tuğra: kızım
tuğra: bak nolur düzgün dur
tuğra: sürtme ayağını bacağıma amk
tuğra: kulüp toplantısındayız
tuğra: odaklanamıyorum bi boka
bade çevrimiçi
yazıyor...
bade: ;)
bade: sen de benden uzağa oturmayacaktın
bade: hem bu sefer sadece ayağımı bacağına sürtmekle kalmazdım🤭
tuğra: ananı sikeyim ya
tuğra: sen üzerine alınma ama bebeğim
tuğra: genel
bade: iyi misin sen Tuğra ahahsjakwksks
tuğra: değilim
tuğra: hiç iyi değilim
tuğra: zaten göt kadar masa yapmışlar şu siktiğimin kafesinde
tuğra: herkes dip dibe
tuğra: bunaldım lan bunaldım
bade: beni ısrarla kulübünün toplantısına getirmek isteyen sendin
tuğra: ben nerden bileyim böyle olacağını
bade yazıyor...
çevrimiçi
yazıyor...
bade: tuvaletlerin olduğu kısma gitsene
bade: geliyorum ben de birazdan
tuğra: neden ki
bade: sence geri zekalı?
tuğra yazıyor...
çevrimiçi
yazıyor...
tuğra: bilmem
tuğra: her açıdan olabilir
bade: aynen
bade: sen git bekle
bade: her açıdan şey ederiz biz
tuğra: tamam o zaman
tuğra: kalkıyorum ben
tuğra: kalktım hatta şu an
tuğra: bekliyorum
bade: aferin
bade: bekle
—
Tuğra'nın masadan ayrılmasının ardından kısa bir süre sonra ben de ayaklanmış, az önce onu gönderdiğim yere doğru adımlamıştım. Çok geçmeden de tuvaletlerin olduğu koridora ulaşmıştım.
Daha önce geldiğim bu mekandan bildiğim kadarıyla tuvaletlerin olduğu kısımda bir de çocuklu kadınlar için bebek emzirme odası vardı ve şu anda da mekânın içersinde kimsenin çocuğu varmış gibi gözükmüyordu. Dikkatimden kaçtıysa orasını bilemeyecektim tabii.
Erkekler tuvaletinin önünde öylece yere bakarak bekleyen Tuğra benim geldiğimi fark ettiğinde daha fazla oyalanmadan onun elinden tuttuğum gibi tuvaletlerin çapraz tarafında olan bebek emzirme odasına soktum onu. Ardımızdan da kapıyı kilitledim.
İçeride çift kişilik bir koltuk ile ikili lavabo kısmı vardı ve bebek emzirme odasına göre fazlasıyla ferah bir yerdi. Beyaz renk ağırlıklı döşenen oda gereksiz derecede şatafatlıydı. Lakin şu an bu bizim umursayacağımız en son şey bile değildi.
Sırtını kapıya yaslamış olan Tuğra anlamsız bakışlarla etrafı süzerken çenesinden tutup yüzüme çevirdim odağını. Boş boş ayrıntılara takılmaya gerek yoktu sonuçta.
Daha fazla sabretme gereği duymadan parmak uçlarımda hafifçe yükselip dudağına uzandığım sırada Tuğra ellerini belime yerleştirip bana engel oldu. Bense bu hareketine karşılık kaşlarımı çatarak çıkışmama engel olamamıştım.
"Tuğra yine hastayım diye başlamayacaksın herhalde!"
İyileşeli kaç gün olmuştu ve zaten biz de daha yeni yeni görüşebiliyorduk. Gerçi o da saçma salak kulüp toplantısı sayesindeydi ama orası da ayrı bir meseleydi!
"Masadan ikimizin de ayrıldığını fark etmemeleri imkansız. Çok oyalanmadan içeri dönmemiz lazım güzelim. Ödevlerden sınavlardan bir türlü baş başa kalamadığımızın ben de farkındayım ama..."
Onun bahanelere sığınıp boş boş konuşmasına izin vermeden bu sefer parmak uçlarımda yükselmek yerine onu ensesinden kendime doğru çektim ve dudaklarımızı birleştirdim. Boş bir anına denk geldiğim için bunu yapmam hiç de zor olmazken kollarımı boynuna sıkıca dolayarak aynı zamanda da geri çekilmesine engel olmuştum.
Her ne kadar Tuğra itiraz etse de benim onu öpmemle anında karşılık vermeye başlamış, ben de bundan cesaret alıp dudaklarımı aralayarak dilinin ağzımı keşfe çıkmasına izin verdim.
Resmen onunla öpüşmeyi özlemiştim!
