Bilge hazırlanırken o kadar mutsuzdu ki ağlayası geliyordu. Olivia leydisinin makyajını yaptıktan sonra somurtan yüzüne bakarak,"Bilge'm,"dedi. "Asma yüzünü."
Bilge dolan gözleriyle ona bakan al yanaklı kadına bakmayı kesti ve boğazını temizleyerek yanağına damlayan göz yaşını hızla silerek,"Neyse,"dedi. "Ben iyiyim, aşağı inebilirim."
Olivia kadının alnına dudaklarını bastırıp,"Canımsın,"dedi. "Ve son derece güçlü birisin." Omzunu anne edasıyla sıkıp,"Git ve o lord bozuntusuna bu geceyi zehir et."diye fısıldadı.
Bilge gözünden yaşlar akarken kocaman gülümsedi ve,"İyi ki varsın."dedi.
Olivia onun,
Annesi gibiydi.
En azından yalan söylemiyordu.
Ve sadece onun iyiliğini düşünüyordu.
Olivia kızın yanaklarını öpüp ellerini tuttu ve ayağa kaldırıp,"Evan ve Lenora senden sonra aşağı inecekler."diye konuştu. "Ve ben biraz olsun çocukları tanıyorsam senin duygularını hissedecek, geceyi lorda zehir etmekte sana yardımcı olacaklardır."
Bilge kıkırdadı. "Özellikle Evan," iç çekti,"Lenora'nın ağzı var dili yok küçük kızım çok uslu."
Olivia gülerek,"Ama Evan tıpkı Leydi Rosa gibi kindar ve cazgır."dedi.
**
Bilge aşağı indiğinde Jack yanına koşarak gelmiş"Leydim Kralımız da sizi bekliyordu."diye konuşmuştu nefes nefese.
"Bekler."diye fısıldadı Bilge.
Jack Kraliçenin dediğini duyamayınca,"Affedin leydim ne dediniz?"diye sordu.
"Daha çok bekler Jack dedim."diye bağırdı Bilge orkestranın yanından geçiyorlardı diye sesini duyurmaya çalıştı. "Daha çok bekler!"
Jack, leydisinin verdiği cevapla rengi atmış bir şekilde yürümeyi kesti ve kalabalıkta dans edenlerin arasına karışan Bilge'nin arkasından korkuyla baktı.
Eyvah eyvah.
Sıkıntı büyüktü.
Bilge boş bulduğu bir balo masasına geçip ayakta beklerken koyulmuş şampanyayı tekte kafaya dikerek,"Bebeklerimi getir."diye yanındaki hizmetliye emir verdi. "Hızlı."
"Aykırı Kral'ın, aykırı Kraliçe'si."
Bilge, duyduğu sesle yanına gelen adama bakarak,"Merhaba Kral Magnus."dedi.
Magnus o yakışıklı Norveç kralıydı.
Çok ama çok yakışıklı olmakla kalmıyor aynı zamanda kraliçesinden yeni ayrılmış olmakla ışıl ışıl parlıyordu.
"Merhaba Kraliçe Daisy, bu ne farklı bir renk böyle." Çapkın bir şekilde tebessüm ederek elini saçlarından geçirdi.
Son derece heybetli ve son derece mermer gibiydi.
"Siyah."diyerek fısıldadı. "Yas ve hüznün rengi."
Bilge iç çekti. "Aynı zamanda isyan, güç ve saldırının."
Magnus keyiflendi. "Sizin ne kadar vahşi davranışları barındırdığınızı tüm cemiyet biliyor kraliçem." Kaşlarını hafifçe kaldırdı," Ancak bazı vahşi davranışınızı yalnız bir kişinin biliyor olması ne acı."
Bilge o kadar öfkeliydi ki herifin neyden bahsettiğini anlamadı bile. "Neyse," kestirip attı ve önüne bakmaya devam etti.
Magnus iç çekti,"pekala, isyanınızın sebebi ne acaba?"
Bilge ofladı, yaptığının ayıp olduğunu hatırlayarak,"Ofladığım için özrümü mazur görün Kral Magnus, sadece çocuklarımı bekliyorum ve bu durum biraz takdir edersiniz ki sıkıntı."
