moonborn | taekook

Por hopesjin

589K 68.2K 26.4K

"eğer yapabilseydim kendimi senin ceplerine sığdırabilmek isterdim" texting + düzyazı 22.11.2022 Más

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
final

25

12K 1.4K 559
Por hopesjin

"işe geri dönmeni istiyorum."

"ben-" jungkook durdu. ne diyeceğini bilmiyordu. elbette bunu istiyordu ancak bayan kim'e de istediğini bu kadar vermeyecekti.

"maaşına zam yaparım, istediğin başka bir şey varsa veririm. yeter ki geri dön jungkook."

"babamın borçlarının ödemenizi istiyorum." dedi jungkook ellerini geri çekerken. eğer o borçlardan bir an önce kurtulursa taehyung ile de bir an önce gidebilirlerdi.

"tamam. o sorun değil."

"taehyung'un daha fazla diyet yapmasını da kabul edemem."

"jungkook-"

"siz kendiniz dediniz. durumu giderek kötüleşiyormuş. o ölmeden önce durması gerekiyor."

bayan kim elini yüzüne yasladı ve derin bir nefes aldı. ne yapacağını bilmiyordu.

"bak jungkook. o bir dansçı, vücudunun en iyi formda olması lazım."

"sürekli bir şeyler biliyormuş gibi konuşuyorsunuz." jungkook, bayan kim'in hala aynı düşünce yapısında olduğunu duyduğunda sinirle konuştu "dediğiniz gibi o bir dansçı. vücudunun ağır pratiklere, zor hareketlere dayanabilmesi için düzgün beslenmeye ihtiyacı var. çok sağlıksız ve böyle devam ederse sadece kariyerini değil hayatını da kaybeder."

"jungkook-"

"anlamıyorsunuz. sürekli saçları dökülüyor. pratikten sonra hemen bitik düşüyor. o daha genç, çok genç. yemek yemesi lazım. vücudu için gereken bütün vitaminleri, proteinleri alması lazım. ara sıra canı çektiğinde istediği abur cuburu yemesi lazım. basit bir yemeği yediği için vicdan azabı çekip kusması normal değil. hayatının geri kalanını sağlıklı bir şekilde yaşamasına izin verin. ilk yirmi yılı zaten heba olmuş."

"tamam." dedi bayan kim iç çekerek. "sanırım bir süreliğine diyeti kesmesine izin verebilirim. en azından sağlığını geri kazanana kadar."

jungkook başını salladı. bunun sadece bir başlangıç olduğunu ve bir süreliğinden daha fazla süreceğini biliyordu. bunu ise bayan kim'e belli etmeyecekti.

"başka bir şey var mı? işi kabul ediyor musun?"

"önce taehyung ile konuşmak istiyorum. bu işi sadece taehyung da beni isterse kabul edebilirim."

"tamam." diyerek yerinden kalktı bayan kim "hemen şimdi gidebiliriz." jungkook'un bir cevap vermesini beklemeden yürümeye başladığında beyaz tenli adam da peşinden koşmuştu.

kimseye haber vermeden bir anda çıkıp gitmesi sebebiyle artık bir işi olmadığını biliyordu. bu da taehyung'a kendini her şekilde affettirmek zorunda olduğu anlamına geliyordu. ne kadar uğraşması gerektiğinin de bir önemi yoktu. taehyung kabul edene kadar yanından ayrılmayacaktı.

bayan kim ile beraber arka koltuğa oturdular. şoför aracı sürmeye başladığında ise jungkook rahatsızca yerinde kıpırdandı. tuhaf geliyordu, zengin insanlarla birlikte arka koltukta otururken özel şoför ile yolculuk etmeye kesinlikle alışık değildi. onun yeri de o ön koltuktu.

yolculukları ortamdaki gerginlik sebebiyle sessizce devam ediyordu. jungkook heyecanlıydı. bir ayın sonunda taehyung'u görecekti ve sinirinin biraz da olsa geçmiş olmasını umuyordu. 

