PAYEDÂR(TÖRE) /TAMAMLANDI\

By Maysa_58

5.5M 306K 54.6K

🌹 Genç adam, karşısında melekleri kıskandıracak derece güzel olan karısına doğru adım attı. Tam önünde durdu... More

~Tanıtım~
~1.Bölüm~
~2.Bölüm~
~3.Bölüm~
~4.Bölüm~
~Gelecek bölüm Alıntısı~
~5.Bölüm~
~6.Bölüm~
~7.Bölüm~
~8.Bölüm~
~9.Bölüm~
~10.Bölüm~
~11.Bölüm~
~13.Bölüm~
~ Şahan & Yağmur ~
~14.Bölüm~
~15.Bölüm~
~16.Bölüm~
~Şahan & Yağmur 2~
~17.Bölüm~
~18.Bölüm~
~19.Bölüm~
~Senem & Barut Karadağlı~
~20.Bölüm~
~21.Böüm~
~22.Bölüm~
~23. Bölüm ~
~24.Bölüm~
~25.Bölüm~
~26.Bölüm~
~27.Bölüm~
~28.Bölüm~
~29. Bölüm ~
~30.Bölüm~
~31.Bölüm~
~32.Bölüm~
✨Kesit✨
~33. Bölüm~
~34.Bölüm~
~35.Bölüm~
~36.Bölüm~
🍬 Bayrama özel bölüm 🍬
~37.Bölüm~
~38. Bölüm~
~39.Bölüm~
~40. Bölüm~
~41. Bölüm ~
~42. Bölüm ~
~43.Bölüm~
~44.Bölüm~
~45. Bölüm~
~46.Bölüm~
~47. Bölüm~
~FİNAL BÖLÜMÜ~

~12.Bölüm~

112K 6.2K 1.3K
By Maysa_58

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.🌹

🥀🤍

Derin bir nefes aldı Şahan ağa. Son bir kez daha  kapıyı tıklatı ama yok! Açan yoktu! Acaba birşey mi olmuştu Yağmur'a? Bu kız niye açmıyordu kapısını? Üstelik bugün ilk sınavına girecekti. Yağmur'u şu bir ay içerisinde tanımış ise, sabahın köründe kalkması lazımdı sınav için. Endişelenmeye başlamıştı Şahan, acaba yengesini mi çağırsaydı odaya girer Yağmur'a bakardı. Sağına, soluna baktı ama gelen giden kimse yoktu. Terasa doğru yürüdü ve başını eğip konağın aşağısına baktı. Ama ortalıkta kimse yoktu! Sanki herkes anlaşmış gibi kimse daha odalarından çıkmamışlardı. Son kez dedi içinden Şahan, son kez çalıyorum kapıyı  açmaz veya ses almasa içeri girecekti. Ne ses, ne de kapı açıldı. İçine düşen birşey oldu  korkusu  ile iri elleri kapının kulpuna gitti.

- Yağmur bak giriyorum odaya!" Dedi kapıyı açarken, daha sonra aklına düşenle durdu. Ya kız müsait değilse? Sağ eli ile gözünü kapattı ve içeri girdi. " Kız Yağmur! Bak gözlerimi kapattım." Dedi içeri adımlarken, daha sonra ayağını sert birşeye çarpmasıyla acı içinde inledi Şahan... Ama yinede gözünden çekmedi elini.

- Şahan ne yapıyorsun sen?" Diye sordu Yağmur, bir eli ile de esneyen ağızını kapatmıştı. Uyku mahrumu ile karşısındaki manzaraya baktı şokla. Şahan'ın odasında olduğuna mı şaşırsa yoksa hala acı içinde inlerken ellerini gözünden çekmemesine mi? Acaba rüya mı görüyordu? Kahverengi gözlerini birkaç saniyeliğine kapattı ve tekrar açtı.

