skam | minsung

By lumistay

263K 26.9K 10K

"Bu hale nasıl geldin? Yoksa annen küçükken çizdiğin resimlerine iltifat etmedi mi? Ya baban futbol maçlarını... More

red flag
kim bilebilirdi ki
şaka gibi
sana göre değil
kimdin
han jisung veledi
stalk
ne kadar itersen o kadar isteyeceğim
ben kazandım
neden bu kadar huysuzsun acaba
senden nefret ediyorum
minhonun yeni favorisi
bak min jae
özür
date
ikinci bir şans
siren kılıklı
öküzlü ayraç
minho vazgeç
ve hayır seni yemem
benden hoşlanıyorsun
aşkını sikcem şimdi
ben cevabımı aldım jisung
var mı
minho-jisung
nefes alıp ver
kısmen
allah kahro
sirk
tüm kalbinle söyler misin peki
bu yüzden senden hoşlanmıyorum
jartiyer
stalk 2
söyle jisung
niye hepinizin kısmeti açıldı
sürekli kavga etmek zorunda mısın
melindayla yatmadığını söyle
babanı aramanın zamanı
tekrar baban olmama izin ver
ne zamandır sendeyim
beni sev ya da düşmanım ol

42 evren ve final

6.4K 601 268
By lumistay


Her şey nasıl burada bitmişti, bazen ben de anlamıyordum. Yıllarca belki de kimseyi kabul etmediğim kalbime aldığım, kabul ettiğim ilk adam Minhoydu. Asla onun gibi birinden hoşlanmam demiştim belki binlerce kere ama hayat ters köşeleri aşırı seviyordu.

Birbirimizi bulmamız ne kadar garip ve kalp kırıcı şekilde başlamış olsa da beraber olduğumuz günden bu yana Minho tamamen farklı bir kişiye dönüşmüştü. Hayır, bunu ben yapmamıştım. Hepsi kendi eseriydi ve buraya gelene kadar gösterdiği çabaları yüzünden onunla gurur duyuyordum.

Mezuniyete kadar süren son birkaç ayında okulda büyük bir başarıya erişmişti, hayalleri olmayan Minho gitmiş koyduğu hedefi ve hayalleri için çalışan Minho gelmişti. Hayatımda onun bana verdiği sevgi ve değer kadar saf bir sevgiyi kimsede hissetmemiştim.

O değişirken ben de olduğum gibi kalamamıştım, beni de değiştirmişti. Kendime sakladığım acılarımı, düşüncelerimi hem ona hem de arkadaşlarıma açabilecek hale gelmeme yardım etmişti. Tabi bunu yaparken kendini de bana açmayı öğrenmişti, onun hakkında birçok şey öğrenmiştim. Çocukluğundaki huylarına kadar ezberebilir hale gelmiştim.

Tabi bu süreçte tek biz değil arkadaşlarımızda da büyük değişimler olmuştu.

Felix, aramızda en süslü ve sosyal kelebeğimiz gibi dursa da içten içe birçok konuda kendine işkence etmeyi huyu edinmişti. Dış görünüşüne aşırı önem vermesinin kendini aç bırakması, bayılacak hale gelse de spor yapması, yemek yerken titreyen elleri ve bunun gibi daha bir çok huyu ona eziyet ediyordu. Minhoyla olan münasebeti de bunun tetiklenmesine en kötü açıdan yol açmış ve kendini korumak için oluşturduğu özgüveninin de yıkılmasına neden olmuştu. Onun bu hayattaki en büyük şansıysa Changbin olmuştu. Şimdiye kadar yaşadığı hiçbir ilişkide ona Changbin kadar ilgili ve sevgi dolu davranan birisini görmemiştik.

Sanki varoluşu sadece Felix için gibi tüm ilgi alanı oydu. Bir ilişkiye başladıkları andan itibaren evime sadece ağlamaya gelen Felix bu sefer mutluluktan ağlamaya gelir olmuştu. Kaybettiği parıltısı adeta tekrar güzel yüzüne yapışmış, engel olamadığı çocuksu huylarını köşeye atmıştı. Changbin ona hem aşkta, hem hayat düzeninde, hem akademik hayatında iyi geliyordu. İkisi birlikte olduklarında zayıf noktalarını kapatıp en güçlü hallerine bürünüyorlardı.