jungkook, bütün bunları düşünürken yolun kenarında duran restoranı gördü. taehyung'un en sevdiği restoran. bayan kim, sadece doğum günlerinde istediği yerde yemesine izin verdiği için yılda bir kez de olsa taehyung her seferinde burayı seçerdi.

bugün doğum günü değildi, ancak jungkook yine de şoföre kenarda durmasını söylemiş ve bayan kim'den izin alma ihtiyacı duymadan restorana girmişti.

bir süre menülere baktı. taehyung'un ne yemek isteyeceğini tahmin edemiyordu. her geldiklerinde menüden farklı bir şey denerdi ve şimdiye kadar beraber sadece dört kere gelmiş olmaları yardımcı olmuyordu.

bu yüzden menüde ne varsa almaya karar vermişti.

cebindeki son parayı buna harcamış olmasını umursamıyordu. taehyung'un bu kadar yemeği bitiremeyecek olmasını da umursamıyordu. eğer isterse hepsinin sadece tadına bakıp en beğendiğini yiyebilirdi ya da hepsinden biraz yiyip şişene kadar durmayabilirdi.

tamamen taehyung'un keyfine bağlıydı ve bundan sonra da böyle olacaktı.

elinde torbalarla tekrar arabaya bindiğinde bayan kim "orduyu mu besleyeceksin?" dese de umursamadı. cevap vermeden oturduğu yerde sessizce şoförün arabayı çalıştırmasını bekledi. kısa sürede tekrar yola çıktıklarında ise derin bir nefes aldı. bir an önce gidip taehyung'u görmek istiyordu ve sabrı tükeniyordu.

ancak beklediğinin aksine yolculuk kısa sürmüştü. bunun sebebi düşüncelerine dalması mıydı yoksa başka bir şey miydi bilmiyordu ama geniş villanın girişinde dururken bunun bir önemi yoktu.

nihayet taehyung'u görebilecekti.

bayan kim zili çaldığında evdeki hizmetçilerden biri açtı kapıyı. bayan kim'e selam verdikten sonra jungkook'u gördüğünde ise şaşkınlıkla ona baktı.

"bay jeon! geri dönmüşsünüz?"

jungkook gülümseyerek yaşlı kadını onayladığında kadın rahatlamış bir nefes verdi. jungkook'un burda olması onlar için iyi bir şeydi. taehyung'un çocukluğundan beri bu evde çalışsa bile bayan kim'dem hala çekiniyorlardı. öyle ki çoğu zaman bayan kim'e bir şey söylenmesi gerektiği zaman jungkook söyler, kötü bir şey olduğunda ise suçu üstlenirdi.

üstelik jungkook, şu ana kadar bu evde çalışmış herkesten daha iyi geliyordu taehyung'a.

onun geri dönmesi bu yüzden herkes açısından daha iyiydi.

"tekrardan hoşgeldiniz."

"teşekkür ederim ajumma."

jungkook, kadını başıyla son kez selamlayıp bayan kim'in arkasından içeri girdi. daha sonra elindekileri mutfakta tezgaha bıraktı ve üst kata yürümeye başladı. taehyung'un odasının önüne vardığında ise derin bir nefes aldı.

taehyung bu kapının ardındaydı.

birkaç saniye sonra onu görecekti.

kendini buna hazırlamak için birkaç dakikaya ihtiyacı olsa da bayan kim bunu anlamazdan gelerek direkt kapıyı açtı ve içeri girdi.

oğlu yatağında uzanıyordu, yüzü asıktı. elinde monster high koleksiyonundaki bebeklerinden birini tutuyordu ve duvara bakıyordu. hiçbir şey yapacak gücü kalmamış gibiydi ki öyleydi de. yemek yemiyor, yatağından çıkmıyor ve kimseyle konuşmuyordu.