- Müsait mısın? Ona göre gözlerimi açacağım." Diye sordu, Yağmur'un sesini duymasıyla rahatlamıştı Şahan. Hafif bir tebessüm etti Yağmur, genç adamın bu haline.

- Aç gözlerini müsaitim." Dedi yatağın içinde oturur pozisyona gelirken, Şahan derin bir nefes aldı ve elini gözünden çekti. Yağmur kocaman yatağın içinde küçücük ve üzerindeki ayıcıklı pijaması ile çok sevimli gözüküyordu. Hatta gözüne o kadar sevimli gelmişti ki, ayağının acısını bile unutmuştu.

- Kızım! Bir saattir kapıyı çalıyorum niye ses vermiyorsun?" Sitemle sordu Şahan, hayır aklından bin tane senaryo geçmiş ve ömründen ömür girmişti resmen. Yağmur utançla gözlerini kaçırdı. Bedeni utançtan alev alev yanarken, fısıldadı.

- Benim uykum çok ağırdır. Ondan duymadım kusura bakma." Gözleri Şahan, hariç odanın her karışında gezmişti. Şahan kızın utandığını anlayınca üstüne gitmek istemedi.

- Yarım saat içinde hazır ol ufaklık! İlk sınavına geç kalmak istemesin değil mi?" Diye sordu konuyu dağıtma adına, Yağmur ise sınav kelimesini duyar duymaz, yataktan kalktı. Nasıl unuta bilmişti sınavı? Günlerce bu sınav için çalışmıştı üstelik, nasıl aklından çıkmıştı? Şahan, karşısındaki şaşkın ördekleri andıran kıza gülümsedi. Odanın içinde sağ sola, koşuyor ve sınavı unuttuğu için kendine kızıyordu. Başını iki yana salladı ve odadan sessizce çıktı odadan, Yağmur'un daha rahat hazırlanması için. İkişer adımlarla,  inmeye başladı merdivenleri konak halkı birazdan kalkardı. Merdivenin son basamağında hissettiği acıyla yüzünü buluşturdu. Yağmur'un odasında ki, çalışma masasına çarpmıştı. Üstelik ayağında ayakkabı olmasına rağmen acımıştı. Adımlarını büyük salona doğru yönlendirdi ve ağır adımlarla gitmeye başlamıştı ki, hissettiği keskin acı ile bağırdı.

- Ahh!" Ela gözleri sinirle, elindeki bastonu ile duran Yâde'sine dönmüştü! İri ellerini sağ bacağının baldırana götürmüş ve acısını almak adına okşamıştı.

- Irz düşmanı!  ne işin vardı Yağmur'un odasında?" Diye sordu Zelal kadın sinirle, torununu Yağmur'un odasından,  eşek gibi sırıtarak indiğini görünce aklına kaç tane dizi senaryosu gelmişti. Yaa o gencecik kıza büyümeden dokundu ise? Sürgün ederdi vallahi! Mardin'den sürgün eder birdaha geri dönmesine izin vermezdi!

- Yâde! Yâde! Senin yüzünden topal kalacağım." Dedi Şahan dişlerinin arasında, ela gözlerini kısmış ve Yâde'sine bakıyordu. Bacağı öyle bir acıyordu ki, sanki baston ile değil demir ile vurmuştu Yâdesi! Elide ağırdı zaten vurdu mu iz bırakırdı Zelal kadın.

- Sus Şahan ağa! Soruma cevap ver senin Yağmur'un odasında ne işin vardı?" Kaşlarını çattı ve anlının ortasındaki dövmenin daha belirgin olmasını sağladı. Genç adamdı Şahan, sonuçta ya ecnebi dizilerindeki gibi arzusuna yenik düştü ise? Şahan derin bir nefes aldı. Anlaşıldı, Yâdesi olayı çok farklı anlamıştı ve bu hiç iyi olmamıştı. Çünkü Yâdesi, gece gündüz hint dizisi izlediği için kim bilir aklından neler geçiyordu.