Tuğra boy farkımızdan dolayı boynunu iyice bana doğru eğdiğinde ben de parmak uçlarımda yükselme gereği hissetmeden ona karşılık verdim.
Bir süre daha bu şekilde dudaklarımızın özlemini dindirmeye çalışırken Tuğra sanki kafasını eğmekten rahatsız olmuş gibi bir anda eteğimin altından kalçalarımı kavrayarak beni kucağına aldığında ben daha yaşadığım şaşkınlığı atlatamadan saniyeler içersinde az önce kendi sırtını dayadığı kapıya bu sefer ben yaslı bulmuştum kendimi.
Ona uyum sağlayıp tamamen sıyrılan mini eteğimi bile umursamadan bacaklarımı iki yanından beline doladım ve boynuna doladığım ellerimi saçlarına çıkarıp yavaşça çekiştirmeye başladım saç tutamlarını.
Tuğra bir yandan tek eliyle çıplak bacağımı okşayıp bir yandan dudaklarının hareketini daha da hızlandırırken diğer boşta olan eli de rahat durmamış, crop blazer ceketimden içeriye girmişti.
İşaret ve orta parmağındaki yüzüklerinin soğukluğu belimden gıdıklanmama neden olduğunda gülerek geri çekildim. Tuğra ise hiçbir şey söylemeden dudaklarının hareketlerini bu sefer boynuma yöneltti.
Bir de utanmadan az önce bir sürü gereksiz bahane sıralamaya kalkmıştı...
Sözlerine inat tutarsız tavırları beni güldürürken kafamı geriye doğru atıp ona daha fazla yer açtım. Bu sırada dağılan saçlarım bile umrumda değildi açıkçası. Sadece aldığım zevke odaklıydım.
Tuğra boynumdan göğüslerime doğru ilerlerken ona engel olan blazer ceketimin düğmelerine homurdanıp geri çekildi. Zevkten kararmış gözleriyle beni baştan aşağı süzdüğünde bir an ceketi üzerimden yırtıp atacağı bile aklımdan geçmemiş değildi açıkçası.
Çocuğu öyle bir çıldırtmıştım ki resmen bölüm başkanı olarak katıldığı kulüp toplantısını bile unutmuş, rastgele bir yerde benimle yiyişiyordu...
"Bade."
"Hmm?"
"Durmamız gerekiyor."
Kafamı olumsuzca iki yana salladım ve bu sefer ona doğru atakta bulunan taraf ben oldum. Pembe simli gloss'umla kaplı dudaklarımı çenesine değdirip ufak öpücükler bırakarak boynuna doğru kaydım. Tuğra'nın bacağımdaki eli etimi daha da sıkı kavramaya başladığında bundan zevk aldığını anlayıp devam ettim hareketlerime.
Tam adem elmasının olduğu kısma ulaştığımda dilimi fazlasıyla çıkık olan dokunun üzerinde gezdirdim. O sırada Tuğra yutkunup "Sikerler böyle işi!" diyerek bir anda boynumdan kavrayıp beni kendisinden uzaklaştırmış, tekrardan dudaklarıma sertçe yapışmıştı.
Gülümseyerek ona karşılık verdim. Bir yandan da onun boynundan bu kadar kolay tahrik oluyor olmasına şaşırmadan edemiyordum. Âdeta dudaklarımı kopartacak gibi öpüyordu.
Hâlâ daha saçlarının arasında duran parmaklarımı yavaşça aşağı indirmeye başladım. Bir elimle kolunu kavrayıp elimin altında belirginleşen kol kasını okşarken diğer elimle de tırnaklarımı sürte sürte göğsünden karnına doğru ilerletmeye başlamıştım.
Üzerindeki beyaz tişörtün içinde bir şey olmadığı için Tuğra tırnağımın vücudunda takip ettiği noktaları bariz hissediyor ve her geçen saniye vücudu mümkünmüş gibi iyice kasılıyordu. Bunun acısını da beni deli gibi öperek çıkarmaya çalışıyordu sanki.
Parmaklarım en nihayetinde kasıklarına kadar ulaştığında Tuğra'nın dudaklarının hareketi duraksadı. Alnını alnıma yaslayıp derin derin nefes alıp verirken ben de elimi pantolonunun üzerinden hafifçe ona doğru sürtmüş, Tuğra'nın dudaklarının arasından inlercesine ismimin dökülmesine neden olmuştum.
"Bade!"
