DİLVAN

By helin_q

3.9M 189K 197K

Tek davası okumak olan Avin Mirşad. Bin derdin dermanı olan Maran Mirşad. "Mardin şahidim Maran yüreğimin g... More

Tanıtım
B-1 GELİN
B-2 İSTANBUL
B-3 AVİN MİRŞAD
B-4 MECBUR OLAN SENSİN
B-5 ÖFKE
B-6 DEĞİŞMEYEN ŞEYLER
B-7 SEVİLMEMİŞSİN
B-8 SON İKAZ
B-9 OKUL
B-10 OKUYAMAZ
B-11 KISKANÇLIK
B-12 SENİ İSTİYORUM
B-13 HESAP
B-14 BEN KÖTÜ BİRİ DEĞİLİM
B-15 BENİM KARIM
B-16 MEM ARARAT
B-17 BEKLENMEYEN MİSAFİR
B-18 LEVLA
B-19 HAYAL KIRIKLIĞI
B-20 SİLAH
B-21 HASTANE
B-22 MİSAFİR
B-23 PİŞMANLIK
B-24 ÖZGÜRSÜN AVİN
B-25 KARAKOL
B- 26 BERAV
B-27 Düğün
B-28 KARGAŞA
B-29 SANA İNANIYORUM
B-30 MEZUNİYET
B-31 GERÇEK
B-32 KAYBETME
B-33 ÖLÜMÜN KIYISI
B-34 GEÇMİŞ OLSUN
B-35 SİYABEND & ZANA
B-36 HATA
B-37 YÜZLEŞME
B-38 KUSURLU
B-39 VAZGEÇMEM
B-40 GÜVERCİN
B-41 YENİ HAYATLAR
B-42 ÖLÜM GİBİ
B- 43 YILLAR SONRA
B-44 RONAV MİRŞAD
B-45 DAVET
B-46 GEÇMİŞ
B-47 HÜKÜM
B-48 İLK ADIM
B- 49 YENİ BAŞLANGIÇ
B-50 BEKLENEN MUTLULUK
B- 51 DÜĞÜN
B-52 YENİDEN
B-53 BERDEL VE KARAR
B- 55 FİNAL

B-54 MUCİZE

61.6K 2.5K 1.5K
By helin_q

Merhaba  aşko kuşkolar son normal bölümüze hoş geldiniz. Nasılsınız umarım iyisinizdir.💝

Finale doğru geldiğimiz için elim varmıyor:( o yüzden biraz geç geliyoruz.

Hesaplarım.
Wattpad- @helin_q
İnstagram- diyartöre6
TikTok- Helin_q6
Takip etmeyi unutmayın.

Satır arası yorumlarınızı bekliyorum. Yazım hatası olmuş olabilir gözden kaçmış olabilir insanlık hali kusura bakmayın 🌸

Bazen ansızın gelen mucizelere ihtiyaç vardır ve güzelliklere. Bugün Mirşad konağına düşen mucize mutluluğun diğer adıydı. Bugün Avin Marana dünyaları vermişti.

Oğlunda yaşayamadığı duyguları yaşaması için ona en güzel hediyeyi vermişti. Eksik kaldığı her şeyi tadacaktı ve o eksikliği giderecek geriye keşkesi belki olmayacaktı..

Duyduklarını uzun süre algılamakta zorluk çeken adam algıladığı anda havalara uçmuş karısını kolları arasına alarak adeta çığlık atmıştı.

Gözlerinin içi gülüyor bütün duyguları aynı anda yaşıyordu şu an.. "Sen bugün bana dünyaları verdin." Değişen ses tonu aşık olunası tonda çıkarken, kollarını karısının belinden çekmeden dudaklarına kısa ama tutkulu bir öpücük bıraktı.

Avin adamın tepkilerini hayranlık içinde izliyordu.

Maran geri çekildiğinde parlayan gözlerle kadının gözlerinin içine baktı. Duyduklarının bir hayalden ibaret olmasını istemiyor emin olmak adına bakıyordu gözlerine.

"Şimdi ben gerçekten baba mı oluyorum?" Ağzı kulaklarına varıyordu. Dudakları kıvrıldıkça kıvrılıyor gülümsemesi şekil değişiyordu..

"Evet Maran baba oluyorsun." Dudaklarını ısıran adamın gözleri doldu bu sefer bakışları kadının karnına indiğinde ağlamamak için alt dudağını kemirip duruyordu. Elini yavaşça karısının karnının üzerine koydu.

"Sağlıkla gel babacım." Avin durmadan adamın tepkilerine gülüyordu arada da şaşırıyordu. Maran karısının ellerini tekrar tutup başını bu sefer kararmaya yüz tutan gökyüzüne kaldırdı.

"Baba oluyorum beee." Avin şok içinde gözlerini aralayıp elini çekiştirerek kocasının dudaklarına bastırdı. Bu adam niye bağırıyordu?

"Maran ne yapıyorsun bağırma."

"Bağırayım." Dedi masum bir çocuk gibi. Hakkıymış gibi bağırıp baba olacağını ve yaşayamadığı duyguları anları yaşayacağını haykırmak istiyordu.

Mutluluğu heyacanı an be an gözlerinden okunuyordu. Mutluluktan bağırıp çağırıp ağlamak kahkaha atmak istiyordu.

"Ya deli misin bağırma tamam otur artık şuraya." Kocasının elinden tutarak oturmasını sağladıktan sonra kendisi de yanına geçip oturdu. Heyacandan adamın ellerininin titrediğini fark etti anda ağzı bir karış açık kaldı. "Maran sakin ol." Bir anda pat diye söylemekle hata mı ettim diye düşünmedi değil.

"Şimdi bu memleket bana apayrı bir güzel gelecek." Aptal gibi sırıtmaya devam ederken sehpanın üzerinde duran telefonuna uzandı eline alıp rehbere girdi.

Telefonu kulağına koyduğu anda yüksek seste bağırdı. "Amca baba oluyorum." Ve mutluluğunu paylaştığı ilk kişi amcası Siyabend oldu.

Verdiği haber karşı tarafı da mutlu ederken Maran devam etti. "Yemin ederim kalbim yerinden çıkacak sanki elim ayağım titriyor amca düşünsene ben baba oluyorum tekrar ve bu sefer her şey bambaşka." Heyacandan sesi titriyordu.

Göğsü hızla kalkıp iniyor sık sık nefesler alıp veriyordu genç adam. Şu an dağa taşa haykırmak istiyordu baba olacağını sanki bu duyguyu ilk kez yaşıyormuşçasına..

Amcasıyla olan kısa telefon görüşmesinden sonra ikinci aramasını yaptı. "Firuz ağa baba oluyorum." Avin şaşkınlık içinde izliyordu bu adam ne yapıyordu böyle rehberindeki herkesi tek tek arayıp baba mı oluyorum diyecekti?

Marandı bu yapmaz demek saçma olurdu.

"Ziyafet benden o zaman." Maran gülerek başını tamam dercesine salladı. Hiçbir konu da bu adama karşı çıkıp hayır diyemiyordu. Hoş babasının yapmadığını bu adam yapıyordu ya..

"Tamam ziyafet sende." Konuşmasını tamamladığında telefonu kapatıp başka bir arama yapacağı sırada Avin kocasının elindeki telefonu çekip aldı.

"Allah aşkına rehberindeki herkesi tek tek arayacak mısın?" Kaşlarını çatıp Marandan bir cevap beklemeye başladığında Maran masum masum evet dercesine tatlı bir yüz ifadesiyle başını salladı.

"Niye olmasın?"

"Ay saçmalama." Telefonu arkasına koyup Marana döndü. Şu an bu adam kendinde değildi önce onu kendine getirmesi gerekiyordu. "Maran bana bak." Maran bakışlarını kaldırıp kadının yüzüne baktığında ikisi göz göze geldi. "Derin bir nefes al ve kendine gel kocacım." Maran itiraz etmeden dediğini yaparak derin bir nefes alıp verdi.

Avin sehpanın üzerinde duran suyu alıp kocasına uzattı. Maran bir yudum aldıktan sonra bardağı bırakıp tebessüm etti.

"Tamam iyiyim." Avin bir kaç saniye yüzüne emin olmak istercesine baktı. Az önceki tepkileri azalmıştı çok şükür. Şu an normal gibiydi.

"Ziyafet yapmayalım." Maran neden dercesine kaşlarını çattı. Ne güzel ziyafet verip herkesle mutluluğunu paylaşacaktı.

"Neden?" Dedi düz bir sesle.

"Ziyafet yerine çocukları mutlu edelim kız çocuklarına bebek falan alalım isteyene bisiklet alalım her oyuncaktan alalım okul eşyaları falan da alalım daha güzel olmaz mı?" Maran bir kaç saniye düşünür gibi yapıp güldü.

Çokta daha güzel olurdu aslında. Yine şaşırtmıştı güzel karısı yine ince düşünceli davranmıştı ve bu adam her seferinde hayran kalıyordu bu kadına..

"Çok güzel düşünmüşsün herkesin yaptığını değilde bu sefer farklılık yaratalım." Karısının yüzünü avuçlarına alarak dudaklarını uzunca alnına bastırdı.

İkisi geri çekildiğinde Ronavın sesi aşağı kadar geldi. Avin gülerek kocasından rica da bulundu. "Sen Ronavı getir bende mutfağa bakayım ne alemde diye." Maran başını sallayarak yerinden kalktı.

Avin mutfağa Maran ise yukarı çıktı. Odaya girdiğinde yatağın üzerinde oturan ve ağlayan oğluyla göz göze geldi.

Bıkkınca nefes vererek sahte bir kızgınlıkla baktı oğluna. "Ama sen her uyandığında ağlayacak mısın?" Yatağa yaklaştığında eğilip oğlunu kucağına kaldı.

"Babam annem nerde?" Maran dudaklarını hafif büzdü oğlunun hali komikti. Avuç içiyle oğlunun yanaklarını sildi.

"Anne aşağı da yemeklere bakıyor." Sildiği yanakları öpmeye başladı. Oğlu gün geçtikçe büyüyor ve değişiyordu..

Burnunu çeken küçük çocuk. "Gidelim?"diyerek babasına beklentiyle baktı. Maran oğlunun ifadesine kahkaha atarak beraber odadan çıktı.

Merdivenlerden inerken bir yandan da oğluna durumu anlatmaya çalıştı. "Ronav baba bir şey desin sana?" Ronav tatlı tatlı kafasını salladı babasının yüzüne bakarak.

"Küçük bir abi olacaksın hazırsın demi." Ronav dik dik babasına baktı. Sanırım babasının ne demek istediğini anlamamıştı çünkü hiçbir tepki vermedi.

"Babam anlamadım." Maran yanaklarını şişip söndürdü. Çardağa geldiğinde oğlunu kucağından indirmeden yerine oturdu.

