LİYUZA

By nefesalsiktiret

644K 32.5K 6.3K

Acılarla dolu bir kız ne kadar iyileşebilir ki? (Aile kurgusu ya da abi kurgusu dediğiniz şeyden) 🍂 •Bu hika... More

Karakter Tanıtımı
1. Bölüm: Gerçekler
2. Bölüm: Yabancılar
3. Bölüm: Korkuların Sonucu Hatalar
4. Bölüm: Yalanlar ve Yalancılar
5. Bölüm: Vedalar Acıdır Acıtır
6. Bölüm: Ev Var Evim Yok
7. Bölüm: Yargısız İnfaz
8. Bölüm: Silinmeyen İzler
9. Bölüm: Kaybolmuş Ruhlar
10. Bölüm: İncinmiş Beden
11. Bölüm: Sınır
12. Bölüm: Sonsuz Lanet
13. Bölüm: Mahvolmuş Hayatlar
14. Bölüm: Babasız Çocuklar
15. Bölüm: Tutsak
16. Bölüm: Gidişler ve Bitişler
17. Bölüm: Bir Nefes Kadar Yakın
18. Bölüm: İhtimal
19. Bölüm: İnanmıyorlar
20. Bölüm: İhtimal Yok
21.Bölüm: Sinir
22. Bölüm: Tadını Çıkar
24. Bölüm: Tebessüm
25. Bölüm: Yapamam
26. Bölüm: Geçmişin İzleri Yarabandıyla Kapanmaz
27. Bölüm: Sır
28. Bölüm: Ölüme Terk

23. Bölüm: Şirket

7.2K 572 210
By nefesalsiktiret

Hello. I'm heree.

Nasılsınız, nasıl gidiyor?

Çok geç oldu bir çoğunuz kitabı unuttu (ben de dahil) biliyorum ve bunun için çok üzgünüm. Ama cidden elimde olan durumlar değildi. Uzun süredir bazı sorunlar yaşıyorum bunların başında da sağlık geliyor. Hâlâ iyi değilim ama buraya dönmenin vakti gelmişti ve geçiyordu. Bölümü bitirir bitirmez atıyorum.

Bir sonraki bölümü de yakın zamanda atacağım.

Yıldızımızı parlatabilirsin💞

Sınır= 350oy 170 yorum

Medya: Çakır Ahter

Bölüme geçelim. İyi okumalar.
 
🍂

"Neden uyanıksın bu saatte? Bir şey mi oldu?"

Vuslat'a anlatmak mantıken doğruydu ama sinirli biriydi ve vereceği abartı bir tepkiden korkuyordum. Ben kararımın doğruluğunu sorgularken Vuslat'ta tek dizini yatağıma koymuş ve üstüme eğilmiş bir şekilde ateşime bakıyordu.

"Ateşin de yok. Bir yerin falan mı ağrıyor?"

Yüzümü avuçlarının arasına alıp kaldırırken gözleri gözlerimdeydi. Yine bir şeyler söyleyecek gibi olduğunda ellerinin üstüne ellerimi koyup yüzümden çektim ama ellerini hâlâ bırakmamıştım. Endişelenmemesi için yüzüme zoraki bir tebessüm yerleştirip konuşmaya başladım.

"İyiyim. Otursana, zamanın varsa biraz konuşalım."

Kaşlarını hafifçe çatarak yüzümü süzdü. Daha sonra gözlerini ellerindeki ellerime indirdi. O an utandığım için ellerimi çekmeye çalıştım ama bırakmadı. Üstteki ellerimi büyük avuçlarının içine alıp yatağa oturdu.

"Çekme ellerini üşümüşler ısıtayım. Ve sana ayıracak zamanım her zaman var."

Hafifçe kafamı sallayıp konuşmaya başladım.

"Şimdi bir şey söyleyeceğim ama önce birkaç ricam var. İlk olarak söyleyeceğim şey aramızda kalacak ve aileden kimse bilmeyecek."

Kaşlarını biraz daha çatıp yüzüme sorgular şekilde baktı.

