kuytu / Gay +18

By umrii_

209K 4.4K 1.4K

"beni arsızlaştırıyorsun" "sen zaten arsızsın" More

giriş
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7

1.9

2.1K 62 25
By umrii_

"Geçmişin izleri"

İki ay önce~

Her zaman ki boktan günlerden biriydi. Okuldan çıkmış eve doğru yürüyordum. Bu gün Tuna hasta olduğu için okula gelmemişti bu yüzden yalnızdım. Apartmanın önüne vardığımda içeri girdim ve babamla oturduğumuz dairenin olduğu kata çıktım. Babam işte olmalıydı bu yüzden kapıyı çalma gereksimi duymadan çantamdaki anahtarı çıkartıp kapıyı açtım.

İçeri girip ayakkabılarımı çıkartmaya başladığımda mutfaktan geren tıkırtıları duydum. Evde biri vardı. Arkamdan kapıyı kapattım ve mutfağa doğru yaklaştım. İçeri giridğimde babamı mutfak tezgahının önünde bir şeyler doğrarken gördüm.

Ona seslenmemiştim ama o geldiğimi duyduğu için arkasını dönmeden bana ithafen konuştu.

"Ah Irmak okuldan geldin mi? Bende sana yemek pişiriyordum"

Burnuma dolan mantar kokusu ile yüzümü ekşittim.

"işte olman gerekirdi"

Yüzünde anlamlandıramadığım bi gülümseme vardı.

"Bu gün özel bir gün. Ve oldukça önemli."

Onu hala anlamış değildim. Böyle gizemli konuşmaya devam ederse anlamayacaktımda.

Tezgahta doğradığı bir kaç mazemeyide ocağın üstünde pişmekte olan mantarın içine attı. Bir yandan benle konuşuyor bir yandan pür dikkat önündeki işi ile ilgileniyordu. Babamın daha önce mutfağa giridğini görmüşlüğüm pek yoktur. Cidden önemli bir şey olmalıydı.

Tencerenin içindeki mazemeleri karıştırıyor tuzu ve baharatını atıyordu.

"bu günü özel kılan şey neymiş?"

Gülümsemesi genişledi. Hiç samimi gelmiyor ama o öyle davranıyordu.

"Canım oğlum ile güzel bir akşam yemeği yiyeceğiz bundan güzel ve özel bir şey olabilir mi?"

Bu söylediğinin ironi olduğunu anladığımı biliyor gibi bakıyordu. Ama yüzünde hala aynı samimiyetsiz gülümsemesi vardı. İyi bi oyuncu değildi. Endişeli görünüyordu. İyice gerilmiştim.

" geç otursana"

O ana kadar hala kapının önünde dikildiğimi farketmemiştim. Babam ve babamın oldukça tuhaf hallerine fazla kapılmıştım. Kendime gelip mutfak masasından bir sandalye çekip oturdum.

"bak sana en sevdiğinden mantar sote yaptım."

Yüzüm kasıldı.

Ben mantardan nefret ederdim. Mantardan nefret ederim. Nefret. Nefret. Ve nefret ediyorum. Mantarı sevmiyorum. Sevmiyorum ki. Annem sevdi. Annem çok severdi. Mantarı çok severdi. Ben nefret ederdim.

Sırf annem onun sevdiği bir şeyden nefret ettiğimi bilmesin diye seviyormuş gibi yapmıştım. Yoksa ben mantarı görmeye bile dayanamam. Nefret ederim.

Annem.

"Irmak!?"

Babam sesi ile irkildim. Elinde ki işi bırakmış endişeyle beni izliyordu. Yine sağ elimi dizime hızlı ve sert bir şekilde vurduğumu farkettim. Bana yaklşatı ve elimi iki elinin arasına alıp beni durdurdu.

"Ne oldu yine o sesleri mi duyuyorsun. İlaçlarını almıyorsun değil mi?"

Son dediği şey ile keskince ona baktım ve elimi hızla ellerinden kurtardım.