"Şöyle ki babacım annenin karnında bir bebek var yani kardeşin yani sen abi olacaksın sana kardeş geliyor." Maran konuşmasını yaparken oğlunun tepkisini izliyordu. Ronav gülüyordu ama tam olarak anlamıyordu söyleneni.

Tepki vermeyen oğluyla gözlerini kapatıp açtı. "Yine mi anlamadın lan." Ronav başını salladığında Maran oğlunu öpüp gıdıklamaya başladı. Madem anlamamıştı zamanla öğrenirdi zaten acelesi yoktu.

"Demek anlamadın." İkilinin kahkahası tüm konağı sarmış Ronav babasının ellerinde gülme krizine girmişti adeta.

"Babam yapma çok güldüm." Maran başını oğlunun boynundan kaldırıp gülerek yüzüne baktı.

"Gül diye yapıyorum zaten." Ronav ellerini yanaklarına bastırdı. Kendini korumak istercesine babasının sakalları batıyordu her yerine ve kaşıntı yapıyordu.

"Babam batıyor yapma." Maran kaşlarını havalandırdı. Bütün dişleri görünür şekilde güldü tekrar Ronav ise bir yandan gülüyor bir yandan da kurtulmaya çalışıyordu.

" Ya bu kadar kolay değil paşam." Tekrar oğlunu öpüp gıdıklamaya başladı. O kadar çok gülüyordu ki çocuk çatlaması an meselesiydi.

Avin konağı saran baba oğul kahkahası ile yukarı çıktı. Maranı uyarması gerekiyordu çocuk çatlamak üzereydi.

"Maran yapma çatlayacak." Ronav annesinin sesini duymasıyla yardım için bağırdı.

"Anne kurtar babam yiyecek beni." Maranın hala devam etmesiyle Avin yanlarına yaklaşıp kocasının kolları arasındaki oğlunu çekip aldı.

Gülmekten kırmızı olan oğlu ter içinde kalmıştı. Avin oğlunun anlını silip terden ıslanan saçlarını yana kaydırdı.

"Maran ter içinde kalmış çocuk."

"Eğlendik karıcım." Avin kocasına ters bir bakış attı. Cidden bu adam çocuklarla çocuk oluyordu. İyi ki bir git çocuğu getir demişti.

Maran kendi terini silerken ev çalışanları akşam yemeğini hazır etmişti. Hazır olan masayla Avine döndü kadın.

"Gelin ağam yemek hazır."

"Sağol Fatma abla." Diyerek kocasına döndü. "Hadi Maran yemeğimizi yiyelim." Üçü kalkarak masaya geçti.

Karanlık bir çarşaf gibi örtünmüştü Mardinin üzerine hava hafif esmesine rağmen güzeldi. Mirşad konağında ayrı bir huzur vardı. Sessizlik hakim olurken yemek faslı başladı.

Avin önce oğlunun tabağını hazırlayıp daha sonra da kendi yemeğine geçti. Maran yemeğini yiyor arada ise karısıyla oğlunu izliyordu.

"Ne zaman hastaneye gideceksin?"

"Yarın gideceğim." Diye cevaplarken kocasını masanın üzerindeki bardağı alıp oğluna biraz su içirdi.

Maran tabağındaki yemeği karıştırırken tekrar konuştu. "Sabah hediye işlerini halledeyim beraber gidelim olur demi?"

Gözlerindeki ışık bir an olsun sönmemişti. Aldığı haber o kadar güzeldi ki yüzü hala gülüyordu ve bu durumdan çok memnundu.

"Olur beraber yapalım sonra gidelim." Tekrar yemeklerine döndüklerinde Ronav babasına döndü. Uzun zamandır baba oğul birlikte bir şey yapmamıştı Ronav babasıyla birlikte oynamayı özlemişti.

"Babam sonra top oynayalım mı?" Maran gelen teklifi itiraz etmeden kabul etti. Oğlunun istediği her şey emirdi onun için.

"Olur aslanım oynarız." Diyerek yemeğine döndü. Güzel bir akşam yemeğinden sonra ailecek oturma yerine geçtiler.

Kadınlar masayı toplarken Fatma hanımda çayları zamanında getirmişti.

"Ellerine sağlık Fatma abla." Kendine yakın bulduğu kadını ablası bellemişti Avin.

"Afiyet olsun gelin ağam." Elindeki tepsiyle aşağı inen kadınla Ronav çayını içen babasına döndü.

"Babam hadi arabalarla oynayalım." Maran çayını sehpanın üzerine indirip oğlunun yanına yere oturup oynamaya başladı.

Avin ise çayını yarıladıktan sonra laptopunu getirip davalarına bakmaya başladı. Huzur tam olarak buydu sanırım kocası ve oğlu oynuyor kendisi de işini yapıyordu.

10-15 dakika sonrasında Maran oyununa ara verdi. "Benim çocukluğumda böyle şeyler yoktu." Kısa bir ara veren adam başını kaldırıp çalışan karısına baktı. Şu an Avin kendini tamamen işine verdiği için kocasını duymuyordu.

"İşine aşık bir kadın." Diye devam etti. Sesindeki alay net şekilde anlaşılıyordu. Elindeki kırmızı arabayı çevirirken bakışları kadının üzerindeydi. Hayır hiçbir şekilde duymuyordu.

"Babam annem duymuyor."

Ronavda babasının yanına oturmuş annesini izliyordu. Babası ne tepki verse oda aynısı yapmaya çalışıyordu. Elindeki arabayı tek elle çeviremeyince iki eliyle çeviriyordu.

Az önce sesine nazaran bir daha yükseltti sesini. "Karıcım diyorum acaba bize mi dönsen?"

"Yok babam." Dirseğini babasının dizine yaslayan küçük çocuk annesini izlemeye devam ederken ara da yorumda bulunuyordu.

"Ne yok oğlum."

"Annem bizi duymuyor." Diyip güldü. Annesi hiçbir şekilde duymuyordu laptopun ekranına bakıyordu.

"Bir bağırsana duyacak mı?" Maran çok güzel kendine getirmesini biliyordu.

Ronav gözlerini büyütüp babasına baktı ciddi misin der gibi. Ronavın bağırışı öyle böyle değildi insanın beyninde yankı yapıyordu değişik bir tonda bağırıyordu.

"Anneğğğ." Diye bağırdığı anda Avin irkilerek kendine geldi. Dehşet içinde oğluna ve kocasına baktı.

"Ay ne oldu?"

Maran gülerek oğluna döndü. "Aferin lan çak." Baba oğul ellerini birbirine vururken Avin olayı anlamaya çalışıyordu.

"Ne oldu?"

"Dalmışsın duymadın bizi."

Avin alnını ovarak yüzüne düşen saçlarını geriye attı. "Ha evet bir dava vardı ona bakıyordum dalmışım siz bana bir şey mi diyecektiniz?"

Maran hayır devresine başını salladı. Karısının bu kadar dalmasına neden olan davayı merak etti.

"Yok dava kötü mü?" Dizlerinin üzerindeki laptopu kapatıp dosyalarını üzerine verdi Avin.

"Yok normal bir dava." Diyerek toparlanmaya başladı.. Bu aralar her telden dava geliyordu. Hepsi de üst üste geliyordu.. "Ben bunları bırakıp geleyim biraz meyve getiriyim."

Maran oğluyla tekrar oynuna döndü Avin ise elindekileri bırakıp mutfağa indi.

Dakikalar sonrasında elinde meyve tabağıyla yukarı çıktı. Yerine oturup meyveleri soymaya başladı. Soyduklarını ise kocasına ve oğluna uzatıyordu..

Güzel bir akşamın sonunda Maran ve Ronav kendilerini yorgunlukla yatağa atmış Avin ise iki koca bebeğin haline kahkaha atarak yerine geçmişti.

"E bu kadar çok oynarsanız tabi yorulursunuz."

Avin'in  azarı üzerine ikisi de aynı anda aynı cümleyi kurdu. "Çok az." Dedikleri gibi aynı anda kahkahaları odayı esir aldı. Bugün fazlasıyla baba oğul günü olmuş Ronav doya doya saatlerce babasıyla oyun oynamıştı.

"Hadi hadi koca bebekler kapatın gözlerinizi uyuyun." Eskiden bir bebeği vardı şu an iki bebeği vardı biri kocası diğeri oğlu.

Baba oğul sessizce söylenene ayak uydurarak gözlerini yumdu. Avin ışıkları kapatıp yerine uzandığında beklemeden gözlerini yumdu. Bir an önce yarın olmasını istiyordu bu heyecanla uyuyabilirse uyuyacaktı yarın doktorun diyeceklerini merak ediyordu..

-

Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerini aralayan Maran olurken yatakta dolanmadan usulca kalktı. Bugün çok işi vardı ve bir yerden başlaması gerekiyordu ilk işi çocukların hediyelerini almaktı daha sonra karısıyla hastaneye ondan sonrasında ise şirkete gitmesi gerekiyordu.

Şu sıralar işleri biraz boşlamıştı ve eski hareketliliğine dönmesi gerekiyordu koca şirket öyle kolay yürümüyordu..

Sessizce banyoya girip elini yüzünü yıkadıktan sonra tekrar odaya döndü. Avinin akşamdan hazırladığı takımını alıp hızlı bir şekilde üzerine geçirdi. Attığı her adımda yatakta uyuyan karısını ve oğlunu kontrol ediyordu.

Avin uyanmadan şu hediye işini halletmesi gerekiyordu. Aslında bir telefonla hallederdi fakat bizzat kendisi yapmak istiyordu.. Tamamen hazır olduğunda anahtarını ve telefonunu alıp aynı sessizlikte odadan çıktı.

Kapı önünde içine temiz bir hava çekip yüzüne gülümsemesini yayarak merdivenlerden inip konaktan çıktı arabasına bindiği gibi konağın önünden uzaklaştı.

Saatlerce dükkan dükkan gezip bebek top bisiklet okul eşyaları Avin'in akşam bahsettiği her şeyden biraz aldı. Ayarladığı kamyonetle oyuncakları alıp her evin kapısını çalıp hediyeler tek tek kendi elleriyle dağıtmaya başladı.

Her kapanan kapının arkasında yüzü gülen mutlu olan bir çocuk bıraktı. Hediye dağıtımının nedenini soran herkese ise yeniden baba olacağını söylemişti böylelikle saatler içinde kulaktan kulağa bütün Mardin'e yayılmıştı Maran ağanın tekrar baba olacağı.

Büyük bir çoşkuyla haberi karşılayan iyi insanlar genç adamın mutluluğuna ortak oldu.

Nadir ağa ve Şahnaz hanım öğrendikleri ile kalırken ne arayıp oğullarını tebrik edebildiler ne de yanlarına gidebildiler..