"Bakma öyle. Söz vermezsen söyleyemem."

"Tamam minik. Söz."

Hafifçe sırıtıp konuşmama devam ettim.

"Aynı zamanda çok sinirlenmeyeceksin, bağırmayacaksın ya da ani tepkiler vermeyeceksin."

Söylediklerim onu germiş olacakki yerinde huzursuzca hareket etti.

"Liyuza korkmaya başlıyorum. Söz hadi söyle artık."

Birkaç saniye gözlerine bakıp kafamı sallayarak ayağa kalktım ve telefonu komodinin üzerinden aldım. Mesajı ellerim hafiften titreyerek açtım ve tek eline telefonu verirken boştaki elini ellerim arasına aldım.

İlk tuttuğum eline gözleri değdi. Yüzünde çok hafif bir tebessüm yer buldu ama telefona bakmasıyla o tebessüm anında silindi. İlk çenesi kasıldı sonra gözleri beni buldu. Alttan alttan masum bakışlar atıyordum. Gözlerini kapatıp bir şeyler mırıldandı.

Gözlerini açtığında yüzü gevşemişti. Kedini sakin tutmaya çalıştığının farkındaydım.

"Ne zaman gördün bunu?"

"Dün gece uykumdan uyanınca gördüm. Sadece senin bilmen gerektiğini düşünüyorum. Diğerleri boşu boşuna stres olmasın."

Gözlerimde olan gözlerini birkaç kere kırptığında göz pınarlarında yaşların biriktiğini fark ettim. Onun elinde olan ellerimi kendine çekip beni göğsüne yasladı ve saçlarımı nazikçe okşamaya başladı.

"Sana o kadar şey söylememize rağmen hâlâ bizi düşünüyorsun. Bizim kalbimiz taştan da seninkisi pamuktan mı?"

Burnunu çekip yüzümü avuçlarının arasına aldı. Yüzyüzeyken alnımdaki saçları geriye çekip konuşmaya başladı.

"Bana söylediğin için teşekkür ederim miniğim. Sen kafana takma abin halledecek."

Kafamı olumu anlamda salladığımda Vuslat ayağa kalktı. Tek elindeki telefonu gösterdi.

"Bir süre bende kalması lazım. Ben sana yeni bir hatla telefon alırım akşama."

"Çağın bana dün akşam yemeğinde vermişti zaten."
"Yeni hatta verdi mi?"
"Evet."

"Numaralarımızı?"
"Onları da kaydetmiş."
"İyi bari."
Kafasını onaylar şekilde salladı ve birkaç saniye düşünerek tekrar konuşmaya başladı.

"Kahvaltıya götüreyim mi seni?"

"Aslında uykum var, uyumak istiyorum."

"Yapma Liyuza. İkimiz de uyuyamayacağını biliyoruz."

O yatağa tekrar otururken ben gözlerimi kaçırdım.
"Liyuza yapma bunu. Kendini dış dünyaya kapatma."

Yüzüme gelen birkaç tel saçı arkaya atıp yüzümü avuçlamasıyla göz göze geldik.
"Kendini korumaya çalışıyorsun biliyorum ama ben yanındayken buna ihtiyacın yok."

"Kendimi koruduğum falan yok. Sadece yorgunum ve dinlenmek istiyorum." diyerek yüzümü ellerinden kurtardım ve sırtımı ona dönerek yatağıma yattım.

Derin bir iç çekme sesi geldi. Birkaç dakika sonra da kapanan kapının sesi yankılandı odada. Arkamı döndüm ve kontrol ettim. Gitmişti.

Gözlerimi kapatıp kendimi uykunun kollarına bıraktım. Uyursam geçer gibiydi.

🍂

Çakır: "Ohoo prenses hazretleri güzellik uykusundan uyanamamış anlaşılan."
Kıvanç: "Gerizekalı bağırma korkacak kız."
Çakır: "Mal sesimi duymadan nasıl uyanabilir. Hem bana abi diyeceksin demedim mi ben."