- Yağmur'un bugün sınavı vardı Yâde, kapısını çaldım çaldım açmadı. Merak ettim içeri girdim uyandırdım. Merak etme yemedim Yağmur'u!"dedi sinirle Zelal kadın, rahat bir nefes aldı. Korktuğu başına gelmemişti.  Yüzünde imalı bir gülüşle torunu baştan aşağı süzdü.

- Yiyeceğin günlerde gelir, evladım merak etme." Dedi Yâde Zelal, elindeki bastonu yere vurarak arkasını dönüp yürümeye başlamıştı Şahan ise sinirden kıpkırmızı olmuştu..

- Tövbe Yarabbim! Yaşından utan be kadın! Söylediğin cümleye bak."

~~~

Herkes sessizce kahvaltısını yapıyordu. Sofrada sadece çatal ve bıçak sesleri çıkıyordu. Ara sıra, Şahan ve Şahin birbirlerine laf söylüyorlarlardı. Yâde Zelal, ise önündeki bal dolu kaseye bakıyordu. Resmen ağızının suyu akıyordu o bala! Şimdi Yusuf Mirza olmayacaktı ki, kaşık kaşık yiyecekti sertçe yutkundu. O baldan yemesi lazımdı! Yoksa Mazallah akşama kalmaz ölürdü! Yusuf Mirza, bıyık altından bal kasesine aşık aşık, bakan Yâde'sine gülüyordu. Şu kadının şeker aşkı yok muydu? Çikolata ve tatlılar için yapmayacağı şey yoktu. Bir yandanda üzülüyordu Yâde'sine, ama yapacak birşey yoktu sağlığı için yememesi en doğru karardı...

- Ağabey Yağmur'un sınavı var. Ben bugün şirkete gelmeyeceğim." Şahan'ın sesini duymasıyla başını olumlu anlamada salladı Yusuf Mirza, gözleri Yağmur'u değince belli belirsiz bir tebessüm etti. İlk günlere göre daha iydi Yağmur. Hem karısı ile de çok iyi anlaşıyorlardı. Yağmur'un bu eve gelin gelmesi şimdiye kadar verilmiş en iyi karardı.

- Tamam aslanım, hem bende gitmeyeceğim bugün Şahin halleder şirketi." Dedi Yusuf Mirza, demli çayından bir yudum alarak.

Şahin, ise duyduğu cümle ile ağızına götüreceği ekmek parçasını tabağına geri bıraktı. Tüm iştahı tek bir cümle yok olmuştu.

- Bende şirkete gitmiyorum! Gitmiyorum ha! İnsanlar neden bu kadar zalim! Ulan hayatt!"diye isyan etti Şahin, ne yapacaktı akşama kadar koskoca şirkete? Ona buna emir verip oturacaktı. Hiç sevmiyordu şirket işlerini.Hayır birde evlenenler, evden çıkmamaya başlamıştı en başta tabiki ağabeyi Yusuf Mirza! Asla evde kalmazdı sabah erkenden şirkete giderdi ama adam evlendikten sonra huy değiştirmişti. Aklına koydu Şahin, en kısa zamanda kendiside Melek ile evlenecek ve tüm gün evde  olacaktı. Çünkü bir adamın yanı karısının yanıyıdı! Asık bir suratla Sofrada onun bu haline gülenlere baktı.

-Günaydın! Günaydın bugün ne kadar güzel,birgün değil mi?" Ayşe'nin neşeli sesinin duyulmasıyla konu dağıldı.Önce yadesi'nin daha sonra da ağabeyi Yusuf Mirza'nın yanağına kocaman bir öpücük kondurdu. Tüm aile üyelerini de tek tek öpüp ve iyi dileklerini aldıktan sonra masada ki yerini aldı. Normal de asla kahvaltıya bu kadar geç kalmazdı ama doğum günü kızı olduğu için ailesi bu saate kadar uymasına izin vermişlerdi. Ezma hanım kızına mutlukla baktı.Tam on sekiz yıl önce bugün kucağına almıştı. Kız çocuğu annesi olmak çok farklı bir duyguydu hele üç oğlandan sonra Ayşe ona ilaç gibi gelmişti. Güzel geçen kahvaltıdan sonra Şahan , Yağmur'u alp çıkmıştı konaktan. Şahin şirkete Yusuf ağada çalışma odasına geçmişti. Ayşe ise arkadaşlarmla doğum gününü kutlaycağım diyip çıkmıştı. Bu duruma ise Zelal kadının hiç gönlü olmamamıştı. Ayşe'nin son zamanlarda ki hal ve hareketleri hele! Hiç normal değildi... Elinde sürekli telefonu ve pişmiş kelle gibi gezen suratı ile iyi şeylerin olacağını göstermiyor ve Yusuf Mirza'nın öfkesiden korkuyordu. Ayşe'nin başına birşey gelirse Mardin'de taş üstünde taş kalmazdı.Ya da Ayşe onun başına bir bela açarsa olacakları düşünmek bile istemiyordu. Derin bir nefes aldı ve gelini Gülhanım'ın yapmış olduğu kahveden bir yudum aldı. Gelini çok güzel kahve yapıyordu ara sıra beğenmemiş gibi yapıyordu. Çünkü Gülhanım'ın asılan suratı hoşuna gidiyordu.