Jeongin ve Hyunjin gerçekten tamamiyle birbirlerine uyumlu asla ayrılmayan ama tek renk olan bir yapboz gibiydiler. Jeongin'in yetenekleri konusunda birçok şüphesi ve tedirginliği vardı. Sanat alanında okumak istediğini söylese de bunu başaramayacağını şakayla karışık söylerdi ama onun da ne kadar bunu kafaya taktığını görebiliyordum. Hyunjin belki de onun sanat alanında en büyük rol modeliyken şimdi aşkta da öyle olmuştu. Belki sanatla içli dışlı olduklarındandır bilmiyorum ama onlara baktığımda yağlı boyayla çizilmiş, eski bir melek tablosu aklıma geliyordu. Sanki evren onları mükemmel bir sanatla birbirleri için yaratmış ve birbirlerini bu sayede bulmalarını sağlamıştı.

Seungmin ve Chan dışarıdan tamamen kaosun elçisi gibi dursa da aslında en sessiz ikililerden biriydi. Bugüne yani mezuniyet gününe kadar ne kadar birbirlerini sevdikleri üç kilometre öteden görülür olsa da dayanmışlardı. O kadar birbirlerinin ruh eşiydiler ki ikisi de duygularını açıklamak için birbirine mektup yazmış, beyaz zarflara koymuşlardı. Salona girer girmez birbirine zarf uzatan ikiliyi görmekse bizim gülmemize neden olmuştu. Günün sonuna kadar dayanamayıp ikisi de bir köşede mektuplarını ağlayarak okuduktan sonraysa konuşmak bahanesiyle dışarıya çıkıp bozulmuş rujlarıyla geri dönmüşlerdi, galiba artık resmi olarak onlara da çift diyebilirdik.

Belki de aramızda birbirlerine olan bağları garip şekilde oluşanlarda başta gelebilecek olsalar da garip bir uyumları da vardı. Seung her zaman anında harlanıp sinirle söylenen tarafken Chan her zaman alttan alan ve sakin cevapları yüzünden çıkacak kavganın harını söndüren taraftı. Gerçekten de yaşlı ve evli bir kütüphane çiftinden farkları yoktu ama tatlıydılar.

Onların garip oluşan bağını yenebilecek güçteki tek garip bağ ise Minhoyla bendim. Aramızdaki ilişki bir yol olsa kesinlikle zig zaglı olurdu. Birçok olay yaşamıştık belki ama onu sevdiğimi anladığımda, onsuz kalacağımdan belki de emin olduğum için nefessiz kalmıştım. Onca olay üst üste gelse de , belki de boğulacak halde olsam da onun vücuduma yerleşen tek bir dokunuşu beni kurtarmaya yetiyordu. Bunu nasıl başardığını belki de ona onlarca kere sormuştum, her seferinde gülmüş ve yanağımdaki bene dudaklarını bastırmıştı. Çünkü cevabı basitti, varlığı.

"Bir yıl aynı okulda bizsiz ne yapacaksınız?"

Changbin alayla sorduğunda çoktan sıkılmaktan öldüğümüz mezuniyetten çıkmış, kendimizi gökyüzünü gören ilk parkta çimenlere atmıştık.

"Düşünmek istemiyorum."

Jeongin mutsuzca mırıldandığında Hyunjin onu göğsüne çekip susturmuştu. Hepimiz zor bir yıl olacağını şimdiden biliyorduk ama kimse şuan bunu düşünmek istemiyordu.

"Neden sessizleştin güzelim?"

Minho kulağıma eğilip fısıldadığında kafamı ona çevirip gülümsedim.

"Düşünüyordum. Hepimiz nasıl bu hale geldik diye."

Cevabımla birkaç kişiden gülüş yükselmişti, ardındansa sessizlik. Galiba şimdi bu konuyu düşünen taraf onlardı.

"Minhoyla Jisung'un aşık olacağını biri bana yılın başında söylese götümle gülerdim."

Chan'ın dediğiyle gülmüş ve Minho'nun havanın hafif esintisi yüzünden üşüyen ellerini tutmuştum. Oysa tek bacağını bükmüş diğerini uzatırken benim arkamda duruyordu, ellerimizse kucağımdaydı.

"Garip bir başlangıç yaptılar ama galiba evren onları böyle birleştirmeyi seçti." Seungmin'in yorumuyla onayladım. Evren garip çalışıyordu ve bundan oldukça emindim.

"Peki ya biricik dağ ayısıyla Seungmin?" Changbin güldüğünde kafamı Seung'a çevirip güldüm.

"Sadece sayfanın ucunu azıcık bükmüştüm, ne ara buraya geldik?" Chan kollarındaki Seungmin'e baktığında beklemediğimiz bir şekilde Seungmin ondan ayrılmıştı.

"Ne demek azıcık bükmüştüm?"