Dora: "Bence bırakalım uyusun, yorgun gözüküyor."
Çakır: "Aynen bırakalım da uyku düzeninin amına koyalım güzel kardeşim."
Dora: "Küfür etme abi. Liyuza uyanırsa duyar."
Çakır: "Dün söylediklerini duymadın heralde. Bizden daha geniş bir küfür ufku var."

Kulağıma doluşan konuşma sesleriyle huzursuzlandım. Zaten çok nadir uyuyabiliyordum, uykumda bile huzur yoktu. Mırıldanarak kafamı yastığa gömdüm.

Kıvanç: "Uyandı galiba."
Çakır: "Kafasını yastığa gömdüğüne göre siktirin gidin demek istiyor diye yorumladım."

Konuşma seslerinin susmamasıyla mırıldandım.
"Sabah sabah bi susmadınız."
Çakır: "Normal insanlar sabah konuşur zaten tatlım. Hadi güno müno kalk kahvaltıya."

Yüzümü yastıktan kaldırıp Çakır'a baktım ama odada yalnız değildik yanında Dora ve Kıvanç'ta vardı. Hepsi bana gülümseyerek bakıyorlardı.

"Ne sırıtıyorsunuz ya?" Kafamı tekrar yastığa gömüp konuşmaya devam ettim. "Benim uykum var siz gidin ben yatıcam."

"Olmaz öyle kardeşim gebeş kaplumbağa olmuş dedirmem kimseye."
"Abi millet sana kanalize mi olacak."

Kıvanç'ın konuşmasıyla Çakır'ın hafif gülüşü yankılandı odada.
"Aferin lan kapıyorsun abinden bir şeyler."

Asla susmuyorlardı ve kalan 1 gram uykumu da kaçırmışlardı. Öfleyerek doğrulmaya çalıştım. Korsem yine rahat hareket etmeme izin vermiyordu.

Yüzümü ekşittiğimi gören Kıvanç hızla yanıma geldi.
"Yardım edebilir miyim?"
Dokunmadan önce izin istemesi hoştu. Başımı onaylar şekilde salladım.

Elleriyle belimi sardığında ben de onun omuzlarından destek alarak dikleştim. Omzundaki ellerimi çözmemle o da ellerini çözdü ve geri çekildi.

"Sağ ol."
Yüzüme bakıp tebessüm etti.
"Ne demek."

"ENERRRRCCİİİİ hadi kahvaltıya!"
Çakır'ın çığlığıyla herkes garip garip ona baktı. Çakır ise hiçbirimiz umursamadan arkasını döndü ve odadan çıktı.

"Siz inin geliyorum ben de."
Konuşmamla gözleri kapıda olan Kıvanç ve Dora bana döndü. Sonra fazla uzatmadan dışarı çıktılar.
Ben de onların ardından yataktan kalktım ve elimi yüzümü yıkayarak aşağı indim.

Vuslat, Çağın, babam ve Aram işte oldukları için geri kalanlarla kahvaltımızı yapmış ve dağılmıştık. Çakır dövme salonuna gidecekken beni de götürmek istedi ama yorgunluğumu bahane ederek gitmek istemedim. Kırılmamıştı çünkü oraya gittiğimde tek kalacağımı ve sıkılacağımı biliyordu.

Çakır'ın da evden ayrılmasıyla herkes kendi halinde takılmaya başladı. Ben de odama çıkmış annemin benim için hazırlanmış olduğu kitaplıktan bir kitap seçmiş okuyordum. Ama bir sorunumuz vardı. Bu kitaplıktaki çoğu kitap benim zevkime uymuyordu.

Çok fazla kitap ayırt eden bir insan değilimdir ama cidden sevdiğim türden çok alakasız kitaplar vardı. Ben çoğunlukla romantik, dram ağırlıklı klasikler okurdum. Ve vazgeçilmezlerim şiir kitapları...