- Afiyet olsun Yâde" diye girdi Ezma hanım büyük salona, Zelal kadın başını sağol dercesinde salladı. Akşama Ayşe'nin doğum gününü kutlayacaklardı. Mutfakta büyük bir hazırlık vardı o yüzden. Hatta şirketen birkaç çalışan daha getirmişti konağa Yusuf Mirza.

- Ayşe akşam kaç gibi gelecek? Bari Hasan götürseydi bu kızın başını çok boş bırakıyorsunuz Ezma gelin!" Dedi sabahtan beri söylemek istediklerini  biranda söyleyi vermişti Zelal kadın. Ama gelini hiç oralı bile olmamıştı.

- Birkaç saatte gelir Yâde, hem ne olacak genç kız o arkadaşları ile kutlamak istedi." Dedi kızını korumak amacıyla, Mardin'de kızlara asla böyle şeylere izin verilmezdi. O yüzden Ayşe'nin içinde birşeyler ukde kalsın istemiyor ve kızına güvendiği için rahat davranıyordu. Hem Ayşe'nin çoğu arkadaşını tanıyordu. Hepsi bir birinden iyidiler. Başına nasıl kötü bir olay gelebilirdi? Zelal kadın başını olumsuz anlamda iki yana salladı. İçeri her zaman ki gibi gülen yüzüyle Gülhanım girmişti.

- Dâye, Yusuf ağaya kahve yapacağım sende içer misin?" Diye sordu Ezma hanıma karşı, Yâde Zelal'e yapmış daha sonra mutfağa yardıma gitmişti. Kendine düşen işleri yapmış ve kocasına kahve yapmak istemişti. Ama kaynanasının gün içinde hiç kahve içmediğini görünce onada sormak istemişti.

- Yok büke benim biraz başım ağrıyor gidip uzanacağım. Ayşe gelince beni uyandırırsınız." Demiş ve oturduğu yerden ayağa kalkıp, odasına doğru adımlamıştı. Akşama kadar biraz uzansa belki başına giren ara sıra ağırlardan kurtulurdu. Gülhanım başını olumlu anlamada salladı ve  kaynanasının gittiğinden emin olduktan Zelal kadına döndü.

- Yusuf Ağa'nın kahvesini verdikten sonra, yüzüne kil maskesi yapalım mı Yâde?" Diye sordu bir çocuk gibi neşeyle, Zelal kadının da ondan kalır yanı yoktu maskeyi duyar duymaz, resmen gözlerini parladı. Bakımı ve yapmayı çok severdi Zelal kadın! En sevdiği şeydi bu hayatta.

- Yapalım kız! Birde ben akşamdan hazırladığım kınayı saçlarıma sürersin değil mi?"diye sordu Zelal kadın,  Gülhanım anında  hızla başını salladı sürerdi tabi! Kendiside ellerine sürmeyi düşünüyordu uzun zamandır ama boş bir an yaklayamamıştı. Artık Yâde'sinin saçlarına sürdükten sonra oda arta kalanı parmaklarına sürerdi. Geldiği bi neşeyle çıktı Gülhanım büyük salondan mutfağa girdi ve kocasına bol köpüklü sade bir türk kahvesi yaptı. Yanına sadece su koymuştu çünkü Yusuf Mirza tatlı şeyler yemiyordu! Bunu geçen hafta öğrenmiş ve şok olmuştu. Bir insan nasıl şekerli şeyler yemezdi! Aklına düşen an ile yine yanakları yine  kızardı. Çikolata bile mi yemiyorsun? Diye sormuştu boşluğuna gelip Ve aldığı cevap şu olmuştu. Tatlı niyetine seni yiyorum ya yetiyor.'  demişti üç gün boyunca aklına geldiği her an utanmıştı. Yusuf Mirza son zamanlarda çok fazla edepsiz olmuştu. Düşünceleri eşliğinde çalışma odasının önüne gelmişti bile. Derin bir nefes aldı ve kapıyı nazikçe tıklatı. İçeriden tok bir Gel  sesini duymasıyla gülümsedi. Ve kapıyı açtı kocası dosyalara gömülmüş telefonla konuşuyordu.