Hepimiz onun yine kitaplar söz konusu olunca yükselmesiyle kahkaha attığımızda bisüre kendimizi durduramamıştık. Chan hem bıkmış hem de gardını indirmiş şekilde bu konuyu halletmiştik demeye çalışıyordu. Görüntüleri o kadar komikti ki onlara gülmemek elde değildi. Seung sonunda nazı bırakıp ayrıldığı kollara döndüğünde kafamı yüzümdeki gülümsemeyle gökyüzüne çevirdim. Uzun zamandır bu kadar çok yıldızı görmediğim belki de fark etmediğim için hoşuma gitmişti.

"Siren kılıklı ve Changbin." Jeongin konuyu tekrar açtığında güldüm. Güldükçe Minho burnunu boynuma daha çok yaklaştırıyor, bazense gülünce şekil alan dudaklarımda parmağını varla yok arasında gezdiriyordu.

"Galiba buradaki Jeongin ve Hyunjin dışında hiçbir çift beklendik değildi?" Felix konuştuğunda onayladım, Minho'nun elleriyle tekrar ellerime dönmüş ve parmaklarımla oynamaya başlamıştı. Sohbete hiç katılmıyor oluşu onu rahatsız etmiyordu, bizi doğrusu benim gülüşümü dinlemeyi daha çok seviyordu.

"Jeongin'in bana kafa attığı an anladım, dedim bu çocuk benim kaderim."

Hyunjin'in hatırlattığı anıyla tekrar kahkaha patlattığımda herkes de benimle aynı haldeydi. Minho çenesini omzuma yasladığı için gülüşü kulaklarımı dolduruyor ve kalbimin hızla çarpmasına neden oluyordu.

"Öyle güzel gülme."

Ona dönüp fısıldadığımda yaramaz bir çocuk gibi burunlarımızı birbirine sürtüp inatla gülümsemişti.

"Nedenmiş?" Galiba hiçbir zaman onun bu flörtöz hallerinin kalbime yarattığı etki değişmeyecekti. Kalp atışlarım gözlerimden dahi hissedildiğinden elini göğsüme yerleştirdiğinde kafamı indirdim.

"Benimleyken hep böyle hızlı atacak mı?"

Sorusu yüzünden bile kalbim aynı hızıyla çarptığında gülümsedim.

"Atacak çünkü çok güzelsin." Minho cevabımla afallamış gibi bana baktığında gülümsedim. Bu sefer kalbi gözlerinde atan oydu.

"Sensin güzel." Yaramaz çocuk moduna tekrar döndüğünde güldüm ve ellerimizi tekrar birleştirip kucağıma yerleştirdim. Gözlerimi tekrar gökyüzüne çıkarıp derin bir nefes aldım.

"Güzel biziz."


Evren ne kadar garip işliyor olsa da belki de onu evren yapan ve bu kadar onu merak etmemize sebep olan şey buydu. Aynı gençlik gibi. Binbir zorluk ve dertle savaşıyor olsak da gençlik çok farklıydı, bir daha yaşama gücü ne zengin ne fakir hiçbir insanda yoktu. Onu özel kılan da buydu.

Gençlik zaten bunun içindi. Yaşamak, görmek, ağlamak, gülmek, aşık olmak, reddedilmek, platonik olmak... Bunların hepsi bir genç olarak yaşadığımızın göstergesiydi.

Çocukluğunu yaşayamamak, iyi ebeveynlere sahip olmamak, iyi ebeveynlere sahip olup ölümlerini izlemek... İnsanın hayatında birçok iz bırakıyordu ama bir izi bırakan varsa o izi iyileştiren ve silen biri de vardır. Bu belki sevgili, belki arkadaş, belki bitkiler, belki de sadece bir kitaptır.

Evrende bu düzen yüzünden belki de birçok acı var ama umut, tüm bunların en büyük düşmanı ve insanı bu düzene karşı ayakta tutan tek şey.

O yüzden ne gençliğinizi ne de umudunuzu harcamayın ve hiçbir şekilde kaybetmeyin.

42 hayat, evren ve her şeye dair nihai sorunun cevabı olarak tanımlanmış bir sayıdır. Umarım sorduğunuz her soruda, aradığınız her cevapta buraya bir kere daha uğrarsınız.


Daha farklı hayatlarda, daha farklı hikayelerde görüşmek üzere.


FİNAL

Continue Reading

You'll Also Like

60.1K 4.7K 25
minho, dans kursundaki platonik olduğu çocuğa yakınlaşmak için ortak arkadaşlarının yardımını ister. 7 11 2020
4.1K 715 12
Tanrı, acımasızca öldürülen Kim Seungmin'e katilini bulması ve ondan intikam alması için bir şans verir. ........ "Çünkü sen ölmeye doğdun." ...
77.2K 6.1K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
39.1K 2.9K 18
lee: yanlış lee'ye yazdın ben minhow