Andrew karısını büyük merakla bekliyordu. Kıyafetinin ona yakıştığına, rüyalarından bile güzel olduğuna emindi, çok emindi.
İç çekti. Beklemek ilk defa bu kadar zor geliyordu Andrew'e, bir an önce kızın gelmesini ve onu gözleriyle bile öpmek istiyordu.
Kendisi simsiyah bir takım giyinmişti. Boyun bandı kırık beyazdı, Kral balosu için birkaç kural koymuştu. Kraliçenin ricasını makul görmüş olmalıydı.
Lordlar da Leydiler aynı kıyafetleri giyinecekti. Korseyi yaptırırken tek hüznü buydu. Bu yüzden kafaya koymuş, balodan sonra muhakkak ki sadece Bilge'ye özel bir kıyafet tasarlatacaktı.
Bilge ise Atilla'yı Olivia 'ya emanet ederken,"Olivia teyze, gözünü seveyim bir an bile tek bırakma."diye kaygıyla yalvarıyordu.
Olivia güven veren gülümsemesiyle,"Gözün arkada kalmasın, için de rahat olsun." Kucağındaki bebeği öptü,"Senin oğlunsa benim de torunum. Asla yanından ayrılmayacağım."
Bilge tebessüm ederek,"Teşekkür ederim."dedi. "Allah'a emanetsiniz,"
Olivia bu cümleye şaşırdı,"Kralın baloları çok güzel ve skandallarla dolu olur Bilge, dönüşte dedikoduluk malzemelerle gelirsen sevinirim."
Bilge iç çekti,"Bilmiyorum Olivia teyze, Andrew maskeli balo olduğunu ve herkesin aynı kıyafetleri giydiğini söyledi." Üstündeki elbisesini gösterdi. "Bu korseyi,"derken eliyle taşları okşadı. "bana Özel yaptırdığını düşünmüştüm. Meğerse herkeste varmış bundan," yaşadığı hayal kırıklığını anne gibi gördüğü yaşlı ve tonton kadına anlattı. "Ama yine de benim için çok değerli. Kendisi ustayla birlikte yapmış,"gülümsedi. "Bekliyordur beni, saçım nasıl? Tüm kadınlarla aynı olmak beni geriyor."
Olivia kızın bukle bukle saçlarını izledi. "Çok güzelsin,"dedi. "Balodaki en güzel kız sen olacaksın, şüphem yok."
Bilge güldü,"Hadi ama,"dedi topuklu ayakkabılarını giyinmek için pufa ilerledi ve oturup taşlı ayakkabılarını aldı.
Olivia ona inanmayan kıza,"Güzelim senin kalbinin güzelliği yüzüne vuruyor, bu saf güzellik kimsede yok, güven bana. Lordumuz sana bir kere daha aşık olacağından eminim."
Bilge iç çekerek ayakkabılarını giymeyi bitirdi ve leydiye yakışmayacak bir hızla ayağa fırladı.
Hâlâ yürüyemiyordu bu dönemin lanet topuklu ayakkabıları ile.
Olivia güldü,"Topuklu giyinmeye hiç alışamamışsın."
Bilge homurdandı,"Hiç sorma. Rezil olacağım baloda."
Odanın kapısına gitmeden önce oğluna, Olivia'ya, yaklaşıp tombiş yanağından derince öptü.
Çıkan 'ŞAP!'sesiyle Olivia kahkaha attı. "Kız bebeğe yazıktır öpme böyle."
Bilge güldü," Yanağında rujum kaldı onu silersin, hadi görüşmek üzere."
Ve yavaşça odadan çıktı.
Her ayağı burkulduğunda ayakkabılara küfür etti.
"Senin ben gelmişini de geçmişini de, seni icat eden o beyinsizin de anasının -"
Ona şaşkınlıkla bakan Thomas'a,"Büyür Thomas Bey!"diye öfkeyle karşılık verdi.
Kıllanmaya başlamıştı bu çocuktan. Bakışlarını beğenmiyordu.
"Estağfurullah Leydim, ne haddime."diyerek kafasını eğdi kızıl saçlı uşak.
Bilge,"Çok fazla etrafımda dolanma."dedi çatık kaşlarla,"Her şeye de kulak misafiri olma."
Thomas imayı anlamış içinden kadına lanetler ve küfürler ederken kafasını salladı,"Emredersiniz leydim."
Bilge sonunda koridorları ayağı burkula burkula yürümeyi bitirmiş ana salona inen merdivenlerin başına gelmişti.
Andrew oradaydı. Heybetiyle, karizmasıyla, öylece arkası dönük bir şekilde salonun ortasında bekliyordu.
Yavaşça basamakları indiğinde ayakkabılarından çıkan tok sesler Andrew 'i heyecanlandırdı. Genç adam hızla merdivenlere döndü.
Aman Allahım, Bilge tahmininden de güzel olmuştu.
Göğüs dekoltesi gece boyunca adama ızdırap çektirecekti belli ki, zira sadece kendisinin değil tüm zamparaların dikkatini çeken güzelliğe sahip karısına kim bakarsa aklına yazacak sonra da onu öldüresiye dövecekti.
Bilge zar zor indi tüm merdivenleri. Andrew hızla kızın yanına gelip son basamağı inerken kolunu uzattı ve yardımcı oldu,"Leydim,"
Bilge iç çekti,"Lordum."
Andrew kızın saçlarını, makyajını, korsenin vücudunu sarışını aç gözlerle inceledi.
"Çok dikkatli inceliyorsun,"diye homurdandı Bilge, tüylerinin diken diken olduğunu hissettiği için.
Andrew güldü,"Çok güzelsin." Dişlerinde dilini gezdirdi. "Her bir detayın tahrik edici."