- Tamam, Demet ben Gökhan bey ile konuşuyorum birazdan." Dedi Yusuf Mirza, karısını görünce gülümsedi bana Gülhanım, duyduğu isimle  kaşlarını çattı. Demet.... Yusuf Mirza'nın yeni asistanı idi. Eski asistanı Hazal, eşinin işi nedeniyle başka bir şehire taşınmışlar. Yusuf Mirza'da yeni asistanı olarak Demet Hanımı! İşe almış. Ama sevmemişti Gülhanım, Demet Hanımı(!) Çünkü iki gece üst üste kocasını aramış ve saçma sapan şirketle ilgili sorular sormuştu. Allah'ın sabahı torbaya mı girmişti de gece arayıp soruyordu kocasına. Neyse dedi içinden Gülhanım ve elindeki kahve tepsisini Yusuf Mirza'nın önüne koydu. Kocası birkaç cümle sonra telefonu kapatmış ve masasının üzerine koymuştu.

- Ellerine sağlık Gülüm." Dedi karısına hayran hayran bakarken, karısı yine kırmızı çiçekli bir elbise giymiş ve başında beyaz bir şal örmüştü. Deniz gözlerini açığa çıkaran birde göz makyajı yapmıştı. Gülhanım, kalçasının masanın kenarına yasladı ve kollarını göğsünde birleştirip.

- Afiyet olsun Yusuf'um. Demet hanım(!) Yine neyin yerini merak edip seni aramış." Diye kinayeli bir cümle kurdu. Kocasını kıskanıyor muydu? Evet!  Yusuf Mirza, kahvesinden bir yudum almadan önce karısının sitemli sesini duymasıyla gülümsedi. Yeni asistanına takmıştı Gülhanım.

- Bugün olan toplantı hakkında bilgi verdi." Dedi gayet sakin bir tavırla Gülhanım'ın gözlerini devirerek Yaaa öylemi ? Bakışı atmıştı. 

- Şahin ağabey'den öğrenebilirdin!" Diye çıkıştı Gülhanım birden, Yusuf Mirza karısının bu haline gür bir kahka attı ve ince  kolundan tutuğu gibi karısını dizlerinin üzerine oturttu. Karısının deniz  mavi gözleri şokla açılırken iri elleri ile çoktan karısının belini sarmıştı. Karısının bebek gibi olan yüzüne bakıp pembe  dudaklarını dudaklarının arasına aldı. Karısı anında karşılık veririp elleriyle boynunu sarmıştı. Kahve tepisini tek eli ile kenara itip karısının ince  belini  araya kolunu koyarak masanın kenarına yaslamıştı. Birkaç dakikalık öpüşmenin ardından karısının gözlerine arzu ile baktı. Şuan burada birlikte olabilirlerdi! Uzun elbisesinin altından elini sokmuş ve bacaklarını okşamaya başlamıştı.

- İşe alışana kadar Demet ile konuşmak zorundayım." Dedi dokunuşları daha derine giderken, Gülhanım başı dönmeye başlamıştı heyecandan. Sertçe yutkundu

- Değ... Değilsin!" Dedi zar zor bulduğu sesiyle, kocasının dokunuşları şuan aklını çok kötü karıştırıyordu... Aklı çok farklı yere gidiyordu. Yusuf Mirza, dokunuşlarına devam etti hatta kucağında küçücük kalan karısının yanağına tutuklu bir öpücük kondurmuştu. Artık boyun kısmını da akşam öperdi.

- Gülüm..... Benim gözüm senden başkasını görmez. Demet benim için sadece çalışan ona işi öğretene  kadar idare edeceksin artık." Dedi karısının birşey demesine fırsat vermeden tekrar karısının dudaklarını öpmeye başladı. Elbisesinin altında olan eli daha yukarıya çıkmaya başlamıştı.... Bu sefer dudaklarını ayıran Gülhanım oldu.

- Hele bir görsün! Hele bir görsün! Bak o zaman ben sana ne yapıyorum." Dedi tehditkar bir sesle, Yusuf Mirza'ya güveniyordu. Ondan başka kadına bakmayacağını biliyordu ama yinede kıskanıyordu işte! Yusuf Mirza hafif bir tebessüm etti.

- Senden gelen herşey başım gözüm üstüne. Şahiya dilemin ( Kalbimin dermanı)