"taehyung?" dedi bayan kim sessizce "bak sana kimi getirdim."

taehyung, gözlerimi kırpıştırdı ancak bakışlarını duvardan çekmedi.

"umrumda değil."

"bence olmalı. hadi yeni korumana selam ver."

"selam." dedi taehyung ama bakışları hala aynı yerdeydi. duvar dışında bir yere bakacak gücü bile yokmuş gibi hissediyordu.

acıkmıştı. en son ne zaman yemek yemişti? hatırlamıyordu ancak yemek yeme düşüncesi bile midesinin bulanması içi yeterliydi.

"taehyung?" jungkook daha fazla dayanamayarak yaslandığı yerden çekildi ve yatağa doğru birkaç adım attı. taehyung ise duyduğu çok tanıdık sesle bir anda güç kazanmış gibi bakışlarını çevirmiş, tahmin ettiği gibi karşısında jungkook'u gördüğünde ise anında gözleri dolmuştu.

"jungkook?" güçsüz çıkan sesiyle birlikte yerinden hafifçe doğrulup sırtını yatak başlığına yasladı. ağzından kaçan hıçkırıkla birlikte gözyaşları da akmaya başladı ardından. onu çok özlemişti ve karşısında böyle dururken kendini tutamayacaktı.

aynı şekilde jungkook da taehyung'un ağlaması üzerine zaman kaybetmeden yaslandığı yerden dorğulıp yatağın kenarına oturdu. arabada aklından yaptığı bütün provalar boşa gitmiş gibi hissediyordu çünkü ne diyeceğini bilmiyordu.

ancak bir şey demesine gerek yoktu, taehyung anında elindeki bebeği kenara bırakıp kollarını jungkook'a sararken ikisinin de konuşmasına gerek yoktu.

sadece birbirlerine ihtiyaçları vardı.

bu yüzden jungkook da zaman tereddüt bile etmeden kollarını taehyung'un beline sarıp esmer tenliyi iyice kendine çekti. taehyung bunu fırsat bilerek yüzünü jungkook'un göğsüne gömmüş ve derin nefesler almaya başlamıştı.

"taehyung-"

"bir daha gitme nolur."

"gitmeyeceğim." jungkook, taehyung'un ağlamaklı sesine karşı fısıldadığında esmer tenlinin hızla akan gözyaşlarını hissedebiliyordu. onu daha önce hiç böyle ağlarken görmemişti. bileğimi burktuğu zaman dahil.

"ben git desem de gitme." taehyung burnunu çekti. yumruk yaptığı elleriyle tişörtü avuç içine aldı. jungkook'un gitmeyeceğinden emin olmaya çalışıyor gibiydi.

"söz veriyorum." diye fısıldadı jungkook "bir daha seni asla bırakmayacağım."

taehyung cevap verme ihtiyacı hissetmedi. içli içli ağlıyor, ne hemen yanlarındaki annesini ne de jungkook ile bir ay önce yaşadıkları tartışmaları umursuyordu.

bayan kim ise, ikisinin barıştığına emin olduğu için bir şey demeden odadan çıkmıştı. gerisini aralarında halledebilirlerdi. jungkook geri döndüğüne göre endişelenmesi gereken bir oğlu yoktu da artık. o, her şeyiyle ilgilenirken kendisi de şirketindeki işlere odaklanabilirdi.

diğer yandan bayan kim'in gitmesini fırsat bilen jungkook, kendini kasmayı bıraktı ve taehyung'u kucağına çekerek gözyaşları yüzünden ıslanmış yanaklarını öpmeye başladı.

"özür dilerim."

"lütfen." dedi taehyung iç çekişleri arasında "sonra konuşalım." diyerek beline bacaklarını sıkıca dolamış çocuğu onayladı jungkook. hiçbir şey yaşanmamış gibi davranmak tam olarak ihtiyacı olan şeydi.