Elimdeki kitabı yanımdaki komodine bırakıp gözümü polisiye, gizem kitaplarıyla dolu olan kitaplıkta gezdirdim. Eskiden beri tek dostum kütüphanelerden ödünç aldığım kitaplardı. Hep kendime ait bir kitaplığım olsun,kendi kitaplarımda beğendiğim yerleri çizebileyim isterdim. Zaten kendi kitaplığımı istememin de tek nedeni altını çizdiğim yerleri tekrar tekrar okuyabilmekti.

Bu isteğim bir zamanlar aşırı uçuk bir hayaldi. İmkansız gibiydi. Bu gerçek beni çok üzerdi. Şimdi kendi odamda kendime ait bir kitaplığım vardı. Keşke kendi kitaplarımı seçme şansım da olsaydı.

Çalınan kapıyla kitaplıkta olan dikkatim dağıldı.
"Gelebilirsin."
Açılan kapının arkasında Vuslat belirdi. Gözleri kısa süre içinde beni buldu ve gülümseyerek baktı.

"Nasılsın? Napıyorsun minik?"
"İyiyim, oturuyordum öyle. Sen şirkette değil miydin?"
"Oradaydım. Birkaç önemli evrak evde kalmış, onları almak için geldim. Veee.."

Konuşurken yanıma doğru adımladı ve karşımdaki koltuğa oturmak yerine kolunu dayadı.
"Seni de yanımda götürmek istiyorum."
"Şirkete mi?"
Kafasını onaylar şekilde salladı.

"Neden ki?"
"Hissedarı olduğun yeri görmen lazım bence."
Aynen tek derdim isteğim de buydu zaten.

"Dalga mı geçiyorsun ya? Hem değilim ben hissedar falan."
"Onu babama anlatırsın güzellik. Annemin karnından çıktığımız andan itibaren hepimiz bir hissedarız."

Yüzümde bir süre gözlerini gezdirdi ve genişçe gülümseyen yüzü soldu. Sadece dudaklarındaki kısık tebessüm kaldı.
"Hem başka bir konuyu da konuşmak istiyorum."

Yüzüne sorgular bir şekilde baktım.
"Konuşmamız için şirkete mi gitmemiz lazım."
"Şöyle ki bugün acil konuşmamız lazım ve benim şirkete götürmem gereken evraklar da acil. Seninle uzun sürebilir konuşmamız ve evde o kadar oyalanacak vaktim yok. O yüzden benimle şirkete gelebilir misin? Lütfen."

Az daha yalvar hoşuma gitti. Nedenleri mantıklı geldiği için fazla uzatmaya gerek yoktu. Asla merak ettiğimden değil yani.
"Peki."

Yüzündeki sırıtış tekrar büyüdü ve kolunu yasladığı koltuktan ayırıp dikleşti.
"Tamam o zaman ben dosyaları bulurken sen hazırlan kapıda bekliyorum."
Kafamı onaylar şekilde sallamamla odayı terk etti.

Hızlıca dolaba göz gezdirdim. Şirkette Çağın ve babam da olacaktı. Onlar her zaman takım elbiseyle gidiyordu. Yanlarına yakışmak istiyordum. Bir süre uygun ve izlerimi kapatacak bir kıyafet aradım.

Dolapta bir sürü kıyafet vardı ve büyük ihtimal hepsini annem seçmişti. Gerçekten zevki mükemmeldi. Bir süre sora içime sinen bir kombin yapabilmiştim.


Bu yaz sıcağında uzun kollu şeyler giymek eziyet gibiydi ama Allah'tan alışkındım. Her şey gayet güzeldi ama  bir izmarit izi bariz bir şekilde belliydi. Masaya göz gezdirdiğimde makyaj malzemeleri gördüm ve içlerinden kapatıcı alıp izmarit izini kapattım. Gözlerimin altındaki morluklar dikkatimi çekince onları da kapattım. Sonra kirpiklerime bulaştırınca rimel de sürdüm derken bir de renkli nemlendiriciyle makyaj faslını tamamladım.