~~~

Yüzündeki gülümseme ile saçlarını geriye savurdu Ayşe, koltuğun üzerinde oturup telefonla oynayan sevgilisine baktı. Yaşadığı en güzel doğum günüydü! Önce arkadaşları ile kutlamış daha sonra, en yakın arkadaşı Feriha ile anlaşarak, Miran ile dağ evinde buluşmuştu. Güzel bir yemekte burda yemiş. Daha sonra Miran ile küçük çilekli bir pasta yemişlerdi sonra sevdiği adamdan hediyesini almıştı. Üzerinde çiçek olan bir altın kolye... Çok hoşuna gitmişti hemen boynuna takmıştı.
Aklına gelen mazi ile gülümsedi.  Miran'la tanıştığı zaman on altı yaşında idi. Birgün okuldan dönerken görmüştü Miran'ı her seferinde yoluna çıkmış onu sevdiğini söylemişti. Red etmişti defalarca Ayşe. Kan davalıyız biz demişti. Ağa babasının katilinin oğlu idi.  Ama pes etmemişti Miran, yine çıkmış yoluna ve Büyüklerimizin yaptığı hatayı biz bitirelim demişti. İnanmıştı Ayşe, kabul etmişti çünkü hoşuna gitmişti! Bir erkek tarafından beğenilmek, ağabeyleri hariç başka bir erkeğin onu sevmesi gururunu okşamıştı. Seviyordu Miran'ı herşeyden çok hemde! Yavaş adımlarla sevgilisinin yanına gitti. Üzerindeki elbisesini hafiften yukarı doğru kaldırdı ve Miran'ın kucağına oturdu. Miran kucağına oturan kızla kısa bir şok yaşamış daha sonra, telefonunu koltuğun üzerine koyup, büyük elini genç kızın beline atıp onu kendine doğru çekmişti. Ayşe, anlık bir cesaretle sevdiği adamın dudaklarını öpmeye başladı. Ve kendini Miran'ın kucağına yerleştirdi. Nefeslenmek adına ayrıldılar ve anlını Miran'ın anlına dayadı. Derin bir nefes alıp  konuştu.