"sana bir hediyem var." jungkook konuyu değiştirmek için konuştuğunda taehyung bir saniyeliğine de olsa iç çekerek ağlamayı bırakmış ve meraklı gözlerle jungkook'a bakmıştı.

"ne hediyesi?"

"gidip hemen getirmemi ister misin?"

"gitme."

"taehyung-"

"lütfen."

"kucağımda seninle gidemem ki." diye mırıldandı jungkook. bir çözüm ararken taehyung umursamazca omuz silkiyordu sadece. hediyenin ne olduğu o kadar umrunda değildi, jungkook'un kesinlikle bir saniye bile yanından ayrılmasını istemiyordu.

jungkook ise bunun tam tersini düşünüyordu. bayan kim'in dediğine göre taehyung dünden beri yemek yememişti ve daha fazla aç kalmasına izin veremezdi. bu yüzden kucağındaki bedeni sadece birkaç dakikalığına da olsa ayrılmaları gerektiğine nasıl ikna edeceğini düşünürken açık kapının önünden geçen evin hizmetlilerinden biri imdadına yetişmişti.

"ajumma? mutfağa bıraktığım torbaları getirebilir misin?" mahcup bir şekilde kucağındaki taehyung'u işaret ettiğinde kadın gülümseyerek jungkook'u onaylamış ve mutfağa doğru ilerlemeye başlamıştı. taehyung, jungkook'a bu kadar düşkünken onu nasıl kovmuştu hiçbiri anlayamasa da nihayetinde kavuşmuşlardı. önemli olan da buydu.

"ne aldın bana?" taehyung, gözyaşları arasında başını jungkook'un göğsünden kaldırdıktan sonra sordu.

"ağlamayı bırakırsan söylerim." dedi jungkook gülümseyerek "zaten bitik durumdasın ağlayarak daha fazla yorma kendini."

"ama seni özledim."

"ben de seni özledim ama bak ben ağlıyor muyum?"

"banane?"

taehyung, daha da inatlaşarak kollarınu jungkook'un boynuna iyice doladıktan sonra aynı şekilde zaten beline sarılı bacaklarını da sıkılaştırdı.

böylece jungkook artık istese de gidemezdi.

jungkook gülümsedi, elini taehyung'un beline sardı. o kadar zayıftı ki bu jungkook'u sinirlendiriyordu. onu son gördüğünde 60 kilonun altına düşmüştü. şimdi ne durumda olduğunu düşünemiyordu bile.

onu kurtaracaktı.

bayan kim sadece geçici bir süreliğine diyeti kesmesine izin vermiş olsa bile jungkook, taehyung'un sağlığına kavuşana kadar yediğinden emin olacaktı.

düşünceleriyle beraber elleri taehyung'un belinde dinlenirken yüzünü saçlarına yasladı. saçları yumuşacıktı. iyi beslenemedikleri için taehyung gibi güçsüz kalsalar da hala yumuşaklardı.

ve güzel kokuyordu.

"beni gerçekten özlemiş olmalısın." taehyung, jungkook'un saçını koklayıp durmasına karşı hafifçe kıkırdağında jungkook başını salladı.

"yemin ederim çok özledim taehyung."

"ben de." dedi taehyung jungkook'un başını kaldırıp göz göze gelmelerini sağladığında "seni çok özledim."

henüz sakinleşebilmiş taehyung'un gözyaşları tekrar şiddetle akmaya başladığında jungkook elini yanağına yasladı.

"hayır, hayır ağlama. bundan sonra beni hiç özlemeyeceksin çünkü hep yanında olacağım, tamam mı? zaten yorgun görünüyorsun taehyung lütfen ağlamana dayanamıyorum."