Magnus kafasını salladı,"Evet bilirim leydim. Benim on üç tane evladım var."
Bilge şaşkınlıkla ona döndü. "On üç mü? Hiç ikiz veya üçüz var mı?"
"Hayır,"diyerek güldü Magnus. "Hepsi tek."
Bilge daha da şaşırdı,"Siz kaç yaşındasınız ki ?"
"Otuz altı leydim."
"AA!"diye şaşırdı Bilge. "Yaşıtız."
*Yazardan not: gençler ben Andrew i Bilge'den on yaş büyük diye yazmıştım onu hiç beğenmedim aralarındaki yaş farkı üçe düştü haberiniz olsun düzeltirim gün gelince. Böyle okuyunca daha hoş oluyor, iyi okumalar.*
Magnus kahkahalarla gülerek,"Evet leydim yaşıtız."dedi.
"Otuz altı yaşında on üç çocuğu nasıl yaptınız ki?"diye sordu. "Benim sekiz çocuğum var ama biri üçüz biri ikiz." Omuz silkti,"Yani sadece beş kere hamile kaldım. Sizin eşiniz on üç kez hamile kalmış."
Magnus keyiflendi,"Hangi eşim? Benim eski kraliçemden sadece üç evladım oldu. Diğerleri odalıklardan olanlar."
Bilge kaşlarını şaşkınlıkla kaldırdı,"Evet," iç çekti,"sizleri eşim gibi sanmakla hata ettim."
Magnus ,"Tek eşle idare eden erkek ya süzme salak ya da kör kütük aşık olmuştur Kraliçem."diyerek içkisinden bir yudum aldı. "Çok şükür kafayı henüz o kadar yemedim."
Bilge,"Sizin adınıza çok üzüldüm,"dedi abartılı bir rol ile.
"Neden leydim?"
"Kalbinizin yerine karaktersizliği koymuş olmanız ne acı."
Magnus kahkahalarla gülmeye başlayınca Bilge göz devirip etrafına bakındı.
Ve birden yanında öfkeli bir boğa gibi belirmiş Andrew ile Evan'a,"Tanrıya şükür."dedi.
Evan'ı kocasından alarak yanağını sertçe öptü.
"Kral Magnus,"dedi Andrew soğuk bir şekilde. "Karınızdan ayrıldığınız gibi kendinizi kraliçemin yanına atmış olmanız ne kadar da ilginç."
Magnus boğazını temizleyerek,"Kraliçe'nin üstündeki rengi görünce gelmeden edemedim Lord Andrew,"dedi.
Evan bebek sesiyle birden sevinç çığlığı atarak annesini öpmeye başladı.
Bilge güldü, Andrew o kadar öfkeliydi ki takındığı tavır gülmek gibi masum huzur dolu bir duygudan çok ötede öfke doluydu.
Çevrelerindeki herkes fitursuzca vals ediyordu. Muazzam bir organizasyon daha düzenlenmişti ve bu sefer sadece çevre ülkelerdeki krallar değil tüm soylular davet edilmiş, masaların çokluğundan büyük oturmalık yuvarlak yemek masaları kullanılmamış herkese yetebilmesi adına uzun, ayakta durmalarını gerektirecek daha küçük yuvarlak kokteyl masaları kullanılmıştı.
Almira koşarak anne ve babasının yanına gitti ve,"Baba!!!"diye ciyakladı. "Marcus saçımı çekti ya!!"
Andrew avlanmaya hazır ve avını gözünden asla ayırmayan bir dağ aslanı gibi baktığı Magnus 'dan gözlerini çekerek küçük kızına döndü,"Marcus'u gidip Edward amcana demelisin."diyerek kızı göndermeye çalıştı. "Nitekim onun çocuğu."
Almira kafasını salladı ve koşarak geldiği yönü geri gitti.
Magnus keyiflendi. "İlgili bir baba, değil mi?"