- Ben senin olmak istiyorum Miran Ağa!" Dedi heyecanla, on sekiz yaş gününde sevdiği adamın olmak istiyordu. Unutmayacağı bir an yaşmak istiyordu şu birkaç saat içinde. Ve bu karardan asla pişman olmaycaktı. Miran duyduğu cümle ile dudaklarını yukarı doğru kıvırdı. Aradığı fırsat biraz kendi isteği ile ayağına gelmişti ha! Anında tekrardan yapıştı genç kızın dudaklarına her an kararından vazgeçebilirdi öyle değil mi? Sıkıca sarıldığı genç kız ile ayağa kalktı ve yatak odasına gitmeye başladı... Yatak odasının kapısını ayağı ile iterek açtı ve içeri girdikleri gibi, genç kızı yatağa bıraktı ve ceketini çıkarıp rast gele odanın bir köşesine  attı. Daha sonra arkasını dönüp yatak odasında bulunan komodine yürüdü. Ve arkasını döndü. Yüzünde şeytani bir gülüş ile , elini pantolonun cebine attı günlerce düşündüğü planı yapmaya koyuldu. Cebinden çıkardığı küçük kamerayı Ayşe görmeden, odada tam yatağı gösteren yapay çiçeğin içine yerleştirdi daha sonra, komodinin üzerinden kırmızı şarap doldurdu uzun ince  bardaklara ve onu yatağın üstünde heyecanla onu bekleyen genç kıza doğru yürüyüp şarap bardağını Ayşe'ye uzattı. Ayşe büyük bir keyifle bardağı alıp dudaklarına yasladı. İçilen şaraplar ardından, Miran Ayşe'nin yanına yatağa oturdu. Elleri genç kızın kırmızı elbisesinin fermuarına giderken sordu.

- Emin misin Ayşem?" diye sordu Miran, korkuyordu bir yandanda ya vazgeçerse? Ya isteğine ulşamasa? O zaman eski görüntüleri kullanırdı! Ayşe büyük bir hevesle konuştu .

- Daha önce hiç bu kadar emin olmamıştım." diyip tekrar Miran'ın dudaklarına uzandı.

🌸

Ayşe, Miran'la geçirdiği güzel anlardan sonra konağa gelmişti. Anası Ezma hanım onu kapıda karşılamış ve günün nasıl geçti gibi sorular sormuştu.Ve Ayşe tek kelime ile gününü özetlemişti.Şahane! daha sonra çok yorulduğunu ve duş olmak istediğini söyleyip odasına geçmişti. Daha sonra akşam yemeği yemişler ve bu sefer'de ailesi büyük bir pasta kesmişti. Anası Ezma hanım kızına hediye olarak son çıkan telefon almıştı. İkiz ağabeyleri ise hediye olarak, çok gitmek istediği ama bir türlü gidemediği İstanbul'dan ev almışlardı. Yağmur ise bir adet bileklik almıştı altın. Yade Zelal ise Her sene hediye mi alacağız? diyip kolundaki altın bilerziklerin birini çıkarıp vermişti. Ama aldığı en güzel hediye Şüphesiz ağabeyi Yusuf'tan ve yengesi Gülhanım'dan gelmişti. Şirket'in %25 hissesini hediye olarak vermişti! Ayşe aldığı bu büyük hediye karşısında hem şok olmuş hemde çok sevinmişti.Ağabeyinin boynuna sarılmıştı. Günün sonunda ise çok yorgun olduğunu söylerek ayrılmıştı. Çünkü bacak arası fena halde sızlıyordu! Günün yorgunluğu ile yatağa girer girmez uyumuştu.