"hastamıyım ki ben ilaç kullanayim. Ses falan duymuyorum"

Hayır Irmak duyuyorsun

Gözlerini kapatıp açtı sanki ne diyeceğini bilmiyor ve toparlamaya çalışıyor gibiydi sözlerini.

"canım oğlum. Elbette hasta değilsin. Ama o ilaçlara ihtiyacın var seni daha iyi hissettirmek iç-"

"ben iyi hissediyorum zaten"

İyi hissediyorsun, iyi hissediyorsun Irmak biz çok iyiyiz

Ona odaklanmamaya çalışıyordum. Eğer onu duymazdan gelirsem susardı.

Babam sözünü kesmemin üstüne gülümsemeye devam etti.

"bu gün erken gelmemin bir diğer sebebi doktor randevuna gidicek olmamız. Akşam bizim için özel bi randevu hazırladı."

"Ne!?"

Hızla ayağa kalktım.

"sana bir daha asla o kliniğe gitmiceğimi söyledim. Sana söyledim baba oraya dönmüyorum"

Hayır Irmak! Olmaz Irmak! Oraya geri dönemeyiz. Seni kapatıcaklar bizi kapatıcaklar!

O da benim gibi ayağa kalkıp beni omuzlarımdan tuttu. Güven vermek ister gibi omuzlarımı okşuyordu ama ben o güveni çoktan kaybetmiştim.

"Irmak. Sadece bir kaç ay. Sonra daha iyi hissediceksin."

HAHAHA YALAN SÖYLÜYORRR YALAN SÖYLÜYORR YALAN.

Tutuşlarından kurtulmak istedim ama ben kaçmaya çalıştıkca daha sıkı tutuyordu.

"biliyorsun değil mi? Sen kaçmaya çalışmasaydın seni hapsetmeyeceklerdi. Bu senin suçundu. Hem ben konuştum onlarla bir daha böyle bişi yapmayacaklar."

İnanmıyordum ona. Yine yaparlardı. Onlar beni tedavi etmete çalışmıyorlardı. Hayır yaptıkları şey bunlardan çok uzaktı.

Sen hasta değilsin. Biz hasta değiliz.

Babama anlattım. Bana yaptıklarını ama babam onlara inandı yine benim uydurduğum düşündü. Kameraların kayıtta olduğu delilini sundular ama onların kameralarla oynadıklarına emindim. O adam bana tecavüz etti ve bunu yönetimde bilmesine ramen suçu benim deliliğime atıp paçayı kurtardılar ve babamda bana değil onalara inandı.

Babamda suçlu en az onlar kadar orda yaşadıklarımdan suçlu.

Suçlu onlar kadar suçlu! Suçlu!

Tüm gücümle babamı ittim ve tutuşundan kurtuldum.

"NEDEN BÖYLE YAPIYORSUN ANLAMIYORUM!"

Beni tekrar omuzlarımdan yakaladı ve bağırmaya devam etti.

"HER ŞEY SENİN İYİLİĞİN İÇİN ANLAMIYORMUSUN SENİN İÇİN ÇABALIYORUM"

Yalan! Hepsi yalan!

Söyledikleriyle zerre ilgilenmiyordum. Her şeye ramen beni oraya tekrar götürmesinden deli gibi korkuyordum. Buna izin veremezdim.

Buna izin veremeyiz...

Gözlerinin içine baktım. Yüzümü inceliyor söyleyeceklerimi bekliyordu. Tutuşu gevşedi.

"hayır. İyiliğimi düşünmüyorsun, heran gibi birine bir şey yapacağımdan korkuyorsun kabul et. Bu yüzden beni hapsetmek, kontrol altında tutmak istiyorsun. Bir kaç ay diyip beni yine uyutmaya başlayacaklar yıllarca değil mi şurumu kaybedip bi ilaç bağımlısı haline gelene kadar beni orda tutacaklar sonra gidecek yerim kalmayacak oraya mahkum olacağım değil mi?"

