldun?" dediğimde "İnstagram'da fotoğraflarından birisine etiketlemiştin. Ordan baktım." dedi.

"He birde baya stalkersın yani!" dedim yine gülerek.

Bu sefer o da gülüp "Yani stalkercı diyecek kadar değil ama bizimde ufak çaplı iz sürüşlerimiz oluyor." dedi.

"Şey falan da yaptın mı? Bana hayatının en karanlık sırlarını vermeden önce bir nüfusumu falan kontrol ettirdin mi, doğru söyle?"

"Üç kardeşmişsiniz."

Birden yüzümdeki ifade dondu kaldı. Şaşkınca Dinçer'e bakarken Dinçer gülüyordu. Ancak benim ifademi gördüğünde o da aynı şekilde dondu.

"Şaka yapıyorsun? Üç kardeş değilsiniz herhalde?"

"Şu an beni çok tedirgin ettin. Çabuk annemin kızlık soyadını söyle!"

Dinçer gülerek iGerçekten çok yerinde bir tahmin olmuş, kendimi bile tedirgin ettim şu an." dedi.

Bende güldüm. Ardından bir süre sessizce masaya baktık.

O sessizliği bozan Dinçer oldu.

"Elif ben gerçekten özür dilerim. Yanlış anlama. Orda yapmak istediğim öyle bir şey değildi. Tamamen benim düşüncesizliğim. Tekrar özür dilerim."

"Önemli değil. Kendini açıkladın sonuçta. Israrla hayır sen böyle yapmak istedin, kanıtla bunu hemen diyecek değilim."

"Ya öyle olabilir ama ben kendimi rahatsız hissettim. Öyle herkesle çok çabuk kaynaşan bir insan olmadığım için az sayıda olan çevremdekilerin de kalbini kırmak istemiyorum."

"Sorun yok. Hatta konuyu kapatsak daha mutlu olurum."

"Peki. İyiyiz o zaman?"

Gülümseyip "İyiyiz." dedim.

Elini göğsüne koyup nefesini dışarı verdi.

"Rahatladım."

"Görebiliyorum." dedim ve güldüm.

"Bu arada ben seni hiç tanımıyorum yani. Hiç bahsetmiyorsun kendinden."

"Yani ne bileyim, konusu geçmemiştir. Zaten öyle çok anlatabileceğim bir hayatım da yok. Ailem memlekette. Ben burdayım. İş güç devam ediyorum."

"Üniversitede mi geldin İstanbul'a?"

"Yok. Ben doğma büyüme buralıyım. Annemlerde öyle. Anneannemlerden beri buralıyız. Zamanında babamın işi için memlekete döndü bizimkiler. Bende üniversiteye gittiğim için burdaki evimizde kaldım. Hala aynı evdeyim."

"İyiymiş. Şanslısın. Evin, araban var. Hayatını kurmuşsun."

"Öyle. Hayatımıza devam ediyoruz."

"Ben Esin falan sizi ev arkadaşı sanıyordum."

"Yok biz ortaokuldan beri arkadaşız."

"Ortaokuldan?" dedi şaşkınca.

"Evet. Liseyi de beraber okuduk. Öyle yani."

"Baya uzun zamandır arkadaşsınız."

"Aynen. Çocukluk arkadaşı işte. Öyle kafalarına eserse gelirlerdi benim eve, takılırdık. Genelde ben yalnız yaşadığım için onlar bana gelirlerdi daha doğrusu."

"Gerçekten bir bekar evi yani."

"Yani öyle denemez. Apartmanda yıllardır aynı komşularla birlikte oturunca apartman biraz aile apartmanı gibi oldu."

Şaşkınca "Hadi ya." dedi.

"Sen? Bana diyorsun ama senin hiç öyle kendinden bahsettiğini duymadım." dedi.

"Benimde aslında senden pek bi farkım yok. Futbola ara verip ardından teknik direktör olana kadar ailemle kaldım. Sonra işte Bursaspor için Bursa'da yaşadım. Sonra Ankara. Şimdi yine ailemin yanındayım."

"Teknik direktörlüğe iyi yerden başlamışsın, şanslısın."

"Kısmet işte."

Yeniden sessizlik oldu. Ancak ben o sırada Dinçer'in dediklerini tekrar aklımdan geçirdim ve şaşkınca "Ailemin yanında kalıyorum mu dedin?" dedim.

Gülüp "Evet. Niye bu kadar şaşırdın?" dediğinde "Ne bileyim? Beklemezdim." dedim.

"Beni nasıl biri olarak düşünüyorsun çok merak ediyorum."

Gülerek "Pek mütevazi bir hayat düşündüğümü söyleyemeyeceğim." dediğimde gülerek "Seni şaşırtmamı ister misin?" dedi.