Mavi pijamalarını giyip yatağa yattı Gülhanım az önce Zelal kadının yanından gelmişti saçlarına güzelce kına sürmüştü. Zelal  kadınında muhabbet olsun diye birşeyler anlatmıştı ama  anlatıkları istemsizce canını sıkmıştı.Oflayarak yatakta oturur pozisyona geldi. Yusuf Mirza, mutfağa sürahiye su doldurmaya doldurmaya gitmişti. Onu beklemeye başladı daha sonra Ayşe'nin Yusuf'un hediyesine verdiği abartı tepkiyi düşündü. Ağa babası zamanın da kendi hakkını Gülhanım'a vermişti ama kendisi  Cengiz ağabeyine devretmişti. Ayşe'yi anlamak zordu zaten bütün gün yorgunum diyip oturmamış, oturunca da her seferinde yüzünü ekşitmişti. Kapının açılmasıyla deniz gözlerini kısıp kocasına baktı. Hafif bir tebbesüm etti, Yusuf Mirza elindekileri komidinin üzerine bıraktı ve yatağa girdi. Tüm gün karısının boynunu öpme hayali kurmuştu.Uzandı ve karısının boyununa derin bir öpücük kondurdu.Gülhanım aldığı öpücükle mutlu olsa da çaktırmadı.

- Yusuf Mirza... hani ben yadem'in  saçına kına sürmeye gittim ya bana birşey anlattı." dedi Yusuf Mirza ne anlattı? derecsinde kafasını salladı. Gülhanım alt dudağını dişlerinin arasına aldı ve konuştu." Seni benimle buluşmaya zorla göndermişler. Sen resmen konağı ben o kızla evlenmem. Diye inletmişsin doğru mu?" diye sordu tek kaşını kaldırıp, Yusuf Mirza ise karısı anlattıkça sertçe yutkunmuştu. Ulan Zelal kadın! yine yapmıştı yapacağını anlaşılan derin bir nefes aldı.

- Şimdi... Gülümmm-

-Ha! birde ben ona kadın gözüyle  bakmam demişsin" az kalsın en önemli şeyi söylemeyi unutuyordu. Yusuf Mirza iyice köşeye sıkıştığını anlayınca inkar etmedi başını olumlu anlamda salladı. Gülhanım bu kabülleniş  ile sinirle yatağın üzerindeki yastığı alıp kocasının suratına indirdi. Demek çocuk ha! Yusuf Mirza yastıkla yüzüne vurulmanın şoku atlatmadan karısının sitemli sesini duydu.

- Çocuk demek! Kadın gözüyle bakmam  öyle mi ağam? Şu çocuğa biraz hasret kalın siz en iyisi İyi geceler!" demiş ve arkasını dönüp yatmıştı. Yusuf Mirza küsüp yatan karısının arkasından sadece bakmakla yetinmiş ve sinirle konuşmustu.

- Ulan Yade! Ulan Zelal kadın! sen beni yaktın! bende seni yakmasam banada Yusuf Mirza demesinler!


🌹



Mutlu yıllar herkese. ❤️

Yadem ne yaptın sen öyle 😂😂😂 Yusuf'um bunun acısın senden fena çıkarır.

Umarım beğendiniz bir bölüm olmuştur.

ınstagram; Maysa_58_ 🌿

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 97.8K 27
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
2.2M 67.4K 63
Serseri#1 Sen ki; maviliğinden arınıp siyaha bulanmışsın. Tüm bekleyişlerin arkasındaki bir tükeniş. Ve sen ki; haramına bulaşıp kaybolmak istediğim...
634K 39.9K 26
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
2.2M 133K 58
Wattpad de bu isim ile yayımlanan ilk ve tek hikayedir. Çalınma durumunda yasal yollara başvurulacaktır. Gökçe tacize uğradığı gecenin sabahında sev...