Nadir ağa hala kendini kendince haklı bulurken inadını kırıp kendi hatalarını kabul ederek oğlunun ayağına gitmiyordu. Kendi hatalarını kabul ederse değişeceğini biliyordu.

Nadir Mirşad tükürdüğünü yalayan biri değildi bu yüzden kendi doğrusuyla devam edecekti. Kim karşı durursa dursun kim cephe alırsa alsın yoluna devam edecekti..

Kahvaltı masasında yerlerini alıp kahvaltılarını ederken Siyabend bardağını bırakıp abisine döndü yavaşça. "Dede oluyorsun." Sesi her zamankinden daha soğuktu. Acınası bakışlarını usulca çekip yengesine döndü. "Sende babaanne oluyorsun." Bu sefer bakışları ikisinin arasında gidip geldi.

İkisi de cevap vermedi. Siyabend alayla  güldü başını sağa sola yavaşça salladı. Gerçekten bu durum güldürüyordu. İnsan hiç mi ders almazdı?

Abisine ve yengesine bakınca aslında cevap belliydi.

İkisine hitaben tekrar konuştu. "Maranı aradınız mı?" Alnını kaşıyarak kolunu masaya koydu. "Doğru arayacak yüzünüz yok."

"Ben aradım açmadı." Siyabendin şaşkın bakışları yengesine döndü. En azından biri adım atmıştı dönüş alamasa da en azından şansını denemişti.

Son zamanlarda zaten farkındaydı yengesi pişmandı fakat son pişmanlık fayda etmiyordu. Etmemişti de.. Maran yokluğuyla onlara ceza veriyordu.

Maran'ın mutluluğunu uzakta izleyecekler ve tek bir yorum yapamayacaklardı. Ve bu mutluluğa asla dahil olamayacaklardı.

"Haklı olarak açmıyor evlendiğinden beri sizin tarafınızdan gün yüzü mü gördü." Mesafesini koruyor saygı çizgisinden çıkmamaya dikkat ediyordu genç adam.

"Ne diyelim Siyabend?" Aniden yükselen yaşlı adamın sesiyle genç adam abisine döndü. Zana'nın endişeli bakışları kocasına döndü o kadar da uyarmıştı çok karışma diye ama kocası yine bildiğini yapıyordu.

"Hala üste çıkıyorsun ağabey yetmedi demi ya şurda kaç yılın kaldı oğlun sana kırgınken mi gideceksin öbür dünyaya? Yahu bir kere kabul et yanlışlarını hayat bu kadar kısayken yapmayın etmeyin." İsyan edercesine konuşurken sert bakışları yumuşamıyor yüz ifadesi şekilden şekile giriyordu.

Şahnaz hanım sessizliğini koruyarak pişman olduğunu her şekilde belli ediyordu fakat aynı şey Nadir ağa için geçerli değildi.

"Maran hep kendi bildiğini okudu!" Gür çıkan kızgın sesi ortamı gerdi. "Hep bana karşı geldi töremize bile karşı çıkıyor Avin ne derse onu yapıyor güya ağadır bir kadının sözüyle hareket ediyor olacak iş mi sen de hele?"

Siyabend abisinin sözleri karşısında sinirden sırıtmaya başladı. Anlamak istiyordu bu adamı ama hiçbir şekilde anlayamıyordu. Bu adam her şeyi zorlaştırıyordu.

"Çünkü o kadın her zaman doğruyu savundu senin yanlışların o kadının doğruları olduğu için sen böyle karşısın ama ağabey ne yaparsan yap o kadın sonunda kazanacak." Hırsla yerinden kalktı sinirden kızaran yüzünü abisine çevirdi. "Kazandı da sende uzaktan izle yapacaklarını." Sakin kalmaya çalışılarak karısına döndü. " Ben şirkete geçiyorum."

"Tamam canım." Siyabend konaktan çıkarken yarım kalan kahvaltının devamı gelmedi. Herkes ağzına bir lokma almadan masadan kalkıp bir tarafa dağıldı..

Bir gün pişmanlık herkesin yakasına yapışacaktı o gün geldiğinde hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

-

Maran hediye dağıtımını bitirdikten sonra karısını evden alarak hastanenin yolunu tuttu. Karı koca dakikalardır sessizdi ve heyecanları her hallerinde belli oluyordu.

Avin dalgın bakışlarını kocasına çevirerek gözlerini kıstı. Sabah uyandığında kocasını görmemişti aramış Maran açmamıştı kahvaltıya bile gelmemişti bu adam.

"Neden tek başına yaptın bende sana yardım ederdim." Bakışları yolda olan adamın kulağı karısındaydı.

Manalı bir gülüş peyda oldu suratında. "Yardıma gerek yoktu hem sen yorulma ben her şeyi yaparım seni yormam." Yumuşak ses tonu ve sözleri Avin'in tebessüm etmesine neden olurken öyle olsun der gibi baktı kocasına..

"Canın bir şey istiyor mu durup alabiliriz hastaneye varmadan." Avin'in iki dudağı arasında kısa çaplı bir kahkaha firar etti.

Şimdiden kendisini şanlı hissediyordu zira kocası dünden beri çok değişmişti ilerki zamanlarda bu değişimi çok güzel değerlendirecekti..

"Yok canım şu an hiçbir şey çekmiyor." Diyerek önüne döndü. Maran sessizce başını hakaret edip arabayı sürmeye devam etti.

Dakikalar sonra hasteneye vardıklarında genç adam arabayı park ederek kapıyı açıp indi. Avin kocasının yanını aldığında ikili yan yana hastane kapısından içeri girdi.

Maran direkt hemşireye seslendiğinde dakikalar içinde Avin'in işlemleri hallolmuştu. Oturdukları yerden beklemeye başlayan ikili ara ara sohbet ediyor Maran ise gelip geçen selam verenlere selamla karşılık veriyordu.

Doktorun verdiği anonsla ayaklanan karı koca derin nefesler alıp vererek kendilerini hazır hissettikleri anda kapıyı açıp odaya girdiler..

Onları karşılayan 3 yıl önceki doktordu. Bu seferki karşılama o karşılama gibi değildi.

"Sizi tekrar görmek çok güzel."Önce Maranla daha sonra da Avinle el sıkıştı. "Buyrun oturun." Dediğinde karı koca karşı karşıya oturdu ve doktora döndüler aynı anda.

"Doktor bu sefer iyi bir haberle geldik."Sevinç'i gözlerinden okunan adamın sesi fazlasıyla heyecanlıydı ve bu doktoru gülümsemesine neden olmuştu.

3 yıl önce verdiği haberle bu iki insanı yıkmıştı o günkü yüzleri gözünün önüne gelince içi sızladı. Ama şu anki durum ikisi içinde çok güzeldi.

"Duydum Maran ağa bugün haber geldi." Diyerek güler yüzüyle Avine döndü. "Avin hanım sizi içeri alalım." Avin yerinden kalkarken Maran sabırsızca oturmaya devam etti.

"Doktor bende içeri gelebilirim değil mi?" Yerinden kalkan genç adam başını evet dercesine aşağı yukarı salladı.

Maran heyacanla kalkıp doktoru takip ederek içeri geçti. Avin uzanmış karnını açmış bekliyordu heyacan ve korkuyla karışık..

Doktor ultrasonu açıp yerine oturduğunda Avin'in karnına soğuk jeli dökerek aldığı cihazı karnının üzerinde gezdirdi. Bakışları ekranda olan doktor dikkatle bakıyordu.

Maran ise yatağın baş ucuna geçmiş az önceki heyacanlı haliyle bakıyordu bir Avine bir ekrana bir de doktora..

Şu an bir ağa gibi değildi. Heyacanlı durmadan sırıtıyor elini ayağını nereye koyacağını bilmiyordu.

"Doktor." Dedi sabırsızca Maran. Kalbi göğüs kafesini delecekmiş gibi atıyor kendini onlarca duygu içinde hissediyordu.

Avin kocasının elini tuttuğunda Maran dudaklarını avunun içine bastırdı. "Her şey güzel olacak." Avin gözlerini tekrar içtenlikle kırptığında doktorun sesiyle ikisi başını çevirdi.

"Tam da beklediğim gibi gözünüz aydın Avin hanım  1 aylık hamilesini-" doktorun sözünü bitirmesine izin vermeyen Maran heyecanla sorusunu yöneltti.

"Doktor kalp atışlarını duyabilir miyiz?"  Avin kocasını şaşkınla izliyordu. Haklıydı bu duyguları ilk kez yaşıyordu.

"Tabi." Diyerek bebeğin kalp atışlarını dinlettirdi anne ve babaya. Avin gözünden düşen yaşla burnunu çekerken Maran dolan gözlerle eşlik ediyordu.

İnsanın hayatında duyup duyabileceği en güzel seslerden biriydi bu. Onlara ait bir parçanın kalp atışları odanın içini esir almış anne ve babanın yüzünde gülümsemelere neden olmuştu.

"Gayet sağlıklı kontrolleri aksatmayın güzel bir hamilelik geçirmeniz dileğiyle." Ultrasonu kapatıp Avine peteçe vererek kalktı. Maran doktorla odaya girdiğinde bir kaç dakika sonra Avinde yanlarına geldi.

"İyiyiz yani doktor?" Maran yine emin olmak ister gibi tekrar aynı soruları soruyordu.

Doktor emin şekilde başını salladı. "Hiçbir sorun yok Maran ağa anne de bebekte gayet iyi tekrar gözünüz aydın olsun." Maran minnetle adama bakıp oturduğu yerden kalktı.

"Teşekkürler doktor görüşmek üzere." Doktorla el sıkıştıktan sonra karısını alarak odadan çıktı.  Çıkış işlemlerini dakikalar içinde halletti ve karısını alıp hastaneden çıktı.

Arabaya binmeden önce ikisi göz göze geldi. "Çok şükür." Dedi Maran gülümsedi ve arabaya bindi karısıyla beklemeden uzaklaştı ordan..

Maran yola odaklıyken dakikalardır Avin kocasını izliyordu. Hastanedeki o hali verdiği o tepkiler aynı soruları defalarca sorması bu adam çok güzel bir babaydı.

"Bana niye öyle bakıyorsun?"

"Bilmem sana bakmak güzel galiba."

Maran bakışlarını yoldan çekmeden güldü. "Galiba." diye tekrarladı. 

Avin elini kaldırıp kocasının yanağına dokundu Maran dikkatini dağıtmamak adına bir savaşa girdi. Bu kadın her şekilde dikkatini dağıtıyordu.

"Gülüşünü seviyorum adam ve seni her şeyden çok seviyorum ne yaşarsak yaşayalım sevdiğim tek adamsın." Maran anlık bakışlarını yoldan alıp karısına baktı.

