Göğe Ait | Texting

By Elyios

1.9M 110K 15.8K

0545***: Selamın aleyküm aslan parçası Aslanın dişisi de aslan olur dediler de bana Aslan dişisi başvurusu i... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.2
5.3
5.4
5.5
5.6
5.7
5.8
5.9
6.0
6.1
6.2
Merhaba
6.3
6.4
6.5
Final

4.0

26K 1.5K 148
By Elyios

Watty #kurguolmayan etiketinde bizi birinci yapmış.  Bir şeyler mi ima ediyor nedir, asaplar bozuk anddnsm

...

Şaka gibi bir gündü bugün.

Tarihin 1 Nisan olmasıyla alakası da yoktu üstelik. Yağız için muhallebicide oturan bu dörtlünün normal şartlar altında bir araya gelmesi komik bir skeçten kesit edası taşıyordu.

Tanışma faslı geçeli yaklaşık beş dakika olmuştu, en yakın arkadaşı Fatih'e gözü değer değmez ona bile afakanlar basıyordu. Çocuk Leyla'yla buluşacağı için o kadar heyecan yapmıştı ki gece doğru dürüst uyuyamamıştı. Sıktığı parfümle kızın burnunu mu kopartmak istiyordu Yağız bilmiyordu ama tüm iştahı kapanmıştı.

"Eee, anlat bakalım Fatih Efendi. Ne haddine Leyla'ya aşık olmak, kimsin necisin?"

Hah, dedi Yağız içinden. Nihayet Gökçe ve o alışık olmadığı üslubu masadaki muhabbeti ele geçirmişti. "Gazamız mübarek olsun," diye mırıldandı, atladığı şey ise Gökçe'nin Fatih'i sorguya çekerken bile yarini duyabilecek kapasitede olmasıydı. "Sende bir bana gelince savaşa gider gibi konuşuyorsun Yağız," dedi kız. "Hem ikimiz de aynı dine mensup değil miyiz? Gaza cihad falan unut o işi, müminin kalbi kırılmaz."

Yağız hızlı bir şekilde konuşan Gökçe'nin söylediklerini geç algılayabilse de gülmeden edemedi, bu kız bazen öyle şeyler söylüyordu ki insanın sadece susup bakası geliyordu.

"Gökçeciğim," dedi Yağız, "Ortam zaten gergin, biraz daha anlayışlı mı olsak?"

Gökçe Yağız'ın söylediğine önce omuz silkti, sonra çocuğun bakışlarının ciddileştiğini görünce saniye bile beklemeden yan çizdi. "Tamam, Leyla konuşsun. Konuş Leyla."

Leyla kendine bir anda dönen üç çift göz yüzünden gerilse de oturduğu yerde dikleşti, kendini yeterince iyi ifade ederdi ama erkekler konusunda daha tecrübeli olduğu için en yakın arkadaşı Gökçe'ye topu atmaya maalesef çok alışmıştı. "Açıkça konuşacağım," dedi Leyla. "Ben muhteşem biriyim."

"Aynen öyle," dedi Gökçe, Yağız onu ayağıyla alttan dürtmese en yakın arkadaşının güzel özelliklerini madde madde sıralamaya çoktan hazırdı. "Güzelim, kötü huylarım yok, iyi bir evladım, çocuklarla aram haddinden fazla iyi, arkadaşlarım tarafından da sevilirim."

Yağız "Muhakkak öyledir Leyla," dedi Fatih kafa sallamaktan başka bir şey yapmadığından konuşmak zorunda hissetmişti kendini. "Yani?" diye sadede gelmesi için naifçe gülümsemeyi de ihmal etmemişti ama bu sefer de Gökçe durmuyordu işte.

"Ya Yağız yarim, bana diyorsun da kendin atlıyorsun her lafa. Sırf münasip çocuklar görüntüsü çizmek için bizi muhallebiciye getirmiş çocuk, bırak ben de konuşayım biraz."

Gökçe yine hızlıca bir sürü kelime yığınını bir araya getirdiğinde Yağız ya sabır çekti içinden, normalde silahlarla arası iyiydi ama makineli tüfeklere karşı tahammülü azdı demek ki. Bu kız konuşunca aklına başka bir şey gelmiyordu. "Sonumuz yine karakolda bitmesin istedim, yanlış mı düşünmüşüm Gökçeciğim?"

Yağız'ın imalı konuşmasıyla Gökçe "Hıııı," dedi, eliyle dudaklarının üstüne hayali bir fermuar çektikten sonra da arkadaşı konuşsun diye eliyle işaret yaptı. Leyla sözün kendisine gelmesinden hoşnutluk duyarak "Az önceki söylediklerimi tekrarlamama gerek yok, uzun lafın kısası ben bir erkeğe çok fazlayım."

Yağız masaya oturdukları andan beri çok şeye şok olmuştu, hatta Gökçe'nin tavırlarına alışık olmasına rağmen şaşırmaya da devam etmişti ama Leyla. Leyla bambaşka bir mevzuydu. "Tamamıyla katılıyorum Leyla Hanım. Yine de sizi tanımama müsaade edemez misiniz?"

Yanında oturan arkadaşı durumu hiç garipsememiş gibi hülyalı hülyalı bakıyordu Leyla'ya. Yağız mı alışık değildi böyle konuşmalara yoksa masadaki üçlü çok mu narsistti çözemiyordu bir türlü. Gerçi hakkını yemek de istemiyordu, Leyla'yı gördükten sonra Gökçe'ye şükreder olmuştu. En azından Gökçe'nin sempatik bir tavrı vardı, insanı alttan alta gıcık etse de yüzünde bir tebessüm belirtiyordu.

"Bilmiyorum," diyen Leyla bu tavrına karşılık ters bir tepki almadığı için biraz şaşırmıştı. Şimdiye kadar ona çok fazla açılan erkek olmuştu ama Leyla'nın klasik tavrını gördükleri an ilk buluşmadan masayı terk etmesini de bilmişlerdi. Fatih denen çocuğun kendisini tanımaya hevesli oluşu bir tık gardını düşürmüş gibiydi. "Ben çok kıskancım bir kere."

Yağız Leyla'nın söylediğini duyar duymaz garsonun getirdiği muhallebiden bir kaşık aldı ve masada öne eğilerek "Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim," dedi. "Sen çok kaşındın bugün ama beni kışkırtamayacaksın," dedi Gökçe, kendini tutmak için de önündeki muhallebiden üst üste birkaç kaşık almış, ağzının iyice dolduğuna emin olduktan sonra da kollarını göğsünde birleştirerek geriye yaslanmıştı.

Yağız'la göz teması kuramıyordu ama kaçamakça baktığı her an çocuğun ona baktığını görmekten de fazlasıyla memnuniyet duyuyordu. Hele bir de bu haline rağmen ona gülümseyerek bakması yok muydu, ölüyordu Gökçe. Eriyordu ya da. Kendisi de emin değildi.

"Ben de kıskancımdır," dedi Fatih. Karşısındaki kızdan o kadar hoşlanıyordu ki hala önündeki tatlıya dokunamamıştı. Sabah kahvaltısını ederken terlemeye başlayan elleri bile nemli nemliydi hala. İlk defa birini görür görmez bu kadar net düşmüştü ve Harp Okulundan atıldığı günden beri ilk defa kendini tam anlamıyla mutlu hissediyordu. Karşısındaki kızın kendine bir ihtimal olarak bakması dahi yetmişti Fatih'e. Bu masada aşklar yarışıyor olsaydı muhtemelen bayrağı Gökçe'den de önce götürürdü bitiş çizgisine. "Ama güvenmesini de bilirim."

Leyla karşısındaki çocuğu baştan aşağıya tekrar süzdü, aslında Gökçe Fatih'in adını söylediği o ilk gün oturmuş ve yarım saat kadar stalk atmıştı ama gerçek bambaşkaydı. Bir kere erkekler fotoğraf çekinmeyi bilmiyordu, Fatih de bunun ayaklı örneğiydi. En son attığı gönderi arkadaşlarıyla askeriyede çekildiği, yıllar öncesine ait bir fotoğraftı. Neye benzediğini bugün görebilmişti. Leyla için artı bir özellikti bu, kız tavlamaya çok meraklı olsa güncel fotolarla bu işi götürür diye düşünüyordu.

"Ben güvenmem, özellikle askerlere vatanı korumaları dışında asla. Gönül işlerinde adınız çıkmış." Gökçe arkadaşının söylediğine karşılık ellerini birbirine çarptı, Yağız'ın düz bir ifadeyle kendisine baktığını gördüğü an ise "Hiç öyle bakma bana," demişti. "Tiktok'a bir giriyorsun, azmış azmış-"

"Gökçe," dedi Yağız, bu kızın gerçekten de ayarı yoktu. "Saçlarını taramak ister misin?" diye sorup onun dikkatini dağıtmak istediğinde Gökçe hemen elini saçlarına götürdü. "Bozulmuş mu?" O kadar dehşetle sormuştu ki bunu garsonu yanına çağırıp "Lavabo nerede?" sorusunu sorması ve "Şu an temizleniyor," yanıtını alması saniyeler içinde gerçekleşmişti.

"Tamam Gökçe abartma," dedi Yağız, "Yaklaş bana," diye de eliyle işaret yaptı. Gökçe onun söylediğini yapıp aralarındaki mesafeyi kısalttığında Yağız elini Gökçe'nin saçlarına götürdü. Hiçbir yeri bozuk değildi, bozulmayı geç harika görünüyorlardı. Gökçe de en beğendiği yerlerden biriydi saçları, dokunduğu anda da hissettiği yumuşaklık hoşuna gitmişti. Elini tutamların üstünde biraz gezdirdi, bu mesafeden kızın gözleri o kadar güzeldi ki bir müddet sonra kızın saçını düzeltmek yerine bozmuştu.

"Yağız ne yapıyorsun ya?" diye çıkıştı Gökçe, kendini masada geriye çekmiş, "İyice bozdun saçımı," diyerek yerinde huzursuzca kıpırdanmıştı. Gökçe takıntılıydı bu duruma, saçları yapışmaya başladığı an güzelliği üç puan aşağıya düşmüş gibi hissediyordu. Yağız'a göre onun güzelliği hep aynıydı ama Gökçe bunu bilmiyordu işte. "Bir insanın hiç mi elinin ayarı olmaz Allah'ım Yarabbim."

Gökçe kendi kendine söylenmeyi bir süre sürdürdü, çantasından da tarağını çıkarmış, çevredeki insanların bakışları başka yerlere odaklandığı an saçlarını taramayı düşünüyordu. Yağız'ın durumu fark edip ayağa kalkacağı, arkasına geçtikten sonra da ceketini ona paravan edeceğini hiç düşünmemişti. "Ne yapıyorsan yap hadi."

Gökçe kafasını kaldırdı, Yağız'la göz göze geldiği an onun ciddiyeti karşısında kafasını salladı ve usulca saçlarını taradı. Aslında kafasını aşağıya eğip saçlarını da havalandıracaktı ama abartmak istemedi, zaten anlamsız bir şekilde aptal gibi sırıtmaya başlamıştı. Bu çocuk başlarda burnundan getirmişti ama sanki onu tavlamaya başlamıştı. Elinden ne uçan ne de kaçan kurtulamıyordu.

"Tamam mısın?" Yağız icazet alma amaçlı Gökçe'ye sordu, kızdan ise nazlı bir ses tonuyla "Tamam, teşekkür ederim," yanıtı almıştı. Yağız da gülümseyerek yerine geçti, işte böyle şeyleri seviyordu çocuk. Kız için bir şeyler yapan kendisi olmalıydı ona göre, Yağız çaba göstermediği bir insana karşı nasıl his beslenir bilmiyordu. Böylesi çok daha iyiydi ama Gökçe bir türlü izin vermiyordu.

"Tiktok'ta izlediğimiz videolarla birbirimizi kıyaslayacaksak eğer Yağız'la ben böyle bir uygulama dahi kullanmıyoruz." demişti Fatih, hatta Gökçe'yle Yağız saç muhabbeti yaparken Leyla ona inanmadığı için telefonunu açmış, uygulamalar kısmına girdikten sonra da kızı ikna etmişti.

"Şimdi ben böyle kendimi yere göğe sığdıramıyorum ya, sen hiç mi irite olmadın benden?" Leyla hala inanamıyordu, çocuğun bakışları masaya oturduklarında nasılsa hala aynıydı. "Hayır," dedi Fatih, gerçekten de bu tek kelimelik sözünde fazlasıyla samimiydi. "İyi bir evlat mısın ya da iyi bir arkadaş mı bilemem ama olmaman için hiçbir sebep görmüyorum. Bence ben de fena sayılmam."

Fatih kendi arkadaşına döndü istemsizce, Harp Okulu'nda yaşadıklarını bir o bir de Yağız biliyordu. Yağız'ın da arkadaşının omzuna elini koyması gecikmemişti, ona kalırsa Fatih dünyadaki en has adamlardandı. Belki Leyla gibi dile döküp madde madde saymamışlardı ama Leyla ikisinin birbirine olan bakışından doğru söylediklerini doğrulamakta gecikmemişti. Hem o kendine güvenen ve kararlı gözüken erkeklerden hoşlanırdı, Fatih hiç değilse telefon numarası verilmeye değer gözüküyordu.

"Sen ne düşünüyorsun Nil?" dedi Leyla, kendi görüşünün peşinden gidecekti tabii ama bu kızlar da böyleydi işte. Gizlileri saklıları yoktu, çocukların gönlü kırılır mı diye düşünmeden masaya yatırmaya hazırlardı. "Yağız yarim ne diyorsa o."

Bey köylü olan Gökçe ellerini bilmiyorum der gibi yana açmıştı ama Fatih'e bayılmıştı. O severdi böyle tipleri, çocuğu kendisine de benzetmişti. Masadan hala kalkıp gitmemesi büyük bir artıydı. Bu iki kız zaten çocukların GBT'sine bile baktıkları için haklarında bilmedikleri şey çok azdı, yalandan anne görevi yapmıştı Gökçe. Kimsin necisin boş muhabbetlerdi.

"Ne bana ne de Gökçe'ye laf düşmez diye düşünüyorum," dedi Yağız, ilişkilerin iki kişilik olduğunu, arkadaşların ise tanıştırmak dışında hiçbir şeye karışmaması taraftarıydı. Önceki ilişkisinde yılmıştı Seda'nın arkadaşlarından, Fatih bari aynılarını yaşamasın istiyordu. "Fatih sana numarasını versin, konuşmak istersen mesaj atarsın."

Dediği gibi de oldu, hevesli arkadaşı kendine uzatılan telefona zar zor numarasını girip, karşısında oturan kıza uzattı.

Gökçe de o sıra Yağız'a bakıyordu, oğlanın bakışları kendine dönmüş gözlere çevrildi. Beklediği birkaç saniye sonra çekilen kahvelerken, aldığı gözlerinde uzunca oyalan bakışlar olmuştu.

Bu kız iyi ki gözlerime bakamıyor, diye düşündü bir an. Çünkü baksa, Yağız'ın ne gardı kalırdı ne bir şeyi, Gökçe'nin gözleri gözlerindeyken anladı.

Continue Reading

You'll Also Like

1.5K 93 12
Edebiyatçı kız ve sporcu erkek nasıl olur sizce?
2.3M 108K 51
٭Tamamlandı٭ Siz:Yok ya duramıyorum sinirden Siz:Hani yani sen kimsin sığır!! Siz:Ay bi de geçmiş karşıma "Davayı da tweet sözleriyle mi kazancaksın"...
Eftalya By esmaa

Teen Fiction

293K 13K 21
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.
637K 37.1K 33
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...