Zaten düz olan saçlarımı açtım ve taradım. Yaklaşık 20 dakikanın sonunda hazırdım. Yine dolapta bulduğum siyah küçük çantayı alıp içine telefon ve ne zaman odama geldiğini bilmediğim cüzdanı aldım. İçine baktığımda kimliğim bolca nakit ve bir kredi kartı vardı. Cüzdan konusunu daha sonra anneme sormayı aklıma kazıyarak odadan çıktım.

Aşağı indiğimde Vuslat kapının yanında bekliyordu. Bir süre yüzüm de dahil tüm vücudumu süzdü ve her zaman yaptığı gibi sırıttı.
"Çok güzel olmuşsun. Ama şu makyaja gerek yoktu. Normal halin daha güzel."

"Aynen, öyledir kesin."
Ona göz devirip kapıyı açtım ve onu arkamda bırakarak arabasına doğru ilerledim. Arkamdan geldiğini adım seslerinden anlıyordum.

Şirket eve çok yakındı gelmemiz 15 dakikamızı almıştı. Büyük ihtimal şirketle evin yakın olması planlanmış bir şeydi. Şirketin otoparkında arabadan indiğim an Vuslat yanımda belirdi. Elini belime koyarak nazikçe yönlendirdi.
"Beni takip et."

İçeriye girdiğimiz andan itibaren birkaç gözün dikkatini çekmeyi başarmıştık. Ve ilerledikçe daha çok göz üzerimizde geziniyor ve asla gözlerini çekmiyorlardı. Olmayan anksiyetemin krizini geçirmeme çok az kalmıştı.

"Niye bu kadar dikkatli bakıyorlar?"
"Ee şirkete her gün böyle bir afet gelmiyor."
"Oha abart."
Ani tepkimle ciddi durmayan çalışan yüzü yumuşadı ve hafif bir kıkırtı çıktı ağzından.

O bana şirketin kısımlarını anlatırken asansöre binmiştik. Vuslat bir kartı okuttuktan sonra kat düğmesine bastı ve asansör hareket etti. Kartı geri cebine koymayıp bana uzattı.

"Al bunu sana yaptırdım. Asansörün yönetici katına erişimi için. İleride tek başına geldiğin zaman ihtiyacın olur."
"İhtiyacım olacağını sanmıyorum."
"Olur olur. Hem ne olur ne olmaz yanında bulunsun."
"Sağ ol."
Elinden kartı aldım ve cüzdanımın kartlık kısmına koydum.

İşimi bitirdiğimde asansör de durmuştu. Vuslat'ın eli tekrar belimi buldu ve bir odaya ilerledik. Kapının kenarında gold bir tabelaya siyah bir şekilde Vuslat Ahter yazılmıştı. Kabul etmeliydim ki havalıydı. Odanın kapısının önünde asistanı için olduğunu düşündüğüm bir bölüm vardı ve yaklaşık 25 yaşında gözüken bir kadın oturuyordu.

Büyük ihtimal Vuslat'ın asistanıydı. Bizi gördüğünde ayağa kalktı. Vuslat'a bakarken gülümseyen gözleri yanındaki beni fark edinde garip bir hâl aldı. Resmen side eyes atıyor karı.

Biz odaya girdiğimizde kadın da kalkıp peşimizden içeri girdi.
"Hoş geldiniz Vuslat Bey."
Vuslat konuşmasıyla kadına doğru döndü.
"Hoş bulduk Burcu. Bugün olan toplantı saatini kontrol eder misin."
"Tabii." deyip elindeki tableti karıştırmaya başladı.

Konuşurken gözleri hiç bana değmemişti. Siyah saçları, beyaz teni ve uzun bacaklarıyla güzel bir kızdı. Üstüne giyip birkaç düğmesini açık bıraktığı gömlek ve siyah mini eteğiyle daha çekici duruyordu. Kimseye ön yargılı davranmazdım ama o benden hoşlanmadığını açık bir şekilde belli etmişti. Derdi neydi ki?