Bu itirafı beklemiyordu.

"Renksiz dünyamın tek rengisin Avin." Diyerek tekrar yola döndü. Avin dudaklarını kocasının yanağına bastırıp geri çekildi bu hareket adamın hoşuna gitmişti.

Bu kadını her şeyden çok seviyordu. Hayatının en doğru insanıydı ve sonsuza kadar onu sevmekten asla vazgeçmeyecekti..

Sonunda eve vardıklarında Maran arabayı durdurdu ikisi indiğinde Maran karısını kolunun altına alarak beraber konağa girdi.

Kapıdan girmeleriyle Ronavın koşarak ikisine doğru gelmesi bir oldu.

"Babam annem." Maran koşarak gelen oğlunu sevinçle kucakladı. Ronav önce babasını öpüp daha sonrada annesini öptü.

"Ağladın mı bakayım."

"İrem ablanı üzmedin değil mi?" Diye soran Avinle İrem mutfaktan çıktı. Ayak üstü kısa bir sohbet başladı.

"Bizde kek yaptık siz gelen kadar." Bir kaç adımda Avin'in yanına vardı. "İyisiniz değil mi?" Avin tebessümle başını salladı.

"Gayet iyiyiz artık 1 aylık olmuşuz." Derken eli kendiliğinde karnına gitti. İkinci hamileliği olmasına rağmen hala sanki ilkmiş gibi hissediyordu ve mutluluğu çok farklıydı.

"Sağlıkla gelsin inşallah."

"Amin canım darısı sana artık." Dediğinde İrem Maranı işaret ederek ayıplayan bakışlar attı arkadaşına.

"Gelecek hafta düğün biliyorsun demi?"  Maran kucağındaki oğluyla konuşmasına ara vererek göz ucuyla karısına  baktı.

"Ha evet biliyorum elbisemi bile hazırladım halay başı benim." Maran öyle mi der gibi baktı bu sefer bu kadın akıllanmazdı asla..

"Karıcım sen hayaller kurma bence."

Yüz ifadesi değişirken çatık kaşlar altında kocasına baktı Avin.  "Neden?" Gözlerini kıstı merakla cevabı bekledi.

"Hamilesin sen oynayamazsın artık sana 9 ay halay çekmek yasak." Avin meydan okurcasına bedenini kocasına çevirip keskin bakışlarını kocasının gözlerine sabitledi.

"O yasağı kim koydu?" Tek kaşı havalandı İrem gülerek atışan karı kocayı izledi hayranlıkla..

"Kocan! ben yani Maran Mirşad! yeterli sanırım." Kucağındaki oğlunu indirip bedenini dikleştirdi. Bakışları karısının bakışları kadar keskindi.

"Yetmiyor ağam hamile olsam bile bu halay aşkıma engel değildir ve Maran ağa." Diyerek kocasının dibine kadar girip işaret parmağını Maranın sert göğsüne dayadı.  "Yasağınıza karşı çıkıyorum!"

"Çıkamazsınız hanım efendi!"

"Çıkarım bey efendi!" Diyerek karşı çıktı kocasına. Halay çekmeden durmayacağını  bildiği halde böyle bir yasak koyuyordu bu adam..

"Yeter annem babam."  Diye bağıran Ronavla ikisi kendine gelerek birbirinin dibinden çıktılar.

Silkelenip kendilerine gelmeleri bir kaç saniye sürdü. Maran boğazını hafif temizleyerek söze girdi. "Ben şirkete geçiyorum bir şey olursa ara beni bu konuyu daha sonra tartışacağız."

Oğluyla karısını öpüp kapıya vardığında aklına gelen soruyla duraksadı.

"Canın bir şey istemiyor demi eminsin." Avin gözlerini devirdi. Hastaneye giderken ve gelirken sormuştu şu an yine soruyordu.

"Hayır Maran istemiyor hadi canım sen işine git." Maran tamam diyerek kapıdan çıktı.

Avin İrem'le ve oğluyla yukarı çıktı.

"Maran ağayı daha önce hiç böyle görmemiştim."

Avin'in önce yüzü düştü daha sonra gözlerine hüzün düştü. Ronavı ondan almak istememişti fakat elinden olmayan sebepler buna neden olmuştu.

"O kadar mutlu ki dünden beri dudakları hiç düz bir hal almadı gözleri mutluluktan parlıyor sesi heyacan dolu." Bakışları oturan oğluna döndü derin sıkıntılı bir nefes verdi.

"Ronavı ondan almak istememiştim." Az önceki sesi kısıldı. Hemen toparladı kendini artık eskileri konuşmak onu üzmekten başka bir şeye yaramıyordu.

İrem arkadaşının elini sıkarak yanında olduğunu belirtti. "Üzülme çok güzel bir aile olacaksınız." Avin samimiyetle gülümsedi.

Artık bundan bir şüphesi yoktu. Ve mutlu olacaklarına adı kadar emindi..

Maran'ın şirkete gitmesiyle iki kadın oturup saatlerce sohbet etmişti akşam çökerken İrem evine gitmişti Avinde kocası gelene kadar oğluyla oyalanmıştı.

Akşam Maran geldiğinde ise oturup yemeklerini yiyip her zaman ki gibi sıcak aile sohbetlerini yaptıktan sonra odalarına çıkmışlardı.

Maran yorgun olduğu için oğluyla beraber yatmış Avin ise yarım kaldığı kitabını okuyup kendini uykuya bırakmıştı...

Onlar için en güzel zamanlar kapıdaydı.. Mutluluk Mirşad konağına ev sahipliği yapacaktı bundan sonra..

6 ay sonra..

Kıymet bilmek lazımdı zaman geçip giderken sevdiklerimize sıkıca sarılmak onlara her defasında sevdiğimizi söylemek gerekiyordu.

Hayat bazıları için çok kısa bazıları içinse gereksiz uzundu.

Avin'in hamileliğinin üzerinde tam 7 ay geçmişti. Elbette ki hiçbir şey eskisi gibi değildi. Zaman ilerledikçe hayatlarımız değişiyordu.

Nadir ağa eski sağlığında değildi son zamanlar sağlık sorunları sıklaşmış bu durum evdekileri huzursuz etmişti. Şahnaz hanım doktora gitmeleri gerektiğini söylerken yaşlı adam sürekli geri çeviriyordu gitmek istemediğini gayet iyi olduğunu söylüyordu.

Bir beklenti içinde oğlunun hatasını anlayıp gelip elini öpmesini istiyordu. O ne kadar istese de Maran bir kere olsun ne kapısına gelmişti ne de telefon etmişti. Nadir ağa oğlundan hiç geçmeyecek bir kırgınlık bırakmıştı. Zaman zaman pişman olsa da kendisini büyük görüp ilk adımı oğlundan bekliyor ama o adım hiçbir zaman gelmiyordu. Sanırım hiçbir zaman da gelmeyecekti baba oğul birbirine hep kırgın ve kızgın olacaktı.

Şahnaz hanım ise oğluyla kaç defa konuşmak istemesine rağmen Maran annesini durmadan reddediyordu. 7 ay önce verdiği karar aylar geçmesine rağmen değişmemişti. Ailesine karşı ördüğü duvarların yıkılmasına izin vermiyordu. Ne kadar pişman olsalar da bu bir şey değiştirmiyordu.

Alaz en son abisinin düğününde Mardin'e gelmişti bir kaç gün önce de arayıp yeğeni dünyaya gelince Mardin'e geleceğini söylemişti. Jorin herkesten soyutlanarak kendini okuluna vermişti. Tek istediği bir öğretmen olmak ve istediği şehirde öğretmenlik yapmaktı. Maran kız kardeşine büyük söz vermişti öğretmen ol istediğin şehire gönderirim Jorin abisinin sözüne güvenerek canla başla çalışıyordu.

Havin annesinin dizinin dibindeydi yarım bıraktığı hayallerini gerçekleştirmek için bir yerden başlamak istiyordu. Zamanı geldiğinde ise yarım kalan hayallerini gerçekleştirecekti..

Xane ve Deran bu 7 ay içinde Mardin'e gelmemişti. Zaten temelli İstanbul'a yerleşmişlerdi. Alan aylarca arama yapmasına rağmen hiçbir ize rastlamamıştı. Hiçbir zaman Maranla başa çıkamamıştı şimdi yine yenilen kendisi olmuştu. Boşanma davası açılmış Berdelin bozulma kararı ise Maran'ın hükmü ile kabul edilmeyip rafa kaldırılmıştı.. 

Herkes kendi payına düşeni yaşıyordu ve herkes yaptığı hatanın bedelini ödemek zorundaydı..

Bu süre zarfında Avin'in hamileliğinde hiçbir sorun yaşanmamıştı. Her doktora gittiklerinde cinsiyetini öğrenmek istemelerine rağmen doktor bebeğin kendini göstermediği söylüyordu.  Son gittiklerinde ise ne onlar sormuş ne de doktor söylemişti..

Zaten bu aralar Avin'in aş erme mevzusu yüzünden hiçbir şey düşünemez olmuşlardı. Sürekli canı bir şeyler istiyor fakat ne olduğuna bir türlü karar veremiyorlardı.

İlk aylar hevesle karısının her istediğine koşan Maran son zamanlardaki belirsizlikle ne yapacağını bilemez olmuştu. Çünkü tamam işte bu karımın canı bunu istiyor dese Avin o saniye de kararını değiştiriyordu.

Artık eve her geldiğinde elinde illa ki bir iki poşet oluyordu. Aklına ne geliyorsa hepsinden azar azar alıp eve getiriyordu hoş getiriyordu ama karısı yemiyordu..

Artık ne yapacağını bilmiyordu tek istediği kalan ayların çabuk geçmesi idi...

"Avin hadi bekliyorum." Yarım saattir çardakta karısını bekliyordu. Yarım saat önce beş dakika da hazır olup geliyorum demişti ama beş dakikası yarım saat olmuştu..

Kolundaki saate göz atıp dururken sıkıntıdan yanaklarını şişiriyordu..

"Babam annem niye gelmiyor?" Maran yanında hazır olda durmuş annesini bekleyen oğluna baktı. Ah bir bilsem der gibi bakıyordu..

"Hazırlanıyor oğlum biliyor musun bu kadınların beş dakikasına inanma beş dakika dediklerinde sen onu yarım saat say yarım saat dediklerinde ise onu bir saatten fazla say tamam mı?"

Ronav başını kaldırıp babasının yüzüne bakarak tamam dercesine gülümsedi. "Tamam babam unutmam." Bu yaşta nasıl aklında tutacaksa babasını da hiç kırmayıp her dediğine tamam diyordu.

Maran parmaklarını oğlunun saçlarına daldırıp karıştırmaya başladı. "Her dediğime de tamam diyor ne anlama geldiğini bilmeden."