Bilge,"Eşimin aile düzeninde üstlendiği rol her yüreğin kabul edebileceği bir şey değil Kral Magnus, gerçek bir karakter ve yürek istiyor."dedi ve oğlunun yanağını tekrar öperek kokusunu içine çekti.
Andrew yüz ifadesini hiç değişmemişti. Son derece sert ve kesinlikle savaşmaya hazır bakıyordu.
"Kraliçem ile ayrıldım evet. Bu zor bir karar oldu. Siz beni en iyi anlayacak olanağınız değil mi Kral Andrew, Leydi Daisy ikinci eşiniz."
Andrew,"Benim için zor bir karar değildi,"dedi sertçe. "Ben Jennifer 'ı sevmiyordum."
Magnus kahkahalarla,"Sevginiz bitince eş mı yeniliyorsunuz yani?"dedi.
Bilge sarışın adamın son derece alaylı tavrındaki kibre mı yoksa Andrew 'in, buzullar Kralının yanında soğuk duruşuna mı şaşırmalı bilemedi.
Sanki buzullara hükmeden Magnus değil de Andrew gibiydi. Heybeti, mavi gözleri ve keskin soğuk duruşu insanın içini ürpertiyordu.
Aynı boyda olan iki uzun, atletik ve vücutları dövüşçülerden hallice, sert bakışlı Kral'ın ortasında öylece, kucağındaki Evan ile, duruyordu.
Evan annesinin açık gerdanına elini götürüp elbisenin göğüs kısmını tutmaya çalıştı ve elbiseyi aşağı çekerek göğüslerini açmak istedi. Bilge gülerek,"Olmaz."diyince Evan çığlıklar eşliğinde,"meeem!!"diye bağırdı.
Andrew,"Ver şunu Olivia 'ya."dedi sinirle. Oğlu ona hiç yardımcı olmuyordu.
Meme demek ne demekti ya!
Evan babasının cümlesi ile öfkeyle kaşlarını çattı.
Bilge göz devirdi. Emredersiniz dememek için resmen kendini sıktı.
Andrew sertçe,"Olivia!"diye seslendi.
Evan dudaklarını bükerek annesine baktı ve birden hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Bilge tombul oğluna sarılıp onu sakinleştirmeye çalıştı ve Evan daha bir hırs ile annesinin memesini açmaya uğraşınca Andrew karısından Evan'ı aldı ve Evan babasına gittiği gibi bir tane vurdu.
Andrew istemsiz güldü,"Sakin ol."
Evan ciyak ciyak ağlarken Olivia geldi ve bebeği alarak yavaşça gitti.
Andrew karısının yanına yaklaşarak elini beline attı, bedenini sertçe kendi bedenine yapıştırıp,"Evet."dedi.
Bilge sinirle , çaktırmadan, dirseğini kocasına geçirdi.
Magnus,"Biz Vikingler'de anne memesi kutsaldır."dedi. "Her an her yerde bebek açsa doyurulur."
Andrew alayla güldü. "Siz Vikingler ortalık yerde sevişmeyi bırakalı zaten kaç yıl oldu ki Kral Magnus?" Kafasını iki yana salladı,"Yüz yıl sandığınız kadar uzun bir süre değil."
Magnus bu düelloya çağırışı kaşlarını kaldırarak izledi. "Tırsak ama zeki İngilizler ile uğraşmaktan kültürü ilerletmeyi yavaş yavaş hazımsadık."
Andrew dişlerini sıktı,"Sen bana az önce tırsak mı dedin?"
Karısının bedeninden gelen yumuşak sıcak hissiyat bile ona huzur vermedi ve cayır cayır öfkeden yandı. Sizli konuşmayı aniden kesti.
Sinirle tuttuğu beli sıktığını bile anlamadı.
Bilge,"Canımı acıtıyorsun."diye fısıldayınca Andrew kafasını eğip Bilge'ye baktı.
Magnus,"Yanlış anlaşıldım,"dedi boğazını temizleyerek. Bu manyak herif ile kavga edeceğine iki üç tane kadını yatağa atardı daha iyiydi. "Neyse, kraliçe ile dans vakti gelince tekrar karşılaşma dileğiyle. İyi geceler,"
Cümlesi bittiği gibi eliyle yakasını düzeltip başka masaya doğru ilerledi.