"ağlamıyorum ki." taehyung hıçkırıkları arasında konuştu. kendini sakinleştirmek istese de elinde değildi. son bir aydır içine attığı bütün kötü düşüncelerin zehrini akıtıyor gibiydi. jungkook'un varlığı bile böyle bir etkiye sahipti onda.

ancak, o an içeri giren kadın dikkatinin tekrar dağılmasını sağlamıştı.

torbaları jungkook'un işareti üzerine yatağın üstüne bırakırken taehyung yerinde heyecanla kıpırdanmaya başladı.

"onlar ne?"

"bekle." dedi jungkook kadın odadan çıkarken. elini taehyung'un kalçasına yerleştirdi ve kucağından kaldırarak yatağa oturmasını sağladı. ancak taehyung temasın kesilmesini istemediği için sağlam bacağını jungkook'un uyluğunun üstüne yerleştirmişti.

jungkook, taehyung'un bu hareketine gülümsedi. sürekli taehyung ile tekrar karşılaştıklarında aralarının açılmış olmasından korkuyordu ancak hiçbir şey değişmemiş gibiydi. hatta taehyung sanki bu bir ay hiç yaşanmamış, hiç ayrılmamışlar gibi davranıyordu ki bu iyi bir şeydi. özlem giderdikten sonra konuşup anlaşabilirlerdi.

şimdi sadece özlem gidermeleri gerekiyordu.

bu yüzden torbadan önce sushi doldu paketi çıkarttı jungkook. taehyung'u güzelce besleyecek, doyduğundan emin olana kadar da durmayacaktı.

"oh? yemek miydi?" dedi taehyung pakete bakarken. biraz hayal kırıklığına uğramış hissediyordu. yemek yemek için iştahı yoktu. "aç değilim ki ben."

"hmm?" dedi jungkook taehyung'un saçlarını okşarken. aç olduğunu biliyordu. bayan kim'e göre tüm gün hiçbir şey yememişti. "ama her zaman aç olduğumuz için yemeyiz ki. bazen sadece yemek için yeriz."

"kilo almaz mıyız öyle?"

"yediğin her yemeği kilo olarak düşünme. bunu ihtiyacın olan protein ve vitamin olarak düşün."

"ama bu sushi?"

"içinde balık var?"

"jungkook-"

"lütfen taehyung. bir ısırık al en azından. benim için."

taehyung, istemeyerek de olsa başını salladı, bu da jungkook'un yüzünde büyük bir gülümseme oluşmasını sağladı. bir aydır hissettiği acılar sanki gitmiş gibiydi. jungkook yanında yokken hiç olmadığı kadar yalnız hissediyordu. hayatında kimsesi yokmuş gibiydi. o yokken kendi düşünceleri arasında boğuluyordu.

jungkook ise bunu sadece bir saniyelik gülümsemesi ile dindirmişti.

taehyung, bunun üstüne gülümsedi. jungkook'un büyük bir heyecanla chopstickleri ayırıp paketten sushiyi aldı. taehyung'un yatağının yanındaki komodinin üstüne yerleştiği soya sosuna batırdıktan sonra ise taehyung'un dudaklarına yasladı sushi'yi.

diğer yandan taehyung ise, jungkook'un hevesli ifadesine rağmen yemek yiyebilecek gücü bulamıyordu kendinde. yemek yeme düşüncesi bile midesini bulandırıyordu ve bundan nefret ediyordu.

normal olmak istiyordu.

bunun için kendini zorlayarak dudaklarını araladı ve küçücük bir ısırık aldı. o kadar küçüktü ki taehyung yediği şeyin tadını alamamıştı bile. buna rağmen kusacak gibi hissediyordu.

çenesi titremeye başladı, gözleri anında doldu ve kendini dudaklarına yaslanan sushiden geri çekti. yapabileceğine inanmıyordu.

"jungkook-" dedi gözyaşları arasında. ağzındaki lokmayı ne çiğneyebiliyor, ne yutabiliyor ne de geri çıkarabiliyordu. aldığı küçücük ısırığı dişlerinin arasındayken sadece jungkook'un bir çözüm bulmasını umuyordu.