Bilge,"Sen de ,"diyip kafasını çevirdi ve adamı şöyle bir izledi. "Fazla yakışıklısın. Ve bu balo maskeli bir balo, gözümün önünden ayrılma."
Beraber büyük kapıdan çıktılar ve mermer merdivenleri inerken Andrew,"Şu mevzu,"diye fısıldadı. Nasıl diyecekti ki, Kralın gereksiz fantazilerini Bilge'ye nasıl anlatacaktı ?
Genç kız kapının önünde hazırlanmış iki ayrı at arabası görünce,"Bu da ne?"dedi anlamayarak.
Kocasına döndü,"Neden iki araba var?"
Andrew kızı da beraberinde durdurup,"Leydim,"dedi ve güven veren bir şekilde gülümsedi. Kızın çıplak kollarını tutup baş parmakları ile okşadı."Maskeli balo da Kral hiçbir evli çifti aynı arabada gelsin daha doğrusu baloya beraber girsin istemiyor. Ona göre ruh eşleri zaten birbirlerini direkt bulup yan yana gelirmiş, o nedenle ayrı ayrı gitmemiz gerekiyor."
Bilge gözlerini belerterek,"Eski İngiltere 'de ne SAÇMA SAPAN OLAYLAR VAR BÖYLE!"diye ciyakladı.
Andrew kızın dediğini anlamadı. "Eski İngiltere?"
"Yanlış söyledim!"diye kızdı Bilge ama öfkesi kendisineydi. Adamın ellerini kollarından itip,"İstemiyorum bu lanet baloya gelmeyi!"dedi.
Andrew kaşlarını çattı,"Bilge."dedi korktuğunu gördüğünden sakin olmaya çalıştı. "Kötü bir şey olmayacak sana söz veriyorum."
"Andrew, ben-yani yapa-Ah!"öfkeyle ayağını yere vurdu. Gözleri dolmuştu. "Zaten Atilla tek kalıyor diye çok korkuyorum bir de sen tek kalamazsın."
Andrew kızın cesareti ile kaşlarını kaldırdı ve,"Sen kendine değil de bana bir şey olur diye mi korkuyorsun?"
Bilge ağlayacaktı. "Benden uzak olursan seni koruyamam!"
Andrew durup kızı izledi. Şaşkındı ve birkaç saniye sonra şaşkın bakışlarının yerini kahkahalarla gülen yüzü aldı.
Bilge bu haldeyken gülen kocasının koluna öfkeyle vurdu,"İçimde kötü hisler var diyorum!" Adam gülmeye devam edince bir tane daha vurdu,"Gülme seni sersem! Korkuyorum sadece!"
Andrew durdu, kıza döndü ve kafasını eğip yere baktı, birkaç saniye sakinleşmeye çalıştı.
"Sana diyorum!"diyerek bir tane daha vurdu Bilge.
Andrew kafasını ve ellerini kaldırıp,"Tamam tamam."dedi. "Lütfen sakin ol," derin bir nefes aldı, eliyle gülerken akan göz yaşlarını sildi. Uzun zamandır böyle gülmemişti.
Tüm korumalar, çalışanlar şaşkındı.
Bilge burnunu çekti, kaşları çatık bir öfkeyle sordu,"Benim üzülmem seni neden güldürüyor?"
"Hayır,"dedi Andrew ciddeleşerek. "Güldürmüyor, beni güldüren şey," aklına gelince tekrar gülümsedi,"Bilge ben kendimi koruyabilirim sevgilim, sen benim beyaz atlı prensesim değilsin, ben senin siyah atlı muhafızınım."
Bilge'nin gözleri büyüdü,"ondan güldün,"
Andrew kafasını salladı,"Ondan güldüm, dediğim gibi ben kendimi koruyabilirim. Aynı anda seni ve Atilla'yı da korurum. Korkma. Atilla dan yana gönlün rahat olsun. Olivia tonton bir kadın gibi durabilir ama içinde gerçek bir şövalye vardır. Atilla emin ellerde."
Bilge derin bir nefes aldı,"Peki."dedi. "Yine de korkuyorum," çocuk gibi omuz silkti.
Andrew güldü. Kıza yaklaşıp elini çenesine attı ve kafasını kaldırdı. Dudaklarına eğilerek,"Korkma,"diye fısıldadı. "Cesurken daha seksisin."
Bilge kızdı,"Ben her türlü seksiyim."
Andrew kızın boyanmış dudaklarını öptü ve Bilge gözlerini yumunca içinden bir oh çekti. Kendisi de kapatıp gözlerini akışa bıraktı bedenini. Bilge daha fazla yaklaştı adama. Çenesindeki eli kalbini hızlandırıyordu. Andrew kızın göğsüne koyduğu elleriyle bayılacak gibi hissetti.
Biraz daha öperse baloya gitmekten vaz geçebilirdi.
Birkaç dakika sonra kafasını geriye çekti. "Hadi bin arabaya,"diye fısıldadı yanlarında duran arabayla. "Hemen arkandan geliyor olacağım korkma."
Bilge kafasını salladı. "Pekâlâ," uzanıp adama bir öpücük daha verdi. Sonra geri çekilip ufak bir öpücük daha ve birkaç tane daha.
Andrew güldü.
Kızı kendisinden uzaklaştırdı,"Thomas bana mendil ver."dedi. Bilge'nin dudaklarındaki renk azaldığına göre onun dudaklarında olmalıydı.
Thomas koşarak efendisine cebindeki mendili verdi. Andrew alıp dudaklarını sildi ve mendili koklayarak ceketinin iç cebine koydu.
"Gel,"dedi ve kızın elini tuttu. Onu arabaya bindirip,"Üzgün durma Bilge."dedi tebessüm ederek. "Seni seviyorum sevgilim."
Bilge iç çekti,"Bende."