"Çok merak ettim nasıl olacakmış o?"

Gözlerini kızım masada öne doğru eğildi. Ardından bir sır veriyor gibi "Futbolcuyum ama hiç sosyal medyadan bir kıza yürümedim." dediğinde şaşkınca "Yok artıııııık!" dedim.

. . .

Dinçer ile son görüşmemizin üstünden geçen iki haftanın ardından hayatım o hızlı akışından yeniden normale dönmüştü.

Aynı şekilde işe gidip geliyordum.

O gün ise yine İstanbul trafiğine takılmıştım. Oflayıp alnımı direksiyona yasladıktan sonra derin derin nefes alıp verdim. Çünkü çekilecek çile değildi.

O sırada düşen arama ile ekrandan yazan ismi okudum. Ardından telefonu açtım.

"Alo?"

"Selamun aleyküm. Günaydın Elo."

"Aleyküm selam. Günaydın Eso."

"Napıyorsun?"

"Napayım, trafikteyim. İş görüşmesinden dönüyorum. Daha çok dönmeye çalışıyorum."

"Geçmiş olsun şimdiden. Ya ben şey diyecektim. Bugün buluşalım mı, uygun musun?"

"Olur buluşalım."

"Kaçta çıkıyorsun?"

"Vallaha bugün şanslısın 6'da çıkıyorum."

"İyi, süper. O zaman ben senin yanına geçerim. Zaten ben gelene kadar saat 6 olur."

"Tamamdır."

"Hadi görüşürüz."

"Görüşürüz."

Telefonu kapattığımda derin bir nefes aldım ve trafiğe odaklandım. En sonunda ofise vardığımda arabamı park edip ofise ilerledim. Anahtarla kapıyı açıp "Mahur ben geldim." dedim ve başımı kaldırdım.

Ancak tam karşımda gülümseyerek bana bakan Mahur'u görmeyi beklemiyordum. Otuz iki diş sırıtıyordu.

"Noldu?" dediğimde hızla yana çekildi. O an Mahur'un arkasında kalan çiçek buketi göründü. Kaşlarımı çatıp baktığımda Mahur "Eniştem göndermiş." dedi.

Çiçeğe ilerlediğimde Mahur "Not var not." dedi.

Uzanıp notu aldım ve açtım.

"Seans için teşekkür ederim. Bir dahaki seansı heyecanla bekliyorum. Yeni başlayan arkadaşlığımızın şerefine bu beyaz glayör çiçeğini gönderdim. Umarım yanlış anlamazsın :)"

Nota gülerek baktım. Ardından başımı kaldırıp Mahur'a baktım.

Mahur ise kollarını göğsüne bağlamış, dudaklarını birbirine bastırarak gülümsüyordu.

. . .

Herkese yeni bölümden merhabaaa!

Bu hafta bölümleri peş peşe yollayayım dedim. Hazır bugün lgs varken sınav sonrası da iyi bir moral olur diye düşündüm.

Bizde o yollardan geçmişken diyeyim arkadaşlar. Vallaha her şey azim. İyi bir lise tabi mesleki yolculukta iyi bir adımdır ancak o da yine azime dayalıdır. Başta her şey insanın kendi gayretine bağlı olduğundan dolayı da bu sınav çok da sizin kaderinizi belirlemez diye düşünüyorum. O yüzden olan oldu, geçen geçti.

Sadece geri kalan zamanınızı ve ilerleyişinizi düşünün yeter. Daha gerçekten her şeyin çok başındasınız ve bunları dert edinmeye gerek yok.

Umarım tabi ki hepinizin güzel geçmiştir ve istediğiniz yerleri kazanırsınız.

Hepinize iyi günler, iyi eğlenceler ve iyi okumalar diliyorum :)🫶🏻💕

İnstagram: _ecem_araz_

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

1.5K 454 23
İşte kaos. Biz buna entropi mi diyorduk? Her şey gittikçe bozulur. Kader, bozulma çizgisinde yamuk yumuk ilerler ve biz denge kurmaya çalıştıkça yön...
14.6K 1.2K 51
"Öpecek misin artık?" dedi Sanrı "Öpeyim mi?" "Bir zahmet" Dudaklarım ile dudakları arasında bir milim mesafe vardı. "Ez evîndarê te me jinikê" (sa...
1.7K 110 14
Hayatıma 14 yaşında babamın başka şehire tayin istemesi ile başlamıştı.Arkamda neler bırakacağımı bile bile gitmiştm. Veda bile etmeden baa e çok koy...
1.3K 180 17
Ben: Merhaba, Deniz bende 08.12 Ben:*benimle 08.12 Ben: Parkta ağlıyordu size ulaşmam için bu numarayı verdi. 08.13 05.....9436:Deniz? 08.15 05.....9...