starboy, hyunho

By hyunhomme

56.3K 5.2K 10.6K

Kaderinde boğulmak varsa, ölmeden daha derine bakıp balıkları keşfetmelisin. More

ayaklı yıldız, 1
bahtsız bedevi, 2
my home, 3
silent cry, 5
vida lazım, 6
taste me, 7
fear, 8
I miss, 9
are too much, 10
fish, 11
öteki sevgi, 12
couple, 13
sen bensin, 14
29 jan 2022, 15
just be good, 16
selam esra erol mu?, 17
hepinizin amınakoyim, 18
olta geldi, 19
Lover of mine, 20
göt veren, 21
Red lights, 22
final, 23

küvetteki balıklar, 4

3.1K 332 1K
By hyunhomme

Hyunjinden...

Gözlerimi açtım. Profesörün gözleri hala kapalıydı. Teni tenimden ayrılmasın, günlerce böyle kalabilirdim.

Kenetlenmiş gibiydik.
Keşke bunun sebebi yatağın dar olması değil de... neyse.

Huzurlu uyumuştum.
Her gece kabus görüp korkarak uyanırdım.

Biraz üzgün hissediyordum. Bu sefer farklı bir hüzün. O uyurken daha çok öpebilirdim.

Yavaşça gözlerimi açtım. Göz göze geldik.

"Üşüyor musun?"

"Aa hayır. Sayenizde üşümüyorum."

"Hala titriyorsun."

"Şey, ee ben hep titrerim. Genetik falan herhalde."

Nasıl aptalım ama genetik ne? Onu geçtim sanki aileni tanıyorsun.

Yanımda uzanan beden birden kalktı. Telefona bakıp,

"Saat 12 olmuş bile. Hiç bu kadar uyumazdım."

"Bende."

Kapı yavaştan açıldı. Hemşire odaya girdi.

"Sabah geldim, uyuyordunuz rahatsız etmek istemedim. Günaydın. Reçetenizi şöyle vereyim. Doktor bugün istediğiniz zaman taburcu olabileceğinizi söyledi geçmiş olsun."
Dedi ve gülümsedi.

İkimizde onaylar gibi kafa sallayıp, gülümsedik.

"Hyunjin, şimdi söyleyeceğim şeylere asla itiraz etmeden yapacaksın. Beni yormak istemezsin değil mi? Hem gece burada iki büklüm yeterince yoruldum."

İtiraz edemeyeyim diye şikayet ediyordu.
'Biri şuna çoçuk olmadığımı söylesin yoksa çığlık atacağım' diye geçirdim içimden.

"Profesör, yeterince zahmet ettiniz. Minnettarım ama daha fazla bana müdahale etmenize izin veremem. Sadece öğretmenimsiniz değil mi?"

"Kalkıp, aynaya bakarak söylemek ister misin? Tabi ayağa kalkabilirsen. Doktor çok dayanıklı olduğunu söyledi. Ama bu şuan iyi olduğun anlamına gelmez. Senin yerinde başkası olsa, düşünmek bile istemiyorum. Sakın bana itiraz etme. Öğretmenine karşı gelemezsin."

Düşüncelerim beni delirtiyordu o bunları söylerken, 'Tam isabet hocam cidden size karşı gelemiyorum' diyerek göz kırpmak istedim. İçimdeki ben nasıl bu kadar utanmaz kendime anlam veremiyordum.

Üstümü giymem için eşyalarımı getirdi. Önümde duruyordu.

"Sizin yanınızda giyinmeyeceğim heralde."

"Hayır, ben giydireceğim."

"Gerek yok."

"Bir daha bana karşı gelirsen.."

"Gelirsem.. Ne?"

"Cetveli kafanda kırarım."

Tabi efendim dercesine başımı salladım.
Öpecek sanmıştım. 'Cetvel sana girsin'

*iç sesimi duyan herkesten özür diliyorum çok edepisiz olduğu için.*

"Yalnız ben istemiyorum, beni görmenizi."

"Hyunjin abartma istersen ikimiz de erkeğiz sonuçta."

Suratımın aldığı şekil eminim aptal profesöre küfrediyordu. Bu Allahın belası hetero bile olabilirdi. Gayleri hiç düşünen yok cidden 'niye yattın benimle puşt' demek istiyordum.

Sinirden hiç nerem gözüküyor umursamadım. Ayakkabıma kadar giydirdi. Kolumdan tutarak tüm ağırlığımı ona vermemi sağladı. Arabaya kadar bu şekilde ilerledik.

Ön koltuğa yerleştirdi beni.
Hemen direksiyona geçti. Hiç ona odaklanmayacağım diye kendime söz veriyordum.

