sen bensin, 14

1.6K 174 273
                                    

Hyunjinden...

İlk kez lunaparka geliyordum. Yaşadığım tek ilk bu olmasa da Minho tarifsiz ilklerimin sahibi olmuştu.

İlk kez yürüyormuş kadar heyecanla tuttuğum elleri oradan oraya çekiştirdim.

"Hepsine binelim."

Gözlerime bakıp onaylar gibi bir ifade takındı. Omuzlarımı sıkıca tuttu.

"Sevgilim, sakin ol hepsine binebiliriz."

Heyecandan çok hızlı hareket ettiğimi fark ettim. Atkım ve ve berem neredeyse çıkmak üzereydi. Elimle düzeltirken daha çok bozuyor gibiydim. Hafiften kar yağıyordu. Zaten beyaz olan yer yüzü şimdi daha büyülü gözüküyordu.

Minik patileri atkıma değdi, özenle düzeltti. Beremi iki yandan sonuna kadar çekti gözlerim kapanmıştı.

"Göremiyorum! Ne yapıyorsun?"

Konuşmak için çabalayan dudaklarım baskıyı hissedince, kalabalık sesi bir anda durmuş kadar umrumda değildi.

Soğuk ellerime yüzünü hapsettim. Her fırsatı değerlendirmesi benim için çok özeldi.

Beremi düzeltmeyi başardı. Göz göze geldiğimizde gözlerim kısılana kadar kocaman gülümsedim.

Neredeyse tüm oyuncaklara binmiştik. Minho korkmadığını söylese bile yüzünden her şey anlaşılıyordu.

Ellerimiz kenetlenmiş gibi asla bırakmadım.

Korktuğunu fark edince yüksek olan oyuncaklara binmek istemediğini söyledim.
Bu sefer korku treninde benim bağırışlarıma maruz kaldı. Abartmıyorum biliyorsunuz asla abartmayı sevmem sadece çok gerçekçiydi.

Uzaktan şekerleme donut ve pastaların olduğu tarafa doğru baktım hemen beni oraya çekmeye başladı. Hava kararmıştı, lunaparkın ışıkları karın uyumu her şey bizimle ahenk oluşturmuş gibiydi.

"Ne yemek istersin?"

"Balık."

Başımı kahkahayla beraber geriye doğru attım. Minho elimden çekiştirip kulağıma fısıldadı.

"Evde bıraktım."

Satıcı adam anlamsız bir bakışı üzerimde gezdirdi.

"Kusura bakmayın sadece tatlımız ve içeceklerimiz var."

Elimle camdan gözüken çeşit çeşit tatlılar arasından lotus ve orman meyveli kruvasanı gösterdim.

Küçük yuvarlak masaya oturdum. Minho da karşıma geçti. Resmen moralim yerle bir oldu dizleri dizlerime değsin istedim sandalyemi yanına çektim.

"Böyle daha iyi."

"Sen nasıl istersen. Tek çatal var ben alıp geleyim"

Kalkmak için doğrulmaya çalıştığında elini tuttum.

"Tek çatal, ben istedim."

Değişik bir hal almıştı. Sanki ilk kez sevgilisi olmuş ve ne yapacağını bilmiyormuş gibi.

"Gören de evli adam değilsin sanar. Pasta yedireceksin işte."

"Hyunjin!"

"Tamam, tamam."

Gülüşlerimiz ışık olsa havayı aydınlatacak kadar şiddetliyken, bir yandan beni yediriyor bir yandan hevesle bir şeyler anlatıyordu.

Ellerimi her fırsatta cebine koyuyordu. Neden eldiven takmadın diye azarlarken bunu yapması.. asla eldiven takmayacaktım.

starboy, hyunhoUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum