Ölüm Meleği...#wattys2016

By dmteks

6M 272K 34.7K

Hayatım boyunca öldürmek için yetiştirildim... Bunun normal olduğu öğretildi bana.... Ama şimdi bir ölü yeri... More

Başlangıç...
Yeni İş...
Karşılıksız...
İçeri Giriş...
Korkuyorumm...
Geçmişin Sözü...
Yardım...
Koruma...
Pişman Olacağım...
Ölemezsin...
Fatma'nın Karanlığı...
Senden Nefret Ediyorum...
Bırakamam...
Kendimden Nefret Ediyorum...
Hissediyorum...
Yeni Kız...
Ölümden Korkuyorum...
Hoşçakal...
Darren...
Ölüme Geleceğim...
Ona Gideceğim...
Bu Son...
Son Kez...
Yeni Hayat...
Yine, Yeniden...
Eskiden Bir Parça...
Seni Özledim...
Senden Vazgeçmek...
Kimi Seçerdin...
Seni İstiyorum...
Seni Seviyorum...
Geri Dönüş...
Kimsin Sen...
Duyuru...!!!
Benimsin...
Noyan...
Hisset...
Bebeğim...
Artık Son...
Ya Bebeğim, Ya Kardeşim...
Elveda...
İlk Aşk...
Tanıdık...
İkizim...
Üzgünüm...
Kayıp...
Asrın'ın Karanlığı
Ateş'in Öfkesi...
Geri Gel...
Gerçek Aşk Fedakarlık İster...
Bizim Için...
Duru ve Rüzgar...
Son Bir Şey...
Final...
DUYURU !!!
Özel Bölüm 1...
Özel Bölüm 2
Özel Bölüm 3
Özel Bölüm 4
Özel Bölüm 5
Son Duyuru !!!

Hatıralar...

101K 5.1K 529
By dmteks

Geç oldu biraz ama anca fırsatım oldu... İyi okumalar...

Medyadaki Ateş...


Acı.

Bedenimde değil, ruhumda hissettiğim acı dayanılmaz. Bedenim ruhumu saklayan kabuktan başka bir şey değil.

"Gitmek istemiyorum anne. Sizinle burada kalmak istiyorum."

"Gitmelisin tatlım. Geri dönmelisin."

"Gitmek istemiyorum. Orada acıdan başka bir şey yok. Ben çok kötü şeyler yaptım. Sizi utandıracak, başkalarının canını yakacak çok şey yaptım baba. Gitmek istemiyorum."

"Onun sana ihtiyacı var tatlım. Her şeyi düzeltebilmek için hala şansın var. Git ve ona yardım et."

"Kimin?"

"Sesine kulak ver tatlım. seni geri istiyor. Duy onu."

"Duru. Duru... Sakın bırakma beni. Şimdi değil. Şimdi değil. Bu kadar geç bulmuşken, bu kadar erken bırakamazsın. Gitme Duru. Gitme."


"Ateşş."

"Olmaması gereken bir şeydi. Yapmamam ve inanmamam gereken. Önceden, hiç bitmesini istemeden devam edişime inat şimdi bitsin için Tanrıya yalvarıyorum. Beni bitiriyor. Pişmanlık, acı ve kanlı eller. Zincirlerin paslı kısmına yansıyan donuk gözler var karşımda. Rüyalarımda kurbanlarımın ağlayışını ve benim onlara yaptıklarımı görüyorum. Acımadan, düşünmeden devam edişim, geceleri kan kokusuyla korkularımdan sıyrılışım ama şimdi. Şimdi yeni yeni başlayan azap. Aynada gözlerime baktığımda onların bile bana küstüğünü, benden nefret ettiğini görüyorum. Yüzüm balmumundan yapılmış heykel gibi donuk ve anlamsız. Tanrım, önceden varlığımı bıçakların arasında bulurken şimdi yokluğumu bile kaybettim. Geri dönülmez yollara girdim. Aklımın, mantığımın çok dışına çok uzağına gittim. Ateşlerin bedenimi sararken bana iğrenerek yaklaştıklarını görür gibiyim. Gece aya baktığımda bana yansıttığı yalnızca bir tutam ışık. O da pişmanlığımı, günahımı görmem için. Yanlışlar arasında kalmış bir ben ve o yanlışların arasında kayıp giden bedenler. Tanrım, biliyorum ne yaparsam yapayım, ne bedenlerin acısını dindirebileceğim ne de varlığımın anlamı geri kazanabileceğim.

Ama senden son bir şans istiyorum. Ruhunu şeytana satmış bu kuluna son bir şans ver. Onu korumam için son bir şans. Ruhumu kurtarmam için son bir şans. Yalvarırım..."

Ruhumun çektiği acı yerini fiziksel acıya bırakmıştı. Bedenim defalarca zarar görmüştü ama ruhum ilk defa. Onun varlığını bile unutmuştum. Ama onun sesi tekrar hissetmemi sağladı.

Sırtımdaki acıyı düşünmemeye çalışarak, odaklandım. Yüzümde hissettiğim eller kesinlikle Ateş'e ait değildi. Daha yumuşak, daha şefkatli. Sanki anne eli gibi. Huzur verici.

"Tatlım uyanıyor." sesi elleri kadar rahatlatıcı. O huzurlu ellerin sahibini ve Ateş'i görmek için gözlerimi açmaya zorladım. İşte orada karşımdaydı. Eli yanağımdaki yerini alırken, ona dönmekle en kadar doğru bir kararı verdiğimi anladım. Bu bakış için, bu sıcaklık için cenneti bile feda edebilirdim. Annem ile babamı ettiğim gibi.

"Duru. Beni duyuyor musun? Ne bok yemeye benim önüme atlarsın sen? Nasıl yaparsın bunu? Derdin ne senin? Ya sana bir şey olsaydı?" Bu telaşlı Ateş'i tanımıyorum. Nerede benim magandam.

"Tatlım zorlama. Hala tam kendine gelmedi." kafamı çevirdiğimde elinde ıslak havluyla huzurlu ellerin sahibi gördüm. Tatlım mı demişti? Yoksa bu Ateş'in annesi mi? Ateş'se hala benden cevap almak ister gibi bakıyordu. Nasıl kıyabilirim ona.

"Eğer patronuma bir şey olsaydı, o zaman ben ne yapardım. işsiz kalmak istemedim." telaşlı yüzü sinirle kasılmaya başlarken, hareket ettirebildiğim kadar elimi kaldırıp yüzümdeki elinin üstüne elimi koydum;

"Asıl ben ne yapardım o zaman." dedim. Ama bu sefer iş üzerinden espiri yapmak yerine asıl duygularımı söylemiştim. Evet asıl duygularım. O an anlaşmayı düşünmek yerine sadece Ateş'i düşünüyordum. Ona bir şey olacak düşüncesi bile nefesimi kesiyordu.

Ben Asrın namı diyar Ölüm Meleği. Bu adam için bütün tabularımı yıkmıştım. Peki şimdi ne mi olacak. Bende bilmiyorum. Tek bildiğim geri dönülmez sanarak girdiğim yolda, başka çıkışlar aramak istediğim. Beni ona götürecek başka yollar.

Gözlerimiz mühürlenmiş gibi birbirine bakarken, annesi olduğunu düşündüğüm kadın aramızdaki mührü kaldırdı.

"Tatlım. Sana yiyecek bir şeyler getireceğim. İstediğin bir şey var mı? Canın ne istiyorsa söyle." Başımı hayır anlamında salladım. O yanımdan ayrılırken;

"Gözlerini annenden almışsın." dedim.

"Annem olduğunu nasıl anladın?" hafifçe tebessüm ederek söylediği şey doğru tahmin ettiğimi kanıtlıyordu.

"Sana bu alemde tatlım diyebilecek kimse yokta ondan." şimdi gülümsemesi artmıştı. Ona bakmak bile iyileştiğimi hissettiriyordu.

"Belkide vardır." imada mı bulundu, bana mı öyle geldi? Yok yok kesin narkozdan. Narkoz demişken ben hastanede değilim peki ama neredeyim? Etrafa göz gezdirirken Ateş ne düşündüğümü anlamış gibi cevap verdi.

"Hastane değilsin. Benim evimdesin. En güvenli yer burası."

"Peki ama--"

"Tedavin de burada yapıldı. Merak etme ortamı ona göre ayarladık."

"Peki ya --"

"Çocuklar durumu öğrendi. Ama kimse nerede olduğunu bilmiyor."

"Peki ne--"

"Çünkü öyle olması gerek." oha soracağım her şeyi söyledi.

Ben yalancı bir sinirle kaşlarımı çatarak ona bakıyordum. O ise yavaşça yanıma uzanıp, elini kafasının altına yerleştirip, kolundan destek aldı. Bu kadar yakınımdayken uykusuz kaldığı belli oluyordu. Benim başımda mı beklemişti.

"Bir daha bunu sakın yapma Duru. Sakın." sakin ama tehditkardı.

Fazla konuşmaya gerek yoktu. Gözlerimiz içimizde olan her şeyi anlatır gibiydi. Ateş'te daha önce görmediğim farklı duygular görüyordum. Bu bakışlar için yine olsa yine o kurşunun önüne atlardım sanırım. Ne kadar süredir bu haldeyiz bilmiyorum ama Ateş'in annesinin öksürük ve kıkırdama sesiyle kendimize geldik. Daha ilk dakikadan kadının gözünde kötü bir izlenim bırakacaktım.

Ateş'in annesi Zerrin Teyze bütün ısrarlarım üzerine çorbayı kendi içermeyi istemişti ve başarmıştı da. Anne şefkatini o kadar özlemişim ki bu anın bitmesini istemedim. Sesi, bakışları huzur veren yapısı aynı anneme benziyordu. Bizim tatlı kavgamız Ateş'in hoşuna gitmiş olacak ki kenarda pis pis sırıtarak bizi izliyordu ve bu anın bitmesini hiç mi hiç istemiyorum.

Aradan bir hafta geçmiş ve ben evin bahçesi dışında hiç bir yere çıkamamıştım. Darren nerede olduğumu biliyor mu acaba. Çılgına dönmüştür benden uzun zaman haber alamayınca. Birde kulübün önünde olanlar gördüyse ki kesin gördü. Şuan kendi kendini yiyordur.

Ama diğer yandan bu bir hafta hiç olmadığım kadar huzurlu ve iyi gelmişti. Zerrin teyzeyle iyi anlaşmıştık. Bana incinecek bir bebekmişim gibi bakması önceleri garip hissettirse de yavaş yavaş alışıyordum. Alışık olmadığımdan garipsiyorum. Ama hoşuma gittiğini itiraf etmeliyim.

Sol kolumu fazla oynatamam dışında gayet iyiydim. Zerrin teyze ve Ateş bu kadar çabuk iyileşmeme şaşırsa da benim için normaldi. Ateş'le daha da yakınlaşmıştık sanki. Ya da o benimle. Geceleri mümkün olduğu kadar benim yanımda kalıyor, gündüzleri halletmesi gereken işler olduğunu söyleyip gidiyordu. Silahlı saldırıyı düzenleyen adamları hala yakalayamadı sanırım. Bu sürede benim evden çıkmam hatta çocuklarla iletişime geçmem bile yasaktı. Bu kadar korumacı olması garip.

Sonuçta adamlar beni değil, Ateş'i vurmak için saldırmıştı. Benimle bir dertleri yok. Ya da ben öyle sanıyorum. Diğer garip olansa Zerrin teyzenin burada ki hayatı. Zorla tutulmaktan çok saklanıyor gibi. Büyük bir çiftlik evi. İlk bakıldığında koruma yok gibi ama arazinin dört bir yanına saklanmış profesyonel adamlar vardı. Teknolojiden tamamen uzak sayılan bir yer. Ateş geldiğimizden beri telefon kullanmıyor. Benim telefonumda olayın olduğu yerde kalmıştı.

Ateş'den telefonumu istediğimde onu unutmamı söylemişti. Hatta kimsem yokmuş telefonu ne yapacakmışım falan. Darren'ı bahane ederek ısrar ettiğimde bakarız diyerek geçiştirmişti. Ama bir an önce ona ulaşmam gerek.

Yine bir sabah kuş cıvıltılarıyla gözlerimi açtım. Bu kadar huzur bünyeme ters ama harika hissettiriyor. Aşağıdan gelen harika kokularla mutfağa giderken yine zerrin teyzenin döktürdüğünü gördüm. Kadın ben geldiğimden beri yerinde durmuyor. Bunu söyleyen tabi ki Ateş. Annesinin benimle bu kadar ilgilenmesini kıskandığını itiraf etmişti. Sahi o nerede. Yine mi çıkmıştı.

"Günaydın." öyle dalmış ki geldiğimi yeni fark ediyordu.

"Günaydın tatlım. Bu sabah nasılsın?"

"Daha iyiyim. Ateş nerede? Çıktı mı?" Ben her Ateş dediğimde gülümsemesi bir şeyler ima eder gibiydi. Ama sinir bozucu değil. Samimi.

"Çıktı ama erken gelecek." yerime oturup, kahvaltıya başlarken Ateş'in biran önce gelmesini diledim.

"Ateş'in benden başka birine gülümsediğini görmeyeli yıllar olmuştu. Sınırları yıkan birisin Duru." Yine sınırlar. Nedir bu Ateş'in sınırları merak ediyorum.

"Aslında özel bir şey yapmıyorum. Yani ben benim. Hem yıllar önce dediğiniz babası mı?" ölmüş eşinden bahsetmem onu üzmüştü. Yüzünde hasret ve özlem dolu bir duygu vardı.

"Hayır. Tıpkı senin gibi dünya tatlısı bir kızdı. Ateş küçükken de sorunlu bir çocuktu. Soğuk, kimseyle konuşmayan arkadaşlık kurmayan biri. Şimdi ki gibi duvarları olan. Ama bir gün yeni taşındığımız evde yan komşumuzun tatlı bir kızı vardı. Nasıl başardı bilmiyorum ama Ateş'in ilk arkadaşı o oldu. Ateş ona körü körüne bağlanmıştı. İlk defa çocuk gibi davranıyordu. Koşup oynuyor, gülüp eğleniyordu. Sonra ailevi problemleri yüzünden taşınmak zorunda kaldı. Ateş o günden beri böyle. Küçük olmasına rağmen terk edildiğini düşündü ve tekrar içine kapandı."

"Yani Ateş'in ilk aşkı onu terk mi etti?"

"İlk aşk mı bilmiyorum ama Ateş için değerli olduğunu Ateş liseye başladığında anladım. Hala onu arıyormuş. Tesadüfen öğrendim. Lise sonda kızın ölüm haberini aldık. Ateş yıkıldı. Hemen peşine de babasının ölümüyle şimdiki  Ateş Dinçer ortaya çıktı." duyduklarım nedense rahatsız hissettirmişti. Kıskandım mı bilmiyorum ama Ateş'in birine bu kadar değer vermesi canımı acıtmıştı. Zerrin teyze hissettiklerimi anlamış gibi hemen konuyu değiştirdi.

"Sana Ateş'in küçüklük fotoğraflarını göstermemi ister misin?" Küçük Ateş mi? evet evet evet. Gülümseyerek kafamı sallarken, Zerrin teyze elimden tutarak yatak odasına götürdü. Gardolabından çıkardığı beyaz büyük kutuyu önüme koyarak içindeki albümleri çıkarmaya başladı.

Kim derdi ki böyle küçük ve sevimli bir çocuktan tapılası bir afet olacak. Aman Allah'ım çok tatlı. Mutlulukla resimleri karıştırırken kutunun altından çıkan havası inmiş top dikkatimi çekti.

"Bu Ateş'in mi?"

"Hayır o kızın. Ateş o zamandan beri saklıyor. Ondan kalan tek hatırası bu." Canım acıyor. Kalbim sıkışıyor. Nefesim daralıyor. Parmaklarımdaki şey içimde bir şeyleri alevlendiriyor.

"Size kim ona dokunabileceğinizi söyledi." Ateş'in gürleyen sesiyle elimdeki top avuçlarımdan kaydı. Zerrin teyze Ateş'i sakinleştirmeye çalışırken, ben hala nefesimi kontrol altına almaya çalışıyordum.

Yanımda ki etejerden destek almak için elimi uzattığımda üzerindeki lambayı büyük bir gürültüyle yere düşürdüm. Çıkan sesi ikisi de bana dönerken Ateş hızla beni kucağına alıp, yatağa yatırdı. Tanrım neler oluyor bana. Biri boğazımı sıkıyor gibi nefes alamıyorum. Göğsüm sıkışıyor. Yüksek dozda adrenalin almış gibiyim.

"Duru. Duru iyi misin? Anne doktoru çağır." Zerrin teyze gözden kaybolurken, bende kendimi karanlığa bıraktım.

"Asrın...Tatlım yeni komşularımızla tanıştın mı? Onlarında senin yaşına yakın bir oğulları var. Arkadaş olabilirsiniz."

Yeni arkadaş mı? Çok heyecanlıyım. Acaba beni sever mi?. Yan komşumuzla bahçelerimiz birdi. Onların tarafa giderken, elinde ki topla tek başına oynayan çocuğu fark ettim. Bende birazcık uzundu. Tek olduğuna göre benimle oynardı değil mi? Elindeki top yuvarlanıp, ayağıma gelirken topu yerden alıp, ona gülümsedim.

Yazardan;

Asrın tüm şirinliğiyle karşısındaki çocuğa bakarken, çocuk soğuk ve donuk bakışlarıyla Asrın'ı inceliyordu.

"Topumu versene."

"Beraber oynayalım mı? Benim adım Asrın. Senin ki ne?"

"Sanane. Seninle oynamak isteyen kim. Topumu ver şimdi." Asrın çocuğun bu kadar kırıcı olmasına şaşırmıştı. Yoksa onu sevmemiş miydi. Ama Asrın'ı herkes sever. Onunla herkes arkadaş olmak ister. Peki ama bu çocuğun sorunu neydi. Asrın'ın onu bırakmaya niyeti yoktu.

"Çok istiyorsan gel de al o zaman." Asrın kucağında ki topa sıkı sıkı sarılıp kaçarken Ateş'te arkasından onu kovalıyordu. Kısa bir süre sonra Asrın ayağı takılıp, yere düştü. Dizleri fena halde çizilmişti. Canı çok acıdığı için hüngür hüngür ağlıyordu. Ateş biranda panik oldu. Onu ağlatmak istememişti. Hem düşmesi onun hatası değildi. Kim ona kaç dedi ki.

Ama yinede onun ağlamasını istemiyordu. Eğilip dizlerine üflemeye başladı. Annesi o her düştüğünde bunu yapardı. O da Asrın'a yaparsa ağlamazdı belki. Asrın dizlerine üfleyen çocuğa bakıp, küçük yumuk ellerinin tersiyle gözyaşlarını sildi.

"Ağlama artık. Bak geçti." az önce ki kaba çocuk yerini şefkatli biri almıştı. Bu Asrın'ı mutlu etmişti. Karşısında ki çocuğuna gülümserken, Ateş ona ağlamaktan çok gülmenin ne kadar yakıştığını fark etti. O hep gülmeliydi.

Asrın eline tekrar topu alarak Ateş'e uzattı;

"Artık birlikte oynayabilirmiyiz?" dedi. Ateş o gün hayatına giren bu küçük kızın hayatı gibi kalbine de girdiğini hissetmişti. Onun elini tutup oradan kaldırırken o eli hiç bırakmak istememişti. Sadece onun olan bir arkadaş olsun istemişti. Ama Asrın onun için daha fazla olmuştu.


Gözlerimi araladığımda yanımdaki koltukta sızmış Ateş'i gördüm. O küçük çocuğu gördüm. Derin bir uykudan uyandım. Herşey daha da net. O, ailem tüm yaşananlar... Burada olmam tesadüf değil. Ateş'le yıllar sonra bu durumda tekrar karşılaşmamız tesadüf değil.

Ondan ne istediklerini bilmiyorum ama bunu onlara vermeyeceğim.

"Hala sinir bozucu bir çocuksun.Ateş..."


Continue Reading

You'll Also Like

7.6K 1.6K 28
"HİÇBİR ŞEY BİR ARADA OLMASI GEREKEN İKİ RUHU AYIRAMAZ." Vanessa ve Damien'ın ilişkileri giderek derinleşmeye başlarken saldırganlaşan sınır hayvanla...
54.9K 3.7K 24
Güneşte yanabilir, ormanda kaybolabilir, gecenin karanlığına hapsolabilir, okyanusta boğulabilirdim ama ben bir çift kahverengi gözün toprağına gömül...
TAKINTI By 🌙

Teen Fiction

1.9M 33K 36
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
126K 7.4K 34
Tehlike altında bir kent. Kayıp bir anahtar ve kilitli bir kapı. Şakaklardan sızan susmak bilmeyen fısıltılar onu çağırıyor. Görev; üçüncü dolunay t...