Durdu. Söylediklerimin her kelimesini dikkatle dinledi. Yüzü ciddileşti ve ellerini üzerimden çekti. Bense nefesimi düzene sokmaya, birazda olsa onu duymamaya ve sakinleşmeye çalışıyordum.

" sonun annen gibi mi olsun? "

Annen! Hahaha annen Irmak annen.

Sözcükler beynimde yankılanıyordu.

Kaskatı kesildim. Olduğum yere aniden mıhlandım sanki. Tek bir kelime çıkmadı ağzımdan. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Burnumun ucu yanıyordu. Ben onun gibi değilim. Ben hasta değilim. Kimseye bir şey yapmayacağım.

Sen değil ben yapacağım.

Hayır buna izin vermeyeceğim! Sen bir hiçsin.

Öylemiii? Hahah çok yakında Irmak çok yakında

Babam olan ciddiyetiyle yanımdan geçip gitti. Gözlerimi sıkıca kapattım sakinleşmeliydim. Ne kadar sakin olurasam üstümde ki etkisi o kadar az oluyordu.

Yürüdüğü koridora baktığımda kendi odasına gittiğini gördüm. Elinde bir şeylerle geri döndü.

Dikkatli baktığımda bunun aile fotoğrafımız olduğunu farkettim. Boğazım düğümlendi.

Babamın fotoğrafa bakarken yüz hatları gevşemiş ama ciddiyetini de bozmamaya çalışıyor gibiydi. Elinde ki çerçeveyle karşıma dikilmişti. Fotoğrafa bakarak konuşuyor bir yandan annemin yüzünü seviyordu.

"onu bu dünyada her şeyden çok onu sevdim. Senden bile. Benim güzeller güzelim. İlk ve tek aşkım."

Gözlerini bana çevirdi ve diğer elini yüzüme çıkartıp yanağımı avucu içine aldı.

"sen ondan bana kalan bi emanetsin bebeğim. Seni korumam gerekiyor."

Onunda gözleri dolmuştu.

"onu kaybettim senide kaybedemem. Buna... Buna dayanamam."

Yüzümde ki elini yavaşca ittirdim ve çekmesini sağladım.

"Sen o emaneti koruyamadın. Onlar kadar suçlusun."

Söylediğimle aniden yüzü değişti. Kaşları çatıldı, benden uzaklaşıp masaya oturdu. Gözleri bana deymiyordu önüne koyduğu tabakta ki yemeği ile ilgileniyordu.

"otur ve akşam yemeğimizi yiyelim"

Çatallaşan sesini düzgün tutmaya çalışsada başaramamıştı. Bir iki kere öksürdü bu yüzden ve benimle değilde yemeği ile ilgileniyordu.

"gelmicem!"

Gözleriyle bana baktı.

"otur!"

Masaya yaklaşıp ellerimi önüne koydum.

"hiç bi güç beni oraya tekrar götürmez." (bileeessiiinn yazmamak için zor tutuyorum kendimi)

Sanki kendini dizginlemeye çalışıyormuşcasına derin bi nefes aldı

" Irmak sana-"

Hızla önünde ki tabağa vurup yere gürültü ile devrilmesini sağladım.

" mantardan nefret ederim"

HAHAHA EVET IRMAK İŞTE BÖYLE.

An be an gözlerine öfke perdesinin indiğini görmüştüm. Katlanamadığı çok az şey vardır ve bunlardan biri saygısızlıktır.

Masadan öyle bi hışımla kalkmıştı ki sandalyesi geriye doğru hızla devrilmişti. Onun bu atağıyla korkuyla geriye adımladım.

"madem canın yemek yemek istemiyor bizde biraz erken gideriz randevuya."

Düz ve sakin konuşuyordu ama vücudu onun aksine sinirler kasılıyordu.

Benimse vücudumu korku kaplamıştı. Gözlerim dehşetle açıldı.