"3 saat sonra yani saat 15.30 da."
"Yarına erteleme şansımız var mı?"
"Kontrol edeyim."
Birkaç dakika sonra tekrar konuştu.
"Maalesef yarın programınızda boş yer yok. Sonraki gün de ihaleye az kaldığı için büyük zaman kaybı olur."

Vuslat sakalını karıştırırken düşünceli görünüyordu. O sırada kenardaki koltukları es geçip kendi koltuğuna ilerledi ve hafif geri çekip gözlerini bana çevirdi.
"Otur güzelim, ayakta kalma."
Gözlerimi kırpıştırıp yüzüne baktım.

"Senin koltuğun ama-"
"Oturmayacağım ben hadi."
Odadaki 3. kişinin varlığı beni aşırı rahatsız ediyordu. O yüzden fazla konuşasım bile yoktu. Vuslatı onayladım ve yanına gidip çantamı masaya bırakıp koltuğa oturdum. Vuslat'a baktığımda gülümseyerek bana bakıyordu göz göze gelmemizle göz kırptı ve "Aşırı yakıştın." dedi.

Ona gülümserken Burcu'nun odada olduğu aklıma geldi ve ona döndüm. Tiksinir gibi bana bakıyordu. Biraz sonra yüzünü ekşitecek gibiydi. Göz ucuyla yanımdaki Vuslat'ın ona döndüğünü gördüm ve geri Burcu'ya odaklandım. Vuslat ona bakınca o da gözlerini ona çevirdi ve bir anda bakışları değişti. Şimdi de fuck me eyes yapıyor reis.

"Toplantıyı en geç kaça çekebiliriz." Vuslat onun bakışlarına aldırmadan bana konuştuğu sesinin çok farklı, ciddi bir tonunda ona bu soruyu yöneltti. Burcu'nun gözü tekrar tabletini kaydı.
"En geç 17.00'ye alabilirim. Uygun mu?"
"Tamam öyle yapalım."

Vuslat evden getirdiği evrakları elinde daha sıkı kavrayarak bana dönüp konuşmaya devam etti.
"Ben şunları bi alt kata bırakıp geliyorum. Bi 5 dakika burada kalır mısın?"
Kafamı onaylar şekilde salladığımda yanağıma doğru eğildi. Geri çekilecektim ki Burcu'nun yanında onu bozmak istemedim ve sabit durdum. Ağzı kulağımın yakınında durdu ve "Korumalar kapıda kimse sana zarar veremez hemen geleceğim." dedi. Daha sonra saçlarıma dudaklarını bastırdı ve geri çekildi.

"Burcu sen Liyuza'ya bir kahve söyle lütfen. Sütlü ama şekersiz olsun."
Burcu yutkunarak onu onayladı.
Bi zort olmuş bu sanki.

Vuslat'ın son kez bana bakıp odadan çıkmasıyla kızın gözleri bana döndü ve masanın önündeki koltukların birine oturup bacak bacak üstüne attı. Ukala bir tavırla bana dönüp o rezil cümleyi kurdu.

"Olgun seviyorsun galiba."

🍂

Bitti.

Bölüm nasıldı? ↪️

Yeni karakter açıldı ve umarım hemen kapanır.

Vuslat ne söyleyecek sizce?↪️

Burcu'yu bir yolmamız yok mu?↪️

Gelecek bölüm görmek istediğiniz bir sahne var mı?↪️

En sevdiğiniz karakter kim?↪️

Yıldızımızı parlatmayı unutmayınn. Gelecek bölüm görüşürüz.

Öptüm, sevdim.

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 74.8K 76
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
BERDEL By Ayan Bela

General Fiction

72.2K 2K 84
{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesi...
SEKRETER By Beyza Alkon

General Fiction

1M 12.8K 19
Bacaklarımı araladı. "Ne yapıyorsun?" "Seni içiyorum."
241K 20.6K 41
Binbaşı Ömer KURT... Anne ve babası şehit olduktan sonra yetimhane de büyüyen Ömer, vatanım için son kanıma kadar savaşacağım diyerek asker olur. Kal...