Benim içimdeki savaş hiç bitmezdi.
Ne zaman dilediğimi yapabilecektim.

Mesela şuan ona haykırmak istiyorumdum.

Sen olmasaydın, donmuş kalbim erimezdi. Konuşmak için hareket etmeye mecali kalmamış dudaklarım, öpmek için çırpınmazdı.

Bana sadece sevmeyi değil, çırpınmayı öğretiyordun.

Seni öpmek için çırpınırken. Dudaklarım kanat sahibi olmuştu.

Utanmadan hetero gibi davranıyorsun.

Bunları yüzüne söylesem dudaklarımızı birleştirip uçamaz mıyız yani?

'Adam sinirlerimi bozdu aq edebiyat yaparken sövesim geliyor' ne halt yiyeceğim şimdi.

Yol boyu içimdeki edepsizle savaştım. 'Evet dese ortaya çıkartsam şu edepisizi...'
Hayır, sanki teklif yapmışım da onay bekliyorum.

Tahmin ettiğim gibi evine getirmişti.
İyiki kafamda cetvel kırmakla tehdit etmiş yoksa kesin karşı gelirdim.

Asansöre bindik. Hala beni taşıma gayretindeydi. Şikayetçi olamazdım. Gerçekten yürümek bile zordu.

"Evet, Hyunjin hoşgeldin. Evde sadece ben varım. Rahat olabilirsin."

Kafamı hafifçe salladım.

"Ben burada mı yatacağım?"

"Yatağımı kolay kolay paylaşmam ama evet."

"Teşekkür ederim. Çok incesiniz ama keşke daha ince olsanız."

Şerefsiz gibi sırıttı.

"Neden sen yatağını kolay kolay paylaşır mısın?"

"Tabi, pansiyonlar da dönüşmeli kullanılıyor. Anlarsınız ya."

"Tabi, anladım seni. Yemek için bişeyler hazırlayacağım. Özellikle yemediğin şeyler varsa belirt."

"Patlıcan, soğan ve havuç hariç herşeyi yerim."

"Soğansız yemek olmaz."

"Bunun kavgasını yapmayacağım. Soğanlı tek başınıza yersiniz. Benim çantamda atıştırmalıklar var."

"Hıhı.. Hemen önündeki dolapta temiz giysiler ve havlu var ben yemek hazırlayana kadar duş al. Alamam diyorsan yardımcı olabilirim."

"Siz yemek yapın en iyisi."

"Peki. Bir şey olursa seslenmen yeter."

Önce telefonuma baktım. Felix 3 kez aramıştı. Hemen geri döndüm.

"Felix, üzgünüm açabilecek durumda değildim."

"Şuan iyi misin? Yanına gelebilirim. Çok yakın değiliz biliyorum ama benden çekinme lütfen."

"Cidden iyiyim. Aradığın için teşekkür ederim. Sonra konuşalım olur mu? Biraz yorgunum."

"Tabiki. Her zaman arayabilirsin. Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Kimseyi düşünecek ve şuan olduğum durumdan çekinecek halde değildim. Profesörün söylediği eşyaları aldım. Banyoya geçtim. Küveti suyla doldurdum. Keyif yapacaktım baya.
Ne utanmazım ama hayat böyle daha güzel ne yapayım yani?

Sıcak suyun altında öyle mayışmıştım ki hiç çıkasım yoktu.

Köpükle oynamaya başladım. Duvara doğru uçurmaya çalıştım. Çok eğlenceliydi.
Son uçurduğum köpük kazandı oysaki ben 2. Tutmuştum. Hem gülüyor hemde sinirleniyordum. Sesim dışarıya nasıl çıktı bilmiyorum.

Birden seslenmeye başladı.

"Ne yapıyorsun sen orada."

"Köpük yarışı."

"Liseye gittiğini sanıyordum. Ortaöğretim herhalde."

Daha kısık sesle söyledim.

"He aynen orta öğretim. Dün avuçladığın kişi değil."

"Ne yaptığım."

O sıra çok mu üfledim ne oldu anlamadım. Zaten hiç köpük görmemiş gibi fazla sıkmıştım resmen kafa hizama geliyordu. Önümden köpükleri atmaya çalışırken. Heryere bulaştırdım. Göremiyordum gözlerimi köpüklü ellerle silmeye çalışınca yanmaya başladı.

Profesör kapıda yemeğin hazır olmasına az kaldı gibi şeyler söylüyordu ben birden bağırmaya başladım.

Köpükten başka bir şey yoktu. Ciddi anlamda yanıyordum.

"Yanoyorom profesor heryor kopüok olduoo."