"yapamayacağım."

"tamam sorun değil." dedi jungkook sakince. boştaki elini taehyung'un çenesine yasladı ve ağzındaki lokmayı çıkartmasına izin verdi.

"tekrar deneyelim tamam mı? sushi istemezsen başka şeyler de aldım. çorba da içebilirsin, hm? daha kolay olur senin için."

"sushi istiyorum." dedi taehyung burnunu çekerek. uzun zamandır sushi yemiyordu ve en sevdiği yemeği geri çevirmek istemiyordu.

"tamam sushi olsun. hangisini istersin? california roll, fuji roll? ne istersen?"

"fuji roll olsun."

"tamam güzelim." dedi jungkook hafif bir tebessümle. taehyung ağlamayı yeni kesmişken yemek yiyemediği için tekrar ağlaması onu üzüyordu.

"beraber yiyelim mi? önce ben bir ısırık alayım sonra sen?"

"lütfen." dedi taehyung. yemek yiyebilmek için ufak da olsa bir motivasyona ihtiyacı vardı.

bu yüzden jungkook, chopstickleri ile tuttuğu fuji roll'dan bir ısırık aldı. lezzetliydi, oldukça lezzetliydi ve bunu da taehyung'a belli etmek için elinden geleni yapıyordu.

"tanrım!" dedi gülümseyerek "bu restoranın neden en sevdiğin olduğunu anlayabiliyorum."

"güzel mi?"

"çok güzel."

"öyle mi?"

"evet güzelim. sıra sende hadi."

taehyung başını salladı. jungkook'un kendisine uzattığı yarısı ısırılmış sushi dilimine baktı ve derin bir nefes aldı. yapmak istiyordu. yemek yemeye ihtiyacı vardı. midesi kendisine yemesi için yalvarıyordu ama sahip olduğu iştahsızlığın önüne geçemiyordu.

"özür dilerim." tekrar hızlanan gözyaşları arasında konuştuğunda jungkook derin bir nefes aldı. taehyung resmen duygu karmaşası yaşıyordu ve elinden ise hiçbir şey gelmiyordu. belirli dakikalar arasında ağlaması kesiliyor, sonrasında ise tekrar şiddetle ağlıyordu. ne kadar yorulduğunu tahmin edemiyordu bile jungkook.

"sorun değil." dedi iç çekerek. bir çözüm bulamaya çalışıyordu. açlıktan bayıldığım için serum verilmiş çocuğun tekrar aynı şeyleri yaşamasını istemiyordu. gözünün önünde aç olduğu halde iştahsızlığı yüzünden kıvranmasını istemiyordu.

"seni oyalayacak bir şeyler yapmak ister misin?"

"nasıl yani?"

"bir şeyler izleyebiliriz. barbie, gossip girl, ne istersen."

"yemek?"

"şimdilik bekleyebilir." dedi jungkook, ancak tabi ki planı bu değildi. taehyung'u yemeği düşünmediği ve odaklanmadığı sırada beslemeyi planlıyordu.

bu da işe yaramazsa ne yapacağını bilmiyordu.

"gossip girl izleyelim." dedi taehyung burnunu çekerek "sen yokken bir kere izlemeyi denedim ama çok üzüldüm ve ağladım."

"öyle mi?"

"öyle tabii. sensiz izleyemedim ki."

"tamam, şimdi izleyelim hadi."

taehyung, heyecanla yerinde kıpırdandı. bacağını jungkook'un üzerinden çekti ve yatağın yanında duran diz üstü bilgisayarı almak için eğildi. o sırada jungkook ise yatağın üstünde duran bütün torbaları toparlıyor, içinden çıkan yemekleri sırayla komodinin üstüne diziyordu. uygun olduğunu düşündüğü bir anda tekrar taehyung'a yemek yedirmeyi deneyecekti.

bu da yatakta sarılarak uzanıp diziyi izlemeye başladıktan 20 dakika sonrasıydı. taehyung tamamen önündeki diziye odaklanmıştı. yine serena'nın ne kadar sinir bozucu olduğundan bahsediyordu. o sırada jungkook'un komodin üzerinden chopsticklerle başka bir fuji roll aldığını fark edememişti bile.