"Geldim." Oğluna gülen adam duyduğu sesle başını merdivenlere çevirdi tek kaşı hava da..

"Erken geldiniz hanım efendi biz beklerdik yaw biraz daha hatta size davetiye bile gönderirdik."

Avin gözlerini kısıp tehdit dolu bakışlar attı kocasına. "Abartma hayatım alt tarafı beş dakika bekledin."

"Çok haklısın sadece beş dakika bekledim dünya güzeli karımı değil beş dakika bir ömür beklerim seni." Avin vay be der gibi baktı kocasına ara ara romantiklik yapıyordu bu da Avin'in hoşuna gidiyordu fakat burda dalga geçtiği apaçık ortadaydı.

"Dalga geçme  hem bekle yani ne olmuş." Çardağa geldiğinde hafif eğilip oğlunun yanaklarını öptü. "Sana Hejar amcan bakacak biz gidip gelene kadar tamam mı?" Ronav tatlı tatlı başını salladı.

Maran tam konuşacağı sırada Hejar kapıdan girdi. "Ben geldim millet." Koşar adımlarla yukarı çıktı. "Abicim yengecim çok güzel görünüyorsunuz." Bakışları yeğenine döndü. "Amcasının aslanı sende çok yakışıklı görünüyorsun?"

Maran ve Avin tuhaf bir ifade ilde genç adama baktı. Kafası mı güzeldi bu çocuğun?

"Sen iyi misin?"

"İyiyim yengecim hadi siz gidin yeğenim bana emanet." Diyerek Ronavı kucağına aldığında Maran ve Avin yan yana geçti.

"Geri döndüğümüzde yavrumuzu tek parça halinde görmek istiyoruz." Kesin bir dille kardeşini uyarıp karısıyla birlikte konaktan çıktı.

Bugün doktor günüydü ve bugün şanlarını deneyerek cinsiyetini soracaklardı. Hoş erkek kız fark etmezdi sağlıklı olması her şeyden önemliydi.

Arabadaki yerlerini aldıklarında Maran arabayı çalıştırdı. "Bugün sabah uyandığında canım bir şey çekiyor demedin çok şaşırdım."

Avin ellerini şişen karnına koyup başını kocasına çevirdi. "Bilmiyorum yavrum hiçbir şey istemedi sanırım."

Maran anladım dercesine başını salladı ve sessizliğe büründüler.. Sanki sessizlik ikisininde yorgunluğuna iyi gelecekmiş gibi. Son zamanlarda ikisi de fazlasıyla yoruluyordu..

Nihayetinde hastaneye geldiklerinde Maran arabayı park edip karısıyla birlikte arabadan indi. Yan yana geçtiklerinde beraber hastane kapısından içeri girdiler..

Maran karısını boş bir yere oturttuktan sonra işlem yerine geçti dakikalar içinde işlemleri halletti.

"İçimde bir his bu sefer kendini gösterecek." Avin karşısında duran kocasının elini tutup gülümsedi. Aynı his ondan da vardı.

"Bence de bende öyle hissediyorum." Derken anons edilen isimle kocasının elini bırakmadan ayağa kalktı. "Hadi gidelim." Birbirine uzun uzun bakıp doktorun odasına girdiler.

"Hoş geldiniz."

"Hoş bulduk doktor."

"İsterseniz direkt Muayeneye geçelim." Doktorun sorusu üzerine Maran heyecanla başını salladı. Avin yerini alıp karnını açtığında doktor soğuk jeli karnına döküp eline aldığı cihazı karnının üzerinde gezdirdi.

Ekrana dikkatle bakmaya başladı.

Maran ve Avinde sabırsızca ekrana bakıyordu. Maran bir saniye olsun karısının elini bırakmıyordu.

"Sağlığımız gayet yerinde." İkisi birbirine bakıp çok şükür derken doktor devam etti. "Bakalım bugün gösterecek mi kendini."

Saniyeler dakikaya dönüşürken heyecan katlanıyordu. "Doktor." Dedi Maran sabırsızca. Doktor gülerek ekrana bakıyor düğmelere basıp duruyordu.

Elindeki cihazı indirdiğinde yüz ifadesini bozmadan Maran ve Avine döndü.. " Hanım efendi fazla utangaç."

Maran elleriyle ağzını kapattı. "Kızım mı olacak benim şimdi?" Sesi öyle bir çıkmıştı ki doktor da Avinde şaşkındı. "Ben kız babası mı oluyorum?" Binbir duyguyu aynı anda yaşamak bu olsa gerek.

"Avin duydun mu kızımız olacak." Avin evet dercesine başını salladı göz yaşları arasında. Maran dolan gözlerle başını eğip alnını Avin'in alnına yasladı. "Kızımız olacak." Dediğinde göz yaşları Avin'in göz yaşlarına karıştı. "Seni çok seviyorum sizi çok seviyorum."

Karısının alnını öperek geri çekildi. Avin sessizce dudaklarını oynattı. "Bende seni çok seviyorum."

"Gözünüz aydın o zaman." Yerinden kalkan doktor masasına geçerken Maran karısını bekledi Avin karnını güzelce sildikten sonra kocasıyla doktorun yanına geçti.

"Hiçbir sorun yok değil mi doktor?"

"Kızımız iyi değil mi?"Doktor ikisini de çok iyi anlıyordu. Endişelenmekte haklıydılar anneler ve babalar çocuklarının iyi olmasını isterler.

"Hiçbir sorun yok kilosu da gayet iyi ve sağlıklı korkmanıza hiç gerek yok 7 aylık sapasağlam bir bebek."

"Çok teşekkürler doktor." Kalan konuşmayı dinledikten sonra karı koca mutlu şekilde odadan çıktı. Maran yine işlemleri halledip karısıyla birlikte hastaneden çıktı..

Bugün alacakları en güzel en özel ve en mutlu haber buydu. Ronava kız kardeş geliyordu.

Maran duygularını anlatacak bir kelime bulamıyordu. O kadar çok mutluydu ki artık her şey istediği gibiydi ailesi yanındaydı ve kızı olacaktı.. İkisi yerini aldığında konağın yolunu tuttular.. 

Yolda giderken Maran haberi kardeşlerine ve amcasına vermiş Deran, Alaz, Siyabend genç adamın mutluluğuna ortak olmuşlardı..

"İlk defa bu kadar huzurlu ve mutluyuz biliyorsun demi?"

Maran aşkla baktı kadınına. "Biliyorum her zaman böyle olması dileğiyle güzel karım." Karısının elini tutup öptü. "Biz ve çocuklarımız." Diye ekledi.

Avin gözlerini kırptı kocasının elini sıkıca tutup başını araba süren kocasının omzuna yasladı. Her gün dua ediyordu bu mutluluğun bozulmaması için...

Konağa geldiklerinde Avin başını kaldırıp arabadan indi. Kapıyı açıp konağa girdiği anda Ronavın sesi doldu kulaklarına.

"Amcağğğ ver o benim topum!"

"Lan amcağğğ ne şurda oynuyoruz ne kadar cimri bir şeysin sen."

"Çirmi değilim amca o benim topum babam aldı bana senin değil ver onu yoksa ağlarım anneme söylerim seni."

"Beni beni amcanı tehdit mi ediyorsun."

"Hejar!" Diye kükreyen Maranla genç adam elindeki topu düşürerek hazır ola geçti.

"Ağabeyim." Korkarak abisine döndü merdiven başında kendisine bakıyordu öldürecekmiş gibi.. "Valla bir suçum yok alt tarafı topu aldım."

"Çocuk musun sen bir de amca olacaksın çocuğu niye ağlatıyorsun."  Hejar abisinin normal çıkan sesinden cesaret alarak duruşunu düzeltip rahat olmaya çalıştı..

"Senin de oğlu amma cimri." Dediğinde Ronav amcasının önüne geçti başını kaldırıp amcasına baktı.

"Ben değilim cirmi amcağğğ." Hejar yüzünü buruşturarak kulaklarına dokundu. Bu nasıl bir sesti böyle? Bu çocuktan mı çıkıyordu bu ses.

"Lan bu nasıl ses kulaklarım gitti." Hızla abisine döndü. "Siz geldiğinize göre ben gideyim ağabey işim var."

"Tamam git."

"Gidiyorum."

"Siktir git lan."

Bir kaç basamak inen genç adam duraksadı. "Ben gelip dadılık yapayım sen bana böyle davran alacağınız olsun kalbim çıt." Diyerek yoluna devam etti.

Maran ise giden kardeşinin arkasından bağırmakla kaldı. "Şaka yapıyorum oğlum alınma."

"Oğlum sende bağırma böyle." Avin oğluna uyarı verdikten sonra üzerini değiştirmek için yukarı çıktı. Maran ise oğlunu kucaklayıp oturma yerine geçti.

Ronav babasının gömleğin düğmeleriyle oynarken Maran oğlunu izliyordu. "Babam yenge ne demek?" Maran kaşlarını çatarak oğluna baktı bu da nerden çıktı der gibi..

"O nerden çıktı?"

"Amcam kızla konuştu telefonda sonra beni gösterdi dedi çok tatlı bir çocuk sonra amcam dedi bak bu yengen." Maran hayretler içinde dinledi oğlunu. Biliyordu kardeşinin bir mallık yapacağını..

"Vay şerefsize bak pis işlerine oğlumu da alet ediyor."

"Yengem mi?" Diye merakla sordu Ronav.

"Oğlum Allah bilir kaç tane yengen vardır boş ver şu an bu önemli değil." Oğlunun saçlarını karıştırıp yanağına sulu bir öpücük bıraktı.

Bunun hesabı o ite kesecekti.

Bir kaç dakika sonra Avinde inip aralarına katıldı.. Ve bugün de onlar için unutulmaz ve güzel bir gün olarak son bulmuştu...

İşte şimdi tam olarak mutluluk onların evindeydi ve sıkı sıkı sarılmıştı...

- Bir kaç gün sonra-

"Ama Maran ben senin işe gitmeni istemiyorum." Soğuk suyu yüzüne çarpan adam aynadan kendine baktı. Son zamanlar ne yaşadığını hala çözememişti karısı son zamanlar mızmızlanan çocuklar gibiydi..

"Hem ben canım ne istiyor onu da bilmiyorum." Bu sefer sesi ağlamaya yakın çıkmıştı. Günlerdir canı bir şeyler çekiyor ama anlamıyordu.

Maran affalayarak havluyu eline aldı sesini bir tık yükseltti. "İyi o zaman kim para kazacak geleceğimiz ne olacak?" Havluyla yüzünü kurutup devam etti. "Aş eren sensin kurban olduğum ben nerden bileyim ne istediğini?"