Andrew karısına bakmayı sürdürdü. Bilge,"Sana ne oldu tanrı aşkına!"diye şikayet etti. "Ne bakıyorsun!"
Andrew,"Niye siyah giydin?"diye sordu. "Cenazede misin?"
Bilge kocasını sinirle itip ondan uzaklaştı. "Dokunma bana sinirlerim bozuluyor!"
Andrew iç çekti. "Bilge, Norveç Kralı koşarak yanına geldiğine göre sence de kıyafet konusunda haksız mıyım?"
Bilge çenesini kaldırdı,"Şu an hiçbir konuda haklı değilsin." Kaşlarını çattı,"Zehir zıkkım ettin her şeyi."
Andrew iç çekti. "Ben sadece senin farkında olmadığın tehlikelerin farkındayım."
Bilge ofladı. "Tamam benimle muhattap olma. Git hangi orospunla dans ediyorsan et, BİTSİN BİR AN ÖNCE BU SİKTİĞİMİN DAVETİ!"
Öfkeyle bağırdı.
Andrew derin bir nefes aldı. "Kimseyle dans etmiyorum." Karısının yudumlamaya başladığı kadehi uzanıp elinden aldı ve tekte kafaya dikti.
Bilge şaşkınlıkla kocasına baktı. "Bardağımı niye aldın ya?" İyice delirecekti. "Ne içtiğime bile karışıyor musun bana mı öyle geliyor ya!"
Andrew çapkınca sırıttı. Masaya yandan yaslanıp destek alarak,"Sevgilim ben sadece burada durmuş senin güzelliğini izliyorum."dedi ve karizmatik bir şekilde saçlarını taradı.
Bilge somurttu. "Gecemi zehir ettin." Derin bir nefes aldı. "Bak herkese," elini hafifçe kaldırdı ve parmağı ile dans edenleri gösterdi. "Görüyor musun nasıl giyinmişler, o benim zamanımdaki sosyete edepli kıyafet giyer yalanından çok uzaklar, bak şunlara." Elini sinirle yumruk yaptı. "Hepsi nasıl güzel kıyafetler giymiş, göğüs dekolteleri, yırtmaçlar, sırt dekolteleri!"
Andrew karısının haline aşkla baktı.
"Kızıl cadı Diana hem sırt, hem göğüs, hem bacak!"
Derin bir nefes aldı ve gözleri İspanya prensesini aradı. "Kendall yine giyinmemiş gibi!"
Gözleri doldu diye sinirle kafasını başka tarafa çevirip derin bir nefes aldı. "Ben ise hiçbir numarası olmayan rengi bile olmayan siktiğimin elbisesiyleyim!"
Andrew,"En güzel sensin."diye fısıldadı sevgiyle. Gözü gerçekten de karısından başkasını görmüyordu.
Karısına deli gibi aşıktı.
Aşkı solmuyordu.
Bilge kafasını çevirip adama baktığında bakışları doğrultusunda rahatsız oldu.
Bilge,"Bakma bana şöyle yemin ederim tokat atacağım!"diye sinirle tısladı.
Andrew güldü ve karısının elini tutarak dudaklarına götürdü. "Sakin ol sevgilim,"
Bilge elini sertçe çekip,"Sakinim zaten!"diye bağırdı. Sonra elbisenin göğüslerini tutan kısmı düzeltip,"Neyse,"dedi. "Ben gidip dans edeceğim, sen-"
"Benimle dans edeceksin herhalde?"diye gözlerini açarak karısına baktı Andrew.
Bilge kafasını iki yana salladı,"Hayır?"
Andrew,"Ne de-"diye çıkışacaktı ki Bilge elini kaldırıp,"Lütfen sus."dedi. "Gecemi iyice zehir etme ve sadece sus. Ben gidip dans edeceğim sen burada acı mı çekiyorsun, karı kıza cilve mı yapıyorsun, Bilge beni boşarsa ne yaparım diye mi düşünüyorsun ne yaparsan yap."