Devam edip elimi bir kez daha pantolonunun üzerinden hissettiğim şişkinliğe sürtecekken onun bir anda sertçe bileğimden kavramasıyla duraksamak zorunda kalmıştım. Bileğimi tutan eli canımı yakmamıştı ama aynı şeyi onun için söyleyemeyecektim. Ne yapıp edip uyuyan devi uyandırmıştım resmen.
"Sen beni çıldırtacak mısın amına koyayım?"
Gözlerine yukardan masum masum bakarken "Ne yaptım ki?" diye sordum bilmezliğe yatarak. O ise sabır çekercesine derin bir nefes almakla yetinmişti.
"Geldiğimiz duruma bak kızım ya!"
Yapmacık bir şekilde gülümsedim ona. Bizi bu duruma o getirmişti bir kere. Neredeyse bir haftadır onunla hiçbir şekilde temas hâlinde değildim ve ben bu kadarına da gelemiyordum. Bezmiştim bir kere artık. O yüzden de şu an ona asla doymak istemiyordum.
"Şey... Bir kez daha öpüşür müyüz?"
Benim sorduğum soruya karşılık bir cevap vermediğinde ben de bunu evet sayarak tekrardan öpmeye başladım onu. Ancak bu seferki diğerlerine kıyasla daha soft bir öpücüktü. Az önceki onu çıldırttığım anlara karşılık özür niteliği gibi de sayabilirdik bu öpücüğü.
Onunla yine ve yeniden öylece öpüşmeye dalmışken arkamdaki kapının açılmaya çalışıldığını hissetmiş, yine de oralı olmamıştım. Tuğra da aynı şekilde devam ediyordu dudaklarının hareketine.
Dışardan bebek ağlama sesinin yanı sıra bir kadının homurtularını duymaya başladığımda zorlukla geri çektim kendimi. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordum lakin aklım uçmuştu bir kere. Mantıklı düşünemiyordum.
Tuğra istifini hiç bozmadan bu sefer de boynumun dakikalar önce öpemediği bir diğer tarafına yönelmiş, diğer tarafa yaptığı gibi bu sefer de o tarafı öpücüklere boğmaya devam ediyordu. Bense kendimi kapının ardında olan bitenlere vermeye çalışıyordum.
"Anneciğim ağlama, doyuracağım birazdan karnını bebeğim. Niye açılmıyor bu kapı da ya?!"
Zorlukla ağzımı aralayıp haksız olsak dahi bizi bölmüş olmasının siniriyle "Hanımefendi içerisi dolu çünkü!" diye bağırdım sesimi duyurabilmek için. Karşı taraftan da fevri bir şekilde cevap gelmesi kaçınılmaz olmuştu tabii.
"Acele eder misiniz biraz? Bebeğimi emzirmem gerekiyor. Bir tek sizin çocuğunuz yok burada!"
Tuğra da daha fazla sesleri görmezden gelememiş olacak ki yavaşça geri çekilip olayları anlamak amacıyla bana sorgulayıcı bir bakış atmıştı. Bense kadını hangi bahaneyle başımızdan savabileceğimi düşünüyordum.
"Farkındayım! Birazdan bitecek işim, sabredin siz de."
"Demesi çok kolay. Oğlumun yemek saatini sizin yüzünüzden aksatmak üzereyim. Açar mısınız şu kilidi artık?"
Gözlerimi sıkıca yumup sakinleşmeye çalıştım. Fakat hiç de başarılı olamamıştım. Tuğra hâlâ daha bir şeyleri idrak edemediğinden dolayı bana alık alık bakarken o anki sinirimle ne söylediğimi bile bilmeden konuşmaya başladım.
"İzin verirseniz ben de burada kendi bebeğimi emzirmeye çalışıyorum hanımefendi. Ve inanın benim bebeğim sizin bebeğinizden daha aç ve daha doyumsuz!"
—
bölüme nasıl girdim nasıl bitirdim ya maşallah bana ÖSŞEDÖWŞDÖWŞDÇWŞWŞ
bölüm atmayalı nerdeyse 2 hafta olmuş... final haftası sonrasında memlekete dönüş derken araya baya bi mesafe girdi maalesef ama i'm back bitchesss!!! ☺️💅🏿
öyle işte sizi text bölümüyle karşılayıp iyice sinirinizi bozmak istemediğim için uzun uzun böyle bi bölüm yazdım, az çok sizi tatmin etmiştir umarım ehehehehe :))
bi de 900K olmuşuz sizi var ya yerimmmm görür görmez nasıl mutlu oldum ya resmen 1M olmamıza çok az kalmış
kitabımı okuyan ve destek olan herkese çoookk teşekkür ederimm🥺💓