"Maran artık çık şu banyodan!" Sesi bu sefer fazla tiz çıkmış Maran dişlerini sıkmıştı. Havluyu indirip kapıya yürüdü Avin'in son zamanlarda tiripleri hiç çekilmiyordu.

Kapı kolunu tutup açarak odaya girdiği anda masum masum bakan karısıyla göz göze geldi.

"Sen beni sevmiyorsun?" Dudaklarını küçük çocuklar gibi büzen kadına inanamadı adam. Hayır en büyük sorun kendi kendine bir şeyler uydurup inanıyordu.

Eliyle yüzünü sıvazladı. "Ömrüm şimdi bu ne alaka?" Artık ağlamasına ramak kalmıştı gerçekten utanmasa oturup ağlardı hoş yapmadığı şey değildi.

Bir gece Avin uyanıp ağlamış Maran ne yapması gerektiğini bilmediği için karısına eşlik etmişti. İkisi oturup dakikalarca ağlamıştı neye ağladıklarını bilmeden.

Avin kocasına neden ağladığını sorduğunda Maran sen ağlıyorsun diye ben ağlıyorum diye cevap vermişti. O geceden sonra Avin geceleri hiç ağlamamıştı.

"Sen eskisi kadar benimle ilgilenmiyorsun niye şişko oldum diye mi?" Maran'ın yüzü şekilden şekle girdi artık ne tepki vereceğini de şaşırıyordu. Avin bir elini şişen karnına diğer eliyle de yataktan yardım alarak ayağa kalktı artık yükü iyice ağırlaşmıştı hareketleri kısıtlanmıştı.

Ayağa kalktığında ellerini kocaman olan göbeğine koydu. "Burda senin kızın var ben şişko falan değilim." Diye çıkıştı yüksek sesiyle.

Maran dudaklarını ısırarak karısının dibine girdi. "Avin ben seni her halinle seviyorum sen bu dönemde buna inanmasan da." Elini karısının karnına koydu. "Kızım annen yine iyi değil kusuruna bakma." Dediğinde Avin kocasının kolunu çimdikledi.

Maran acıyla inleyerek bir adım geriledi. "Ah!" Yüzünü buruşturan adam ağrıyan kolunu ovdu. "Avin sen nasıl bana kıyıyorsun yahu hiç mi için acımıyor?"

Avin kaşlarını kaldırıp indirdi. İki ay öncesine kadar dizinin dibinden ayrılmayan adam bir aydır bulduğu her fırsatta kaçıyordu. Aslında haklıydı zira Avin adamı bezdirmişti gerek senaryolarıyla gerek neye aş erdiğini bilmeyerek.

"Tamam hadi kahvaltıya inelim sonra biraz gezelim."

"Şirkete gideceğim ben toplantım var seni akşam gezdiririm." Avin bunu hiçbir şekilde kabul etmeyecekti. Maran bunu biliyordu ama yine de şansını deniyordu.

"Olmaz bugünü seninle geçirmek istiyorum hem ben seni görmeyince zaman geçmiyor canım çok sıkılıyor benim canım mı sıkılsın?"Kocasının koluna girerek yürümeye başladı. Attığı her adımda nefes nefese kalıyordu.

"Yok karıcım senin canın sıkılmasın benim canım çıksın."

Avin olabildiğince ajitasyon yapmaya çalıştı. "Yüküm ağır benim kıymetimi bil." Maran odanın kapısını açarken bir yandan da karısına cevap veriyordu.

"Ben senin kıymetini biliyorum da sen bilmiyorsun." Dediğinde Avin kocasının kolunu ısıracağı anda duraksadı bu fazla acımasız olurdu. Bazen kıyamıyordu bu adama. "İşine gelmeyince ısır çimdikle." Diye ekledi Maran.

Avin kötüsün bakışları atarak yanıtını geciktirmeden verdi. "Utan utan daha düne kadar sana neler vadediyordum şu halimle hoş utanır mısın bilmem."

Maran keyifle güldü en sevdiği kısma gelmişti. Son zamanlarda bu konu da utanma duygusu yok olmuştu. "Hamile olduğundan beri çok şey-" Avin anında sözünü kesti.

"Maran tamam yine sapıklaşma!" Konunun nereye gideceğini gayet iyi biliyordu vücudu eskisi gibi değildi Maran her yatağa girdiklerinde yorum yapıyordu şimdi konu nelere nelere gidecekti.

"Al şimdi sapık ben oldum hep aş eriyorum diyip beni öpen sensin neden oyun bozanlık yapıyorsun?"

Avin göz ucuyla kocasına baktı sonrada omuz silkerek doğru bildiğini okudu. "Ne yapayım arada öyle oluyor sende isteyince öpüyorsun ben bir şey diyor muyum?"

Maran kendine has gülüşüyle yanıtladı. "Diyemezsin çünkü hoşuna gidiyor." Avin sert bir şekilde kocasının karnına vurdu.

"Sus sus ayıp."

Maran kahkaha atarak karşılık verirken merdivenlere geldiklerinde Avin ilk kez kocasından rica da bulundu hatta rica da değildi istekti.

"Şimdi sen beni burdan kucaklasan nasıl olur?"

Maran dudaklarını ısırdı. Kucaklayacağından emindi ama beline bir zarar gelir miydi onu bilmiyordu..

"Ben şimdi seni kucaklamasam seni sevmediğimi idda edeceksin durmadan yüzüme vuracaksın her gece kızımıza anlatacaksın her dakika söyleneceksin hatırlayıp hatırlayıp ağlayacaksın o yüzden ben bunları asla göze almıyorum ve seni kucaklıyorum karıcım bu kasları boşa yapmadık."

"Maranım da Maranım kurban olduğum karısına da hiç kıyamaz."

Maran ters ters baktı karısına bazen cidden değişik cümleler kullanıyordu.

Avin kollarını kocasının boynuna sarıp yüzünü eğerek burnunu boynuna sürttü. Maran huylanmış gibi yüzünü karısına çevirdi.

"Ne yapıyorsun deli kadın."

"Hiçbir şey." Çardağa geldiklerinde Maran karısını indirecekken Avin boynundaki kollarını biraz daha sıkılaştırdı. ""Sen beni seviyorsun?"

Maran yanaklarını şişirip söndürdü. Gerçekten artık isyan diye bağıracaktı. İstisnasız her gün bu soruyu soruyordu. "Kuranıma seni çok seviyorum." Avin gözlerini kırpıştırdığında Maran dikkatlice karısını indirdi.

"Bende seni seviyorum." Diyerek hiçbir şey olmamış gibi yerine geçip oturdu. Maran hayretler içinde kendi yerine oturdu. Hormonlar yüzünden miydi artık her ne yüzündense bu kadın iyi değildi.

"Günaydın annem ve babam." Fatma hanımın yardımıyla çardağa gelen Ronav kadının elini bırakıp koşarak önce babasına daha sonrada annesine sarıldı. Artık kocaman bir çocuk olmuş kendi odasında uyuyordu.

"Günaydın paşam."

"Günaydın Aslan oğlum."

Annesinin yanını alıp oturduğunda kahvaltı faslı başladı. Ronav ağzındaki küçük lokmayı yutarak babasına döndü tatlı haliyle.

"Babam bugün top oynayalım mı?" Maran elindeki ekmeği masaya bırakıp oğluna baktı. İki arada bir deredeydi nereye yetişeceğini bilmiyordu.

Şirkette işler aşırı yoğunken diğer tarafta karısı ve oğlu vardı. Onlara da zaman ayırıyordu fakat iki tarafa aynı anda yetişemiyordu.

"Bugün olmasa oğlum yarın söz veriyorum oynayacağız." Maran somurtarak önüne döndüğünde Avin ve Maran'ın bakışları kesişti.

Son zamanlarda Ronava olan ilgileri azalmıştı ellerinden olmadan. Ronav da farkındaydı ve artık bu durum hoşuna gitmiyordu.

Avin güler yüzüyle oğluna bakıp yanağını okşadı. "Bak baba söz veriyor oynayacak seninle."

Ronav omuzlarını oynatarak asık suratıyla annesine dönüp kızgın sesiyle söylendi. "Ama yarında diyecek başka gün."

"Hayır demeyecek oğlum hadi asma suratını." Ronav annesini üzmemek için hafif tebessüm etti. Yarında babası kendisini ekerse o zaman büyük küsecekti hem bu sefer annesine de küsecekti.

Güzel bir kahvaltı sonunda herkes masadan kalkıp oturma yerine geçti. Maran bir kaç dakika oturup bir telefon görüşmesi yaptıktan sonra şirkete gitmek için ayaklandı.

Avin başını kaldırıp kocasına baktı dik dik. Maran tek kaşını havalandırdı ne oldu der gibi.

"Maran canım toprak istiyor?"

"Ne?" Diyerek yüzünü ekşitti. Ciddi miydi bu kadın canı çeke çeke toprak mı çekmişti? "Sen ciddi misin?" Diye inanmayarak sordu.

Avin hayır dercesine başını salladı. Birden çekmemeye başladı yanlış alarmdı galiba. "Hayır değilim saçmaladım galiba."  Elleriyle karnını okşadı canı ne istiyordu?

Bir kaç saniye düşünür gibi yaptı. "Canım acılı kebap istiyor sanırım."  Maran güldü sonunda der gibi.

"Gerçekten mi canın kebap mı istiyor gidip getireyim hemen." Tam gideceği anda Avin kocasını durdurdu. Bu da yanlış alarmdı.

"Hayır gitme vazgeçtim."

Maran yine şaşırmadı. İçinden bol bol sabır diledi. Gerçekten artık sabrın sonuna gelmişti.

Aradan beş dakika geçti geçmedi.
"Maran canım bir şey istiyor." Dedi Avin.

Maran sıkıntıyla göğsünü şişirdi. Sakin olmalıydı evet çok az zaman kalmıştı dişini sıkmalıydı. "Tamam işte söyle canın ne istiyor?" Avin dudaklarını büzerek kocasına bakıyordu.

Bütün sorun oradaydı zaten canının ne istediğini bilmiyordu.

"Bilmiyorum Maran." Elleriyle yüzünü kapattı. Günlerdir böyleydi bilinmezlik içindeydi canı bir şeyler istiyor fakat ne istediğini bilmiyordu.

Maran bir çok şey alıp getirmişti dünden beri Avin hepsini de ağzına götürüp yemeden indirmişti.

"Az önce canın toprak istedi aradan bir saniye ya geçti ya geçmedi canım acılı kebap istiyor dedin." Sıkıntıyla kabarttı göğsünü tekrar yalvarırcasına baktı karısına. "Kurban olduğum sen ne istiyorsun?" Utanmasa oturur ağlardı gerçekten bunu yapardı çünkü son zamanlar bu durum çok can sıkıcı olmaya başlamıştı.