Hayır Irmak bir şeyler yap çabuk.

Bir adım atıp yanıma geldi ve kolumu sert bi şekilde kavradı. Ani gelen acıyla ağzımdan kaçan iniltiye engel olamadım.

Yüzümü buruşturdum. Beni tutuşuyla mutfaktan, adeta sürükleyerek çıkartıyordu. Bağırıyordum. Çünkü elimden gelen tek şey buydu.

"BIRAK BENİ! AH- BIRAK!"

Beni oturma odasına kadar sürükledikten sonra sert bi şekilde içeri doğru fırlattı.

"Bekle burda!"

Odada ki masanın sandalyesine çarpmıştım.

Babama baktığımda odasına yürüken gördüm. Muhtemelen cüzdanını, ceketini almaya gitmişti.

Bıçağı al!

Masanın üstünde duran meyva tağına baktım. İçine, meyva bıçağı bulamadığım için elime ilk geçen bıçağı koymuştum yanına. Meyva soymak için oldukça büyüktü.

Kendini korumak için ideal

Kimden koricaktım kendimi? Babamdan mı? Yoksa o yerden mi. Ne yapacaktım o bıçakla.

Kullan. Yoksa seni oraya geri götürücek.

Yutkundum. Oraya geri dönemezdim. Aynı şeyleri tekrar yaşayamazdım. Yıllar gibi gelen bir kaç saniyenin ardından elime aldım bıçağı ve arkama sakladım.

Aferim. İzin verme sakın!

Babam hala oldukça öfkeliydi hızla bana yaklaşıyordu. Bi koluna çeketini asmıştı. Salona girdi ve bana iyice yaklaştı. Tam önümde durmuş, tekrar kolumu tutmak için bi hamle yapmıştı ki

Şimdi Irmak. Hadi! Kullan o bıçağı. HADİ!

Aniden kalbine sapladım bıçağı.

Ne ara kaldırmış ne ara sokmuştum bilmiyorum. Ne düşünmem gerekiyor bilmiyordum.

Geri çektim. Bıçağı saplandığı yerden çekmemle kan yüzüme ve üstüme sıçradı.

Bunu yaparken sadece babamın dehşeyle açılan gözlerine bakıyordum. Hiç bir şey hissetmeden bir anda yapmış, onu dinlemiştim. Zihnim kapanmış, sanki komutayı o devralmıştı. Ama şuan şuurum yavaş yavaş geri geliyordu.

"I-ırmak!"

Hızla dizlerinin üstüne çöktü ve bedeni yere serildi.

Hala ölmemişti. Derin derin nefes alıyor gözlerini tavanda gezdiyordu.

"Irmak"

Ağzından çıkan tek ve son şey adım olmuştu.

Solukları kesilinceye kadar elimdeki kanla kaplı bıçakla onu izledim. Gözleri kapanıp nefes almadığını anladığımda elimdeki bıçak yere düşmüştü.

O öldü. Artık güvendesin.

Olduğum yere dizlerimin üstüne çökmüştüm.

Hayır... Bu olamaz... O öldü.

Suçluydu. Seni yine oraya götürücekti.

O öldü!

ÖLMELİYDİ APTAL!

hayır.

Ellerim titriyordu ne yapacaktım. Şimdi ne yapacaktım. Bu işin altından nasıl kalkacaktım.

Bedenin etrafı yaradan akan kandan bi havuz olmuştu. Buram buram kan kokuyordu.

Ne yapmalıyım? Ne yapmalıyım

Kurtul ondan.

Nasıl?

Göm.

Ne!

Çok hızlı nefes alıp veriyordum.
Gözlerimden akan yaşlara engel olamadım. Kanlı ellerimle yüzümü kapattım. Görmek istemiyordum bu manzaraya katlanamıyordum.

Annem!

Annem gibi!

Hıçkırıklarım nefeslerini karışıyor kendimi kontol edemiyorum. Bağırmak istiyordum. Avazım çıktığj kadar. Kolumu ağzıma kapattım. Sesimi kimse duymasın diye. Engel olamadım. Ne kendi sonuma ne de onunkine.