"Ney?"

"Gozuomm yanııyoooo."

"Suyu aç, aptal çoçuk."

"Su nerede."

Birden kapı açıldı.

"Bakmayacaktım ama heryer köpük gözükmüyorsun zaten."

"Hiç bakmamışsın profesör. Yanıyor gözlerim bir şey yap hadi."

Göremediğim halde önümde durduğunu hissettim. Bunun bir şey yapacağı yoktu o acıyla kaptım tişörtünü gözlerimi silmeye çalıştım.

Oda aynı zamanda suyu açtı ve tıpayı çekmek için eğildi. Onun eğileceğinden habersiz tişörtünü çekiştirince suya düşen koca bir balık sesi geldi.

Sonunda gözlerimi açabildim.

Elleri düştüğü an boynuma dolanmıştı. Tutunacak başka yer yoktu yüz üstü yıkılmıştı tam üstüme.

Anlaşılan tıpayı çekememiş, köpükle beraber su da heryere taşmaya başlamıştı.

İçimden "keşke suyun kaldırma kuvveti olmasa diye geçirdim neyse kuvet küçük buna da şükür."

"Aptal çoçuk, ne yapıyorsun?"

"Aptallık yapıyorum."

Daha fazla aptallaşmalı mıydım? İlk günden kovulacak gibiyim.

Üstümden kalkmaya çalıştı kuvetin iki tarafını tutunca yoğun kopük izin vermedi. Kayarak tekrar üstüme kapaklandı.

Kahkaha atıyordum. İmkanı yok kendimi tutamazdım. Çıplak olduğumu unutmuştum bile.

Kopükten birbirimizi zor görüyorduk sanırsam onun rahatlığıyla belinden tutup kendime çektim.

"Çıkmanıza yardımcı olayım."

Onu kaldıramayacağımı biliyordum maksat eğlence olsun.

Tekrar üstüme düştü. Bu sefer ciddi patlattım.
Kişnedim resmen gülerken.

"Eğleniyor musun sen?"

"Evet hemde çok."

"Ben hiç eğlenmiyorum."

"Profesör şöyle bir söz var bilir misin? Kaderinde boğulmak varsa ölmeden daha derine bakıp balıkları keşfetmelisin."

"Ne? Ne yapayım?."

"Ay bu bir tık yanlış anlaşıldı. Şey yani köpüğün tadını çıkar ıslandın zaten demek istedim."

"Peki sen kaşındın."

'Evet kaşı lütfen' dedim içimden.

Kafamı iki eliyle tuttu ve suyun içine bastırdı.
Ne yapacağını anlamadığım için derin nefes alamamıştım. Çıkmak için çırpındım izin vermedi. O anki durumda yapabileceğim tek bir şey vardı.

Ellerimi rastgele doladım ve suyun gücünü kullanarak üstüne çıktım.

Üst bedenimi tamamen görebiliyordu. İyiki küvet derindi.
Tam yüzüne doğru nefes nefese kalmışken bu sefer o kişniyordu.

Bende gülmeye başladım.

"Güreşte iyisin Hwang Hyunjin."

"Daha iyi olabilirim."

"Yemek yanmadan burdan çıkalım artık. Dediğini yaptım balıkları keşfettim."

Sırıttım.
O kadar eğlenmiştim ki lunapark bu kadar eğlendiremezdi.

"Önce siz kalkın, ben çıplağım."

"Tamam bakmıyorum."

"Peki."

Arkadaşlar ozur dilerim ama ben yazarken SIXCTIM ÇOK KOMİK ÇENEM ADAYA VEDA EDEN İLK İSİM OLDU

ACI DOLU DEVAM EDECEĞİZ DE BENİM AKLIMA HEP BÖYLE ŞEYLER GELİYOR🦭👽🤙🏻

Bu bölüm fetüsüme moral olsun en çok sen eğlen bebeğim seni seviyorum. 💘💞💞💞🥹🐣🐣🐣

Continue Reading

You'll Also Like

28.1K 3.9K 20
Hwang Hyunjin, sevgilisini hayata döndürmek için ruhunu şeytana satmıştı. [TAMAMLANDI]
643 86 5
︶꒦꒷♡꒷꒦︶ Kim Seungmin gençken bırakmak zorunda kaldığı şöhretine dönmeye karar verir. ¡¡Siyah arkaplanla okumanız önerilir. •15523-... !!Bu kurguda ge...
125K 13.8K 52
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
1.8K 200 11
Başlamadan "Call me baby" kelimesini "beni ara bebeğim" anlamında kullanmadım. "Bana bebeğim diye seslen" anlamında kullandım :) Koşarak bir yere sak...