Şimdiden bu durum böyleyse önündeki süreçte ne olurdu bilmiyordu. Karısı doğum yapana kadar sağ kalırsa ne mutlu ona.

"Gel şöyle yapalım ben şirkete gideyim tamam mı kapının önünde iki adam var konakta üç çalışan var senin canın ne isterse onlara söyle getirirler sana ben biraz daha burda kalırsam kafayı yerim." Yolu kaçmakta bulmuştu başka şansı yoktu.

Avin omuz silkerek ellerini şişen karnına koydu. Bu aralar aşırı dengesizdi bir ağlıyor bir gülüyordu.

"Al gör işte babanı ne beni ne seni ne de Ronavı sevmiyor onun için iş daha önemli sanki ülkeyi kurtaracak." Maran duydukları karşısında hayretler içinde kaldı. Avin başını kaldırıp kocasına baktı tekrar. "Kusura bakma senin elinin değmediği şeyi yiyemem."

Maran sinirden gülerek elini burun kemerine koydu gözlerini kapatıp keskin bir nefes vererek karısının önüne çöktü.

"Güzel karım çocuğumu bana karşı doldurma ben sizi çok seviyorum." Savunmasını yaparak alt dudağını ısırıp derin bir soluk verdi dudakları arasında hemen ardından devam etti.

"Kurban olduğum elimin dediğini de yemiyorsun sen ne istediğini bilmiyorsun ki."

Avin sırtını koltuktan çekerek yüzünü kocasının yüzüne yaklaştırdı. Gözlerinin içini parladı birden. "Maran buldum." dedi heyecanla. 

Maran gözlerini kıstı. Korkarak sorusunu yöneltti. "Neymiş?"

Avin usulca dudaklarını kocasının kulağına yaklaştırdı. " Seni ve Maraş dondurmasını."

Maran kendini hızla geri çekti. "Bu hava da mı? Lan sen kafayı mı yedin ikinizde hasta olursunuz ayrıca ben sana Maraş dondurmasını nereden bulayım."

"Maraş'tan getir ne olacak." Maran histerik bir kahkaha attı. Cidden bu kadın delirmişti hayır hayır hormonlarının acil kendine gelmesi lazımdı.

"Saçmalama ben diyorum toplantım var sen diyorsun Maraş dondurması." Avin omuz silkti. İstediğini almadan vazgeçmeyecekti asla hem aş ermişti yemezse olmazdı.

"Tamam o zaman ikinci seçeneği kabul et."

"Beni ne yapacaksın Avin." Avin gözlerini devirdi. Bu adamın anlaması kıt mıydı?

"Tamam tamam Maran gel öpeyim sonra nereye gidiyorsan git." Maran karısına yaklaştığında Avin kocasının yanaklarını öperek en son dudaklarına masum bir öpücük bıraktı..

Maran sonunda der gibi güldü oğlunu öpüp fırsat bu fırsat diyerek koşar adımlarla konaktan çıktı..

Avin ise oğlunu alıp birlikte Zana ile buluşmak için konaktan çıktı. Korumaların kapıyı açması ile arka koltuktaki yerlerini aldığında kapı kapandı ve arabaya hareket haline geçti.

"Annem nereye gidiyoruz." Avin oğlunun saçlarını karıştırıp masum bir öpücük bıraktı.

"Zana yenge ile kahve içeceğiz sende Rayayı görürsün." Tatlı tatlı başını sallayan küçük çocuk yanına aldığı arabasıyla oynamaya başladı. Zana kahve içecekti Avin ise meyve içecekti hamile olduğundan beri midesi kahveyi almıyordu.

Avin Zana'ya kısa bir mesaj atıp camı biraz indirerek bakışlarını dışarı çevirdi, yüzüne vuran rüzgarla gözlerini kapattı ve kendini anın içine bıraktı..

Maran'ın sabah ki yüzü gözlerinin önüne gelince dudakları genişçe kıvrıldı. Kahkaha atmamak için kendini zor tuttu. Bazen Maranı delirtiyordu ama hakediyordu.

Araba durduğunda genç kadın kendini toparladı. Kapı açıldığında oğluyla birlikte arabadan inip Zana ile sözleştileri restorana geçti. Çok geçmeden Zana'nın gelmesiyle iki elti sarılıp selamlaştıktan sonra karşı karşıya geçip oturdu..

"Hamilelik iyi gidiyor mu karnın çok büyümüş." Avine hamilelik o kadar çok yakışmıştı ki Zana tatlı tatlı tebessüm etmeden duramıyordu karşısında..

"Evet az kaldı zaten şu an 7 ayını bitirmek üzere ilk hamileliğime göre karnım çok büyümüş bende anlamadım."

"Bir şey olmaz demek prensesimiz gayet iyi ve kilosu yerinde sağlıkla gelsin inşallah." Avin genç kadının elini sıkarak gülümsedi bakışları arabasında uzanan tatlı tatlı sesler çıkaran Rayaya kaydı.

"Büyümüş bu pıtırcık yalnız babasına çok benziyor." Zana kahkaha atarak Ronav'ı işaret etti.

"Tıpkı Ronav'ın Marana benzemesi gibi."ikisi aynı anda güldü. Dokuz ay taşıyıp sancısını ağrısını çekmelerine rağmen onlar gidip babalarına benzemişti. Eh iki kadında kendince haklıydı isyan etmekten..

"Konaktakiler nasıl?" En çokta merak ettiği şey Nadir ağanın hala aynı düşüncede olup olmamasıydı. Şahnaz Hanımı artık çözmüştü o pişmandı.

"İyiler Nadir ağanın bu aralar sağlık sorunları var hastaneye gitmesini söyledik ama dinlemiyor bize." Avin tereddütle sorusunu yöneltti.

"Hala aynı düşüncelerde değil mi?" Yüz ifadesi şeklinden şekile girdi. Duyacağı cevap belliydi aslında..

"Maalesef." Dedi Zana üzgün sesiyle. Gün geçtikçe daha da katı bir adam oluyordu Nadir ağa ve bu evdeki herkesi üzüyordu..

Avin hafif tebessüm etmeye çalıştı. Buraya bunları konuşmaya gelmemişti. Kendine gelerek sohbeti değiştirdi..

Bir kaç saat oturup dertleşen iki elti havanın kararmasıyla kendilerini evlerine atmışlardı. Avin geldiğinde artık yemekler hazırlamıştı.

Oğluyla her zamanki yerini alırken Ronav çizgi film izlemeye başlamış Avin ise davalarına göz atmak için laptopunu getirmişti.

Davalarına göz atarken açılan konak kapısı ile elindeki laptopu direkt indirip ayaklandı. Güler yüzüyle karşılayacaktı kocasını.. Maran yorgun adımlarla çardağa geldiğinde onu güler yüzle karşılayan karısıyla göz göze geldi.

"Hoş geldin." Avin kocasının yanağını öperek geri çekildi. Dikkatle yüzüne baktı yorgun ve baygın baygın bakıyordu adam..

"İyi misin?" Diye sordu endişeyle. Elleriyle yüzüne dokundu. Maran'ın naif bakışları kadının simasında dolandı.

"İyiyim ama yorgunum." Başını yana kaydırıp çizgi film izleyen oğluna baktı ardından hazırlanan sofraya baktı. " Siz yemeğinize yiyin." Avin kaşlarını çatarak anlamaya çalıştı kocasını tavrı hoş değildi yorgundu ama yemek yiyemeyecek kadar mı?

"Aç aç uyuma." Maran eğilip karısının dudaklarına tutkulu bir öpücük bıraktı.

"Ben uyumaya gidiyorum."

-

Gün yine Mardin semalarında kendisini belli ediyor evlerinde olan insanları dışarı çıkartıyordu. Tıpkı diğerleri gibi Mirşad ailesi için günün başlarında neşeyle geçecek olsa da evdeki minik fare dışarı çıkmak için can atıyordu.

"Hadi baba, bekliyorum seni!" Diye bıkkınca konuşan, çardakta yerinde durmadan babasını bekleyen Ronav, sıkıldığını her hâli ile belli ediyordu. Maran oğlunun on, on beş dakika boyunca homurdanmalarını duymuş her defasındaysa 'biraz daha oyalan' diyerek idare etmeye çalışmıştı.

İçinde büyükçe bir sıkıntı haricinde ağırlık vardı pusu içindeki zihninde. Genç adam siyah tişört ve altına siyah keten bir pantolon giyerken yine aynı tarzda spor ceketini alarak odadan aceleyle çıktı. Havanın güzelliği güneş girmeyen evlere şifa vermek ister gibi sızarken Ronav ile bu güzel havanın tadını çıkartmak için dışarı çıkacaklardı. Ve tabii bir etken madde daha vardı ki Ronav'a verdiği sözü futbol oyununu bugün gerçekleştireceğiydi.

Oğluyla vaktinin geri kalanında ömrüne şifa olan karısıyla geçirecekti. Hamileliğinin son zamanlarında olan Avin Mirşad, oturmaktan ve belindeki ağrılarla baş etmekte zorlanırken bulduğu her fırsatta ya uyuyor ya da uykusundan sıçrayarak uyanıyordu.

"Geldim babacım."  Diyerek alelacele merdivenlerden inerken çardakta oturan karısına  değdi gözleri bugün beyaz bir elbise giymişti melekleri andırıyordu adeta... Derin bir nefes aldığında içindeki sıkıntısı meleğini gördüğü an önceki günlerdeki gibi yine o sıkıntı gitmişti.

Anlatılamayacak kadar güzelliği ve sadeliği vardığı kadında. Öyle ki bazı zamanlarda ona baka kalıyor dakikalarca hatta karısının olduğu yerde ansız uyumalarının uyanışlarına kadar bekliyordu başında.

Her an elinden alınacak gibi gelmesiyse yılların getirdiği deformasyondan dolayıydı. Hamileliğine şahit olamamış olmak bir tarafını hep kırık ve kırgın bıraksa da bu hâlleri çok başkaydı. Safi bir güzellikle bilinmeyen yanıyla tekrar ve tekrar aşık oluyordu kadına.

Adını anmadığı bir gün yokken gün geçtikçe daha çok tapıyor gözünün değdiği her yerde onu görmek, solumak istiyordu.

Genç adam basamakları indikçe aşağıda bekleyen Ronav gezecek olmanın heyecanıyla babasına bakıyordu. Babasının inmesini beklemeden merdivenlere yönelip koşarken adımları birbirine dolanıyor taş zemine içindeki mutluluğu belirtmek ister gibi sesini yansıtıyordu. Merdivenlerin bitişiğinde kucağına tırmanan oğlunu kollarından altından tutarak sarıp sarmalarken hemen hızlı adımlarla gününün güzelliği için karısının yanına adımladı.