Bunu nasıl yaptım. Ben... Bu kadar hasta değildim.

Değilsin.

"SUS ARTIK SUUUS YETER! YETER! YETEEEER"

ne kadar zaman geçmişti bilmiyordum ama her yer cesetten akan kanla kaplanmıştı. Kan hala akmaya devam ediyordu ve oldukça fazlaydı.

Ne yapacağımı bilmiyordum. Ağlamam yavaş yavaş dinmeye başladı. Daha mantıklı düşünmeliydim. Bu cesetten kurtulmalıydım. Başım belaya giricekti. Ama tek başıma nasıl yaparım. Nereye gömücektim. Nasıl götürüvektim.

Oğuz.

Oğuz?

Sana yardım eder.

Hayır kimseyi bulaştıramam.

Başka şansın yok! Yada git ve hemen şimdi polise teslim ol. BEN BABAMI ÖLDÜRDÜM DE

hayır.

Hayır.

Yapamam. Hapisaneye düşemem. Ben... Bir şey yapmalıyım.

Oğuzu aramalıyım. İkna etmeliyim. Kaza olduğunu söylemeliyim.

Nefesim hızlanıyor ellerim titriyordu.

Cebimden telefonumu çıkartım ve oğuzun numarasını tuşladım. Kayıtlı değildi ama ezbere biliyordum.

Hey bana öyle bakma! Başka carem mi var? Ne yapim gidip teslim mi olim. Sonra kitap burda bitsin. Hayır benim hikayem böyle bitemez.

Ve burdan gerisini biliyorsunuz.

Alo"

"Oğzu..."

Ağlamaklı çıkan sesime engel olmak istemedim. Oldukça kırılgan çıkmıştı sesim. Telefonun ucundaki endişesini gizlemeden karşılık verdi.

"neyin var iyimisin?"

Konuşmakta zorlanıyor kelimleri yuvarlıyordum. Ne dicektim. Onu ne diyipte evime çağıracaktım. Göğsüme saplanan acıyla kıvrandım.

"G-gelmen lazım"

"nereye! Irmak nerdesin?"

"e-evdeyim..."

"Irmak!?"

Tekrar konuşma cesareti buldum bir kaç saniye sonra.

"Lütfen gel... Sana ihtiyacım var. B-ben ne yapacağımı bilmiyorum Oğuz ben..."

Telefondan net ve keskin bi ses sözümğ kesi.

"bekle geliyorum!"

.

Ne oldu az önce? Valla bende bilmiyorum. Bölüm sonuna yazmak için çok fazla şey vardı aklımda ama gecenin bu satinde unuttum. Yazdığım en zor bölümdü valla başıma ağrılar girdi.

Neyse az çok olayları anlamışsınızdır diye düşünüyorum. Sizi tatmin eden bir bölüm olmuştur umarım.

Kendinize iyi bakınn çok çok öpüldünüz <3

Bir daha ki bölüm için çok sabırsızlanıyorum hemen cecik yazacağım. Salıcakla kalınnn

Continue Reading

You'll Also Like

48.9K 3.3K 31
"Evimiz ne kadar şenlendi sen gelince fark ettin mi?" "Bence sen bu romantiklik işini biraz abartıyorsun. Bu ev zaten şen olacak kadar güzel bir ail...
ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

45.8K 2.3K 10
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
122K 869 46
Bengi ile Cem Can ile Nalan İki evli çift. Bengi ile Can iş arkadaşıdır, zamanla aralarında yakınlaşma başlar ama ikisi de evlidir. Hem aşklarını y...
67K 4.2K 14
Unutulmuş bir kadın, Yüzbaşı Hazal Unutulmuş. [Kurgudaki kişi ve olaylar tamamen hayal ürünü olup hiçbir kurum ve kuruluşlarla alakası yoktur]