"küçük bir ısırık alabilir misin? benim için?"

taehyung, istemeyerek de olsa başını salladı ve sushi diliminden çok ufak bir ısırık aldı. eğer bu şartlar altında olmasalardı jungkook bunu sevimli bulabilirdi bile, kedi gibi ısırıyordu.

ancak durum çok farklıydı.

taehyung, ağzındaki küçük lokma yüzünden rahatsız hissetmeye başlamıştı. büzdüğü dudakları ve dolmuş gözleriyle jungkook'a baktığında jungkook iç çekti.

"sen olsan kimi seçerdin? dan mı nate mi?"

"nate." dedi taehyung burnunu çekerken. soruya cevap verebilmek için lokmayı çiğnemeye başladığını fark etmemişti bile "ama serena benim kadar zeki olmadığı için dan'i tercih ediyor."

"ben  de nate'i seçerdim." jungkook, taehyung'u onayladığında esmer tenli gülümsemiş ve ağzındaki lokmayı yutmuştu. bu da karnında bir ağrı oluşmasına sebep olmuştu. uzun süreli açlığın ardından küçük de olsa bir şeyler midesine girdiği için açlık hissi kendini daha çok belli etmeye başlamıştı.

ancak taehyung'un hala iştahı yoktu.

bu ise jungkook için sorun değildi. belirli aralıklarla taehyung'a küçük ısırıklar aldırmaya ve dikkatini dağıtmaya devam ediyordu. bu o kadar yavaş gerçekleşiyordu ki tek lokmalık bir dilim sushi'yi bitirmeleri 20 dakikadan daha uzun sürmüştü. 

sorun etmiyordu. kesinlikle sorun etmiyordu. çünkü taehyung yedikçe iştahı biraz daha açılıyor gibi hızını arttırıp ısırıklarını büyütmeye devam ediyordu. birkaç saatin sonunda tek seferde bir dilim sushi'yi yiyebilmişti bile.

nihayet doyduğunu söylediğinde ise jungkook onu daha fazla zorlamadı. nerdeyse bir kişiyi doyuracak kadar yediği için sözüne güveniyordu, gerçekten doymamış bile olsa bugün büyük bir adım atmıştı. onu daha fazla zorlamak istemiyordu.

bunun ise sadece geçici olduğunu biliyordu. taehyung'un iyice ilerlemiş yeme bozukluğunun tedavisi için daha çok yol kat etmeleri gerekiyordu.

bütün süreç boyunca ise taehyung'un yanından bir kez bile ayrılmayacaktı.

-

bölüm sonu

barıştıkları bölümde sadece özlem gidersinler istedim sonrasında herrr şeyi konuşacaklar evet 🤝

ben gossip girl izleyeli seneler oldu aklımda ne kaldıysa öyle yorumlatıyorum taehyunga wjcnwjek

brave girls dağıldığı için üzüntüden fici angst bitirme dürtülerim 📈

diğer bölümü de attım  ⬇️⬇️⬇️

Seguir leyendo

También te gustarán

8.7K 865 25
Baş ağrıtan cinsten bir gıcırdama ile açılan kapıya döndü bakışlarımız. Onlardan birinin geldiğini sanıp dönecekken gardiyana doğrultulan silahtan bi...
2.4M 211K 33
Ama New York'a geldiğimden beri bir kokusu var. for vanilla baby
585K 55.3K 39
[💻📚] "yeni normalde yaşadığımız aşkımız elbette şartlara ayak uydurmak zorunda."
770K 63.7K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar taekook