Hayatındaki yakışıklıların ona doğru adım attıkları her anda Avin dudaklarındaki geniş gülümsemeyi daha da büyütüyordu. Maran onu bekleyen güzelinin elinden tutarak etrafında döndürüyordu... Dünya onlara tüm güzellikler onlaraydı. Bugün çok mu güzeldi bu kadın yoksa her zaman ki hali miydi?

"Çok güzelsin tıpkı melekler gibi." En güzel duasının kabulünü şükrünü sunar gibi boğukça konuştuğunda gözlerinde hayranlık iki meleğin kalbini tekletti. Aşk vardı fakat aşka eşlik eden elinden tutanda adamın bakışlarıydı.

"Her zaman ki halim." Diyerek gülümsedi Avin. Sesi gülümsemesinden dolayı kısık ve titrek çıksa da kocasına kaplıyordu, tıpkı karşısındaki adam gibi.  Üçü yan yana dış kapıya doğru adımlarken güneşin tadını çıkartmak için göğe doğru süzülen kuşlar konağın etrafında raks ediyordu. Dışarıya çıktıkları gibi Ronav babasının kucağından heyecanla indi. Çok uzağa gitmeyeceklerdi konağın önünde baba oğul top oynayacak Avin ise iki koca bebeğini izleyecekti.

Maran ve Ronav karşı karşıya geçerken Avin yavaş adımlarla etrafta yürümeye başladı. Doktor ara ara yürüyüşler yapmasını söylemişti.

Koca topun hâkimiyeti küçük ağada olurken, "Atıyorum babam."Diye heyecanla seslendi Ronav. Ayağının altındaki topu babasının hamlesini takip ederken kendisini hakem edasıyla oynamaktan geri alamıyordu. Topuna yuvarlar bir manevrayla vurduğunda karşısındaki Maran gelen topu ayağıyla yakalayıp oğluna geri pas vererek oğlunun oyununa eşlik ediyordu. Sanki o öğrenci küçük ağaysa öğretmendi.

"Geliyor." Ronav bir çaba içinde kendisine doğru gelen topu tutmaya çalıştı fakat pek başarılı olamamıştı. Top annesinin yanına kadar gitmişti. Annesinin dibindeki topu almak bir yana topa kızgınlık ile bakıyordu. 

"Annem topu at." Avin tam eğilip topu alacakken karnı buna engel oldu. "Anne vur ayağınla." Avin tamam dercesine başını sallayıp ayağıyla topa yavaşça vurdu. Ronav gelen topu elleriyle tutup tekrar babasına pas verdi.

Ronav'ın senelerdir düşlediği hayali gerçek olurken her atışında ve babasının her kaybedişinde kahkahalarına engel olamıyor havasına hava katıyordu. Diğer tarafta hem yürüyen hem de ara ara durarak kocasını izleyen Avin Mirşad çene kasları ağrıyana kadar iki yakışıklı koca bebeğine gülüp duruyor bir kocasını bir oğluna tezahürat yapıyordu.

Huzurun resmini cismini göster deselerdi kadın kesinlikle bu anı gösterirdi. Prensleri arasında en nadide parça gibi hissederken krallıkları da karnındaki kızları da katıldığında bu tablo daha çok güzelleşecek ve büyüyecekti.

Yüzü kıpkırmızı olana kadar saatlerce top oynarlarken Avin Mirşad iki küçük adamın yanına gidip içeriden getirttiği bezleri sırtlarına koyuyordu. Bu durumdan şikayetçi olan tek kişi Ronav olsa da Maran Mirşad için paha biçilmez bir andı. Kadının sevgisi merhametine aşık olması kendisi için kaçınılmaz bir son oluyordu. Bedenine her temasında karısının alnından öpse bile istediği arzuladığı dudaklarına gömülmekti. Tabii içeride olsaydılar bunu yapardı. Hiç affetmezdi...

İlk kez Ronav babasıyla bu kadar uzun top oynuyordu. Mutluluğuna diyecek bir şey yoktu Avin'de onları izlerken mutluydu.

"Yorulmadınız mı ter içinde kaldınız be." Yavaştan sıkılmaya başlayan genç kadın artık sıranın kendisine gelmesini istiyordu... Hoş kocasından gezecek hal kalmamıştı ama...

Yavaş adımlarla yanlarına geldi. Bakışlarıyla süzdü baba oğlu ikisi ter içinde saçları ise sırılsıklamdı. Emindi ki bezler bile sırılsıklam olmuştu.

"Hadi biraz da benim için yürüyüş yapalım sonra eve geçelim sizde banyo yapın." Maran nefes nefese başını salladı hali kalmasa da karısı için bunu yapacaktı..

Ronav aralarına girip annesinin ve babasının elini tuttuğunda tam yürümeye başlayacaklardı ki bir anda bir silah sesi duyuldu.

Avin nefesinin kesilmesiyle titreyen göz bebekleri kocasının kahve gözleriyle kesişti. Ardından ikinci bir silah sesi daha duyuldu silahtan çıkan kurşun genç kadının karnına isabet etti.

Maran'ın bakışları Avin'in karnına değdiği anda dünya cehenneme döndü. Beyaz elbisesi kanlar içinde olan kadın oğlunun elini bıraktığında gözleri kaydı...

Bir melek gibi dediği karısı kanlar içinde kucağına düştüğünde algılamadı neler olduğunu.

"Avin!" Diye gür bir haykırış duyuldu memlekette. Ayakta duran çocuk ise elleriyle kulaklarını kapatmış tir tir titriyordu. Maran kucağındaki karısıyla birlikte yere düşerken Avin kocasının kolları arasına yığıldı.

"Avin yalvarırım gitme." Dedi acının iz sürdüğü  ağlamaklı sesiyle.. İnanamadı olanlara daha az önce gülümseyen kadın şimdi kolları arasındaydı.

Kesik bir nefes alarak "Maran." Dedi. Nefesi kesiliyordu ve vücudu soğumaya başlıyordu gözleri ise kapanmamak için zorlanıyordu..

Kalbi hızlı hızlı atıyor kasıklarındaki sızıyla güçsüzce çenesini sıkıyordu. Elleri titriyor dudakları uyuşmaya başlıyordu. Tüm hücreleri yaşamdan soyutlanmış hızla çırpınırken kadının kayan göz bebekleri kocasında ve oğlundaydı.

Maran titreyen ellerini kadının karnına koyduğunda ellerine bulaşan kan adamın soluğunu kesti ve aklını yitirmesine neden oldu..

"Avin lütfen kapatma gözlerini." Diye yalvardı. O gözler kapanırsa Maran'ın dünyası kararırdı.

Avin güçlükle yutkundu. "Davam kapandı Maran." Karnına giren şiddetli sancı inlemesine neden olurken son kez nefes almaya çalıştı. "Maran kızımız..." Dedi ve gözleri yavaşça kapandı.

Maran'ın acı dolu feryadı gökyüzüne ulaştı. Gökyüzü karardı Mardin ölüm sessizliğine gömüldü.

Maran karısını uyandırmaya çalıştı fakat hiçbir şekilde tepki vermedi genç kadın. "Hastane hastane." Diyerek kucakladı karısını. Hızlı adımlarla ve perişan bir halde ilerledi konağın önündeki arabasına doğru. Korumalar arabanın kapısını açtığında genç adam karısıyla arabaya bindi.

Çalışanlar Ronav'ı alırken araba hastaneye doğru yola çıktı..

Kaç dakika oldu bilinmedi ama araba hastanenin önünde acı bir frenle durdu. Koruma kapıyı açtığında Maran arabadan çıkarak karısını kucağına aldı.

Gücü tükenmek üzereydi ama o kendini zorluyordu ve düşmesi an meselesiydi.

Bağıra bağıra hastaneye girdi. "Doktor!" Sesi hastaneyi inim inim inletirken sedye önüne geldi ve Maran hamile karısını kanlar içinde sedyeye bıraktı.

Avin acile alındı Maran ise kapının önünde dizleri üzerine düştü çaresizlik içinde. Göz yaşları sessizce acısına ortak oldu..

Bir çok insan geldi. Saniyeler dakikaları dakikalar saatleri kovaladı.  Zaman durdu sanki , ne gelen oldu ne giden. Zaman geçmedi Maran'ın ömründen ömür gitti.

Aldığı her nefes zehir oldu yaktı içini..

Adamın yüreği cehennem yerine döndü.

Bakışları bir an olsun ayrılmadı kapıdan ve sonunda doktor çıktı. Umutla gözlerinin içine baktı. "Karım nasıl kızım nasıl doktor?" Dedi titreyen kısık sesiyle.

Doktorun yüz ifadesi değişmedi karşısındaki adamın hali konuşmasına engel oluyordu fakat konuşmak zorundaydı. Ağzındaki maskeyi çıkardığında söylediği tek kelime şu oldu. "Başınız sağ olsun Maran bey."

Duyduklarını algılamayan genç adam tekrar sordu. "Doktor karım ve kızım diyorum nasıl iyi demi?" Başını defalarca salladı kabul etmedi söyleneni. Saniyeler geçtikçe algılamaya başladı ve o anda histerik bir kahkaha attı. 

Bu adam ne saçmalıyordu  böyle?

"Saçmalama doktor ne diyorsun?" Diye bağırdı gür sesiyle. Etraftaki herkes gözü yaşlı deliren adama bakarken, Doktor bir adım geriledi ve gerçeği adamın yüzüne haykırdı.

"Avin ve kızın öldü Maran." Ve adam sağır oldu. Dünyası başına yıkıldı ölümün hak olduğu bu dünya da ilk giden günahsız daha doğmayan kızı ve karısı oldu.

Saniyeler sonrasında bir ses duyuldu...

Ve bu sabah güzellikler içinde doğan güneş Mirşad ailesi için ölümlü bir kabusla Mirşad ailesinin gelinlerini alarak semadan ayrıldı.

"Marannnn."

-
Bölüm nasıldı?

En beğendiğiniz sahne?

Final bölümünde görüşmek üzere:)

İnstagram hesabım diyartöre6 bölümden sonra alıntı atıyorum final alıntısını okumak için takip etmeyi unutmayın:)

Son olarak ilk bölümlere oy vermeyenler dönüp oy verebilir mi?

Kendinize iyi bakın finalde görüşmek üzere🥺

Continue Reading

You'll Also Like

830K 35.3K 26
Abimin arkadaşı akımını abimin arkadaşına uyguladım. Yaparken aklımdan geçen tek şey sürekli okuduğum kitaplardaki gibi olacak değil ya; Ayrıca tek b...
1.7M 81.8K 31
Küçük beyaz çantam hemen önümdeki komodinin üzerindeydi. Onu elime alarak hızla açtım. İçinde telefonumu bulmaya çalışırken birdenbire elime bir kağı...
762K 43.9K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
3M 152K 64
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...